can dündar dan....
Geçenlerde bir sohbette laf yoldan, yolculuktan açılınca 40'larının
>başında bir dostum 50. yaşgünü için yaptığı plandan söz etti:
>
>Yarım asrı devirdiği gün, küçük kızı da üniversiteyi bitirmiş
>olacaktı. İşte o gün üç arkadaşıyla birlikte bir tekneye atlayacak,
>rüzgârın peşi sıra yelken açacaktı.
>
>Tam bir yıl...
>
>Çoğunlukla başkaları için yaşanmış yarım asrın sonunda bir yıllık bir mola..
>
>
>Onun bu Koç'vari düşünü tartışırken, yine 40'larının başında bir anne,
>"Benim de motosikletle Ortadoğu turu projem var" dedi. O da oğlunu ve
>eşini bir süre bırakıp bir motorun selesinde hayatını yaşayacaktı.
>
>Ama sofradan gelen bir soru, hayali böldü:
>
>"Bavulunu nereye koyacaksın?"
>
>Doğrusu can yakıcı bir soruydu.
>
>Öyle ya, ömrüyle birlikte bavulu da doluyordu insanın; konfor ihtiyacı
>da yaşıyla beraber büyüyordu.
>
>Motor terkisinde özel şampuana, cilt kremine, makyaj malzemesine yer
>olmuyordu.
>
>Everest'in yayınladığı Che Guevara'nın "Motosiklet Günlükleri"nden söz
>etmenin tam sırasıydı.
>
>
>* * *
>Latin devriminin yakışıklısı, 23 yaşındayken yakın bir arkadaşıyla
>birlikte, motorla Güney Amerika'yı boydan boya katetmeyi kafasına
>koymuştu.
>
>O yaşlarda tıp fakültesini bitirmek üzereydi. Giderken okulunu,
>istikbâlini, ailesini ve ilk aşkını ardında bırakmıştı.
>
>Bir gün babasına "Ben Venezuela'ya gidiyorum. Bir yıl orada kalacağım"
>demişti.
>
>Babası şaşkınlık içinde "Kız arkadaşın ne olacak" diye sordu;
>
>"Beni seviyorsa bekler" dedi Che...
>
>Sevgilisine veda armağanı olarak bir köpek götürdü, adı "Geri-dön"dü.
>
>Günlüğüne o anki duygularını bir Latin şairiyle yazdı:
>
>"Kalbim o dilberle sokak arasında / salınıyordu bir sarkaç misali..."
>
>Günlük, sonrasını şöyle yazıyor:
>
>"Ağzımda veda etmenin yarı acı, yarı tatlı tadıyla, kendimi daha
>ilginç şeyler yaşayacağıma dair hayaller kurduğum yeni diyarlara
>kalkan serüven rüzgârlarına teslim ettim".
>
>
>* * *
>Nasıl da her şeye boş vermeye çağıran bir haytalığı, bir
>vurdumduymazlığı, bir bencilliği var yolculuk fikrinin...
>
>Bir kez yollara düşmeyegör, derhal bir yaşam biçimine dönüşür.
>
>Teker döndü mü artık "Geri-dön"üp yerleşmek, uzlaşmaktır.
>
>"Motosiklet Günlükleri"ni okuduktan sonra bu yolculuğun sonuçta
>Ernesto'nun hayatına malolduğunu anladım.
>
>Çünkü "seyahat" virüsü girmişti bir kez kanına...
>
>Fidel'le tanışıp Küba devriminin hizmetine girdikten sonra da
>yolculuğunu dağlarda gerilla olarak sürdürmüştü.
>
>Devrimi kazanıp da sıra koltuğa oturmaya gelince de yerleşmeyi
>reddetmiş, göçmen damarına yüklenmişti.
>
>Onun ütopyası, koltuğa oturmak değil, koltuksuz bir dünya yaratmaktı çünkü..
>
>
>Kişiliğini bir motor selesinde şekillendirmiş olanlar için koltuk
>eksiklik değil, fazlalıktı.
>
>Ayrılıp yeniden dağlara dönmek istediğini söyledi Fidel'e...
>
>Fidel kaldı ve devlet adamı oldu.
>
>O gitti, öldürüldü ve efsane oldu.
>
>
>* * *
>Bugün ölümünden 38 yıl sonra hâlâ bütün dünyada devrimin simgesi
>olarak selamlanıyor, adına şarkılar yakılıyor, resimleri tişörtleri
>süslüyorsa bu, biraz da onun "medeniyet zincirlerini parçalayan göçmen
>ruhu"nun eseridir.
>
>İşin sırrı, geçmişi ve gelecek hayallerini bir anda sıfırlayabilip bir
>motosikletin selesinde bir dostun beline sarılıp açılabilmektedir.
>
>Koltuğa yerleşmeden, 50 yaş beklemeden, bavul iteklemeden...
>
>Önünü ardını bilmeden, motoru hesapsız bir yarına doğru
>sürebilmektedir belki de mutluluğun sırrı...
CAN DÜNDAR