Merhabalar. CBR600RR konu başlığı altında bir arkadaşımızın sorduğu soruya istinaden RC390 üzerine izlenimlerimi burada paylaşmak isterim:
Artılar:
- Hafif bir makine. Manevra kabiliyeti yüksek.
- Oldukça modern ve hoş bir tasarımı var.
- Sürüş dinamikleri oldukça oturmuş. Zaten halihazırda yarışlarda kullanılan versiyon ile şasi ve amortisörler dahil (küçük farklarla: mesela egzos sistemi)neredeyse aynı. Hata affeden bir makine.
- Müthiş bir tork var. Şehiriçi kullanım için oldukça tatmin edici. Keza 44 beygir güç de bu hafiflikte ve torkta bir makinede son derece yeterli. Passing power denilen, gerektiğinde/acil durumda sollama yapma yeteneği ve gücü tatminkar.
- ABS standart olarak geliyor. Bu biraz zevk meselesi (Zira bu bir ihtiyaç dahi olsa 600 cc'lik supersportlarda ülkemizde ABS opsiyonel olarak dahi ancak bir kaç modelde satın alınabiliyor). Devreye girdiğini hatırlamıyorum yahut girdi ve farketmedim (Bu olumlu bir özellik. Keza, CBR600RR'ın üzerinde yurtdışında opsiyonel olarak gelen C-ABS donanımı için de aynı doğrultuda methiyeler düzülmekte).
- Stock lastikler Metzeler M5. Nefis...
- Yüksek sele sayesinde "leg room" olarak tabir edilen peg-depo arası bacak mesafesi son derece geniş. Neye göre kime göre derseniz. CBR 250R'da boyunuz uzunsa depoyu kavramak o derece kolay değil. Benzeri sıkıntının Ninja 300'de de olduğu söyleniyor.
- Tek silindir ve müthiş bir yakıt ekonomisi. Uzun yolda veya TEM'de 90-100 km sabit hızda 100 km'de 2.9 ila 3 litre arası bir sarfiyat. Full şehiriçi trafikte ise max 5 litre görebiliyorsunuz. Zincirlikuyu saat 19:00 tarifiğinden bahsediyorum. Etkileyici bir rakam.
- Duke 390 ile aynı motoru paylaşıyor. Dolayısıyla oturmuş bir makine.
- Spormoto. Nazik insanlar.
- Uzun servis aralıkları. 7.500 km'de bir. Eh..diğer markalarla kıyaslanınca oldukça makul..
Eksiler:
- Yüksek satış fiyatı. Malum ÖTV oranı yüksek vergi dilimine girmekte. Elbette motor ve donanımına bakılırsa (mesela üzerine bulunan 41 mm WP aön amortisörler ki 600'lük supersportlarda Honda dahi henüz 2013 yılında big piston forka geçiş yaptı) fiyat/fayda analizi açısından tatminkar. Ancak, biraz daha sübvansiyon yapmak en azından model bilinirliğini ve yaygınlığını arttırmak adına doğru olacaktır.
- Titreşim. Burada adil olmak gerekiyor. Çin malı bir motordan bahsetmiyoruz. Bilinçli bir tercih söz konusu. Sonuçta tek silindirli bir KTM'den bahsediyoruz ve KTM motorlarının karakteristiği de tek silindir ve titreşim. Ancak, 6.500 devir ve üzeri kullanırsanız (ki maksimum torku 7.250 devirde veriyor) titreşimi hissetmiyorsunuz. Kıyas da önemli. YZF R-125 ilk motorumdu. Onunla kıyaslanınca titreşim neredeyse aynı. Ancak uzun yola çıkmak işkence olabilir. Hele de üzerindeki nispeten sert seleyle.
- İstanbul dışında servis ağıyla ilgili sıkıntı olabilir. Bu konuda ince eleyip sık dokumak lazım. Honda (ve yavaş yavaş Yamaha) hariç pek çok hobi motoru satan şirket için bu ortak bir sıkıntı.
- Yanlış bilmiyorsam ilk parti henüz geçtiğimiz Aralık'ta Türkiye'ye geldi. Birinci el satış fiyatı yüksek gelirse ve ikinci el almak isterseniz henüz ikinci ele düşmemiş olabilir. Yeni bir makine.
- Spormoto/KTM. Arkadaş, Honda hariç (ki bu bile tartışılır) Türkiye'de adam gibi aksesuar/parça stoğu tutan bir marka yok mudur?
Sonuç olarak kaliteli bir makine. Test sürüşü yapmanızı ve herhalde AEA ekibinden Ömer Bey'in yüklediği izlenim ve test videolarını izlemenizi öneririm.
İyi sürüşler.
---------- Mesajlar birleştirildi - 13:57 ---------- bir önceki mesaj zamanı 13:42 ----------
Sürüş pozisyonunu merak eden arkadaşlar için de bir kelam edeyim.
"Adanmış" olarak tabir edilen bir sürüş pozisyonu var. Sonuçta supersport. Ancak, yukarıda da anlattığım üzere "leg room/bacak alanı" geniş ve depoyu adam gibi dizinizle alttan kavramaya imkan tanıyan bu sürüş pozisyonu bu motorun altınızda küçük kalmasını engelliyor. RC 390'ın Duke 390 ile temelde ayrıldığı belki de en önemli noktalardan biri bu. Duke 390 hakikaten biraz iri biri için kötü bir görüntü (harbi harbi küçük) ve nispeten sıkıntılı bir sürüş pozisyonu vaad ediyor.
Kaldı ki ne olursa olsun yine de bir 600'lük supersport (mesela Yamaha R6) kadar yatık bir sürüş pozisyonu kesinlikle yok. Depoyu doğru şekilde bacaklarınızla kavradığınız takdirde sıkıntısız.
Aslında sorun daha ziyade sport-touring yahut sport makinelerin tüketicinin gözünü boyamak için supersport olarak adlandırılmasından kaynaklanıyor. Mesela Honda CBR250R yahut Yamaha YZF R25/R3 en iyi ihtimalle bir "spor" makine olarak adlandırılabilir. Zira daha çok şehir içi ve işe gidip gelen adam yahut başlangıç motoru olarak tasarlanmış. Kawasaki'nin kendi websitesinde ne Ninja 250'yi ne de 300 ü supersport olarak adlandırmadığını hatırlamakta fayda var. Doğrusu da bu olsa gerek. Farklı sınıflar. Farklı tercih ve ihtiyaçlar. Farklı zevkler..
Okuyunca biraz defansif bir yazı gibi gelebilir ancak önyargıları yıkmak önemli.
Bu arada önemli bir bilgi: Ehliyet, yaş ve CC sınırlamaları olan İngiltere'de en popüler 125 cc'lik motorun Yamaha YZF R-125 olduğunu (ki yukarıda anlattığım üzere RC 390'dan çok daha yatık/öne eğik bir sürüş pozisyonu var)hatırlamakta fayda var.
Yukarıdakilerden bağımsız olarak... Gidin, görün, üzerine oturun, oturun ve bekleyin ve de test edin