Giriş

Orijinalini görmek için tıklayınız : [M.T] Kitap Kurtları ve Okurları....



Sayfa : 1 [2] 3

Alonedark93
22 Eylül 2017, 20:31
Madem kitapçılar toplandı sorularım var...
Roman ağırlıklı okuyorum ama odaklanamıyorum.
Okul zamanında da böyleydim.
Sınavlarda da böyleydim.

Aklım başka yerlere gidiyor,dalıyorum haliyle odaklanamıyorum.

Tavsiyelere açığım.

Carbondioxid
22 Eylül 2017, 21:03
Madem kitapçılar toplandı sorularım var...
Roman ağırlıklı okuyorum ama odaklanamıyorum.
Okul zamanında da böyleydim.
Sınavlarda da böyleydim.

Aklım başka yerlere gidiyor,dalıyorum haliyle odaklanamıyorum.

Tavsiyelere açığım.

İlgi alanın olan kitaplara yönel (artık neler ise) , bendenizinde okumaya cesaret edemediği yazıt türüdür , haklısın vesselam.

zaferce
24 Eylül 2017, 17:17
odaklanamıyorum.

Ben de odaklanamıyorum.

Odaklanamıyoruz. Ben de sen de o da odaklanmakta güçlük çekiyor. İş için, okul için yapmak zorunda olduğumuz bir işe, okumaya da odaklanamıyoruz; okulda veya başka yerde 40 dakikalık bir konuşmayı takip etmekte de zorlanıyoruz; zevk için okuduğumuz bir metne de odaklanamıyoruz, filme de, 10 dakikalık youtube videosuna da sonuna kadar odaklanamıyoruz. İş olsun diye dolandığımız forumda okuyacağımız yazı ilgimizi çekiyor olsa bile bir kaç yüz kelimeyi, yarım sayfayı geçti mi okumakta zorlanıyoruz. Arada hep bir telefon kontrol etme, forumda yeni bir şey var mı onu kontrol etme, facebook'a bakma veya arada başka bir kısa video izleme hep yapılıyor. Hızlı tüketiyoruz, ilgi gösterebildiğimiz zaman gittikçe kısalıyor. Odaklanmış vaziyette kalabilme süremiz (attention span) sürekli azalıyor. Tüketmeye, yeni şeyler görmeye ve bu yeni şeyleri saniyesinde eskitmeye çok alıştık. Her zaman yeni ve oyalayıcı, dikkatimizi dağıtıcı bir şeyler elimizin altında var. Özellikle telefonlarımız, tabletlerimiz bu konuda çok öne çıkıyorlar. Hiç bir şey olmasa bile saati ve bildirimleri kontrol etmek için elimiz telefona gidiveriyor. Arkadaşımızla aslında ilgimizi çeken bir sohbet yaparken bile bir kaç dakikada bir telefona bakıveriyoruz. İş için de olsa zevk için de verimliliğimiz aslında aynı anda birden çok şeyi yapabileceğimizi sanmakla düşüyor çünkü gerçekte beynimiz aynı anda birden çok şeyi layığıyla yapamıyor. Farklı görevler arasında sürekli gidip geliyor. Bir ona bakıyor, bir buna bakıyor ve her görev değiştirdiğinde uyum sağlaması için biraz zamana ihtiyaç duyuyor. Bu modda gün boyu devam ettiğimizde de gün sonunda görüyoruz ki aslında niyetlendiğimiz işlerin veya zevkli uğraşların hiç birini layığıyla tamamlayamamışız. Odaklanabilme süremizi artırmak için biz özel bir çaba sarf etmedikçe bu iş kötüye gitmeye, biz de verimsizleşmeye devam edeceğiz. Odaklanma süresini artırmak ve başına geçtiğimiz bir şeyde gerçekten yol almak için önerilen bir teknik var: Pomodoro. Bu teknik, bir şeyin başına geçince sadece o şeyle ilgilenmek üzerine kurulu. Saati 25 dakikaya kurup sonra kısa bir mola vermekle başlıyor. Ardından bir 25 daha ve bir kısa mola daha. 3 pomodoro sonrasında ise uzun bir mola. Günde mesela 6 pomodoro yapmak büyük başarı. Başlarken günde toplam çok daha az pomodoro yapmak mümkün. Veya başlarda pomodoro sürelerini 10 veya 15 dakika yapmak da mümkün. Roman okurken saati 15 dakikaya kurup bu süre zarfında telefona bakmamak, başka şeyle ilgilenmemek bir başlangıç olabilir.

Şuradan biraz daha detaylı bilgi alınabilir: https://www.youtube.com/watch?v=aUPGlxDSrw8
Şu da İngilizce bir kaynak: https://www.chriswinfield.com/40-pomodoro-workweek/


Aklım başka yerlere gidiyor,dalıyorum

Benim de aklım başka yerlere gidiyor, ben de dalıyorum.

Fakat belki de aklımızın başka yerlere gitmesine, dalmaya, boş boş pencereden bakmaya ihtiyacımız vardır. Belki de bir odada tek başımıza otururken sıkılıyor olmak gerekli ve doğal bir şeydir. Kaçınmaya gerek yoktur. Belki de zihnimiz aslında ihmal ettiğimiz bazı şeyleri yapmaya cesaretlendiriyordur bizi.

Türkçe alt yazılı şu videoya bir göz atmayı öneririm: https://www.youtube.com/watch?v=8lz-qrVUecE
Maalesef Türkçe alt yazısı bulunmayan şu video da hayli açıklayıcı: https://www.youtube.com/watch?v=LDcm6twPEJA

Bir odada telefonumuzla ilgilenmeden sadece oturuyor olmak veya boş boş pencereden bakıp dalmış gitmiş olmak, bizi kendimizle baş başa bırakır. Korkularımız, endişelerimiz, geçmişimiz, geleceğe dair umutlarımız, planlarımız, kaygılarımız, yaşadıklarımızın bizde uyandırdığı duygular, isteklerimiz, karşılanmamış arzularımızın uyandırdığı yılgınlık, coşkularımız... Bunları anlamak ve irdelemek için sıkıldığımız zamanlar idealdir. Aslında kendimizle baş başayken bu duygulardan ve dolayısıyla kendimizden kaçmak için telefonumuzdaki sosyal ağ uygulamalarını kullanırız. Ama kaçmak yerine kendimizi, duygularımızı anlamaya zaman ayırırsak belki de kendi kendimize kalmak, sıkılmak o kadar da korkutucu olmayan, aslında ihtiyacımız olan ve kendimizi tanımakta bir hayli yol alabiliriz. Hatta tek başına sıkılarak geçirilen sadece kendi içine dönük verimli bir düşünme eyleminin yaratıcılığımıza da iyi geldiği iddia edilir. Yani aslında bir roman okumaya çalışırken hangi düşüncelere dalıyorsak, neleri hatırlıyorsak belki de zihnimizin o olayları değerlendirmeye, duygularımızı daha net anlamaya, daha belirgin plan yapmaya, kendimizi tanımaya ihtiyacı vardır. Ondan böyle dalıp gidiyoruzdur. Dalıp gittiğimiz yerden kaçmadan, verimli bir kendini analiz etme, duyguları belirginleştirme eylemi güzel olabilir. Belki de kafamızda halledeceğimiz bu şeylere layığıyla zaman ayırdıktan sonra romana dönersek daha rahat bir zihinle, daha kolay odaklanabiliriz.

Sıkılmanın gerekli bir lüks olduğunu ifade eden İngilizce bir yazı: https://www.theguardian.com/books/2017/may/04/being-bored-is-a-luxury-lie-back-and-enjoy-it
Sıkılmak ile yaratıcılık ilişkisine dair bir başka maalesef İngilizce bir yazı: https://www.wired.com/2017/01/clive-thompson-7/
Sıkılmak üzerine yukarıdaki iki yazı kadar derin olmasa da güzel bir deneme: http://www.salom.com.tr/haber-79544-sikilmak.html

***

İlber Hoca satın aldığımız kitapların yarısının bizi sarmamasının, devam etmeden bırakmamızın normal olduğunu ifade ediyor. İlgimizi daha çok çekecek kitapları tercih etmek de düşünülebilir.

***

Uzun yazı okuyamamak, odaklanamamak hepimizin sorunu ancak bununla, iki satır yazı okuyamamakla övünmek, tıpkı çok düşünmemekle, cehaletle ve ahlaksızlıkla övünmek gibi son dönemde popüler olan bir davranış biçimi. Forumun değişik başlıklarında karşılaştığım bir durum. Toplum olarak gerçekten de ezilmeyi, sömürülmeyi, köleleştirilmeyi hak ettiğimizin bir göstergesi sanki.

Cloud
24 Eylül 2017, 20:36
Okuduklarım ya da okumakta olduklarım mevzusuna girersek oradan çıkılmaz, binin üzerinde okumuşum, geçenlerde kütüphaneyi saymaya kalkıştım da :) . (Gidip gelmeyen de onlarca kitap var, hala üzülürüm onlar için)
An itibariyle 4 kitabı bir arada okuyorum. Yok övünmüyorum, aslında tek tek okumak daha zevkli, benimki aç gözlülük, eskiden tek tek okurdum son yıllarda cozuttum en az iki kitabı aynı anda okumazsam kesmiyor :bounce::). Tabii genellikle konuları birbirine benzer ya da birbirini tamamlar kitaplar oluyor bunlar. Nadiren çok alakasız da oluyor. Evde akademik bir şey okurken, vapurda roman ya da çizgi roman okumak gibi.
Dünya klasiklerinin en önemlilerini okul yıllarımda okumuştum, şimdilerde çizgi romanları çıktıkça onların çizgi romanlarını topluyorum. Hani çocuğumu bunlarla kitaba heveslendirir miyim diyerekten. Son dönemse popüler bilim ağırlıkla gidiyorum ve Carl Sagan külliyatını deviriyorum, bunca zaman nasıl okumamışım diye hayıflansam da neyse ki çoğunu okudum son 1 yılda. Yanına da çocuk gelişiminden, mindfullnes'a, stres'le başa çıkmadan, tarihe, dine, oradan çizgi romana, ütopya ve distopyalara dalıp çıkmalar yapıyorum. Sonum 46 nolu koğuş gibi görünüyor olsa da ben halimden gayet memnunum. :queen::santa::cherry: Bu arada okumak, merak etmek, sorgulamak ya da derin düşünmek insanı delirtmez, niyetiniz varsa beklemeyin yani.:cherry:
Kitap okumak hobi değil bana göre, bir ihtiyaç, hayatın bir parçası, yemek içmek, zıçmak gibi, hatta helada okumak çok zevklidir tavsiye ederim. Ben okumazsam kendimi eksik ve kötü hissedenlerdenim, hatta helada kabızlığa da iyi gelebiliyor okunan şeye göre:queen:. Yok bunun bilimsel ispatı yok, totomdan uydurdum.:cherry:
Kitap okuma diye bir hobiye de inanmam, çünkü kitap okumak - genellersek okumanın kendisi zaten - ciddi bir iştir ve ihtiyaçtır. Buna alışkınsanız o ihtiyacı, eksikliği hissedersiniz.

Aşağıya ise buradaki arkadaşları yani motosikletçileri ilgilendirecek kitapları listelediğim blog linkimi atayım:
http://mymotorcycleexperience.blogspot.com.tr/2010/09/motosiklet-kitaplg.html

Detaylara tek tek girersem iş uzar. Okuyoruz işte, okumak lazım, kutsal kitabını bile ana dilinde okuyup anlamayan bir toplumda "niye lazım, gerek yok google var" diyenler çıkacaktır. Ama bunu diyenlerin bazılarını tanıyorum, google'a bile yeterince başvurmayan, başvurduğunda da okumadıkları için neyi arayacaklarını bilmeyen tipler.
Aslında sadece okumak ve okuduğunu anlamak bile hayatta bir adım öne geçirebiliyor insanı. Bunu yıllar önce rahmetli babamın hastalığı zamanında, iki hastane arasında koştururken, sadece duvarlardaki duyuru ve yönlendirmeleri okuyarak işlerin nasıl kolaylaştığını ve yüzlerce insanın bunu yapmadığı için yanlış sırada saatlerce beklediğini, boşuna kat kat deli danalar gibi dolandığını görerek idrak etmiştim. Halen de herhangi bir devlet dairesinde sık sık fark ederim.
Okumak sanıldığı gibi pahalı bir şey de değil, ben bunu kabul etmiyorum, bu olsa olsa okumamanın bahanesi olabilir. Kitaplığımdaki dünya klasiklerinin önemli bir kısmını MEB kitabevlerinden öğrenci harçlıklarımla almıştım yıllar önce.

Neyse, bak okumanın kötü bir yanı var, biraz çeneni düşürebiliyor ve yazarken de işi fazla uzatabiliyorsun, anlatacak çok şeyin oluyor çünkü.:) haa bak bir de bu forumda bile kim okuyordur kim o kadar okumuyordur anlayabiliyorsun, az buçuk insan sarraflığı yapabiliyor insanda. Yukarıda yazan arkadaşların bazılarının iyi bir okur olduklarını ben önceden tahmin etmiştim mesela, yazdıkları bunu ele veriyordu çünkü.
Hadi kaçtım ben.

NOT: Çok okuyan mı çok gezen mi daha çok bilir? sorusu tavuk ve yumurta ikilemi gibi bir şey değildir, zira her ikisini de yapan en güzel insandır. :)

---------- Mesajlar birleştirildi - 20:36 ---------- bir önceki mesaj zamanı 20:17 ----------

NOT2: Hadi bilhassa gençlere bir kaç tavsiye de bulunayım. Sıralama rastgeledir,önem sırasına göre değildir.
1 - Karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı - Carl Sagan (her gencin okuması lazım)
2 - Yaratıcı aklın sentezi - Server Tanilli (bu kitap lise ve üniversitede, okumaya ciddi olarak başlamış gençler için ilk okunacaklardan biridir bana göre, çünkü nasıl okuyacağınızı anlatıyor esasen)
3 - (Casusluk seviyorsanız) Şibumi - Trevanian ve devamını yazan Don Winslow'dan Satori tabii ki. Adam nasıl Trevanian gibi yazmış la, dedirtti bana.
5 - Gazap Üzümleri - John Steinbeck
6 - Kutsal İsyan - Hasan İzzettin Dinamo (Çok ciltli tek bir roman ama kurtuluş savaşını bu kadar detaylı anlatan başka şaheser yok gibi) Devamı da çok ciltli Kutsal Barış.
7 - Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı - Robert M. Pirsig. Yazarını geçenlerde kaybettik. Hayatımda iz bırakan kitaplardandır, dikkat motosiklet temalı felsefe kitabıdır, felsefe ile alakanız yoksa beğenmeyebilirsiniz. Finali yürekten vurur.
8 - Dostoyevskinin tüm eserleri ve bilumum Rus Edebiyatı klasikleri.
9 - Bertrand Russel - Sorgulayan Denemeler
10- Yabana Doğru - John Krakauer (In to the wild adlı filmin kitabı ülkemizde de mevcut, film de kitap da müthiştir, gençlere mutlaka tavsiye.
11 - Oğuz Atay - Tutunamayanlar ve tüm eserleri. "Beyaz Mantolu Adam" hikayesini bulun okuyun, belki internette bile vardır.
12 - Yerli klasikler sayılabilecek, Ömer Seyfettin, Reşat Nuri, Sait Faik, Ahmet Hamdi Tanpınar ve pek çok Osmanlı son dönem ve cumhuriyet ilk dönem yazarları.
Şiir sevenlere mutlaka Nazım, Attila İlhan, Metin Altıok, Necatigil, Ataol Behramoğlu, Edip Cansever Ve tabii ki Can Yücel baba. Daha sayarım da siz bi bunları okuyun hele.:bounce:

Bu liste bitmez, bunlar bilhassa ne okuyayım diyen gençlere ve henüz okumamışlara idi.

Al işte bak gene uzattım, sözde kısa kesecektim.

Haa bak inanın ya da inanmayın ne olursanız olun ama mutlaka ve mutlaka sağlam, güvenilir bir çevirisinden Türkçe Kuran-ı Kerim. (Hatta bir kaç çeviriden bi kaç kez okunabilir).
Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'unu da sadeleştirilmiş bir metinden ekleyin listeye derim.

Şimdi harbi kaçtım işte.

Carbondioxid
24 Eylül 2017, 20:50
Okuduklar....

Haa bak inanın ya da inanmayın ne olursanız olun ama mutlaka ve mutlaka sağlam, güvenilir bir çevirisinden Türkçe Kuran-ı Kerim. (Hatta bir kaç çeviriden bi kaç kez okunabilir).



Kuran-ı Kerim hakkında yazdıklarınıza , bilhassa birkaç ceviriden kısmına katılmakla beraber , "keşke" zamanımız "alimleri>bilenleri>akademisyenleri>bilim insanları" kurulu ile yeniden çevrimi yapılsa..

Hatta , En'âm 92 gereği , evvelkileri'de okumak isterdim(modern ve anlaşılır versiyonlarını.)

Cloud
24 Eylül 2017, 20:57
Okudumda ^^

Kuran-ı Kerim hakkında yazdıklarınıza , bilhassa birkaç ceviriden kısmına katılmakla beraber , "keşke" zamanımız "alimleri>bilenleri>akademisyenleri>bilim insanları" kurulu ile yeniden çevrimi yapılsa..

Valla ben ilk okuduğumda 5 tane akademisyenin çevirdiği Diyanet yayınlarınınkini okudum, 5 akademisyen bir araya gelmiş bunu mu çevirmiş demiştim. Adeta ciddi okura hakaret eder gibiydi, pek çok yerin altı çizili durur kitaplığımda. Elmalılı Hamdi Yazır'ı tavsiye ederim. Geçen yıl ondan bir kez daha okuduydum.
Bu arada aynısı Nutuk için de geçerli, Velidedeoğlunun metni fena değildir ama gençler için daha sade metinler olduğunu biliyorum, sanırım geçenlerde yanılmıyorsam İş Bankası yayınlarından Gençler İçin Nutuk diye bir kitap çıktı.
Benim anlatmak istediğim öyle ya da böyle bildik bir çeviriden mutlaka ana dilde okunmasıdır, çünkü önüne gelenin bilhassa din hakkında o da kuran da var, şu da kuranda var diye atıp tuttuğu bir ortamda okuyunca, bakış açınız değişiyor. Tabii biraz objektif bir okumayı da gerektiriyor bu. Yoksa kim çevirirse çevirsin, bazı insanlar okuyunca şaşırıp kalıyor ve kabullenmek istemiyor bazı şeyleri.
Neyse bu konuyu uzatmak istemem, herkesin kendini bağlar. Ben sorgulayan, kuşkucu tiplerdenim biraz, bu sebeple kendim araştırıp öğrenmeyi seviyorum ondan tavsiye ettim her ikisini de. Bu topraklarda yaşayan ve kitap okuyan her insanın her ikisini de bir kez olsun vakit ayırıp okuması gerektiğini düşünüyorum. Okumayana zaten diyecek bir şey yok, o ilaç prospektüsünü de okumuyor...
Selamlar.
İyi okumalar.

Alonedark93
24 Eylül 2017, 21:11
Ben de odaklanamıyorum.

Odaklanamıyoruz. Ben de sen de o da odaklanmakta güçlük çekiyor. İş için, okul için yapmak zorunda olduğumuz bir işe, okumaya da odaklanamıyoruz; okulda veya başka yerde 40 dakikalık bir konuşmayı takip etmekte de zorlanıyoruz; zevk için okuduğumuz bir metne de odaklanamıyoruz, filme de, 10 dakikalık youtube videosuna da sonuna kadar odaklanamıyoruz. İş olsun diye dolandığımız forumda okuyacağımız yazı ilgimizi çekiyor olsa bile bir kaç yüz kelimeyi, yarım sayfayı geçti mi okumakta zorlanıyoruz. Arada hep bir telefon kontrol etme, forumda yeni bir şey var mı onu kontrol etme, facebook'a bakma veya arada başka bir kısa video izleme hep yapılıyor. Hızlı tüketiyoruz, ilgi gösterebildiğimiz zaman gittikçe kısalıyor. Odaklanmış vaziyette kalabilme süremiz (attention span) sürekli azalıyor. Tüketmeye, yeni şeyler görmeye ve bu yeni şeyleri saniyesinde eskitmeye çok alıştık. Her zaman yeni ve oyalayıcı, dikkatimizi dağıtıcı bir şeyler elimizin altında var. Özellikle telefonlarımız, tabletlerimiz bu konuda çok öne çıkıyorlar. Hiç bir şey olmasa bile saati ve bildirimleri kontrol etmek için elimiz telefona gidiveriyor. Arkadaşımızla aslında ilgimizi çeken bir sohbet yaparken bile bir kaç dakikada bir telefona bakıveriyoruz. İş için de olsa zevk için de verimliliğimiz aslında aynı anda birden çok şeyi yapabileceğimizi sanmakla düşüyor çünkü gerçekte beynimiz aynı anda birden çok şeyi layığıyla yapamıyor. Farklı görevler arasında sürekli gidip geliyor. Bir ona bakıyor, bir buna bakıyor ve her görev değiştirdiğinde uyum sağlaması için biraz zamana ihtiyaç duyuyor. Bu modda gün boyu devam ettiğimizde de gün sonunda görüyoruz ki aslında niyetlendiğimiz işlerin veya zevkli uğraşların hiç birini layığıyla tamamlayamamışız. Odaklanabilme süremizi artırmak için biz özel bir çaba sarf etmedikçe bu iş kötüye gitmeye, biz de verimsizleşmeye devam edeceğiz. Odaklanma süresini artırmak ve başına geçtiğimiz bir şeyde gerçekten yol almak için önerilen bir teknik var: Pomodoro. Bu teknik, bir şeyin başına geçince sadece o şeyle ilgilenmek üzerine kurulu. Saati 25 dakikaya kurup sonra kısa bir mola vermekle başlıyor. Ardından bir 25 daha ve bir kısa mola daha. 3 pomodoro sonrasında ise uzun bir mola. Günde mesela 6 pomodoro yapmak büyük başarı. Başlarken günde toplam çok daha az pomodoro yapmak mümkün. Veya başlarda pomodoro sürelerini 10 veya 15 dakika yapmak da mümkün. Roman okurken saati 15 dakikaya kurup bu süre zarfında telefona bakmamak, başka şeyle ilgilenmemek bir başlangıç olabilir.

Şuradan biraz daha detaylı bilgi alınabilir: https://www.youtube.com/watch?v=aUPGlxDSrw8
Şu da İngilizce bir kaynak: https://www.chriswinfield.com/40-pomodoro-workweek/



Benim de aklım başka yerlere gidiyor, ben de dalıyorum.

Fakat belki de aklımızın başka yerlere gitmesine, dalmaya, boş boş pencereden bakmaya ihtiyacımız vardır. Belki de bir odada tek başımıza otururken sıkılıyor olmak gerekli ve doğal bir şeydir. Kaçınmaya gerek yoktur. Belki de zihnimiz aslında ihmal ettiğimiz bazı şeyleri yapmaya cesaretlendiriyordur bizi.

Türkçe alt yazılı şu videoya bir göz atmayı öneririm: https://www.youtube.com/watch?v=8lz-qrVUecE
Maalesef Türkçe alt yazısı bulunmayan şu video da hayli açıklayıcı: https://www.youtube.com/watch?v=LDcm6twPEJA

Bir odada telefonumuzla ilgilenmeden sadece oturuyor olmak veya boş boş pencereden bakıp dalmış gitmiş olmak, bizi kendimizle baş başa bırakır. Korkularımız, endişelerimiz, geçmişimiz, geleceğe dair umutlarımız, planlarımız, kaygılarımız, yaşadıklarımızın bizde uyandırdığı duygular, isteklerimiz, karşılanmamış arzularımızın uyandırdığı yılgınlık, coşkularımız... Bunları anlamak ve irdelemek için sıkıldığımız zamanlar idealdir. Aslında kendimizle baş başayken bu duygulardan ve dolayısıyla kendimizden kaçmak için telefonumuzdaki sosyal ağ uygulamalarını kullanırız. Ama kaçmak yerine kendimizi, duygularımızı anlamaya zaman ayırırsak belki de kendi kendimize kalmak, sıkılmak o kadar da korkutucu olmayan, aslında ihtiyacımız olan ve kendimizi tanımakta bir hayli yol alabiliriz. Hatta tek başına sıkılarak geçirilen sadece kendi içine dönük verimli bir düşünme eyleminin yaratıcılığımıza da iyi geldiği iddia edilir. Yani aslında bir roman okumaya çalışırken hangi düşüncelere dalıyorsak, neleri hatırlıyorsak belki de zihnimizin o olayları değerlendirmeye, duygularımızı daha net anlamaya, daha belirgin plan yapmaya, kendimizi tanımaya ihtiyacı vardır. Ondan böyle dalıp gidiyoruzdur. Dalıp gittiğimiz yerden kaçmadan, verimli bir kendini analiz etme, duyguları belirginleştirme eylemi güzel olabilir. Belki de kafamızda halledeceğimiz bu şeylere layığıyla zaman ayırdıktan sonra romana dönersek daha rahat bir zihinle, daha kolay odaklanabiliriz.

Sıkılmanın gerekli bir lüks olduğunu ifade eden İngilizce bir yazı: https://www.theguardian.com/books/2017/may/04/being-bored-is-a-luxury-lie-back-and-enjoy-it
Sıkılmak ile yaratıcılık ilişkisine dair bir başka maalesef İngilizce bir yazı: https://www.wired.com/2017/01/clive-thompson-7/
Sıkılmak üzerine yukarıdaki iki yazı kadar derin olmasa da güzel bir deneme: http://www.salom.com.tr/haber-79544-sikilmak.html

***

İlber Hoca satın aldığımız kitapların yarısının bizi sarmamasının, devam etmeden bırakmamızın normal olduğunu ifade ediyor. İlgimizi daha çok çekecek kitapları tercih etmek de düşünülebilir.

***

Uzun yazı okuyamamak, odaklanamamak hepimizin sorunu ancak bununla, iki satır yazı okuyamamakla övünmek, tıpkı çok düşünmemekle, cehaletle ve ahlaksızlıkla övünmek gibi son dönemde popüler olan bir davranış biçimi. Forumun değişik başlıklarında karşılaştığım bir durum. Toplum olarak gerçekten de ezilmeyi, sömürülmeyi, köleleştirilmeyi hak ettiğimizin bir göstergesi sanki.

Zahmet edip yorumladığınız için teşekkür ederim.
Sonuna kadar okudum, hatta daldım aklım başka yerlere gitti tekrar okudum.

Dediklerinize harfiyen katılıyorum ama bu sıkıntıyı atlatamıyorum benimle mezara kadar girecek gibi hissediyorum. Bunun teknolojiyle alakalı olduğunu düşünmüyorum.
Sosyal medya kullanmıyorum hatta karşı biriyim.
Okul hayatımda da bu böyle devam etti.
Hayatımda adam gibi sorularını okuyup girdiğim tek sınav ehliyet sınavıdır ne kadar komik olsada gerçek bu.

Dün kitabı 25.sayfada bırakmışım az önce elime aldım 20. sayfadan başladım sanki ilk defa okuyorum gibi.

Aile içi sıkıntılar ve yaşadığımız tramvalar bu konuda başı çekiyor gibi.

2014 Eylül ayında bu dalma yüzünden odaklanma sorunu yüzünden e-5 de duran kamyona arkadan 65-70 km hızla vurmuş biriyim. Ve aynı şekilde geçtiğimiz aralık ayında aynı vaka yüzünden kaza yapıp ayağımı kırmıştım.

Yani sorun hep aynı ama önüne geçemiyoruz.

yürekçe
24 Eylül 2017, 21:14
Sahsen, cocugumu okusun istemem.
Kahvehanelere gidemiyoon, arkadas sohbetlerindeki kari kiz pozisyonlari seni acmiyor, tu kaka felsefe yapma muamelesi goruyorsun...
Kitaplarin demlik alti olarak goruldugu ulkede, kitap okuyanlarin hali belli...
Hele hele yazmaya kalktin mi!... sanki dunyadaki yazarlar gokten inmis! Sen bunu yazmis olamazsin bakislari, imalari... neyse; simdi biri gelip ukalalik yapma demeden susayim...
Haaa; evet, eskiden ukalaydim, oysa simdi harikayim ;)

zaferce
24 Eylül 2017, 21:29
Kitabın yeri bizim evde de mühim.

https://i.hizliresim.com/9D45P8.jpg

https://i.hizliresim.com/g95AGO.jpg

https://i.hizliresim.com/ZODVq3.jpg

https://i.hizliresim.com/o6gZmX.jpg

yürekçe
24 Eylül 2017, 21:35
@zaferce hocam, kitapliginiz, benimkiletin ki gibi eklerden biri gibi.
Direk zemine ve sifir basiyor. En ufak bir su baskini( badima geldi maalesef boru eki patlamis evde yokken ) halinde alt raftakiler telef olur ve tabani da curur. Bir hirdavatcidan 4 ayak 16 vida ile ucuz ve basitce yerden 10cm kadar yukseltilebilir. Ben kilitli tekerlekler taktim bazilarina, kimisi de duz ayak.. nacizane dost fikridir :)

Carbondioxid
24 Eylül 2017, 22:11
Ben birinin yaşamını,tavrını,duruşunu,nasıl biri olduğunu,başarı ve yenilgilerini,anlatan biyografi kitaplarına bayılıyorum.

En son Kod Adı Yeşil'in biyografisini okumuştum.
Ondan önce de Türkiye'nin ünlü mafyalarının hayatından kesitler anlatan Derin Abiler diye bir kitap okumuştum.

Ondan önceside ünlü ressam Renaur un hayatını anlatan bir kitap.

Birini anlatsın yeter :)
Merak böyle birşey.

"Haliç'te yaşayan simonlar" ( Hanefi Avcı ) tavsiye ederim:cat:

Kübra006
25 Eylül 2017, 00:01
"Haliç'te yaşayan simonlar" ( Hanefi Avcı ) tavsiye ederim:cat:


Teşekkür ederim.Kitapevine gidersem,bulmaya çalışırım mutlaka

Cloud
25 Eylül 2017, 11:11
Bu da benimki, zamanında taşınmalarla kaybolan(sanırım kitap sever nakliye işçileri var) ya da alıp unutan arkadaşlar sayesinde bunun yarısı kadar daha dolardı herhalde. Bu arada bu görünen yüzü, bir de sığmadığı ve yer olmadığı için en az üçte biri kadar daha dolaplarda, baza altlarında olanlar var, bir gün daha büyük ve müstakil bir ev alabilirsem İstanbul dışında, bir odayı sadece kütüphane yapma planıyla bekliyorlar zavallılar. :) Bu arada en üst sol raf motosiklet kitaplarına ait.
http://i953.photobucket.com/albums/ae13/karakarga/P_20170323_163256_zpsod22lgxt.jpg

Kedi ve kitap nedense hep birlikte anılır, bense uzaktan sevenlerdenim kedi mahlukunu :P Bu arada Kırmızı kedi yayınevinin kitaplarını tabii ki severim.

Şaka maka kitaplardan konuşmak heyecan veriyor adama yahu. Normalde pek bahsetmem, ama bu işi seven birilerini görünce insan konuya girmeden edemiyor. Ne mutlu kitap okurlarına.:cat:

Kübra006
25 Eylül 2017, 23:34
Zaferce sizin kedi geceleri gizli gizli kitap okuyor olmasın,kitaolarla pek bir samimi gördüm.
O ne samimiyet:) sabaha kadar ders çalışmışta,kitapların arasında uyuyakalmış gibi.

Kübra006
05 Kasım 2017, 21:01
Darağacında üç fidan
Yazarı nihat behram.
Yeni aldım ara ara okudum bu idam öncesi ailelerine mektupları çok can alıcı.

Ekarademir
05 Kasım 2017, 21:36
Mete Han romanını okuyorum şu ara. Çok beğendim tavsiye ederim. Yazarı Ahmet Haldun Terzioğlu.

The Dude
05 Şubat 2018, 12:51
http://i.idefix.com/cache/600x600-0/originals/0000000065398-1.jpg

bitirmek biaz vaktimi aldı,
aslında tam bitirmedim,
bir kaç sayfa kaldı.

her ne kadar içerisinde motosiklet bakımı ibaresi geçiyor olsa da tam anlamı ile motosiklet ile ilgili değil,
motosikleti bir disiplin olarak ele alıyor ve bireyi ve motosikleti anlamlarından ziyade manaları ile irdeliyor,
roman olma konusunda çok başarılı bir kitap değil,
felsefi aktarımı daha yüksek,
felsefe ile hiç bir ilginiz yoğ ise bitiremeyebilirsiniz,
şaşılacak bir şey değil.

tekrar okumayı düşündüğüm bir kitap,
tabi felsefe bilgilerimi tazelemem gerekiyor.

bir parça paylaşmak gerekir ise ;
motorun egzosunu tamir ettirdiği usta dahi tek başına bir kaitabı hak eden bir karakter.

BondGirl007
11 Temmuz 2018, 20:45
telefonda bi uygulama var "kitapdostum"
cok kitap okuyanlar bütçenizi zorluyorsa sürekli kitap almak (benim okuduklarım hep 35-40-45tl oldugu icin)
bu uygulamada profil oluşturuyorsunuz. takas listesi oluşturuyorsunuz takas etmek istediğiniz kitapları baska insanlarla takas edebiliyorsunuz
ptt kitap gönderimi 3 tl
istek listesi oluşturup istediğiniz kitapları ekleyip kimlerin takas listesinde oldugunu da görebiliyorsunuz. kitap yorumlarına bakabiliyorsunuz. çok pratik bir uygulama.
ben cok yararlı buldum ve sizinle de paylaşmak istedim.

genelde bilim kurgu- fantastik okumayı cok seviyorum.
oysho'nun kitapları da beynimi baya açıyor :) severek okuyorum

türkçe yazarlardan Azra Kohen- fi,çi,pi ve özellikle "AEDEN" beni yönlendiren kitaplardan oldu..

buteo
11 Temmuz 2018, 21:47
Duygusal olarak karanlık, karamsar kitapları sevenler varsa Tatar Çölü nü tavsiye ederim

The Dude
12 Temmuz 2018, 10:14
osho kişisine fazla bulaşma,
zira samimiyeti olmayan öğütçünün tekidir.

The Dude
05 Eylül 2018, 17:18
kayıp zamanın izinde de
swann ile odette bölümündeyim yani başlardayım,

okurken kendimi çıplak hissettiğim ender kitaplardan bir tanesidir.

evvelden yazıp yazmadığımı hatırlayamadım.

Oğuz ATAY'ın Tehlikeli Oyunlar kitabını ,
öncesinde ya da sonrasında (tavsiyem sonrasında) Tutunamayanlar'ı tavsiye ederim.

tutunamayanlar popüler kültüre konu olmuşsa da Tehlikeli Oyunlar kısmen yer edinmiştir.
öyle değil mi albayım ?

The Dude
25 Ocak 2019, 11:47
...
"oysa aşka ilişkin anılar, hafızanın genel yasalarından bağımsız değildirler; hafızanın kuralları da, alışkanlığın daha genel yasalarına tabidirler. alışkanlık her şeyi zayıflattığı için, bir insanı bize en iyi hatırlatan şey; aslında unuttuğumuz şeydir. önemsiz olduğu için unutulmuş ve bu sayede bütün gücünü koruyabilmiştir çünkü). işte bu yüzden, hafızamızın en güçlü kısmı bizim dışımızda, çisentili bir rüzgârda, bir odanın rutubet kokusunda veya yanmaya başlayan bir ateşin ilk andaki kokusundadır; kendi benliğimize ait, zekâmızın işe yaramaz diye küçümsediği şeyi, geçmişin son ve en güçlü kalıntısını, bütün gözyaşlarımız dinmiş gibi görünürken hâlâ bizi ağlatabilen şeyi bulduğumuz her yerdedir. bizim dışımızda mı? daha doğrusu içimizdedir, ama bizim kendi bakışlarımızdan gizlenmiş, iyi kötü devam eden bir unutuşa gömülmüştür. ancak bu unutuş sayesindedir ki, ara sıra eski benliğimizi bulur, olaylar karşısında o eski benlik gibi tavır alır, artık kendimiz değil, o insan olduğumuz için ve şimdi bizim ilgisiz kaldığımız şeyi o insan sevdiği için, yeniden acı çekeriz. günlük hafızanın parlak aydınlığında, geçmişin hayalleri yavaş yavaş solar, silinir, sonunda geriye bir şey kalmaz; onları bir daha bulmamız mümkün değildir artık."

çiçek açmış genç kızların gölgesinde - marcel proust

arokh
26 Ocak 2019, 00:58
Son okudğum kitaplar: Ahmet Haşim - Bize Göre, Refik Halit Karay - Memleket Hikayeleri, Dr.Rıza Nur - Siyasi Risaleler
Ahmet Rasim - Şehir Mektubları, A.Hikmet Müftüoğlu - Çağlayanlar, Falih Rıfkı Atay - Çankaya, Falih Rıfkı Atay - Mütareke yılları.

espresso
26 Ocak 2019, 13:12
Kindle denen e-kitap okuyucularından aldım. Keşke daha önce alsaymışım dedirtti bu cihaz bana. Önceden ne gerek var, tabletten falan da kitap okunuyor nasıl olsa diyordum ama bu cihazların ekranları aynı kağıt gibi görünüyor yani gözü yormuyor. Bir de tablet vb. gibi şeylerde kitap okurken de dikkati dağıtacak bir sürü başka uygulama varken bu cihazlarda bir tek kitap okunuyor yani dikkat başka bir şeye kaymıyor.
Bir de şarjı bitmiyor bu aletlerin, iki hafta yetiyor.

Son zamanlarda eski bilim kurgu romanlarına taktım. Iaian M. Banks adında bir yazarın romanlarını okuyorum. Gelecekle ilgili umutların azaldığı bu devirde iyi geliyor utopik şeyler okumak.

Eskiden çok kitap okurdum ama yaş 40'ı geçince artık gözlük ihtiyacı başladı, hala inatla gözlük almamakta direndiğimden normal kitaplar zor okunur hale gelmişti bana, bu yüzden son 3-4 yılda fazla kitap okuyamadım. ama bu elektronik kitap okuyucuları bu anlamda da bizim gibi yaşlılar için ideal aletler. Her türlü kitap internetten bulunabiliyor.

En son kitap fuarına çocuklarla gitmiştik, zaten çocuklar 3 yaşından beri kitap fuarına her yıl gider bir sürü çocuk kitabı alırız. Bu yıl ilkokula başladılar, okumayı öğrendiler diye kitap fuarından daha çok kitap aldık.
Ne güzel ki çocuklar da kitap okumayı sever oldular. Artık kendimiz okuyabiliyoruz yatarken bize kitap okuma biz okuruz diyorlar.

Kitap okumak o kadar keyifli bir şey ki, mesela bir filmin kitabı varsa filmi izlemektense kitabını alıp okumayı tercih ederim. Filmde sonuçta yönetmenin hayal gücü ile kısıtlıyız ama kitap öyle değil, bizi de katar işin içine.
Netflix vb. servislerden dizi izlemeyi çok severdim. Ama son zamanlarda dizi ya da film izlerken çok sıkıldığımı farketteim. Dizileri bırak 1 dakikalık videoları bile sıkılmadan izleyemez oldum. Ama saatlerce kitap okuyorum ve sıkılmıyorum.

tarikcapar
26 Ocak 2019, 16:31
Son 2 kitap Olasılıksız ve Super Poze... kafam yandı .. Tounge Fu okuyacağım şimdi :)

splender
26 Ocak 2019, 21:16
En sooonnn Ursula le Guin Yerdeniz serisine başladım ve 3. kitapta kaldım, devam edemedim en kısa sürede tekrar başlayacağım kaldığım yerden.

Kendisi Harry Potter serisinin de ilham kaynağıdır. :)

yigozya
27 Ocak 2019, 11:52
Sürpriz sonlu kitap sevenlere orhan pamuk "beyaz kale" ve "benim adım kırmızı" tavsiye ederim :) ayrıca yine orhan pamuk'un "kar" adlı romanı tam bir başyapıttır dilimizde yazılmış olması bizim için o kadar büyük bir şans ki..

Cloud
29 Ocak 2019, 12:50
Ocak'ta okuduklarım:
Tony Judt - Kötülük Kol Gezerken (Çok sağlam tespitlerle dolu geleceğe ve bugüne yazılmış makaleler, kapitalizme karşı yapılması gerekeni anlatıyor bi anlamda. Judt geç tanıdığım sıkı bir tarihçi)
Tardi - Ben Rene Tardi StalagIIB kampında savaş esiri(çizgi roman)
Tardı - Ben Rene Tardi StalagIIB kampında savaş esiri/Fransa'ya Dönüş(çizgi roman) - (Tardi'nin babasının 2.dünya savaşındaki esirliğini anlattığı harika bir çizgi roman, döneme ilgi duyanlara ve roman gibi çizgi roman okumak isteyenlere ısrarla tavsiye olunur)

Şu ara iki kitabı aynı anda okuyorum, birini işe giderken, diğerini evde:
Necip Hablemitoğlu - Köstebek (Adamın niye öldürüldüğünü daha ilk satırlardan anlıyorsunuz ve daha o zaman bu Fetullahçıları nasıl çözdüğünü de. Gerçek bir vatansevermiş.)
Metin Aydoğan - Geri Dönüşten Çöküşe. (Bu iki kitabı bir arada okumak esasında memleketin nasıl bu hale geldiğini çok daha iyi idrak ettiriryor insana, her ne kadar ben zaten bunu yaşça da çok iyi bilsem de, bilmeyen ya da hala anlayamayanlar için bence her ikisi de aydınlanma rehberi gibi. Özellikle Aydoğan ne yapılırsa düzeliriz'e de çözümler sunuyor.)

Bana göre kitap okumayan insan, hayatın yüzde ellisini kaçırıyor demektir. Ve hatta pek çok şeyi de yanlış anlıyor demektir.
Bu aralar iyiden iyiye memleket gibiyim, sağlık da, zihin de dalgalanmada. Son mesajlarım olabilir, hiç bir şey yazasım yok.
Haydi kalın sağlıcakla.

COQ
29 Ocak 2019, 16:38
Forum ana sayfada sürekli şu kitabın reklamı var.
Okuyan var mı?
Alayım da kurtulayım bari!:)
https://i.dr.com.tr/cache/600x600-0/originals/0001790364001-1.jpg

The Dude
30 Ocak 2019, 11:13
Kitaplarda okuduklarımızı unutuyorsak hâlâ neden okumalıyız? (https://t24.com.tr/yazarlar/cemal-tuncdemir/kitaplarda-okuduklarimizi-unutuyorsak-hala-neden-okumaliyiz,21516)

yukarıdaki yazıyı doktora unutkanlık üzerine danıştıktan sonra denk geldim,
şahsıma özgü bir durum olmadığını görünce epey sevindim.

The Dude
13 Mart 2019, 15:26
“bir insanı tam olarak tanımak mümkün olsaydı, ancak başlangıçtaki optik yanılgılar (çeşitli denemeler sonucunda) anlaşıldıktan sonra o noktaya gelinebilirdi. ama mümkün değildir; çünkü bizim o insanı görüşümüz düzelirken, kıpırtısız bir hedef olmayan o insanın kendisi de bir yandan değişir; biz onu yakaladığımızı zannederken yer değiştirir ve nihayet onu daha net gördüğümüzü düşündüğümüzde, aslında netleştirmeyi başardığımız şey, onun eskiden yakaladığımız, artık onu temsil etmeyen görüntüleridir.”

marcel proust - çiçek açmış genç kızların gölgesinde

arokh
14 Mart 2019, 18:27
2019 üç aylık sürede okudularım.


Cengiz Aytmatov - Cemile

Cengiz Aytmatov - Deniz Kiyisinda Kosan Ala Kopek

Cengiz Aytmatov - Disi Kurdun Ruyalari

Ismet Inonu - Cumhuriyetin Ilk Yillari - 1

Ismet Inonu - Cumhuriyetin Ilk Yillari - 2

Falih Rifki Atay- Zeytin Dağı

Amin Maalouf - Semerkant

Huseyin Nihal Atsız - Bozkurtlar Diriliyor

Huseyin Nihal Atsiz - Deli Kurt

Hüseyin Nihal Atsız - Ruh Adam

Dostoyevski - Amcanin Ruyasi

Dostoyevski - Baskasinin Karisi

tugrulbora
14 Mart 2019, 20:16
En son Resat "DD" Arbas' in Motosiklet Teorisi adli kitabini okudum.
Motora yeni baslayacak ya da baslayan kardeslerime tavsiye ederim.
Hayat kurtaran ve cok ise yarayan tuyolar var.

The Dude
04 Nisan 2019, 13:13
"Yalnızlık, insanın çevresinde insan olmaması demek değildir. İnsan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman kendisini yalnız hisseder."

Carl Gustav Jung

tarikcapar
04 Nisan 2019, 17:36
"Yalnızlık, insanın çevresinde insan olmaması demek değildir. İnsan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman kendisini yalnız hisseder."

Carl Gustav Jung

Bu adama ilgi duymaya başladım. Aea da benlik diye bi belgelselde bu adamdan alıntılar yapıyordu

The Dude
05 Nisan 2019, 09:18
bu aralar davranış psikolojisine girme isteğim var,
sanırım bu eleman iyi bir başlangıç olabilir.

The Dude
10 Nisan 2019, 11:08
belki de her gerçeklik, bizim doğrudan algıladığımızı zannettiğimiz ve görünmeyen, ama etkili fikirler aracılığıyla oluşturduğumuz gerçeklikten aynı derecede farklıydı; tıpkı ağaçların, güneşin, gökyüzünün, bizimkilerden farklı yapıda gözleri olan veya bu görevi yerine getirmek için gözden başka organlara, ağaçlara, gökyüzüne ve güneşe görsel olmayan karşılıklar sağlayan organlara sahip varlıklar tarafından algılansalar, bizim gördüğümüz şekilde olmayacakları gibi.

Proust - Guermantes Tarafı

İşte bu şekilde, bir insanın benim zannettiğim gibi karşımızda meziyetleri, kusurları, tasarıları, bizim hakkımızdaki niyetleriyle (bir parmaklığın ardından bütün tarhlarını seyrettiğimiz bir bahçe gibi) açık seçik, kıpırtısız durmadığı; asla nüfuz edemediğimiz, doğrudan tanımanın mümkün olmadığı, hakkında, sözlerin ve hattâ hareketlerin yardımıyla, hepsi yetersiz, üstelik de birbiriyle çelişen çok sayıda sanıya kapıldığımız bir gölge, içinde kâh nefretin, kâh sevginin parladığını aynı gerçeklikle hayal edebileceğimiz bir gölge olduğu yolundaki fikri, bana ilk önce Françoise vermiş oldu.

Proust - Guermantes Tarafı

MrMud
10 Nisan 2019, 15:14
bu aralar davranış psikolojisine girme isteğim var,
sanırım bu eleman iyi bir başlangıç olabilir.

Davranış psikolojisine vakti zamanında bayağı bir merak salmış, ama sonra insan evladının davranışlarının hiç bir zaman çözülmesinin mümkün olmadığını kabul etmiş biri olarak söyleyebilirim ki; Psikolojini bozar Dude.

Hayvanların davranış psikolojisi iyidir, hoştur, onları daha iyi anlayabildiğini fark etmek huzur verir.
Anlaması zor görünse de, aslında basit ve sıfır art niyet canlılardır.
Bahçesine girdiğinde seni paramparça eden bir (Atıyorum) Stafford Shire için bile ailesini, yuvasını koruyor demekten öteye gitmezsin çoğu zaman.

Ama en basit örnek mesela, hiç zarar vermediğin, hatta mutlu olmasi için kendini paraladığın bir insan seni neden üzer ?
Bu davranışın arkasında yatan psikoloji nedir ?
Ego mu ? Narsizm mi ? Sadistlik mi ? Vicdansızlık mı ? Hor görme ? Aşağılama ?

Sabaha kadar varsayım yaparsın hiç bitmez...

Kevin Richardson der ki; "İnsanlar benim 10 aslanın arasında uyumama şaşırıyor... Aslanlar beni gasp etmek için uykumda öldürmez, mirasıma göz dikmez, onlar karnı toksa önüne koyacağınız eti bile istemez.
Sinsi dedikleri sırtlanları av dışında sinsilik yaparken gören varmı ?
Peki karnı tok olduğu hâlde av yapan bir sırtlan gördünüz mü ?
Ama insanlar bu saydıklarımın hepsinin aksini yapar 'Karınları tok olsa bile'
Aslanlardan neden korkayım ?"

The Dude
10 Nisan 2019, 16:34
şahsi meselem diğerlerinin davranışlarının kökenlerine inmek değil,
kendimi tanıma gayretimde farklı bir cephe açma isteğidir.

"Bu diğer bireyin güzelliği veya çirkinliğinin, ulaşılacak tatminle yani bu tatminin bireyin acilen giderilmesi gereken ihtiyacına dayanan şehevi bir zevk olduğu kadarıyla, en ufak ilişkisi bulunmamaktadır. Ne var ki, gerek böylesine gayretle ve azimle peşine düşülen bu güzellik ve çirkinliğe bakışın gerekse onun gerekli kıldığı özenli seçimin her ne kadar o, böyle olduğunu sansa da seçicinin kendisiyle hiçbir ilişkisinin bulunmadığı açıkça bellidir, burada gerçek maksat ve amaç, üretilecek şey olan çocuktur, zira onun türün mümkün olan en saf ve kusursuz örneği elde edilmiş olacaktır."

Arthur Schopenhauer - cinsel aşkın metafiziği

türün amaçlarını kendi tercihlerimizmiş gibi önümüze koymasını yaşadığımız hayat içerisindeki sistemin dayattığı estetik ve sahip olma kavramlarına benzetmek yanlış olmaz.
dolayısı ile bu tür bilgi edinimlerinin hayatın kendisine bakışımızı direkt etkileyecek olmasına rağmen kabulü o kadar kolay olmuyor.

bahsedilen "tatmin edilmesi gereken itkiyi" biraz budayabilirsek,
daha özgür bir hayatımız olacağı kesin.

fazla da uzatmayayım.

The Dude
12 Nisan 2019, 12:14
https://imageserver.kitapyurdu.com/select.php?imageid=4403126&width=180&isWatermarked=true&pagecount=64

bazı kitaplar vardır, sayfa sayılarına aldırmaksızın dünya görüşünüzü değiştirecek bilgiyi gayet yalın ve basit şekli ile verirler.
kitap, "cinsel açlığın afrikası" (tanım cinselliğe ulaşım sorununu değil tatmin sorununu barındırır) tanımına net uyan coğrafyamızın kadın erkek ilişkilerinin çoğunca tek amacı olan sahip olma, elde etme, ilhak etme kavramlarının da yakışıksız durmadığı cinsellik konusunun temel dinamikleri hakkında bilgi vericidir.

kitabı anlamak için Arthur Schopenhauer felsefesini kavramak çok gerekli değil, yine de temel konularda biraz farkındalık olması yeterlidir.

fikirlerinin başat olduğuna katılmakla beraber, "başka bir dünya mümkün" felsefesi ile baktığımda, kendisinin de kitap içerisinde belirttiği gibi kadın erkek etkileşiminde bazı farklı yaklaşımlara değinmemiştir.

akıcı ve basit dili ile rahat okuma sağlayan bir kitap,
iki kitabı da merakı olanlara ve özellikle gençlere tavsiye ederim.

değinmediği konularda ise eric fromm'un sevme sanatı kitabını tavsiye ederim.

https://imageserver.kitapyurdu.com/select.php?imageid=91263&width=180&isWatermarked=true&pagecount=125

Cloud
12 Nisan 2019, 12:51
https://imageserver.kitapyurdu.com/select.php?imageid=4403126&width=180&isWatermarked=true&pagecount=64

bazı kitaplar vardır, sayfa sayılarına aldırmaksızın dünya görüşünüzü değiştirecek bilgiyi gayet yalın ve basit şekli ile verirler.
kitap, "cinsel açlığın afrikası" (tanım cinselliğe ulaşım sorununu değil tatmin sorununu barındırır) tanımına net uyan coğrafyamızın kadın erkek ilişkilerinin çoğunca tek amacı olan sahip olma, elde etme, ilhak etme kavramlarının da yakışıksız durmadığı cinsellik konusunun temel dinamikleri hakkında bilgi vericidir.

kitabı anlamak için Arthur Schopenhauer felsefesini kavramak çok gerekli değil, yine de temel konularda biraz farkındalık olması yeterlidir.

fikirlerinin başat olduğuna katılmakla beraber, "başka bir dünya mümkün" felsefesi ile baktığımda, kendisinin de kitap içerisinde belirttiği gibi kadın erkek etkileşiminde bazı farklı yaklaşımlara değinmemiştir.

akıcı ve basit dili ile rahat okuma sağlayan bir kitap,
iki kitabı da merakı olanlara ve özellikle gençlere tavsiye ederim.

değinmediği konularda ise eric fromm'un sevme sanatı kitabını tavsiye ederim.

https://imageserver.kitapyurdu.com/select.php?imageid=91263&width=180&isWatermarked=true&pagecount=125

Her iki kitabı da yıllar önce okumuştum. Schopenhauer ile bu kitapla tanıştım sonra hayatının anlatıldığı kitap da dahil başkaca kitaplarını aldım. Kendisini düşünce yapısı olarak kendime az çok yakın bulduğum feylezoflardan. Bendeki kitabın başlığı Aşkın Metafiziği olarak çevrilmiş.
Schopenhauer'ın dili de anlaşılırdır, hani Carl Sagan bilim için nasıl anlaşılır dille yazmışsa, adeta Schopenhauer'da felsefe için öyle gibi gelir bana. Geçmişte ODTÜ Felsefe'yi küçük puan farkıyla kaçırmış biri olarak sanırım yakın zamanda AÖF felsefe bölümüne de kayıt yaptıracağım gibi, artık emeklilikte diplomamızı alırız herhalde. Bir şeylerin içte ukde kalması fena şey, bünye ara sıra hep o ukdeyi sana anımsatıyor.

Bense Carl Sagan'ın Kozmik Bağlantısını yeni bitirdim ve uzun zamandır kitaplığımda olup okumaya direndiğim John Perkins'in Bir Ekonomik tetikçinin İtirafları(Cep boy ve 3 cilt) serisine başladım. Zeitgeist'lerden az çok aşina olduğum Perkins'in anlattıklarının bir kısmını biliyor olsam da kitapları da okumak istedim, bilhassa şu aralar, hani tam da Sudan'da bir diktatörün devrilişine denk gelişi benim için enteresan oldu. Bizim memlekette geçmişten bugüne olan biteni de daha iyi anlamak adına tavsiye edebilirim. Dünyada olup biten pek çok şeyi sadece basın ve tv yoluyla bize yansıtıldığı kadar biliyoruz, oysa kitaplar ve bazen belgeseller işlerin hiç de öyle göründüğü gibi olmadığını ortaya koyuyor. Tabii okuyanlar bunları çözüyor, okumayanlarsa milyonlarca kalabalıklar olarak aynı şekilde yaşamayı sürdürüyor maalesef. Avrupadaki ağabeyim yazıyor mesela seçim gecesi, "Oğlum bunca şeye rağmen hala 4 milyon küsur oy verebiliyorlar ya İstanbul'da bu adamlara, akıl alacak iş değil." bense kendisine gülücük saçan emoji yollamaktan başka bir şey yapamıyorum. Akıl mantık almayacak işlerin nasılı ve nedenini bilince emojiler de yetebiliyor bazen.

Ha bu arada bu kitapların yanında bir de Motosiklet Kitapları almıştım, onları okuyorum, Motosiklette Tam Hakimiyet'ten, Tam Kontrola, Nasıl daha İyi Bir Motosiklet Sürücüsü olunur'dan yeni baskısıyla Motosiklet Yol Sanatı'na kadar. Bilgileri tazelemek ve yeni teknikler kapmak adına faydalı oluyor.

The Dude
15 Nisan 2019, 11:23
aşkın metafiziği cinsel aşkın metafiziğinin biraz genişletilmiş hali,
ek olarak oğlancılık konusu da eklenmiş. ( o kısmı fazla okumadım, memleket oğlancılarla dolu olduğundan yerinde bir ek)

https://imageserver.kitapyurdu.com/select.php?imageid=286235&width=180&isWatermarked=true&pagecount=180
Varolmanın Acısı, Schopenhauer Felsefesine Giriş - Veysel Atayman

bu kitap giriş olarak kendisini takdim ediyor,
okumakta fayda var,
daha eleştirel yaklaşabilirmiş.

yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar ile devam edip istem ve tasarım olarak dünya ile devam etme niyetim var.

Arthur'un mistik tarafı ve genel bakış açısı anadoluya yabancı değil,
bu yüzden kabulü pek zor olmuyor,
kafamda bazı soru işaretleri var,
kendi yazdıklarını okudukça sorulara çözüm bulabilirim diye düşünüyorum.

---------- Mesajlar birleştirildi - 11:23 ---------- bir önceki mesaj zamanı 11:09 ----------

okuduğum kitapların çoğu meritokrasi'den ele geçirdiğim kitaplar,
dolayısı ile dijital kitaplar.
içlerinde çok önem arz etmeyecek maddi hatalar olabiliyor.

aöf konusunda ben de kararsız kaldım,
pek iyi bir dönem olmadığından girmedim,
tekrar sınavlar vs biraz ağır geldi.
sistemli olarak felsefe ile ilgilenme niyetim de yok,
aile olarak mistik tarafımız kuvvetli olduğundan bu konuları konuşacak ve tartışacak gençlerimiz ve yaşlılarımız var.
aile için bir gelenek olmadığı sürece bu tür konulara eğilim pek kolay olmuyor.
açıkçası toplum içerisine bu konuları tartışacak, kendimizi geliştirecek, kendimizi görmemizi sağlayacak platformlar ya da kişiler bulmak pek kolay değil.
bu durumun bedeli de ağır oluyor.

ne'se.
biz işimize bakalım.

Cloud
15 Nisan 2019, 14:27
Yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar'ı da okudum elimde var.
Mistik konulardan çok, genel olarak hayata kafa yorma benimkisi, nedenini, niçinini biraz fazla sorgulamak dahası merak ve gerçek bilgi edinme arzusu sanırım. Zaten bunu yapmaya başladığın anda felsefenin kapılarından içeri girmişsin demektir.
Ama mistikten akla ilk gelen din mevzusunda da, geçen yıla kadar muammalı bir şekilde okuduğumu söyleyebilirim. Bilhassa da karşı bakış açılarını irdeleyerek. Bu konularda korkmadan konuşabilecek ve düzgün argümanları ve konuşma akçeleri olan insanları bulmak zor. Üstelik öyle bir mantalite var ki, hemen size yaftayı yapıştırabiliyorlar, hatta sizinle konuşurken size hak verip arkanızdan envayi çeşit yakıştırma yapabiliyorlar. Ben o yüzden bu tip(bilhassa din) mistisizm v.s. konuları (hatta son dönemde siyaset de dahil) herkesle konuşmama kararı aldım, çünkü geniş bir bakış açısıyla ve kendi kabulleri, inançları ve ideolojilerinden sıyrılarak tartışacak, konuşacak insan bulmak çok zor bu topraklarda. Kendi kutsal kitabını ana dilinde bir kez bile okumamış yığınlardan bahsediyoruz netice olarak. Kutsalın kişiye ait, kişisel bir şey olduğunu kabullenmeyip, herkese kendi kutsalını, inancını, ideolojisini dayatan, hatta öyle değilsen neredeyse seni insan bile saymayanlardan bahsediyoruz... Çok acayip sıkıntılı, giderek saçmalaşan, konuşmanın fayda vermediği bir mecra neredeyse.

Neyse dediğin gibi konumuza dönelim. Konu neydi muhterem?:cherry:

Ha bak Prof.Ahmet Arslan'ın çok övülen Felsefeye Giriş'ini aldım geçenlerde, hala okuyamadım ama felsefe okumaya başlamak için biçilmiş kaftan diyenler var. Ki ben uzun yıllardır epeyce okudum ama bu kitabı duymamıştım, kaçırmışım. Kendisini tv'de izledim, youtube'da filan, fena gelmedi bana, yakın zamanda elimdekileri bitirip okuma azmindeyim bakalım, hatta o gazla, onun çevirdiği bir kaç kitap daha aldım, biri de Aristoteles'in Metafizik'i(Ne halt edeceksem o tuğla ile :) ). Sonra dayanamayıp sahaflardan YKY yayınlarının cogito serisinden çıkmış olan yine Aristoteles'in Fizik'ini de aldım. hani bölüme girmeden kitaplığı düzüyorum anlayacağın.

Ben de biraz takıntılı bir kitap takibi ve ne yapıp edip edinme durumu var. Mesela bir çizgiroman okudum Epileptik, müthiş de bir kitap, ödüllü filan, orada çizer sık sık Stepler İmparatorluğu kitabından bahsediyor, kafama taktım ya, ille alacam, meğer bizim TTK kitabı basmış zamanında ama piyasada yok. Sahaflarda bir kaç tane buldum ama fahiş fiyat, sonunda biriyle sıkı pazarlık edip sıfır halde aldım bir tane o kitaptan. Sonra TTK'ya da yazdım, yahu böyle bir kitabı neden bir daha basmıyorsunuz filan diye. Bu şekilde bir kitap ya da filmde görüp aldığım bir sürü kitap var. Bir başka örnek, Ş.Süreyya'nın ikinci adam'ını okurken oldu, ikinci dünya savaşında almanların rusyada batağa saplanışını orada görev yapmış bir alman subayın günlüğüyle anlatan bir kitap adı şu an aklıma gelmedi. Ne yapıp edip buldum hem de Türkçeye çevirenin imzası ile buldum sahaflardan inanılmaz bir fiyata. Acayip de zevkli oluyor böyle kitap edinmek.

Yakın tarih, siyasi tarih, felsefe, seyahat(tabii içi dolu seyahatlerden bahsediyorum), popüler bilim tarzı konular ilgimi çekiyor, tabii ki roman v.b. gibi türleri zaten okuyorum, ama son dönemde yukarıdaki konularda daha fazla okuyorum sanırım. Hatta aldığım bazı çizgi romanlar bile bu tip kitaplar. Bu arada çizgi romanlara da bayılıyorum. (Yine Tommiks Teksas'dan ziyade tek kitap ya da kısa seri tarzı olanları seviyorum Mesela Persepolis, mesela Zehra'nın Cenneti, mesela Sıradan Zaferler. Seri olaraksa Ken Parker'ın hastasıyız efem. Mister No'yu da ara ara alır okurum. :) )

Hele hele Antonio Altarriba'nın Uçma Sanatı'nı inanılmaz beğendim, bana göre bir başyapıt çizgi roman mevzusunda. Devamı olan Kırık Kanat'ı da peşine okumak şart. Bu kitapları okuyunca zaten insan sağlam bir edebi roman okumuş ya da sıkı bir film izlemiş gibi oluyor. Neyse ki dilimize çevrilmişler.
https://i.hizliresim.com/al6Yn5.jpg (https://hizliresim.com/al6Yn5)

The Dude
15 Nisan 2019, 15:11
girişi orhan hançerlioğlu'nun düşünce tarihi ile yapmıştık,
sonrasında kendisinin felsefe ansiklopedisini almıştım,
arada bakarım yine (zira sürekli olarak okuyan birisi değilim, arada meylim filmlere oluyor, arada popüler kültür ögelerine)

sırt kısmına atina okulu resmi basılmıştır.

https://i.idefix.com/cache/500x400-0/originals/0000000054572-1.jpg

schopenhauer'in şimdiye kadar okuduğum kadarı ile (henüz yeni başladım) yabancı gördüğüm bir fikri yok,
hatta çoğunca kendisine katılıyorum, sadece mistisizm kısmını merakla bekliyorum,
semavi dinler üzerinde fazla kafa yormaya gerek duymuyorum.
bunun yanında doğu felsefesinde önemli yer tutan Taoizm, Budizm, Zerdüşt ve benzeri öğretiler ile elimden geldiğince içli dışlı olmaya çalışıyorum,
zira onların bakış açıları ve çözüm yöntemleri öznel olarak daha kabul edilebilir.

https://img.iskultur.com.tr/2005/01/mutlulugun_en_guzel_tar_5.jpg

zamanında bir yerde bir tanesine denk geldiğim
iş bankası yayınlarından çıkan ..... en güzel tarihi (https://www.iskultur.com.tr/arama/en%20güzel%20tarihi?type=name) kitapları da okumaktan zevk aldıklarım arasındadır.

Cloud
16 Nisan 2019, 10:27
Hançerlioğlu'nun Düşünce Tarihini ve Felsefe Sözlüğünü geçmişte alıp okumuştum. Elimde Felsefe Ansiklopedisi de var, sahaflardan aldıydım ilk 7'si ciltli üstelik (düşünürler kısmını ise yeni baskı edindim sonradan, o son iki cilt bu atina okulu fotolu olanlardan) ama ara sıra karıştırmak dışında cilt cilt okumuş değilim. Bir kitaba ya da seriye(ansiklopedi bile olsa) başladım mı tamamını bitirme derdine düştüğüm için çok ciltli kitapları bekletirim hep, bir ara bir hışımla saldırıp bir kaç ay içinde bitiririm. H.İzzettin Dinamo'nun Kutsal İsyan ve Kutsal Barış ciltlerini de yıllar önce sahaflardan ucuza düşürüp bir kış mevsiminde peş peşe deliler gibi okumuştum, çok da sürükleyiciydi özellikle Kutsal İsyan. İnsan kendini kurtuluş savaşının içinde hissediyor. Aynı şekilde Tek Adam ve İkinci Adam'ı da peş peşe bitirdiydim, birbirinin tamamlayıcısı kitapları arka arkaya okumak iyi oluyor bazı şeyleri kafada daha iyi oturtuyor.
Bir diğer okuma yöntemim de, aynı anda benzeri konuları ya da benzeri tarihi dönemleri işleyen kitapları okumak, mesela evde birini, toplu taşımada diğerini gibi. Deli miyim neyim? :cherry:
Şaka bir yana çocuk olduktan sonra eskisi gibi okuduğum söylenemese de yine de ortalama bir Türk Vatandaşına göre kitap kurdu sayılırım herhalde, bir kitap kurduna göre ise ortalama bir kitap okuruyum sanırım.:)

---------- Mesajlar birleştirildi - 10:27 ---------- bir önceki mesaj zamanı 21:23 ----------


"Yalnızlık, insanın çevresinde insan olmaması demek değildir. İnsan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman kendisini yalnız hisseder."

Carl Gustav Jung

Ne kadar doğru yav. Neredeyse aynını düşünürüm hep. Milyonların arasında yapayalnız hissetmek tam da bu. Bilhassa aydın, entellektüel, hayata kafa yoran, düşünen, sorgulamadan kabullenmeyen insanın içine düştüğü durumlardan biri, hatta yeganesidir bu. Sen bir yere çıkmışsındır, oradan seyreylersin alemi, ama alem kendi deryasında deryayı bilmeden yüzmektedir... İşte buraya vardığında deryanın içinde ama deryayı bilmeye başlarsın, farkındalığını fark edersin ve kimselere de anlatamazsın derdini, biz bir derya içreyiz desen de kabul ettiremezsin ya alaya alırlar ya da daha da ısrarcı olursan bir yerlere kapatılman için uğraşırlar, hatta tarihte Nesimi gibi tuzla, Bruno gibi ateşle yakılanlar da vardır. Delilikle Velilik arasında ince bir çizgidir artık bulunduğun yer, hatta acaba delilikle velilik aynı çizgi midir?
Yani yalnızlık bu kafadaki insana lazım da bir şeydir esasen, çünkü o noktaya varabilmenin yolu yalnız kalıp kafayı kurcalamaktan da geçer ama, bir gün bir bakarsın öyle bir yer ve haldesin ki, seni kimse anlamıyor, sen de derdini anlatamıyorsun, çünkü anlayamıyorlar. Zor zanaattir yani belli bir aşamadan sonra kendini anlatmak ve de anlaşılmak.
Jung güzel söylemiş yani, "İnsan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman kendisini yalnız hisseder."
İçinde yaşadığın toplumdan hatta belki dünyadan kafaca kopup, başka bir mertebeye varmak bu anlamda ne kadar faidelidir bünyeye? Her şeye rağmen yine de bu noktaya varır mıydık? ... Bilmem, belki de... Belki de bu tamamen doğuştan, genetik olarak kazanılan bir şey... En azından ben babamın da bir çok açıdan benim gibi olduğunu biliyorum, belki de her gece o yetmişliğin kapağı o yüzden kolay kolay kapanmazdı... Belki o yüzden geceler (şimdilerde benim aynını yaptığım gibi) sabahlara varırdı. Zor iş...

The Dude
16 Nisan 2019, 12:04
fazlasıyla derin bir konu.
bilinci de sütü de bulandırıp konuşmak lazım.

The Dude
19 Nisan 2019, 14:16
buna göre, seçkin diye adlandırılan toplum, övemeyeceğimiz ya da sevemeyeceğimiz insanları bize sunma zararının yanı sıra; doğamıza uygun, kendimiz gibi olmamıza da izin vermez; daha çok ötekilere uyum sağlamak uğruna, büzülmeye ya da hatta kendimizi deforme etmeye zorlar.

arthur schopenhauer - yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar

The Dude
22 Nisan 2019, 10:38
İnsan, nasıl ki kendi ağırlığını, devindirmek istediği yabancı bir ağırlık gibi duyumsamadan taşıyorsa; kendi hatalarını ve suçlarını da ayrımsamaz da, salt başkalarınınkileri görür. Bu yüzden, herkes başkasında, kendisinin her türden suçlarını, hatalarını, kötü davranışlarını ve çirkinliklerini açıkça gördüğü bir ayna bulur. Ancak, çoğu durumda, bu ayna karşısında, kendini gördüğünü bilmediği ve karşısında bir başka köpeğin olduğunu zannettiği için aynaya havlayan bir köpek gibi davranır.

Arthur Schopenhauer

The Dude
20 Mayıs 2019, 14:45
sanat tarihi ile ilgili kapsamlı kitaplar arayışındayım,

iki kitap dikkatimi çekti;
https://images-na.ssl-images-amazon.com/images/I/61C731W0OaL.jpg

https://images-na.ssl-images-amazon.com/images/I/41xDAzisZZL.jpg

elinde konu ile ilgili kitabı olup elinden çıkarmak isteyen var ise konuya yazabilir ya da mesaj atabilir.

The Dude
31 Temmuz 2019, 11:12
https://content.babil.com/urun/e05b48f9cfda4703a525d1950918c048/Front/Big


İsteme ve Tasarım Olarak Dünya -Die Welt als Wille ımd Vorstelling-
Arthur Schopenhauer

okuması biraz zor oldu, esasında dili emsallerine göre oldukça sade, tekrarları çok fazla, bazı bölümleri bana hitap etmekten uzak,
tamamına katılmasam da %60-65 arası olarak fikirlerine katılıyorum.

kitap içerisinde aldığım notlar, ikinci okumada yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.

felsefeye ilgisi olanlara tavsiye ederim.