- Katılım
- 13 Haz 2016
- Mesajlar
- 2,843
- Konu Yazar
- #1
Hazır vakit bulmuşken Bulgaristan - Yunanistan turu yapayım dedim.
Hani bizlerin klasik bir sorusu vardır nerelisin hemşerim der ve muhabbete başlarız.
Bulgaristan kısmı bir nevi nerelisin hemşerim sorusuna cevap oldu. Hemde bu vesile doğduğum yeri ziyaret etmiş hemde bilmeyenlere tanıtmış, bilenlerede kısa bir hatırlatma olmuş olur.
Yunanistan kısmı ise tamamen gezinti oldu.
1- Geziye çıkacağımı duyan arkadaşlar ziyaretime geldi. Kendileri ile sohbet ederken annem,abim, büyükoğlum ve yiğenlerim geldi. Hepsiyle toplu fotoğraf çekildik ve ben onlara söz verdim sitede yayınlayacağım diye fakat aksilik gezimin başında fotoğraf makinemi kaybettim. Bu yüzden onlara vermiş olduğum sözü tutamadım. sadece bir arkadaşımın cep telefonu ile çektiği bu pozu buldum ve onu yayınlıyorum.
Not : arkada ortada duran kardeşim.Diğerleri mahalleden arkadaşlarım.
2- Bogaz köprüsü girişinde fotoğraf çekildim. İstanbul çıkışında Celaliyeye gelinçe bu güzel esnaf kardeşimizin dükkanını görünçe bir fotoğraf çekeyim dedim fakat kameramın olmadığını görünçe cep telefonu ile Edirneye kadar idare edeyim orda yenisini alırım diye düşündüm.
3- Silivriye kazasız belasız ulaştım.
4- Artık herkes kurt olmuş.
5- Yeni bir ile girmiş oluyorum elveda İstanbul.
6- Merhaba Çorlu
7- Ergene ilçemiz kendi tabelasını kendi yapmış aferin tabelayı devletten beklememişler.
8- Trakya da gördüğüm her ayçiceği tarlasında bu tabela var. Pioneer dünyanın en büyük iki tohum üretiçisinden biri. Adamlar laf üretmiyor tohum üretiyor.
9- Kırklareli tabelasını da görmek kısmet oldu. Bakarsın bir gün kendinide görürüm.
10- Lüleburgaz dayım ilk arabamın plakası 34 LLB 34 idi aklıma onu getirdi ilk arabalar nedense unutulmaz hala anarım metalik kırmızı tempra mı o zamanlar çok forslu arabaydı dijital gösterge ışıl ışıl.
11- İlk molamı veriyorum ve vakit kaybetmemek için konserve ile idare ediyorum. malum benim için yol uzun.
12- Kendisi küçük ama ufku büyük esnafım benim.
13- Edirnedeyim sabah saat 6: 00 da İstanbuldan yola çıktım öğlen 13: 00 da ulaştım. Fotoğraf makinesi için margi outlete uğradım orada yokmuş hemen karşısında erasta avm vardı onda da yokmuş biri dedi arkada vatan bilgisayar var orada bulunur. Gitim oraya 4 tane ne olduğu belli olmayan ama fiyatı dudak uçuklatan makineyi görünçe vaz geçtim. Kusura bakmayın harcadığınız vakti, elektiriği, gb ları helal edin cep telefonu ile idare etmeye karar verdim.
14- Sınır tabelası göründü.
15- Sınırdayım.
16- Sınır kalabalık değildi çabuk geçtim.
17- Bu kapı sınırın sıfır noktası.
18- Bulgaristan tarafından Türkiyenin görünüşü. Bulgaristan gümrüğünün fotoğrafını çekmemişim şimdi fark ettim.
19- Yolda bir sürü kumarhane reklamı hep Kıbrısa gitmeyim bizede gelin diyor.
20- Sınırı geçince ikinçi benzinçide kamp kurmaya karar verdim. Ortalık sakin di.
21- Ben yattıktan sonra tırlar geldi. Birinin soğutucusu varmış beni uyutmadı beş dakikada da bir çalışıp duruyor.
22- Sabah kalktım kasa dolu çıkardım mısır gevreğini kutu sütte var üstüne bir de sallama cay oh mis on numara. Bütün gezi boyunca böyle kahvaltı yaptım.
23- Sırp turistleri sarımsaklı ve kuşadasından ülkesine getiren turist otobüsü geldi.
24- Yanıma atmaca ( şahinde olabilir ) kondu.
25- Bu yol üç sene öncesine kadar Türkiye yi avrupaya bağlayan yoldu. Bütün araçlar tırlar, gurbetçiler bu yolu kullanırdı. Dikkat edin yolun kenarında bırakın emniyet şeridini yaya olarak bile yürünecek yer yok.
26- Bu da yol tabelaları.
27- Kırcaali ye ulaşıyorum.
28- Hayat heryerde çingenelere güzel.
29- Burası Kırcaalinin otogarı.
30- Bu fabrika daha önce gebze deydi ( Kocaeli ) . Ben bu fabrikada üç sene çalıştım gebzedeyken kimya mühendisi olarak. Şimdi Bulgaristan da hemen arkası Balabanlı köyü babamın köyü.
31- Bu da köyün ilkokulu abim iki sene anaokuluna gitmiş.
32- Burası köyün camisi.
33- Bu da caminin minaresi.
34- Dedemin ( babamın babası ) evi. Taş ev belki otuz seneden fazla kimse yaşamadığı için yıkılmış. Taş yığınına dönüşmüş. İnsanın dede evini böyle görünçe içi burkuluyor ama elden gelen bir şey yok.
35- Seneler sonra ilk defa kızılçık yedim.
36- Burasıda anne ve babamın köylerinin bağlı olduğu kasaba Mestanlı. Annemle babam aynı kasabanın farklı köylerinden.
37- Kasabanın ( mestanlı ) meydanı.
38- Mestanlı da bir döviz bürosu. Burada Türk parası geçiyor. Gelmek istediğinizde yanınıza dolar veya euro almanıza gerek yok.
39- Mestanlıda bir büfe.
40- Büfede oturup bir şeyler atıştırırken büfenin sahibi erol beyle lafladık. Eskiden Türk parası değerli iken buraya geliyorlardı şimdi değer kaybetti buradan oraya gidiyorlar diye dert yandı. Yani kısacası paramız değer kaybettiğinde yurt dışındaki esnafta müşteri kaybediyor onlarda öyle dertli.
Dediğine göre buradaki büfelere, lokantalara malzeme sağlayan toptancı Edirne deki A 101 den malzemeleri alıp bunlara satıyormuş. Al sana görünmeyen ihracat.
41- Bu bina Mestanlının belediye binası önündeki bayraklara ve direk boylarına dikkat edin. Soldan, sağa Bulgar, Mestanlı, Avrupa, Yunan ve Türk bayrağı. Kimsenin burası Bulgaristan bu bayraklar ne oluyor veya Bulgar bayrağı niye daha yukarda değil dediği yok. Herkes işinde güçünde.
42- Kasabanın kilisesi.
43- Buda kasabanın camisi. İsteyene kilise isteyene cami sen yeterki gitmek iste. Not: Kasabada imam hatip okuluda var okul seviyesini bilmiyorum. Lise mi? ortaoukul veya kurs mu?
44- Camide Kuran kursu var bu da ilanı hem Türkçe hem Bulgarca ilan. Ben anladım Bulgarca bilmiyorum falan deyip camura yatmayın diye.
45- Kasabanın otobüs yazıhanesi.
46- Gece kalmak için kasabanın arkasında ormanlık bir tepe var orada kamp yaptım. İlk defa yabani tavşanla burun buruna geldim hayvan ne kadar hızlı koşuyor. Dedim bunu avlayan avcıya helal olsun bu kadar çabuk gözden kaybolan avı vurmak yetenek ister.
47- Bu ev dedemin ( annemin babasının ) evi kim kalıyor bilmiyorum tanımıyorum. Ben sadece bahçe kapısından bakabiliyorum. Dedenin evine girememek böyle kapıdan bakıp dönmek insanı biraz buruyor hayat işte.
48- Memleketteki iki akrabamdan biri rahmetli büyük dayımın hanımı tek yaşıyor. Bir de annemin amcasının kızı var 80 üzeri çok yaşlı onunda fotoğrafını çekemedim. Bunlar artık memlekette son akrabalar.
49- Dedemin okul diploması ( annemin babası, ne okulu olduğunu bilmiyorum ) eski Türkçe, Bulgarca karışık.
50- Bulgaristan, Yunanistan sınırı sadece kimlik gösterip geçiyorsun kayıt,arama, kontrol gibi şeyler yok adamlar kimlik senin mi diye bile bakmıyorlar. Sadece avrupa dışından olanların vizesine ve parmak izine bakıyorlar.
51- Meraklısına birinci elden güncel Yunanistan da akaryakıt fiyatları.
52- Çok şükür Fanarideyim.
53- Tam karşısı marina Fanari Bodrumun iki sokaktan ibaret maketi fotoğraf çektiğim sokağın sol tarafında paralelide restaurantlar bir sonraki fotoğraf.
54- Bu sokakta restaurantların olduğu sokak. Sokak bitip sağa doğru dönüyor orasıda marina.
55- Fanari sahilde denize doğru uzanan sokak villalar vardı üçünçü arsa boştu dikenleri temizledim cadır kuracak kadar. Cadırı açtım tam sahibi geldi otları kesecem diye. İçimden dedim bu günümü buldun neyse cadırı kenara çektim otları kesti.
56- Sonra cadırı tekrar yerine koyup eşyaları yerleştirdim. Ben yunança bilmiyorum o türkçe bilmiyor el kol hareketleri ile muhabbet ettik. İnsan dil bilmese bile el kol hareketi ile baya anlaşıyor. Çok efendi sevimli birisi bana yandaki bahçe duvarından kendi bahçesine sarkan üzümleri yememi söyledi bende bayağı yedim sağolsun.
Oradan ayrılacağım zaman cadırı toplarken denize doğru giden yunanlılar el sallayıp istanbuuul demeleri çok hoşuma gitti güle güle demek istiyorlar. Yaşlı bir amca geldi yarım türkçesi ile benim hanım görmüş git söyle bizde kalsın demiş ben de dedim ki eşime oda benim gibi izci evde kalmaz dokunma işte böylede konuk sever sıcak kanlı insanlar.
57- Kumsala gittim güneşlendim.
58- Yüzdüm.
59- Tatil de kitap okumayı severim. Bol bol kitap okudum.
60- Sahildeki villalar muhteşem ötesi.
61- Sahilde masada cam ağaçı gölgesinde yemek yemek bir harika oldu. Menü corba, makarna, kurufasulye, hıyar turşusu, kurusoğan ve cay. Gerçi menü biraz ağır oldu ama o sıcakta sebze meyve saklama imkanım yoktu. Sonuçta aç bilaç tostla idare etmedim.
62- Böyle yontma taş çağında yaşayıp cilalı taş devrine bile geçmezsen olacağı budur. Neyse ben kaybolmadım sadece gezimi uzattım zaten geziye çıkmadım mı?
63- İyi ki yolumu uzatmışım bütün Komonoti yi ( Gümülçine ) dolaştım çok temiz, çok sakin, çok güzel bir yer di.
64- Yol kenarında böyle şeyler çok vardı. Acaba gelen geçen dua etsin diye mi yapılıyor anlamadığım bilmediğim şeyler.
65- Yunanistan da tek para verdiğim yer 1.20 euro otoban üçreti. Yemek ve içeçek kasada dolu, cadır var, mat var ( yatak ) benzinide Bulgaristandan aldım yedek bidon da var.
66- Memleket göründü.
67- İpsala sınır kapısı Yunanistan tarafı.
68- Hoş bulduk.
69- Böylede park edilmez ki.
70- Çok şükür kazasız belasız geldim. İstanbul sigara gibidir herkes şikayet eder ama kimse bırakamaz.
71- Neliymiş sinekli bu da benden olsun içimden geldi.
[YT]D60WSJqBWbQ[/YT]
Videomu seyrederseniz memnun olurum.
Gezi yazımı okuyanlara, filmi mi seyredenlere yorum yapanlara, yorum yapmayanlara teşekkürü bir borç bilirim. Her yapıcı eleştiri bir sonraki gezinin daha iyi olmasını sağlayacaktır.
Not: 1011 kilometre yol yaptım. Bir fotoğraf makinesi bir güneş gözlüğü kaybettim. Benzin dışında motosiklete 30 euro sigorta yaptırdım. 1.20 euro otoban üçreti bir seferde büfede döner ekmek yedim. Saydıklarım harici yurt dışında yemek, içmek ve yatak için her hangi bir ödeme yapmadım.
Not: Rossmandan 17 liraya şişme minder aldım çok rahat ettim tavsiye ederim.
Moderatör tarafında düzenlendi: