Kapat
Üye Girişi
Motovento
Reklam Alanı
Motomax
Reklam Alanı

OKUMAYAN ÇARPILIR:) Herkes okusun lütfen

    Motovento
    REKLAM ALANI
  1. #1
    mavimerdiven - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    28 Ocak 2006
    Şehir
    Ankara
    Motosikleti
    SUZUKİ GSF BANDİT 1200 S
    OKTAY SİNANOĞLU Kimdir?
    Lütfen yazıyı dikkatle ve sakin kafayla okuyun, inanın, benzeri bir yazıyı kolay kolay okuyamazsınız.
    1935 yılında doğdu. Adı Oktay Sinanoğlu 1953/18 yas - Atatürk tarafından 1928 yılında kurulmuş TED Yenişehir Lisesi’ni burslu olarak okudu ve birincilikle bitirdi. Okulun bursuyla kimya mühendisliği okumak üzere ABD'ye gitti.1956/21 yas - ABD Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley Kimya Mühendisliği'ni birincilikle bitirdi. 1957/22 yas – Massachusetts Institute of Technology'yi (MIT) 8 ayda birincilikle bitirerek Yüksek Kimya Mühendisi oldu. 1960/25 yas - Yale Üniversitesi'nde "asistant professor" (yardımcı doçent) olarak çalışmaya başladı. 1961/26 yas - Atom ve moleküllerin çok elektronlu kuramı ile "associate professor" (docent) ve 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırarak "full professor" (profesör) unvanını aldı. Bu unvan ile MODERN ÜNİVERSİTE TARİHINİN VE YALE ÜNİVERSİTESİ TARİHİNİN (son 300 yıldaki) EN GENÇ PROFESÖRÜ oldu. 1964/29 yas - ODTÜ'ye danışman profesör oldu. Yale Üniversitesi'nde ikinci bir kürsüye daha profesör olarak atandı. Dünyada yeni kurulmaya başlayan MOLEKÜLER BİYOLOJİ dalının ilk birkaç profesöründen biri oldu (Watson ve Crick sarmal modelindeki dna sarmalının çözelti içinde o halde nasıl durduğunu keşfeden adam - solvofobik kuvvet). Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi'ne üye olarak seçildi. Buraya seçilen ilk ve tek Türk oldu. İki defa Nobel'e aday gösterildi. Defalarca Nobel Akademisi'nin isteği üzerine Nobel'e adaylar gösterdi. Dünyanın sayısız yerinde sayısız buluşları ve teoremleri ile ilgili sayısız konferans verdi. Su anda 67 yaşında 26 yaşından beri devam ettiği Yale Üniversitesi'nde Moleküler Biyoloji ve Kimya olmak üzere iki kürsüde profesör ve son 7 senedir görev yaptığı Yıldız Teknik Üniversitesi'nde ise Kimya dalında olmak üzere bir kürsüde profesör olarak görevini sürdürüyor.
    "...Ben baktım, Türk Bayrağı, Atatürk karşımda, cam çerçeveli olduğu için bayrağın üstünde kendi yansımamı görüyorum. İçimden yemin ettim, dedim ki: Gideceğim ve orada söz sahibi olacağım, ondan sonra gelip o namussuzlarla burada uğraşacağım. O zaman anlamıştım ki burada kalırsam Amerika'nın kölesi olurum, oraya gidersem Amerika'nın efendisi olur, buraya gelip onlarla daha rahat mücadele ederim. Ve iste bizi gönderdiler..." "...Hiçbir zaman Amerikan vatandaşı olmayı düşünmedim. Aklımdan dahi geçmedi. Ben atalarımdan beri Türk kimliğimle varım. Ne yaptıysam o sayede yaptım. Ona buna yaranayım diye değil. Otuz yılda bak milleti ne hale soktular. Simdi de 'AÇLIKLA' terbiye ediyorlar. Ayarlı basının köşe yazarlarından biri geçenlerde Avrupa Birliği'ne girmenin yararlarından diye 'O zaman bu ay yıldızlı pasaport ile Avrupa kapılarına gitmenin utancından kurtulacağım' diyor. Tanrı, bu millete acısın..."
    "...Yıldız Teknik'te kimyada bir takım hanımlar var, beyler var, profesör, doçent. Dışarıda da vardır. Burada da var, entrikalar döner, ona buna köstek olurlar. Birkaçı dedikoducu belli, odama geliyorlar. Herkeste dahili telefon var. Ankara'ya bile telefon edemiyorsun, bilgisayardan bağlanamıyorsun. Bölüm başkanlarının telefonları vardı onlar da benim yanımda ya… Şuraya bir telefon bulun bari dedim. Bilgi cağındayım diyorsunuz daha telefon çağına gelmemişsiniz diyorum. Bilgisayara telefonu bağlayamıyorsun. İnternet yok. Üç dört yıl bağlantı kurulmadı. Hüseyin Afşar'a (bölüm başkanı) bari bir telefon bulun dedim. Bana direk telefonundan paralel hat çektirdi. Bazen o yokken arıyorlar, telefonu açıp sekreteriyim diyorum. Bölümde iki tane meraklı hanim var, ortalıkta dolaşıp dedikodu yapıyorlar. Bunlar bir gün odama geldiler o sırada da telefon çaldı. Bu ne dediler. Ben de saf saf telefon dedim. Ertesi gün geldim, makas attırıp kestirmişler, koridordan teli kesmişler. Ben de zannediyorum ki, ben bunlar için fırsatım, öyle konular var ki dünyada herkes gelmiş, Yale'de benden öğrenmiş; Rusya'sından, Doğu Bloku’ndan, Avrupa'sından. Ben ayaklarına gelmişim, yeni bir şey öğrenin, yapın. Yok. Özel ders açtık, yepyeni şeyleri dünyada ilk defa anlatıyorum, dışarda herkesin benden öğrenmek istediği şeyleri Türkiye'de Türkçe anlatıyorum. Alakası olmayan, fizikten matematikten insanlar geliyor, asıl gelmesi gerekenler yok!.." "...ABD içinden çok göçmüş bir ülkedir, tabii pat diye göçmez, arada bir canlanır, tekrar bir şeyler olur ama içinden çok zayıf tarafları vardır. Dünyada en büyük borcu olan devlet mesela. İç ve dış. Ama bir devingen tarafı vardır, arada bir şey çıkarırlar bir sene öyle idare ederler, sonra yine inişe geçerler. Öyle pek göründüğü gibi bir güç değildir..."
    "...GENÇLER, Türkiye'de adet haline gelmiş göstermelik işlerden kaçının. Sırf üniversite bitirdi desinler diye, ananız babanız Amerika'da mastır yaptı diye öğünebilsin diye yükseköğrenime gitmeyin. Sonunda ancak kendinizi kandırırsınız. Temel gayeleriniz, kendinizin ufak çıkarları ötesinde, kendiniz dışında, bu ülke, bu ulus, Türk dünyası, Avrasya, insanlık için olsun. Yüksek hedefleriniz için çalışın. O zaman, kendi durumunuz da
    kendiliğinden düzelecektir. Maddiyat ve maneviyatı dengeleyin. Formülünüz 'bilim' + 'gönül'dür. Bu iki kanadın biri eksik olursa ne kendinize ne de insanlığa hayrınız dokunur. Gündelik siyaset, çıkar grupları, dışardan güdümlü gizli veya açık "cemiyet"lerden uzak durun. Atatürk'ün dediklerini bol bol okuyun, onları işte bu günler için demiş, yazmış. Türkiye'nin şerefli, refahlı, itibarlı ve bağımsız geleceği için Atatürk yolumuzu çizmiştir. Dış ülkelerden, onların yerli kuyruklarından medet ummayın. Gayeleri bize yardımcı olmak değil, Türk adını tarihten silmektir. Dünyanın neresinde olursanız olun, kimliğinizi, Türk dilini, Türk tarih ve kültür bilincini, binlerce yıllık geleneğini kaybetmeyin. Dış ülkelerde ne kadar kimliğinizi korursanız yabancılar da size o kadar itibar edecektir. Başkasını taklit etmeyin. Kendi yolunuzu çizip azimle yürüyün. O zaman herkes sonradan sizi taklit edecektir. Eğitimden önce bir meslek, gerçek bir beceri, bir altın bilezik sahibi olmaya bakın. Ne yaparsanız yapın en iyisini yapın. Siyasetçinin bilimcinin en kötüsü olunacağına tamircinin parmakla gösterilen en iyisi olmak yeğdir. Bulabilirseniz Türk okuluna,
    eğitimin Türkçe verildiği okullara gidin. Konulara merak sarin, not için çalışmayın. O meslekte yararlı olacak bir yabancı dili öğrenin. Bülbül gibi konuşup yabancıdan ayırt edilemez hale gelmek hiç şart değil. Unutmayın ki Türk olmak bir kafa gönül işidir. Türk: kültürüyle, diliyle, ata sevgisiyle Türk'tür. Soy sop meselesi karıştırarak, o her şeyimizi borçlu olduğumuz şerefli atalarımızı karalamaya çalışan iç düşmanların kitaplarına, yaygaralarına kulak asmayın. Kültür genleri, ırk genlerinden daha önemlidir. Vatani, milleti için her türlü fedakarlığa hazır bir taban gerekiyor. Bu taban son elli yılda hayli eritilmiş, kafası, gönlü
    karıştırılmış, birbirine düşen kesimler, dışa bağımlı sahte aydınlar, içinde vataninin geleceğini düşünmeyen, daha da acısı vurdum-duymazlaşmış kalabalıklar oluşturulmuştur. Bu durumda gerçek bir önder çıkabilse bile başarılı olma şansı pek azdır. Simdi yapılacak iş hızla bu toplumun yeniden kaynaşmasına, bilinçleşmesine, vatanını, milletini kendisinden önce düşünen insanların çoğalmasına önayak olmaktır. Türkiye’yi tekrar Kuvayi Milliye ruhu, Atatürk ruhu kurtaracaktır."
    OKTAY SİNANOĞLU, kimdir bu adam? "...bizi 17 yaşımızda apar topar zorla Amerika'ya gönderdiler; çirkin bir gaye ile, 'devşirme' olalım diye gönderdiler; çok şükür olmadık!." diyen adam bu. Amerikanın tepesine oturan, dünya bilim çevrelerinin peşinde koştuğu adam bu, Döküntülerini toplayanların Nobel aldığı adam bu işte. İşaret ettiğinin Nobel aldığı adam bu işte. Yale Üniversitesi'ni, Amerika’yı alt üst etmiş, modern üniversite tarihine adını yazdırmış adam bu işte. Bu adam bizim. Bu adam bizi düşünüyor, bizi sayıklıyor, geceleri uyuyamıyor ülkesi için, insanları için ve biz bu adamı tanımıyoruz. Çünkü
    tanımamıza izin vermediler. Bu adama 10 kere hak ettiği halde Nobel bile vermediler çünkü bize gereken bir kıvılcımdı bu. Göreceksiniz ki istediğiniz kıvılcım orada var. Göreceksiniz ki hala ve her zaman bu ülke için gerçekçi bir umut var. Göreceksiniz ki ne varsa bizde var, ruh var, gönül var, görünmeyen bir bağ var. Onlarda olmayan bir şey var, sonradan kazanılamayacak bir şeyler var... Göreceksiniz ve üzüleceksiniz, ne yurtseverler var bizden; ne dahiler var... Ne sesi var ne sedası var... Canım Türkiye'm, donuyla birlikte beş para etmez, sefil, sözüm ona mankenlerin hayatini ezbere bil ama Oktay Sinanoğlu'nu tanıma. Canım Türkiye'm, televoleyi kaçırma, ünlüler çiftliğini kaçırma ama bu adamı kaçır! Canim Türkiye'm, pastanelere "patiseri", lokantalara, "restaurant", mağazalara "shop" yazmaya devam et. D&R yaz sonra da Tarzanca iletişim kurulamaz ingilizcenle "dienar" diye oku. Canim Türkiye'm, tepeden tırnağa, sat ülkeni, dilini, değerlerini sat, kendi değerlerini aşağıla, nasıl olsa onlarınki daha iyidir. Sana laf edene ise "faşist" de, "milliyetçi" de, "sağcı" de, "solcu" de, kominist" de, "dinci" de, de oğlu de. Ama sakın "YURTSEVER" deme!
    Bu e-postayı yollayabildiğiniz kadar kişiye yollarsanız, benden 1 kuruş alamazsınız. Şansınızın bundan sonra açılacağını da garanti edemem. Yolladığınız adam başına Amerikan doları da alamazsınız. Bizler bu ülkenin son şansıyız...
    Dr. Erkan DANACI... TÜBİTAK UMERF ve Mikrodalga Lab. (ESL)


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #2
    trenox - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    23 Haziran 2005
    Şehir
    burkinefoso
    Motosikleti
    var işte...
    paylaşım için saol.
    kimbilir daha ne yetenekler var bu ülkede ; dünyanın tanıdığı en önemli kişilerden birisini, bir bilimadamını değerlendiremiyorsak,gereken önemi gösteremiyorsak; eğitim-öğretim diye haykırmamızın ne anlamı kaldı. şimdi.
    yazıklar olsun ,böyle değerlerin kıymetini bilmeyen zihniyetler tarafından yönetilmeye-eğitilmeye çalışıyoruz.
    Sözkonusu vatan ise gerisi teferruattır.

  3. #3
    BIYIKLI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Şubat 2006
    Alıntı mavimerdiven adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    "...GENÇLER, Türkiye'de adet haline gelmiş göstermelik işlerden kaçının. Sırf üniversite bitirdi desinler diye, ananız babanız Amerika'da mastır yaptı diye öğünebilsin diye yükseköğrenime gitmeyin. Sonunda ancak kendinizi kandırırsınız. Temel gayeleriniz, kendinizin ufak çıkarları ötesinde, kendiniz dışında, bu ülke, bu ulus, Türk dünyası, Avrasya, insanlık için olsun. Yüksek hedefleriniz için çalışın. O zaman, kendi durumunuz da
    kendiliğinden düzelecektir. Maddiyat ve maneviyatı dengeleyin. Formülünüz 'bilim' + 'gönül'dür. Bu iki kanadın biri eksik olursa ne kendinize ne de insanlığa hayrınız dokunur. Gündelik siyaset, çıkar grupları, dışardan güdümlü gizli veya açık "cemiyet"lerden uzak durun. Atatürk'ün dediklerini bol bol okuyun, onları işte bu günler için demiş, yazmış. Türkiye'nin şerefli, refahlı, itibarlı ve bağımsız geleceği için Atatürk yolumuzu çizmiştir. Dış ülkelerden, onların yerli kuyruklarından medet ummayın. Gayeleri bize yardımcı olmak değil, Türk adını tarihten silmektir. Dünyanın neresinde olursanız olun, kimliğinizi, Türk dilini, Türk tarih ve kültür bilincini, binlerce yıllık geleneğini kaybetmeyin. Dış ülkelerde ne kadar kimliğinizi korursanız yabancılar da size o kadar itibar edecektir. Başkasını taklit etmeyin. Kendi yolunuzu çizip azimle yürüyün. O zaman herkes sonradan sizi taklit edecektir. Eğitimden önce bir meslek, gerçek bir beceri, bir altın bilezik sahibi olmaya bakın. Ne yaparsanız yapın en iyisini yapın. Siyasetçinin bilimcinin en kötüsü olunacağına tamircinin parmakla gösterilen en iyisi olmak yeğdir. Bulabilirseniz Türk okuluna, eğitimin Türkçe verildiği okullara gidin. Konulara merak sarin, not için çalışmayın. O meslekte yararlı olacak bir yabancı dili öğrenin. Bülbül gibi konuşup yabancıdan ayırt edilemez hale gelmek hiç şart değil. Unutmayın ki Türk olmak bir kafa gönül işidir. Türk: kültürüyle, diliyle, ata sevgisiyle Türk'tür. Soy sop meselesi karıştırarak, o her şeyimizi borçlu olduğumuz şerefli atalarımızı karalamaya çalışan iç düşmanların kitaplarına, yaygaralarına kulak asmayın. Kültür genleri, ırk genlerinden daha önemlidir. Vatani, milleti için her türlü fedakarlığa hazır bir taban gerekiyor. Bu taban son elli yılda hayli eritilmiş, kafası, gönlü karıştırılmış, birbirine düşen kesimler, dışa bağımlı sahte aydınlar, içinde vataninin geleceğini düşünmeyen, daha da acısı vurdum-duymazlaşmış kalabalıklar oluşturulmuştur. Bu durumda gerçek bir önder çıkabilse bile başarılı olma şansı pek azdır. Simdi yapılacak iş hızla bu toplumun yeniden kaynaşmasına, bilinçleşmesine, vatanını, milletini kendisinden önce düşünen insanların çoğalmasına önayak olmaktır. Türkiye’yi tekrar Kuvayi Milliye ruhu, Atatürk ruhu kurtaracaktır."
    Söyleyeceğim çok laf var ama bu yazının üstüne yazmaya elim gitmiyor. Tek birşey söyleyebilirim; Sinan hocam iyi ki varsın.
    Anadilini kaybedersen bağımsızlığını da tamamen kaybedeceksin. Dilini kaybeden toplumlar köle olmaya mahkumdurlar.
    Mustafa Kemal ATATÜRK

  4. #4
    mavimerdiven - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    28 Ocak 2006
    Şehir
    Ankara
    Motosikleti
    SUZUKİ GSF BANDİT 1200 S
    Bakar mısınız... Bu yazıya sadece 2 yorum yapılmış:( (Okuma zahmetine katlanan ve yorum yapan arkadaşlar sağ olun var olun) Şimdi ben buraya "Geçen hayvanın biri beni sıkıştırdı indim motordan bir kafa koydum iki seksen uzattım" gibi bir başlık açsaydım yüzellibin tane yorum gelirdi... Keşke biraz daha az tembel olsak da... Okusak, anlasak, uyansak... Kıçımızın üstünden kalksak. "Vatan elden gidiyor" demekten fazlasını yapabiliriz gibi geliyor bana...

  5. #5
    babaçi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Eylül 2006
    Şehir
    İST
    Motosikleti
    Comet
    oktay sinanoğlu beye yapılmak istenen ama başarılamayan hadiseleri akşamları magazin programlarında bembeyaz yüzleri ve sözleriyle profösör kimliğiyle karşımıza çıkanlar var.bunlar tamamen türk halkını bozmak maksadıyla yapılan işler.

  6. #6
    alp_tunay - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    11 Temmuz 2006
    Şehir
    iZMİR
    Motosikleti
    cbf1000-cygnus
    baba valla okumak isterdim ama gecenin bu saatinde okun muyor. Gözler kayıyor. emeğine sağlık.

    Başlığı ben ters çevirsem okuyan çarpılıyo diye....
    4 satırda çarpıldım vallla.......
    T Ü R K İ Y E. . . .T Ü R K L E R İ N D İ R

    N E ... M U T L U... T Ü R K Ü M... D İ Y E N E

  7. #7
    hayati - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    12 Haziran 2006
    Şehir
    Qtahya
    Motosikleti
    roadracer
    insanımızın,gençlerimizin ne hale getirildiği açıkça belli verilen(ya da verilmeyen) cevaplardan.üzülerek şöyle düşünüyorum<<Oktay SİNANOĞLU nun mücedelede önderlik ettiği düşmanlarımız galip mi geliyor yoksa>>

    karamsarlık sardı yine

  8. #8
    gece-ci - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    03 Ağustos 2006
    Motosikleti
    CBR 600F
    sadece amerika,mı sanıyorsunuz.biz ithalleşiyoruz.AB bizi alırmı veya süründürürmü.BENCE SÜRÜNDÜRÜR.BUNLAR AB DEĞİL BİZANS BİRLİĞİ.Biraz konu dışı oldu üzgünüm.

  9. #9
    DARKDIAMOND - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    24 Ocak 2006
    Şehir
    üsküdar/istanbul
    Türkiye'mde Hoca'm gibi nice değerleri "batılılaşmak" adına öğüttüler.Yurtsever Hocamızın hakedip alamadığı payelere bakın,Türk milletine hakareti ifade özgürlüğüne bürüyüp nobel alan...'lara bakın: (Alıntıdır.)

    Orhan Pamuk Dosyası.
    Sevgili dostlar edebiyata olan ilgimden dolayı aslına bakarsanız yazı insanlarının ufak tefek hatalarını maruz görür ve onları çok gündeme getirmemeye çalışırım. Çünkü yazar dünyayla sıkıntısı olan insandır ve temel olarak yaptığı sıkıntısını yazıya dökmektir. Bunu en iyi kendimden bildiğim için yazı insanlarının bazı çıkışlarını çok önemsemem. Orhan Pamuk'un son yaptığı açıklamalarla beni "yazara dokunma" prensibimi bozmak zorunda bıraktırdığı için üzgünüm. Nedense edebiyatçılarımız siyaset yapmadan duramıyorlar ve bu siyasetlerde ne hikmetse hep vatanımız aleyhine oluyor.

    İstihbarat dünyasında "kuş yumurtası üretmek" diye bir deyim vardır. Diyelim ki X ülkesinde bundan 20 sene sonra yapmak istediğiniz uzun vadeli bir operasyon var. Bu operasyon için size çeşitli provakatörler lazım ve en güvenilir provakatör kendi yetiştirdiğinizdir. Bu iş için yetenekli ama geleceği parlak olmayan zayıf karakterli bir "yumurta" bulunur. Mesela bu genç üniversitede devşirilir ve aşama aşama önce öğretim görevlisi daha sonrada medya parlatmaları ve şirket sponsorluklarıyla ülkede sözü dinlenen bir Profesör haline getirilir. Gerekirse tüm araştırma ve kitapları da eline hazır olarak verilir. Ülkedeki insanlar bu kişinin yazdığını sandıkları muhteşem eserleri okur ve ona olan saygıları artar. Böylece yumurta kuluçka aşamasını bitirmiş ve çatlayıp güzel bir kuş olma zamanı gelmiştir. Belirlenen zamanda bu profesör medya yoluyla müthiş radikal açıklamalar yapmaya başlar ve tüm ülkeyi karıştırır. Aynı anda kendisi gibi yetiştirilen diğer yumurtalarda farklı faaliyetlere girişirler. Neyse konu uzun benim yerim dar ama ilgilenenler için Doğu Bloğunun çöküş dönemine bakmalarını salık veririm.

    Bu alakasız konudan sonra gelelim Orhan beye. Ferit Orhan Pamuk Beyin (kimsenin bilmesini istemediği göbek adı Ferit'tir) ülkesine bu kadar muhalif olmasını hiç anlayamamışımdır. Hani fakir ve hayatını zorluklar içinde geçirmiş birisi olsa belki anlayacağım ama Orhan Pamuk sülalece aristokrat tabakasına mensuptur ve bugün eleştirdiği devletin çok ekmeğini yemiştir. Mesela dedesi Cumhuriyetin ilk mühendislerindendir ve özellikle Atatürk, İnönü dönemlerinde yapılan demiryolu hamlesinde büyük ihaleler alıp kısa zamanda zengin olmuştur. Oğulları bu koca servetin büyük kısmını sefahatle tüketseler de Orhan Pamuk'un zengin bir hayat sürmesine yetecek kadar servet kalmıştır. Babası deseniz Türk özel sektörünün duayenlerinden Gündüz Pamuk. Amerikanın IBM şirketinin Türkiye'ye atadığı ilk genel müdürlerden. 1959-1964 yılları arasında IBM firmasının tüm devlet birimlerine ve silahlı kuvvetlere sattığı cihazları pazarlayan kişi. 1964 yılından sonra Koç Holding'de Aygaz Genel Müdürlüğü, Koç Holding Plan Grubu Başkanlığı, Arçelik müdürlüğü yapmış ayrıldıktan sonra iki senede PETKİM'in başında bulunmuştur. Yani Orhan Pamuk'un babası Türkiye'nin başarılı özel sektör yöneticilerinden biri. Bu kadarda değil Gündüz Pamuk İsmet Paşa'nın yakın dostudur ve SODEP'in kurucularındandır. Kısacası Pamuk ailesi dönemlerinde zengin oldukları Halk Partisine büyük bir sadakatle bağlı.

    Anne tarafı deseniz o da aristokrat. Anne tarafından büyük dedesi 1700'lü yıllarda Girit Valiliği yapmış İbrahim Paşa. İbrahim paşa geniş torun yelpazesine sahip ve bu kanaldan Orhan Pamuk'un ilginç akrabaları var. Mesela Hürriyet Gazetesinde edebiyat yazıları yazan papyonlu Doğan Hızlan ve eski İş bankası genel müdürü Ferit Basmacı Orhan Pamuk'la uzaktan akraba. Karısı Aylin Pamuk bile aristokrat. Aylin hanımın anne tarafı Beyaz Rusya'dan göç etmiş ve daha sonra Osmanlı hizmetine girmiş bir Rus soylusuna dayanmakta. Babası ise Osmanlı Adliye Nazırı Kazım Beyin oğlu. Kısacası sevgili dostlar bugün Türkiye'deki sisteme binlerce eleştiri yağdıran Orhan Pamuk bu eleştirileri yapacak en son kişidir çünkü Osmanlıdan beri bu ülkeyi yöneten aristokrasinin tam bir üyesi kendileri. Peki Orhan Pamuk'ta oluşan bu sistem düşmanlığı nereden kaynaklanıyor ve acaba "yapay" bir düşmanlık mı sorularına cevap arayalım.

    Orhan Pamuk'un hayatının ilk evrelerine baktığımız zaman koca bir başarısızlık olduğunu görüyoruz. 30 yaşına kadar iki okul değiştirmiş ve sırf askerliğini kısa dönem yapmak için Gazetecilik okumuş bir insan. İlk başlarda ressam olmak isterken sonra yazarlığa sarıyor. Yıllarca evinin odasına kapanarak ödüller alan ama kimsenin para vermek istemediği romanlar yazıyor. Tam artık buraya kadarmış aşamasına geldiği anda sihirli bir değnek değmiş gibi Orhan Pamuk'un kitapları satmaya ve yurtdışında tanınmaya başlıyor. Peki bu sihirli değnek acaba nerede değmiş olabilir. Benim kanaatimce bu değneğin izini Amerika'da sürmek lazımdır.

    Amerika'ya gitmeden önce Orhan Pamuk üzerinde derin etkileri olduğu anlaşılan birisinden bahsetmek lazım. Bu kişi Orhan Pamuk'un erkek kardeşi Şevket Pamuk. Şevket Pamuk Orhan Pamuğun ilk dönemlerinin aksine oldukça başarılı bir insan. Amerika'da Yale,Berkeley gibi sağlam üniversitelerde ekonomi okuduktan sonra Türkiye'de bir çok üniversitede ders veren Şevket Pamuk Osmanlı ekonomisi üzerinde tanınmış bir uzman. Kendisi pek çok yabancı üniversitede Osmanlı ve Türkiye ekonomisi üzerine dersler vermiş. Bu üniversitelerden en ilginci İsrail'de bulunan Negev Ben Gurion üniversitesi. İsmini İsrail'in ilk başbakanı,İsrail'in kurucularından ve hatta anarşik faaliyetleri yüzünden Osmanlı tarafından Filistin'den kovulacak kadar fanatik siyonist olan David Ben Guriondan almıştır. Üniversitenin derslerini MOSSAD'ında ilgiyle takip edip raporlar hazırlattığı bir "Ortadoğu Çalışmaları" bölümü bulunmakta. İşte sayın Şevket Pamuk böylesine kaliteli bir bölümde ders verebilecek kadar yetenekli bir ekonomi uzmanımız. Ben Gurion üniversitesinin başında 14 sene Dünya Bankasında çalışmış ve daha sonra bu başarılarından ötürü Rotary ve Lions klüplerinin 2000 yılının adamı olarak seçtikleri Prof.Avishay Braverman bulunmakta. Böylesine başarılı bir ekonomistin yönettiği üniversitede ekonomi dersi vermenin önemini anlamışsınızdır. İşte Orhan Pamuk'un kardeşi Şevket Pamuk bu kadar değerli bir hocamız.

    Evet biz Orhan Pamuk'un Amerika yolculuğuna dönelim gene. 1985-1988 arasında tam üç sene Amerika'da kaldı Orhan Pamuk. Bu dönemde Amerika'da harıl harıl kitap yazmanın dışında çok önemli bir kursuda başarıyla bitirdi. Bu kurs Iowa üniversitesi bünyesinde verilen International Writing Program (IWP) isimli çok ilginç bir kurs. Kursun amacı dünyanın değişik bölgelerinden gelen ve kendilerinde potansiyel görülen yazarların Amerikan hayatını tanımaları ve kitaplarını yazabilecek güzel bir ortama kavuşmaları. Bu "iyiliksever"programın bünyesinde her sene 20 kadar yazar ağırlanıyor. İşte Orhan Pamuk'un bu kurstan sonra hayatı değişti. Yani onun deyimiyle "Bir kursa gitti hayatı değişti".Bu arada kurstan 2004 senesinde mezun olan bir başka Türkün ismi de Mahir Öztaş aklınızda bulunsun çünkü geleceği parlak. İnsan düşünmeden edemiyor bu üniversite bu kadar insanı çağırıp onları aylarca yedirip içirecek ve ağırlayacak parayı nereden buluyor diye. Cevabı basit. Bu yazar eğitim kursu programının baş sponsoru Amerikan Dışişleri Bakanlığı.

    Orhan Pamuk'un şansı Amerika'da bundan sonra oldukça açılıyor. Baktığımız zaman Orhan Pamuk'un Amerika'da basılan kitaplarının tamamına yakını aynı yayınevinden çıkmış. Bu yayınevi Random House. Yayınevinin sahipleriyse dünyaca ünlü Alman Bertelsmann yayıncılık. Bertelsmanın kurucusu ve şu anda emekli hayatı süren dünyanın en zenginlerinden Reinhard Mohnda sihirli değnek örneklerinden. Bay Mohn İkinci Dünya Savaşında general Rommelin Afrikakorps birliğinde asteğmen olarak savaşıyor. Burada Amerikalılara esir düşerek Kansasda bir esir kampına tıkılıyor. O zamana kadar kitaplara ilgi duymayan Mohn biranda kitap sever oluveriyor. Savaştan sonra komünizm tehdidi altındaki ülkesine dönen Mohn aniden bir yayınevi açarak ilahi kitapları ve dini kitaplar basmaya başlıyor. İşte Bertelsmanın kuruluşu böylesine mütevazi. 1991 senesinde emekli olduğu zaman Bertelsmann dünyanın en büyük yayıncılarından ve kendiside karun kadar zengin. Bu Amerikalılar asteğmen Mohna esir kampında ne yedirdilerse adam başarının sırrını buluveriyor bir anda. Bertelsmanın bir diğer ilginç özelliği Doğan Holdingle 2001 senesinde Müzik piyasasına yönelik bir ortaklığa gitmeleri. Bu ortaklığın tüm görüşmeleri bizzat Aydın Doğan'ın kızı Hanzade tarafından yapıldı. Buna göre şu an Türkiye'de yayınlanan pek çok yabancı müzik albümü hep bu ortaklığın sayesinde Türkiye'ye ulaşıyor. İşte bu büyük grup Orhan Pamuk'u çok sevmiş olacak ki tüm kitaplarını satsa da satmasa da ısrarla onlar basıyorlar.

    Orhan Pamuk'un en büyük başarılarından biride dünyaca ünlü IMPAC Dublin ödülünü almış olması. Bu ödül öylesine basit bir plaket değil tabii ki çünkü ödül jürisi "Benim adım Kırmızı" kitabını öylesine beğenmiş ki birde hediyesi olarak 115 bin dolar vermişler. Peki bir Türk yazarına kendisiyle aynı mesleği yapan çoğu meslektaşının hayatları boyunca bir arada göremeyeceği meblağı veren kurumun arkasındaki güç kim. Bu şirket ödüle ismini veren IMPAC şirketi.

    IMPAC tüm dünyada yaygın yönetim danışmanlığı hizmetleri veren bir Amerikan şirketi. Yönetim danışmanlığı adı altında güzel istihbarat hizmetleri verdiği de bilinir. Şirketin başındaki Dr James Irwin İrlanda'yı ve kitapları çok sevdiği için böylesine güzel bir ödül ortaya çıkarmış ve her sene başarılı bir yazara bu ödül veriliyor. Edebiyatsever dostumuz bay Irwin çok da aktif birisi. Kendisi Amerikanın önde gelen Cumhuriyetçilerinden ve Amerikan ordusuyla arası harika. O kadar harika ki Amerikan Askeri akademisi West Pointden üstün hizmet ödülü almış.

    Orhan Pamuk'a verilen ödülün sponsoru bay James Irwin "International Democratic Union" derneğinin de baş üyesi ve muhasebecisi. Bu dernek dünya çapındaki merkez sağ partileri bir araya getirmek için kurulmuş. Kurucuları arasında Ronald Reagan,Margaret Thatcher,Baba George Bush, Helmut Kohl ve Jack Chirac gibi önemli isimlerde bulunmakta. Derneğin Türkiye'den de iki üyesi var. Bunlar Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi. Derneğin şu anki başkanı Avustralya'nın Amerikan yanlısı başbakanı John Howard.

    James Irwin bunun dışında Washintonda bulunan "Center for Democracy" derneğinin de üyesi. Tüm dünyaya Amerikan demokrasisi getirme amacındaki bu derneğin en ilginç siması artık hepimizin tanıdığı Henry Kissinger. Kissinger dendi mi o demokrasinin nasıl geleceğini hepiniz tahmin edersiniz herhalde.

    Orhan Pamuk'un otuz yaşlarına kadar odasından çıkmayan biri olarak çok büyük aşamalar kaydettiği büyük bir gerçek. Şu anda kazandığı ünün ve paranın keyfini çıkarmakla meşgul. Taksim meydanına yakın ve muhteşem boğaz manzaralı teras katında yeni eserleriyle uğraşıyor. Duvarlarında Japon edebiyatına kadar tasnif edilmiş yüzlerce kitap bulunan lüks dairesini sadece çalışma amaçlı kullanıyor ve bazen de yakın dostlarıyla yemek yiyor. Bu eve sık sık gelen yakın dostlardan biride Yahudi asıllı Amerikan gazetecisi Jeri Liberdi. Bu şahsiyeti hafızası güçlü okurlar hatırlayacaklardır. Kurucusu olduğu insan hakları izleme komitesini temsilen Türkiye'deki insan hakları ihlallerini konu alan bir rapor yazmıştı. Sonra bu rapor kitap haline de dönüştürüldü. Bu raporda Türk ordusunun Kürtlere katliam yaptığını iddia edilmiş ve Türk ordusuna açıkça "serseriler" diye hitapta bulunulmuştu Bu kitabın çevirisini yapan Ertuğrul Kürkçü ve Ayşe Nur Zarakoğlu hakkında dava açılınca Jeri Liber onlara destek vermek için hemen Türkiye'ye gelerek mahkemelere katılmıştı. Herhalde Sayın Orhan Pamuğun fikirlerinin oluşmasında Jeri Liberle özel teras katında yaptığı yemekli sohbetlerin büyük etkisi olmuştur.

    Evet sevgili dostlar uzun bir yazının sonuna geldik. Keşke Orhan Pamuk gibi yazarlarımız bu şekilde açıklamalar yapmasa da bizde edebiyatçılarımızla ilgili böyle uzun yazılar yazmasak. Bu arada yazıyı yazarken sabahı etmişiz gene ve dışarıdan kuş sesleri geliyor. "Kuş sesleri" çok güzel ama her "kuşun" sesi değil tabii ki.

    SERDAR KURU
    Tek koruyucumuz var,O'da bizi çok sevdiği için birer birer yanına alıyor.
    Oğuz

  10. #10
    hayati - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    12 Haziran 2006
    Şehir
    Qtahya
    Motosikleti
    roadracer
    değerli Oğuz arkadaşım.Aktarımın için binlerce teşekkürler.sağol, varol...kafamı kurcalayan bazı noktalara ışık tuttun...

  11. #11
    krank - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    12 Haziran 2006
    değerini herkes bilse keşke.
    cahil doluymuş burası bee..

  12. #12
    DARKDIAMOND - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    24 Ocak 2006
    Şehir
    üsküdar/istanbul
    Alıntı hayati adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    değerli Oğuz arkadaşım.Aktarımın için binlerce teşekkürler.sağol, varol...kafamı kurcalayan bazı noktalara ışık tuttun...
    Hiç önemli değil Hayati kardeşim.Bence elinde bu tür alıntı olan herkesin -olumlu yada olumsuz- paylaşmasını diliyorum.Herşeyin günışığına kavuşması dileğiyle.
    Tek koruyucumuz var,O'da bizi çok sevdiği için birer birer yanına alıyor.
    Oğuz


    REKLAM ALANI

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)

Bu Konudaki Etiketler