Merhabalar herkese...
Hatay'dan arkadaşım Yasin ile uzun süredir yapmak istediğimiz gezi için yaklaşık 2 ay öncesinden sözleştik. 29 Ekim önü işlerimizi ayarlayıp 4 günlük bir gezi yapalım dedik.
Ben ve Sami Konya'dan yola çıkacağız ve Yasin de Hataydan yola çıkacak. Neredeyse orta nokta olan Silifke de buluşup kafamıza göre gezeceğiz.
Motosiklet gezilerimde telefonla çok haşır neşir olmayı sevmediğim için fotoğraf çekmiyorum. Ama gezi boyunca kask kamerası ile ara ara videolar kayıt ettim ve bu videolardan aldığım kareler ile bir rapor yazayım dedim.
Başlayayım o zaman...
Cumartesi günü sabah 7:30 civarından Yasin'den mesaj geldi, yola çıkmış. Ben daha yataktayım.
Bende kalkıp üzerimi giyindim, neyseki 1 gün öncesinden motosikletimi hazırlamıştım. Bir fotoğrafta ben çekip evden çıkıyorum dedim.
20 dakika sonrasında Sami'nin evine ulaştım. Fakat Sami'nin yola çıkmadan önce halletmesi gereken birkaç işi çıkmış. Hadi bende yardım edeyim hızlıca bitirelim işleri desem de, saat 9 da Konya'dan çıkmış oluruz diye düşünürken saat 11i buldu bizim çıkışımız.
Karaman'a kadar yol düz ve sıkıcı ama kaybettiğimiz zamanın bir kısmını telafi edecek hızda gidebiliyoruz en azından.
Yola çıkmadan önce whatsapp'dan anlık konum paylaşmıştık, Yasin telefon etti ve neden bu kadar geç kaldığımızı sordu. Açıklamayı yaptım, mümkün olduğunca yavaş tempo gitmesini söyledim.
Karaman'dan sonra Sertavul geçidi itibari ile şiddetli rüzgar başladı. Bölge zaten sürekli rüzgar alan bir yer. Tokat yiye yiye Mut'a attık kendimizi. Yasin çoktan Silifke'ye ulaşmış.
Sabah kahvaltı da yapmadan yola çıkınca kan şekerimiz bayağı düştü. Sami'ye birşeyler yiyelim yoksa benim tempo düşecek iyice dedim. Bir tantuniciye girdik karnımızı doyurduk.
Mut'dan sonra duble yol bitti, asfalt da çok iyi değil ama en azından rüzgar azaldı.
Silifke'ye saat 1:30 gibi ulaştık. Yasin'i aradım nerede olduğunu öğrenmek için. Yemek yiyecek düzgün bir yer bulmak için Batı'ya sürmüş sahil boyu. Aydıncık yakınlarında bir tesiste beklediğini söyledi. Oyalanmadan Taşucun'a doğru döndük.
Ve evet, tüneller insanı gaza getiriyor.
Fotoğrafın solundaki ırzına geçilmiş tepenin ardında Akkuyu nükleer santrali var. Daha bitmeden ortalık darma duman edilmiş. Bu yerle ilgili hislerim hiç iç açıcı değil.
Gecikmeli olsa da Yasin'le buluştuk. Biz Konya'dan yola çıktığımızda hava sıcaklığı 7 derece idi. Sahile inince 20 derece birden arttı. Kıyafetleri ayarlamak lazım. Ardından birkaç çay, biraz sohbet ve Alanya'ya doğru yola çıktık.
Yolumuzun üzerinde sayılacak bir konumda Gilindire mağarası var. Ben daha önce bir kez gezmiştim fakat arkadaşlar hiç gitmemişler. Yarım saat sürüşün ardından mağaraya doğru döndük.
Mağaraya kadar olan kısa yolun manzarası gayet güzel.
Mağara önünde yeterli park alanı mevcut. Giriş kişi başı 30TL ve müze kart geçerli değil. Yolu düşen 1 saatini ayırıp mutlaka görsün, gerçekten güzel bir yer.
Linkten fotoğraflarına bakabilirsiniz.
https://www.gilindiremagarasi.com/fotograf-galerisi.html
Mağara kısmını tamamladıktan sonra tekrar yola çıktık. Akşama ortak arkadaşımız Alper ile Alanya'da buluşacağız.
Yıllar yıllar öncesi Anamur Gazipaşa arasını geçmiştim, yol o zamanlar komple eski yol idi. Şimdi tamamını yapmışlar sanıyordum ama yine büyük bir kısmı eski yoldan geçiliyormuş. Virajlı, manzaralı fakat asfalt iyi değil. Birde gün batımı güneşe doğru sürme eklenince bazı yerleri pekte hoş değildi yolun.
Resimdeki taksici yol boyu sürekli hatalı sollama yapıyordu. Aşırı sabırsız sürücülerden. Sanırım yolu da çok kez geçmiş ki, ben böyle giden bir dacia görmedim şimdiye kadar. İçine schumacher kaçmış gibiydi. Bizden de çok uzaklaşamadı, bazen biz öne geçtik bazen o... Ben hatalı sollamalarını gördükçe güzel temennilerde bulundum kask içinden ama Gazipaşaya ulaşınca utandırdı beni. Kırmızı ışıkta yanımıza yanaşıp "çay söyleyeyim sohbet edelim biraz çok güzel gidiyordunuz yolda dedi" Kibarca reddettik teklifini. Bu yazıyı okursan taksici kardeş, hatalı sollamalarında karşıdan gelen bir motorcuyu da ezebileceğini düşün....
Hava karardıktan sonra Alanya'da Alper ile buluştuk. Ayak üstü sohbet sonrası market alışverişini yaptık ve Alper'in bağ evine geçtik. Bu gece orada kalacağız. Hava karardıktan sonra kask kamerasını hiç açmadım. DJI Osmo Action 3 almayı düşünen varsa gece çekimleri hiç iyi değil. Klasik yeme içme sohbet uyuma şeklinde geceyi tamamladık.
Normalde Toroslar'ın güney kısımlarında çok fazla yükselmeden gezeriz diye plan yapıyorduk. Fakat mevsim sahil kısımında motosiklet ile gezmek için en ideal şartları sağlayınca Kemer'e doğru sürmeye karar verdik.
Sabah kalkıp miskin miskin hazırlandıktan sonra sapadere kanyonu civarında kahvaltı yaptık.
Alper'in işleri yoğun olduğu için geziye bizimle devam edemedi. Kahvaltı sonrasında ayrıldık. Uzun uğraşlar sonunda 2 farklı model Sena ile benim çin malı interkomu bir şekilde bağlayıp batıya doğru sürmeye başladık. Özellikle Alanya içinde trafik berbat. 200 metreye bir kırmızı ışık var ve belli bir düzende yok. Hızlı gidiyorsun kırmızıya yakalanıyorsun. Yavaş gidiyorsun yine aynısı. Oraya adam akıllı bir çevre yolu lazım.
Sürüş uyumu güzel, interkomdan da muhabbet sarınca ne ara Antalya merkeze vardık anlaşılmadı.
2 çay kahve molasından sonra Kemer'e doğru geçtik. Konaklama yeri olarak da Adrasan'da karar kıldık.
Gün batmadan 1 saat öncesinde Adrasan'a ulaştık. Sezon dışı olunca çoğu işletme kapatmış. Halen açık olan bir kamp yerine çadırlarımızı kurduk. Kişi başı 300TL günlük kamp ücreti. Yemek için tam kamp alanından çıkacaktık ki, komşu kampçılar sağolsun 2 tabak yemek getirdiler bize. Uşak'tan gelmişler, dağcılık klubü olarak çevrede yürüyüş yapıyorlarmış. Günün kritiği, kakara kikiri... Saat 11 civarında uyumaya geçtik.
Sabah erkenden uyanıp kahvaltı faslından sonra denize girmeye karar verdik. Su sıcaklığı gayet güzeldi, koca sahilde bizden başka sanırım 2 kişi daha vardı denize giren. Cam gibi su, yavru balık sürüleri... Ekim sonunda Adrasana gidin yani... Kamp yerinden toparlanıp yavaş yavaş Demre'ye doğru geçmeye karar verdik. Farklı birşey göreceğimizden değil, amaç Finike-Demre arasında motor sürmek.
Adrasan'dan Karaöz'e geçtik. Sahili takip eden yol gayet güzel. Virajlı, manzara müthiş... Yaz içinde özellikle hafta sonları park etmiş arabalardan zor geçilen koy girişlerinde kimsecikler yok.
Kumluca girişindeki bu uzun sahili en son 2018 yılında ziyaret etmiştim. Kimsecikler yoktu. Şimdilerde karavancıların mekanı olmuş. İyide olmuş, otel yapılmasındansa karavancılar kalsın
Yakıt ikmali yapıp Finike sonrası meşhur yola kavuşuyoruz. Pek bir trafik yok, hava sıcaklığı çok iyi. Biraz viraj yaparız diyorduk ama manzarayı izlemek, yolu sindire sindire geçmek daha ağır basıyor. Bunun yanında asfalt bayağı parlamış... Özellikle yol çizgileri çok kayıyor. Bizde tempomuzu iyice düşürüp sohbet eşliğinde devam ettik.
Resimde gözüken yarı mağaraya yıllar önce yüzerek gitmiştim. Yaz ortasında bile kimseler yoktu o vakit. Şimdi sezon dışı olmasına rağmen bayağı insan vardı koyda yüzen. Haberlerde Ruslar Ukraynalılar Antalya'yı terketmeye başladı gibisinden yazılar görsek de halen çok miktarda varlar ve berbat araba kullanıyorlar. Nasıl savaş madurluğu bu anlamak zor...
Demre girişinde mavi yengeç ismindeki restoranda durduk. Öğle yemeği olarak balık yedik. Balık lezzetli, kalamar çok kötüydü. Serviside 13-14 yaşında bir çocuk yaptı. Aile işletmesi görünümlü yerde ailecek öpüyorlar bilginize. Hesap üzdü
Yine gün batmadan 1 saat öncesinde Demre'deki tur teknelerinin kalkış yaptığı yerdeki tek kamp yerine vardık. Çadır kurmaya çalışırken üzerimize binlerce kişilik ordusuyla sivri sinekler geldi. Hani sivri sinek ısırmaya çalışırken hareket edersen kaçar ya... Bunlar başka bir kabileden sanırım, en son arkadaş sırtını kedi gibi okşuyordu sineğin... dönüp bakmadılar bile.
Burada kamp yapma niyetinde olan varsa sinek meselesini iyice düşünsün. Gerçi 1 saat sonrasında pek birşey kalmadı ama her zaman böylemi onu bilmiyorum.
Son kamp gecemizide eğlenceli bir şekilde sonlandırıp çadırlarımıza geçtik. Ertesi gün tek seferde eve döndük.
Dönüş yolunda pek bir aksiyon da olmadı... Son fotoğraflar ile raporu tamamlayayım.