Elbette ki mevzunun bir çok boyutu var ve arkadaşların gönderdikleri her mesajda bu boyutlardan biri yahut bir kaçına değinilmiş. Ortada bir gerçeklik var arkadaşlar ve bence bunu tek bir nedene bağlamak yöntem açısından yanlış.
işsizlik, firma politikaları, kurye arkadaşların bilinçsizliği-sorumsuzluğu, müşterilerin aymazlığı, memleketteki trafik problemleri (bu atlanmış mesela, kimse değinmemiş), yasal boşluklar yahut yasaların hiçe sayılması (sigortasız çalıştırma, tehlikeli iş kolu yönetmeliğinin uygulanmaması) ve sektörde çalışan arkadaşlarımızın örgütsüzlükleri, yani aynı problemlerden muzdarip olan insanların, aynı dertlere sahip insanların, çalışanların biraraya gelerek kendi problemlerine kendi inisiyatifleriyle çözümler üretemiyor olmaları gibi etkenler bir araya geliyor kazalar, ölümler yaralanmalar meydana geliyor. Aynı örgütsüzlük sorunu, motorlu kuryelerin yaşadıkları sorunların kamuoyuna yansımasını da engelliyor ve başta özellikle hayatında hiç motor kullanmamış insanlar olmak üzere herkes kendi açısından bakarak, yahut tekil örneklere bakarak, bütün suçu "hız ve artizlik yapan" motokurye arkadaşlarımıza atabiliyorlar. Elbette ki çalışma saatinin hemen hepsini yollarda geçiren arkadaşlarımız bu tecrübelerinin getirdiği özgüvenle hem kendi canlarını hem de trafik güvenliğini tehlikeye atabilecek riskli hareketler yapabiliyorlar, doğrudur ama bu bütünün sadece bir parçasıdır ve sorunun bence en kolay halledilebilecek yanıdır.
Örgütlenme diyorduk; Tuzla tersanesindeki işçi ölümleri, yahut mesela kot taşlama işinde çalışanların iş güvenliği şartlarının yerine getirilmemesi yüzünden yaşadıkları sıkıntılar, hastalıklar vs böyle bir örgütlü hareket sonucunda kamuoyunun gündemine taşınabilmiş ve böylece belli bir toplumsal duyarlılık yaratılabilmişti. Bu duyarlılık ve kamuoyu baskısı patronları ve sorumluluk taşıyan herkesi de daha temkinli davranmaya iter. Ben şahsen motokurye arkadaşların tersanelerde çalışan işçilerden daha risksiz bir iş yaptıklarını düşünmüyorum. Kendi örgütlülüklerini kurduklarından, ve geçtiğimiz aylarda bu çelik bariyerlerle ilgili çağlayan meydanında "yollarda ölmek istemiyoruz" temalı bir miting yaptıklarından da haberdarım.
Fakat örgütlenme ve çalışanların örgütlü hareketleri, işverenlerin pek hoşuna gitmiyor. çünkü güvenlik ek maliyet getiriyor. İşveren açısından da sendikalı diye örgütlü işçiyi çıkarıp yerine alabileceği on binler arasından o çıkartılan işçinin yerini doldurmak daha basit. Bu da daha büyük bir toplumsal sorun olan işsizlikle doğrudan alakalı tabi.
Motokurye arkadaşların yapabilecekleri en akıllca ve öncelikli iş örgütlenerek kendi canlarına sahip çıkmaları bana kalırsa. Ve bu soruna duyarlı olan diğer insanlar da (motokurye olmayan bizler gibi) arkadaşların çalışmalarına destek olabilir, mesela kuryesi eksik güvenlik tertibatı yahut acele teslimat politikası vs yüzünden ölen ya da yaralanan firmaları boykot edebiliriz. Bu örgütlülük firmaların kaza istatistiklerini de yayınlayarak bir kamuoyu oluşturmaya yardımcı olabilir.
Ben şahsen mc donald's burger king vs gibi frenchisng usülü çalışan amerikan firmalarından yemek yemiyorum mesela...üstelik bunlar kurumsal oturmuş küresel şirketler sözde...hadi ordan, benim mahallemdeki pideci bile kuryesinin kaskını montunu en kalite şekilde tedarik ediyor, güvenliğini ihmal etmiyor...zaten vizyon diyenden küresel diyenden kurumsal diyenden korkçan arkadaş....
boykot diyorum...dominos'u da boykot...
(5 liralık pizzaya menüde 50 lira fiyat çekip indirim kampanya ayaana 40 liraya satan zaten yalan üzerine kurulu bi sistem...yemeyin yedirmeyin)