Yürek hayatta, hatta hayatın her anında pek bir önemli olmuştur benim için... 'Hayati bir organdır' denir ama nice yüreksiz insanın da yaşadığına şahit olunca, hayati kavramı şekil değiştirebiliyor. Yüreksizleri konu dışı bırakırsak, elimizde pek çoğunuz gibi kocaman yürekli adamlar kalıyor.


Motora binmek ciddi bir yürek ister çünkü... Hele bu Türkiye şartlarında... Bize sunular bu yollarda.. Bilinçsiz bunca otomobil kullanıcısının arasında...

Sonra insana en mert hareketleri yaptıran, beni senden, onu bundan, bunu şundan ayıran da yürektir. Yaşadığımız en zor, en ağır tecrübelerde sıkışan, darlanan, düğmük düğmük olan da... Bu yüzden son bir haftadır kaskımın içinde hep aynı şarkı çalıyor; ‘‘Hadi yüreğim ha gayret... Hele sıkı dur hele sabret... Başını eğme dik tut… Bu bir rüyaydı farz et… Hadi, hadi yüreğim ha gayreeeeeet…’’ Nefes almakta güçlük çektiğim zamanlarda da, vizörümü sonuna kadar açıp kafamı gökyüzüne kaldırıp başka bir şarkı söylüyorum; ‘‘Al-dır-ma, de-li göönlüm... Gideen git-sin, sen şarkılar söyle içinden, boşver!’’

400 KM'DE İKİNCİ EL MOTOR

Anlıcanız ruh halim pek hayra alamet değil son günlerde... Hayatımdaki büyük değişikliklere çok kolay adapte olanlardan değilim çünkü... Ve hayatımda özellikle çok sevdiğim şeyleri kaybetme, değiştirme eğiliminde de olmadım hiçbir zaman. Mümkün olan en uzun zaman boyunca benimle olsun istedim hep... Etrafıma baktığımda, büyük bir çoğunluğun böyle davranmadıklarını gördüğümde kendimden şüpheye düştüğüm de oldu elbette... 8-9 ayda bir arabasını, motorunu, evini olmasa bile eşyalarını, hatta sevgilisini değiştiren bunca insanın yanında ben mi hatalı düşünüyorum diye karardığım da oldu. Yok yok gayet aydınlığım artık. Ben hayatta sevdiğim ve alıştığım şeylerle mutlu oluyorum. Beni mutlu eden şeylerin de yanımda olmalarını istiyorum, hatta bazılarının ömrüm boyunca yanımda olma kredileri bile var. Bu yüzden üç senedir aynı motora biniyorum. Özellikle ilk zamanlar dellendiğim, anlaşamadığımız, bana yanlış yaptığını düşündüğüm olmadı mı? Oldu! Ama hemen ‘‘ben yapamıyorum bu motorla’’ deyip satmayı düşünmedim. Düşünmedim ki 3 senelik bir beraberliğimiz oldu. Bu yüzden kendine iki beden büyük aldığı motoru ikinci ayında değiştirenlere kızıyorum.

Hiç şöyle çıkıp da piyasadaki ikinci el motorları incelediniz mi? Bin kilometre yapmamış ikinci el motorlar var. Ya düşünsenize adam alıyor motoru, 3 defa karşıya geçiyor, bir hafta sonu Şile'ye gidiyor ve ‘‘eh artık daha büyük bi alete geçme vakti geldi.’’ diye düşünüp 400-500 km'deki motoru satıyor. Türkiye bu bilinçsizlik yüzünden ikinci el motosiklet pazarında dünya liderlerinden biri. Adamlar bir motosikletle 200-300 bin km yaparken biz motorumuz 20 bine geldiğinde ‘‘eh bunun miladı doldu sayılır, eskidi, motoru yıprandı, çok kilometreli motor bu’’ diyoruz. Allah Allah ya...

MOTOR HAVA ATMA ARACI DEĞİL

Bir de herkeslere sonu gelmeyen bir doyumsuzluk hasıl olmuş.. ‘‘Şimdi üç ay buna bineyim, 3 ay sonra Fazer alacam, ona da azcık binip R1 alacam’’ muhabbetlerini duyduğumda tüylerim diken diken oluyor. ‘‘Sen 3 ayda altındaki motoru bitirecen de Fazer'la değiştircen.. Sonra da Fazer yetmeyecek de R1 alacan...’’ Üstelik bu motor değiştirme olayında baş kahraman öyle yapılan kilometre, motorun limitlerinin sürücüye yetmemesi vs. filan da değil.. Baş kahraman gösteriş ve hava atmak. Motosikleti millete gösteriş ve hava atma unsuru olarak kullanan, bu sayede piyasadaki salak pek çok kadını tavlayan çok er kişi var etrafta. Bayanları ayrı tutarım şimdilik çünkü bayanlar daha ‘‘motor kullanmaya başlama’’ aşamasında olduklarından, henüz bu tür katakullilere girmiş değiller.

Motoru bir çeşit hava atma, caka satma unsuru olarak görenler, belli başlı caddelerden her 2.5 dakikada bir ara gazlarla geçerek, kim oldukları gizlenmesin, herkes onları fark etsin diye kasklarını dirseklerine takıp gezerek, motosiklette önünden çok sağına soluna bakarak, kendilerini şıp diye belli ederler. Tabii motosiklet konusunda maymun iştahlı olanlar bir tek bunlar değil.

Neyse zaten asabiyim iyice sinirlenmeden, uçup birilerine kafa atmadan konuyu toparlayayım. Bu anlattıklarımın tek bir sebebi var. Her yerde kabus gibi karşımıza çıkan ‘‘Cehalet Canavarı’’. Alın işte bir canavar da benden. Üstelik bu canavar öyle üniversite okumakla, pek yüksek lisanslar yapmakla filan da yok olmuyor. Kişinin bu canavardan kurtulmak için kendi aklını, zekasını kullanması gerekiyor. Çok rica ediyorum maymun iştahlı olmayın. Uzun süreli beraberlikler her zaman iki taraf için de çok daha sağlıklı ve güvenlidir. Ve öyle 3 ay 5 ay 9 ay, bir beraberlik için kesin kararlar alabileceğiniz, bu bana yetmiyor diyebileceğiniz süreler değildir. Ayrıca unutmayın ki hayatta sizi gerçekten mutlu ettiğini düşündüğünüz şeyler için sakladığınız ekstra değerleriniz olmalı. Yoksa hayatta pek az şeyle mutlu olmasını becerebilen, yüzü asık insanlardan biri oluverirsiniz. Haa bunlara rağmen ben bildiğimi okurum derseniz ben yine vizörümü açıp, gök yüzüne kaldırıp başımı, söylerim şarkımı; ‘‘Al-dır-ma! Deli gönlüm... Giden gitsin... Sen şarkılar söyle içinden, boşver!’’

Pek faydalı siteler

http://motogp.tiscali.com/

http://www.ozenmotor.com/

http://www.yolmotor.com/

http://www.touratech.de/

http://www.fieldsheer.com/

Kim neye biniyor

Size hafiften kırgınım. Farkında mısınız bilmiyorum ama son dönemlerde beni bu sayfada çok yalnız bırakmaya başladınız. Tamam yaz dönemi, tatil matil, başka işleriniz vardı ama hadi artık pamuk eller klavyelere lütfen. Önümüzdeki haftadan itibaren, burada kimler, hangi motora biniyormuş küçük bir fotoğraflı anket köşesi yapmak istiyorum. Bunun için sizden istediğim, şu anki motorunuzla çekilmiş en artist fotoğrafınızla beraber, aşağıdaki başlıkları doldurarak otoyasam@hurriyet.com.tr ya da ruzgarinkizi@hurriyet.com.tr adresine yollamanız.(Lütfen fotoğrafları makul ve mantıklı boyutta yollayın.)

Ad-Soyad? Yaş? Meslek? Kaç zamandır motor kullanıyor? İlk motoru? Kaç motor değiştirdi? Şu anki motoru? Hayalindeki motor?


Ayşe Şule Bilgiç
ruzgarinkizif650gs@hotmail.com