"Onca belgesel, film falan izletmeme rağmen ikna olmayan eşimin sonunda 15 temmuz gecesi ambulansların gelemediği köprüden ve başka yerlerden yaralılar taşıyan motosikletleri görünce ikna olmuştu.

Evet, artık benim de bir motosikletim olmuştu.

İşe onunla gidip geliyor,trafik çilesi çekmiyor, kaskın vizörünü açıp avazım çıktığı kadar bağırmanın, soğuk esen rüzgardan nefesim kesilirken bile mutlu olmanın hazzını yaşıyordum.

Orman içinden geçerken çam ağaçlarının kokusunu, sahil den geçerken denizin tuzunu, sokak arasından geçerken köpeğin korkusunu yaşamak, kuşlar gibi özgür hissettiriyor insana kendini. Tabii trafikte can yerine konulmayışımız cabası ama yine de insan en yoğun saatte bile beş dakikada geçebilince köprüyü (üstelik ayıya dayı demeden) bu sevdadan vazgeçemiyor. Allah diye bir kere kandırılınca ağrına gidiyor ya işte, şimdi kim bilir hangi kanal yedi hakkımızı, kim üzerimize sürdü arabasını diye düşünmeden sadece ulaşım aracı olarak değil, bir terapi olarak kullanıyoruz motosikleti."

İzdiham Dergisinin, 33 üncü sayısında, (Şubat-Mart 2018)Selman URLUCA tarafından kaleme alınan yazının giriş bölümünde Sıradışı Gezginler belgeseli, iş yeri servisi eziyeti, Kenan Sofuoğlu, bir filmde yer alan motosiklet sahnelesi, motosiklet almak için ailenin ikna edilmesi konusu gibi konular yüzeysel olarak ele alınmış.

Yazı şu not ile son buluyor: "Babasına araba aldırmak isteyenler ya da araba almaya parası yetmeyip ailesinden destek isteyenler için kesin tutacak yöntemi açıklışorum. Eve gidin ve onlara şu müjdeyi verin; ben motosiklet almaya karar verdim. Gerisi Çorap söküğü gibi gelecektir. "

Onur'un notu: Ben de motosiklet almak için babamdan kredi kartı isteyince, babam bana spor araba vaat etmişti. Tercihim ise Cbf 150 olmuştu. Sonrasında yaşadığım duygular yazıda vurgulananlar ile örtüştüğü için paylaşmak istedim.