- Katılım
- 14 Haz 2006
- Mesajlar
- 8,147
- Konu Yazar
- #1
Bugün biraz nostalji yaptım. Bugüne kadar yazdığım yazılara baktım. Özellikle yeni başlayanlara hitaben pek çok şey yazdığımı gördüm. Gördüğüm kadarıyla yeni motosiklete başlayanlar arasında gerçekten bilinçli olarak bu işe gönül koyan, ciddi ciddi araştıran, mantıklı çözümler yaratan insanlar olduğunu görüyorum. Ancak uzun zamandan beri motosiklet kullanan kesim hala aynı tas aynı hamam.
Üstelik motosiklet gibi işin içinde biraz cambazlık gerektiren bir hobide pek çok yeni sürücü de örnek olarak genellikle en yakınını seçer. Eğer yanlış insanlarla birlikte bu hobiyi paylaşıyorsanız bir şekilde siz de yanlış yoldan yürümeye başlarsınız. Ta ki bir musibet yaşayana kadar. Bir kaza olur, bir yakınınızı kaybedersiniz ya da en basiti bir kazaya şahit olursunuz, o gün motosiklet size başka görünmeye başlar. Yıllardır hayalini kurduğunuz o makine birden öyle sevimsizleşir, öyle korkutucu bir şekilde görünür ki yoldaki diğer motosikletlere bile bakmak istemezsiniz.
Peki, neden böyle oluyor hiç düşündünüz mü? Motosiklet sürmek Türkiye’de zor bir iş, değil mi? Kimse bizi hesaba almıyor, bariyerler birçok motosikletçinin hayatını kaybetmesine sebep oluyor, yollar kötü falan filan. Bir dünya sebep var ortada. Evet, bunlar gerçekler. Belki de çok uzun bir zaman içinde bu zorluklar azalmayacak, belki hiçbir zaman medeni ülkelerdeki gibi rahat motosiklet kullanamayacağız. Bu olumsuz durumlar düzelse bile kazalar olmayacak mı? İnsanlar hayatlarını kaybetmeyecek mi peki? Ya da en medeni ülkelerde dahi olmuyor mu bu kazalar? Elbette oluyor, olacak ta. Peki asıl sorunun kaynağına gelelim. Motosiklet bir obje olarak tehlikeli değildir. Ayaklığını açmazsanız kendi kendine ayakta bile duramaz. Onun varı yoğu sürücüsüdür. Üstündeki sürücü ne yaparsa o sadece uygular. Bir makinedir sonuçta. Aklı, fikri falan yok onun. Eğer bu makine tehlikeliyse üstündekinin yarattığı bir tehlikedir. Eğer sürücü kendi kafasında bazı unsurları yerli yerine koyamıyorsa, o an asfaltın üstünde giderken ne yaptığını, neler olabileceğini kavramaktan uzak bir bilinç ile motosikletini sürüyorsa o insan tehlikelidir, tehlikededir.
YANSITMAYIN, YORUMLAYIN
Genelde deneyimli sürücülerde gördüğüm çok güçlü bir psikolojik mekanizma var ve bu mekanizma yüzünden hiçbir zaman motosiklet sürücüleri ileriye doğru bir adım atamıyor. Yansıtma mekanizması deniyor buna.
Yansıtma bir savunma mekanizması. Yaşamımızda olagelen her şeyi kendi zihnimizde değerlendirip sonuçlar ortaya koyarız. Ancak bu sonuçlar bizim istediğimiz gibi olmadığı zaman genellikle bu sonucun sebebini kendimizde değil farklı noktalarda ararız. Mesela içimiz sıkılıyordur, kimse bizi aramıyordur. Hemen kendi kendimize söyleniriz kimse beni aramıyor diye. Acaba sen kimseyi arıyor musun? Ya da beni hiç kimse sevmiyor diye geçer içimizden. Sen kimseyi gerçekten seviyor musun? Ne zaman gerçekten birini sevdiğini ona hissettirdin? Kendinize ne kadar sık hesap soruyorsunuz?
Yeni bu işlere başlarken bu mekanizmayı pek kullanmayız. Şüpheciyiz ya her şeyi irdeleriz, merak ederiz. Bir şeyler ters gidiyorsa sebebini anlamaya çalışırız. Ama zaman geçtikçe bu yansıtma mekanizmasını daha sık kullanmaya başlarız. Bir noktadan sonra herkes kötü, her şey kötü, bir tek bir doğru yapıyormuşuz gibi hissetmeye başlarız. Bariyerler katil, yollar Azrail, yoldaki diğer tüm sürücüler suikastçidir. Peki, acaba sen doğru düzgün motosiklet kullanabiliyor musun? Soruyor musun hiç kendine?
MOTOSİKLET SÜRMEK YA DA KULLANMAK
Motosiklet kullanmanın en kolay kısmı motosikleti fiziksel olarak sürmektir. Yani vitesi tak, debriyajı bırak, gazı ver, gidonu sağa sola it falan. Bunlar kolayca öğrenilebilir. Ama trafikte risk analizi yapmak, doğru zamanda doğru tepkileri vermek, o an motorun üstünde ne yapıyor olduğunu sürekli bilmek gibi zihinsel efor isteyen, gerçekten o an motosikletin üstünde düşünebilen bir sürücü olmak zordur. Zaman ister, tecrübe ister, sürekli kendi kendini tartabilen, yaptığı aksiyonların sorumluluğunu sürekli bilen bir insan olabilmek gerekir. Eğer hala sık sık "az önce az daha ölüyordum" ya da "uff ne kadar ucuz atlattım yahu" gibi anlar yaşıyorsanız siz motosiklet kullanmayı daha bilmiyorsunuz. Sadece sürüyorsunuz. Maymunu da az buçuk eğitseniz motosiklet sürebilir, ama kullanamaz.
ŞAKAYA GELMEZ
İşte motosikletin en büyük farkı burada ortaya çıkıyor. Motosikletin pek şakası yoktur. Ne kadar heyecan vericiyse, ne kadar insana yaşadığını hissettiriyorsa da sorumsuz bir hareketinizin karşılığını da o kadar ağır ödetir. Eskiden yazdığım bir paragraf var; "Motosiklet ciddi ve derin bir kullanma kültürü ile beraber gelir ve bu kültüre vakıf değilseniz tehlikelidir. (Bıçağı da kendinize saplarsanız öldürücüdür hesabı). Vakıf olmanın da tehlikeyi tamamen kaldıracağı kocaman bir palavradır. Ancak bu kültüre, bilince sahip olmak, motosiklet kullanmayı cazip kılacak ölçülerde tehlikeyi azaltır". Eğer biraz dahi olsa kendinizi ve sizi seven insanları düşünüyorsanız canınızın kıymetini bilecek şekilde motosikletinizi kullanın. Biliyorum gıcık olacaksınız ama bu işin en kestirme yolu da eğitim veren kurumlardan geçiyor.
Bir numaralı öneme sahip olan şey bizim sağlığımız. Ondan tek sorumlu da biziz. O zaman sağa sola saldırmadan önce gerçekten iyi bir motosiklet sürücüsü olalım, sonra bariyerlere, yollara ona buna bahane buluruz. Var olan durumu değerlendirirken önce sorunun kaynağına inelim. Külahı karşımıza alalım, bir oturalım. Bundan 4-5 yıl önce çoğu motosiklet sürücüsü kask bile takmıyordu. Şimdi biraz da olsa bunu aşmaya başladık. Ama bir sonraki aşama artık bilinçli olarak motosiklet "sürmek" olmalı.
Ayşe Şule BİLGİÇ
[email protected]
Rüzgarın Kızı - Ayşe Şule Bilgiç'in Yazıları Her Çarşamba Hürriyet Gazetesi Otoyaşam Ekinde Yayınlanır