Aslanko , Volkano , Silves07 ve harduro olarak kamplı bir gezi yapmaya karar verdik..
Cumartesi sabahı Antalya'dan Kemer'e giderek Aslanko'nun dükkanında buluşup kahvaltı ettikten sonra yolluk alışverişi yapıp yola çıktık..
Kuzdere'den çıkıp toprak yollara attık kendimizi..
Güneş tepemizde yükseldikçe ısı artıyor ama biz de yükseklere çıktıkça serinliyorduk..
Yükseklik tutkumuz çıkmaz yollara girmemize sebep olsa da yükseldikçe serinliyor , serinledikçe neşeleniyorduk..
Söğütcuması yolunda gaz açarak daha da keyiflendik..
Geçen haftalarda keşfettiğimiz Kozarası yoluna saparak yolu biraz uzattık.
Son geçişimizde yağmur sularının bozup , motokros parkuruna çevirdiği yolda eğlenmekti amacımız ama bu yolu da düzeltmişler.
Söğütcuması'nda çay molası verdiğimizde bir sürprizle karşılaştık.
Köyde büyük bir mevlüt yemeği veriyorlardı.
Bizim de yemeğe kalmamız için israr ettiler ama biz "Yol bizi bekler." diyerek nazikçe geri çevirdik yemek teklifini.
Gömbe'de Yeşilgöl kıyısında kamp yapmaya karar verdik.
Bu uzun yolu aşmak için yeni yollar denerken bu aşılması güç yerle karşılaştık.
Bu aradan motorları geçirsek dedik...
... ama aşağıda bulunan dereye iniş yolu yoktu.
İniş yolu bulsak bile bu dereyi nasıl geçerdik bilmiyorum..
Derenin karşı yakasına ulaşmak için yol tarifini bu yaşlı tonton karıkocadan aldık.
Tarif üzerine vardığımız Sinit Değirmeni'nde biraz oyalandık..
Bu kadar eğlence yeter.. Yolumuz uzun..
... devam ...
Eski bir gezimizde yemek molası verdiğimiz bu güzel yerde bu sefer sadece buz gibi suyunda serinlemek için duruyoruz..
Orman yollarında ilerlerken arada bir fotoğraf için duruyoruz..
Finike'nin Yalnız köyünde asfalta ulaşıyoruz..
Depolarımız doldurup Gömbe'ye kadar yaklaşık 60 km asfalt yol için yol kenarındaki bir pazar yerinde meyva molası veriyoruz..
Bu da pazaryerinin tam arkasından akan su...
Sonunda Gömbe'ye varıyoruz.
Çarşıda son kamp alışverişimizi yapıyoruz..
Esnafa Yeşilgöl'de çadır kuracağımızı söylüyoruz.. "Gece orada donarsınız." diyorlar.
Ama biz kararlıyız.
İşte Yeşilgöl. Güneşin batmasına 1 saat var ama şimdiden buz gibi burası.
Karar değiştirip vadiye iniyoruz ama biz kamp yeri bulana kadar gece oluyor.
Çadırları kurup kamp ateşini yakmamız 22:00 yi buluyor.
Kurt gibi acıkmışız..
Yemek ve ateş başı muhabbetinin ardından 24:00 gibi yatıyoruz..
Sabah ilk ayaklanan Volkano oluyor..
Günaydın..
Çadırımın manzarası..
.. ve çevre..
Gömbe'de güzel bir kahvaltı ettikten sonra zincirlerimizi yağlayıp Akçay çıkışındaki bir benzincide bize "Merhaba." demek için Demre'den XT350 si ile gelen Zekeriya ...
...bizi Demre'de mangala davet ediyor ama bizim önümüzde en az 180 km si toprak , 250 km yol olduğunu söylüyoruz.
Mangal hakkımızı saklı tutup , dostumuzla vedalaşarak yola çıkıyoruz..
Elmalı , Bozüyük köyünden yayla yollarına giriyoruz..
Bu yollar bizi İmecik köyüne götürecek..
Aşağıda keçilerden oluşan bir yol..
Keçi yolu buna mı deniyor acaba?
Burada bulutlar daha mı beyaz?
Yorulduk ama neşemizi kaybetmedik.
Adını bilmediğimiz şirin bir yayla köyü..
Ovacık olabilir..
İmecik köyüne yaklaşırken verdik gazı ..
İmecik çıkışı..
... ve Volkano'nun KTM ye ihanet ettiği an..
Eşeklerini gezdiren köylü çocuklarını pek sevdik..
Uçurum dibinde off-road...
Aslanko..
Sives07 (Yücel)..
KaTırıM yol kenarında uslu uslu beni bekliyor..
Yayla havası Volkano'ya fazlasıyla yaradı..
Uçurum dibindeki tepeyi fetheden Aslanko ve Yücel.
Zirveyi aşıp Beydağı Yaylası'na vardığımızda bize çay yapan İmecik'li köylülerle arkadaşlığımız 1,5 ay önceki gezimizden..
Meraklı gözlerle KaTırıM'ı izleyen Sivas Kangal.
.. ve Aslanko ile ayrılma zamanı.
O , Dereköy yolundan Kemer'e gidecek.
Biz de bir başka zirveden Saklıkent'e çıkacağız.
Zirvede Tübitak Gözlem Evi .
Bu dağların ardında Antalya var.
Yol seçenekleri bu kadar çok olunca , karar vermek de zorlaşıyor tabi.
İşte Saklıkent.
Ben fotoğraf çekerken Yücel ve Volkano peygamber vitesi ile Saklıkent yolundalar.
Bizim Sinansu Değirmeni'ni görmediğimizi öğrenen Volkano , yolumuzun üzerindeyken uğrayıp orada bir mola vermeyi öneriyor..
Sonra öğreniyoruz ki burada en sevdiği şey bu tahta köprüymüş.
Motorunu park edip hemen üzerine zıplıyor..
Değirmen..
Değirmenin içinden ..
Bu değirmenin suyu buradan geliyor.
10 gün önce debisi yarı yarıya düşmüş.
Anlayın ne kadar sıcak buralar..
Bizimkiler oturup çayları söylemişler bile..
Bizden öncekiler bir güzel kafayı çekmiş bu masada..
Deredeki ördekler burada yemek yiyenlerin attıklarıyla besleniyorlar..
Duvardaki yazıya , boş rakı şişesini konu mankeni yaptım..
Çaylar gelince bir de çomar geldi yanımıza..
Ufukta Antalya ...
Herkese mutlu geziler...