Uzun zamandır kış uykusunda olan dörtlü artık uyanmak lazım dağ taş bizi bekler diye geçtiğimiz
Pazar toplanma kararı aldık...
Daha doğrusu uyanma işlemi tamamdı ama ben halen uykumu alamamış olmalıyım ki motorun üzerinde bile uyku moduna
devam edebilyordum...
Bu günkü planımız Niğde Ulukışla yolunda olan Karagöl'e gitmek... ama biraz yolu uzatarak...
Sabah 0830 da yola çıkma hazırlığına girdik ve 0900 da yola çıkarak bir ilk gerçekleştirdik...
Malum halen uyuyoruz ya
ilk durağımız petrol istasyonunda aç olan motorlarımız doyurmak...
ikincidurak ise ilerde acıkacak olan kendi karınlarımızı doyuracak bir şeyler bulmaktı...
Dağa gidiliyor, en kolay ne olur... tabiki sucuk... ama sucukcuların vaziyetine bakılırsa bu gün iyi bir yemek savaşı olacağa benziyor...
Sucuklarımızı da aldıktan sonra yola devam ettik. İlk durağımız Kızıldağ yaylası…
Ama bir problem vardı yol vardı ama yayla görünmüyordu… Daha doğrusu 5 metre ilerisini göremiyorduk…
Oki ne yapıyor diye soranlar için diş kovuğunu doldurmayacak bir şeylerle uğraşıyordu…
Önümüzü pek fazla görmesek de yola aheste bir biçimde devam ederken bir baktık ki yaylanın içindeyiz…
Sisin içinden geçerken bir taraflarımız üşüdüğü için burada bir çay molası verelim dedik..
Motorlarımızı park edip çay içebileceğimiz bir yere bakarken Tolu eski günlerini
hatırlayarak atıcılığa heveslenerek mantarları patlatmaya çabaladı ama biraz paslanmış…
Sonuç: iki ölü üç yaralı ama mantarlar halen sağlam bir şekilde panoda duruyordu…
Bu arada yukarıdaki iki fotograf arasında arasında sadece 10 dakika mesafe var. 10 dakika da iklim değişti…
Ve biz çay içmek yerine hemen yola koyulalım ki serin bir hava yakalayalım diyerek devam ettik…
Yol üzerinde arada bir durup fotoğraf çektiğim için arkadaşlar dan baya bir
geri kaldım…
Onlara yetiştiğimde küçük bir su yolunun yanında mola verdiklerini gördüm…
Bende yanlarına park edip etrafa bakınırken bir baktım ki bir aile poz veriyor hemen çekeyim dedim…
Tolu, Zlem ve Transalp leri
Tabi hemen bende kıskançlık başladı ve kendi motorumu da çekeyim dedim…
Fotoğrafı çektikten sonra dikkatimi çeken bir şey vardı; Oki!!!
Hava bizim için güzel görünürken Oki halen niye montu ve kışlık pantolonu ileydi anlamadık…
Belki fazla kilolardan kurtulmak için terliyordur diye de laf etmek istemedik!
Burada çekilen aile fotograflarının ardından uzun bir süre mola vermedik… Ta ki manzarayı görene kadar…
Bu manzaranın önünde durarak hemen bir fotograf çekelim dedim… (Yolu bilmediğimden dolayı değil
yani
Sonunda Karagöle varmıştık…
Gölün kenarına kadar motorlarımızla indikten sonra guruldayan karınlarımızı susturmak için hemen harekata başladık…
Ben sucuklarla uğraşırken Soner’de mangal işine girişti…
Sucukların pişmesini beklerken küçük ıslıklar duymaya başladık… Etrafı incelemeye başladığımızda küçük bir misafirimiz,
daha doğrusu küçük birine misafirliğe geldiğimizi anladık…
Ev sahibimizi fazla rahatsız etmeden etrafa bakınırken 2550 metrede
bir krater gölü olan Karagöl den bir fotoğraf çekeyim dedim..
İtiraf etmeliyim ki yolumuzun üzerindeki çorak araziden sonra gölün
etrafındaki yeşillik ve gölün kendisi gerçektende görülmeye değerdi…
Karagöl den daha yukarda bulunan bir göl daha var, Çinili göl.
Hepimiz az yoğunlukta olan oksijenden dolayı çabuk yorulan bir performans sergilediğimizden
Çinili göle gitmeyi düşünmedik bile…
Hepimiz karnımızın doymuş olmasından dolayı bir yerlere dağıldık ancak
Tolu ve Oki’nin gözleri doymamış ki mangalın başında halen uğraşıyorlardı…
2550 metre de olmamız, Haziran ayı içinde olmamıza rağmen gölden yukarı
doğru baktığımızda halen bazı yerlerde karların olduğunu gördük…
Görmekle de kalmadık dolaşmaya çıkan arkadaşlarımız bizler kestirirken
uyandırma servislerini getirdikleri karla yaptılar…
Günün ilerlemiş olmasından dolayı ve yolumuzun uzun oluşundan dolayı
eşyalarımızı topladık, çöpümüzü de orada bulunan çöp kutularına koyarak, orayı bulduğumuz gibi bırakarak
dönüş yoluna geçtik…
Ama son bir bakış olmadan olmaz diyerek ;
Son bakıştan sonra önümüzdeki manzarayı izleyerek yola koyulduk…