Kapat
Üye Girişi
Motovento
Reklam Alanı
Motomax
Reklam Alanı
4. sayfa BirinciBirinci ... 2345614 ... SonuncuSonuncu

Atatürk Köşesi

    Motovento
    REKLAM ALANI
  1. #61
    BIYIKLI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Şubat 2006
    MUSTAFA KEMAL VE TÜRKÇE

    Osmanlı aydınları arasında, konuşma ve yazı dilleri arasındaki kopukluğun giderilmesi, Osmanlıcanın yalınlaştırılması gerektiği tartışmalarının yaygınlaştığı yıllarda öğrenimini sürdüren Mustafa Kemal, daha askeri ortaokul öğrencisiyken bu sorunla yakından ilgilenmeye başlamıştı. O yıllarda Selanik’te yayımlanmakta olan Çocuklara Rehber adlı dergi, erkek ve kız çocukları bilgiyle donatmaya ve onların güzel ahlaklı birey olmalarına yardım etmeye yönelmişti. Bunun yanında “terkip”siz bir dil kullanmaya da özen gösteren dergide Serezli Öğretmen Sadi, okul çocukları için yalın Türkçe ile yazılmış örnekler veriyor, bununla güttüğü amacı şöyle açıklıyordu.

    Öz Türkçe akımının öncülerinden sayılması gereken Çocuklara Rehber dergisi, öğrenciler için fen bilimlerine ve özellikle matematiğe ilişkin sorular, bilmeceler de düzenlemekte, bunlara doğru yanıt verenlerin adlarını da sonraki sayılarında yayımlamaktaydı. Ali Ulvi Elöve’nin incelemelerine göre derginin 22 Mayıs ve 12 Teşrinisani 1313 (3 Haziran ve 24 Kasım 1897) günlü sayılarında, matematik sorularını çözenler arasında, askeri rüştiye son sınıf öğrencilerinden Mustafa Kemal de bulunmaktaydı.[1] Bu da Mustafa Kemal’in söz konusu derginin okuyucularından olduğunu ve o yıllardan başlayarak Türkçecilik akımını izlediğini göstermektedir.

    İkinci Meşrutiyet döneminde dil tartışmaları daha büyük boyutlar kazanırken okuduğu kitapların etkisiyle Mustafa Kemal’in ilgisi artık bir dil bilincine dönüşmüştü. Özellikle 1870’te yayımladığı Les Turcs anciens et modernes adlı kitabıyla Türk tarihinin ve uygarlığının çok eskilere dayandığını gösteren Mustafa Celalettin’den sonra Necip Asım’ın araştırmaları, Mustafa Kemal’in Türkçenin geliştirilmesi için izlenmesi gereken yöntemi belirlemesinde etken olmuştu. Buna ilişkin ilk işareti de Birinci Dünya Savaşı yıllarında vermişti. XVI. Kolordu Komutanı olarak Silvan’da bulunurken iki ünlü Türk şairinin kitaplarını okuduktan sonra 10 Aralık 1916’da anı defterine şunları yazmıştı;

    “Yemekten evvel Emin Beyin (Yurdakul) Türkçe Şiirler’iyle Fikret’in Rübab-ı Şikeste’sinden aynı zeminde bazı parçalar okuyarak bir mukayese yapmak istedim. İkisi de başka başka güzel. Ancak Türkçe olanda da diğerinde de aynı derecede Arapça, Farsça kelimat var. Fark, biri parmak hesabı (hece vezni), diğeri değil.”
    Anadilini kaybedersen bağımsızlığını da tamamen kaybedeceksin. Dilini kaybeden toplumlar köle olmaya mahkumdurlar.
    Mustafa Kemal ATATÜRK


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #62
    Erfer - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    18 Mayıs 2006
    Şehir
    Ankara
    Motosikleti
    CBR 250R
    Alıntı watercolours adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Saygıyla anıyoruz...
    kardes zaten anıyoruz anıyoruz anıyoruzana ana bu hallere dusmedıkmı.???analım olene kadar analım.heryere ataturkun resımlerını asıyoruz.butun okullarda resmı kurumlarda, ıs yerlerınde vs vs... ataturku anmak yerıne heryere resmını asmak yerınenıye onun dusuncelerını yasatmıyoruz???

    Ben antalyada anadolu lısesınde ogrencıyım.10 yıllık okul hayatımda herzaman ataturku yok olum gununde yok samsuna cıkıs gununde yok dogum gununde yok bılmem nerde herzaman andık ve halada anıyoruz...10 kasım gelıyo ogretmenler bızı sıcagın altına dıkeltıyo ılk mudur konusma yapıyo sonra 2 saat program sunuyolar bılmem napıyolar kısacası bız o yakıcı sıcagın altında ataturk oldu dıye saatlece beklıyoruz....hah andık mı andık ıste andıkkk....

    tamam ona saygımız buyuk ama kımse 10 kasımda cıkıpta o oldugu ıcın bı tane kagıt parcasına bakarak konusmak yerıne nıye yenı nırseyler gelıstırmıyoruz? nıye yenı seyler uretmıyoruz? nıye ulkemızı kalkındırmak ıcın gecemızı gunduzumuze katmıyoruzz???turk mılletı ıste boyle..


    Ataturk butun omrunu turk mılletıne adamıs...ama sımdı mıllet yok atamızın sıtede nıye resmı yok??? yok ataturk kosesı yok bılmem ne??
    ogretmenler bıze her okul acıldıgında bır tane ataturk kosesı hazırlatıyorlar....ve bızım onları hazırlamak ıcın ugrastıgımızdan derslerımızden gerı kladıgımız oluyorr...

    arkadaslar lutfen bıraz mantıklı dusunun...ataturk kosesı yapmakla veya onun resmını asmakla bı yere varamayız....sımdı belkıde hepınız bana kızıyosunuz veya hak verıyorsunuz....ama gercekler nedense her zaman acıdır.Lutfen bu konuya bır daha degınmeyelımmmmmm!!!!!!!!!
    MT ANTALYA

  3. #63
    musti81 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Eylül 2005
    Şehir
    ÇAYIROVA/KOCAELİ
    Motosikleti
    Seyhan 125

  4. #64
    BIYIKLI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Şubat 2006
    Anadilini kaybedersen bağımsızlığını da tamamen kaybedeceksin. Dilini kaybeden toplumlar köle olmaya mahkumdurlar.
    Mustafa Kemal ATATÜRK

  5. #65
    clint - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    30 Mart 2006
    Şehir
    İstanbul
    Mustafa Kemal'in "Bir Türk dünyaya bedeldir." , "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözlerinde asla "politika" kokmaz. Bu daha çok milletinin aslında var olan hasletlerini devrin bilgi ve tekniği ile donatmak hasretini, kendisinden sonra geleceklere inandırmak duygusunun ifadesi idi.

    İşte bu yüzden alt kimlik üst kimlik meselesine takılmadı. O bu toprağa ve Türkiye Cumhuriyetine bağlılık esasına dayalı bir Türk Vatandaşı istedi sadece.
    Bu yüzden Ne mutlu Türk olana ya da ne mutlu Türkiyeli olana demedi, Ne Mutlu Türküm Diyene dedi.



    Mustafa Kemal'in kadına verdiği değer:

    "Toplumdaki başarısızlığın sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ihmal ve kusurdan doğmaktadır." (1923)

    Adamın 1923'de ettiği söze bak! Hala aşılamamış, utanması gerekenler utansın.




    "Bütün dünya bilsin ki, benim için bir yandaşlık vardır: Cumhuriyet yandaşlığı, düşünsel ve toplumsal devrim yandaşlığı. Bu noktada yeni Türkiye topluluğunda, bir bireyi bunun dışında düşünmek istemiyorum." Mustafa Kemal Atatürk (1924)


    "Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre malik olmak, seçtiği dinin icaplarını yapmak ve yapmamak hak ve hürriyetlerine maliktir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz." (1925)

    "Tüketici yaşamak iyi değildir. Üretici olalım." (1925)
    "Bir adamın makosenleriyle bir kilometre yürümeden onun hakkında karar verme." (Kızılderili Atasözü) - (Clint is Cloud)

  6. #66
    musti81 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Eylül 2005
    Şehir
    ÇAYIROVA/KOCAELİ
    Motosikleti
    Seyhan 125
    BİR ASKERİN MEZARINA

    Şurada, kabrin üzerinde konulmuş bir,
    Beyaz taş var, onun altında bayraklar
    Temevvüç ederken, kelleler uçuşurken...
    Celâdeti tâbân olurken aldığı cerîhai mevt
    İle bu âlemi hîçîye vedâ etmiş bir
    Asker yatıyor...
    Onun hâbı istirahate çekildiği şu
    Makberin üzerine rüfekası eşki teessür döktüler.
    Kadınlar dümü rizi mâtem oldular. İhtiyarlar
    Nâle eylediler, çocuklar ağladılar.
    Şu söğüt ağacının nim setreylediği senin
    Mezarın üzerine bir zırh başlık ile kılıç hak,
    Olunmuştur. İşte orası o kahramanı muhteremin
    Câyi istirahatidir. Ne mutlu ki, hâki pâye vatan
    Ona nâilini intizar olmuş!...

    MUSTAFA KEMAL
    · Harbiye talebesi iken yazmıştır.

    HAKİKAT NEREDE?

    Gafil, hangi üç asır, hangi on asır
    Tuna ezelden Türk diyarıdır.
    Bilinen tarihler söylememiş bunu
    Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
    Dinleyin sesini doğan tarihin,
    Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak
    Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin.

    Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
    Avrupa'nın Alplerinde Oğuz torunları
    Doğudan çıkan biz
    Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz
    Türk sadece bir milletin adı değil,
    Türk bütün adamların birliğidir.
    Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
    Ey yığın yığın insan gafletleri
    Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,
    Hakikat nerede?

    MUSTAFA KEMAL



    BEŞİKE HÂDİSESİ İÇİN

    Çıkıyor gönüllere istimdadı
    Sâmiamda vatanın feryâdı
    Çıkıyor gönüllere istimdadı
    Yaralı bir ananın evlâdı
    Etmesin mi anaya imdadı?

    Rumeli can veriyor yok mu ilaç.
    Edelim sıhhatini istimzaç;
    Etmeyelim kimseyi izaç?

    Zırhlılar her yeri tehidt ediyor,
    Makedonya bunu tes'it ediyor.
    İnkırazı bize teyit ediyor.

    Yemenin purişi malumu cihan
    Ne için eyledi millet isyân?
    Zulme ister mi bu yoldan burhan
    Turuşkalar bile aldı meydan

    Hani kânun-u adaâlet nerede?
    Mülk-ü millette himâye saadet nerede?
    Haricen mülk-ü himaye nerede?
    Bizde evvelki şecaat nerede?

    Gelse Ertuğrul şöhret-i pervas
    Eder elbette tahayyür ibraz
    Vatanın feyzine kâdir olamaz
    Yeniden fethine verseydi cevâz...

    Yıldırım görse şu ahvâlimizi
    Ateş kahrı yakar hâlimizi,
    Af eder mi bizim efâlimizi,
    Mahveder cumle-i emsâlimizi,

    Ey büyük Fâtih'i İstanbul'un...
    Bu revş olmadı mı makbulün
    Sây ile toplanılan mahsulün
    Berhava oldu fakat meçhulün...

    Yazık oldu Vatana âh yazık...
    Her ağızdan çıkıyor: Eyvâh yazık!..
    Acısın bizlere, âh yazık!

    MUSTAFA KEMAL
    · Sinop 25 Kânunu Evvel 321 (1905)

    HAYAT SERENADI

    Atatürk'ün Salih Bozok'a yazdığı mektuptan :

    "Bir Fransız şairi hayatı şöyle tarif ediyor :

    Hayat kısadır,
    Biraz hayal,
    Biraz aşk
    Ve sonra Allahaısmarladık.

    Diğeri de :
    Hayat boştur.
    Biraz kin,

    KASİDEİ İSTİBDAT YAHUT KIRMIZI İZLER

    Bir köhne kadit parçası, bir çehrei menhus,
    Zulmetler içinde mütereddit, mütelâşi,
    Daim mütefekkir görünen, kendine mahsus
    Efkârı sakimane ile âleme karşı
    Ateş saçarak etmede her gün bizi tehdit,
    Âmali harisanesini eyledi tezyit...
    Gördükçe bu mazlumlarını, sinesi mağrur,
    Tırnaklarını aileler kalbine saplar;
    Mağdurlarının her biri bir kûşede ağlar,
    Katlandı vatan görmeğe evlâdını makhur...
    Birçoklarımız mahpes-ü menfada süründük.
    Ey gazii mecruhu vega dideye döndük.
    Ey kanlı eliyle vatan âmaline hail,
    Ey enmilei sürbu cinayata delâil
    Teşkil eden ey köhne kadit, katili efkâr,
    Ey katili şübbanı vatan, katili ahrar,
    Ey varlığı bir millet için bâdii zillet.
    Ey çehresi ifrite veren dehşeti vahşet,
    Zindanları, menfaları, mahpesleri doldur,
    Ziniciri esaretle bütün hisleri dondur.
    Tesmimi nefes, nefyi ebet, sonra denizler..
    Her girdiğin evlerde durur kırmızı izler...
    Kâbusi hiyanetle vatan can çekişirken
    Âtimizi dendanı harisin kemirirken
    Bir gün Rumeli dağları envara boyandı;
    Hürriyetin enfası ile herkes uyandı.

    MUSTAFA KEMAL

  7. #67
    BIYIKLI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Şubat 2006
    Efendiler,


    Avrupa nın bütün ilerlemesine yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlana durmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa nın emellerine göre uygun yapmak, yürümek, bütün dersleri Avrupa dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Hâlbuki hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatiyle, ecnebilerin planlarıyla yükseltilebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür.



    Hepiniz bilirsiniz ki, Avrupa nın en önemli devletleri, Türkiye nin zararıyla, Türkiye nin gerilemesiyle ortaya çıkmışlardır. Bugün bütün dünyayı etkileyen, milletimizin hayatını ve ülkemizi tehdit altında bulunduran, en güçlü gelişmeler, Türkiye nin zararıyla gerçekleşmiştir. Eğer güçlü bir Türkiye varlığını sürdürseydi, denebilir ki İngiltere nin bugünkü siyaseti var olmayacaktı. Türkiye, Viyana�dan sonra Peşte ve Belgrat ta yenilmeseydi, Avusturya/Macaristan siyasetinin sözü edilmeyecekti. Fransa, İtalya, Almanya da, aynı kaynaktan esinlenerek hayat ve siyasetlerini geliştirmişler ve güçlendirmişlerdir.



    Bir şeyin zararıyla, bir şeyin yok olmasıyla yükselen şeyler, elbette, o şeylerden zarar görmüş olanı alçaltır. Gerçekten de Avrupa nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve uygarlaşmasına karşılık, Türkiye gerilemiş, düştükçe düşmüştür. Türkiye yi yok etmeye girişenler, Türkiye nin ortadan kaldırılmasında çıkar ve hayat görenler, zararlı olmaktan çıkmışlar, aralarında çıkarları paylaşarak, birleşmiş ve ittifak etmişlerdir. Ve bunun sonucu olarak, birçok zekâlar, duygular, düşünceler, Türkiye nin yok edilmesi noktasında yoğunlaştırılmıştır. Ve bu yoğunlaşma, yüzyıllar geçtikçe oluşan kuşaklarda, adeta tahrip edici bir gelenek biçimine dönüşmüştür. Ve bu geleneğin, Türkiye nin hayatına ve varlığına aralıksız uygulanması sonucunda, nihayet Türkiye�yi ıslah etmek, Türkiye yi uygarlaştırmak gibi birtakım bahanelerle, Türkiye nin iç hayatına, iç yönetimine işlemiş ve sızmışlardır. Böyle elverişli bir zemin hazırlamak güç ve kuvvetini elde etmişlerdir.



    Bu düşüş, bu alçalış, yalnız maddi şeylerde olsaydı, hiçbir önemi yoktu. Ne yazık ki Türkiye ve Türk halkı, ahlâk bakımından da düşüyor. Durum incelenirse görülür ki, Türkiye Doğu maneviyatıyla sona eren bir yol üzerinde bulunuyordu. Doğu yla Batı nın birleştiği yerde bulunduğumuz, Batı ya yaklaştığımızı zannettiğimiz takdirde, asıl mayamız olan Doğu maneviyatından tamamıyla soyutlanıyoruz. Hiç şüphesizdir ki bundan, bu büyük memleketi, bu milleti, çöküntü ve yok olma çıkmazına itmekten başka, bir sonuç beklenemez.



    Bu düşüşün çıkış noktası korkuyla, aczle başlamıştır.



    Türkiye nin, Türk halkının nasılsa başına geçmiş olan birtakım insanlar, galip düşmanlar karşısında, susmaya mahkûmmuş gibi, Türkiye yi âtıl ve çekingen bir halde tutuyorlardı. Memleketin ve milletin çıkarlarının gerektiğini yapmakta korkak ve mütereddit idiler. Türkiye de fikir adamları, âdetâ kendi kendilerine hakaret ediyorlardı. Diyorlardı ki: Biz adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur. Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı bize düşman olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. Onlar bizi idare etsin� diyorlardı.



    Gazi Mustafa Kemal Atatürk / 6 Mart 1922 / TBMM



    Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir.


    Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İste o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür... İnanç bir köprüdür... Tarih bir köprüdür... Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimiz içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını beklememeliyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekir.�



    Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkına, Türk Milleti denir.



    Milliyetin çok belirgin vasıflarından biri dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.



    Bugünkü Türk milleti siyasî ve içtimaî camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lâzlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve millettaşlarımız vardır. Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış tevsimler, birkaç düşman âleti mürteci beyinsizden maada, hiçbir millet ferdi üzerinde tesellümden başka bir tesir hâsıl etmemiştir. Çünkü bu millet efradı da umum Türk camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe, ahlâka, hukuka sahip bulunuyorlar.



    A. Zengin bir hâtıra mirasına sahip bulunan;

    B. Beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatte samimi olan;

    C. Ve sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden



    vücuda gelen cemiyete millet namı verilir.



    Bu tarif tetkik olunursa bir milleti teşkil eden insanların rabıtalarındaki kıymet, kuvvet ve vicdan hürriyetiyle insanî hisse gösterilen riayet, kendiliğinden anlaşılır.



    Filhakika; maziden müşterek zafer ve yeis mirası;



    İstikbalde tahakkuk ettirilecek aynı program;



    Beraber sevinmiş olmak, beraber aynı ümitleri beslemiş olmak;



    Bunlar elbette bugünün medenî zihniyetinde diğer her türlü şartların fevkinde mâna ve şümul alır.



    Biz balkanları niçin kaybettik biliyor musunuz? Bunun tek sebebi vardır; bu da İslav araştırma cemiyetlerinin kurduğu dil kurumlarıdır. Bizim içimizdeki insanların mili bilinçlerini uyandırdığı zaman, biz Balkanlarda Trakya hudutlarına çekildik.
    Anadilini kaybedersen bağımsızlığını da tamamen kaybedeceksin. Dilini kaybeden toplumlar köle olmaya mahkumdurlar.
    Mustafa Kemal ATATÜRK

  8. #68
    musti81 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Eylül 2005
    Şehir
    ÇAYIROVA/KOCAELİ
    Motosikleti
    Seyhan 125
    Efendiler,


    Avrupa nın bütün ilerlemesine yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlana durmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa nın emellerine göre uygun yapmak, yürümek, bütün dersleri Avrupa dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Hâlbuki hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatiyle, ecnebilerin planlarıyla yükseltilebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür

    günümüz türkiyesi way

  9. #69

  10. #70
    musti81 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Eylül 2005
    Şehir
    ÇAYIROVA/KOCAELİ
    Motosikleti
    Seyhan 125
    Cumhuriyetin ilanından sonra İstanbul’da bir resepsiyon verilir.
    Tüm dünya ülkelerinin elçileri ve ateşeleri de davet edilir.
    Davet güzel bir şekilde devam etmektedir fakat ingiliz ateşesi olan
    binbaşının bakışları Mustafa Kemal’in gözünden kaçmaz.
    Bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya
    devam etmektedir.
    Ne olduğunu öğrenmek için yaverini gönderir.
    Yaver Mustafa Kemal’e şöyle der:
    -Paşam kendisine neden ters bir tavır takındığını sordum,
    o da bana Mustafa Kemal’in Çanakkale’de babasını öldürdüğünü söyledi.
    Bunu üzerine Mustafa Kemal şöyle der:
    -git sor bakalım babasının Çanakkale’de ne işi varmış?

  11. #71
    BIYIKLI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Şubat 2006
    Ağlayalım Atatürk'e


    Ağlayalım Atatürk'e
    Bütün Dünya kan ağladı,
    Süleyman olmuştu mülke,
    Geldi ecel, can ağladı,

    Atatürk'ün eserleri,
    Söyleyecek bundan geri,
    Bütün dünyanın her yeri
    Ah çekti, vatan ağladı.

    Bu ne kuvvet, bu ne kudret,
    Var idi bunda bir hikmet
    Bütün Türkler, İnönü İsmet,
    Gözlerinden kan ağladı.

    Uzatma Veysel bu sözü
    Dayanmaz herkesin özü,
    Koruyalım yurdumuzu,
    Dost değil, düşman ağladı.



    Aşık Veysel Şatıroğlu
    Anadilini kaybedersen bağımsızlığını da tamamen kaybedeceksin. Dilini kaybeden toplumlar köle olmaya mahkumdurlar.
    Mustafa Kemal ATATÜRK

  12. #72
    musti81 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Eylül 2005
    Şehir
    ÇAYIROVA/KOCAELİ
    Motosikleti
    Seyhan 125
    kalk uyan yoksa ardı hicrandır

    http://www.blogcu.com/istiklalsavasi

  13. #73
    BIYIKLI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Şubat 2006
    Ne ızdarıplar ne zulümler gördü bu halk zalime karşı dişleriyle tırnaklarıyla direndi atalarımız. Ruhları şaad olsun. Unutmamalı, unutturmamalıyız.



    Anadilini kaybedersen bağımsızlığını da tamamen kaybedeceksin. Dilini kaybeden toplumlar köle olmaya mahkumdurlar.
    Mustafa Kemal ATATÜRK

  14. #74
    BIYIKLI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Şubat 2006
    Anadilini kaybedersen bağımsızlığını da tamamen kaybedeceksin. Dilini kaybeden toplumlar köle olmaya mahkumdurlar.
    Mustafa Kemal ATATÜRK

  15. #75

    Üyelik
    17 Temmuz 2006
    Şehir
    YÜKSEKOVA
    Motosikleti
    VOLKSWAGEN GOLF FSİ
    Türk Milleti milli duyguyu, insani duyguyla yanyana düşünmekten zevk alır. Vicdanında milli duygunun yanına insani duygunun şerefli yerini daima muhafaza etmekle iftihar eder. Çünkü Türk Milleti bilir ki bugün uygarlığın yüce yolunda bağımsız ve fakat kendileriyle paralel olarak yürüdüğü bütün uygar milletlerle karşılıklı insani ve medeni ilişkide bulunmak elbette gelişmemizin devamı için gereklidir ve yine malumdur ki; Türk Milleti, her uygar millet gibi mazinin bütün devirlerinde keşifleriyle, ihtiralarıyla uygar dünyaya hizmet etmiş insanların, milletlerin değerini takdir ve hatıralarını saygı ile muhafaza eder. Türk Milleti, insaniyet aleminin samimi bir ailesidir." (Medeni Bilgiler ve Atatürk'ün El Yazıları, Afet İnan, s. 21)

  16. #76
    BIYIKLI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Şubat 2006
    :. CUMHURİYETÇİLİK .:.




    Cumhuriyetçilik, devletin siyasi rejimi olarak Cumhuriyeti benimseme, Cumhuriyeti fazilet rejimi olarak tanımlama ve değirlendirme demektir. Cumhuriyetçilik siyasi rejim olarak Cumhuriyetten hareket eder Cumhuriyeti savunur.



    Cumhuriyet kelimesi arapça �cumhur� kelimesinden gelmiştir. Halk, ahali, büyük kalabalık anlamına gelir.

    Cumhuriyet kelimesinin Fransızca karşılığı �La republiqune�. İngilizce karşılığı ise �the republic�dir. Kelime latince kökenlidir ve �Res publica� kamuya ait şey, kamu anlamına gelir. �Res publica� deyimi, siyasi ve tarihi gelişimin etkisi altında, demokratik bir rejimde kamu ve halk hizmetlerinin görüldüğü bir devlet yönetimini belirlemek için kullanılmıştır.



    Cumhuriyette esas kural seçimdir. Cumhuriyet en büyüğünden en küçüğüne kadar devletin hizmetlerinin hepsinde veraset usulü kesin olarak reddeder, bu usul yerine seçim ve tayin usulüne koyar.



    Cumhuriyet, devlet reisliğinde yalnız veraseti değil, kayd-ı hayat şartını da reddeder. İktidara seçimle gelmiş olsa bile devlet reisinin bütün ömrü boyunca devlet başkanlığı makamında kalması şartı cumhuriyeti rejiminin mantığı ile bağdaşmaz.



    Cumhuriyet dar ve geniş anlamda kullanılır. Geniş anlamda cumhuriyet, egemenlik topluluğun bütününe, millete aittir. Dar anlamda cumhuriyette ise sadece devlet başkanının doğrudan doğruya veya dolaylı olarak halk tarafından belirli bir süre için seçilmesi anlaşılır.



    Cumhuriyet bir devlet veya hükümet şekli olarak da ifade edilir. 1921 Anayasamızın 29Ekim 1923�de yapılan değişikliğinde �Cumhuriyet� bir devlet şekli olarak belirlenmiştir.



    Devlet şekli olarak cumhuriyette egemenlik dar ve geniş bir kitleye aittir ve devlet başkanı da topluluk içinden seçilir. Egemenlik sahibi topluluk muayyen bir sınıf ise, bu tür cumhuriyetlere aristokratik cumhuriyet veya başka bir deyimle seçkinler cumhuriyeti denir. Kitle egemenliğe sahip topluluk ise buna da demokratik cumhuriyet adı verilir.



    Cumhuriyette esas kural, devlet başkanının ve kamu hizmeti görevlilerinin seçimle belirli süreler için iş başına gelmesi veya tayinle hizmete alınmasıdır.



    Demokrasi ile cumhuriyetin yakın ilgisi vardır. Her demokratik rejim cumhuriyet olmamakla beraber, demokrasinin en gelişmiş şekli, en ileri hüviyeti ile görünümü cumhuriyetle sağlanır. Demokrasi, devletin en yüksek organından en aşağı basamaklarına kadar halk iradesinin egemenliğine dayanır. Cumhuriyeti yaşatacak ve ayakta tutacak tek kuvvet ise yurttaşın siyasi olgunluğa ve ahlaki değerine dayanan kamu yararı düşüncesidir. Bu yönü ile cumhuriyet bir kişi veya zümre yararına değil kamu yararına göre yönetilen devlet şeklidir.



    Atatürk İnkılâbı�nda Cumhuriyetçilik ana ilke ve esas değerdir. Çünkü Cumhuriyet, Atatürk İnkılâbı�nın bütün verimlerini temsil eden bir devlet ve hükümet şekli olarak değiştirilemez bir cevherdir. Bu ilke yeni Türkiye Devleti�nin temelidir. Bu yüzden 1924 �lerden itibaren Türkiye Cumhuriyeti anayasamızda, meclislerde değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek bir ana kuruluş değeri ile korunmuş ve yerleşmişdir. Bu niteliği ile Cumhuriyet devlet düzen ve yönetiminde şahsilik ve keyfiliğin hakim olmasını önleyen en sağlam teminatıdır. Ayrıca Türkiye�de siyasal iktidarların el değiştirilmesi ve dağılması bakımından sosyal yapı üzerine en kuvvetli şekli etki yapan Atatürk ilkelerinden Cumhuriyetçilik yeni Türk devletini yaratan Türk İnkılâbı�nıon siyasal görüşüdür.



    Temelde ekonomik olmaktan çok siyasal ve ideolojik olarak başlayan Türk İnkılâbı çok siyasal mekanizmalar yönünden Cumhuriyetçiliği tüm atılımların itici gücü yapmışdır. Bu nedenle Cumhuriyetçilik bütün Türkiye Cumhuriyeti anayasalarının temel ilkesi ve ana değeri olmuştur. Cumhuriyetçilik devlet düzeninde ve yönetiminde millet iradesinin egemen olmasıdır. Bu açıdan devlet hayatında kişisel otorite ve keyfiliği öneminin güvencesi olmuştur. Atatürk�ün de ifade ettiği gibi hürriyet, eşitlik ve adaletin dayanağı milli egemenliktir.



    O millet ve ülke adına tek başvuru mercii T.B.M.M. kabul etmiş bu meşru milli ve doğal hakkın hiçbir kişi ve kurula devredilemeyeceğini belirtmiştir. Cumhuriyetçilik siyasal bir düzen olarak doğmuş daha sonra beraberinde ekonomik sosyal ve kültürel düzenlemelerine de beraberinde birlikte getirmiştir. Cumhuriyet düzeninde ekonominin halkın yararına düzenlenmesi refahın yayılması ve kültürün geliştirilmesi esastır. Cumhuriyet rejimi vatandaşların kendilerini geliştirebilmeleri için gerekli tüm şartları hazırlamakta yükümlüdür.



    Klasik devlet nazariyecileri, her devlet şeklini, kendisini uygun bir davranış ilkesine, bir prebsibe dayandığını, bu ilkeye uyulmadığı taktirde devletin bozulacağını ve çöküntüye gideceğini ileri sürmüşlerdir. Bu prensiplere çağdaş siyasal bilim terminolojisine uygun olarak, bir siyasi rejimin dayandığı temel siyasi değerler sistemi adı verilir. Bu konuda derin gözlemlerde bulunmuş olan ünlü Fransız düşünürü Montesquieu�ye göre despotizmin prensibi korku, monarşinin prensibi şeref, demokrisinin prensibi ise fazilettir.



    Türkiye�de cumhuriyet batılı anlamda modern cumhuriyet olmanın niteliğine taşıyabilecek nitelikte gelişmiştir. Cumhuriyet ırk, din, dil ve cinsiyet farkı gözetmeksizin bütün vatandaşların paylaştıkları ve yararlandıkları siyasi rejimin adı olmuştur. Eşitlik ilkesi herkesin kanun önünde eşitliği Türkiye Cumhuriyeti�nin bir özelliğini teşkil etmiştir. Nüfusun yarısını teşkil eden kadınlarımıza toplum hayatında eşit haklar sağlama seçme ve seçilme hakkında eşit şertlarla kullanma Türkiye Cumhuriyeti�nin özelliğidir.



    Türkiye�de cumhuriyet istikrarlı bir siyasi rejimin yerleşmesine neden olmuş barış ve güvenlik devlet politikasının esasını teşkil etmiştir. �Yurtta Sulh Cihanda Sulh� parolası, bir devlet politikası olduğu kadar cumhuriyet siyasi rejiminin bir niteliği olmuştur. Amerika�da yayınlanan The Washington Post� gazetesi 7 Ekim 1923 tarihli Editorial Society � Second Part, kasmında, yakında Türkiye�de cumhuriyetin ilan edeceği haberini vermekte ve bu kararı sağduyunun bir zaferi olarak değerlendirmektedir. Aynı yazıda Türk örneğinin diğer Avrupa ülkelerince de izlenmesini dilemektedir. Aynı gazete 1 Kasım 1923 tarihli sayısında, �Türkiye�deki cumhuriyetin ilanı Avrupa�daki politik gelişmelere ters düşüyor. Türkiye�de diktatörlükten demokrasiye gidiliyor� diye övgüde bulunmuştur.



    Cumhuriyetçiliğin en başta gelen niteliği Atatürk�ün �Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir� ilkesinde yansır. Çünkü; çağdaş Türk Devleti�nin dayandığı temel prensiplerden biri olan ilkenin en iyi korunduğu ve gözetildiği yönetim cumhuriyet yönetimidir.



    Millet tarafından millet adına devleti idareye memur edilenler için, gerektiğinde millete hesap verme zorunluluğu, laubalilik ve keyfi hareketle bağdaşmaz. Halbuki kuvvetin ve yetkisinin Allah�tan geldiğini ve yalnız O�na karşı ahirette hesap verebileceğini varsayan devleti, ülkeyi miras kalma mal, mülk gibi kabul eden hükümdarlar şekli demokrasiye milli egemenlik prensibine uygun değildir. Hükümetin belirli insanların, sınıfların elinde bulunması bile millet varlığının asla kabul edemeyeceği husustur.



    Atatürk üstün sezgisi ile cumhuriyetin dayandığı ahlaki prensibin �fazilet� olduğunu şu sözleriyle ifade etmiştir: �Cumhuriyet nedir ve sultanlıktan farkı nedir?



    Cumhuriyet, fazileti ahlakiyeye müstenit bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Sultanlık korku ve tehdide müstenit bir idaredir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuskar insanlar yetiştirir. Sultanlık korkuya, tehdide, müstenit olduğu için korkak, zelil, sefil, rezil insanlar yetiştirir. Aradaki fark bundan ibarettir.

    Cumhuriyet ve monarşi arasındaki temel değer ve zihniyet farklarından biri de cumhuriyetin �vatandaşlık�, monarşinin ise �uyrukluk� kavranmalarına dayanmasıdır. Ne kadar sınırlandırılmış ve anayasalaşmış olursa olsun her monarşide geçmişten kalan ve çağdaş eşitlik anlayışıyla bağdaşmayan bir takım ayrıcalık kalıntıları vardır. Mesela monarşilerde hükümdarın şahsi kutsal ve sorumsuz sayılır. Hükümdarın suç işleyemeyeceği ve hata yapmayacağı varsayılır. Demokratik rejimin beşiği İngiltere�de bile bu ilke �Kral hata yapamaz� vecizesiyle ifade edilir. Cumhuriyet ise bütün vatandaşların eşitliği ve devlet yönetimine eşit olarak katılmaları temeline dayanır.
    Anadilini kaybedersen bağımsızlığını da tamamen kaybedeceksin. Dilini kaybeden toplumlar köle olmaya mahkumdurlar.
    Mustafa Kemal ATATÜRK

  17. #77
    musti81 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Eylül 2005
    Şehir
    ÇAYIROVA/KOCAELİ
    Motosikleti
    Seyhan 125

  18. #78
    BIYIKLI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Şubat 2006
    .:. MİLLİYETÇİLİK .:.


    En gelişmiş toplum düzeni olarak millet, insanlık ailesi içinde belirli tarihi aşamalardan geçerek oluşmuş bir düzeni ifade eder. Milliyetçilik de millet gerçeğinden hareket eden, bir fikir akımı ve en geçerli sosyal politika prensibidir. Milliyetçilik millet gerçeğine dayanmaktadır.



    Millet her şeyden önce ortak bağları olan bir insan topluluğudur. Toplum hayatında erişilen son merhaledir. Şuurlu topluluktur. Tarihi ve sosyolojik bakımdan bir aşamaya ulaşmış ve belirli nitelik ve şartları olan bir topluluktur.

    Millet olmayı Gerektiren Unsurlar :

    *

    Millet, sınırları tarihte hazırlanmış ve mücadelelerle çizilmiş olan bir vatana dayanır. Vatan, milli varlığın heyecan kaynağı olmasından, toplumsal varlığımızın devamını ve düzenini sağlamış olması bakımından millet olmanın vazgeçilmez bir unsurudur.
    *

    Millet, bu vatan üzerinde aynı dille, aynı duyguyla bir kültür birliği kuran, bir bütün haline gelmiş, şuurlu halk kitlesidir.
    *

    Milletin oluşmasından, vatan birliğinin yanı sıra dil, kültür ve ideal birliğinin de önemli rolü ve yeri vardır. Birbirlerini anlayan insanların bir arada yaşamayı daha kolay hale getirebildikleri bir gerçektir. Ortak anlaşma vasıtası olarak dil birliği, millet varlığına en kuvvetli bir basamaktır.
    *

    Kültür birliği de milleti meydana getiren unsurlarda önemlidir. Milli kültür, milletin yaratıcı kuvvetlerini geliştirmek için yapılan hazırlıkların bütünüdür. Her milletin kendi sınırları içinde kendi şartlarına ve ihtiyaçlarına göre meydana getirdiği medeniyet o milletin kültürüdür.
    *

    İdeal birliği insanları birbirine yaklaştırır, ortak idealler dayanışma duygusunun da canlanmasına vesile olur.

    Milliyetçilik, kendilerini aynı milletin üyesi sayan kişilerin duydukları bir arada, aynı sınırlar içerisinde, bağımsız bir hayat sürmek ve teşkil ettikleri toplumu yüceltmek isteğidir.



    Milliyetçilik, yani millet duygusu bir millete mensup fertlerin, milli tarihlerine, milletlerin mazideki hem parlak başarılarına, hemde felaket ve ızdıraplarına karşı derin bir ruhi bağlılık ve hürmet hissidir. Milliyetçilik sadece ortak geçmişe bağlılık değil, istikbale yönelik amaç, paye ve düşünceler açısından da birliktelik ifade eder.

    Nitelikleri :

    *

    Mantıki düşünceye, sağduyuya ve adalete dayanır. Kültürlü fert ve milletlerin milliyetçiliğidir. Başka milletlerin de hürriyetine, istiklaline hürmet eder.
    *

    Sosyolojik ve psikolojik esaslere dayanır. Kafatası ve kan tahlili ile uğraşmaz. Eşit değerler arar, hürriyetçidir.
    *

    Üstün millet - aşağı millet nazariyesini reddeder. Kendi milletinin diğer milletler üzerinde hukuk, hürriyet ve adalet esaslarına aykırı bir yolda tahakküm hakkı olduğunu iddia etmediği gibi, diğer devletlerin de kendi milleti üzerinde tahakküm teşebbüslerini de fikirle, kalemle, gereğinde silahlı mücadeleyle reddeder. Modern milliyetçilik saygı esasına dayanır, barışçıdır.
    *

    İdealist bir nitelik taşır ve iyimserdir.
    *

    Modern milliyetçilik, sınıf, zümre ayrılığına ve sınıfların tahakkümüne karşıdır.
    *

    Modern milliyetçiliğin bir diğer özelliği de bilime dayalı olmasıdır.
    *

    Demokrasiye yer vermesi ve demokratik bir nitelik taşımasıdır. Şuurlu milliyetçilik ancak hür ve demokratik milletlerde inkişaf edebilir.
    *

    Irkçılık, kozmopolitizm, mukaddesatçılık, şövenizm, totaliter milliyetçilik ve komünizm gibi akımlara karşıdır. Bu akımlarla milliyetçiliği bağdaştırmak mümkün değildir.

    Modern anlamıyla değerlendirilen milliyetçilik insanlığın gelişmesinde her milletin kendine düşen payı gerçekleştirmesiyle medeni insanlığa katkıda bulunmuştur. Milliyetçilik, hayatiyet ve gelişmesini her memleketin özelliğine, her milletin kendine özgü karekterine göre geliştirecek bir nitelik taşımaktadır.



    Atatürk ün Milliyetçilik Anlayışı :



    Kaynağını Türk Milleti ne olan sevgi, inanç ve güvenden almaktadır, birleştirici ve toplayıcı nitelikte ve millet yararınadır.



    Millet, milli irade ve milli bağımsızlık çok önemli rol oynamaktadır. Milliyetçiliğin hukuki yönden görünümü olarak, bir yandan milli egemenliğe ve milli bağımsızlığa dayanır.



    Atatürk, hürriyet mücadelesi yapan topluluklara kurtuluş ümidi ve aşkı verdiği gibi, kurtuluşun yolunun da milliyetçilik olduğunu göstermiştir.

    Birleştirici, yapıcı, yaratıcı, insani ve medeni bir milliyetçilik anlayışı Atatürk ün fikri yapısının temel dayanağını teşkil etmiştir.
    Anadilini kaybedersen bağımsızlığını da tamamen kaybedeceksin. Dilini kaybeden toplumlar köle olmaya mahkumdurlar.
    Mustafa Kemal ATATÜRK

  19. #79
    BIYIKLI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Şubat 2006
    .:. HALKÇILIK .:.


    1. Halkçılığın Tanımı ve Nitelikleri



    Halkçılık, halkın halk tarafından halk için idaresidir. Halkçılıkta asıl önemli olan halkın kendi kendini demokratik esaslara uygun olarak yönetmesidir. Halkçılıkta devletin siyasi rejimi, halk tarafından ve halkın menfaatine kullanılır. Bu bakımdan halkçılık gerçek demokrasinin gerçekleşmesi ve yerleşmesi amacına yönelik olur.



    Halkçılığın temelinde halk vardır. Halk gerçeğinden hareket eder. Toplum düzenini halkın yararına korumayı öngörür.



    Halk kelimesi kullanılış amacına göre anlamlar ifade eder. Bir anlamda Türkiye halkı, Türkiye�de yaşayan insan topluluğudur. Yabancılar da halk deyimine dahil olurlar. Diğer anlamda Türk halkı denildiğinde Türkiye�de yaşayan, millet bağı ile devlete bağlı bulunan insan topluluğu anlaşılır. Bu anlamda millete halk arasında yakın bir ilişki vardır.



    Türk inkılâbının anlayışına göre halk ile millet arasında bir birlik, bir eşdeğerlik vardır. Ancak halk milletin henüz dayanışma duygusu ile bilinçlenmemiş halidir. Halk dediğimiz insan topluluğunun belirli amaçlara ve hedeflere yönelerek bilinçlenmesiyle millet ortaya çıkar. Türk halkı, Türk Devleti�nin beşeri unsurunu oluşturur. Türk milleti, Türk halkının, Türk bilinci ile gelişmesiyle siyasi ve sosyal planda değer kazanmasıdır. Türk milleti halklardan teşekkül etmiş değildir. Bunun sonucu olarak Türk Devleti�nin beşeri unsurunu halklar meydana getirmez.



    Türk inkılâbının halkçılık anlayışı Marksist teorinin halkçılık anlayışından farklıdır. Marksizm�e göre proleterya diktatörlüğünün ötesine yeryüzü cinneti diye vasıflandırılan sınıfsız bir komünist toplum vardır ve son aşamadır. Yeryüzü cinneti denilen bu aşamada mutlak eşitlik ve gerçek hürriyet mevcuttur. Burada komünist toplumu bir ütopya olup olmadığını bir yana bırakarak son aşamada teorik olarak vardığı sonuç sınıflara yer vermeyen mutlak eşitliktir. Halbuki Türk inkılâbı anlayışı ile millet potası içinde topluma imtiyazsız ve sınıfsız bir hale getirmek, kanun önünde herkesin eşitliğini savunmakla daha başlangıçta yeryüzü cenneti vaatleri yapmadan bunları gerçekleştirmeye çalışmıştır.



    Türk inkılâbının halkçılık anlayışında, tarihi, sosyal, hukuki ve siyasi bir gerçek olan millet yerini ve değerini kaybetmeden halkçılığı oluşturması ile tezatlardan arınmış modern bir toplum olacaktır.



    Halkçılık milliyetçilik fikrinin bir sonucudur. Aynı zamanda milliyetçiliğin sosyal politika bakımından da bir gerekçesidir. Halkçılık milletin vicdanıdır. Milliyetçilik idealleri etrafında toplumun birliğini sağlama vasıtasıdır. Gerçek anlamda millyetçilik halkçılığa dayanır, halkçı bir nitelik taşır.



    Atatürk�ün halk devletinden anladığı her türlü imtiyazlara son veren, halkın iradesi ile oluşan devlet anlayışıdır. Fertler arasında eşitlik olduğu kadar demokrasi anlayışı da yer almaktadır.



    Halkçılığın birinci unsuru demokratlıktır. İkinci unsur milletin genel hakları dışında hiç kimseye veya topluluğa ayrıcalık tanımamasıdır. Üçüncü unsur ise sınıf mücadelelerini kabul etmemektir.



    Halkçılık ilkesi hem devlete, hem de topluma ekonomik sorumluluklar yüklemiştir. Devlet, vatandaşın sorunlarını çözmek ve hayat seviyesini yükselterek tedbirler almak zorundadır. Toplum ise daha çok çalışmak ve üretmek için çaba harcamalıdır.


    2. Halkçılığın Türk Toplumu�na Sağladığı Yararlar

    *

    Halkçılıkla Milli Egemenlik tama olarak gerçekleşmiş ve demokrasinin yerleşmesine katkıda bulunmuştur.
    *

    Toplumda barış ortamının kurulması sağlanmıştır.
    *

    Bu ilke ile Türk toplumu yönetime katılma, kanunlar önünde eşit olma ve devletin imkanlarından eşit olarak faydalanma olanağına kavuşmuştur.
    *

    Halkçılık kalkınmayı hızlandırmış, zayıf bir ekonomik mirastan bügünkü Türkiye'yi oluşturmuştur.
    Anadilini kaybedersen bağımsızlığını da tamamen kaybedeceksin. Dilini kaybeden toplumlar köle olmaya mahkumdurlar.
    Mustafa Kemal ATATÜRK

  20. #80
    dostdark - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    23 Ocak 2006
    Şehir
    İstanbul
    Motosikleti
    MONDİAL 151 Racing Scooter +HONDA CBF 150 Karakız
    http://www.youtube.com/watch?v=dpawQaHm02U
    benim atam olduğu için çok mutluyum
    NE NUTLU TÜRKÜM DİYENE
    KAMP ADAMLARI


    REKLAM ALANI
4. sayfa BirinciBirinci ... 2345614 ... SonuncuSonuncu

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)

Bu Konudaki Etiketler