Çok da cevap vermediniz. Oysa net sorular sormuştum.
Çok da cevap vermediniz. Oysa net sorular sormuştum.
Ben üretim olayına AKP zihniyetine olan duygularımdan bağımsız tamamen mantıksal yorum yapıyorum.Bu adamların gerçekten üretim,teknoloji gibi alanlarda atılım yapmak ilerme kaydetmek gibi niyetinin olduğunu düşünmüyorum.Gerçekten teknoloji üretmek isteyen adam ülkedeki İmam Hatip sayısını arttırmak yerine teknik liseleri,teknik üniversitelerin sayısını ve kalitesini arttırır.Eğitim kalitesini arttırır.Bu teknolojileri imamlar geliştirip üretmeyecek,mühendisler,teknoktratlar geliştirecek,teknik liselerden mezun olmuş nitelikli ustalar üretecek.Yanlış düşünüyorsam söyleyin.
Diğer yandan daha önceden söylediğim gibi arabalar ve motosikletler benim özel ilgi alanımdır yıllardır takip ederim.Ve bu sektör hakkında söyleyebileceğim tek şey en vahşi en acımasız sektör olduğudur.Bu öyle bir sektör ki hepimizin hayran olduğu Lamborgihini ve Ferrari gibi markaları batırdı.Evet çoğu kişi bilmez Ferrari 1960ların sonunda battı.%50 sini Fiat satın aldı.Sonra biraz daha battı en son Ferrari'nin %90 nı Fiat firmasınındı.Lamborgihini bir ara komple battı üretimi bıraktı.Onu da Audi komple satın aldı.Audi'nin de daha öncesinden VW tarafından satın alındığını sanırım söylememe gerek yok.Yılların firması asaletin sembolü Jaguar battı.Ford satın aldı.Ford maliyetlerle baş edemeyince Jaguar'ı Hintli Tata firmasına sattı.Evet şu anda Jaguar'ın sahibi bildiğimiz Tata.Adı direk kaliteyi ve sağlamlığı çağrıştıran zamanında diğer firmalarla hiç bir ortak parça bile kullanmaya tenezzül etmeyen,burnundan kıl aldırmayan Mercedes çok uzun yıllardan beri bizim tüü kaka kalitesiz diye dalga geçtiğimiz Renault'un motorlarını kullanıyor.Keza BMW,Peugeot ile ortak motorlar kullanıyor.Peugeot,Citröen ve Opel ayakta kalabilmek için PSA grup adı altında birleşti.Renault-Nissan-Mitsubishi markaları üretime devam edebilmek için ortaklık kurdu.Kia,Hyundai tarafından satın alındı.Hyundai aynı zamanda dünya çapında inşaat müteahhitliği,gemi yapımı,sigortacılık,elektronik,lojistik ve daha bir çok alanda faaliyet gösteren dev bir şirket.Tek işi araba üretim ve satışı olsa büyük ihtimalle çoktan batmıştı.Anlatmaya çalıştığım şey bu acımasız sektörde şu anda bir kaç butik marka dışında tek başına ayakta kalabilen yok.Ya başka firma tarafından satın alındı,ya mecburen başka firma ile ortaklık kurmak zorunda kaldı.Ve inanın çoğu marka çok küçük karlar ile satış ve üretim yapıyor sürümden kazanıyor yada servis yedek parçadan kazanıyor.Yukarıda sağdığım batan başka firma tarafından satın alınan yada ortaklık kuran firmalar zaten milyonlarca satan firmalardı ona rağmen bu duruma düştüler.Kusura bakmayın ama bu şartlar altında daha marka imajı oluşturamamış,hedef kitlesi belirlememiş TOGG markasının sadece vatan millet Sakarya edebiyatı ile çok uzun süre ayakta kalabileceğini sanmıyorum.
Yukarıda sağdığım onca olumsuzluğun üstüne yine yazıyorum TOGG'un marka imajı şu anda çok kötü ve hedef kitlesi yok.Hedef kitlesine hitap eden bir reklam yada imaj çalışması yok.Normalde ekonomi bu kadar batmasaydı C sınıfı elektrik bir SUV'un hedef kitlesi ve potansiyel müşterisi orta ve orta üst sınıf 30 yaş üstü doktor,mühendis,öğretmen memur ve benzeri iş kollarında çalışan insanlar olurdu.Bu insanların ortak özellikleri ne?Çoğu seküler,yaşamayı ve özgürlüğü seven,eğitimli,kültür düzeyi yüksek,politik saçmalıkları sevmeyen insanlar.Yani şu anda TOGG oluşturduğu imajın tam zıttı bir kitle.Sen daha aracın çıkmadan ülkendeki potansiyel müşteriyi küstürdün,markadan soğuttun.Biz bunları söyleyince biz suçlu oluyoruz.Yarın öbür gün TOGG satmayınca yine kendi yeteneksizliklerini başkasının üstüne atacaklar.Hatta satın almadık diye bizi vatan haini ilan ederler.
Elektrikli olarak SUV yok demissiniz ama bir cok markanin tam elektrikli sUV modeli mevcut. Belki Türkiye'ye fiyatlarindan dolayi gelmemis olabilir. Örnek vermek gerekirse mercedes'in 2 modeli haric elektrikli araclarinin hepsi SUV. Ayrica KIA nin EV6 olarak piyasaya cikartmis oldugu elektrikli bir modeli oldugu gibi Ford unda Mustang E isimli elektrikli bir araci mevcut. VW grubunun ise ID4 ve ID5 olmak üzere 2 adet, Skoda'nin Enyaq isminda 1 adet ve Audinin ise Q serilerinde elektrikli araclari mevcut. Keza Teslanin ModelY ve Model X olmak üzere iki adet SUV modeli var. Bir cok TOgg gibi piyasaya girmek isteyen elektrikli SUV modelleri burada reklamlarda bol bol görüyoruz. Yani öyle rakibi yok denilemez. Belki fiyat avantaji ile piyasaya girmeye calisabilir ama servis agi olmadan yabanci ülkelerde nasil satis yapacak merak etmekteyim. Muhtemelen bu araci imal edenler bu konulara bizden daha vakif olup bir proje ya da plan yapmislardir.
Öncelikli olarak TOGG un satis fiyatinin uygunlugu yaninda MTV miktari ne kadar olacak onuda belirtmelerinde yarar var. Bildigim kadariyla TÜrkiye'de elektrikli araclarin motor gücüne göre MTV aliniyor ve TOGG kagit üstünde yüksek bir motor gücüne sahip bir arac.
Almanya'da tutuculuklarindan dolayi bir cok kisi yerel markalarin araclarini alma egilimindeyken burada, Almanya'da, tutunmasi epey zor olacaktir. Bence öncelikli olarak Türkiye pazarinda yer edinmeleri ticari olarak daha mantikli olacaktir.
Bir çok şey bu kadar can yakmayacaktı zaten. Bu kadar kin kusulmasının en temel sebebi 18.11.2021 tarihi ile başlayan alım gücünün hızla düşmesi. Tam tersi bir tablo olsaydı, sırf bu minnettarlık için bile bu araca çok fazla destek verilecekti. İnsan böyledir. Bir de TOGG'un başka markalar ile iş birliği yapma olasılığı olabilir mi? Bunun olasılığını bilmediğim için soruyorum bu arada.
---------- Mesajlar birleştirildi - 12:34 ---------- bir önceki mesaj zamanı 12:31 ----------
Bahsettiğiniz araçları biliyorum ancak o araçların ortalama fiyatları €50,000-€60,000 civarı olsa gerek. Türkiye'ye gelecek olsa 3 milyondan piyasaya girer herhalde. TOGG "en iyi ihtimalle" 1 milyon TL deniliyor. Olsun 1,5 milyon TL.
Şu an ekonomik sıkıntılardan dolayı rakamlar tabii anlamsız gelebilir. Geçen seneye göre konuşursam TOGG 500.000 TL, diğer araçlar minimum 1.000.000 TL olmuş olacaktı. "Sıfır faizli/düşük faizli kredi" gibi bir teşvikle "orta kesim" bu araca ulaşabilirdi. Tabii hükümete minnettar olsaydı. Bunun olması için de ceplerine iyi para girmesi gerekiyordu. Burada düşüncelerin zıt olmasının sebeplerinden biri de bu. İnsanlar bu araca maddi olarak kolay ulaşmak istiyor. Aslında diğer markalara göre maddi olarak daha kolay ulaşacak gibi duruyor. Sıkıntı "buna rağmen" parasal olarak kolay ulaşamıyor olması.
Dediğim gibi göreceğiz. Mart-Nisan gibi tekrar konuşuruz bunları.
Hazır konu açılmışken TOGG'un hali hazırda Türkiye'de satılan rakiplerine ve fiyatlarına bir göz atalım.TOGG segment olarak C-SUV ve motor olarak elektrikli.C segment "küçük aile aracı" yada "orta boy araç" olarak bilinir.Yani medyada abartıldığı gibi lüks araç değil.
Şu anda ülkemizde satışta olanlar;
Citören ë-C4 Fiyat : 801.000 TL.Donanım,batarya ve motor gücü olarak büyük ihtimalle TOGG'un en düşük versiyonlarına benzer özelliklerde.
https://talep.citroen.com.tr/fiyat-l...c5NS4wLjAuMA..
Peugeot e-2008.Fiyat :900.000 TL.Aslında 2008 B sınıfı suv ama henüz E-3008 ülkemize gelmediğin fiyat görme açısından paylaştım.E-3008'in tahmini fiyatı için E-2008'in fiyatına en az 100.000 TL koyun.
http://kampanya.peugeot.com.tr/fiyat...B&gclsrc=aw.ds
Kia EV6 2.130.000 TL Fiyat : 2.130.000 TL Bu model TOGG'un yüksek donanım,yüksek pil kapasiteli yüksek motor güçlü versiyonuna denk bir model.Fiyatı o yüzden diğer modellere göre daha pahalı.
https://www.kia.com/tr/modeller/EV6/fiyat-listesi.html
MG ZS EV.İnternet sitesinde fiyat belirtilmemiş.Segment olarak sanırım B olabilir.
Hyundai Kona Elektrik. Fiyat : 836.000 TL Hyunda'in B-Segmen elektrikli SUVu
Hyundai Ioniq 5 Fiyat : 1.970.000 TL Segmentini tam olarak bilmiyorum C yada D olması lazım.
Bunlar ilk aklıma gelenler.Bunların yanında D segment ve üstü Mercedes,Audi ve BMW elektrik SUV modelleri var.Tabii fiyatları çok daha tuzlu
Burada bahsi geçen ve TOGG'a yakın olan tek model e-C4. Peugeot e-2008 ve Hyundai Kona Toyota Yaris tadında minicik araçlar. Fiyatları da bahsedildiği gibi değil. Örnek; bugün "Kona alacağım" deseniz bayide olmadığı için sarı siteden 1 milyon TL aşağısında bulmanız zor. Bahsi geçen markalar da zaten vasat/ortalama markalar.
Yani "TOGG alma bence Citroen al/Peugeot al/Hyundai al" denileceğini sanmıyorum. Bu markaların geçmiş karneleri iyi değil. Toyota, Honda, Suzuki ya da Mazda elektrikli yaptığı zaman, fiyatı da rekabetçi ise tercih sebebi olur mesela.
Ben de en kısa zamanda elektrikli otomobil almak istediğim için araştırıyorum. Ancak daha F/P olarak ilgimi çeken bir şey olmadı. Özellikle Kona iç aksam kalitesi ve yalıtım olarak çok çok kötü bir otomobil. Hyundai i10 kalitesinde diyebilirim. Elektrikli olarak Peugeot ve Citroen denemedim, bu sebeple bir şey demek istemiyorum ancak bana göre bunlar da iyi markalar değil. Geçmiş referansları kötü.
Konuyu başka bir boyuta çekeyim; bence TOGG'dan ziyade şu an kısa vadede ve en öncelikli olarak tarım ve hayvancılığımızı desteklememiz gerekiyor. İnsanlar yemeğine koyacak domates, yağ vs. bulamayıp / alamayıp, haftada 250g'dan fazla et yiyemiyor, çocuklar süt içemiyorken s.kmuşum TOOGG'una açıkçası. Bu konular daha acil ve önemli.
Pil ve araba yenmiyor arkadaşlar. Önce protain üretimimizi ve dolayısıyla tüketimimizi artıralım, gerisi gelir zaten...
Bu zaten ap ayrı bir sorun.Ayrı bir başlık altına tartışılması gerekir.Bu forumda bir kaç farklı başlık altında önümüzdeki yıllarda ciddi bir gıda krizinin bunun yanında su enerji krizinin bizi beklediğini defalarca belirtmişti.Elektrik araçlardan konuşuyoruz ama dünya çapında komple elektrik araçlara geçilmesi durumda yeterli elektrik kaynağı da yok.
Özgürlüğün en büyük düşmanı halinden memnun kölelerdir.
Elektirikliye yöneliyor piyasada elektriği neyle üretiyor bu dünya.Nükler,doğalgaz,kömür.Hes ler Jes lerde öyle doğaya dost teknolojiler değil.En çevrecisi Ges desen onun panellrinin üretimide kolay değil.Ben bu elektrik işini petrol bitecek otomotiv sektörü bitmesin diye gazlanıyor diye düşünüyorum.
---------- Mesajlar birleştirildi - 14:35 ---------- bir önceki mesaj zamanı 14:21 ----------
TOGG konusunda ise Thracian a katılıyorum otomotiv sektörü tam bir cadı kazanı.Orada varolabilmek çok çok zor.Ancak teşvik destekle olabilir.
Ben TOGG a baktığımda otomobil yerine bir sürü parça görüyorum.Şöyleki direksiyonu nerede kim hangi malzeme ile imal etti.Yada stop lambasının kalıbını kim yaptı nerede basıldı nasıl montajlandı gibi.Parçalarının nasıl yapıldığını merak ediyorum.
Biz mi yaptık yoksa 10 tane stop 5 tane direksiyon simidi sipariş ettik koliyle geldide montajmı yaptık.Muhtemelen böyledir.İlk etepte böyle yapmalarında sorunda yok.Çünkü bu alt yapıyı sağlamak zaten kolay değil.Araç zaten konsep olarak daha önce üretilmiş tüm bu parçaları kalıpları zaten mevcuttu ve biz bunlarla beraber aldık lisansı.Buda gayet normal bir yerden başlamamız için.
Hepimizin bildiği gibi piyasaya çıkan yeni bir araç 3ila 4 yıl sonra makyajlanıyor ve her sene ufak tefek yenilikler yapılıyor. 7 ila 8 senede ise kasa değiştiriyor.Otomotiv sektöründe güncel durum böyle.
İşte piyasada tutunabilirse bu önce dışarıdan aldığı yaptırdığı parçaları yurt içi üreticilere yaptırarak sonrasında makyaj ve kasa değişimlerinde yine yurt içindeki üreticilere yaptırarak ülkeye fayda sağlar.
Elektrik çevrim santrallerinden çıkan gazı kalabalık şehirlerdeki çocuklar , hamile kadınlar ve yetişkin insanlar solumuyor , otomobilin egzozundan çıkan zehirli atıklar ise kalabalık şehirlerin tam ortasına salınıyor , bu sebepleki Avrupa da dizellerin bilinenden çok daha fazla zararlı olduğu farkedilince önce şehir merkezlerine girişi yasaklandı..
TOGG'un bırak karnesini daha nüfus kağıdı bile yok. Renginin adı var kendi adı yok.
Sahi hakkında şimdilik 44 sayfa geyik yaptığımız bu modelin adını bilen var mı?
Büyük marka olmak kolay değil
01 Kasım 2009
Uluslararası pazarlama ciddi bir iştir. Eğer tüm dünyada bilinen bir dev markaysanız, sizin bu işi herkesten çok ciddiye almanız gerekir. Kurum kimliğinizi oluştururken dikkat etmeniz gereken en önemli noktalardan biri de marka ve modellerinizin ismi olacaktır.
Buna rağmen uluslararası firmalar bazen öyle hatalar yapıyorlar ki, firmanın imajının zedelenmesini bırakın, yıllarca dalga geçilecek fırsat veriyorlar rakiplerine. Gerçi bir firmayı kurarken uluslararası pazarda ne kadar büyüneceği işin başında belli olmaz. Gireceğiniz ülkenin dilinde isminizin uygunsuz bir anlamı varsa farklı isimle girersiniz. Fakat araştırma yapmadan paldır küldür girerseniz bu hatayı düzeltmek çok pahalıya mal olabilir.
(Türkiye’ye Götzen ismiyle girip sonradan Tekzen’e dönüşen mağaza gibi davranmak, zarar etmek demektir. Avustralyalı şarap üreticisi Yarra Yering veya Siken Form, Gotu Kola gibi bitkisel ilaç markaları Türkiye’ye girmeden önce iki kez düşünüyor mesela.)
Otomotiv sektörünün milyonlarca dolar marka değerine sahip olan firmaları da bu hataları sık sık tekrarlıyorlar. Buyurun size otomotiv firmalarının isim skandalları:
Buick LaCrosse (Buick Mastürbatör)
Shangai GM tarafından üretilen LaCrosse, Çinliler tarafından tasarlanmış ilk Amerikan otomobili. Otomobilin 265 HP güç üretebilen 4.2 Lt. bir motoru var. Buick’in alışılmış çizgilerinin tamamen dışında, Hyundai benzeri bir tasarıma sahip.
General Motors, Buick Century ve Buick Regal’in üretimini durdurup Buick LaCrosse’u üretirken Kuzey Amerika pazarını hedefliyordu. Fakat LaCrosse, piyasaya girer girmez isim değiştirmek zorunda kaldı çünkü hedeflenen pazarda (Kanada) la crosse sözcüğü mastürbasyoncu anlamına geliyordu.
General Motors, bu modeli Uzak Doğu anlaşmalarıyla tuhaf şekillere bürünen Amerikan otomobillerinden biri olarak birçok ülkede Buick LaCrosse, başta Kanada olmak üzere bazı ülkelerde de Buick Allure adıyla satıyor.
Chevrolet Nova (Chevrolet Yürümez)
Hatalı ürün isimlendirmelerinden bahsedildiğinde ilk akla gelen otomobil modelidir Nova. Uluslararası pazarlama derslerinin bir numaralı başarısız örneğidir. Oysa ki bu bir başarısızlık değil, sadece bir şehir efsanesidir. Hatta aynı hikaye Türkiye’de Opel Corsa adıyla satılan Vauxhall Nova için de anlatıldı zamanında.
Aslına bakarsanız Chevrolet’nin isim seçimi fikir olarak hiç fena değil. Şiddetli patlama sonucunda parlaklığı normalin birkaç bin katına çıkan yıldız parlamaları birçok dilde nova olarak isimlendirilir. Chevrolet de Nova ile bunu vurgular. Yani Nova yeniliği, parlaklığı, atılımı simgeleyen güzel bir isim. Eğer bu isim o kadar kötü olsaydı Meksikalı petrol firması Nova bugüne kadar bin kez değiştirirdi ismini. (Gerçi o Terra Nova’daki kuyular nedeniyle bu ismi kullanıyor ama olsun, kötüyse o da kullanmaz.)
Nova’nın başarısız sayılmasına sebep olan, İspanyolcada çalışmaz, gitmez anlamına geldiği iddia edilen no va. Aslında no va, will not anlamına geliyor. Yani arabanın gitmemesi anlamında kullanacaksanız no va kalıbı yetersiz kalıyor. Chevrolet’nizin çalışmadığını söylemek istediğinizde “Mi Chevrolet no va” yerine “mi Chevrolet no funciona” gibi bir cümle kurmak daha mantıklı. Yine de insanların bu cümleyi dalga geçmek için “Mi Chevrolet no va” şeklinde kullanması, Latin ülkelerinde Chevrolet Nova ile bol bol dalga geçilmesine neden oldu.
Chevrolet’nin henüz ABD dışındaki firmalarla rekabete girişmemiş olduğu dönemlerde ürettiği ele avuca gelir ortalama otomobillerden biri olan Nova’nın 1970’lerdeki bazı modellerinde cruise control bile vardı. 1985 – 1988 arasında üretilen dördüncü ve son nesil, Toyota ortaklığında Toyota Corolla şasisiyle Avrupa ve Asya ülkelerinde satıldı.
Bu model hakkında en kreatif lakabı Türkiye’de duymuştum: Kız Amerikanı. ABD’de en kolay ulaşılabilen muscle car olan Nova’nın, Türkiye’de de gayet ucuz olması ve kolay kullanılmasından olsa gerek, Kız Amerikanı derdi buna Türkiye’deki Amerikancılar.
Citroën Saxo (Citroën Sakso)
Bayrağı 1996’da Citroën AX’den devralan ve 2003’de Citroën C2 ve Citroën C3’ye devreden Saxo argoya malzeme olsa da kurban olmadı. Birçok Citroën Saxo sahibi, “ooo abi saxoyu çekmişsin” şeklinde saçma sapan bir cümle duymuştur. Gazetelerde “bayandan çok temiz saxo” ilanı gördüğünü iddia edenler bile oldu. Türkçe argodaki karşılığı nedeniyle pazarının olumsuz etkilendiğini düşündüğüm araç, başarısız ismine rağmen piyasadan çekilmedi ve 2006’da bayrağı yeni modellere devredene kadar yoluna devam etti.
Ford Pinto (Ford Minipipi)
Ford Pinto, sadece ismiyle değil, sebep olduğu güvenlik skandallarıyla da büyük tartışmalara neden olmuştu. Pinto’nun üretildiği dönemlerde, bir otomobili sıfırdan geliştirip piyasaya sürmek için gereken zaman dört yıl olarak kabul edilirdi. Fakat Ford, bu otomobili Volkswagen Golf’e rakip olarak üretmek istemiş, sadece iki yıllık bir AR-GE çalışmasının ardından piyasaya sürmüştü.
Aracın satışa sunulmasının ardından da ölümlü kaza haberleri ortalığı sarmıştı. Bagajın hemen altında konumlandırılan benzin deposu kazalarda kolayca alev alarak infilak ediyor ve tüm yolcuları kavuruyordu.
Ford, hatalı otomobilleri piyasadan toplamayı kabul etse olay bir hatalı üretimle kalacak, herhangi bir skandala yol açmayacaktı. Fakat art arda gelen patlama haberlerinin ardından toplanan Ford yönetimi, piyasadaki otomobillerin toplanıp ödemesinin iade edilmesi ve kaza yapıp ölenlere tazminat verilmesi arasında bir hesap yapmışlar, tazminat ödemenin daha kârlı olduğuna karar vermişlerdi.
Yani Ford yönetimi, hatalı yerleştirilen benzin deposu yüzünden insanların ölmesini umursamıyor, hatalı araçları piyasadan toplamak yerine ölenlerin ailesinden dava açılmasını bekliyor, davayı kaybederse tazminat ödüyordu.
Büyük skandal bu kararın basına sızmasından sonra patlak verdi. Ticari ahlâka kesinlikle uymayan bu davranış Ford’un imajını negatif yönde ciddi şekilde etkilerken, ABD’de otomobil kullanıcılarının yol güvenliği konusunda daha ciddi düşünmelerine ve tüketici bilincinin yükselmesine önayak oldu.
Sadece 1970 – 1980 arasında üretilen Pinto, hatalı isim seçimlerine de iyi bir örnekti. Bugün Brezilya’da bulunan birkaç adet Pinto, koleksiyonerler tarafından yüksek bedeller ödenerek sırf dalga geçmek amacıyla satın alınmış. Çünkü pinto sözcüğü, Portekiz argosunda küçük penis anlamına geliyor.
Ford Probe (Ford Anal Sondajcı)
Mazda MX6’in revize edilmesiyle ortaya çıkan ve 2.0 Lt. Mazda motoru kullanan Ford Probe 1988 – 1997 yılları arasında üretilip satıldı. İsmiyle sürekli dalga geçilmesine rağmen, Citroën’in Saxo’da yaptığı gibi, Ford da Probe’da geri adım atmadı.
İngilizcede sondaj anlamına gelen probe kelimesi tıbbın proctology (proktoloji? anüs bilimi diye çevirsek olur sanırım) dalında kullanıldığından ABD’de her Ford Probe sahibi mutlaka anüs sondajıyla, anal seksle ilgili eşekçe bir espriyle karşılaşmak zorunda kaldı.
Buna rağmen özellikle drag meraklıları Ford Probe’dan vazgeçmediler, drag yarışları için modifiye ederek yarıştılar, yarışıyorlar.
Honda Jazz, Honda Fit ve Honda Fitta (Honda Seks ve Honda Vajina)
Otomotiv sektöründe girdiği her işte adından söz ettiren ve büyük başarılara imza atan Honda, başarısız isim seçimi konusunda da üzerine düşeni yaptı ve hedefi 12’den vuran bir isimle bu listenin başına yerleşti: Honda Fitta
Honda, uzun süredir Honda Jazz’ın isminden dolayı sıkıntılar yaşıyordu. Evet, başarılı bir müzik türü olan jazz, bir otomobil modeline isim olarak verilebilir. Fakat ABD’de satış yapıyorsanız, özellikle zencilerin kullandığı argoya da dikkat etmeniz gerekir.
Zencilerin jizz (meni, sperm) sözcüğünü kaydırarak kullanmaya başladıkları jazz, argoda seks anlamına da geliyor. Babalar seks yapmak fiilini de jizzin’ ve jazzin’ olarak kullanıyorlar.
Honda Jazz’ın argodan dolayı yaşadığı sıkıntılar, Honda’nın bu modeli ABD ve bazı ülkelerde Honda Fit olarak yeniden isimlendirmesine neden oldu.
Jazz’ı Fit olarak değiştiren Honda aslında rahatlamıştı. Fakat gereksiz bir işgüzarlık yaparak İskandinav ülkelerinde Honda Fit’i telaffuzu daha hoş olsun diye yeniden isimlendirdiler: Honda Fitta. Evet, fonetik olarak İskandinav dillerine uygun bir seçim gibi geliyor kulağa. Peki, ortaya ne çıktı? Vajina.
İsveççede vajina anlamına gelen fitta sözcüğü, Honda’nın İskandinav ülkelerindeki Jazz, Fit, Fitta macerasını başlamadan bitirdi.
Mazda LaPuta (Mazda Fahişe)
Japonya’da keijidōsha (İng. Kei car) şeklinde isimlendirilen bir minik otomobil sınıfı var. Küçük segmentin daha altı olan bu minik otomobillerde Daihatsu, Suzuki ve Nissan başta olmak üzere neredeyse tüm Japon markalarının bir veya birkaç modeli var. Bu segmente girmek isteyen Mazda, sıfırdan bir otomobil geliştirmek yerine Suzuki Kei üzerinde çalışarak ilk kei car denemesini yaptı.
Ortaya çıkan minik Mazda modeline Gulliver’in Seyahatleri’ndeki cüceler ülkesi Lilliput’un sakinleri olan Lilliputian’dan kısalttığı LaPuta ismini veren Mazda, la puta sözcüğünün İspanyolcada fahişe anlamına geldiğini öğrendiğinde artık çok geç kalmıştı.
Mazda utandı, LaPuta apar topar Latin pazarından çekildi.
Mitsubishi Pajero (Mitsubishi Mastürbatör)
Mitsubishi’nin başarılı arazili aracı Pajero, Paris Dakar Rallisi’ndeki başarılarıyla göz dolduruyor. Fakat isim seçiminde yapılan hata nedeniyle bu model ABD ve Latin Amerika ülkelerinde Mitsubishi Montero adıyla satılıyor. Sebep, pajero sözcüğünün İspanyol argosunda otuzbirci, mastürbasyoncu anlamına gelmesi.
Opel Ascona (Opel Vajina)
Ascona’yı 1975 – 1981 arasında üreten Opel, 1981’de Ascona C’ye geçerek 1988’e kadar devam etti. 1988’de, Ascona’nın yerini Opel Vectra A aldı ve Opel Ascona, motorsporlarında yaşadığı birçok başarıyı ardında bırakarak üretim bantlarına veda etti.
Bu başarılı modelin Latin ülkelerindeki başarısızlığıysa, ascona sözcüğünün İspanya ve Portekiz’in bazı bölgelerinde vajina anlamına gelmesine bağlandı. Vajina model bir arabaya binmeye kim cesaret edebilirdi ki…
[B]Rolls Royce Mist ve Rolls Royce Silver Shadow (Rolls Royce Gübre ve Rüzgâra Karşı İşeyen Rolls Royce)[/B)
İngiltere’nin prestijli üreticilerinden Rolls Royce, bir otomobille iki gol yiyerek bu alanda kendi adına bir rekor kırdı. Büyük ümitlerle üretilen Rolls Royce Mist, dünya pazarına sunulduktan sonra mist sözcüğünün Almancada gübre anlamına geldiği öğrenildi.
Almanya pazarındaki hatanın acilen giderilmesi amacıyla araç revize edilerek Silver Shadow ismiyle yeniden piyasaya sürüldü. Fakat bu kez de silver shadow sözcüğünün Japoncada fonetik olarak rüzgâra karşı işemek anlamını çağrıştırdığı ortaya çıktı. Bu model, tüm modellerini sınırlı sayıda üreten Rolls Royce’un mecburen sınırlı sayıda üretilip piyasadan çekilen modeli olarak tarihe geçti.
Suzuki Moco & Nissan Moco (Suzuki Sümük & Nissan Sümük)
2001 yılında Nissan ve Suzuki’nin ortak anlaşmasıyla, yine bir keijidōsha (kei car) olan Suzuki Mr. Wagon konsepti üzerinde geliştirildi. Kimi ülkelerde Nissan, kimi ülkelerde Suzuki markasını kullanarak, büyük bir pazarlama ve reklam bütçesiyle dünyaya açıldılar fakat moco sözcüğünün İspanyolcada sümük anlamına geldiğini öğrendiklerinde çok geç kalmışlardı. Tüm Latin ülkeleri ve Güney Amerika’dan çekilen araç, arkasında milyonlarca dolarlık bir yatırım ziyanlığı bırakarak yeniden Suzuki Mr. Wagon ismini aldı.
Bugüne kadar sağda solda denk geldiğim hatalı seçilmiş otomobil isimleri bu kadar. Eminim ki bunlarla sınırlı değildir ve başka markalar da benzer hatalar yapmışlardır. Demek ki neymiş? Ürünümüzü tüm ülkelerde piyasaya sokacak kadar iddialıysak ürünümüze verdiğimiz ismin o ülkelerin dilindeki anlamını argosuna varana kadar araştıracakmışız.
Kasım 2009, Los Angeles
Bence Avrupa bu konuda çok pis gaza geliyor. ABD'nin 60'larda Sovyetlere uzay yarışı ile yaptırdığı devasa harcama / belini bükmenin bir benzeri Avrupa'ya Karbon emisyon standatları için yaptırılıyor olacak. Ne hikmetse ne ABD ne Rusya ne Çin ne de Hindistan'da bu konuda anlamlı regülasyonlar / planlamalar görmüyoruz. (Ya da bilmiyoruz belki?)
Bu projeden umitvar olabilmek için iki faktör var:
1. Bu projenin para yutan büyük bir çukur haline gelmemesi için, kârlılık için yeterli sayıda üretim yapmaya yaklaşabilmesi için, geri bildirim ile tecrübe kazanıp bilinen markalarla rekabet edebilmesi için gerekli olan şey: ülke içine vergi ayrıcalıklı ulaşılabilir bir model sürmesi.
2. Bu projenin uzun vadede kârlı hâle gelebilmesi için yurt dışına satması şart. Ancak insanları geçmişi olmayan, geleceği belli olmayan, yeterli servis ağı da bulunmayan bir aracı almaya ikna etmek basit bir hadise değil. İlk başta satılan her araçtan zarar edilecek, eli mahkum. Ancak uzun vadede karlılık, büyük yatırımlara (servis ağı, pazarlama, vs.) bağlı. Bunlar da devlet teşviki olmadan çok zor.
Peki şimdi durum nedir?
1. Böyle bir model bildiğim kadarıyla yok...
2. Ülkenin yönetimini hangi seçeneğe daha yakın buluyorsunuz?
a. Refah bir gelecek için bugün güçlü yatırım
b. Kısa günün kârı için geleceği karartacak büyük tavizler
TOGG adı verilen "girişimin"(?) ne planlamasına ne de başka bir alanına burada postlara harcanan süre kadar süre harcanmadı.
Ortada olmayan bir şeyi konuşuyoruz, çok komik yahu.
Bu adamların galeriden Cadillac alıp sağını solunu bantlayıp yerli otomobil diye fotoğrafları servis ettiğini unutmuyorsunuz değil mi?
Bu adamların TÜBİTAK projelerinde fasülyeye Kuran okuduklarını biliyorsunuz değil mi?
Bu adamların zamanında yine TÜBİTAK'ın halktan gelen popüler sorulara yanıt bölümünde yer alan "kar taneleri nasıl birbirlerine değmiyor?" sorusuna çatır çatır verdikleri "değiyor kardeşim" cevabını kaldırdıklarını biliyorsunuz değil mi? Bu sonuncu çok spesifik, bizzat benim gördüğüm bir şeyi evet bunu da yaptılar.
Ne arabası Allah aşkına.
Bizim şu an en iyi yapabileceğimiz ve yapmamız gereken şey lisanslı üretim yapmak ve firmaların burada üretim yapmasını sağlamak. Onu da kaybediyoruz, koskoca Honda tası tarağı topladı gitti. Ne TOGG'u dalga mı geçiyorsunuz ya? Ama konu yine geliyor, kalitesiz muhalefete geliyor.. Hayır Kılışdar'a değil bize çakıyorum, biz kalitesiziz. Birim para diye bir şey uydurup buradan satın alma gücümüzü anlatmaya çalışıyoruz, TOGG fıkrasını eleştirirken de yok motoru Almanmış pili Çinliymiş diye saçma sapan şeylere giriyoruz, ondan sonra bu işin nasıl boş beleş bir finansal tuzak olduğu ve gayet de aynı siyasal ajanda ile ülkenin kaynaklarını transfer etmek için yapıldığını konuşmuyoruz.
Siz akşamları ucuzluk marketlerinden atılan son tüketim tarihi geçmiş gıdaları görmemişsiniz? Geçen A 102 Suadiye / Kadıköy / İstanbul şubesinden bir çöp konteyneri dolusu margarin, kolilerle yumurta gibi şeylerin atıldığını bizzat gördüm. .
Mesele gıda azlığı değil gıdayı alabilecek gelir eksikliği.
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)