15 Nisan 2007 Pazar ...
Antalya
Yücel'in amortisörü hala yapılamadı..
Bu yüzden o bu gezimize katılamıyor..
Gürhan'la saat 12.00 de buluşup, daha önce sözleştiğimiz gibi
Güver Uçurumu'nun çevresini dolaşacağız..
Saat 12.00 de
Gürhan benim evin önüne geliyor..
Marketten sucuk , ekmek ve su alıp yola çıkıyoruz..
Güver'e yaklaşırken genç ormanın keyifli yollarında eğleniyoruz..
Hava bugün şahane..
Yolda daha önce
Yücel'le bulduğumuz mağaranın son durumunu kontrol edtmek için duruyoruz..
Değişen bir şey yok..
Nedeni belirsiz çukur aynen duruyor..
Hazır durmuşken birkaç fotoğraf çekelim..
Güver Uçurumu'nun muhteşem manzarasını içimize çekiyoruz..
KaTırıM'ı bıraksam karşıya atlayacak..
Fazla oyalanmayıp ormanın derinliklerine dalıyoruz..
Uçurumun karşı yakasına geçecek bir yol arıyoruz ama yol yok..
Yolun olmaması bizi durdurmuyor..
Tam tersine, off-road bizi neşelendiriyor..
Küçük bir mola için durduğumuzda bazı çamların gövdelerindeki kalın kabukların kazınarak ağaçlardan reçine toplandığını görüyoruz..
Ağacın kabuklarının bu kadar soyulması zarar verir mi acaba ?
Bu küçük molada, elektrik startı kullanamamaktan rahatsız olan
Gürhan arızanın kaynağını buluyor..
Sigorta atmış..!
Hemen yanındaki yedek sigorta ile değiştiriyor..
Karşı kıyıya geçme çabalarımız sürerken
Güver'in dibinden akan çaya ulaşıyoruz..
Fazla yüksek değil..
Bir çırpıda aşağı iniyorum..
Gürhan yukarıdan bana sesleniyor; "Nasıl güzel mi aşağısı?"
Delirmiş herhalde..
"
Gel yahu.." diyorum.. "
Burası şahikulade.."
Nasıl? Yalan mı ?
Aşağıda bir de mağara keşfediyoruz..
Küçücük bir mağara..
İçeriden görünüşü..
Bir de bacası var..
Aşağıda keşfedecek başka bir şey kalmayınca fazla oyalanmayıp yukarı çıkıyoruz..
Gürhan bana sesleniyor; "
Nezih , gel bacayı buldum..!"
Bunun tarihi bir yapı olduğuna karar veriyoruz ama hangi zamana ait bir yapı olduğunu dair hiç bir fikrimiz yok.. :?
Sonunda karşıya geçiyoruz..
İlk fırsatta dere kenarına inip bu güzellikleri belgeliyoruz..
Buradan ayrılıp, hiç durmadan uçurumun karşı kıyısındaki en yüksek yere geliyoruz..
Kekik kokuları heryerde..
Bahar da öyle..
Gürhan, fotoğraf makinesine yapışmış durumda..
Şimdi de vadinin sonundaki küçük baraja gitmeye karar veriyoruz..
Böylece tüm uçurum çevresini keşfetmiş olacağız..
Daha önce kullandığımız yol, bu baharda coşmuş..
Daha ileride yola bir de toprak dökmüşler..
Daha fazla ilerliyemiyoruz ve motorları yandaki portakal bahçesine kaydırarak indiyoruz..
Bu işlemi yaparken fotoğraf çekemedik malesef..
1,5 m lik yükseklikten motorları geri geri kaydırarak aşağı indirmemiz bizi bayağı yordu doğrusu.
Daha sonra da yeni sulanan ve göl gibi olan portakal bahçesinin çamurunda boğuştuk..
Bu bizi kurt gibi acıktırdı tabi..
Bir çırpıda yaktığımız küçücük ateş sucuklarımızı 10 dakika içinde pişirdi..
Gürhan iş başında..
Karnımızı doyurduktan sonra kumların üzerinde sırt üstü dinlenirken manzaramız böyleydi..
Daha doğaya veda edip şehire döndük..
Hepinize mutlu geziler...