Hep motosiklet kullanıcılarından bahsettiğime dair bir süredir serzenişler geliyordu. Doğru tabii bir de motosiklette yolcu olmak var. Pek çok motosiklet sürücüsünde olduğu gibi ben de arka selede bir türlü rahat edemeyenlerdenim.


Hayır keyifsiz olduğunu falan düşünmüyorum, ama arabada şoför yan koltuğa geçince ani frenlerde frene basarmış gibi zemini sağ ayağıyla tekmeler ya, ben de aynen öyle gidiyorum arkadayken. Görüldüğü gibi artçı gitmek konusunda pek deneyimli değilim. Artçı gitmek biraz co-pilot benzeri bir durum. Pilotun yaptığı iş ile ilgili fakat bambaşka bir dünya. Artçılıkta benden daha deneyimli bir okuyucumun gönderdiği pek eğlenceli yazısını buyurun okuyuverin:

‘-Motorcuları sevmem, ama motosikletleri severim.

-Nasıl yani? Benim de motorum var da ona göre konuşayım.

-IGHK!!

Motosikletle tanışmam erkek arkadaşımla ilk tanıştığımızda yaptığımız bu mini diyalogla (benim de dev potumla) başladı böyle işte (Öncesinde rüyamda hep motor kullandıklarım haricinde) Hele o ilk motora bindiğim anı unutmak imkánsız! Yol altımdan kayıyor! Kafamda taşıdığım o koca, ağır topu (ilk yorumum buydu, e napalım) hissetmenin verdiği yabancılık hissi kayboluverdi. Yollar, insanlar, manzaralar kayıyordu etrafımda. Evet arabadan ne farkı var, onda da kayıp gidenler aynı. Ama bu çok daha farklıydı. Çok daha rahatlatıcıydı. Açık havayı hissetmek çok daha farklıydı. Bir kutucuğun içinde tıkışık değilsin, ama kayı veriyorsun manzaranın içinde. Virajlarda asfaltı daha yakında görme imkanın oluyor. Bin bir türlü kokuyu alabiliyorsun. ‘motor özgürlüktür’ deyip durdukları bu olsa gerekti.

İlk başlarda üstüme o kadar takım taklavatı takmaktan yan çizebilmek için bayaa efor sarf etmedim değil hani. ‘yakın yer diiil miydi, çok sıcak da, aaa unuttuuuk hay allah!’ gibi mazeretler değişip: ‘ı-ıh! Ben gene de takacam, kendimi çok boş hissediyorum olmayacak, valla bana böyle öğrettin napıyım, belliğini takmayacak mısın?’ gibileri aldı yerini. Törensel motor giyimi zevk vermesi ne ilginç. Kaskımın en ufak çiziklerine bile ağlamaklı olur oldum.

Arka taraf farklıdır sayın sürücüler, çook! Önde sürücü sağdan solda gelen kamyonları dört göz kollayarak yol, soğuk, börtü böcükle cebelleşmekte iken, artçı arkada romantik bir dünya yaşamaktadır kendince. Kırları izler, bulutları, kuşları, gece sürüşünde yıldızları saymaktadır. Yağmur sürüşünde vizöründen kayan damlaları izlerken şarkılar mırıldanmaktadır kendince mutlu mesut. Artçı temiz havayı koklar gözlerini kapatıp, börtü böcekleri izler tabiat anadaki (ne de olsa sürücü önde uçuşanları göğüs gerip yemiştir, kahramanca tüm böcük izlerini taşımaktadır.) Kahraman sürücünün koruduğu rüzgarın soğuğunu olmasa da kokusunu çeker içine. Yan arabada pörtlemiş gözlerle bakan küçük çocuklarla şakalaşır. Gece eve dönüş yolunda egzoz borusunun sıcaklığıyla ısınır tatlı tatlı. (benim gibi ender türleri paçasını da yakabilir)

Tamam tamam bu kadar da basit değil tabii ki. Yok öyle ‘gezdirilen sultan’ gibi yayılmak. Bir süre sonra zaten kendimi co-pilot gibi hissetmeye başladım. Dışardan komik gözüküyor olsa gerek: Bir fark ettim ki kavşaklarda onunla birlikte ben de sağa sola bakma olayını senkronize refleks şeklinde yapar olmuşum, dört bir tarafımdaki araçları göz hapsimde tutuyorum, öndeki aracın yan aynasından adamın bize bakıp fark etmek zahmetini göstermemesine sinirleniyorum, motordan değişik bir ses gelse bu nerden geliyor olabilir acaba diye kafamı takıyorum.Kasislerde sürücümle birlikte ayağa kalkıyorum,motorun bir tarafına yeni bir çizik olunca ‘Bu da ne zaman oldu şimdi yaa?’ diye bozuk atıyorum içimden. Kafayı hafif çıkartıp ne kadar benzinimiz kalmış, bizi ne kadar idare eder hesapları yapıyorum, önde gözler önündeki yol manzarasını gördükçe ‘O olmayacaktı şimdi, ben sürüyor olacaktım. Uuf yaa!’ diye hınzır düşünceler vs. Bunlar daha başka bir sürü refleks hareket ve düşünce tarzları edinmişim farkında olmadan. E bunlardan hiç de rahatsız değilim, ama aksine uzun süre yaşamayınca motor üstü zevkini deli özler haline geliyorum. Uzun aradan sonra (bir hafta) tekrar binince arkada hiç şaşmayan bir sırıtmayla gidiyorum ilk anları ‘ohh bee’ diye geçiriyorum içimden.

İşte herhangi bir artçının tarihi’

Barselona Dakar 2005

Genellikle aklımızda Paris-Dakar olarak yer etmiş Rally-Raid yarışlarının en ünlüsü bu yıl Barselona-Dakar olarak koşuldu. 5 bin 431 kilometresi özel etap olmak üzere toplam 9 bin 39 kilometre uzunluğundaki Dakar Rallisi, 31 Aralık tarihinde İspanya’nın Barcelona kentinden başlamıştı. 16 Ocak’ta motosiklet kategorisinde Fransız Cyril Despres, KTM markalı motosikletiyle yarışlarda en iyi zamanı yaparak birinciliği elde etti. Eski yarışlara göre rotası kısalmış biraz ama her zamankinden çok daha çetin etaplar konulan yarışın zorluğu ne yazık ki Jose Manuel Perez ve Fabrizio Meoni gibi iki değerli motosiklet sürücüsünün hayatına mal oldu. Bu çok üzücü olaylardan sonra yarış motosikletler için bir gün iptal edildi. Özellikle, toplam 13 defa katılan ve iki defa bu yarışı kazanan Fabrizio Meoni’nin, bu yarıştan sonra emekli olacağını açıkladıktan sonra motosiklet klasmanında 2’nci giderken kaza geçirmesi ve vefat etmesi çok üzücü idi.

Anlatması güç ama Rally-Raid yarışları doğa ve insanı birbirine kenetleyen üstelik bunu bir makine ile birlikte her şeyinizle bir bütün olarak yapmanız gereken, inanılmaz zor fakat o kadar da keyifli bir tutku. Bu tutku o denli ciddi boyutlarda ki iki çocuk babası 47 yaşında insanları bile dağ, taş ve sıcak demeden yaşamlarını kaybetme pahasına Afrika’nın çöllerine gönderiyor. Ruhları şad olsun.

Gülümseten fotolar

Bu köşeden yapmış olduğum çağrılara duyarsız kalmayışınıza bayılıyorum. Geçen hafta ‘arşivinizdeki fotoğrafları karıştırın işe yarar bir şeyler bulursanız’ çağrıma pek çok fotoğraf geldi. Tabii arada olayı anlamamış çeşitli manzara enteresan bina, börtü böcek fotoğrafları da yollayanlar olmasına rağmen elime ulaşan fotoğraflar oldukça başarılı. Buradan tekrar hatırlatıyorum, konumuz motosiklet olduğu için fotoğraflar motosikletle ilgili olmalı. Mail adresimi biliyorsunuz: ruzgarinkizi@hurriyet.com.tr

Bu hafta gelenler içinde Cenk Güleryüz’ün abisini trafikte motosikletlerin araçtan sayılmaması yüzünden nasıl kızdırmışlarsa böyle bir çözüm bulmuş.