Yazmayacaktım ama tutamadım kendimi. Az sonra anlatacaklarımdan Antalya'lı dostlar alınmasın, sözüm meclisten dışarı, sadece yaşanan gerçeklerle ilgilidir.
Bir vesile ile kardeşimle birlikte Antalya'ya motorlarla gittik. Bende BMW 1200GS Adventure, kardeşimde ise BMW K1200S var bu arada, bilgi olsun diye ekleyeyim. Hani öyle ufak tefekten aletler değiller. Şimdi geleceğim sebebine neden motorların büyüklüğünü gündeme getirdiğime.
Kavşağa gelmişiz, kırmızı ışıkta duruyoruz, arkadan son sürat gelen arabalar sağımızdan solumuzdan ve hatta bazıları korna çalarak "ne duruyorsun kardeşim" bakışı atarak aynalarımızı yalayarak geçiyorlar. Geçsek bi türlü, geçmesek bi türlü. Panik içinde birbirimize bakıyoruz... neyse yeşil yanıyor, ufff, hadi ilerleyelim deyip devam ediyoruz. Bu sefer de kavşağın sağından solundan gelen arabalar üzerimize çıkarak geçiyorlar etrafımızdan. Uzatmayayım, atlatıyoruz bu badireyi, gazı vermiş gidiyoruz tıngır mıngır. O sırada sağdan bir araba yola çıkacak, bir hamle yapıyor çıkacak gibi, çıkmıyor, aha diyoruz tamam gördü bizi, yol verecek. Yooo, eleman tam önüne geldiğimizde biz hiç yokmuşuz gibi aniden yola fırlıyor, hop çüş falan derken zor kurtarıyoruz paçayı. Abiyi yakalıyoruz ilerde, korna, küfür, hop n'apıyosun sen falan... hiiiç oralı değil baba, yola devam gidiyor. Hele ki arabaların arasından geçmeye kalkma, anında pastırmalı tost oluverirsin walla, hiç affı yok kimsenin. Adeta orada değilmişsin gibi üzerinde geliyor cihan alem.
Antalya merkez'de yaklaşık 40dk. bu şekilde stres içinde geçti. 40dk.'da en az 5-6 ciddi kaza riski atlattık. Ne olduğumuzu anlamadık, serseme döndük. Motorun üstadı olsanız yapacak bişey yok çünkü herkes delirmiş. Olay bitmiş.
Antalya'dan çıkıyoruz, Kemer istikametine gidiyoruz. 1-2 tünel var bu yolda, oralılar bilir. Neyse, ilerliyoruz, tünele giriyorum, bir bakıyorum motorum ışıl ışıl... o da ne, 5cm. arkamda devasa bir 07 plaka kamyon ense traşımı inceliyor. Önümde araba, gazlasam gazlayamıyorum. Kazara azıcık yavaşlasam, tarla böceği gibi yapışacağız kamyonun silecek lastiğine. Sonunda dayanamıyorum, elimle "geri git" anlamında bir hareket yapıyorum abimize. Neyse mesafeyi açıyor biraz, 1m. falan oluyor, rahatlıyoruz. Sonra bir topuk, 3-4 ara gaz, vın uçar gidersin.
Otelimize geri döndüğümüzde ikimiz de sinir harbi içindeydik. Ben hayatımda böyle bir düzen ve trafik akışı görmedim. Canım İstanbul'umun gözünün çapağını yiyeyim. Paris gibi burası yemin ederim.
Daha hikaye çok ama uzatmanın alemi yok. Şimdi tüm Antalya'lı motosiklet sürücülerine sesleniyorum. Eğer bu ortamda kaza yapmadan motorunuzu kullanabiliyorsanız, hepiniz bence birer motor üstadısınız. Sizleri gönülden tebrik ederim.
Sevgi ve saygılarımla.