Dakar ile ilgili yazıların ardından bu konuda çok mesaj geldi. Bu yüzden, cross - country tipi yarışların özellikleri ve yaşananlar hakkında merakınızı gidermeye karar verdim...


Motosiklet kullanmanın en keyifli tarafı, sürdüğünüz ortamdaki tüm çevreyi tam anlamıyla yaşıyor olmanızdır. Motosikletle gezi yapanlar bilirler... Geçtiğiniz yollarda rastladığınız değişken doğa şartları, yer şekilleri ve renkler, sizde bir tablonun içindeymişsiniz duygusu uyandırır. Bu yüzden de çeşitli motosiklet kulüpleri, sık sık geziler düzenler, bunlar, katılanlarda renkli hatıralar olarak yaşar...

Cross Country Ralli Şampiyonası'ndaki tüm yarışlar, öncelikle motosiklete bu şekilde binmekten keyif alan bir insan için, hayatında asla unutamayacağı güzellikte bir anı niteliğindedir.

Katılanların büyük çoğunluğu, ki profesyonel sürücüler de dahil, öncelikle bu tür yarışlara, bu sebeple katılırlar. Çünkü bu yarışların, zorluklarına karşılık bir yarışçıya parasal getirişi çok düşüktür. Aynı eforu harcayan bir yarışçı, motosikletin bir başka dalında çok daha fazla para kazanabilir. Ama burada yaşanan keyfin ve yarış sonrasında tabiata karşı verilen mücadeleden galip çıkmanın verdiği hazzm parayla ölçülmesi gerçekten zor...

Tabiata karşı savaş
Bu şampiyonadaki yarışların (hatta belki tüm şampiyonalardaki) en uzunu ve büyük çoğunluğu bakir Afrika'da geçen Dakar, cross country zirvesi olarak bilinir. Katılımcılar için "en zoru" olduğu gibi, aynı zamanda da bahsettiğim nedenlerden ötürü "en keyiflisi" de denilebilir. Uçsuz bucaksız çöl ve kum tepelerinin manzarasını, kelimelerle ifade etmek imkansız...

Tabii yarışa katılabilmek için sizin de, motosikletinizin de belli bir kondisyonda olmanız lazım. Sıradan bir motosikleti bu tarz yarışlar hazırlamak neredeyse imkansız... Örneğin KTM'nin bu tarz yarışlar için özel ürettiği motosikletler ve yarış boyunca verdiği servis desteği, benim gibi kendi olanaklarıyla yarışa , katılan sürücüler için eşsiz bir imkan demek...

Bu yıl Dakar'ı kazanan KTM 660 Rally'nin aynısını fabrikadan satın almak mümkün. Ben de bu motosikletten kullanıyorum. Tabii şampiyon takım ufak tefek bazı modifikasyonlar yapıyor, ama ana hatlarıyla motosikletler aynı. Caddede bindiğimiz normal bir motosiklete göreyse, üzerinde şu ekstralar var:
• Hacmi büyültülmüş ve beygiri 65 HP'ye çıkartılmış motor,
• Yakıt kapasitesi 48 İt (4 X 121t). Her bir depo ayrı ayrı sökülebiliyor...
• 2.5 litrelik su deposu, .
• Roadbook (Yol haritanızı taktığınız aparat. Gidondaki uzaktan kumandayla ileri geri sarılabiliyor),
- Gittiğiniz mesafeyi gösteren 2 adet . tripmetre... Birbiriyle karşılaştırıp, sapma olup olmadığını görüyorsunuz...
• Dijital pusula,
• GPS (Global Konumlandırma Sistemi -Jizin uzaydan yerinizin saptanmasına yarıyor),
• Ekstra güçlendirilmiş şasi ve amortisörler,
# Performans tipi egzost.

Müthiş tempo...
Bu yarışlarda startı aldığınız andan itibaren müthiş bir tempo başlar. Her gün, etabın startından bir gün önce yarışçılara gidecekleri etabın "roadbook"u verilir.
Normal şartlarda "roadbook" dediğimiz bu "yol haritaları", yarıştan aylar önce hazırlanır. Bu yüzden bir araba, her etabı bir gün öncesinden geçip, verilen noktaların doğruluğunu kontrol eder. Değişiklikler her akşam bir tahtaya asılır, yarışçılar da : kendi roadbooklarmı ona göre işaretler...

Etap başlangıç ve bitiş noktaları ayrı yerler olduğu için, yarışçıların şahsi eşyalarının bulunduğu sandıklar da organizasyonun araçlarıyla o noktaya taşınır ve hepsi bir yere yığılır. Her yarışçı, gün bitiminde, ilk önce bir sonraki gün için, yağ ve benzin ihtiyacını giderir. Sonra teknik sorunları varsa, hızla halletmeye çalışır. Ardından gidip sandığını alır, çadırını kurar, "bivouac" dediğimiz organizasyonun dev çadırından roadbook değişiklikleri veya diğer bilgileri edinir, yemek yer, roadbookunu düzeltir, motosikletini hazırlar ve . hemen uykuya dalıp bir sonraki güne enerji toplamaya çalışır.

Eğer yarışmacı, bazı terslikler yüzünden etabı geç bitirdiyse, tabii bu saydıklarımızı çok daha kısa zamanda yapmak zorunda kalır. Ve genelde diğer hazırlıklar yarışa devam için şart olduğundan, zamandan kazabileceğiniz tek yer uykudur! Fakat bu tempo böyle gittikçe de, uykusuzluk, enerjinin düşmesine ve hatalara yol açabilir. Bu yüzden enerjinizi de akıllıca kullanmanız gerekir.
Tüm bu zorlukları aşmaya yarayan en büyük motivasyon da, özellikle bireysel yarışçılar için "benzersiz sürüş keyfi"dir. En zorlandığınız anlarda mücadele ettiğiniz tabiatın güzelliği ve gücü, sizi yarışa bağlar. Çünkü daha fazlasını yaşamak, sonuna kadar götürmek istersiniz. O gün bitiş noktasına gelemediğiniz anda, yarış sizin için bitmiştir. Dakar'a katılanların ancak yüzde 25'i yarışı bitirebiliyor. Bu yüzden Cross Country yarışlarına Türkiye'den katılmak isteyen arkadaşların, önce daha az kırıcı yarışlarda tecrübe kazanmasında fayda var.
2003'te tamamı Türkiye'de yapılan Kapadokya Rallisi, bunun için büyük fırsat. 2004 takviminde de bulunan bu ralli, hem dünyanın en güzel yer şekillerini bulunduran Kapadokya'da yapılması, hem de Türkiye'den katılacaklara lojistik kolaylığı bakımından ideal bir yarış. Konuyla ilgilenen arkadaşlar bilgi almak için bana e - mail gönderebilirler..

Kemal Merkit
kemal@sportworksgroup.com