Her pazar olduğu gibi bu pazar da gezelim dedik arkadaşımla. Rotamız İzmir Bahçelievlerden yola çıkıp Menderes üzerinden Gümüldür ve Efes'e gitmek, İşte Rotamız.
Bu da arkadaşın Keeway sl 150 'si
Yola çıkma hazırlıkları tamamlanıyor. Bi de saçlarımı kaskın içine sokabilsem.
Bu da dostum.
Bu da bendeniz
Gaziemir Tansaş'ı geçtikten sonra fırından bişeyler alıyoruz. Bişeyler dediğim her İzmirli gibi bizim de sabah menümüz boyoz ve yumurta.
Sıra onun karnını doldurmaya geldi. Pompacı birkaç denemeden sonra bizi kadraja alabiliyor. Diğer kareleri koymuyorum çünkü biz pek içinde değiliz
İlk durağımız Kolophon. Menderes'i geçtikten sonra Tahtalı barajına gelmeden kavşaktan sola Kuşadası tarafına doğru dönüyorsunuz. Tahtalı barajı yakınından geçip Değirmendere'ye dönmeniz lazım. Değirmendere girişinde Kolophon tabelası var. Ama daha sonra mutlaka birilerine sormanız gerekiyor. Yoksa bizim gibi kaybolursunuz. Bi kaç yol denedikten sonra kendimizi çıkmaz sokak olan Sadettin amcanın evinde bulduk. Amca dedik ' Buralarda Kolophon diye antik bi kent varmış, nerde olduğunu biliyor musun? Ah oğlum dedi Siz de hiç akıl yok mu! Nerden geliyonuz bakalım' dedi. Biz de mevzuyu anlattıktan sonra ' oturun bakem biraz çay için hele bi ondan sonra gidesiniz, zaten bişey yok görecek' dedi.
Bu arada motoru da biraz dinlendirmiş olduk
Saadettin amcanın da motoru varmış. Kaçlık bu falan diyip muhabbete başladı. 150'lik diyince şaşırdı baya. Koca şaseye 150'lik motor mu koymuşlar diye epey bi söylendi.
Neyse baktık Saadettin amca muhabbeti uzatıcak onu da kırmadan izin istedik görelim dedik şu Kolophon'u.
KOLOPHON
Değirmendere’nin doğusunda kurulmuş olan Kolophon,deniz kenarında kurulmayan tek İon yerleşimidir.
Kolophon 12 İyon şehrinden biridir. Güçlü bir donanmaya ve süvari birliğine sahip olmasına rağmen, bir çok savaştan zarar görmüş ve deniz korsanları zamanında bile Lidya, Pers ve Makedonya kuvvetleri tarafından yönetilmiştir.
Kolophon MÖ 302’de Lysimakhos tarafından yıkılınca, onun komşu şehri olan Notion önem kazanmıştır. Homer vatandaşlığını talep eden şehir Klaros Tapınağı’yla ve nasihat merkezi olmasıyla da ünlüdür.
Adını Kolophon Dağı’ndan alan kent büyük İon göçleri sırasında geniş ölçüde Girit-Miken etkisinde kalır.1886 yılında bulunan kent kalıntıları alanında,ilk kazı çalışması 1922 yılında yapılmıştır.
Aşağı şehir,güney tarafta buluna Akropol kenarında uzanmakta ve MÖ.4 yy. da yapılmış olan duvarlarla korunmaktadır.İlk kent Akropol’ün bulunduğu 800 metre yüksekliğindeki tepenin güney batısında yer alır.
Akropol’ün kuzey yamacında ovadan 195 metre yükseklikte bazı eski binaların izleri görünür. Bunlardan en iyi şekilde günümüze ulaşanı MÖ.IV.yüzyıla tarihlenen Stoa’dır. Stoa’nın yanında bir kaç ev bloku ortaa çıkarılmıştır. Daha batıda ise hamamların yer aldığı kalıntılar görülmektedir. Bunca açıklamdan sonra bişey göreceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Kazı yapılmadığı için ancak bi-iki duvar kalıntısı görüyorsunuz
Kolophondan beklediğimizi bulamayınca ikinci durağımız olan CLAROS'a doğru yola çıkıyoruz.Tepeden Değirmendere köyü ve uzaklarda Tahtalı barajı görünüyor.
CLAROS'a gitmek için tekrar Özdere yoluna doğru çıkyorsunuz. Ahmetlibeyli'ye geldiğinizde CLAROS'un tabelesını görüyorsunuz ve sola dönüyorsunuz.
CLAROS
Claros’un ( Ahmetbeyli ) kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, MÖ.7 ve 6 yy. başında Kolophon’un baş tanrısı Apollo adına inşa ettiği sanılmaktadır.Dor uslübu ile yapılmış olan Apollo Tapınağı gizli güçlere sahip kahinleri ile dünyaca ünlüydü.Claros bağımsız bir kent olmamış, sürekli olarak Kolophon’a bağlı olarak gelişmiştir.MÖ.2 yy.’da yapıldığı sanılan Propylea’dan Apollo Tapınağı’na giden iki taraflı sütunlar ve heykellerle dolu bir kutsal yol bulunur.Propylea’da kâhine danışmaya gidenlerin yazdıkları kitabeler bulunmuştur. Cella’nın üstündeki Apollo Heykeli 7.5 metre yüksekliğindedir.Tapınağın önünde 2.5 metre uzakta anıtsal bir altar bulunmaktadır. Antik çağın ünlü kehanet merkezi olarak nitelenen Claros, XX.yy.ın başından başlayıp günümüze kadar gelen kazılarla tamamen ortaya çıkarılmıştır.
CLAROS'ta Kolophon'a göre daha fazlakazı yaplımış ve sanırım kazılar devam ediyor.
Karnımız acıkmaya başladı. Ahmetbeyli kavşağında bir kaç alternatif var yemek yiyebileceğiniz.Biz TAKOZ AMCA'nın yerini tercih ettik.
Takoz amcaya sorduk nerden geliyor bu lakap diye. Gençliğinde çok civan mert delikanlıymış. İki adamı birbirine çarparmış. Bu nedenle çevresindekiler Takoz gibi adam demeye başlamışlar ve lakabı TAKOZ olarak kalmış. İşte bu TAKOZ amca.
Siparişleri beklerken bi-kaç poz kendimizi çektirelim dedik. Ve en tatmin edici sonuç bu
Karnımızı doyurduktan sonra Efes'e doğru yola çıkıyoruz. Fazla vakit kaybetmemek için yolda durmuyoruz. Efes'e ulaştığmızda ortalık çok kalabalık. Ekipmanları biyerlere bırakabilirmiyiz diye uğraşıyoruz ama hiç bir dükkan emanet almak istemiyor. Bizde yükleniyoruz ekipmanları. MÜZEKART sayesinde Efes'e ücretsiz girebiliyoruz. Size tavsiyem bu tür yerlere gitmeyi düşünüyorsanız kesinlikle MÜZEKART alın. 20 TL ve 1 yıl kullanabiliyorsunuz.
Giriş kısmındaki lahitler.
Liman Caddesi: Büyük Tiyatro'dan, bugün tamamen dolmuş olan Antik Liman'a uzanan, iki yanı sütunlu ve mermer döşeli Liman Caddesi (Arcadiane Caddesi), Efes'in en uzun caddesidir. 600 metre uzunluktaki cadde üzerine kentin Hıristiyanlık döneminde anıtlar yapılmıştır. Her birinde havarilerden birinin heykeli olan dört sütunlu Dört Havari Anıtı, caddenin hemen hemen ortasındadır.
Büyük Tiyatro: Mermer Cadde'nin sonunda bulunan yapı, 24.000 kişilik kapasiteyle antik dünyanın en büyük tiyatrosudur. Çok süslü ve üç katlı sahne binası tamamen yıkılmıştır. Oturma basamakları üç bölümlüdür. Tiyatro, St. Paul'ün vaazlarına mekan olmuştur. Tiyatroda restorasyon çalışmaları için hemen yanına vinç kurulmuş. Bu vinci kadrajdan çıkarmaya çalışınca asıl kareyi kaybediyorsunuz. Mecburen ben de vinci çekmek zorunda kaldım.
Sanki tüm oymalar Antik Yunandan kalma değil gibi. Ne dersiniz ?
Celcius Kütüphanesi: Roma dönemi yapılarının en güzellerinden birisi olan yapı hem kütüphane, hem de mezar anıtı görevini üstlenmiştir. M.S.106 yılında Efes valisi olan Celsus ölünce, oğlu kütüphaneyi babasının adına mezar anıtı olarak yaptırmıştır. Celsus'un lahdi kütüphanenin batı duvarı altındadır. Cephesi 1970-1980 yılları arasında restore edilmiştir. Kütüphanede kitap ruloları, duvarlardaki nişlerde saklanıyordu
Efes Gezisi sırasında en büyük ihmalimiz yanımıza su almayışımızdır. Siz siz olun kesinlikle Efes örenyeri içersine girmeden yanınıza su alın. Ha bi de MÜZEKART Efes içersindeki Yamaçevler'de geçmiyor. Fotograf açısından en büyük sıkıntı bir çok yerde restorasyon devam ettiği için girmek yasak. Her yerde tabela var ' oraya girilmez buraya girilmez' diye.Daha fazla susuzluğa dayanamadık ve geri dönmek zorunda kaldık. sonraki durağımız Meryem Ana. Efes'ten çıtıktan sonra tabelaları tekip ederek Meryem Ana'yı çok kolay buluyorsunuz. Yol yokuş ,virajlı ve çok güzel. Ama sisybar olmadığı için ben artçı olarak epey zorladım. Meryem Ana ziyaret yeri SELÇUK BELEDİYESİNE ait olduğu için MÜZEKART geçmiyor. Bina içersinde de fotograf çekmek yasak.
Bu uyarı tabelası da dikkatimizden kaçmadı.
Buradan da çıkıp Selçuk kalesine gidelim dedik. Selçuk şehir içine girdik. Yolda Saint Jean Kilisesi tablasını gördük. Planımızda yoktu ama bi görelim dedik.
St. Jean Kilisesi: Bizans İmparatoru Büyük Iustinianus tarafından yaptırılan ve o dönemin en büyük yapılarından bir olan 6 kubbeli kilisenin merkezi kısmında, altta, İsa'nın en sevdiği havarisi St. Jean'ın mezarının bulunduğu iddia edilmektedir ancak henüz herhangi bir bulguya rastlanamamıştır. Kilisenin kuzeyinde hazine binası ve vaftizhane vardır.
Selçuk kalesine giremiyoruz. kale 10 yıldır ziyarete kapalıymış dediler.
İsabey Camii: 1375 yılında Aydınoğulları'ndan İsa Bey tarafından Şam'lı Mimar Ali'ye inşa ettirilmiştir
Hava kararmadan dönüş yoluna çıkalım dedik. Selçuk'tan Menderese kadar durmadan geldik. Ve bunun sonucunda vücudumuzun bazı yerlerini hissetmediğimizi farkettik. Özellikle 90 km/h hızdan sonra motorun selesinde durmak oldukça yorucu hale geliyor. Mendereste verilen mecburi mola sonrasında tekrar yola çıktık ve herhangi bir olumsuz olay yaşamadan kazasız belasız eve döndük. İzmir - Selçuk arası yol çok güzel ve bu güzergahı şiddetle tavsiye ederim. Bir sonraki gezi yazısında görüşmek üzere.
