Kapat
Üye Girişi
Motovento
Reklam Alanı
Motomax
Reklam Alanı
1. sayfa 12 SonuncuSonuncu

Can DÜNDAR' ın MUSTAFA' sı

    Motovento
    REKLAM ALANI
  1. #1
    Sadık1453 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    09 Mayıs 2007
    Şehir
    İstanbul
    Öncelikle 29 Ekim günü yapılan organizasyona katılım için herkese teşekkür ediyorum, bu günlerde en çok ihtiyacımız olan birlik ve beraberlik için yegane bir örnek teşkil ettiğini düşünüyorum. Gelelim buraya böyle bir başlık açmama sebep olan şeye. Yılardır Atatürk ile ilgili yazılar yazılır bir kaç video çekilir ve geçmişte hepimizin aklına yer eden Sarı Zeybek gibi bir iki belgesel yapılır. Bu görsellerin içerisinde mutlaka tuzu olan Can DÜNDAR ise hep Atatürk' ü anlatırken karşımıza çıkar. Buraya kadar sorun olduğunu düşündüğüm bir kısım yok, ancak ne varki 04 Kasım Salı akşamı "MUSTAFA"' yı seyretmeye gidene kadar samimiyetine inandığım bu yazarın yaptığı işlere maalesefki artık pek güvenim kalmadı. Bu güne kadar yüzlerce film ve belgesel seyretmiş olan ben hiç bir film için sakın gitmeyin yada mutlaka gidin çok güzel demedim, çünkü bu kişilere ve beklentilere göre değişen bir durumdur. Benim beğenmediğimi beğenen, beğendiklerime ise tavsiye ettiğin film bumu diyen arkadaşlarım oldu. Maalesefki ATATÜRK' ü anlattığını zannederk gittiğim bu belgesel, son derece hayal kırıklığı içinde sinemadan çıkmama neden oldu. Bu konu ile iligli Bir psikoloğun yazmış olduğu yazıyı sunuyorum sizlere. Buyrun okuyalım.


    Psikolog Sebla Kutsal, psikolojik savaşın en ahlaksızcasının nasıl
    yapılabileceğini belgeselleştiren "MUSTAFA" filmini izledikten sonra dayanamayıp bir mail yazmış.
    Yazdıklarına aynen katılıyorum, bugün söz Sebla Kutsal'ın.


    Can Dündar Nobel'i hak ediyor!

    29 Ekim'de Can Dündar'ın "Mustafa" isimli filmine gitme gafletinde bulundum.
    Dündar filminde büyük bir mucizeden bahsediyor…
    Özetlersek, filme göre, Mustafa denen bu kişi;
    Birkaç sefer özenle altı çizildiği üzere karı-kız düşkünü, bir oturuşta mutlaka bir büyük rakı içen, bugün karşılaşsanız, eline bir psikiyatrın kart vizitini tutuşturup "aman bir an evvel bu numaradan bir randevu al kendine" dedirtecek derecede vahim kişilik bozukluklarına sahip, çok zengin bir kadın için sevgilisini terk edip onun intiharına neden olan, çocukken yediği bir dayak üzerine yıllarca içinde bitmek bilmeyen bir kini biriktirip, sırf bu sebeple ülkeyi laiklikle buluşturarak, modern eğitimi başlatarak, dini eğitim veren kurumda yediği dayağın öcünü alan birisi…
    Sadece bu kadar mı sandınız? Elbette hayır! Cephedeki cesaretine bir kez olsun değinilmeyen Mustafa'nın geceleri karanlıkta uyuyamadığını öğreniyoruz… İçinde sürekli bir korku ve tatminsizlik hissi taşıyor.
    Cumhurbaşkanı olup da artık hiçbir şey yapmadan boş boş oturmaya başlayan bu adamın iç sıkıntısı daha da büyüyor. Öyle ki tek tesellisi çalgılı, içkili sefa âlemleri. Yapayalnız kaldığı dünyasında hasta ruhuna gitgide teslim oluyor. Çok mutsuz, hem de çok…
    Film, Mustafa'nın "dinsiz" olduğunu vurgulamak üzerine kurgulanmış. Kurtuluş savaşını desteklerini alabilmek için dindar kesimleri ve kurumları kandırmış, sonra işi bitince de onların ipini çekmiş. "Dinin afyon etkisi" üzerine söyledikleri filmde sık sık yer alırken, Ramazan ayında içmediği, Kur'an tercümesi yapan özel bir görevli yardımıyla dini anlamaya çalıştığı ve malum çevrelerin sıkı adamı Nevzat Yalçıntaş'ın ortaya çıkardığı üzere Hz. Muhammed'in mezarını yıkmak isteyen Suudiler'e "orduları gönderirim, ayağınızı denk alın" mealinde bir telgraf yollayarak mezarı yıkılmaktan kurtardığı, vb. birçok bilgi seyirciden özenle saklanmış.
    Kurtuluş savaşı harita üzerinden ve birkaç basit sahneyle "oldu da bitti maşallah" tadında kestirme yoldan anlatılmış. İnsanda, tüm milli direnişin ve çarpışmaların kısacık bir sürede tamamlandığı ve memleketin kolayca kurtulduğu hissi uyanıyor.
    Zaaflarla dolu zayıf karakterine ve acı dolu anılarına tutunarak sürüklediği ömrünün en sıkıntı verici son döneminde ise Mustafa "beni hatırlayın!" diyor. Hatırlanmaya değmeyeceğinin kendisi bile farkında olmalı ki, unutulmaktan ölesiye korkuyor…
    Film, sürekli not tutmak suretiyle tekrar tekrar izlenir ve derin yapısını çözmeyi amaçlayan bir gözle incelenirse, yukarıda yazdığımdan çok daha fazla Mustafa aleyhtarı unsur kolaylıkla listelenebilir. Aktardıklarım, bir çırpınışta aklıma gelebilenlerden ibarettir.
    Dündar filminde büyük bir mucizeden bahsediyor… Çünkü Dündar'ın Mustafa'sı, bırakın çeşitli devletlerce işgâl edilmiş bir ülkeyi düşmandan temizleyipyeni bir ülke kurmayı, bir sürüye çobanlık yapmayı bile beceremeyecek bir adam. Ancak nasıl oluyorsa Türkiye'yi kuruyor! Yani film bir mucizeyi anlatıyor… Oysa ki savaşlar ve şehitler kan kırmızısıdır. Yepyeni bir devletin kuruluşu ve bir ulusun şahlanışı buz gibi gerçektir. Mucizeler ise ancak masallarda anlatılır.*
    Yazdığı ve yönettiği masalla Can Dündar, görevini ifşa etmiştir. Misyonu tamamlanmış bir görevli olarak kesinlikle eserini bir masal kitabı olarak da yayınlamalı ve hak ettiği Nobel ödülünü almalıdır!*
    Ancak ben Mustafa'yı tanımıyorum…
    Sadece Mustafa Kemal bilirim ki kendisine Atatürk denir.
    O da bizim gibi etten kemiktendir lâkin bedeni çürüyüp gitmişse de ruhu bizimledir.
    İnsan olduğu için hatalar yapmıştır fakat hatalarıyla doğrularını iki ayrı kefeye koyup da hakikâti göremiyorsak, içimizdeki vicdanın terazisine yazıklar olsun!
    Benim gibi düşünenlere, "Atatürk'ü putlaştırmayın, O'nu da herkes gibi doğrularıyla yanlışlarıyla tartışalım" diye saldıracak olan aydınımsılara cevabım önceden hazırdır; "İyi niyetinize bir saniye olsun inanabilseydim, kapımı açar sizi beklerdim…"
    Havai fişek sesleri İstanbul'u inletirken yazıma son veriyorum…
    Değerlerimiz, bir kum saatinin incecik belinden akıp giderken, o gösterişli fişeklerin gürültüsünün çığlıklarımızı bastıramamasını, gökyüzünü kaplayan renk cümbüşünün gözlerimizi boyayamamasını temenni ediyorum…
    GÖZÜ PEK MOTORCULAR VARDIR, BİRDE YAŞLI MOTORCULAR...
    HEM GÖZÜ PEK HEMDE YAŞLI MOTORCU YOKTUR...


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #2
    Sadık1453 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    09 Mayıs 2007
    Şehir
    İstanbul
    43 Kişi okumuş ama bir kişi bile yorum yazmamış...? Bu konuda kimsenin fikri yok, yada henüz filmi seyretmediniz.
    GÖZÜ PEK MOTORCULAR VARDIR, BİRDE YAŞLI MOTORCULAR...
    HEM GÖZÜ PEK HEMDE YAŞLI MOTORCU YOKTUR...

  3. #3
    Khutuck - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    27 Aralık 2005
    Şehir
    Yollarda...
    Motosikleti
    2.5 yıl akbil, sonra CuBuF150, şimdi Fazer, az KTM
    43'ün biri olarak henüz seyretmedim, yapılan eleştirilerden sonra sinemaya mı gitsem internetten mi indirsem kararsız kaldım. Yorum yapmam doğru değil.



    Ek: Şimdi gördüm maillerimde, meğer filmin basın gösterimine davetiyem varmış

  4. #4
    Seni unutmayacağız
    Nur içinde yat

    Üyelik
    07 Haziran 2007
    Bende baktım ama henüz aha başlıkta siyaset yapılıyor diye yaygara çıkartıp kitletesim yok.
    ekinler baş vermeden kör buzağı topallamazmış.::tartis::

  5. #5

    Üyelik
    22 Ocak 2007
    Şehir
    istanbul-Avcılar
    Motosikleti
    honda cbr125 repsol
    acıkcası bende aye gibi gorusumu yazmaktan cekiniyorum.yoksa bende Psikolog Sebla ablam kadar doktürmeyi bilirdim.bu filmde karamanlarında ozel hayatları kahramanlıktan baska iişleride olduğunu belirmiş gazi mustafa kemal atatürkü sarı zeybekte izledik.bundada mustafayı izledik.neticede 2 sinide aynı kişi yaptı.hosumuza gitmedi diye insanları satılmıs etiketini yapıştırmak nekadar doğru herkezin vicdanına bırakıyorum.sarı zeybekle goklere cıkartanlar mustafayla yerin dibine sokuluyor.
    [B]AVCILAR TAYFASI (CİCİ BAR ÖNÜ:P)[/B]

  6. #6
    Süper Moderatör Olcay Avşar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    10 Mayıs 2005
    Şehir
    İstanbul / Çekmeköy
    Motosikleti
    Honda NC 750X
    Karşı tarafada söz hakkı tanımak düşüncesi ile, Mustafa filmi hakkında benzer eleştiriler yapan Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Sekreteri Suay Karaman’ın “Mustafa Hakkında-Başaramayacaklar” başlıklı basın açıklamasına karşı Mustafa filminin yapımcılarından yayınlanan bir açıklamayı buraya taşımayı uygun gördüm.

    ADD’nin açıklamasına verilen cevap şöyle:

    FİLMİN ADI NE OLSAYDI AŞIRMA OLMAZDI?

    1- Suay Karaman, “Can Dündar’ın en iyi yaptığı şey, aşırmadır” diyerek filmin adının Rakım Çalapala’nın ‘Mustafa: Atatürk’ün Romanı’ adlı kitaptan aşırma olduğunu öne sürmektedir. Adı ‘Mustafa Kemal Atatürk’ olan bir insanın hayatını anlatan bir belgesel filmin adı ne olsaydı aşırma olmazdı acaba? “Mustafa Kemal”, “Mustafa Kemal Atatürk”, yalnızca “Atatürk” ya da “Mustafa Kemal Paşa” olsaydı ne denecekti?

    2- Suay Karaman açıklamasında “filmde tarihi ve siyasi konulara girildiğinde birçok soru işaretiyle karşılaşıyorsunuz” diyerek küçük Mustafa’nın karga kovalaması, ağabeyi Ahmet’in cesedini çakalların parçalaması, hocası Kaymak Hafız’dan dayak yemesi, annesinin tekrar evlenmesi gibi olayları örnek vermektedir. Bu olayların hepsi bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından Ahmet Emin Yalman’a anlatılmış ve 10 Ocak 1922 tarihli Vakit gazetesinde yayınlanmıştır. Bu söyleşi Sadi Borak’ın Atatürk Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev, Demeç, Yazışma ve Söyleşileri ile Kaynak Yayınları tarafından yayımlanan Atatürk’ün Bütün Eserleri’nde yer almaktadır.

    3- Suay Karaman, “Manastır askeri okulunda Atatürk’ü canlandıran şahsın seçimi de, ince hesapların sonucunda olsa gerek..” derken 14-15 yaşında bir çocuğun görüntülerine bakarak ne düşündüğünü ve ne demek istediğini kamuoyuna açıklamalıdır.

    YA FİLMİ İZLEMEDİ YA DA İZLEDİĞİNİ İDRAK EDEMEDİ

    4- Suay Karaman açıklamasında, “Çanakkale’de Deniz Savaşları’nda Atatürk yok ama cepheden Madam Corinne’e yazdığı mektuplar var” demektedir. Kendisinin ya filmi izlemediğini ya da izlediğini idrak edemediğini gösteren bu ifade, aynı zamanda büyük bir cehalet göstergesidir: Atatürk Çanakale’de deniz savaşlarında yer almamıştır. Çünkü kendisi karada görev yapan 19. Tümen’in kumandanıdır. Filmde Madam Corinne’e yazılan mektuptan aktarılan yerlerde doğrudan savaş anlatılmaktadır. Filmde, ayrıca, Çanakkale Savaşı’nın Mustafa Kemal ile ilgili kısmı kendi kaleme aldığı Anafartalar Muharebatı’na Ait Tarihçe adlı hatırattan aktarılmaktadır ve bu kitap Uluğ İğdemir tarafından aynı adla yayımlanmıştır, ayrıca Atatürk’ün Bütün Eserleri’nde de yer almaktadır.

    5- Açıklamada “Atatürk İstanbul’da şatafatlı bir hayat sürerken, bütün parasını tefecilere kaptırmış” denmektedir. Bu cümlenin ilk yarısı tamamen uydurmadır ve filmle hiçbir ilgisi yoktur, ikinci yarısı ise filmde geçmektedir ve okumamız önerilen Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya adlı eserinin “Yıkılış” başlıklı bölümünde ayrıntısıyla anlatılmaktadır.

    ...DEFALARCA YAYINLANMIŞTIR

    6- Filme atfen, “Vahdettin Atatürk’e; ‘Paşa, bu devleti siz kurtarabilirsiniz ve kahraman olarak kitaplarda anılırsınız’ diyor. Yani Vahdettin vatan haini değil, ama nedense biz anlamamışız” denmektedir. Açıklayalım: Mustafa Kemal Paşa’nın Vahdettin ile 15 Mayıs 1919’da yaptığı son görüşme bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından Falih Rıfkı Atay’a anlatılmış ve önce 1926’da yazı dizisi olarak, sonra da Atatürk’ün Bana Anlattıkları adıyla kitap olarak defalarca yayınlanmıştır.

    Filmde daha sonra Vahdettin’in, İngilizlerin “Görevden alın” talebinden hemen sonra Mustafa Kemal’i İstanbul’a geri çağırdığı, İngiliz arşivinden belgelerle verilmiştir.

    7- Açıklamada “Filmde, Atatürk’ün İzmit’te bazı gazetecilerle yazılmamak üzere yaptığı görüşmede, Kürtlere özerklik verilmesi fikrinde olduğu ortaya konuyor” deniyor. Filmde denen şudur: “Anayasada Kürtlere yerel özerklik verildiğini söyledi, ‘Kürtlük adına ayrı bir sınır çizmek, Türkiye’yi mahvetmek olur’ dedi.”

    Bu basın toplantısı TBMM zabıt katipleri tarafından sözcüğü sözcüğüne kaydedilmiş, anılan kısım ilk defa 2000’e Doğru dergisinde, sonra da Eskişehir-İzmit konuşmaları 1923 adıyla kitap olarak yayınlanmıştır. Ayrıca Atatürk’ün Bütün Eserleri’nde yer almaktadır.

    O GÜNLERDE ÖZERKLİK ZATEN VAR

    Konuyu daha iyi anlamak için o günlerde yürürlükte olan Anayasa’nın ilgili maddesini de verelim ki, o günlerde özerkliğin zaten varolduğu anlaşılsın:

    Madde 11- Vilâyet mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir. Harici ve dahili siyaset, şer’i adlî ve askeri umur, beynelmilel iktisadî münasebat ve hükûmetin umumi tekâlifi ile menafii birden ziyade vilâyata, şâmil hususat müstesna olmak üzere Büyük Millet Meclisi’nce vaz edilecek kavanin mucibince evkaf, Medaris, Maarif, Sıhhiye, İktisat, Ziraat, Nafia ve Muaveneti içtimaiye işlerinin tanzim ve idaresi vilâyet şûralarının salâhiyeti dahilindedir.

    “NEDEN CAHİLLER DERECESİNE İNEYİM?”

    8 - Açıklamaya göre, “Atatürk’ün, cahillerin seviyesine inmem diyerek, sanki halkı küçük gördüğü imajı veriliyor.” Filmde Atatürk’ün Afet İnan tarafından yayınlanan Karlsbad günlüğünden şu satırlar aktarılmaktadır: “Elime büyük yetki ve kudret geçerse, ben sosyal hayatımızda istenilen devrimi bir anda, bir darbe ile uygulayabileceğimi sanıyorum. Zira ben, başkaları gibi bu işin, halkın anlayışını yavaş yavaş alıştırmak suretiyle yapılacağını kabul etmiyorum. Buna ruhum isyan ediyor. Ben, bu kadar yıl eğitim gördükten, uygar yaşamı ve toplumu inceledikten ve özgürlüğümü elde etmek için hayatımı, yıllarımı harcadıktan sonra neden cahiller derecesine ineyim? Onları kendi düzeyime çıkarırım. Ben onlar gibi değil, onlar benim gibi olsunlar.” Takdiri izleyiciye ve okura bırakıyoruz...

    9- Açıklamada “Atatürk 1930 yılında halkın arasına karıştığında herkesin mutsuz ve karnını doyuramaz durumda olduğunu görüyor” deniyor ve filmdeki sahne eksik aktarılıyor. Bu konuyla ilgili; Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, Ahmet Hamdi Başer, Atatürk’le Üç Ay ya da Korkut Boratav, Türkiye’de Devletçilik, ayrıca İsmet Paşa’nın Defterleri’nde bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgiler yer almaktadır.

    10- Basın Açıklaması’nda “Atatürk’ün manevi oğlu için gerçek oğluydu havası verilerek, gayri meşru ilişkileri olduğu ve çocuğu olduğu imalarına yer veriliyor” demektedir. Filmde Mustafa Kemal Paşa ile Abdurrahim’in birlikte yer aldığı fotoğraf gösterilirken yalnızca şu denmektedir: “Mustafa Kemal, 8 yaşındaki Abdürrahim’i o dönem orada evlat edindi.” Tek bir cümleden bahsi geçen sonuçlara nasıl varıldığı sorulmalıdır.

    DİKTATÖR DEĞERLENDİRMESİ LE TEMPS’İN YORUMU

    11- Açıklamada “en yakın arkadaşlarını bile gözünü kırpmadan ölüme gönderen ve kendi heykellerini diktiren bir diktatör olduğu imajı yaratılıyor” deniyor. “Diktatör” değerlendirmesi 3 Kasım 1927 tarihli Le Temps gazetesinin yorumudur ve filmde şöyle yer almaktadır: “Gazi, savaş sonrası dünyada kendi iradesine bağlı bir ulusal hareketle tam ve kesin diktatörlüğünü kuran tek lider oldu. Dinle en çok yoğrulmuş bu gelenekçi ülkede, hayal edilebilecek en derin ihtilali gerçekleştirdi. Bugüne kadar bütün varlığı dini inancının hükmünde kalan bir halkı, normal evrimin bütün aşamalarını yakarak adeta sihirli bir değnekle değiştirmeye kalkıştı. Bunu, insan gücünün üzerinde çılgın bir girişim saymak gerekir.”

    “KISA BOYLU, SAĞLAM YAPILI ADAM...”

    12- Açıklamaya göre, Mustafa filminde “anlamsız bir şekilde, Atatürk’ün arkasında uzun boylu adamların olduğu bir fotoğraf gösterildikten sonra, bir Fransız gazetesinde ne kadar kısa boylu olduğu vurgulanıyor”muş. Söz konusu fotoğraf Mustafa Kemal’in Sivas Kongresi öncesinde çekilmiş tarihi fotoğraflarından biridir. “İngiliz” gazetesinde geçtiği ifade edilen cümle ise şöyledir: “Avrupa’ya direnmeye kararlı bu kısa boylu, sağlam yapılı adam…”

    13- “TBMM’yi Cuma günü namazdan sonra, dua okutarak açtığı halde, son bölümde dinsiz olduğu vurgulanmaya çalışılıyor. Kendisi hakkında şeyhülislam tarafından verilen ‘dinsiz’ fetvasını yıkmak için, 22 Nisan olarak karar verilen TBMM açılış gününü Cuma gününe denk gelen 23 Nisan’a alıyor” deniyor. Nutuk’ta TBMM’nin açılışına ilişkin Mustafa Kemal’in bizzat kaleme aldığı ve bizim de filmde kullandığımız satırlar aynen şöyledir: “Efendiler, bu türlü olaylara bundan sonra daha geniş çapta rastlayacağız. Büyük Millet Meclisi’nin toplanmasını ve açılmasını sağlamaya çalıştığımız günlerde, bizi en çok uğraştıran, Düzce, Hendek, Gerede gibi Bolu bölgesindeki yerlerden başlayıp, Nallıhan, Beypazarı üzerlerinden Ankara’ya yaklaşacak kadar genişleyen gericilik ve isyan dalgaları olmuştur.

    Ben bir taraftan bu dalgaların durdurulmasına çalışırken, bir taraftan da Ankara’da toplanmakta olan ve genel durumu daha iyice bilmeyen milletvekillerini dehşete düşürecek olaylar karşısında bırakmamak ve böyle durumların ortaya çıkmasıyla Meclis’in toplanamaması gibi uğursuz ihtimalleri önlemek çarelerini, düşünüyordum.
    Nihayet, gelebilmiş olan milletvekilleriyle yetinerek, Meclis’in, Nisanın 23’üncü Cuma günü açılmasına karar verdik. Bu karar üzerine, 21 Nisan 1920 tarihinde bütün memlekete yaptığım tebligat metnini, o günün duygu ve düşüncelerine ne kadar uymak zorunda kalındığını gösteren bir belge olmak bakımından aynen bilgilerinize sunmayı yerinde buluyorum.”

    ‘DİNSİZLİK’ DEĞİL LAİKLİK TANIMIDIR

    “Son bölümde dinsiz olduğu vurgulanmaya çalışılıyor” iddiasına gelince, sanırız filmdeki şu sözlere atıf yapılıyor: “Bizim devlet idaresindeki ana programımız, CHP programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.” Bu sözler Mustafa Kemal Atatürk’ün 1 Kasım 1937 günü TBMM açılışında yaptığı son konuşmadan alınmıştır yani Atatürk’ün neredeyse siyasi vasiyetidir ve yorumlandığı gibi “dinsizlik” değil laiklik tanımıdır.

    14 -Açıklamaya göre filmde “Atatürk için çevresinde kimse kalmamıştı ve yalnız öldü denilerek kişiliğiyle ilgili kuşkular gündeme getiriliyor.” Biz, Mustafa Kemal Atatürk’ün her büyük devrimci gibi çevresinden ve toplumundan çok ileri olduğunu, bunun getirdiği bir yalnızlık içinde yaşadığını biliyoruz, dolayısıyla kişiliği hakkında hiçbir kuşkumuz yok. Çünkü onun yaşamının ve yapıtının farkındayız.

    FİLMİ İZLEMEDİKLERİ AŞİKAR

    15- Açıklama yapanlarca izlenilmediği aşikar olan film hakkında iddia ediliyor ki, “Atatürk için günde bir büyük rakı, üç paket sigara ve on beş kahve içiyordu denilerek, içki düşkünü ayyaş bir portre çizilmiş.” Filmde çizilen portreyi şimdiden sayısı 500 bini aşan izleyici gördü: Bir devrimci. Atatürk’ün yaşamının son döneminde ne yaptığı ise yaverleri tarafından tutulan Atatürk’ün Nöbet Defteri’nde an be an kayıtlıdır ve bu defterler kitap olarak da basılmıştır. Ayrıca Gazi Mustafa Kemal’in en yakınındaki arkadaşlarının anılarında yalnızlık ve içki konusu detaylı bir şekilde yer almaktadır. (Cemal Granda- Atatürk’ün Uşağı İdim, Falih Rıfkı Atay- Çankaya, Hasan Rıza Soyak- Atatürk’ten anılar...)

    Sonuç olarak filmde yansıtılan “Mustafa”nın Atatürk’e zarar vermek şöyledursun, aksine onu halkına ve genç kuşaklara daha sahici, daha samimi ve daha inandırıcı anlattığına inanıyoruz.

    Film bir zarar verdiyse, bunca yıl onun adını kullanarak devrimci karakterini gizleyen, eserlerinin sansürlenmesine göz yuman, onu kendi itirazına rağmen dogmalaştırarak klişelere hapseden ve onun ismi üzerinden rant sağlayanlara vermiştir.

    Kaynak
    "normal insanlar bir yerden bir yere gitmek için araba kullanırlar, motorcular ise motosiklet kullanmak için bir yerlere giderler"

  7. #7
    nitrious81 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    19 Ocak 2007
    Şehir
    Düzce
    Motosikleti
    Octavia
    Valla bu tıp elestırıler Televızyon ekranlardında da yapıldı Bu fılme ıtıraz edenler gerceklerı carptıggını ıddaa edenler azımsanmıcak kadar cok demekkı ters bısıler var bu fılm ıle ılgılı..Demek Sayın Can Dündar efendi de Nobel odulu almak ıstıyor Avrupadan Cunku Avrupa "kendinden" olan Turklere Nobel Odulu vermeye cok meraklıdır..Ben bu Filme gidipte Para kazandırmam..Internetden ındırırı Can Dündar Efendıye bır darbede ufak da olsa ben vurmak Isterım..Baktım Yanlıs Dusunmusum parası ıle pasa pasa tekrar izlerım.. Izledıkten Sonra da kesın kararımı verırım..Allah bızı Icımızdekı ""Gizli Düşmanlardan" Korusun..

    Ey Atatürk Bu gunlerı Gorsen Sanırım Ağlardın bızım ICIn Emanet ettıgın ulke ne hallerde Baştakıler kım Senı anlatanlar KIm senın Kurdugun Ulke Ne HAllere geldı..Yukardan bızı gorup sanırım Kahrından Bir kez daha Ölüyorsundur...

    Mekanın Cennet Olsun..
    Biri şu Düzcedeki kasksız ehliyetsiz üstüne üstlük Abart egzozları ile kafa ...... bir dur desin !!!

  8. #8

    Üyelik
    14 Eylül 2007
    Şehir
    İstanbul
    Motosikleti
    Honda Cbr 125R '07
    Çok şey söylerimde bu konun ne yazmakla nede okumakla biter.
    Esir iken mümkün müdür ibadet,yatıp kalkıp Atatürk'e dua et..Senin gibi dürzülerin yüzünden,dininden de soğuyacak bu millet.İşgaldeki hali sakın unutma,Atatürk'e dil uzatma sebepsiz.sen anandan yine çıkardın ama,baban kimdi bilemezdin .erefsiz.

  9. #9

    Üyelik
    07 Kasım 2008
    Şehir
    istanbul
    Motosikleti
    Gilera Runner
    Filmi izlemedim ve bu yüzden film veya yapımcısı hakkında yorum yapmıyorum.
    Ama ben dünyada yetişmiş en iyi liderler arasında bulunan M.Kemal Atatürk için bi film yapsaydım (üstelik onun hakkında neredeyse hiç film yokken)
    onun özel hayatı ve sıkıntılarından çok, bu ülke için zor şartlarda kimsenin yapmaya cesaret edemediği şeyleri yapmasının hikayesini anlatırdım.
    Saygılarımla

  10. #10
    draggy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    18 Eylül 2008
    Şehir
    İstanbul
    Motosikleti
    Dragstar 650
    Bir insana ne kadar çamur atarsanız, yalan da olsa balık hafızası milletlerde yer edinir. Psikolojik harp tekniklerinin en basitidir bu. Örneğin Vahdettin muhabbeti, güya bilinçli amaçlı olarak paşa vatanı kurtar demiş miş, gerçekliği şaibeli bir olay. Acaba Vahdettin denen zat belki de kendisini mi kurtarmasını mı istemiştir, belli değil? Ama bu laf her söylendiğinde balık hafızası toplumda gerçekmiş etkisi yapar. Bazılarının da ekmeğine yağ sürülür.
    Peki ekmeğine yağ ve bal sürülen bu şahıslar kimdir? 85 yıldır kin ve nefretlerini durduramayıp hala Atamıza saldırmayı gizli ve ya açık hedefleyen kişilerdir. Maalesef Can Dündar da alet olmuştur. Olmadı diyoruz Can Dündar Beysenin psikolojik harp tekniklerine karşı araştırmaların varken alet edilemn yakışmadı, hiç yakışmadı...
    Hadi ben de diyorum ki, belgeseller de ki iddialarını ispatlamalısın ADD nin belgeselde senin yaptığın yanlı yönlendirmelerin için belge istemesine ama senin belge yok, ben böyle anladım demene ne demeli?
    Gurur duyabileceğimiz ve her şeyimizi ona muhtaçken; resimlerinin indirilmesini isteyebilen adamlar varken, AB ce Kemalizmin ders kitaplarından çıkartılması istenirken; Laik ve demokratik Cumhuriyete hatta Lozan'da belirlenmiş sınırlarımıza tahammül edemeyenler azmışken, senin bu yaptığın nedir Can Dündar Bey?
    Unutmayın bu ülkeyi Atamız biz gençlere emanet etti, ve onun emanetini Gençliğe Hitap tan anladıkları ile savunacak milyonlarca genç insan var. Ne demişti atamız? " Geldikleri gibi giderler" Unutmayın bu sözü geldikleri gibi gidecekler, ikinci Cumhuriyetçiler, liberal geçinen aydınımsı liboşlar, eski solcu şimdi şeriatçı müsveddeler ve elbette ki irticacılar; Geldikleri gibi gidecekler.

  11. #11
    Forumdan Uzaklaştırıldı
    Üyelik
    23 Temmuz 2007
    Bu filmle Can Dündar'ın da ne olduğunu öğrendik.

  12. #12
    draggy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    18 Eylül 2008
    Şehir
    İstanbul
    Motosikleti
    Dragstar 650
    Can Dundar'ın gizli oyunu...(Riza Zelyut)

    Can Dündar'ın gizli oyunu

    Mustafa filmini Türk tarihi üzerine araştırmalarıyla bilinen yazarımız Rıza Zelyut da yorumladı. İşte filmdeki doğru gösterilen yanlışlar...

    Son günlerde tartışılan Mustafa'yı ikinci kez izledim. Ve şunu fark ettim: Bu filmde gizli reklam var. Can Dündar büyük bölümü doğru olan filmin içine öyle sözler yerleştirmiş ki siz bunları duyunca; Atatürk'ün kişiliğinden de yaptığı devrimlerden de kuşkuya düşüyorsunuz.

    Filmin sponsoru Akbank ve Sabancı Holding adına sunulan tanıtımda, bir bilimkurgu filmi gibi giriş yapalıyor ve 'Karanlık, hep karanlık' denilerek yola çıkılıyor. Böylece; Mustafa filmi ile Can Dündar'ın o mutlak karanlığı (Batı'da şeytanı simgeleyen ) aydınlattığı izlenimi zihninize sokuluyor. Böyle olunca, Atatürk kimliği o karanlığı sembolize ediyor.

    Yanlış: Mustafa'dan önce üç çocuğu ölen Ali Rıza Efendi-Zübeyde Hanım çiftinin, son çocuklarının mezarının bir kumsala kazıldığı iddia ediliyor.

    Doğrusu: Türkler; hiçbir zaman mezarlarını deniz kıyısına gömmezler. Dere yatakları, hatta su basan ovalar bile mezarlık olarak kullanılmaz.


    GERİCİ AYAKLANMALAR GİZLENMİŞ

    Yanlış: Mustafa, Kaymak Hafız'dan dayak yedikten sonra, askeri okula girmeyi kafasına koydu.

    Doğrusu: Mustafa; döneminde Batı tarzı eğitim vermeye çalışan Şemsi Efendi mektebine kaydoldu. Bu mektep iki kez yobazlar tarafından basıldı. Sebebi de Şemsi Efendi'nin cüz yerine tebeşir ve kara tahta kullanmasıydı. Can Dündar; inatla Mustafa Kemal'in hayatında çok etkili olan gerici saldırıları görmezden gelmiş. İlkokulda iken yaşadığı bu saldırı; yüzbaşıyken karşılaştığı 31 Mart ayaklanması, Şeyh Sait İsyanı ve Menemen vahşeti; Mustafa'nın içinde yok. Bu gericiliği yok etmek için tek çözümün devrimler olduğu ortadaydı. Bu yüzden Atatürk devrimleri; en büyük demokrasi adımları olarak atılmıştır.


    Yanlış: Vahdettin, Mustafa Kemal'e, 'Paşa devleti kurtarabilirsin!' dedi.

    Doğrusu: Filmin içinde hemen ortaya çıkıyor. Biraz sonra; Mustafa Kemal'in Harbiye Bakanı olmak istediği ama bunun padişah tarafından kabul edilmediği söyleniyor. Gerçekten de Mustafa Kemal; Vahdettin'e bazı öneriler götürmüş ama Padişah Vahdettin bunları kabul etmemiştir.

    Yanlış: Kemal Paşa, Çanakkale'de yaptıklarının bilinmediğini görünce ve Harbiye Nazırı da yapılmayınca umudunu kesip Anadolu'ya gitmeye karar verdi.

    Doğrusu: Filmin içinde var: İngilizler; aralarında Kemal Paşa'nın da bulunduğu tehlikeli isimlerin İstanbul'dan uzaklaştırılmasını istiyor. Bu arada; Mustafa Kemal de durumu gözlemliyor ve İstanbul'dan umudunu kesip yeni bir mücadele başlatmak için Anadolu'ya geçmeye karar veriyor. Vahdettin de onu pasifize etmek için Karadeniz Bölgesi'ne yolluyor. Mustafa Kemal gidecek; burada, Rumlara karşı direnen Türkleri yola getirecek... İşte hayal bu... Can Dündar; vatanı kurtarsın diye gönderdiği Mustafa Kemal'i idama mahkum ettiren Vahdettin gerçeğini gizliyor.

    Yanlış: Mustafa Kemal; Osmanlı İmparatorluğu yıkıldı dedi; sonra padişahı, halifeyi, devleti kurtarmak için harekete geçti.

    Doğrusu: Mustafa Kemal; Sevr'den sonra Osmanlı devletinin fiilen ortadan kalktığını söyledi. O devleti ayağa kaldırmak, halifeyi Hıristiyan esaretinden kurtarmak gibi sloganları yer yer kullanmıştır. Bir kurtuluş mücadelesinde; padişahçı bir toplumu harekete geçirebilmek için böyle pratik sloganlar kullanmak kaçınılmazdı. Can Dündar; Mustafa Kemal'i bu pratik tutumu yüzünden bir sahtekar gibi sunmaya çabalıyor. Bir gizli reklam daha.


    Yanlış: Halka dinsel düşünce veren, İslami düşünce üreten tekkeler kapatıldı.

    Doğrusu: İşte Can Dündar burada daha açık olarak ortaya çıkıyor: Tekkelerin kapatılmasını bir devrim gibi aktarırken; araya sokuşturduğu o sıfatlarla (İslami düşünce üreten, vatandaşa din bilgisi veren) tekkeleri yücelterek karşı devrimcilerin safına geçiyor.

    Yanlış: 'Harf devrimi ile eski yazılı koca bir tarih sıfırlanmıştı.'

    Doğrusu: Eski yazıya dayalı kültürün sıfırlanmadığını bugün hep birlikte yaşıyoruz. Arap alfabesinin değiştirilmesi ile eğitim öğretim müthiş bir hız kazanmıştır. Bunu film de itiraf ediyor.


    Yanlış: Muhalefeti sildi, otoritesini gösterdi; şeyh haline geldi'

    Doğrusu: Can Dündar gibi öbür liberal aydınlar da bilsinler: Atatürk, daha padişahlık düzeni dışında hiçbir şey bilmeyen bir toplumu cumhuriyete geçirdi. En büyük demokrasi hareketi budur. Ve yine olağanüstü bir açılım yaptı: Cumhuriyetin kuruluşundan bir yıl geçmişti ki ikinci bir parti kuruldu: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası. Bu parti gericilğin odağı olunca da cumhuriyet mahkemeleri kapattı.

    Yanlış: 'Gözünü kırpmadan en yakın arkadaşlarını idama gönderdi.'

    Doğrusu: Can Dündar yine saptırıyor. Suikastçi gericilere idam kararını İstiklal Mahkemesi verdi. Mustafa Kemal de o mahkemeden bazı arkadaşlarını kurtardı. İzmir Suikasti'nin neden yapıldığını iyi incelemeden böyle genel hüküm üreterek günümüze yine göz kırpıyor Can Dündar.

    KAYNAKLARI TEK YANLI
    Can Dündar, Senaryoyu oluştururken belli ki Rauf Orbay-Ali Fuat Cebesoy penceresinden bakmış dünyaya. Bu parti kurulduktan sonra Doğu'da Şeyh Sait ayaklanıyor. Cumhuriyet yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. İsyan'dan sonra da gerici kurumları temizlemek için Mustafa Kemal daha kararlı biçimde harekete geçiyor. İşte o çok övdüğü tekkeler de bu süreçte kapatılıyor.

    Yanlış: 'Devrim, evlatlarını yiyordu!'

    Doğrusu: Devrim; evlatlarını yemedi. Tasfiye edilenler; cumhuriyet aleyhinde olan subaylardı. Bunların, 'Ben padişahın ekmeğini yedim!' diyerek cumhuriyete karşı çıktıklarını Can Dündar görmezden gelmiş.

    Can Dündar; önyargılı olduğundan üniversite reformundan; 1930'larda Almanya'daki bilim adamlarının binbir zorlukla Türkiye'ye getirilerek medrese sisteminin yerine bilim sisteminin yerleştirilmesinden de haberi yok. Veya öyle gözüküyor. Sadece üniversite reformu bile büyük demokratik devrimdir...

    Yanlış: 'Halktan korkuyordu. Hep yalnızdı.'

    Doğrusu: Atatürk, kalabalıklardan korksa, beş kişiyle nasıl olur da devrimlerle bitecek bir maceraya atılır? Bu iddia; Atatürk'e yapılmış en derin saldırıdır. O; hiç yalnız değildi. Atatürk'ün sofrası da bir ayyaş sofrası değil, bilim üretilen bir alandı. Asıl ayyaş sofraları Osmanlı sarayında kuruluyordu. İsterse Can Dündar'a belgelerini verebilirim...


    Eksikler pek bol: Mustafa Kemal; sadece Türkiye ile sınırlı bir lider değil. O; Avrupa'yı, Balkanları, Ortadoğu'yu etkilemiş önemli bir isim. Bundan hiçbir iz yok.

    Can Dündar; Atatürk dönemi dış politikasına yer verirse acaba bugünkü dış politikamızın rezil duruma düşeceğinden mi korktu?
    Türk Tarih Tezi'ni ve Güneş Dil Teorisi'ni de sadece eğlenmek için anan Can Dündar; belli kesimlerden aferin alacaktır.
    Filmin müziği de kurgusu da, montajı da bir curcuna, tam bir amatör işi... Goran'ın ismi bile o kötü ve karışık müziği kurtaramamış... Sabancı Üniversitesi'ni gayrimilli kültürel işlerin merkezine çeviren Sabancı yöneticilerinin bu sponsorluğu beni şaşırtmamıştır. Kendileri hangi millete mal satacak, çok merak ediyorum.
    Kaynak: Güneş

  13. #13
    Sadık1453 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    09 Mayıs 2007
    Şehir
    İstanbul
    En çok şunu merak ediyorum? Bu film yayınlandığı güm TV ekranlarına röpörtaj veren vatandaşların neye ağladıklarını? Ben bu filmi iş yerime yakın olduğu için istinye parkta seyrettim ve salon % 70 kapasiteyle gösterdi filmi en az 200 kişi vardı ve bir tanesi bile bırakın ağlamayı ne bu şimdi diye söylenerek bazıları oturdukları koltuktan kalmadan kafalarını sallayarak tepki gösterdiler. Şimdi o ağlayanları çok merak ediyorum neden ağladınız? Ben ağlasam ağlasam bu film için verdiğim 12 ytl x 2 = 24 ytl' ye ağlarım. Eğrisi doğrusuyla, iyisi kötüsüyle her haliyle Atatürk' ü tanıtacağız diye yaptıkları rezilliğin üstünü örtmeye çalışıyorlar bence. Aramızda evli ve çocuk sahibi olanlar var, olmasa bile kardeşi kuzeni olan var. Hangimiz bizi örnek alan ve taklit eden, bizden küçük insanların yanında kötü özelliklerimizi ortaya çıkarıyoruz? Onların yanında sigara içmeyiz, küfür etmeyiz, ahlaksızlık sayılabilecek herhangi bir yanlış anlamaya mahal vermeyecek şekilde davranırız. Şimdi gelelim Atatürk'e isim olarak algılayıp putlaştırıyorsunuz diyen bir beyne sahip insanlara değil sözüm burada yazdıklarımı anlayabilecek olanlara. Önemli olan isim, Mustafa, Ahmet, Mehmet, İsmet değil. Önemli olan başarılmış bir savaş, kurtulmuş bir millet ve kurulmuş bir Cumhuriyet var. Bu kadar büyük bir değişimi, böyle imkansızlıklar içinde başaran bir millet elbetteki onları temsil edecek birilerini göstermeliydi, Atatürk tek başına çarpışmadı cephede tamam ama, ben inanıyorumki bu isim Atatürk değil İsmet İnönü olsaydı bu gün yine aynı şeyleri konuşuyor olurduk. Çünkü millet olarak şunu idrak edemiyoruz, Varolan değerlerimizi yok etmek için ellerinden geleni yapanları. İlk önce sağ sol dediler atlattık, sonra başörtüsü dediler (hala sıcak) yıkılmadık, sonra alevi sünni dediler eskaza yine geçtik, uzun zamandır aynı ülke topraklarını paylaşan kardeşleri Türk-Kürt diye ayırdılar ve devam ediyorlar uğraşmaya, şimdide en sağlam tutunacağımız dala ufak ufak çentik atıyorlar, direk kesmeye güçleri yetmediği için. E kardeşim tamam iyi tanıyalım her yönün bilelim diyede bu kadar olmazki. Benim babam bildiğim kadarıyla zampara ve alkol kulanan bir adam değil, ama olsaydı da öğrenmek istemezdim çünkü bana kötü örnek olurdu, üzülürdüm ayrıca. Bırakın Atatürk' ün insani, nefsi her insana has olan zaaflarını, kötü yönlerini görmeyiverelim. Onun ileri görüşlülüğünü ve askeri dehasını ne biliyim bir sürü iyi yanı varken kötüyü göstermek neden. Herkes bu konuda yorum yapmaktan korkuyor.....! NEDEN? Yarın bir gün bu gün rahatlıkla gezip dolaştığımız motorları şeytan icadı diye yasakladıklarında? Yada ülkeyi daha fazla karıştırıp nerden geleceği belli olmayan kör bir kurşuna hedef olma korkusu yaşadığımızda da hala birşeyler yapmayacakmısınız? Daha 10 gün olmadı Şehitliğe gideli, o insanlar boşunamı yatıyor orda...? Neyse yazdıkça asabım bozuluyor, en iyisi artık burada kesiyim.

    "Hepimize Kazasız Sürüşler"
    GÖZÜ PEK MOTORCULAR VARDIR, BİRDE YAŞLI MOTORCULAR...
    HEM GÖZÜ PEK HEMDE YAŞLI MOTORCU YOKTUR...

  14. #14
    delipoyraz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    17 Nisan 2006
    Şehir
    Kadıköy-İstanbul
    Motosikleti
    kawasaki vulcan (maket uzaktan kumandalı) :)
    Ben bir Atatürk Hayranı olarak diyorum ki; Hiçbir kul hatasız değildir...

    Ben filmi izlemedim..Ama bu derece bir halka mal olmuş birinin sadece kötü yönlerini içeren bir belgesel hazırlanmasını da doğru bulmuyorum.. Bunu ne Atamız için doğru bulurum ne de başka biri için..

    kendimden yola çıkıyorum; bu site dahilinde bilinen bir yönüm , kimsesiz çocuklara yardımcı olabilmek, en azından biri için bişeyleri değiştirmek... Yalnızlığını, terkedilmişliğini unutturmak için çalışıyorum elimden geldiğince, ama içerim hemde oturur dibine kadar içerim... Yanlışlarım vardır, bazen egoma yenik düşerim.. İnsanım yaaaa.... ama bu kötü biri olduğumu göstermez... Herkes için aynı şey geçerlidir...



    "Din insanların gıdasıdır. Dinsiz adam boş bir eve benzer. İnsana hüzün verir. Mutlaka bir şeye inanacağız. Bu dinlerin en sonuncusu, elbette en mükemmelidir. İslam dini hepsinden üstündür.

    Onun hak peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar. Hz. Muhammed'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir Meydan Muharebesi'nde kazandığı zafer, fâni insanların kârı değildir. Onun peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır.

    Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiç bir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz da. Nasıl ki her konuda yüksek meslek ve uzmanlık sahipleri yetiştirmek gerekliyse, dinimizin felsefî hakikatlerini inceleyecek, anlayacak, öğrenecek, ilim ve fennine sahip olacak, seçkin ve hakikî yüce bilginleri yetiştirecek kurumlara sahip olmalıyız.

    Evet hakikaten Kur'an'da çok büyük hikmetler ve düsturlar vardır. Hele Yâsîn Sûresi ne şahane yazılmıştır. Ben Kur'an okumak istediğimde çok defa Yâsîn Sûresi okurum. Bizzat Cenâb-ı Peygamber bile danışarak iş yapmak gereğini söylemiştir. Ve kendisi bizzat öyle yapmıştır. Bundan başka "ve şâvirhum fi'l-emri" diye Cenâb- Hakk'ın da kendisine seslenişi vardır. ... Bu âyet-i kerîmeyi muvaffakıyâtımız için yegâne bir delili hayr ad eylerim.

    İlâhî öğütler Kur'an'ın içindedir. Hz. Peygamber'in sözlerinde ve hareketlerindedir.

    M.K.ATATÜRK


    Madem Mustafa Kemal Atatürk o derece dinsizdi... Neden bütün dünyanın hayranlığını uyandıracak kadar sevgi ve saygıyı Allah ona layık gördü.... Sonuçta kaderi o yazmaz mı? O derece inanmıyordu da nasıl başardı... Lütfen yaaa, Canım Türkiye'mizi İran a döndürmeye çalışıyolar ve bazılarımızın gözü hala açılmadı...
    Azraille yatakta yaşlılık ağrıları çekerken değil, asfalt üzerinde alçaktan uçarken karşılaşma tercihi bizimkisi....

  15. #15

    Üyelik
    25 Ekim 2004
    Şehir
    istanbul
    Motosikleti
    Artık Yok...
    ben izledim hemde 2 defa mecburi birinde tek gittim ikincisinde kız arkadaşım çok ısrar etti ona tek gittiğimide söyliyemedim yani 2 kez gittim

    yorumum beyenmedim can dündar genç bakışa çıkdı izah ettiysede bazı şeyleri bence epey bir kıvırttı yapdığı bazı şeylerin belgeselde hatalı olduğunun bilincinde

    neyse kısaca ben beyenmedim içerik açısındanda zayıf ve gereksiz çok magazinsel yapılmış ayrıca çok atatürkün olumsuz yanlarını ardı ardına dizmiş yani tarafsız görmedim belgeseli... beyenenede saygı duyarım oda bir görüşdür..

  16. #16

    Üyelik
    13 Ağustos 2008
    Şehir
    1453
    Motosikleti
    MCT 250
    Eğer bugün burda bunları yazabiliyorsak, Türkiye gibi bir memleketimiz varsa, bunun en büyük vesilesi Atatürktür. Müthiş bir zekaya sahip bir insandı. Müthiş bir komutandı, bizleri tohumu ne olduğu belli olmayan insanlar olmaktan kurtarmıştır!!! Bu gerçeği kimse inkar edemez!!!
    içkimi içiyordu? içmiyormuydu? ne yapıyordu? ne yapmıyordu? o beni ilgilendirmez. Ben neticeye bakarım. Hatasız kul olmaz!
    Atatürkün din düşmanı olduğuna inanmıyorum, öyle olsaydı Elmalılı M.Hamdi Yazır tefsirini kendi şahsi parasıyla yazdırıp, bastırıp halkına dağıtmazdı.

    Ama karşı olduğum insanlar şunlardır;
    Atatürkü İlah olarak gören ve Allaha, dine, peygambere küfür eden, baş örtüsünü görünce sinir krizi geçiren insanları şiddetle kınıyorum.
    Fatihbey yazdığına bakmayın. Bana kısacası Fatih Araz diyebilirsiniz :P

  17. #17
    perishte - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Ağustos 2008
    Şehir
    İzmir Tire
    Motosikleti
    maalesef...
    Alıntı delipoyraz adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Ben bir Atatürk Hayranı olarak diyorum ki; Hiçbir kul hatasız değildir...

    Ben filmi izlemedim..Ama bu derece bir halka mal olmuş birinin sadece kötü yönlerini içeren bir belgesel hazırlanmasını da doğru bulmuyorum.. Bunu ne Atamız için doğru bulurum ne de başka biri için..

    kendimden yola çıkıyorum; bu site dahilinde bilinen bir yönüm , kimsesiz çocuklara yardımcı olabilmek, en azından biri için bişeyleri değiştirmek... Yalnızlığını, terkedilmişliğini unutturmak için çalışıyorum elimden geldiğince, ama içerim hemde oturur dibine kadar içerim... Yanlışlarım vardır, bazen egoma yenik düşerim.. İnsanım yaaaa.... ama bu kötü biri olduğumu göstermez... Herkes için aynı şey geçerlidir...



    "Din insanların gıdasıdır. Dinsiz adam boş bir eve benzer. İnsana hüzün verir. Mutlaka bir şeye inanacağız. Bu dinlerin en sonuncusu, elbette en mükemmelidir. İslam dini hepsinden üstündür.

    Onun hak peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar. Hz. Muhammed'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir Meydan Muharebesi'nde kazandığı zafer, fâni insanların kârı değildir. Onun peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır.

    Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiç bir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz da. Nasıl ki her konuda yüksek meslek ve uzmanlık sahipleri yetiştirmek gerekliyse, dinimizin felsefî hakikatlerini inceleyecek, anlayacak, öğrenecek, ilim ve fennine sahip olacak, seçkin ve hakikî yüce bilginleri yetiştirecek kurumlara sahip olmalıyız.

    Evet hakikaten Kur'an'da çok büyük hikmetler ve düsturlar vardır. Hele Yâsîn Sûresi ne şahane yazılmıştır. Ben Kur'an okumak istediğimde çok defa Yâsîn Sûresi okurum. Bizzat Cenâb-ı Peygamber bile danışarak iş yapmak gereğini söylemiştir. Ve kendisi bizzat öyle yapmıştır. Bundan başka "ve şâvirhum fi'l-emri" diye Cenâb- Hakk'ın da kendisine seslenişi vardır. ... Bu âyet-i kerîmeyi muvaffakıyâtımız için yegâne bir delili hayr ad eylerim.

    İlâhî öğütler Kur'an'ın içindedir. Hz. Peygamber'in sözlerinde ve hareketlerindedir.

    M.K.ATATÜRK


    Madem Mustafa Kemal Atatürk o derece dinsizdi... Neden bütün dünyanın hayranlığını uyandıracak kadar sevgi ve saygıyı Allah ona layık gördü.... Sonuçta kaderi o yazmaz mı? O derece inanmıyordu da nasıl başardı... Lütfen yaaa, Canım Türkiye'mizi İran a döndürmeye çalışıyolar ve bazılarımızın gözü hala açılmadı...
    çoğumuzun ortak kanaati bu konu çok sıkıntılı bir konu. arkadaşımızın fikrinde olan birisiyim. ve ben diyorum ki Atatürk'ü bilelim ve O'nu öyle sevelim. bizim sevdiğimiz minnet duyduğumuz Mustafa Kemal, gerçeğinden farklı birşey olmasın. Fenotipi aynı, genotipi ve düşünceleri farklı bir Atatürk öğretilmesin. farklı biri sevdiriliyorsa benim gönlümdeki ve zihnimdeki "öğretilmiş Atatürk", zaaflarıyla güçlü yönleriyle hissiyatıyla fiiliyatıyla "yaşamış olan", "gerçek olan" Atatürk olmayacak.

    filmi izlemedim fakat birçok gazeteci, yazar, dernek sözcüsü ve sanatçı filme çok ciddi eleştiriler getiriyor. misalen bir akademisyen, "içki içilen sahneler çok yakışıksız olmuş" diyor. ben burada şunu düşünüyorum: içki içmek kötü birşeyse Mustafa Kemal içiyordu demek ki kusursuz bir insan değildi. kusursuz bir insan değilse neden bugün Atatürkte kusur bulamayanlar bunu gizleme görmezden gelme ihtiyacı hissediyorlar?
    Atatürk yalnız gösterilmiş deniyor. insan biraz resmi tarihin dışına çıkabilirse Atatürkün etrafında; hiç haketmemesine rağmen onlarca yalaka, yüzsüz arkadaşı gibi görünen insan vardı. değer vermemesine rağmen kendisine yaranma uğruna onu abartılı övgülerle yüceltme yarışına giren insanlar vardı. Onun gibi karakterli bir insanın kesinlikle hoşlanmayacağı alkış tutmayacağı soytarılıkları yapan o dalkavukların yanında, yalnızlık duymasın da ne yapsın.
    sadece dönemin şairlerinden (muhtemelen) ""yuh artık" diyeceğiniz birkaç örnek vereceğim.

    1. Edip Ayer:
    "Cennetse bu yurt, sen onu buldundu harâbe
    Bir gün olacaktır anıtın Türklüğe Kâbe.
    Zindan kesilen ruhlara bir nur gibi doldun
    Türk ırkının, en son, ulu peygamberi oldun.

    Tutsak seni lâyık, yüce Tanrı'yla müsâvi
    Toprak olamaz kalp doğabilmişse semâvî
    Ölmez bize cennetlerin ufkundan inen ses
    İnsanlar ölür, Türklüğe Allah olan ölmez!”

    2. Halil Bedii Yönetken:
    “Tanrı gibi görünüyor her yerde
    Topraklarda, denizlerde, göklerde
    Gönül tapar, kendisinden geçer de
    Hangi yana göz bakarsa: Atatürk.”

    3. Nurettin Artam:
    “Koca bir güneşin akşam olmadan
    Dağların ardında sönüşü gibi
    Millete can veren, vatan yaratan
    Tanrının göklere dönüşü gibi.
    Her zaman ırkıma büyük Baş Atam
    Tanrılaş gönlümde, tanrılaş Atam!”

    4. Behçet Kemal (bildiğim kadarıyla Gazi'nin vefatından sonra yazmış):
    “Kaç yıldır Türkçe'ydi Tanrı'nın dili
    İnsana ne ilâh, ne de sevgili
    Ne de ana-baba aratıyordu
    Her an yaratıyor, yaratıyordu.”

    5. (yanılmıyorsam yine Behçet Kemal olsa gerek):

    “Türk’e bir hayır gelmez, Arap felsefesinden,
    Gazi bize bir din ver, Türk’ün öz nefesinden.
    İşte diz üstü geldim, gözlerim dolu dolu.
    Rabb kulu olsun eller, bizler Gazi’nin kulu.
    Cemâlini vaad etsin Tanrı başka kullara,
    İşte karşımızdadır şimdiden o manzara.”

    (bu Behçet Kemal ki; sonraki yıllarda "tam evrimi gerçekleşmemiş Türk ırkının ıslahını; Avrupa'dan damızlık erkekler getirerek gerçekleştirme" fikrini ortaya atan birisidir.)

    elimde en az 5 6 tane daha örnek vardı ancak bu kadar yeter. böyle insanlardan etrafınızda olduğunu hayal edin nasıl hissederdiniz.

    filme getirilen eleştirilerden sadece ikisine bu kadar cevap yazdım diğer eleştirilere cevap yazmayayım. sadece diyorum ki bir Peygamberimiz zaten var ikincisine ihtiyacımız yok. ama bir tane milli liderimiz var. Onu da kendisi gibi tanıyalım ve öyle sevelim. kusuru var diye sevgimiz azalmayacaktır.

    http://www.taraf.com.tr/makale/2533.htm Ahmet Altanınki de bir görüştür, katılırsınız katılmazsınız ama şahsi kanaatim yazının genelinde doğru söylüyor. ama mesela askeri dehası hakkında "meydan savaşı kazanmadı" diyor ama ben mi yanlış biliyorum, Başkomutanlık Meydan Muharebesinde "Başkomutan" kimdi? Ahmet Altanın dedesiydi de hakkını mı yediler ki diye düşündüm. her neyse...

    inşallah milli bütünlüğümüzün hiçbir zaman bozulmamasını, değerlerimizin hiçbir zaman yozlaştırılmamasını diliyorum.
    Zalim olsa ne rütbe bi perva yine bünyad-ı zulmü biz yıkarız
    Merkez-i hâke atsalar da bizi küre-i arzı patlatır çıkarız

  18. #18

    Üyelik
    30 Ağustos 2008
    Şehir
    Eskişehir
    Motosikleti
    Mondial Zn-125 ve yeni motor için kararsız
    ahh ahh işte bizim milletimiz böle yapck bişe yok Can DÜNDAR bütün bunlari anlatırken ve yaparken bunlari söyledi biz alışmışız ata ulu,ata yüce,ata 1 tane ata'dan başka yok demeye Can DÜNDAR diyorki biz atanın ulu,yüce,1tane olduğunu biliyoruz ama bunun yanında böylebir insandı. Ayrıca filmde MUSTAFA ne karı-kız düşkünü ne alkolik ne korkak nede aciz bi insandı herkez bilir atatürkün Siroz denilen hastalıktan öldüğünü ve siroz hastalığının alkol sebebiyle oldugunu peki burada kötü yorum yapanlar neden gerçekleri saklıyo yani açıkcası atatürk'ü yüzeysel bugüne kadar okulda öğrendikleriyle tanıyanların bu tarzlarda yorum yapmasıda normal.

    Atatürk'te insandi en az bizim kadar karı-kız'a bakma hakkı war.
    Atatürk'te insandı en az bizim kadar alkol almaya hakkı war.
    Atatürk'te insandı onnda korkuları zaafları war.

    Can DÜNDAR bize bildiğimiz şeyleri yeniden gösterdi eğerki Filmi izleyipte aa ben bunları bilmiyodum diyorsan daha bilmediğin çok şey ama ben bunları biliyodum diyosan işte MUSTAFA'yı tanısun demektir.

  19. #19

    Üyelik
    23 Temmuz 2008
    Şehir
    HaTaY
    Motosikleti
    TVS-ApAcHe 150cc MOTORU ÇİFTLEDİM &MONDİAL 125-UAG
    ben bu belgeselden ve can dündardan nefret ettim orhan pamuk gibi bunada bir nobel verirler vatan haini olur sana vatan kahramanı
    Atatürke diyorki dinini yadırgıyordu. açın bakın bakalım savaşa gitmeden önce topluca askerleriyle namaz kılan kim sivasta fetva veren kimmiş çanakkale savaşı bittikten sonra cumhuriyet ilanından hemen sonra 18 mart günü toplu olarak şehitlerin ruhuna kim kuran ve yasin-i şerif okutmuş bakın bakalım M.KEMAL ATATÜRK bu belgeselde şunu yapmayı istemişler yeni gelişen çocukların aklından atatürkü silmek kötü göstermek ve onu bir şey yapamaz olarak tanıtmaktır kısacası bu atatürkü karalama kampanyasıdır... isteyen istediğini söylesin...
    neden belgeselde atatürkün yaptığı başarıları göstermiyor çektiği rezillikleri göstermiyor bu belgeselmi atamızı anlatıyor ??? düşünün derim yutmayın bu zokayı beyler...

    ama son bir kez de şunu söylüyorum kimsenin hesabı kimsede kalmaz elbet ödenir...

    keser döner sap döner gün olur devran döner...
    [COLOR="Red"]ваиа daЯвє атаиı вєи наЯвє ѕокаЯıм:cat:::shhh::[/COLOR][COLOR="Red"]Ben Kimseyi Kaybetmedim Herkes Beni Kaybetti[/COLOR]

  20. #20
    phar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    18 Şubat 2008
    Şehir
    istanbul
    Motosikleti
    Kawasaki Versys 650
    Öncelikle her türlü Atatürk' ü seven ve iyi ki vardı diyen, verdiklerini korumak için elinden geleni yapcak biriyim. Aklı çalışan biriyim ve müslümanım.

    Eger biraz kaba tabir edersem affınıza sığınırım ama, bu filmi izleyen dolduruşa mağal vermeyecek, yorum yapabilen ve dikkatli, populistlikten uzak kimsenin filmin Atatürk' ü karalayıcı bi film olduğunu düşüneceğini sanmıyorum.

    Örneğin evet Atatürk' ün özellikle filmin sonlarına doğru neredeyse "dinsiz" denecek konuşma ve hareketlerine değinilmiştir (ki kendileri tarihi gerçeklerdir) (not: dinsizlikten değil söylemlerden bahsediyorum) Ve fakat filmin başında hiç dikkatinizi cekmedi mi Atatürk' ün gençliğinde kendi not defterindeki yada annesine yazdığı mektuplardaki usluplarda ne kadar cok Allah, kader, ve inanç üzerine cümle vardı.

    Yani ben bu filmden Atatürk' ün dinini kendi içinde yaşadığını, ancak halk yönetiminin ve yaşantısının din ile idame ettirilmesini engellemek için gerektiğini düşündüğü şeyleri yaptığını rahatlıkla çıkartabildim.

    Son olarak Atatürk' ün bilhassa kendi notlarından yapılan alıntışarla "Atatürk de bir insandır" mesajının verilmesine, aynı şekilde hatalarının da yüreklilikle yansıtılmasına çok memnun oldum. Unutmayın ki o filmde Atatürk' ü kahraman olarak tanımamıza sebep pek çok olay da anlatılıyor, ve bazen üzücü de olsa iyilerin yanında çekimser durumalrın da anlatımı inandırıcılığı arttırır.

    Nacizane düşüncelerim bunlar. Sürç-i lisan varsa affola.
    4 tekerleğin konforu, 2 tekerleğin tadı...


    REKLAM ALANI
1. sayfa 12 SonuncuSonuncu

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)

Bu Konudaki Etiketler