- Katılım
- 4 Kas 2009
- Mesajlar
- 11
- Konu Yazar
- #1
Türkiyenin, motosiklet kullanımında son sıralarda olduğu söylenir genellikle. Oysa geniş bir coğrafyaya yayılan Orta Asya ülkelerinde, Asyanın aksine hemen hiç kullanılmaz motosiklet. Bizim Konya şehrimiz gibi dümdüz bir ovada kurulu olan ve çok geniş caddelere sahip olan Taşkentte herhangi bir motosiklet görme şansınız İstanbulda fayton görme şansınıza eşittir. Yüzölçümü olarak Türkiyeden çok daha büyük alana sahip Kazakistanda halkın alım gücü çok yüksek olmasına ve her türlü lüks otomobil satılmasına rağmen ne doğru dürüst bir motosiklet mağazası ne de motosiklet sürücüsü görebilirsiniz. (belki, binde bir) Çinin sınır komşusu olduğunu ve bu ülkeden kolaylıkla her türlü motosiklet getirme imkanı olduğunu da dikkate alırsanız bu durumun sosyo kültürel sebeplerden kaynaklandığını düşünebilirsiniz. Kırgızistanda da durum farklı değildir. Orta Asya halklarının hemen hepsi ataerkil bir aile yapısına sahiptirler. Anne baba, çocuklarını riske atmamak adına motosiklet merakını engellemekte, çocuklar da birbirlerinde göremedikleri bu eğlence ve ulaşım aracına merak, sevgi duyamadan, ilgilerini otomobile yönlendirme durumunda kalmaktadırlar. Söz konusu ülkelerde motosikletin hemen hiç kullanılmama sebebi, benim şahsi kanaatime göre bu nedenden dolayıdır.
Oysa Avrupada her türlü motosiklet günlük hayatın bir parçası. 60 yaşın üzerinde takım elbiseli beyefendileri, etek ceketleriyle iş kadınlarını scooterların üstünde her zaman görebilirsiniz. Hatta oralarda, bizde pek önemsenmeyen Yamaha 125 ya da benzerleri gibi küçük hacimli commuter sınıfındaki motosikletler de saygı, sevgi görür, eski modellerinin bile hareketli bir piyasası vardır. Motosikletle onbinlerce kilometre yapılır, arızaları tamir edilir, yine kullanılır. Herkesin bir tarzı vardır, küçük motosikletten hoşlanan küçük motosiklet kullanır, büyük motordan hoşlanan büyük. İnsanlar kendilerini bilirler, kendileri için motosiklet kullanırlar. Oralarda kompleksler aşılmıştır. Metro istasyonlarının etrafı motosikletlerle doludur, oralarda çocuklar önce motosiklet kullanmayı öğrenirler, sonra araba. Dolayısıyla araç sürücüleri de saygılıdırlar motosiklet sürücüsüne, motosiklet kullanmanın risklerini bilirler, yol verirler, öncelik tanırlar. Gençler, Hollandada, Almanyada, İtalyada, İspanyada, Fransada kaliteli pistlerde mütevazi bütçelerle tecrübelerini arttırma imkanı bulurlar.
Bizim ülkemizde motosiklet satışları artıyor, genç nüfusumuz motosiklete artık eskisinden çok daha fazla ilgi gösteriyor, bunlar güzel şeyler, en azından Avrupa Birliğine girmek adına trafik kanunlarının iyileştirilmesi yönünde önemli adımlar da atılıyor. Ancak motosiklet ehliyeti edinme konusu maalesef henüz ciddiyetsizliğini koruyor. Kaliteli motosiklet eğitimi veren ve sayıları son derece az olan kursları bitirenler gerçekten iyi öğreniyorlar diyebiliriz. Ancak motosiklet ehliyeti sahipleri arasında kurs bitirenlerin sayısı kimbilir ne kadar azdır. Sonuç olarak motosiklet ehliyeti alabilmenin bir prestij unsuru olacağı günleri umutla bekliyoruz. Herşeyin ucuzladığı günümüzde bazı şeylere ulaşmak da biraz zor olsun lütfen. Özellikle insan hayatının söz konusu olduğu konularda.
Yeni yazılarda görüşmek dileğiyle
Suiza Karol
Oysa Avrupada her türlü motosiklet günlük hayatın bir parçası. 60 yaşın üzerinde takım elbiseli beyefendileri, etek ceketleriyle iş kadınlarını scooterların üstünde her zaman görebilirsiniz. Hatta oralarda, bizde pek önemsenmeyen Yamaha 125 ya da benzerleri gibi küçük hacimli commuter sınıfındaki motosikletler de saygı, sevgi görür, eski modellerinin bile hareketli bir piyasası vardır. Motosikletle onbinlerce kilometre yapılır, arızaları tamir edilir, yine kullanılır. Herkesin bir tarzı vardır, küçük motosikletten hoşlanan küçük motosiklet kullanır, büyük motordan hoşlanan büyük. İnsanlar kendilerini bilirler, kendileri için motosiklet kullanırlar. Oralarda kompleksler aşılmıştır. Metro istasyonlarının etrafı motosikletlerle doludur, oralarda çocuklar önce motosiklet kullanmayı öğrenirler, sonra araba. Dolayısıyla araç sürücüleri de saygılıdırlar motosiklet sürücüsüne, motosiklet kullanmanın risklerini bilirler, yol verirler, öncelik tanırlar. Gençler, Hollandada, Almanyada, İtalyada, İspanyada, Fransada kaliteli pistlerde mütevazi bütçelerle tecrübelerini arttırma imkanı bulurlar.
Bizim ülkemizde motosiklet satışları artıyor, genç nüfusumuz motosiklete artık eskisinden çok daha fazla ilgi gösteriyor, bunlar güzel şeyler, en azından Avrupa Birliğine girmek adına trafik kanunlarının iyileştirilmesi yönünde önemli adımlar da atılıyor. Ancak motosiklet ehliyeti edinme konusu maalesef henüz ciddiyetsizliğini koruyor. Kaliteli motosiklet eğitimi veren ve sayıları son derece az olan kursları bitirenler gerçekten iyi öğreniyorlar diyebiliriz. Ancak motosiklet ehliyeti sahipleri arasında kurs bitirenlerin sayısı kimbilir ne kadar azdır. Sonuç olarak motosiklet ehliyeti alabilmenin bir prestij unsuru olacağı günleri umutla bekliyoruz. Herşeyin ucuzladığı günümüzde bazı şeylere ulaşmak da biraz zor olsun lütfen. Özellikle insan hayatının söz konusu olduğu konularda.
Yeni yazılarda görüşmek dileğiyle
Suiza Karol