Bu memleket, Dünya'nın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu.
Bu sahne yedi bin senelik (en aşağı), bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu.
Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu, şimşek, yıldırım, Güneş oldu.
Türk oldu.
Türk budur.
Yıldırımdır, kasırgadır,
Dünya'yı aydınlatan Güneş'tir.
Bu söylemi hep gözümün önünde her zaman aklımdadır. Ne zaman kendimi zayıf hissetsem, açıp okurum, anlamaya ve yaşamaya çalışırım, aynı zamanda yaşatmaya. Canından çok sevilmez çoğu şey. Sebebi olması gerekir. Buda onlardan sadece biridir.