Kapat
Üye Girişi
Motovento
Reklam Alanı
Motomax
Reklam Alanı
1. sayfa 123 SonuncuSonuncu

[MT Adana] 3 Gün Antakya (Hatay) Gezisi

    Motovento
    REKLAM ALANI
  1. #1
    Makine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    13 Eylül 2005
    Şehir
    Adana
    Motosikleti
    2015 Triumph Tiger Explorer
    Merhaba

    Başlıktan da anlaşılacağı üzere. 2 motor olarak yola çıktığımız ve 3 gün boyunca Antakya'nın her yerini gezdiğimiz çok güzel bir gezi gerçekleştirdik. Yorucu ama bir o kadar da keyifli olan gezimizde bol bol fotoğraflar çektik. İşte gezi raporumuz.

    Gezi Tarihi: 21 - 22 - 23 Nisan 2007

    Yapılan Toplam Mesafe: 692KM

    Fotoğraflar: Sezen & Hasan

    Öncelikle Antakya (Hatay) 'ın tarihine kısaca bakalım.

    Antakya civarının tarihi, şehrin kuruluşuna göre çok daha eskidir. Osmanlıca efsanevi bir el yazmasına göre Antakya dünyada kurulan ilk dört kentten biridir. Değişik kaynaklarda belirtildiği gibi, Tell-Açana höyüğündeki kazılar Kalkolitik Çağdan (İ.Ö.5000-4000) itibaren yörenin yerleşim için kullanıldığını göstermektedir. Anadolu'yu Filistin ve Suriye'ye bağlayan yol üzerinde, Mezopotamya'yı Doğu Akdeniz'e bağlayan noktalardan biri olması nedeniyle Hatay'ın eski bir yol güzergahı olduğu çok açıktır. Burası Hitit ve Eski Mısır İmparatorluklarının sınırlarını oluşturan bölgenin eşiğindeydi.

    Makedonyalı Büyük İskender'in doğuya doğru fetihlerini sürdürürken Pers Kralı Darius (Codomannus)'la yaptığı savaşlardan birinin İ.Ö.333 yılında Issus yakınlarında, bugünkü Payas İlçesinde, Pinarus nehri (bugünkü Deliçay) üzerinde gerçekleştirildiği düşünülmektedir. Bunun hemen ardından Gaugamela denilen yerdeki savaşta Büyük İskender'in ordusunun galip gelmesinden sonra İskender, Fenike topraklarını elde etmek amacıyla Asi (Orontes) boyunca güneye ilerledi. Suriye ve Mezopotamya bölgesi Makedonyalıların eline geçti. Ancak Büyük İskender'in M.Ö.323 yılında Babil'deyken ölmesinin ardından fethedilen topraklar İskender'in komutanları arasında bölündü. Suriye ve Mezopotamya bölgesi üzerindeki güç savaşı Seleucus Nicator'un lehine sonuçlandı(M.Ö.301). Öncelikle Seleucus Krallığının başkenti olarak, Akdeniz kenarında bir liman olduğundan Seleucia Pieria (bugünkü Samandağ) seçilmişti. Seleucus, yendiği rakibi Antigonus'un bugünkü Antakya'nın 5 km. kadar kuzeyindeki yönetim merkezi Antigonia'yı yıkarak halkını kendi adıyla kurduğu bu yeni başkente naklettirdi. Ancak Mezopotamya civarı ve güney Suriye'nin kontrol edilebilmesi açısından ve Seleucia'nın denizden gelecek saldırılara açık olması nedeniyle yeni bir kent, Antiocheia kuruldu.

    Kent, yendiği rakibinin Antigonia'sıyla aynı yerde değildi, daha güneyde Silpius Dağı eteğinde ve Orontes (Asi) kenarında kuruldu (M.Ö.300). Antakya'nın Seleucus Krallığı'nın başkenti olması Seleucus Nicator'un ölümünden sonra oğlu Antiochus Soter(M.Ö.281-261) zamanında olmuştur.

    Hatay'ın anavatan Türkiye'ye katılması öncesinde, 2 Eylül 1938 tarihinde 10 aylık bir süre varlığını sürdüren Hatay Devleti kuruldu. Toprakları, Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam) belgelerinde İskenderun Sancağı olarak yer alan bölgeydi. 16 Haziran 1939'da TBMM'nde alınan kararla Türkiye ile Hatay Devleti arasındaki sınır çizgisi kaldırılarak geçersiz kılındı. 23 Temmuz 1939'da ise anavatana katılma, son Fransız kıtasının kışladan çıkmasıyla ve Fransız kıtasının da yeraldığı törenle kışlaya Türk bayrağı çekilmesiyle tamamlanmış oldu.

    Antakya, dünyanın ikinci en zengin mozaik müzesine sahiptir.

    Antakya Türkiyenin Kültür Başkentidir.

    Kaynak: http://tr.wikipedia.org
    Cumartesi sabah Erhan ile sözleştiğimiz yerde buluştuk ve yola koyulduk. İlk durağımız Payas (Yakacık) 'dı. Otobandan Payas çıkışından çıktık. Bizi Antakya - Reyhan'lıdan motorcu Hasan ÇOLAKEFE abimiz karşıladı ve Cumartesi günü bize rehberlik yaptı. Kendisine misafirperverliği ve ilgisi için tekrar teşekkür ediyorum. İlk durağımız Payas daki tarihi önemi büyük Sokullu Mehmet Paşa Kervansarayı, Sarı Selim Camii ve Payas Kalesi idi. Üç tarihi yapıda yan yana. Motorları park ettik ve gezmeye başladık.

    İlk önce Payas Kalesi. Kalenin etrafında hendeğide mevcut.

























    Kaleden sonra Sokullu Mehmet Paşa Külliyesini gezmeye gidiyoruz. Önce kısaca bilgi verelim.

    Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi

    1574 yılında tamamlanan ve devrin ünlü Sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa tarafından baş mimar Sinan (Mimar Sinan) ve Hassa Mimarlar Teşkilatı'na inşa ettirilen külliye önemli bir iskele ve konaklama merkezidir.

    Derbent (sınırlarda bulunan küçük kale) Teşkilatı ile bağlantılı bir menzil yeri olarak belirlenen Payas, çevreden aşiretler getirtilerek yeniden iskana açılmıştır. Sultan 2. Selim zamanında Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa ve İmparatorluğun imkanlarıyla sahile, iskele, gümrük, tersane ve kule sahilden birkaç yüz metre içeriye de yeniden inşa edilen kale ve kapsamlı bir külliye yapılarak gerek bölgesel bir merkez oluşturulması, gerekse deniz ve karayolunun güvenliğinin sağlanması istenmiştir.

    Orjinal haliyle külliye, cami, hanikah (medrese), sıbyan mektebi, arasta (çarşı), dua kubbesi, han, tabhane (özel idareler şeklinde tasarlanmış mekanlar), imaret (yemek yenilen yer), hamam, iki çeşme, köprü, hela ve servis mekanlarından oluşur. Genel hatlarıyla yaklaşık 15 dönümlük alanı kaplar.

    Kaynak: Payas Kent Kitapçığı
    Giriş kısmı











    Hamam kısmına giriyoruz.





    Hamamın aydınlatması muhteşem. Şu kubbenin güzelliğine bakın. Gökyüzündeki binlerce yıldıza bakıyormuşsunuz gibi.







    Külliyenin diğer kısımlarına doğru ilerliyoruz.















    Konaklama kısımları görünüyor. Ortadaki büyük kısım ocak kısmı. Burda konaklayanlar hem ısınmak hemde yemek pişirmek amacıyla bu ocağı kullanıyorlardı. Buna benzer odalar külliyede bolca var.



    Kanalizasyon veya su sistemi görülüyor



    Gördüğünüz bu kısım ise mutfak. Burada daha büyük ocaklar bulunmakta.







    Külliyesi gezmeyi bitirip dışarı çıktığımızda birden araçlar durdu ve ortam birden kalabalıklaştı. Resmi plakalardan önemli birinin geldiğini anladık. Gelen kişi Payas Belediye Başkanı Bekir ALTAN 'dı. Hasan abi ve bizler kısa bir sohbet yaptık. Bizim gelmemize çok sevindiğini, böyle tarihi yerlerin mutlaka korunması ve tanıtılması gerektiğini bize iletti. Bizde bunu yaptığımızı ifade ettik.









    Başkanla sohbetten sonra Külliye içinde bulunan Sarı Selim Camii 'sine geçiyoruz. Normalde giriş yasak çünki restorasyon çalışması sürmekte. Biz sadece bahçesini gezdik ve 1000 yaşını geçmiş olan dünyanını meyve veren en yaşlı zeytin ağacını gördük.



















    Bu mekanları gezmeyi bitirdikten sonra İskenderun 'a doğru yola koyuluyoruz.











    İskenderun'da Hasan abimizin arkadaşını ziyaret ediyoruz.



    Tekrar yola koyuluyoruz ve Nur Dağları'nın tepesinde mola verip ovaya bakıyoruz. Hasan abimizin anlattığına göre bu ovada zamanı geldiğinde dünyanın en büyük savaşı meydana gelecekmiş.















    Vadiye baktıktan sonra virajlı ve çok keyifli bir sürüşle dağdan aşağıya indik ve Kırıkhan yoluna döndük. Bu yol üzerinde çok güzel biberli ekmek yapılıyor. Aslında şekli ve görünümü lahmacuna benziyor ama içeriği biber ve çökelekten oluşuyor. Ayranla süper gidiyor.









    Yemek sonrası Kırıkhan'daki ünlü Ebeyazıdı Bestami Camii ve ibadethanesini gezmeye gidiyoruz.





















    Çevreden manzaralar





    Camiinin yan tarafındaki kalıntıları geziyoruz.





    Buradan çıktıktan sonra Reyhan'lıya doğru yola koyulduk. Yol üzerinde Hamamat Termal Otele uğradık ve gezdik.





    Otelden çıktıktan sonra doğruca Reyna'lıya yola koyulduk. Reyhan'lı hakkında bulduğum bilgi:

    Hatay ilinin bir ilçesidir.

    Reyhanlı daha önceki tarihlerde İrtah adında küçük bir kasaba idi. 16. yüzyıldan itibaren göçebe olarak gelen Türkler bu kasabaya yerleşmişlerdir. 1855 yılında Rumeli’den Kafkas ve Kıbrıs göçmenleri getirilerek kasabaya yerleştirilmiştir. Daha sonra Reyhanlı ismini alan kasaba 1918 yılında Fransızlar tarafından ele geçirilmiş, bucak statüsü ile yönetilmiştir. 8 Temmuz 1938 yılında Fransız işgalinden kurtarılıp, Anavatana katıldığı yıl olan 1939 da ilçe olmuştur.


    Reyhanlı ilçesi Akdeniz bölgesinde ve Hatay’ın doğusunda yer alır. Akdeniz iklimi hakimdir. Doğusunda ve güneyinde Suriye, batısında Antakya merkez ilçesi ve kuzeyinde Kumlu ilçesi bulunmaktadır. İlçeye bağlı 31 köy ve bir merkez belediyesi vardır.


    İlçede genellikle tarıma dayalı ekonomi hakimdir. Amik Gölü’ nün 1972 yılında kurutulmasının tamamlanması ile pamuk ve buğday tarım içindeki önemini arttırmıştır. Ürün çeşidinde pamuk ve hububat en büyük paya sahiptir; ilçede ayrıca büyük baş hayvancılığı, süt inekçiliği, koyun ve keçi besiciliği de yapılmaktadır. İlçede sanayileşme tarım ve tarıma dayalı sanayi kollarında gelişmiştir. Çırçır ve prese fabrikaları ile iplik ve un fabrikaları ilçenin önemli sanayi tesisleridir.Ayrıca sınır kaçakçılığı ve uyuşturucu ve silah kaçakçılığı hatırı sayılı gelir kaynaklarındandır.Bölgede sayısal çoğunluğa sahip arap aşiretleri tarafından nakliyatçılık ve sınır ticareti adıyla ülkeye sokulan elektronik eşya,uyuşturucu madde,akaryakıt ve gıda kaçakçılığı ile türkiyenin karapara cenneti olmuştur.

    Kaynak: http://tr.wikipedia.org


    Hasan abinin iş yerine gittik. Burada Antakya'nın ünlü Humus'undan yedik.





    Humusu yedikten sonra Reyhan'lıdaki ünlü göle gittik. Tuzda tavuk siparişimizi verdikten sonra (erken söylemek gerekiyor çünki 1 saate yakın pişiyor) parkı ve gölü gezmeye başladık.

















    Parkı gezdikten sonra Hasan abiyle yollarımız ayrıldı. Kendisi bir fuara katılmak üzere Antalya'ya doğru yola koyuldu. Kendisine teşekkür ettik ve retorana doğru yürümeye başladık. Artık ünlü Tuzda Tavuk yeme vakti gelmişti. Masamıza geçtik ve yemek geldi. Tabi yemek için biraz çaba satfetmek gerekti



















    Yemek sonrası artık vakit iyice geç olmuştu. Hava kararmaya yakındı ve bu sebeple bu yolda fotoğraf çekemedik. Yol sınırının dibinden gidiyor. Yolda çok dikkat etmekte fayda var kamyonlar büyük tehlike. Antakya'ya bu yoldan ulaştık. Sonrasında yer arama ve bulma ardından da dinlenmeye geçtik.

    Pazar sabahı erkenden kalktık. Hava bulutluydu. Biraz keyfim kaçtı ama fazla sorun etmedim. Koca Antakya gezilmek üzere bizi beklemekteydi. Hemen kahvaltımızı yaptık (o kadar hızlıydıkki fotoğraf çekmedik ) ve müzenin yolunu tuttuk.















    İlk önce müze girişi lahitler. Süper bir işçilik.



















    Müze içine giriyoruz.





















    Bu lahit çok eşsiz bir eser.











    Müzenin mozaik kısmına geçiyoruz. Muhteşem eserler bizi karşılıyor.






























    Mozaik bölümünü gezdikten sonra daha eski medeniyetlerin eserlerinin bulunduğu odaya gidiyoruz.













































    Müzenin para kısmına geçiyoruz. Her dönemden para görmek mümkün. Mutlaka bu kısım görülmeli. Ayrıca bulunan hazinelerde ilgi çekiyor.







    Geldiğimiz yoldan geri dönüyoruz ve müzenin bahçesine doğru yol alıyoruz.









    Müzenin bahçesini geziyoruz. Bu bölümde de oldukça fazla eser var.













    Küpü kaldırmayı deniyorum



    Müzeyi gezmeyi bitirince yol üstündeki Ulu Camii ye uğruyor ve fotoğraf çekiyorum.



    "Bir insanın bildiğini zannettiği bir şeyi öğrenmesi imkansızdır." (Epiktetos)


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #2
    Makine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    13 Eylül 2005
    Şehir
    Adana
    Motosikleti
    2015 Triumph Tiger Explorer
    Artık motora binme vakti geldi. Bir sonraki durağımız Sen Pier (Aziz Petru) Kilisesi (Mağarasıda diyorlar). Kilise hakkında bilgi verelim.

    Sen Piyer kilisesi kayalar oyularak yapılmış bir Hırıstiyan Kilisesidir. Hz. İsa'nın ölümünden sonra MS 29 yılında Antakya 'ya gelen Sen Piyer burada vaazlar vermiştir. Yine bu alanda yer alan Charon Anıtı ; Sen Piyer kilisesinin 200 metre kuzeyinde yer almakta ve mitolojide "Cehennem Kayıkçısı" olarak bilinen haron'un kayalara oyulmuş dev bir büstüdür. Ayrıca Sen Piyer kilisesinin içindeki Günahkarlar Hamamı, Antiochos I. tarafından MÖ 3. yüzyılda yaptırılmıştır.






























    Kilise civarında gezinen çocuklar güzel rehberlik yapmaktalar eğer bilgi almak isterseniz size yardımcı olabiliyorlar. Kiliseyig ezdikten sonra Haron'un heykelini görmek üzere kayalarda ilerliyoruz. Önümüze kaç kaç mağara çıkışları, havalandırma bacaları ve değişik şekilli taş oymaları çıkıyor.









    İşte Haron'un heykeli. Oldukça tahrip olmuş.



    Küçük rehberimizle ben.



    Antakya manzarası ve biz





    Kiliseden sonra tekrar motorlara atlayıp Antakya kalesine doğru yola koyulduk. Uyarayım kalenin yolu çok kötü. Alçak motorlar karnını yere değdirebilir.























    İşte kale. Yeri çok sapada ve gezmek için bayağı vakit harcamak gerekiyor. Biz kaleye doğru yürüyüş yapmadık uzaktan seyretmeyi tercih ettik.







    Ağaçlara dikkat ettiyseniz hepsi eğilmiş bir vaziyette. Rüzgar sebebiyle eğilen ağaçlar bu şekilde büyümeye devam ediyor ve tüm ormana baktığınızda çok değişik bir görüntüyle karşılaşıyorsunuz.





    Tekrar yola koyuluyoruz. Bir sonraki hedefimiz Koz Kalesi.

















    Köy yollarında ilerliyoruz.

















    Kale surları görünmeye başladı.







    İşte Koz (Kürşat) Kalesi. Kalede çeşitli dehlizler var ve bu dehlizler kayaların içerisinde uzanmakta. Bir fenerle girmekte fayda var. Tabi önünüze ne çıkar bilemiyorum. Biz girmemeyi tercih ettik.

    Altınözü’ne bağlı Koz Köyü’nün yakınındadır. Eski çağlarda kullanılan ve Altınözü tarafından gelip Harbiye’den geçerek Antakya’ya gelen Kuseyr yolu üzerindedir.

    Bu kalenin Antakya’nın güney bölgesini emniyet altına almak amacıyla Antakya Prensliği döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Antakya Latin Patriğinin de ikamet ettiği yer olan kale, 1268 yılında Baybars tarafından kuşatma sonucunda teslim alındı. Bir tepeyi içine alacak şekilde yapılan kalenin sadece büyük blok taşlarla inşa edilmiş olan yarım daire şeklindeki iki burcu ayakta olup, diğer kısımları harap ve belirsiz durumdadır.

    Kaynak: http://www.hatay.cc












    Bu arada Sezen'de papatyadan saç örgüsü yapıyor. Kızlar seviyor böyle şeyleri.





    Koz Kalesinden sonra iyice acıkan midemizi doldurmak için Harbiye ye doğru yola koyuluyoruz. Çok muazzam bir yer olan Harbiye mutlaka gezilmeli.

    Harbiye hakkında bilgi verelim.

    Harbiye (Defne)

    Harbiye, il merkezine 7 km. mesafede olup, Yayladağı ilçesi üzerinden Suriye ve dolayısıyla Ortadoğu’ya bağlayan E-91 karayolu üzerinde bulunmaktadır. Suriye hududuna 55 km mesafededir. Harbiye belediye teşkilatı Hatay’ın Anavatana katılış tarihi olan 1939 yılında kurulmuş bir beldedir. Ayrıca Harbiye, tarihi Daphne olarak adını tüm dünyaya duyurmuştur. Yalnız Hatay’ın değil, belki de Güney Anadolu bölgemizin en şirin ve en seçkin yerlerinin başında gelmektedir. Konumu itibari ile Ortadoğu’yu Türkiye’ye bağlayan yol üstünde bulunduğundan bu ülkelerden gelen turistlerin hem uğrak yeri, aynı zamanda konaklama ve eğlence yeri olmakla birlikte bölgenin en güzel piknik yeridir. Her taraf yeşillik ve bol suları ile adeta cenneti andırır. Bir defa gelenin kolay kolay ayrılmayacağı ve tekrar gelmesi için güzellikleri ile ona davetiye sunar.

    Her türlü sebze ve meyvelerin bol yetiştiği Harbiye, son yıllarda Ortadoğu ülkeleri olmak üzere gittikçe artan turist akınına uğramaktadır. Lokantaları, turistik otelleri, pansiyonları ve eğlence yerleri büyük bir gelişme göstermiştir. Çok sayıda aile tipi pansiyon mevcut olup, 2 tanesi işletme belgeli olmak üzere 5 adet oteli bulunmaktadır. Yaz aylarında otel ve pansiyonların haricinde halkın bir kısmı, yabancı turistlere evlerinin bir bölümünü kiraya vererek artan turist potansiyelini karşılamaya çalışmaktadır. Konaklama ve yeme-içme tesislerinin haricinde Harbiye şellaleler bölgesinde yazlık olarak yeşillikler ve çağlayanlar arasında yeme-içme tesisleri mevcuttur.

    Harbiye el sanatları bakımından da adını tüm Türkiye’ye duyurmuştur. Heykelcilik bir hayli ileri durumdadır. Hakan Turizm Bakanlığının bir çok siparişleri buradan karşılanmaktadır. El tezgahlarında üretilen ipekçilik tüm Türkiye’de kabul görmüştür. Turistik eşya üretimi ve sap örmeciliği ile Türkiye çapında önemli bir pazara sahiptir.

    DAPHNE (Harbiye) EFSANESİ

    Zeus’un oğlu Işık Tanrısı Apollon, ırmak kenarında genç ve güzel bir kız görür. Bu eşsiz güzelin adı Defne’dir. Apollon’un içinde arzular uyandırır. Onunla konuşmak ister. Fakat Defne, Işık Tanrısı’nın içinden geçenleri anlamıştır. Kaçmaya başlar. O kaçar, Apollon kovalar. Çapkın Tanrı bir taraftan “kaçma seni seviyorum” diye bağırır. Defne ise Tanrılarla sevişen kadınların başlarına neler geldiğini bildiği için korkuya kapılır ve kaçmaya devam eder. Apollon’a gelince, bu güzel periyi mutlaka yakalamak istemektedir. Aralarındaki mesafe gittikçe kısalır ve bir an gelir ki Defne, Apollon’un sıcak nefesini saçlarının arasında duyar. Artık kurtuluş imkanı kalmadığını anlayan Defne, birden durur ve ayağı ile toprağı kazıyarak şöyle bağırır:
    -“Ey toprak ana, beni ört, beni sakla, beni koru.”

    Bu içten yalvarış üzerine Defne organlarının ağırlaştığını, odunlaştığını hisseder. Olgun göğsünü gri bir kabuk kaplar, kokulu saçları yapraklara dönüşür, kolları dallar halinde uzar, körpe ayakları kök olup toprağın derinliklerine dalar, bir defne ağacı oluverir.

    Bu manzara karşısında şaşıran Apollon, Defne’nin ağaç oluşunu hayret ve üzüntü ile seyreder. Sonra da sarılır ve sert kabukları altında hala çarpmakta olan kalbinin sesini duyar ve şöyle seslenir:

    -“Defne, bundan sonra sen, Apollon’un kutsal ağacı olacaksın. O solmayan ve dökülmeyen yaprakların, başımın çelengi olacak. Değerli kahramanlar, savaşlarda zafere ulaşanlar, hep senin yapraklarınla alınlarını süsleyecekler. Şarkılarda, şiirlerde adımız yanyana geçecek.

    Bu tatlı sözler üzerine Defne, dallarını eğerek Apollon’u saygı ile selamlar.

    İşte bu öykünün geçtiği yer bugünkü Harbiye’dir.

    Apallon teessür ve heyecan içinde o ağacı amblem olarak aldı ve parlak yapraklarından başına bir taç yaptı. İşte o zamandan beri şiir ve silah zaferi Defne dalı ile ödüllendirilir ve Defne’nin gözyaşları bugün hala Harbiye’de şelaleler meydana getiriyor.
    Şelaleleri uzaktan çektim. Diğer makinemdeki fotoğrafları çıkarttığımda buraya eklerim.





    Harbiye de yaprak kebabı yedik. Yanında da humus ve diğer mezelerden tattık. Tavsiye ederim.



    Motorları aşağıda bir yere park edip Harbiye içini geziyoruz.



























    Harbiye ye gelipte Künefe yemeden olmaz.





    Harbiye'den çıkıp Yayladağı'na doğru yola koyuluyoruz. Amacımız Sen Simon Stilit Manastırı kalıntılarını gezmek. Ancak yol boyunca ne bir tabela n birşey gördük. Haritaya bakıyoruz yol doğru görünüyor ama manastır tabelası yok. Bizde sağa durduk açtık haritayı. O sırada Hitit Motosiklet kulübünden 2 motorcu ile karşılaştık. Onlarda Ürdün'e gitmişler. 10 gündür yoldayız dediler. Onları yolcu edip. Yayladağına köy yolundan gitmeye karar verdik.







    Yayladağı yolu





    Yayladağı'ndayız







    Yayladağı'ndan Samandağ'a rotamızı çeviriyoruz. Burda bulunan Titus Tünelini geziyoruz.

    Yol dar ve tepelerden kıvrılarak uzanıyor.







    Sonunda Samandağ - Çevlik'e vardık. Ancak burda çok saçma bir uygulama var. Jandarma motosikletleri içeriye sokmuyor. Bunu anlamak mümkün değil. Buranın yetkilisi kimse bu terbiyesizliğe bir son versin. Bizde vergi veriyoruz ve o yolda gitme hakkım var. Yazık böyle zihniyetteki kişileri bu mevkilere getiriyorlar.

    Motorlarımızı jandarma önüne park edip Titus tüneline yürüyoruz.





    Bölge hakkında bilgi verelim.

    Çevlik’in (Seleukeia Pieria) Tarihçesi

    Antakya’nın 35 km. batısında, Musa Dağı’nın güneyinde kurulmuş antik bir kenttir. Bu bölgede ilk iskan M.Ö. 4500 yıllarına kadar iner. Bütün dünyaca bilinen tarihi Seleukoslarla başlar. Büyük İskender’in ölümünden sonra generalleri arasında paylaşılan ve burayı da içine alan topraklar Seleucus’a kalır. Seleukoslar merkezleri Babil olmasına rağmen buradan Akdeniz’e hükmetmek istiyorlardı. Bunun güçlüğünü anlayan imparator önce burayı devletinin başkenti yapmayı düşünürdü. Ancak her an denizden gelecek saldırıya uğraması mümkün ve savunması güç olan bu şehri başkent yapmaktan vazgeçerek Antakya’ya yöneldi.

    Roma egemenliğine geçtiğinde de önemi daha da artmıştır. Daha sonra Bizans hakimiyetine geçmiştir. Bu dönemde liman eski önemini kaybetmiştir.

    Seleukeia Pieria şehri aşağı ve yukarı olmak üzere iki kısımdan kurulmuştur. Yukarı şehir deniz seviyesinden 300 metre yüksekliktedir. Burada büyük malikaneler, mabetler ve resmi binalar bulunmaktadır. Aşağı Şehir,liman ve çevresinde kurulmuştur. Aynı zamanda burada büyük bir hamam ve küçük bir tiyatro bulunmaktadır.

    Şehrin çarşı ve El-Mina ismini taşıyan iki kapısı bulunmaktadır. Şehrin tamamın bir surla çevrilidir.

    Buradaki buluntular:

    Titüs Vespasianus Tüneli, Beşikli Mağara ve Dor Mabedi. TİTUS (VESPASİANUS) TÜNELİ

    Samandağ ın 5 Km. kuzeyinde denize hakim yamaçlarda M.Ö. 300 yıllarında Seleuykos Nikator tarafından kurulan ve kurucusunun adı ile anılan şehirdir. Şehrin, dağın hemen bitiminde , dağdan gelen derelerin ağzında bir iç limanı vardı. Sellerin bu limanı Doldurması tehlikesi ortaya çıkınca imparator Vespasianus zamanında dağ delinerek bir tünel açılması kararlaştırıldı tünel Titus zamanında tamamlandı ve derenin önü bir duvarla kapatılarak sel suları , yüksekliği 7 mt. genişliği 6 mt olan bu tünel vasıtası ile uzaklara akıtıldı , böylece limanın dolması engellenmiş oldu. 130 mt si tünel , kalanı açık kanal halinde olan tünelin uzunluğu girişten Çevliğe kadar 1380 mt. dir

    Tünelin deniz tarafındaki girişine göre sağ tarafta , 100 Mt. kadar uzaklıkta kaya mezarları vardır burada kayalara oyulmuş mağaraların içinde bulunan çok sayıda mezarın en çok ilgi çekeni , çukurun tabanındaki geniş mağaradır. içinde çok sayıda mezar bulunan bu mağara diğerlerinden farklı yapılmış yüksek ve gösterişli bir mezar yüzünden halk arasından ''Beşikli Mağara'' olarak anılmaktadır

    Antik şehrin yerleşim yerinin yukarı kısımlarında tapınak kalıntılarına da rastlanır , bunlardan başka , Mağaracık köyü civarında da çok sayıda mağara vardır.

    KAYA MEZARLARI

    Vespasianus-Titus tünelinin yakınındadır. Roma dönemine ait olan ve kalker oyulmuş 12 kaya oyulmuş 12 kaya mezarı vardır. Bunlardan Beşikli Mağara adıyla anılan mezarın bulunduğu mağara en geniş ve en ünlüsüdür.






















    Burda makinemin pili bitti bende filmli ile devam ettim. Çıkarttığımda ekleyeceğim inşallah.

    Burayı da gezdikten sonra kısa bir gece sürüşüyle otelimize vardık.
    "Bir insanın bildiğini zannettiği bir şeyi öğrenmesi imkansızdır." (Epiktetos)

  3. #3
    Makine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    13 Eylül 2005
    Şehir
    Adana
    Motosikleti
    2015 Triumph Tiger Explorer
    Pazar sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı yaptık. Artık Antakya'da son günümüzdü. Şehir içinde gezmediğimiz birkaç yeri gezecek sonrasında yol üzerinde bir iki yere daha uğrayacaktık.





    Kahvaltı sonrası şehirde ilerliyoruz. Hedefimiz Habib-i Neccar Camiisi









    Habib-i Neccar Camiisi göründü. Camii hakkında bilgi vereyim.

    Antakya’da bulunan tarihi cami. Anadolu’da yapılan ilk cami olarak bilinir. Cami Roma dönemine ait bir pagan tapınağının üzerine inşa edilmiştir. Günümüzdeki cami Osmanlı dönemi eseridir, etrafı medrese odaları ile çevrilidir. Avlusunda 19.yy eseri bir şadırvan bulunur. Caminin kuzeydoğu köşesinde Hz. İsa’nın havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya(Pavlos) ile onlara ilk inanan ve şehit edilen ilk kişi olan Antakyalı Habib-i Neccar’ın türbesi bulunur.

    Antakya şehri, İslam Devleti’nin lideri Hz. Ömer’in komutanlarından Ubeydullah Bin Cerrah tarafından 636 yılında fethedildiği dönemde fethin simgesi olarak, Habib-i Neccar ve Hz. İsa’nın iki havarisinin mezarının bulunduğu yerde, bir cami inşa edilmiştir. 1098 yılında Haçlılar’ın eline geçen ve 1099’da Antakya Prensliği halini alan şehri Memluk Sultanı Melik Zahir Baybars fethedince camiyi yeniden yaptırmıştır. Caminin medrese duvarlarında üzerinde Baybars’ın adı olan bir kitabe vardır. Depremlerden zarar gören cami ve minaresi birçok kez yenilenmiştir.

    Habib-i Neccar Efsanesi

    Efsaneye gore, M.S. 40’lı yıllarda Hz. İsa, havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya’yı (Pavlus)Antakya’ya gönderir. Bu iki elçi Antakya'ya girerken koyunlarını otlatan marangoz Habib-i Neccar ile karşılaşır (neccar, marangoz demektir). Neccar, yatalak oğlunun elçiler tarafından iyileştirilmesi üzerine Hz. İsa'nın getirdiği dine iman eder. Ancak Antakyalılar elçileri hoş karşılamaz ve onları hapse atarlar. Hz. İsa, bunun üzerine Barbanas’ı şehre üçüncü elçi olarak gönderir. Elçilerin tüm çabalarına rağment halk Hz. İsa’nın dinine inanmaz ve onları öldürmeyi planlar. Bunu öğrenen Habib-i Neccar, şehre giderek Antakyalılara "Sizden hiçbir ücret talep etmeden Hakk dinini anlatan bu elçilerin söylediklerine uyun" diye seslenir. Hz. İsa'nın elçileri de, Habib-i Neccar da işkence altında şehit olurlar. Bu olay Kuran’ın Yasin suresinde anlatılmaktadır.

    Kaynak: http://tr.wikipedia.org


























































    Camiyi gezdikten sonra kiliselere doğru yürümeye başladık. Yolda eski antakya evlerini gördük. Her yerde bir eski yapı var. Mutlaka görülmeli.







    Türk Katolik Kilisesine varıyoruz ve geziyoruz. İçerde herşey Türkçe olarak yazılmış.



































    Burayıda gezdikten sonra Ortodoks kilisesine doğru yola çıkıyoruz. Eski Antakya sokaklarında ilerliyoruz. Evler dip dibe ve yol çok dar. Mutlaka gezilmesi gereken bir ortam













    Sonunda Ortodoks kilisesine geliyoruz.







































    Kiliseden sonra kapalı çarşıya gidiyoruz. Defne sabunu ve Hatay peyniri alıyoruz. Bayrakları görmek çok güzel. Allah bayrağımızı, ülkemizi ve bizleri korusun.







    Alışverişten sonra otelden çantaları alıp motora koyduktan sonra dönüş yoluna koyuluyoruz. Yol üzerinde 2-3 yere daha uğrayacağız. Rapor bitti sanmayın

    İlk durağımız Bakras köyündeki Bakras Kalesi

    BAKRAS KALESİ
    Bakras Kalesi, Antakya-İskenderun yolu 27. km.si üzerinde bulunan Bakras Köyü’nün üst tarafındadır. Kale köy yolunun batısında, dağların arasında sarp bir tepe üzerinde yapılmıştır. Strabon’un bu kaleden bahsettiğine bakılırsa, tarihi çok eski olmalıdır. Kale önceleri Belen geçidinin girişini, Antakya kurulduktan sonra ise Seleukos başkentini koruma gayesine hizmet etti.


    Haçlılar döneminde de Antakya Prensliği’nin kuzeyde en önemli savunma noktasıydı. Birkaç defa el değiştirdikten sonra Templier Şövalyeleri’nin eline geçen kale 1268 yılında Baybars tarafından kuşatılarak zaptedildi. Birkaç katlı ve bir alay askeri barındıracak büyüklükte olan kale genel olarak harap olmaya yüz tutmuş olmakla birlikte bir çok mekanı sağlam durmaktadır.

    KARAMURT HANI
    Antakya-İskenderun yolunu Bakras’a bağlayan yolun ortasına rastlar. Osmanlı döneminde kullanılan anayol üzerindedir. Kanuni Sultan Süleyman. Belen ile birlikte burada da bir han yaptırmıştı. Zamanla bu han harap oldu.

    1704 yılında Enişte Hasan Paşa aynı yerde büyük bir han yaptırdı, derbent teşkilatı kurdurdu. Hanın yaşaması için kendi adına bir de vakıf oluşturdu. Bu handan günümüze sadece birkaç duvar kalmıştır. Han yakınındaki tek gözlü köprü ise halen kullanılmaktadır.


























































































    Son kez kaleyle fotoğrafımızı çekiyoruz ve yemek yemeğe Kırıkhan yolundaki restorana gidiyoruz.















    Yemekteyiz bu sefer biberli ekmeğin yanında ıspanaklı börek te alıyoruz.





    Yemek sonrası tekrar yoldayız. Hedefimiz ilk gün Payas'ta gezmediğimiz Cin Kulesi.







    Yolda rastladığımız bu motorcu kardeş Regal Raptor'a ne bulduysa yüklemiş.



    Payas'a yaklaşırken İskenderun Demir çeliğin ordan geçiyoruz. Havayı kirleten bacaları görükçe burda yaşayan halk için çok üzülüyorum. akciğer kanseri oldukça yaygın burada.





    Payas'a Cin kulesine varıyoruz.
    Külliye ile deniz kıyısı arasında en yüksek tepeye yapılan ve Haçlılardan veya Cenevizlilerden kaldığı sanılan Cin Kulesi askeri niteliğe sahip bir kuledir.


























    Son uğrak yerimizde Isoss Harabeleri. Burda da su kemeri kalıntıları ve oldukça tahrip olmuş bir kale var.













    Artık gezimiz sona yaklaştı ve Ceyhan'a doğru yola koyulduk. Yolda birden bir fırtına çıktı ve rüzgar bizi korkunç yordu. Yan yan motor sürerek Adana'ya vardık.





    Yol Notları

    Yol durumu, trafik ve dikkat edilmesi gerekenler

    Yol Payas'tan Antakya'ya kadar temiz asfalt. Belen çıkışında veya inişinde şiddetli rüzgara karşı çok dikkat edilmeli. Belen'den sonra Nur Dağından Antakya ovasına inen virajlı yolda hız sınırlarına dikkat edilmeli çünkü virajlar genişden birden dar hale dönebiliyor. Ayrıca viraj içinde yavaş giden bir kamyona rastlamakta size süpriz anlar yaşatabilir. Limitleri zorlamadan bu kısmı geçmekte fayda var. Kırıkhan yolundan Reyhan'lıya kadar yol çok güzel. Tarlalar arasında kıvrılıyor. Reyhan'lı Antakya arasındaki yola dikkat. Yolda özellikle Reyhan'lı tarafında çok keskin dar virajlar var. Ayrıca kamyon trafiği de fazla. Antakya içine girdiğinizde işiniz daha da zorlaşıyor. Sıkışık trafik, sizle yarışmaya çalışan motorcular, sağına soluna bakmadan yola çıkan, şerit değiştiren arabalara çok dikkat edilmeli. Ayrıca büyük araçların sizi tamamen görmezden gelerek yaptıkları hareketler anlatılacak gibi değil malesef. Aman dikkat diyorum. Antakya - Yayladağı yolu ise yarısı eski - yarısı yeni olarak hizmet vermekte. Yolda genişletme çalışmaları var. Bu sebeple taze asfaltta mucur oranı yüksek fazla aksiyon yapmadan geçmekte fayda var. Yaylağı köy yolları ise manzarasıyla büyülüyor. Ancak yolların dar olması ve evcil hayvan sayısının fazla olması sebebiyle dikkat edilmeli. Çoğu virajda mucur gözlemledim. Ancak çok keyifli bir yol. Yayladağı - Samandağ yolu ise aynı ip gibi tepeler, tarlalar arasında uzanan bir yol. Bu yolda da genişletme çalışmaları başlamış. İş makinalarına ve kamyonlara dikkat. Asfaltta kenar çökmeleri var ve fazla kenara yanaşmamaya özen gösterilmeli. Tepe çıkışları ve viraj dönüşlerini dikkatli ve yavaş yapmak gerek çünkü yolun darlığı sebebiyle önünüze birden araç çıkması çok kötü kaza yapmanıza sebep olabilir. Samandağ - Antakya arası geniş asfalt ancak sürücüler gene bu yolda tehlike arz ediyor. Özellikle pazar günü Samandağ'dan Antakya'ya dönen sürücüler sanki yarışıyorlar. Çok çok dikkat. Dönüş yolunda ise özellikle İsdemir in orda yolun sağı kamyon geçişinden korkunç bozuk. Ayrıca tır, kamyon sürücülerinin hiç acıması yok birden önünüze yan yoldan çıkabiliyorlar aman dikkat diyorum. Radar'a 2 yerde rastladım. Dörtyol - Erzin arasında ve Osmaniye - Ceyhan arasında. Bu bölümlerde dikkat.


    Molalar

    Gezdiğiniz yerlerin yakın olması sebebiyle ayrıca bir mola vermeye gerek duymadım. ancak bölge ikliminin sıcak olması ve terlemenin fazla olması ciddi su ve mineral kaybına yol açıyor üstüne birde motor sürme eklenince vücuttan korkunç bir su kaybı meydana geliyor. Bol bol sıvı tüketilmeli. Özellikle soda mineral bakımından kaybınızı karşılacaktır. Yanınıza su almadan sakın yola çıkmayın.

    Yolda yemek yenecek kır lokantaları var. Et çeşitleri ve yöresel bazı hamur işleri yenebilir. Özellikle Kırıkhan yolunda Biberli Ekmek mutlaka yenmeli.


    Benzin İkmalleri

    Bölgede bilindik markaların haricinde envai çeşit farklı adlarda benzin istasyonları var. Bu istasyonlara dikkat edilmeli. Kalitesiz benzin ile karşılaşma olasılığınız yüksek.

    Konaklama


    İl içerisinde her kalitede otel bulmak mümkün. Özel günlerde ve haftasonlarında yer bulmada sorun yaşayabilirsiniz. Öğretmen evi de kalınacak yerler arasında ancak mutlaka rezervasyon yapılmalı.


    Giyim Kuşam

    Açıkcası yandık diyebilirim. Korkunç terleme ve o terle motora binme hiçte iyi olmuyor. Bu nedenle yanınıza yedek atlet, tişört vs almak gerek. Aksi taktirde hasta olma veya kasların tutulması kaçınılmaz son.

    Motor - Ekipman

    Bol çanta şart. Depo üstü çantam çok kullanışlı oldu ama genede yetmedi. Yeri geldiğinde yan çantaları çok aradım. Mutlaka yan çanta, geniş arka çanta şart. Çünkü gittiğiniz yer sıcak ve montla gezilmiyor. Elinizde montlada gezmek çok yorucu. Özellikle hediyelik eşya vs almak istiyorsanız büyük bağaj işinizi çok kolaylaştırıyor. Bu nedenle bağajınızı büyük tutun.



    Bu gezimizde çok şükür kazasız belasız bitti. Çok güzel yerler gezdik. Herkese buraları gezmeyi tavsiye ediyorum.

    Görüşmek üzere.
    "Bir insanın bildiğini zannettiği bir şeyi öğrenmesi imkansızdır." (Epiktetos)

  4. #4
    Naci63 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Aralık 2005
    Şehir
    Adana
    Motosikleti
    BMW F800GS, TRIPLE BLACK
    Üçüncü motor ben olacaktım. Çok istediğim halde katılamadığım bu gezinin fotolarına bakarak kendimi avutuyorum. Hasancığım fotoğraf çekmede her zamanki gibi ustalığını göstermişsin. Senin ve Sezen'in ellerine sağlık. Erhan motorun yakışmış. Güle güle bin. Darısı "quatro'ya"! Selamlar.

  5. #5

    Üyelik
    25 Temmuz 2006
    Şehir
    ankara
    Motosikleti
    Yamaha MT-09 TRACER
    tebrikler çok güzzel bi gezi olmuşşş...
    bizde görmüş olduk en kısa zamanda ben de gitmek istiyorum antakyaya...

  6. #6
    sahinbirinci - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    30 Eylül 2006
    Şehir
    Muğla nın herhangi bir gizli cennetinde.
    Motosikleti
    KTM DUKE 200
    hasan abi elinize emeğinize yüreğinize tekerlerinize sağlık çok güzel gezi olmuş bakmaya doyamadım.muğladan selamlar
    Hüzünbaz Acılarımın Canbazıyım Şimdi...

  7. #7
    Makine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    13 Eylül 2005
    Şehir
    Adana
    Motosikleti
    2015 Triumph Tiger Explorer
    @Naci63 Teşekkürler Veyis hocam. Güzel gezi oldu. Bayağıda yol yaptık 690km üstü.

    @erginbay Teşekkürler. Mutlaka gezmelisin. Buralarında ayrı bir havası var.

    @sahinbirinci Teşekkürler. Oralarada gelicez inşallah.

    Görüşmek üzere.
    "Bir insanın bildiğini zannettiği bir şeyi öğrenmesi imkansızdır." (Epiktetos)

  8. #8
    fevri - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    28 Mart 2006
    Motosikleti
    DeLi 650
    Arkadaşlar süpersiniz... Söyleyecek kelime yok...
    Bu geziye katılamadığıma çok üzüldüm.

    Görüşmek üzere....
    Yolculuk etmek bezen varmaktan daha iyidir.

  9. #9
    baco - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    30 Mayıs 2006
    Şehir
    İzmir
    Motosikleti
    Peugeot Speedfight2
    abi gerçekten harika bi gezi olmuş ,
    4 sene hatayda yaşamış biri olarak(üniversite) ben bile bukadar yeri gezmemiştim doğrusu

    geçimişe dönüm baktığımda en çok pişman olduğum şey hatay'dayken motosiklet sahibi olmamamdır... güzelim 4 seneyi hemde en rahat en cıvıl cıvıl en gezilesi 4 seneyi hatay gibi gizli güzelliklere sahip biyerde motorsuz yaşadığıma inanamıyorum!!!
    kendimi esefle kınıyorum ve genç arkadaşlara sesleniyorum aman diyim benim yaptığım yanlışı sizler yapmayın

    fotolar süper gezi süper keşke bende aranızda olabilsaydim nostalji yapmış olurdum..
    Bacoman

  10. #10
    mattet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    01 Temmuz 2006
    Şehir
    ADANA
    hasan abi yine muhtesem bı gezı olmus tebrıkler
    [COLOR="DarkRed"][/COLOR][FONT="Arial Black"][/FONT]MOTORA MOTOR DEMEZDİ ÇÜNKÜ ''R'' leri SÖYLEYEMEZDİ:queen:

  11. #11
    TT532 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    28 Kasım 2006
    Şehir
    İzmir-Adana
    Arkadaşlar ellerinize sağlık çok güzel bir gezi olmuş, inşallah birdahakine beraber oluruz..

  12. #12
    baco - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    30 Mayıs 2006
    Şehir
    İzmir
    Motosikleti
    Peugeot Speedfight2
    yaw bide aklıma takıldı bukadar resimi nasıl yukledin kaç saatini aldı??


    emeğine sağlık...
    Bacoman

  13. #13
    qrar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    27 Ekim 2006
    Şehir
    Adana
    Motosikleti
    Suzuki DL 650 A K07
    eeeee

    bende de tam 301 adet fotoğraf var. ama onları buraya yükleyecek yürek varmı bilmiyorum.....

    ama şu güzellikleri eklememk hata olur....





  14. #14
    Yunus_Efe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    05 Nisan 2006
    Şehir
    Kocaeli\gölcük
    Motosikleti
    AS 200 GY-2
    wow ancak bitti 2 saattir okuyorum harika
    Paylaşım için teşekkürler..
    [CENTER]aynaya baktığında gülümsüyorsan bin motoruna[/CENTER]:queen:

  15. #15
    Makine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    13 Eylül 2005
    Şehir
    Adana
    Motosikleti
    2015 Triumph Tiger Explorer
    @fevri Teşekkürler Murat. Gelmeni isterdim. Artık Kapadokya gezisine ve diğer gezilere beklerim.

    @baco Teşekkürler. Fotoğrafları yüklemeye sabak 08:30'da başladım öğlen saat 13:05 gibi bitti. Çok vakit aldı ama değdi.

    @mattet Sağolasın. Görüşürüz inşallah.

    @TT532 Tamer kardeşim sende gelecektin. Tam bizlik yollardı. Her türlü zeminde motor sürdük. Neyse başka gezilere inşallah.

    @qrar Kardeşim sende bayağı fotoğraf çekmişsin. Flash'la bana getirmeyi unutma Motorlar konuşuyor. Kaç yapıyo bu abi?

    @Yunus_Efe Teşekkürler.

    Yolunuz açık olsun. Görüşmek üzere.
    "Bir insanın bildiğini zannettiği bir şeyi öğrenmesi imkansızdır." (Epiktetos)

  16. #16
    killing_machine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    26 Nisan 2006
    Şehir
    KONYA
    Motosikleti
    Yamaha Yzf R1 05
    Helal olsun walla çok süper gezi olmuş fotoğraflara bak bak bitmiyor.Elinize emeğinize yüreğinize sağlık.
    Konya Mt'den selamlar
    MoToCroSS RuLeZZ

  17. #17
    ahmetnr - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    03 Ocak 2006
    Şehir
    Adana
    Motosikleti
    BMW F650 GS DAKAR '06
    böylesi muhteşem geziye katılmamak çok can sıkıcı arkadaşlar emeğinize sağlık
    @erhan motorun harika hayırlı olsun allah kaza bela göstermesin güle güle binmek nasip etsin selamlar
    45km yol + 90km/h = 30dk. 45km yol 180km/h=15dk. kazancımız 15dk, peki kaybedeceklerimiz

  18. #18
    fevri - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    28 Mart 2006
    Motosikleti
    DeLi 650
    @Makine, inşallah gelecem kardeşim. Zaten motora binemediğim her hafta sonu bir huzursuzluk oluyor.

    @erhan motor da yakışmış beeee. Allah kazasız belasız eskitmek nasip etsin... Uzun yıllar kullanılacak bi motosiklet....

    Bu arada sayfayı açınca Widows Sanal Bellek değeri düşüyor. Bilgisayar kilitlenecek. Bence daha fazla fotoğraf eklemeyin.
    Yolculuk etmek bezen varmaktan daha iyidir.

  19. #19

    Üyelik
    18 Mart 2007
    Şehir
    Bodrum
    Motosikleti
    opel yeni astra
    süper bir gezi olmuş sayenizde hiç görmediğim yerleri kendim gitmiş kadar ilgiyle baktım resimler çok etkileyici tuzdaki tavuğun resmine bakarken inanın ağzım sulandı ayağınıza emeğinize sağlık meloş

  20. #20
    ohyeah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Mayıs 2005
    Şehir
    Ankara
    Motosikleti
    BMW F 650 GS DAKAR
    harika bir gezi yazısı , harika bir rapor ve müthiş fotolar , gerçekten çok güzel anlatmışsınız oraları.
    Ben bile Antakyalı olmama rağmen sonuna kadar ilgiyle okudum. Zamanında ben henüz antakyadayken beraber gezebiliriz diye konuşmuştuk , denk gelmemişti bi türlü , neyseki sizde gayet güzel gezmişsiniz.
    Ellerinize sağlık
    Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz
    M.Kemal ATATÜRK


    REKLAM ALANI
1. sayfa 123 SonuncuSonuncu

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)