Kapat
Üye Girişi
Motovento
Reklam Alanı
Motomax
Reklam Alanı
1. sayfa 123 SonuncuSonuncu

İ.H Karadeniz (Ağustos 2014)

    Motovento
    REKLAM ALANI
  1. #1
    Guven - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    06 Eylül 2005
    Şehir
    HATAY-ANTAKYA
    Motosikleti
    Crf 250 L
    Her yıl 08.08 tarihinde biraraya geldiğimiz ve artık gelenekselleşen İ.H. buluşmalarımızın 7.si güzel bir Karadeniz gezisiyle taçlandırılmış oldu.

    Gezimiz 10 gün sürdü ve yaklaşık 3.000 km.yol katettik. Bu gezide, yol yapmaktan çok, gezeceğimiz bölgeleri görmek, tanımak üzerine yoğunlaşmıştık.

    Gezi planımızın mimarı Cemal Çetin idi.
    Aslen Ordu'lu olan Çetin çok güzel bir programla ve önümüze düşerek yaptığı mihmandarlıkla keyif alacağımız bir gezi planı çıkarmış. Bunun için Çetin'e extra teşekkürü borç bilirim.

    Bu gezide 9 kişiydik.
    Gezi grubumuz İstanbul'dan Cemal Çetin Yıldırım, Ateş, Rıza Arslan, Nuri Karakuş, İzmir'den Tümer Gündem, Adana'dan Mehmet Çulcu ve Antakya'dan Mehmet Okay, Uğur Altunlu, Sıtkı Güven'den oluşmuştu.

    Antakya'dan çıkan grup olarak bizim rotamız aşağıdaki gibiydi.



    Yola çıkmak için kararlaştırdığımız tarih 01 Ağustos'tu. 02 Ağustos günü Ünye'de buluşacaktık. Güzergahımız üzerinde Sıvas ve Tokat vardı. Biraz gezmek istediğimizden bir gün önce çıktık.

    Sabah saatleri. Motosikletimi akşamdan yüklemiştim. Rahatım.



    Sabah kahvesi alacağımızı tahsil için Honda Bayii Girne Motor'a uğradık önce.





    Ve mekanımıza geçtik. Uğur'la burada buluşacağız.



    Çok geçmeden Uğur geldi.



    Bi sabah kahvesi de burada patlattık.



    Yok, havaya girmek için değil. İnterkomları eşleştiriyoruz. (Bir-ki, bir-ki...Sesim geliyor mu ?)



    Yoldan foto yok. Non stop Maraş'a varıyoruz. Çok sıcak bir hava var. İç Anadolu'ya girdikçe serinleyeceğimizi umuyorduk oysa.





    Önce birer çay,



    Kesmeyince Maraş dondurması...





    Maraş'tan benzin ikmalimizi yaptıktan sonra,



    Biraz da serinleyelim dedik. Dünya küçük. İşletme sahibiyle sohbet ederken arkadaşın Uğur'la akraba olduğunu öğrendik. Tesadüfe bak.



    Yolcu yolunda gerek.



    Öğleden sonra saat bilmem kaç...Acıktık.



    Burada sac kavurma yedik. Yok, kazık yedik desek daha doğru olur. (İsterseniz Okay'a sorun. Hiç bu kadar kızdığını görmemiştim. Eee...Adam gurme.)
    Şööle bişeydi.



    İkindi saatleri. Sıvas girişinde bir tesis.
    Adana'dan Mehmet Çulcu ile Sıvas'ta buluşacaktık. Bizden önce gelmiş.



    Hasretle kucaklaşıyoruz Çulcu ile.



    Bu arada bize Sıvas'ta otel rezervasyonlarımızı yaptıran, yardımcı olan arkadaşımız Burak'ı bekliyoruz.





    Yol hikayeleri.









    Ve Burak yanımızda.



    Vakit kaybetmeden Burak'ın rezervasyonlarımızı yaptırdığı Paşabey Otel'e akıyoruz.



    Anahtarları alıp dooru yukarıya. Rahatlıyalım biraz di mi !



    Burak bizi Sıvas'ın meşhur köftesini en iyi yapan yere, Kirli Ahmet'in mekanına götürdü. (Adını duyunca tereddüt etmiştim aslında.)



    Burak, porsiyonlarımıza bakıp Micra'ya sığmayız düşüncesiyle arkadaşına ikinci araba için rica etmiş.



    Kirli'nin köfteleri.



    Yemekten sonra Sıvas'ın meşhur 200 yıllık kahvecisine gidiyoruz.
    Mekanda inceleme. Bi dolu antika var içeride.







    Serin serin oturduk. Sıvas'ta geceler soğuk.



    Kahvelerin sunum şekli güzel.



    Biz, otele gitmeden önce motosikletlerimizi Burak'ın babasıyla birlikte işlettiği işyerine bırakmıştık. (O görüntüler yok. Lanet makina silmiş.)
    Ertesi sabah motosikletlerimizi almak üzere Burak'ın işyerine gidiyoruz.



    Motosikletlerimiz çıktı.



    Hatıra fotografımızı da çekildikten sonra teşekkür edip,



    Tokat'a doğru yola çıkıyoruz.
    Tokat'ta hedefimiz, 2 milyon yıllık ve bilmam kaç basamaktan çıkılan (zorluydu) Ballıca Mağarası'nı ziyaret edip, Tokat Kebabı yemek.





    Ballıca Mağarası Turhal istikametinde. Yaklaşık 50. km.de. (Anayoldan 15 km. de yukarı çıkıyorsunuz. Yani vaktiniz bolsa ziyaret etmenizi önerebilirim.)







    Ih-tıs diyerekten çıktık. Ben diyim 500, sen de 1000 basamak mı neydi. (Bana öyle geldi yani. Okay da hemfikir)
    Mağaraya girebilmek için bi yarım saat dinlenmemiz gerekti.



    Su soda yetmedi. Bi de dondurma çaktık.



    Hadi giriyoruz.



    İçeride buz gibi bir hava var. Astım hastaları uzun süre içeride oturuyor. (İyi geliyormuş) Görüntü muhteşem. Bu sıcakta uzun süre kalınabilir aslında.



    Görüntülerle başbaşa bırakayım. (Flaşsız fotolar. Flaş yasak)









    Daha gidecek yolumuz, bizi bekleyen Tokat Kebabı'mız olunca kısa kesip çıkıyoruz.



    Yolda bir yakıt molası. (Sanırım Niksar'dı)





    Hedefe vardık. Niksar'dan sonra dağlara tırmanmaya başladığımız bir yerlerde, tavsiye üzerine Atalay Kebapçısı'na gittik.
    Hımmm...Bu tarz pişiriliyor Tokat Kebabı.



    Görüntüsü de muhteşem. Kokusu ala...





    Tadı da müthiş.



    Yemek işi tamam.



    Atalay'a teşekkürler diyerek hedefimiz olan Ünye'ye doğru hareketleniyoruz.



    Ünye öncesi su molası. (Heryer sıcak)





    Vee hedefteyiz. Ünye Sebile Hanım Konağı önü.
    Gözlerime inanamıyorum. İstanbul'dan Sezi bizlere güzel bir sürpriz yapmış. (Aslında iki gün önce arayıp programımız hakkında bilgi almasından anlamalıydım. )
    Sezi de Karadeniz Turu'na çıkmış. Birkaç saat te olsa görüşebilmek adına kalacağımız yere gelmiş.
    Bu sürpriz çok güzel oldu.







    Motosikletlerimizi yerleştirip,



    Kendimizi konağa atıyoruz. (Ünye de çok sıcak)



    Nuriii'm, nihayet be dostum.



    Etrafa bir göz attıktan sonra odalarımıza dağıldık.



    Bir saat sonra arkadaşlarımızın yanına indik. Sevgili Tümer ve Sezi,



    Bizimkiler,



    Rıza Kaptan ve Çetin,



    Ateş ve Nuri



    Az sonra sipariş verilen pidelerimiz geldi. (Bu akşam hafif takılacağız.)



    Şimdi Ünye'de gezme zamanı.



    Evet evet, burası da çok sıcak. (Yaylalara çıkalııııımm...)



    Bileğine kuvvet Kaptan.



    Sırada Ateş var.



    Rıhtım.



    Ünye hatırası.







    Kim dondurma isteer ?



    Enfes..
    Dondurmalar enfes...



    Afiyet







    Burada daha fazla durmayalım. Adamın dondurmasını bitireceğiz.





    Otelimize dönüyoruz.



    Sezi ile geçirdiğimiz son dakikalar.







    Vedalaşma zamanı.
    Sezi aynı otelde kalıyor ama programına göre sabah erken yola çıkacak.
    Böylece geceye nokta koyuyoruz.



    Ertesi sabah...
    Arkadaşlarımız erkenci.



    Kahvaltı için toplanmaya başladık.









    Ooopsss... Önce sabah sporu.





    Zaman toparlanma zamanı. Biraz dolaşacağız.





    Bu sacı Çetin'in yayladaki evinde kullanacağız.



    Ünye'den 10 km. kadar çıktık. Manzarası güzel bir yer bulup çöktük.









    Kahveleri güzelmiş.



    Kaptan'ın kanı kaynamış.



    Motorbaşı yaptık ve Aybastı Yaylası'na giderken güzellikleri atlamamak adına bir göl kenarında durduk.



    tanertc, PSK, zaferce ve 5 diğerleri bunu beğendiler..


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #2
    Guven - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    06 Eylül 2005
    Şehir
    HATAY-ANTAKYA
    Motosikleti
    Crf 250 L
    Çok hoş görünüyor.



    Allah muhabbetinizi arttırsın...



    Takım taklavat ikizi.





    Şurada yüzmek vardı aslında.



    Hareket zamanı.



    Aybastı'dayız.



    Kısa bir çay molasından sonra,



    Perşembe Yaylası'na çıkıyoruz.
    Uzun zamandır her yıl yapılan yayla şenliklerine denk geldik.



    Geçilecek, çıkılacak gibi değil. Sıkıştık kaldık.



    Şenlikler aşağıda stadyumda yapılıyor. Ama inmenin imkanı yok. Aybastı Yaylası'nda kalacağımız orman evlerine dönme kararı alıyoruz. Perşembe Yaylası'na yarın çıkacağız.



    Kalacağımız mekanlara ulaştık.



    Yerleşelim...



    Önce motosikletler.



    Manzaramız.



    Çetin yerleşmiş.



    Gezimizin ikinci gününe ait Ünye'de buluşmamıza dair Sevgili Cemal Çetin Yıldırım imzalı, güzel bir değerlendirme yazısıyla raporun ikinci kısmına başlayalım...

    2.gün Ünye:
    ''Bolu’dan hareket ettiğimizde, Antakya ekibinden once varabilir miyiz, telaşındaydık. Yol boyunca onlar bize, biz onlara Whattsup’tan yemek resimlerini atıp durduk. Elbetteki Mehmet Okay gibi yemekten anlayan oyuncuları sayesinde akşama doğru bizde birkaç fark öndeydiler. Üstüne üstlük dünyanın en güzel mağaralarından birini gezmişlerdi!

    Sezi bağırdı: “Yav kamyon mu geçiyor diye kapıya çıktım; meğer bizimkiler gelmiş. Hoşgeldiniz.” Bu sesle karşılandık otelin kapısında. Kucaklaştık ve hemen muhteşem klimasız odalarımıza eşyalarımızı atıp, bahçeye indik. Antakya ekibi uyumadı; ama nedense odalarından inmedilerJ
    Akşam Rıza Kaptan’la çok keyifli bir deniz programı yaptık; yüzdük ve deniz kenarında bira içtik. Otelin bahçesi ise, tüm gece sadece bize ait oldu; gürültümüz sayesinde.''

    Aybastı Orman Evleri'ndeki güzel geçen günümüzle devam edelim.

    Kaptan'ım, buralarda, Karadeniz Yaylalarında, birlikte...Ne mutlu bizlere.





    Bu iyiymiş. (Şaka tabii ki.) Ayyaş motorcular...



    O kadar bol malzeme var ki, çek çek bitmiyor.



    Efe'ye torpil geçtim. Enduro mubarek endurooo...



    Odadaşım.



    Hepimiz yerleştik sanırımsa. Aşağıda toplandık.



    Keyifler daim olsun.



    Huzur...



    Pardon, huzurun sahibi geldi.



    Atıştırmalık bişeyler istemiştik. Siparişimiz hazırlanmış. Garson azlığından gelemeyince Çetin tepsiyi kapıp gelmiş.



    Miss gibi...



    Bu havada ve bu keyifli ortamda önümüze taş koysalar gider valla.



    Evlerimiz dehşet güzel.



    Çay saati.
    Ne de keyifliydi...

















    Çay bitti. Şimdi kahve zamanı.
    Sevgili Uğur gezi boyunca bizi kahvesiz bırakmadı.



    Yol boyu çektiğimiz videoları izliyoruz şimdi de.





    Akşam için hazırlıklara başladık.
    G.Antep'li görevli arkadaş Kaptan'ın o karşı konulamaz sevecenliği ve biraz da deli dolu baskılarıyla bize mücizeler yaratmaya devam ediyor.





    Keyifi üst limitlerde yaşadığımız zaman dilimlerinden biri. Telefonun bağlandığı Bose müzik sisteminden yayılan hoş nağmeler hepimizin içini kıpır kıpır yapıyor. Bu da sonucu zaten.





    Oynamaya ara verelim. Zira yemekler gelmeye başladı.



    Ortam daha bir güzelleşti. Yoğun sis, serinliğin bir adım üstüne çıkarak hafiften üşütmeye başladı.



    Dedim ya, G.Antep'li arkadaş harikalar yaratmaya devam ediyor.



    Çok lezizdi...



    Afiyet Kaptan'ıma.



    Yemek masasından değişik görüntüler.





    Yaylanın başka bir köşesinde şenlik var.





    Yemek işi tamam. (Sofradan çekirge sürüsü geçmiş gibi.)











    Bi çay daha patlatıyoruz bu saatte.







    Bir çaydanlığa bu denli bir aşkla bakan birini daha önce görmemiştim.



    Ve gecenin sonundayız. Sevgili Tümer bizlere güzel bir romandan bölümler okudu.
    Böylesine keyifli olacağını hiç düşünmezdim. Kimbilir, belki çocukluğuma döndüm o anlarda.



    Ertesi sabah...
    Güzel bir güne ''merhaba'' dedik.



    Yine şahane bir sofra.
    Aslında bu sofrayı şahane kılan, masanın etrafında oturan dostlar, dostluklar...



    Aybastı Yaylası Orman Evleri'ndeki konaklamamız böylece son buldu.

    Bir gün önce şenliklerden dolayı ilerleyemediğimiz Perşembe Yaylası'na geri dönüyoruz. Amacımız fotograflarını gördüğümüz menderesleri görmek.



    Ama maalesef kuraklıktan dolayı göremeyip sükut-u hayale uğruyoruz ve gerisingeri Aybastı istikametine dönüyoruz.

    3. Gün olarak hafızalarımızda yer eden bu güzel zaman dilimi hakkında Cemal Çetin'den bir değerlendirme yazısı...

    3.gün Aybastı, Perşembe yaylası:
    ''Aybastı yoluna sapmadan, sabah sabah Bolaman’da güzelbir tepeye çıktık. Manzara muhteşem. Kahve, çağ ve sohbet keyifliydi. Daha özlemimiz devam etmekteydi.
    Aybastı yolu, fondık baheçelerinin arasında. Zaman zaman çok güzelbir asfalt, zaman zaman stabilize. Ama dere boyunca 1500metreye kadar bir tırmanış. Sonunda Aybastı. Talihsizliğimiz Perşembe yaylası şenliklerine denk gelmekti; kalabalık bunalttı ve Hemen yaylanın yakınındaki Kent Orman Evleri’nde sığındık. 3 bungalow, 3 ‘er kişi.
    Kimsenin evlere dağılmaya niyeti yoktu. Rıza KAptan’ın muhteşem insan sevgisiyle çalışanları kendimize bağlayıp, motorların başında yerde et, salata ve ekmekle; içecek ise ancak viski vardı, açlığımızı bir miktar giderdik.
    Akşam sis dağların eteğklerinden bizlere doğru yaklaşırken, kalabalık azalmış, yayla bize kalmıştı. İçki yasağı sorununu çözmeliydik. Rıza Kaptan yine görevinin başındaydı. Çalışanları yanına aldı ve ormanda kısa bir keşifle dibinde rakı büyüyen bir çam ağacı buldular. Kısmetimizden yağmurlu geçtiği için 3 adet büyük rakı büyümüştü; aldı getirdi.

    Sis, manzara, müzik (telefonlardan Bose hoparlore bağlantı) teknoliji super) ve muhabbet. 10 kilo et yemişiz, ertesi gün öğrendik. Çalışan bir kardeşimiz bize gece boyunca manda yoğurdundan, yayla balına en güzel yiyecekleri getirdi, Rıza Kaptan ne dediyse artık.
    Bir kısmımız yorgunluğun etkisiyle yataklarına kaçtıysa da, kalanlar muhabbete devam etti. En yukarıdaki Bungalow’da Çulcu, Ateş ve Nuri’yi cin çarpmış gece. Yaylada tüm bunların şaşkınlığını yaşarken, cinin daha önceki konuklar tarafından bırakılan bir içkiden ibaret olduğunu öğrendik.

    Keşke spor yaparken, çekilmiş resimlerimizi Uğur Altunlu i”ğ”nesi paylaşsa. Ateş hocanın gözetiminde sabah 8 deki sporumuz keyifli ve fakat yorucuydu. İşletmeci ise uyanmıyor, kahvaltı yapıp yola çıkacağız.. Tabi yine super kahraman Rıza Kaptan devrede. Adamların kaldığı eve daldı. Çalışan arkadaşı dürtmüş, adam dönünce bir de ne görsün Rıza : Korkudan, “ulan ne bu bizi mi öpecen” diye karışık espriyi paylatarak canını zor kurtamış anlayacağınız. Geldi yanımıza, soğuk su içirdik, damaını kaldırdık. (eskilerden öğrendiğimiz)

    Ve yola koyulduk. Perşembe yaylası. Ardından Gölköy, Mesudiye, Yeşilce, Zile Yaylası, Çambaşı.''

    Çetin'in de dediği gibi Aybastı'da yakıt ikmalimizi yapıp yola koyulduk.



    Güzergah üzerinden...
    Buz gibi yayla sularından içtik.







    Aynen öyle Tümer'im.



    Çetin her fırsatta telefonla direktifler vererek gezimizin sağlıklı devam etmesini sağlamaya çalışıyor.



    Hazırlanıp mola verdiğimiz su başından ayrılıyoruz.





    Güzergah üzerinde başka bir nokta.
    Evet, yukarıda Allah var Nuri'm.



    Tam video çekimi yapılacak yer...



    Mesudiye'deyiz.





    İyice acıkmışız. Bir lokantaya dalıyoruz. Lokanta dolu. Zorla kendimize yer bulup iki masaya ilişiyoruz. Sonra öğreniyoruz ki, bu lokantada düğün yemeği varmış. Yani yemekler beleş...







    Davul zurna eşliğinde yedik yemeklerimizi.



    Hatıra...
    Çetin, Mesudiye'de eski arkadaşlarını buldu.





    Motosikletlerimizin yanına dönüp oradaki kahvenin önüne çaylamak üzere konuşlandık.







    Hazırlanıyoruz...



    Güzel ve bol virajlı bir yolculuktan sonra Mesudiye'ye bağlı bir kasabaya, Yeşilce'ye ulaşıyoruz.
    Yeşilce, hiç beklemediğimiz kadar güzel, temiz ve intizamlı bir yerleşim birimi. Burada yakın zamana kadar bir fakülte varmış.



    Adeta tatil köyü kıvamında.



    Sokaklar tertemiz.









    İnsanlar cana yakın.
    Bu minik motosiklet meraklısı uzun süre Kaptan'ın kucağından inmedi. En son, annesinin dondurma teklifine yok diyemedi ve Kaptan'ı bıraktı.







    Şirinler.



    Kalkıyoruz. Hedefimiz Çambaşı.

    ESGEL, [Turan], Karalı ve 1 diğerleri bunu beğendiler..

  3. #3
    Guven - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    06 Eylül 2005
    Şehir
    HATAY-ANTAKYA
    Motosikleti
    Crf 250 L


    Yoldan manzaralar.



    Az sonra bu bulutların içinde seyahat etmeye başlayacağız.



    Sisin içindeyiz.
    Ne şahaneydi yahu..





    Ortama dair kısacık bir video.
    (Maalesef kısacık... Zamanında su aldı diye kampta çadırımı yakmıştım. Şimdi bu kask kamerası da kırılmayı hakediyor aslında. Ama çok pahalılar namussuzlar. Tam olaya girecekken pilinin bitmesi de nesi ?)



    Çambaşı Jandarma Karakolu'ndayız.



    Korkmayın be ya...Sadece motosikletlerimizi bir günlüğüne emanet edeceğiz. Ve fotografta görünen minibüsle Çetin'in 2000 rakımlı Çukuroba Yaylası'ndaki evine gideceğiz. Bu gece oradayız.



    Çaylarımız geldi. İkram çok kıymete geçti. Teşekkür ediyoruz.



    Karakol komutanıyla bir hatıra diyoruz.
    (Öndeki minik yoldaşımız, Hakan'ın oğlu Mehmet Salih. İki gün boyunca bizimle birlikteydi.)



    Keyifli minibüs yolculuğumuz başladı.







    Yoldan manzaralar...







    Yol boyu sürüler, sürülerin de koruyucuları vardı.









    Şu öndeki var ya öndeki...



    Çok vahşi görünüyordu. Lakin Tümer hiçbir şey yokmuş gibi minibüsten indi ve diz çöküp elini uzattı.



    Dehşetle izlerken biz, köpecik uysallaştı ve durdu. Tümer de, elindeki ekmeği paylaştı köpecikle.



    Ağzındaki salyalar hala duruyorken Kaptan da yaklaştı ve sevdi. Ne de olsa Sıvas'lı. Kangalların dilinden anlıyor.(Tümer uysallaştırmasaydı...)



    Sıra Çulcu'da. Yine de mesafeyi korumak lazım di mi..?



    Az ileride yolda çalışmaya denk geldik.



    Neyse ki ev çok uzakta değil.
    Yürüyoruz.



    Ortam şahane, hava miss...



    Daağ başınıı...



    Çetin'in Çukuroba Yaylası'ndaki evine ulaştık. Keyifli bir yürüyüş oldu.



    Gece için odunlar hazır.







    Deremiz mevcut. Su varsa hayat var.



    Minibüs çalışma olan noktadan nihayet geçmiş. Eşyalarımızı taşımaya başlıyoruz.



    Tüm eşyalar taşındı.



    Çetin'in lojistik destek istediği kayınbiraderi Hakan herşeyi düşünmüş. Yedek masa bile almış.



    Ateş'im...



    Hava bulutlanıyor.



    Kahvelerimiz için özel takım.



    Şöminemiz yanıyor. En çok buna sevindim. Hava serin zira.



    Kuzineli sobamız bile mevcut.



    Mutfakta telaş var. Akşam yemeği hazırlığı.





    Kimin elinden ne gelirse...



    Dışarıda güzel manzaralar var.



    Az sonra sisin içine gömülürüz gibime geliyor.



    Her köşede bir muhabbet.





    Yemekler az sonra hazır olacak. Sofrayı dizelim.



    İçeride durumlar...



    Ellerinize sağlık beyler.



    Okay kavurmayla meşgul.



    Sadece tadına be yahu...





    Yemekler tamam...





    Bir kuzuyu bitirdik o gece.





    Dost sofrası.



    Sis iyice sardı etrafımızı.



    Ve bu ortamda çok keyifli saatler geçirdik.
    Özellikle sevgili Nedim'in (her eve lazım. Atom karınca) anlattığı birbirinden güzel gerçek hikayeler karşısında gülmekten şakaklarımız ağırdı desem yeridir.





    Yaylada yaşayan amcamız Nedim'in yakını. Siste fotografını çektiğim evde yaşıyor.



    İlerleyen saatlerde soğuk hava kendini iyice hissettirmeye başladı.



    Kuvvetli kalemine duygularını aktarabilen ender insanlardan Çetin'in 4. gün adına değerlendirmesi...

    4.gün Çukuroba:
    ''Anlatması uzun; biraz mola.
    Perşembe yaylası, kuraklıktan dolayı göremediğimiz dünyanın doğa mucizelerinden biri, menderesler. Sonra benzerlerine Çukuroba yaylası’na giderken rastladık.
    Gölköy’e doğru Karadeniz’e dik 3 dere ve vadiden geçişimiz. Yeşillikler içinde daracık yollar, köyler, yolar.
    Gölköy’de Mesudiye çıkışını bulana akdar iki tu şehir tanıtım turu, mecburi.
    Mesudiyeye’ doğru güzel bir yol.
    Dokuz Dolamaçtan Topçam sapağına inince, Melet ırmağı boyunca yol yapım çalışması ve stabilize bir yol. Sıtkı’nın endurosuyla bize toz yutturuşu.
    Mesudiye. Düğün yemeği.
    Yeşilce, muhtar ve köy dernek başkanıyla güzelbir sohbet. Kadınların oturduğu ve çalıştığı bir kahvehane. Uygulama Otelinde kalırız diye aklımızın bir kenarına not aldık.
    Yaylaya doğru. En güzel rotalarımızdan biri; hatta en güzeli. Gider misin bir daha, hemen “evet” denecek kadar keyifli bir yol. Koyunlari koyun köpekleri, Tümer’in kaskın içinden köpeklere kaşlarını çatarak bakışı ve … (tabi ki köpekler kaçmadı arkdaşlar, ne sandınız J
    Sis. Dörtlüleri yakarak Zile yaylası’nda sislerin içinde geçiş. Kangallar geliyor, herkes canını kurtarsın.
    Çambaşı yaylası. Jandarma karakolu, motorları park ediş ve askerlerin bakışları arasında soyunup, normal kıyafetlerin giyilmesi.
    Minibus’le Çukuroba’ya seyahat, topluca.
    Yolda dere geçişi inşaatı, onaya geçemeyişimiz ve yürüyüş.
    Yaylaevi, kapısında kurulan keyifli sofra. Önceden yakılmış kuzine, üstinde bir koca tencere kuzu eti. Unutmayın; buna “ferfene” deniyor.
    Nedim’in hiç yorulmadan birkaç kez bize taze soğuksu getirmek için Soğukgöz’e çıkışı. Gece ezbere buluyor adımları yolu. Hakan ve oğlu Mehmet Salih’de bizimle birlikte. Ev sahipliğinin kralını yapıyor; hiç üşenmeden.
    Mevlüt amca(Nedim’in dedesinin) köyde tavuklarına dadanan tilkiyle güzel hikayesi.
    Uğur’un kahveleri. Sıtkı’nın getirdiği güzel fincanlarla.
    Akşam herkes kendine yatacak bir yer buldu.
    En güzeli; sabah erken kalkması.
    Rıza’nın Rıza Kayası’na tırmanarak adını verişi ve Panda lakabını hakketmesi.
    Bu arda Tümer, Uğur, Mehmet ve benim yağmur altında Boyvada’daki çeşmeye kadar yürşüyüşümüz. Bulduğumuz mantarları koparmaya kıyamayıp, fotoğrafını çekerek gönderdik.
    Yaylada telefon çekmiyor; mutlak huzur; ancak bu tarafta çekiyordu.''


    Sabaha karşı bir ara kalktım.
    Buz gibi havaya karşın çok güzel seyirlik bir ortam vardı.





    Bekçimiz evin etrafında.





    Arkadaşlar kalktılar.
    Nedim henüz gelmemiş. İş başa düştü ve Soğukgöz'e çıkmak arkadaşlara kaldı.



    Ekip suyu aldı, geldi.



    Kaptan çıkışa hazırlanıyor. Tırmanacak.



    Günaydın Hakan'ım. Çok emeğin geçti. Helal et.



    Kaptan, bekçimize iyice alıştı. Ne de olsa hemşehriler.



    Soğukgöz'ün enfes suyuyla ve Uğur'un maharetli elleriyle sabah kahvesi enfesti...





    Bu adamlar nereye bakıyor ?



    Zirveye tırmanan, dönüşte getirdiği çiçekle çok romantik görünen Kaptan'a bakıyorlar.



    Çiçeği geri çevirmeyen biri var aramızda. (Hay bu 32 gb. kartın...)



    Kahvaltı saati...



    Ve yağmaya başlayan yağmur.

    muka52, ESGEL, babaduru ve 3 diğerleri bunu beğendiler..

  4. #4
    Guven - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    06 Eylül 2005
    Şehir
    HATAY-ANTAKYA
    Motosikleti
    Crf 250 L


    Rakım...
    1980 mt.de, yağan yağmur eşliğinde dostlarla yapılan kahvaltının verdiği hazzı sanırım burada kelimelere dökemeyeceğim.





    İhmal etmemek lazım.



    Bu işi Nuri ile Ateş üstleniyorlar.





    Yürüyüş ekibi yağmurun azalmasını fırsat bilerek tepelerde bir tur atacak. Gidiyorlar.





    Biz evi bekliyoruz.





    Yağmur tekrar hızlandı. Arkadaşlar ıslanmıştır şimdi.





    Neyse ki az sonra geldiler.



    Nedim, sana ne kadar teşekkür etsek az. Yaylada her türlü işimizi kolay kıldın.
    Sağol.



    Ev ile ilgili birkaç direktif. Zira evi Nedim yapıyor.



    Nuri, bir arkadaşın parmağını korumaya almak adına aparat geliştirmekle meşgul.



    Ekip neredeyse hazır. Minibüsü beklemekteyiz. (Çok geçmeden geldi zaten)



    Hatıramız olsun.



    Toparlandık, gidiyoruz.







    Hep böyle kalın.





    Tekrar geleceğiz...





    Evet, tekrar geleceğiz...



    Keyifli minibüs yolculuğumuza başlıyoruz.



    Dönüş yolundan...











    Çambaşı'nı geçtik ve Karagöl'e doğru yollandık.



    Tepelerde yoğun bulutlar var. Biz de bu tepelere tırmanacağız.







    Hoşumuza giden seyirlik yerlerde minibüsü durduruyoruz.



    Gerçekten seyir zevki yüksek yerler.









    Aman diyim Nuri'm...













    Yavaş yavaş yükseliyoruz.







    Bu yol ayrımındaki levhada çıkmaya çalışacağımız Karagöl'ün 3275 mt.de olduğunu öğreniyoruz.



    İleride oldukça yoğun bulutlar var.



    Bir yerleşim birimi görüyoruz.







    Bu çeşmede susuzluğumuzu giderdik.







    Yola devam.



    Artık yol, yol olmaktan çıktı. Neredeyse arazide ilerliyoruz.



    Ve önümüze Yılkı Atları çıkıyor.



    Bolca görüntü alıyoruz. (Herzaman ele geçmeyecek bir fırsat)















    Uzaktan gördüğümüz bulutlarla buluştuk.





    Neredeyse 2500 mt.lerdeyiz. Burada da bir yerleşim var.



    Minibüs acizmeye başladı. Şöförümüz inatçı. Çıkacak illa. İtekliyoruz.







    Minibüs gerideki yerden kurtuldu. Ama daha fazla ilerleyemiyor. Balatalardan kötü kokular gelmeye başladı.
    Hayır, bir arıza yaşarsak (ki ilerlemeye çalışsaydık mutlaka yaşardık) dağ başında mahsur kalırdık. Zira kuş uçmuyor, kervan geçmiyor. 2700'lerdeyiz.

    Ateş durum değerlendirmesi yapıyor.



    Ahan da videosu.

    http://s1246.photobu...G_2576.mp4.html

    Islanmamak adına...



    Üşümemek adına...

    http://s1246.photobu...G_2579.mp4.html
    muka52, ESGEL, babaduru ve 4 diğerleri bunu beğendiler..

  5. #5
    Guven - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    06 Eylül 2005
    Şehir
    HATAY-ANTAKYA
    Motosikleti
    Crf 250 L


    Çıkamadığımız Karagöl Hatırası.
    Mamafih çıkamamamız iyi oldu. Çıkmadan rahat edemeyeceğimiz için bir daha gelme bahanemiz var şimdi.



    Hadi bi de hepberaber hatıramız olsun.



    Biraz yürüyelim istiyoruz.









    Sağlam inseydik...



    Ve motosikletlerimizi teslim ettiğimiz Çambaşı Karakolu'ndayız.



    Yoğun ilgi gördük.
    Çambaşı Jandarma Karakolu Komutanlığı'na ve işimizi kolaylaştıran, çay ikram eden güleryüzleriyle neşemize neşe katan asker kardeşlerimize teşekkür ederiz.



    Çambaşı Kültür Müdürlüğü Tesisleri'ndeyiz.
    Çambaşı'ndaki gezimiz esnasında bizleri görüntüleyen fotografçı arkadaşımız Ümit Şener aynı zamanda Kültür Müdürlüğü bünyesinde çalışıyor.





    İçeriye yerel atmosfer hakim.
    Tereyağlı köy ekmeği ve çorba var menümüzde.







    Değişik, leziz bir çorbaydı.





    Çay vakti.



    Çisil çisil yağmur var. Şemsiye altı güzel.



    Şehzade Mehmet Efendi...



    Minibüs ne iş ? Motosikletlerimizi almıştık ?
    Şu iş, şöför arkadaşımız Karagöl'e çıkamadı ya, bizi yakında yer alan bişey kayasına götürmeyi teklif etti.
    Motosikletlerimizi kültür tesislerinin önünde bırakıp tekrar doluştuk minibüse.











    Ve meşhur kayadayız. Lakin bozuk hava ve sis muhteşem vadiyi görmemizi engelliyor.











    Kayada işimiz bitti.



    Yolun bir kısmını yürüyeceğiz. (Bu hava, bu ortam ele geçmez.)





    Dönüşe geçtik.



    Motosikletlerimize binip devam ediyoruz.
    Hedefimiz, Ordu'ya 10 km. mesafedeki Bayramlı Köyü. Sevgili Çetin'in kayınvalidesi Şükriye Hanım'a misafir olacağız.



    Yolda Ümit Şener'in görüntüleriyle birkaç pozumuz...





    Hedefe yaklaştık.



    Gideceğimiz Bayramlı Köyü bu vadide.





    Köy girişindeyiz. Mehmet Salih ve Uğur'a bir hatıra olsun.



    Köy evi...



    Balkon sefası...







    Ve akşam yemeği.



    Hakan'ın eşi Ayşe Hanım, ve annesi Şükriye Hanım (Ayşe'nin annesini unutmamak lazım) öyle bir masa hazırladılar ki, inanın bazılarının tadına bakmak için bile sıra gelmedi.
    Herşey enfesti doğrusu.
    Utanıyor insan böyle bir zahmete sebep olduğu için.



    Yemek sonrası...



    İyi ki doodun Çeetiiinnn...
    Evet, Çetin'in doğumgünü. Sürpriz oldu Çetin'e.



    Çetin yeğenleri Eyşan ve Mehmet Salih'le mumlarını üflüyor.



    Tebrik, tebrik, tebrik...









    Vakit geç oldu. Müsaade isteyip odalarımıza çekiliyoruz.



    İşte Çetin'den 5. gün yorumu...


    5.gün: Çambaşı-Karagöl-Ordu-Bayramlı-Çaka

    ''Gitgit bitmiyor bu yol. Bizm gibi motorculara yapıacak şey mi. Bu seyahatin kısa videolarını da paylaşmıştık. Ateş’i durum tespiti tam kayıtlıktı. Ekmek yok, peynirle doymaya çalışan adamlar. Çok güzel yaylalardan geçtik; ama çıkamadık Karagöl’e.

    Ulennn Karagöl,
    Ne sisin ne çisen,
    Ne taşın, ne deren,
    Engel olamaz bize
    Bir daha çıkmak ahdımız olsun zirvene…


    Çambaşı’ndan inerken, lokal rehberimiz Ümit’in çektiği fotoğraf; belki de en güzel anı kaydımız.
    Çambaşı Çaycısı’nda acılı pancar çorbası, yağlı köy ekmeği açlığımıza yetişti.

    Geldik Hakan’ın Bayram’lıdaki muhteşem köyevine. Eşi Ayşe ve annesi, Benim kayınvalidem Şükriye Anne günlerdir hazırlık yapmışlar geleceğiz diye. Hızlıca motorları park edip, çıktı evin balkonuna. Eyşan, köy güzeli yeğenimizle de özlem giderdik. Hakan, yarın sabah toplamnacak fındığın inceliklerini Dayıbaşı Tümer’e anlata dursun, herkesin meraklı bakışları Uğur’da. Uğur, buradan fındık bahçeleri çokca bir ağa kızıyla evlenmek istediğini Şükriye Anne’ye açtı ilk defa. Kısmet artık.

    Sabah tembellerin imdadına ise yağmur yetişti. Karadeniz’in meşhur yağmuru öylebir yağdı ki öğlene kadar, kafamızı çıkarmadık dışarı. Herkesi bir karamsarlık almışken, yine Karadeniz kalsiği, güneş açıverdi. Biz de keyifle indik Ordu’ya.

    Boztepe’ye çıktıktan sonra, yarım kalan Perşembe sahil, Yalıköy yolunu yaptık. Trafik az, asphalt muhteşem.
    Dönüşte de Yaon Burnu’nda mola verdik; iyiki de vermişiz. Güzelbir deniz kenarı, güzelbir gün batımı.
    Akşam rakılı bir Mıdı muhebbetine hazırdık artık.''

    Ertesi Sabah serin ve yağmurlu bir güne uyanıyoruz. Kuzineli sobamızın yanıyor olması içimizi ısıtmaya yetiyor..



    Şükriye Hanım kahvaltı hazırlığına başlamış bile.



    Güzel yağıyor mubarek.



    Fırsattan istifade tamirat.







    Fındıklar ıslandı.





    Yağmur ara ara azalsa da,



    Genellikle şiddetinden birşey kaybetmedi.



    Ve yine muhteşem bir sofra.
    Ayşe Hanım'a ve Şükriye Anne'ye ne kadar teşekkür etsek az.
    Tabii öncelikle bu ortamı bize sağlayan Çetin'e teşekkür etmek lazım.









    Yağmur hafifledi.





    İyi yıkandı.



    Kahvaltı sonrası sohbet.





    Minik Eyşan uyandı.









    İyice uyanmış.



    Diğer köşede başka bir dalga var.



    Bre pehlivan, ne yaparsın ? Hem de Ateş'e...



    Minik Eyşan'a,



    Bu güzel manzaraya ve



    Kuzineli sobaya veda edip,



    Motosikletlerimizin yanına iniyoruz.



    Toparlanıyoruz. Hedefimiz Ordu Merkez.







    Elleriniz dert görmesin. Misafirperverliğiniz karşısında söyleyecek pek birşey yok. Zira kelime haznemiz buna yetmez.



    ''Gideceğin yere beni de götür''



    Ve yola çıkıyoruz.



    Ordu istikametine dönecekken mecburi bir duruş yaşıyoruz. Mihmandarımız Çetin bir arı tarafından bacağından (evet, pantolon üstünden) hacamatlandı.



    Çamur sürüp yola devam ettik.



    Konaklayacağımız otelin önündeyiz.



    Odalarımıza çıkıp biraz rahatladıktan sonra aşağı iniyoruz.





    Çetin geldi. Sağlık ocağında bişey çıkmamış.
    Teleferikle Boztepe'ye çıkacağız.



    Motosikletlerimizi park edip,



    Teleferiğe gidiyoruz.
    Yoğun ilgi var.



    Biletler Kaptan'da. (Bu gezimizde kasamız Kaptan'dı. Hakkıyla yerine getirdi. Teşekkürler Kaptan.)



    Sıramız geldi.



    Tırmanıyoruz.





    Kuşbakışı Ordu.

    ESGEL, Survivalsyk, [Turan] ve 2 diğerleri bunu beğendiler..

  6. #6
    Guven - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    06 Eylül 2005
    Şehir
    HATAY-ANTAKYA
    Motosikleti
    Crf 250 L




    Boztepe'deyiz.







    Burada da bulduk bir oyuncak.





    Güzel güzel oturduk Boztepe'de.





    Aşağıları izledik,



    Ve dönüşe geçtik.
    Ne de yakıştılar birbirlerine...











    İndik ve bir dondurma faslı yaptık.



    Herkes tamamlanınca,



    Daha önce Ünye'den yola çıkıp yarısını yaptığımız yolu tamamlamak üzere yola çıktık.
    Şahane asfalta sahip Perşembe, Yalıköy yolu.



    Köftesi meşhurmuş.





    Uğur'un bir arkadaşı vasıtasıyla haberdar ettiği ve Ordu'da eczacılık yapan arkadaşımız bizi ziyarete geliyor.





    Hoş sohbetli güzel bir yemekten sonra,



    Dönüş yolunda Yoan Burnu'nda kısa bir mola verdik.



















    Evet, Ordu'ya döndük. Otelin bahçesinde vakit geçirdik. Giresun'dan arkadaşım Onur Öztürk ziyaretimize geldi. Çıkıp hepbirlikte Ordu sahilde bir tur atıp geri döndük. Geç saatte Onur'u yolcu edip odalarımıza çekildik.
    Ertesi sabah...
    Bugün Uzungöl'e doğru gideceğiz. Gece kalacağımız yer Sultan Murat Yaylası.
    Uzunca bir anlatım oldu. Niye ? Kahrolası fotograf makinası bazı fotografları yemiş. Kısaca Yoan Burnu'ndan ertesi gün yola çıkışımıza kadar fotograf yok.

    Yoldayız. Güzel bir lokanta bulduk kendimize.







    Yemekten sonra motosikletlerimize yöneldik. Buralar çok sıcak. Kendimizi bir an önce yaylaya atmaya çalışıyoruz.



    Yolda bir mola daha.



    Devam...



    Arkadaşların bir kısmı Uzungöl'e doğru gittiler. Bir grup olarak bizler ise Sultan Murat Yaylası'na yollandık.
    Bu duruşun mola ile ilgisi yok. Zira,



    Daracık yayla yolu iki araç yanyana gelince tıkanıyor. Hele ki bu araçlardan biri yüklü bir kamyon ise.



    Sultan Murat Yaylası'ndayız. Burası muhteşem güzel bir yer.



    Huzur veriyor insana.



    Manzaraya söyleyecek söz yok. Rakım 2000



    Ahmet Dayı'nın önce torunları için yapmayı düşündüğü, sonra turizme kazandırdığı bungalovlar. Sadece 8 adet. Herbirinde üç kişi kalabiliyor.







    Odaların görüntüsü. İki yatak aşağıda,



    Odalarda lavabo, tuvalet mevcut.



    Çatıya konulmuş üçüncü yatak için biraz cambazlık yapmak gerekiyor.



    Yemek salonu.



    Ahmet Dayı torunlarından birini aşağı gönderip istediğimiz etleri aldırdı. Şimdi mangal zamanı.





    Dışarısı oldukça serin. İdare binasında yanan odun sobası insanı kendine çekiyor.



    Yemek hazııır...



    Keyifli bir akşam yemeği yiyoruz.





    Gecenin ilerleyen saatlerinde gün içinde çekilen videoların değerlendirmesini yapıyoruz.



    -İyi geceler Ateş'im.



    -Sana da iyi geceler Efe efendi.



    Çetin'den 6. gün değerlendirmesi...

    6.gün: Ordu-Çaykara-Sultan Murat
    “Çıkarım” diyerek atladı Rıza Kaptan; “ben çıkarım”. Kısa bir iddialaşmadan sonra, bir çocuk heyecanıyla kayalara doğru koşmaya başladı. Çıktı, çıktı, çıktı… Bir de baktı ki, 1 metre yüksekliğindeki kayaya tırmanmış; diğerine ise boyu yetmiyor. Kıvırdı, kıvırdı, kıvırdı.

    Açıkçası Uzungöl’de Arapları gördükten sonra, kaçışımız muhteşemdi. Moralimizde bozulmadı değil. O hırsla Çaykara sapağından ayrılıp tırmanmaya başladık. Bazen bir aracın geçemeyeceği kadar daracık yollar, firketeler. Yükseltilçe anlatılamayacak kadar güzel bir manzara; durup durup bakmak istediğimiz. 2000 metreler ve Ahmet Amca’nın bungalowları. Yayla girişinde birkaç turdan sonra bulduk girişi, hemen öncemizde de Uzungöl’e uğramayan gençler Ateş, Sıtkı, Nuri henüz gelmişlerdi.
    Ahmet amcanın demlediği çayları yudumlarken, hikayesini de dinledik. 70 yaşında, çakı gibi bir Karadenizli; çocuklarını yetiştirmiş; torunlarıyla meşgul şimdilerde. Burayı da önce kız torunlarınan biri için yapmış. Akşam hazırlığı için torunlarından birini gönderdi aşağıdaki köye; et alındı.

    Bu yaylaların uykususuna doyum olmaz. Erkenden uyanıp Tümer, Rıza ve ben Sultan Murat’ın en tepelerine gittik motorla. Bulut seviyesinin üstü. Bir video varki, o koca çimenlik arazide, bir işret direğine takılamayan motorla ilgili. Sormayın lütfen kim kullanıyordu diye; artık hikayeyi okuyan birisi olarak tahmin edin canım.''

    Ertesi sabah...
    Şahane bir uyku sonrası mis gibi bir sabaha ''günaydın'' diyoruz.



    Günaydınlaaar...











    Çetin, Tümer ve Kaptan erken kalkıp bulutların üzerine kanat çırpmışlar.





    Ve Ahmet Dayı kahvaltımız için evinde hazırladığı Kuymak'ımızı getiriyor.



    Kahvaltımız hazırlanırken soğuk geçen geceden sonra güneşlenmeyi tercih ediyoruz.



    Diğer Kuymak ta geldi. Haydiin içeri.





    Off...Enfes olmuş.







    Kahvaltı sonrası tekrar güneşlenmeye çıkıyoruz. (İyi üşümüşüz gece)



    Bu arada motosikletlerimizi hazırladık.





    İlgilenen olursa diye...



    Ooooh...Suyundan da koy. İyice serildik.



    Son çaylarımız da geldi.





    Ayrılma vakti.



    At biiin...



    Bu güzel yayladan aşağılara doğru süzülmeye başladık.



    Ne güzel yerler...





    Arkadaşlarım...
    1200 GSA ile Ateş,



    1200 Süper Tenere ile Tümer Gündem,



    CBF 1000 ile Mehmet Çulcu,



    Süper Tenere ile Rıza Arslan, (Kaptan)



    1200 GSA ile Cemal Çetin Yıldırım,



    1200 GS ile Uğur Altunlu,



    İntegra 750 ile Mehmet Muzaffer Okay,



    1200 GS ile Nuri Karakuş,



    Ve CBF 1000 ile bendeniz Sıtkı Güven...



    Şimdiki hedefimiz Ayder Yaylası.



    Ama önce Fırtına Vadisi'nde yer alan Zilkale'yi ziyaret edeceğiz.





    Zilkale öncesi bir yerleşim birimindeyiz. Oldukça güzel.





    Eski bir yerleşim yeri.



    Fırtına Deresi



    Ve çok güzel bir tesadüf. Antalya'dan arkadaşım (ilk kez yüzyüze karşılaşıyoruz) Onur Kuru ve ailesiyle buralarda karşılaşıp tanışıyoruz.



    Bizimkiler balkon muhabbetinde.





    İnsan bu güzellikler karşısında ne diyeceğini bilemiyor.







    Zilkale'ye doğru devam edeceğiz. Giderayak Onur'lara gelen muhlamanın tadına bakıyorum.



    Yoldan manzaralar. (Ototstop çekmiyor, bizi selamlıyor)

    ESGEL, Survivalsyk, babaduru ve 3 diğerleri bunu beğendiler..

  7. #7
    Guven - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    06 Eylül 2005
    Şehir
    HATAY-ANTAKYA
    Motosikleti
    Crf 250 L














    Ve Zilkale





    Kayaların üzerine inşa edilmiş bir kale. 600 yıldır ayakta.







    Canımız mısır ve patates çekti.







    Yumulun...



    Otururken, şansımıza tulum çalan bir arkadaş geldi.



    Etrafına yavaş yavaş insanlar toplanmaya başladı.



    Derken toplananlar horon tepmeye başladılar.



    Biz de kendimiz için bişeyler çaldırıp hatıra fotografı çekiliyoruz.





    Bu da tulumcu arkadaşa benden kıyak olsun.



    Zilkale sonrası Ayder yoluna iniyoruz.





    Çulcu'dan levha hatırası.



    Herkes geldikten sonra,



    Bir çırpıda Ayder'e tırmanıyoruz. Kalacağımız oteldeyiz.





    Ayder doğa harikası bir yer. Lakin çok kalabalık.



    Yine de güzellikleri doyasıya yaşamak mümkün.







    Odalarımıza çıkıp iniyoruz hemen. Boşa geçireceğimiz zamanımız yok.
    Bu gece son gecemiz.













    Bir güzel tesadüf te burada yaşıyoruz. Sevgili arkadaşımız Mersin'den Bora Konuk Ayder'de karşımıza çıkıyor. Ankara'dan bir arkadaşıyla yaylaları gezmek üzere yola çıkmışlar.



    Ayaküstü güzel bir sohbetten sonra,



    Arkadaşlarımızı yolcu ediyoruz.



    Eşsiz görüntülerle Ayder'e devam









    Selam millet...





    Kaptan geri viteste. Daha kolay çıkılıyormuş.



    Ayder'e çadır kurmak ta mümkün.



    Ve bu seneki 08.08 İ.H yemeğimiz...



    Yemeğimizi muhteşem bir ortamda yiyoruz.





    Her yılımızı böylesine keyifle kutlamayı diliyoruz.



    Yine sis bastı.



    Hadi bakalım, yağmur da başladı.



    Evet, geç oldu. Usul usul kalkıp, çisil çisil yağan yağmurda otelimize doğru yollanıyoruz.



    Islanmak güzeldir.



    Of huleyn...Şurada birkaç gün kalamaz mıydık ?





    Oteldeyiz.



    Her akşam yaptığımız gibi videolarımızı izliyoruz.



    Sabah motosikletleriyle görüntülediğim arkadaşlarımı şimdi portre görüntülüyorum.

    Uğur,



    Nuri,



    Tümer,



    Ateş,



    Çetin,



    Okay,



    Çulcu,



    Kaptan,



    Ve bendeniz Güven



    Ayder'de gece...











    Ve biz de gecenin ilerleyen saatlerinde güne nokta koyuyoruz...



    Çetin'in son güne dair yorumu...



    7.gün: Sultan Murat-Zil Kalesi-Ayder

    ''Songün çabuk geldi.
    Tek içkili restoranı bulmak sorun olmasa da, Ayder’in en yukarısına tırmanmak zorunda kaldık.
    Gece dönüşte klasik sis. Keyif, hüzün birarada.
    Ayrılık vakti yaklaşıyor….

    Ve sabah…
    Ayrılma vakti.
    Dostlar hoşçakalın.
    Yüreğinizde bir dahaki sefere kadar
    Hep çiçekler açsın….''

    Gece bir ara kalktım. Sis yoğunlaşmış. İki kare fotograf alıp uykuya devam ettim.





    Arkadaşlarımızla birlikte güne ''günaydın'' dediğimiz son sabah...
    Motosikletlerimizi hazırlıyoruz.





    İşini bitiren kahvaltı masasına geçiyor.







    Son hazırlıklar,



    Ve ortalığa çöken hüzün havası.





    Son kontroller,



    Hatıra fotomuz...



    Ve işte vedalaşma faslı.
    Üzülmemek elde değil. Lakin her ayrılış, bir sonraki buluşma için bir başlangıç diyorum ben.





    Bükme boynunu Nuri'm. Tekrarı var bunun.

    10 gün süren ve bunun 7 gününü hepbirlikte dolu dolu yaşayan, İstanbul, İzmir, Adana ve Hatay'dan 9 arkadaştık. Bu 7 günde bir an bile keyif katsayımız düşmedi. Hep güldük.
    Böylesine güzel bir organizasyonu yaşamamıza vesile olan değerli arkadaşlarım Cemal Çetin Yıldırım'a, Ateş'e, Rıza Arslan'a, Nuri Karakuş'a, Tümer Gündem'e, Mehmet Çulcu'ya, Uğur Altunlu'ya ve Mehmet Okay'a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
    Siz hep var olun, e mi !



    Ayder'e dair son foto..



    Hepbirlikte yola koyuluyoruz.









    Burada yollarımız ayrılıyor.





    Az aşağıda yakıt ikmali için duruyoruz. Bundan sonra 4 motosikletiz.
    Dönüş yolunda bugünkü hedefimiz Erzurum, Bingöl üzerinden Elazığ.



    Görüntü alarak ilerliyoruz.





    Güzel manzaralar eşliğinde dağlara saracağız. Doğu Anadolu'ya doğru gidiyoruz ama buralarda henüz Karadeniz'in etkisi var.









    Yukarılar sisli.







    Aşağıdan gördüğümüz sisli bölgeye ulaştık.



    Ovit'teyiz.



    Ve etraf kıraç görüntüyü almaya başladı.



    Geçitler, vadiler...Bu yolu ilk kez kullanıyorum. Oldukça güzel. Daha doğrusu bitmek bilmeyen yol yapım çalışmaları bittiğinde güzel olacak.





    Erzurum'a az bir yolumuz kaldı. Su ve çay molası verdik.



    Mola sonrası devam.







    Ağzıaçık Geçidi. 2248 mt. Buralarda 2000'in altında geçit yok herhalde.



    Dallıkavak Geçidi. 2349 mt.



    Okay'ım keyifli bir müzik dinliyor anlaşılan.









    Hadi biraz da totolar serinlesin, dizler açılsın.

    muka52, ESGEL, Survivalsyk ve 7 diğerleri bunu beğendiler..

  8. #8
    Sadık1453 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    09 Mayıs 2007
    Şehir
    İstanbul
    Yine güzel bir gezi ve güzel rapor.

    Gezen ayaklarınıza yazan ellerinize sağlık.


    "KAZASIZ SÜRÜŞLER"

  9. #9
    Guven - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    06 Eylül 2005
    Şehir
    HATAY-ANTAKYA
    Motosikleti
    Crf 250 L
    Kim diyo İntegra scooter diye ?





    Yollar genelde kötü.











    Erzurum'dayız.
    Erzurum deyince akla Cağ Kebabı geliyor. İlk işimiz güzel bir mekan bulmak oldu.







    Kebaplarımız gelmeye başladı.



    Gerçekten 10 numara...



    İçeriyi de merak ediyoruz.



    Ellerine sağlık ustam.



    Yemek sonrası,



    Bi de kadayıf dolması götürdük. (Sonra da ''şekerim niye yükseldi''...)



    Kalkıyoruz. Motosiklet hayranı minik, annesiyle birlikte bilgi alıyor.



    İstikametimiz Çad üzerinden Karlıova ve Bingöl. Zorlu bir coğrafyadan geçeceğiz.



    Çirişli Geçidi 2390 mt.



    Karlıova dolayları.





    Ve Bingöl.





    Susuzluk giderirken biraz da dinleniyoruz.





    Elazığ'a yaklaşırken güneşi batırdık.
    Gölün görünümü çok güzel. Dayanamayıp durdum ve görüntüledim.



    Göl kenarında Eda ve ailesi bizleri karşıladı ve direk Harput'a çıktık.





    Hünkar Konağı'na geçiyoruz.





    Harput Kalesi.



    Elazığ



    Harput'tan bir köşe.



    Ve soframız.



    Yemekler enfes.





    Değişik etlerden oluşturulmuş tava oldukça başarılıydı.





    -Olmaz Çulcu, hepsi sana olmaz.



    Eda'cık, bu güzel sofra için sana, eniştene ve ablalarına ne kadar teşekkür etsek az. Çok zahmet verdik.







    Yemekten sonra kahve için Şark Köşesi'ne geçiyoruz.
    Çulcu manyetolu telefonla evi arıyor.



    Komutanım, herşey için çok teşekkürler.



    Otantik bir oda oluşturulmuş.













    Bu otantik odada koyu bir sohbetin içinde buluyoruz kendimizi.



    Ve kahvelerimiz geliyor.
    Eda kendi elleriyle servisimizi yaptı.



    Gecenin sonunda hatıra fotomuzu unutmuyoruz.



    Çıktık. Otelimizin yolunu tutacağız.
    Öncesinde motosikletlerimizle verilen pozları alıyoruz.







    Eda'cım, tekrar teşekkürler.



    Ertesi sabah...
    Bugün tamı tamına 10,5 gün süren gezimize nokta koyacağız. Günlerden Pazar. Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Ve biz oylarımızı kullanacağız. Zaten bu yüzden Rize sonrası programımızda olan Kars'ı iptal ettik. (Özür dileriz Aytaç)
    Oteldeyiz. Kahvaltı sonrası çıkacağız.









    Kahvaltımız güzeldi. Üstelik erken çıkacağımızı söylediğimiz için otel çalışanları kahvaltıyı herzamankinden biraz daha erken hazırladılar.



    Otelin garajındayız.



    Hızlıca hazırlanıp yola koyuluyoruz.













    Yolculuğumuz keyifli geçiyor. Tam planladığımız gibi.
    Malatya sonrası K.Maraş sınırlarına yaklaştık.



    Bu istasyonda gırgır şamata biraz fazla oturduk.



    Çay isteği gelince yol kenarında bulduğum bir açık hava çaycısına bodoslama dalıyorum.



    Salaş görünüyor di mi ? Enfes çayı vardı.







    Çaycı kardeşimiz bu bağın sahibi. (Kendisi söyledi)



    Bizim için dalından güzel bir salkım kesti ve bize ikram etti.



    Keyifli bir bahçe.



    Çulcu belediyeci. 10 gündür görevinden ayrı. Özlemiş olmalı.





    Yakıt için bir kez daha duruyoruz. Az ileride Adana'ya gidecek olan Mehmet Çulcu ile ayrılacağız. Burada öpüşüp koklaşıyor, vedalaşıyoruz.



    Nurdağı-Adana ayrımında Çulcu ile ayrılıyoruz.



    Biz ise İslahiye üzerinden 150 km.lik bir sürüşle Topboğazı'na ulaşıyoruz. Oy kullanımı için henüz 2 saatimiz, önümüzde 30 km. yolumuz var.
    Durulur mu ? Durulur anasını satiim. Acıktık zaten.



    Gözlemeler,



    Balıklar...
    Kendimize mini bir ziyafet çektik.



    Vedalaşma sırası bizde.



    Ve Antakya girişi.



    İşte böyle...
    Dediğimiz gibi, 10,5 gün ve 3.000 km...(Az km. çok yer görme.)
    Akıllardan çıkmayacak güzellikte bir geziye imza attık.
    En yakın zamanda tekrarını dileyerek Efe'yi, bir sonraki geziye kadar garajına bırakıyorum.



    Son olarak ''gezi boyunca çektiğim videolardan bir derleme'' diyerek noktayı koyuyorum.

    http://www.youtube.com/watch?v=2msQZq6ADqk

    Sevgiyle...
    TAYFUNBORA, vejihi, muka52 ve 6 diğerleri bunu beğendiler..

  10. #10
    TAYFUNBORA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Nisan 2011
    Şehir
    Samanyolu Galaksisi
    Motosikleti
    Ktm 690 Sm
    Guven abi tika basa doydum diyebirimBol ve ve bi o kadar cok anlatim.Dolu dolu bir gezi ve guzel insanlar.Cok tesekkurler

  11. #11
    Guven - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    06 Eylül 2005
    Şehir
    HATAY-ANTAKYA
    Motosikleti
    Crf 250 L
    Alıntı TAYFUNBORA adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Guven abi tika basa doydum diyebirimBol ve ve bi o kadar cok anlatim.Dolu dolu bir gezi ve guzel insanlar.Cok tesekkurler
    Güzel yorumuna ben teşekkür ederim Tayfun'cum.
    TAYFUNBORA bunu beğendi.
    EN YAKIN YOL,BİLDİĞİN YOLDUR.

  12. #12
    beko12345 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    17 Haziran 2012
    Şehir
    Bursa / Nilüfer
    Motosikleti
    Suzuki Dl 650 V-Strom K8 , Kuba blackcat
    Ellerinize sağlık.
    Gezmiş kadar oldum.

  13. #13
    Guven - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    06 Eylül 2005
    Şehir
    HATAY-ANTAKYA
    Motosikleti
    Crf 250 L
    Alıntı Sadık1453 adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Yine güzel bir gezi ve güzel rapor.

    Gezen ayaklarınıza yazan ellerinize sağlık.


    "KAZASIZ SÜRÜŞLER"
    Çok teşekkürler Sadık.

    ---------- Mesajlar birleştirildi - 12:59 ---------- bir önceki mesaj zamanı 12:54 ----------

    Alıntı beko12345 adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Ellerinize sağlık.
    Gezmiş kadar oldum.
    Teşekkürler.
    EN YAKIN YOL,BİLDİĞİN YOLDUR.

  14. #14

    Üyelik
    15 Aralık 2010
    Harika anlatim enfes gezi hersey on numara alla bozmasin

  15. #15
    Guven - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    06 Eylül 2005
    Şehir
    HATAY-ANTAKYA
    Motosikleti
    Crf 250 L
    Alıntı umuttuna adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Harika anlatim enfes gezi hersey on numara alla bozmasin
    Amin sevgili Umut.
    Çok teşekkürler.

  16. #16
    Adventure58 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    21 Temmuz 2014
    Şehir
    Zeytinburnu
    Motosikleti
    haojue 135S
    Hayran kaldım Çok güzel Emeğinize sağlık hepinizin. DAha iyileri nasip olur inşallah.
    Kontrol edemediğin güç,güç değildir. ...Ya ALLAH Ya MUHAMMET Ya ALİ... Engin TEPE Yaş:26 Sivas/Hafik

  17. #17
    ESGEL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    08 Ağustos 2014
    Şehir
    Eskişehir
    Motosikleti
    benim yok oğlumun ki Jinlun 250S
    Tek kelimeyle muhteşem bir gezi olmuş,sayenizde bizde gezmiş olduk, yolunuzda bahtınızda hep açık olsun inşallah....

  18. #18
    Survivalsyk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    06 Temmuz 2014
    Merhabalar
    Yüreğinize sağlık.Teşekkürler.
    Bilg.
    Sayg.

  19. #19

    Üyelik
    13 Ağustos 2014
    Şehir
    Ankara
    harika gerçekten. yollarınız açık olsun.

  20. #20
    hercul3367 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Ekim 2008
    Şehir
    mersin/bozyazı
    Motosikleti
    yamaha xt660r innova 125
    sıtkı abi bunca dostu bir arada görmek güzel oldu doğrusu.
    fotolardan her zamanki muhabbet ortamını yaşadığınız belli.
    allah neşenizi daim etsin.


    REKLAM ALANI
1. sayfa 123 SonuncuSonuncu

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)