zaferce
02 Şubat 2017, 15:25
2014 yılında Serap’la yaptığımız seyahati bir rapor haline getirmiştik. Raporu da blogspot sayfamızda yayınlıyorduk. Ne olduysa oldu, sayfa hata vermeye başladı. Öyle olunca raporu buraya taşımak ihtiyacı duydum. Bazı kısımları Serap yazdı, bazılarını ise ben. Bazı yerlerde ise ortak çalıştık. Metni ve kodları forum için uygun hale getirirken fonda Ege türküleri dinliyorum. Size de tavsiye ederim.
https://www.youtube.com/watch?v=rWGPjMWj1kw&list=PLgtKoGJSRR0lncZvBCiSGoYRAtUpSbwTr (https://www.youtube.com/watch?v=rWGPjMWj1kw&list=PLgtKoGJSRR0lncZvBCiSGoYRAtUpSbwTr)
12-30 Temmuz 2014 Yıllık İzin Seyahatimiz
Bu seneki [2014] yıllık iznimizi motosiklet sürüşüne ayırmak, daha önce sürmediğimiz yollarda motosiklet kullanmak istedik. Genel olarak tek yön bir rota izlemeyi planlamıştık ama Murat arkadaşımızın da bize katılmak istemesiyle tarihleri denkleştirip aile ziyaretleriyle senkronize etmeye çalışınca biraz zikzaklı bir genel rota oluştu:
Ankara’dan Güzelçamlı oradan İzmir Manisa, ardından Finike, Fethiye ve yeniden Güzelçamlı sonrasında Ankara’ya dönüş. Hangi yollardan gideceğimize karar verirken ART MotoAkademi eğitmenlerinden Haluk Hızlan’ın yayınlamış olduğu MotorYolları haritasına bakarak karar vermeye çalıştık. Haritaya şu linkten ulaşılabilir:
http://www.artmotoakademi.com/dosyalar/motoryollari.jpg
Aslında Motosikletin Hac Yolu diye anılan Amasra Sinop güzergahına gitmek istiyorduk ama ramazan ayında Karadeniz bölgesinin mübarek Ramazan ayında oruç tutmayan, şeytan icadıyla gezen kefereye karşı hoşgörüsünün biraz sınırlı olabildiğine dair birkaç vaka duyduktan sonra onu başka bir zamana erteleyip Güney Ege – Batı Akdeniz’in yolunu tuttuk. Toplamda 12 gün sürüş yapıp 3800 km yol yapmış olduk. Geçtiğimiz yerlerden bu gezi için açtığımız facebook albümümüzde fotoğraflar paylaşıp yer bildirimlerinde bulunduğumuzda insanlar "Şunu da yapın, şuraya da uğrayın, şunu da görün." dedilerse de bizim motor sürmekten pek başka bir şey yapmaya fırsatımız olmadı. Yine olsa yine öyle yaparız. ;)
Seyahat boyunca otellerimizi booking.com’dan aradık. Önce oradaki fiyatları alıp daha sonra telefonla fiyat sorduk. Genellikle booking’den daha uygun fiyatlar söylediler. Yalnız bir iki otel booking fiyatından daha pahalı fiyatlar verdi ve o otellerden hoşlanmadık. Yemek yiyeceğimiz yerler için ise şu adresteki dosyadan faydalandık:
http://d.yimg.com/kq/groups/11396145/1710683341/name/SATICININ%20LezzetDuraklari.xls
Seyahate iki motor, iki motorcu başladık.
Serap “eneee (http://www.motosiklet.net/forum/members/eneee-127367.html)”
KTM 200 Duke (2013)
Tecrübe: 10 000 km
ART Puan: 57
Zafer “zaferce (http://www.motosiklet.net/forum/members/zaferce-98979.html)”
Suzuki V-Strom DL650 (2010)
Tecrübe: 35 000 km
ART Puan: 46
BİRİNCİ SÜRÜŞ GÜNÜ
Rotayı ayarlarken bir günlük maksimum sürüşü bizim için tehlikeli olacak boyutlara taşımamak için Google Maps’in hesapladığı süreyi göz önüne aldık. Önceki günübirlik sürüşlerimizden biliyorduk ki Google’un 8 saat olarak hesapladığı sürüş bizim için bir tam günlük sürüş oluyor ve daha fazlasını yapmak bizi yoruyordu. Tabii bu 8 saatlik sürüşü de biz molalar, yemekler ve oraya buraya hayran hayran bakmak suretiyle 11 saatte tamamlıyorduk. Dolayısıyla bu sınırı pek aşmamaya çalıştık.
Bu kriterlere göre planımızın ilk sürüş günü Ankara – Burdur olacaktı. Hesapladığımız rota şöyleydi:
http://i58.tinypic.com/2w2r8rk.jpg
Yolun Afyon’a kadar olan kısmının düz ve sıkıcı olacağının farkındaydık zira çıplak bir motosikletle seyahat eden Serap için uzun süre rüzgara karşı 110 km/s gibi hızlarda gitmek hayli konforsuz oluyordu. Ancak geri kalan bölümün daha güzel ve zevkli olmasını ümit ediyorduk. Özellikle Eğirdir Gölü kenarından geçtiğimiz bölümler hakikaten de öyleydi. Eğirdir Gölü’nün doğu yakasından bir önceki gezimizde geçmiştik. Bu sefer de batı yakasını gördük. Güzeldi.
Adettendir, yola çıkarken motorun km’sini bir not ettik. Gerçi KTM’nin km’sini not etmeyi unuttuk ama olsun.
KTM’nin 35 litrelik beyaz ve LED ışıklı bir top case’i ve makyaj çantası boyutlarında bir depo üstü çantası mevcut. Depo üstü hayli güzel iş görüyor bu arada. V-Strom’da ise 52 litrelik bir top case ve 20 litrelik bir depo üstü çanta mevcut. Ek olarak bir el çantasını da strap ve örümcek vasıtasıyla yolcu selesine bağladık. Arabayla, bir haftadan daha uzun çıktığımız gezilerde Serap genellikle kocaman bir valiz ve bir sürü eşya alır yanımıza. Ama motor gezisi gereğince minimum eşyadan maksimum fayda sağlayacak biçimde yükleme yapmaya çalıştık.
http://i60.tinypic.com/t71mb5.jpg
Şoförler Federasyonu’nun dinlenme tesisine gelmeden hemen önce bir Opet’te tesis vardı. Oradaki kısa molamızda yediğimiz menemen çok güzeldi. Hava sıcaktı ve motorları bulduğumuz gölgelere park etmeye çalıştık.
http://i62.tinypic.com/2eq7zep.jpg
Sıcaktan ayaklar pişince her fırsatta çizmeleri çıkardık.
http://i57.tinypic.com/2mdgevp.jpg
Afyon’a yaklaştığımızda şehir içine veya Özdilek tarafına gitmeden Şuhut istikametine döndük. Yalnız hal böyle olunca açık bir yemek mekanı bulup da karnımızı doyurmak için biraz bakınmamız gerekti. Genel olarak lezzet durağı peşinde gezen motorcular olduğumuzdan aslında pek yapmadığımız bir şeyi yapıp açık bulduğumuz ilk yere daldık ve karnımızı doyurduk. (GEMOK’a da buradan selam çakalım.)
http://i60.tinypic.com/o5c507.jpg
Yolun bundan sonrasında daha şenlikli bir sürüş oldu. Uzun düzlüklerden sonra Bozdurmuş Beli’nin ilk keskin virajları her ikimizi de gafil avladı. Hatta Serap daha sonra bu viraj içinde “Hayırlısıyla bi’ döneydik.” dediğini anlatır.
http://i58.tinypic.com/1h5ggk.jpg
Eğirdir Gölü kıyısını çok sevdik. Yeniden sürmek isteyeceğimiz bir yol oldu o bölümler.
http://i57.tinypic.com/2gso37a.jpg
http://i60.tinypic.com/23k5jwx.jpg
http://i57.tinypic.com/hv6via.jpg
Eğirdir’in içine girmeden hemen önce Isparta yoluna saptık. Ardından Isparta’yı Burdur’a bağlayan eski, gidiş-geliş yol üzerinden Burdur’a vardık. Otelimiz Özeren Grand’dan hayli memnun kaldık. Otelin önüne motorları yaklaştırıp birbirlerine iki kilitle bağladık. Kilitlerden birisi tırt ama diğeri top of the line dedikleri türden pahalı bir kilit. Malum V-Strom’un kaskosu yok, parayı kilide gömdük.
http://i62.tinypic.com/2075cib.jpg
Burdur Otogarı’nın Esenboğa havalimanına benzerliği bizi şaşırttı ama kalacak yer arama derdine düşmüş olduğumuz bir anda yanından geçip gittik ve fotoğraflamadık. Ayrıca herkesin Burdur şiş yememizi tavsiye ettiği Özsarı Ramazan sebebiyle kapalıydı. Bu nedenle Özsarı'nın arka sokağında bir başka yerde yedik ve beğenmedik. Kısa bir akşam yürüyüşü yaptığımızda Burdur’un eski evlerini görme imkanı bulduk. Ayrıca ne kadar çok nargileci var orada öyle yahu.
İlk gün sürüşü böyleydi.
İKİNCİ SÜRÜŞ GÜNÜ
Burdur’da güzel bir sabaha uyandık. Otelin çatı katından göl manzarası eşliğinde kahvaltımızı yaptık. Burdur Gölü, denizin geri çekilmesiyle oluşmuş tuzlu bir göl. Gölün su seviyesi çeşitli nedenlerle yıldan yıla azaldığı için tuzluluk oranı giderek artmış. Dolayısıyla canlılık çeşitliliği de çok çok az. Tabiatın can çekişmesi çok üzücü.
http://i62.tinypic.com/radsmo.jpg
http://i58.tinypic.com/6iqoau.jpg
Yola çıktık ve Salda Gölü’nün nefis manzarası bizi karşıladı. Suyu en derin ve en berrak olan gölümüzmüş.
http://i60.tinypic.com/2co2ypx.jpg
http://i57.tinypic.com/2cduyxi.jpg
Göl kenarında birkaç tesis görünce manzarasının en güzel olacağını tahmin ettiğimiz, gölden yüksekte olan Sultanpınarı Tesisi’nde durduk. Hem bir dinlenme tesisi hem de üç odalı şirin bir pansiyon. Kafa dinlemek için güzel bir yer.
http://i57.tinypic.com/mubeix.jpg
http://i59.tinypic.com/25su1rq.jpg
Serinhisar-Tavas-Kale üzerinden Muğla’ya doğru devam ettik. Sıcaklık kendini daha da çok hissettirmeye başladı. Kale’den sonra yolun tamamı mıcırla kaplanmıştı. Mıcırın olmadığı bölümlerde de asfalt çok erimişti. Yer yer yol çalışması da vardı. Yol çalışmaları bittiğinde; virajlı, bol kıvrımlı olan bu yolun tadı çıkarılabilir. Yol boyunca mola verebileceğimiz bir yer aradık, Karabörtlenli yol ayrımında çay içen iki motorcuyu görünce biz de durduk. Bir kamyonet, bir semaver, bir mısır kaynatma tenceresinden ibaret mütevazi bir dinlenme tesisi.
http://i57.tinypic.com/1537348.jpg
http://i60.tinypic.com/10e55au.jpg
Karşılaştığımız motorcular, kısa bir sohbetin ardından Karabörtlenli’ye doğru devam ettiler. Tesis işletmecisi enteresan bir hayatı olmuş hoşsohbet bir adamdı. Marmaris’te barmenlik yapmış, şimdilerdeyse köyüne yürüme mesafesinde bulunan bu yol ayrımındaki mekanını işletiyor. Biraz sohbetin ardından kendi üretimi bal, zeytinyağı satmak istedi. Motorlarda yerimiz olmadığını söyleyince bir sonraki gelişimizi arabayla yapmamızı istedi.
Ege topraklarına girer girmez yollarda pek çok yerel kadın motorcular gördük. Fistanları başörtüleriyle güzel bir görüntü oluşturuyorlardı. Oralarda küçük motorlar iyi iş görüyor gibi. Barkın Bayoğlu’nun aslında büyükşehirler için söylediği gibi “motosiklet alternatif değil, tek seçenek.”
Muğla’nın içine girmeden Muğla’yı geçtikten sonra Yatağan yol ayrımında durup yolun geri kalanında nereden gideceğimize karar verdik. İki alternatifimiz vardı. Birisi Bafa Gölü kenarından Söke, diğeri ise daha uzun olan yoldu: Bozdoğan-Yenipazar-Koçarlı üzerinden Söke. Mikado Pidecisi’ne gidip tahinli pide yeme isteğimiz bizi ikinci alternatife yöneltti. Bu nedenle varacağımız yere gecenin 11’inde varmış olsak da bu kararımızdan gayet memnunduk.
Yatağan yol ayrımından Bozdoğan’a kadar olan kısım dağlık, manzaralı ve virajlıydı. Yani çok güzeldi. Asfalt burada da erimişti. Ağaçları enteresan görünüyordu.
http://i58.tinypic.com/2lvi612.jpg
Yolun bu bölümlerinde selam verdiğimiz yerel motorcular selamımızı almayınca buralarda pek adet değil herhalde diye düşünüp selam vermemeye başladık. Karşıdan gelen ve gülümseyerek motosiklet kullanan amcaya da haliyle selam vermemiş olduk.
Mikado Pidecisi’ne vardık. Ramazan nedeniyle kapalı olmadığını görünce çok sevindik. Siparişimizi verdik ve pide ustasını izlemeye koyulduk.
http://i57.tinypic.com/15p3m7c.jpg
http://i59.tinypic.com/2ykj2pj.jpg
Bozdoğan yolunda karşıdan motorla gelen amca meğer Mikado çalışanıymış. Bizi de o yolda görünce Mikado’ya gittiğimizi anlamış. Biz selamını almamışız. Bu nedenle bize şaka yollu sitem edip gücendiğini söyledi. Amcanın gönlünü alıp pidelerimizi yedikten sonra Yenipazar’ın yolunu tuttuk. Yenipazar çarşısındaki bir kahvede Türk Kahvesi içip yemek sonrası çöken ağırlığı ve sıcağın etkisini hafifletmeye çalıştık. Esasen pide yemek için Yenipazar’daki Sümer Pide Salonu da en az Mikado kadar iyi olabilir.
http://i59.tinypic.com/10nxhy1.jpg
Yenipazar-Koçarlı arasındaki leylek yuvalarını gördük.
http://i62.tinypic.com/dqpxtf.jpg
Yenipazar-Koçarlı arası yol dağlık olmamasına rağmen virajlı, dar ve keyifliydi. Bir yol ayrımına geldiğimizde nereden gideceğimizi kestirebilmek için durduk. O esnada yanımıza gelen arabanın sürücüsü bize yolu tarif etti. Teyit etmek için “Ana yola çıkıp sola doğru bir kilometre ilerledikten sonra sağdaki tali yola gireceğiz.” dedik ve adam onayladı. Yola koyulduk, havalı havalı arabayı sollayıp geçtik. Yolun ilerisinde bir virajın öncesinde 70 tabelası vardı. Ancak o viraj ne arabalar ne de motorlar için 70 ile dönülebilecek bir yer değildi. Muhtemelen 30 tabelası yerine yanlışlıkla 70 tabelası kondurulmuştu. Bu hususa dikkat çekmek için Zafer bu virajın çıkışında ileride sağda beni bekliyordu. Yanına gitmemi işaret etti. Ben de yanına doğru ilerlerken Zafer’in motorunun sağa
doğru yatmaya başladığını gördüm. Öncelikle düşmekten kurtulabileceğini düşündüm, motoru dengelemeye çalışmakla uğraşıyordu. Fakat motor biraz daha sağa ağır basıp Gökhan’ın da dediği gibi “doğal denge halini” buldu. Zafer dönerek iki takla atıp tarlaya doğru yuvarlandı. Motordan indim, Zafer’de herhangi bir hasar yoktu. Az önce yol tarifi aldığımız araba sürücüsü yanımıza gelip “Hayırdır ana yola çıkamamışsınız.” dedi. Kahkahalar eşliğinde motoru düzeltip yolumuza devam ettik.
http://i60.tinypic.com/301q7ir.jpg
Koçarlı’da bir mola verdikten sonra Bağarası üzerinden Güzelçamlı’ya vardık. Motorlarımızı yine pahalı kilidimize emanet ettik.
http://i62.tinypic.com/5mab05.jpg
http://i60.tinypic.com/dy6fbc.jpg
İkinci sürüş günümüzde şöyle bir rota takip etmiş olduk:
http://i57.tinypic.com/2z90hz9.jpg
Burada Zafer’in ailesinde birkaç gün kaldık. Motorlarımızı yıkadık, Zafer’in yaptığı köfteleri yedik, Zafer’in yeğeni Arya ile vakit geçirdik. Biraz da denizin tadını çıkardık.
http://i59.tinypic.com/jj698z.jpg
http://i57.tinypic.com/34qr9qt.jpg
http://i58.tinypic.com/1251jzm.jpg
http://i62.tinypic.com/2l8gac.jpg
ÜÇÜNCÜ SÜRÜŞ GÜNÜ
Birkaç günlük istirahatten sonra aşağıdaki rota ile seyahatimize devam etmeyi planladık.
http://i60.tinypic.com/9kw139.jpg
Bu rota Zafer’i epey heyecanlandırmış olacak ki geceden kaskların temizliğini yapıp hazır etti.
http://i57.tinypic.com/16jeq9v.jpg
Kuşadası-Seferihisar üzerinden Karaburun’a doğru yol aldık. Arada da Sığacık’a uğradık. Buradaki Kahve Diyarı’ndan hiç memnun kalmadık. Tost siparişimizin gelmesi yarım saatten fazla zaman aldı. Bu gecikmenin sebebi Sığacık’ın Yavaş Şehir (http://mehmetbilgehanmerki.blogspot.com.tr/2013/07/turkiyenin-ilk-yavas-sehrinde-bir.html) olma özelliğinden kaynaklanıyor olsa gerek diye düşündük.
http://i61.tinypic.com/2ebbvac.jpg
http://i59.tinypic.com/2n1xeua.jpg
http://i58.tinypic.com/fw372v.jpg
Biraz dinlendikten sonra haritada Karaburun’a sahilden veya köylerden bağlanan yol aradık. Bulamayınca Seferihisar-Urla yoluna çıkıp oradan bir ara yol ile Mordoğan tarafına bağlandık.
http://i61.tinypic.com/166bosy.jpg
http://i57.tinypic.com/4qsv2b.jpg
http://i57.tinypic.com/24g6btv.jpg
Ana yolun bittiği yer olan Balıklıova’ya kadar hem asfalt hem de virajlar oldukça güzel. Ancak sonrasında zemin bozuluyor, yol daralıyor. Yolun güzel manzarası da kalmıyor. Yolun kenarında duraklanabilecek yerler de yok. Bu nedenlerle Mordoğan-Karaburun arası umut ettiğimiz kadar zevkli değildi. KTM de zeminden pek hoşlanmadı. Karaburun’a vardık. Motorlarımızı gölgelik bir alana park ettik. Deniz kenarında ilk gördüğümüz lokantaya, İsmail’in Yeri’ne oturduk. Balık ve mezeler lezzetliydi. Etraftaki kediler de nasiplerini aldılar. Açıkçası nasiplerini almak için biraz girişken davrandılar.
http://i57.tinypic.com/213is89.jpg
http://i57.tinypic.com/hsw7z8.jpg
http://i58.tinypic.com/qn0mc1.jpg
Zafer Karaburun’da içki içemediği için çok üzüldü. Hatta İzmir’e gitmek yerine hemen karşımızda duran pansiyonda konaklamayı önerdi. Ama ben kabul etmedim. Yollar beni çağırıyordu. :cherry: Daha sonra buraya konaklamalı bir ziyaret yapma fikriyle Karaburun’dan ayrıldık. Yarımadanın etrafını dolaşarak Küçükbahçe üzerinden tekrar Balıklıova’ya geldik. Bu bölüm Balıklıova-Karaburun arasından daha zevkliydi, viraja doyduk.
http://i60.tinypic.com/zn4h2r.jpg
http://i61.tinypic.com/dde050.jpg
http://i61.tinypic.com/2wrnr80.jpg
http://i62.tinypic.com/5fkyur.jpg[IMG]
[IMG]http://i58.tinypic.com/2wfv3gz.jpg
http://i57.tinypic.com/hsuaop.jpg
Planımız feribot ile Üçkuyular’dan Bostanlı’ya geçmekti. Feribot iskelesine geldiğimizde 50 dakika sonra kalkacağını söylediler. Ne yapsak diye düşünürken arkamızdan gelen motorcu ile Altınyol üzerinden Karşıyaka’ya gitmeye karar verdik. Yolu bilmediğimiz için arkadaşı takip ettik. Alaybey’e kadar bize yolu gösterdi. Kendisine teşekkür edip yollarımızı ayırdık.
Bize yolu gösteren arkadaşımızı takip ettiğimiz esnada eğitimsiz bir sürücünün ne kadar çok yanlış alışkanlıklara sahip olduğunu, aldığı risklerin farkında olmayarak sürdüğünü gözlemle imkanı bulduk. Hatta bir ara takip etmeyi bırakıp arkadaşı geçmeyi düşündük zira kırmızı ışıklarda arabaların arasına girmiyor, ışıklardan kalkışta arabaların arasında kalıyor, sürekli en sağ şeritten gidiyor, park etmiş arabaların kapı açma mesafelerine dikkat etmiyor, bazen gitmesi gerekenden daha yavaş bazen de nedensizce hızlı gidiyordu. Keşke her motosiklet sürücüsü eğitim alsa.
O geceyi Karşıyaka’da kardeşimin evinde geçirdik. Ertesi sabah keyifli bir kahvaltının ardından öğleden sonra yola çıkacağımız dördüncü sürüş günü bizi bekliyordu.
http://i58.tinypic.com/30mpyrd.jpg
DÖRDÜNCÜ SÜRÜŞ GÜNÜ
Dördüncü gün sürüşümüz kısaydı. Karşıyaka’dan kardeşime ödünç kıyafet ayarladık. Zafer’in artçısı olarak bize katıldı. Öncelikle Alaybey Limanına yakın bir motorcu dükkanından zincir spreyi aldık. Aslında zincir spreylerimizin bu kadar çabuk bitmesi beklenmez ama nedense biz bol bol kullandık.
http://i61.tinypic.com/15494pe.jpg
Manisa Spil Dağı’na çıkıp indikten sonra Manisa’daki abimlerde hafta sonunu geçirdik. Sürüşümüz aşağıdaki şekilde gerçekleşti.
http://i62.tinypic.com/2gtw9rp.jpg
İzmir-Manisa arasında trafik kontrolüne takıldık. Aslında Zafer’ler takıldı. Ben de onlar durunca durdum. Hâlbuki polisler beni görmemişti. Yine de evraklarımı kendi ellerimle verdim. :cherry:
http://i58.tinypic.com/jku79s.jpg
http://i62.tinypic.com/23rkgup.jpg
Daha önce Manisa’ya defalarca gelmeme rağmen Spil Dağı’na çıkmak aklıma gelmemişti. Motosiklet hayatımıza girince okuduklarımızdan Spil Dağı yolunun güzel olduğunu öğrendik ve gitmeye karar verdik. Bu yola bayıldık. Çıkması da inmesi de çok zevkliydi. Manzara da mükemmeldi. Spil Dağı’na yeni bir tesis kurulmakta olduğu için biz gittiğimizde Atalanı diye adlandırılan tabiat parkının olduğu bölgede her yer inşaat halindeydi. Muhtemelen önümüzdeki yıllarda çok daha fazla sayıda ziyaretçiyi ağırlayacak gibi görünüyor. Ancak park içerisindeki betonlaşmanın artması ve ziyaretçi sayısının ileride çoğalması vahşi hayvanların doğal yaşam alanlarını kısıtlayacak. Normalde su içmeye gelen vahşi atlar görülebilmekteymiş. Bu ileride pek de mümkün olmayacak gibi duruyor.
http://i59.tinypic.com/2e0lant.jpg
http://i61.tinypic.com/1zg48m.jpg
http://i59.tinypic.com/whfmhe.jpg
http://i60.tinypic.com/rsttae.jpg
http://i59.tinypic.com/261c61k.jpg
http://i61.tinypic.com/1e7wud.jpg
http://i58.tinypic.com/ay3rle.jpg
http://i57.tinypic.com/dp7ryw.jpg
http://i59.tinypic.com/4uywsi.jpg
Sonraki sürüş gününün rotasını çalıştık.
http://i61.tinypic.com/20teyz8.jpg
Abimlerde güzel ve eğlenceli vakit geçirdik. Sıcaktan bunalınca sitenin havuzunda serinledik. Motorlar da yanı başımızda olunca içimiz rahat etti.
http://i59.tinypic.com/55i98j.jpg
http://i57.tinypic.com/rtqb1k.jpg
Yeğenim Kerem satranç dersleri alıyor. Zafer de daha önce birkaç kez satranç oynamış. Bir maç yapmalarını istedik. Zafer önce kuralları gözden geçirdi.
http://i62.tinypic.com/hwbqr9.jpg
Ardından maç başladı.
http://i60.tinypic.com/w1fgol.jpg
Çok geçmeden Kerem'in galibiyetiyle maç son buldu.
http://i60.tinypic.com/uom6h.jpg
Hazır abimlerdeyken onların da Zeitgeist belgeselinin birinci bölümünü izlemelerini sağladık. Bu belgeselin üç bölümünü de bizce herkes izlemeli. İnsanın dünyaya bakışını değiştiriyor.
http://www.youtube.com/watch?v=BRkyY23mgVc
http://i58.tinypic.com/2qlriw0.jpg
Bir sonraki sürüşümüz arabayla yakınından defalarca geçip de görmediğimiz Pamukkale istikametine olacaktı.
BEŞİNCİ SÜRÜŞ GÜNÜ
Manisa’dan Pamukkale’ye aşağıdaki rotayı izledik.
http://i58.tinypic.com/2q8d7o3.jpg
Yol üzerinde Allahdiyen adlı bir köyden geçtik. Köyün yokuşları öylesi dikmiş ki çıkmaya çalışanlara Allah Allah dedirtirmiş. Allahdedirten olarak anılan bu köyün adı zaman içinde şimdiki halini almış.
http://i58.tinypic.com/339sqaw.jpg
http://i60.tinypic.com/14kgltl.jpg
Bu köyde açılan bir alabalık tesisi adını köyün adıyla aynı yapınca ortaya şöyle bir tabela çıkmış.
http://i61.tinypic.com/vgjzw0.jpg
Özellikle Beydağ-Gölcük-Ödemiş arasındaki yollar çok güzeldi.
http://i62.tinypic.com/v7477s.jpg
http://i62.tinypic.com/f42o76.jpg
Ödemiş’e vardığımızda Köfteci Hurşit’e gidecektik. Ancak burası da Ramazan nedeniyle kapalıydı. Opet çalışanları bize Ulus Lokantası’nı tavsiye ettiler. Orası da gayet tatminkardı. Lokantada sergilenen yemekler arasında, içinde karışık kızartma bulunan kocaman bir tepsi de vardı.
İnsanlar bu kızartmayı üzerine sarımsaklı yoğurt ilave ettirip ana yemek olarak yiyorlardı. Ben ilk defa orada gördüm. Oysa Ege'de yaygınmış. Ödemiş köfte ise bildiğimiz köfte işte.
http://i62.tinypic.com/m7z9e.jpg
Yol üzerinde Hacıaliler Köyü'nün kahvesine de uğradık. Kocaman bir ağacın gölgesindeki bahçede Sarıkız sodalarımızı içip serinledik. Bu bölgenin insanları çok sıcakkanlı. Kahveye oturup çizmelerimizi çıkardığımızda amcanın biri bize "hoşgeldin" deyip istersek çeşmede ayaklarımızı yıkayıp rahatlayabileceğimizi söyledi. İç Anadolu bölgesinde genellikle insanlar konuşkan olmuyor, insanın suratına iki metre mesafeden öööylece bakıyor da bir çift laf etmiyor. Hele Konya Kulu'da bir benzincide gölgede soluklanmamıza bile izin vermemişlerdi. Aynı ülke topraklarında insanların böylesi farklılaşması ilginç doğrusu. Ayrıca Ramazan'da insanların tehdit edilmeden kahvede bir şeyler içebilmesi de sevdiğimiz bir özellik.
http://i59.tinypic.com/2zp89k2.jpg
http://i62.tinypic.com/6xxhyo.jpg
http://i58.tinypic.com/5efu4g.jpg
Pamukkale’ye gün batımında vardık. Otelimizi seçip apar topar yerleştik. Hal-Tur Otel yetkilisi bizi arabayla Pamukkale’nin yukarıdaki girişine bıraktı. Biz de aşağıya travertenlerin içinden kolayca indik. Otel yetkilisi bunu bize önermeseydi o akşam Pamukkale’yi gezemeyecektik zira kapanma saati çok yaklaşmıştı. Otelden ve personelden çok memnun kaldık. Motorlarımızı otelin iç avlusuna almayı önerdiler. Böylece içimiz daha rahat etti. Kaldığımız oda küçük ama kullanışlı tasarlanmıştı. Türkiye’deki otellerin çoğunda rastlanan odaya sinmiş sigara kokusu yoktu. Bir de odada komodine entegre radyo vardı ki sesinin nereden geldiğini bulamasak da mükemmel bir tonu vardı insana keyif veren.
http://i61.tinypic.com/qwyb2a.jpg
http://i60.tinypic.com/33cn2qe.jpg
http://i60.tinypic.com/119uon6.jpg
Pamukkale’ye gelince: Sandığımızdan daha büyükmüş. Travertenlerden ayrıca Hierapolis Antik Kenti ve bir de müze varmış. Gezmek için en azından yarım gün ayrılması gerekir. Böylesi ilginç bir yeri bu yaşımıza kadar görmemiş olmak bizi utandırdı. Hele Nazilli’de büyümüş ve burayı ancak gören Zafer’in durumu daha da vahim. Bu yaşta da olsa iyi ki görmüşüz çünkü suyu git gide azalıyormuş. Su yetmediği için akan suyun önüne setler konularak travertenlerin suyla az da olsa dolması yapay olarak sağlanıyor. Zaten eski resimleri ile şimdiki görüntüsü de birbirini tutmuyor. Yakın zamanda küresel ısınma sebebiyle bu doğa harikasından da geriye yalnızca resimleri kalacak gibi görünüyor. Bir sonraki gün Murat ile Olympos’ta buluşacaktık. Bu nedenle vakit geç olmadan dinlenmeye çekildik.
ALTINCI SÜRÜŞ GÜNÜ
Altıncı gün sürüşü aşağıdaki şekilde gerçekleşti.
http://i57.tinypic.com/dfg6ty.jpg
Kahvaltının ardından, benimle çok ilgilenen Zeynep’in sorularına cevap verdikten sonra Pamukkale’ye bakan otelimizin otoparkından ayrıldık.
http://i61.tinypic.com/21mf6fr.jpg
http://i59.tinypic.com/2dio8ys.jpg
Yola çıkarken KTM’nin zincirinin biraz gevşek olduğunu gördük ve Denizli’de bir motorcuya uğrayıp zinciri gerdirdik. Daha sonra fazla germiş olduklarını fark edip başka bir motorcuda tekrar gevşettik.
http://i57.tinypic.com/ffb9tc.jpg
http://i57.tinypic.com/efm34k.jpg
Sonrasında keyifli yolculuğumuz başladı. Acıpayam’dan sonra, özellikle Seki-Elmalı-Finike yolları mükemmeldi.
http://i61.tinypic.com/2hnqgq0.jpg
http://i57.tinypic.com/20ho9iq.jpg
http://i57.tinypic.com/20ht5hk.jpg
Seki’ye girişte bir benzin istasyonunda kısa bir mola verdik. İstasyonun yakınındaki kavşakta yer alan elma tutan el heykeli dikkatimizi çekti. Betondan fışkıran bir zombi eli görüntüsü biraz ürkütücü aslında. Keşke Ayaş’taki domates, Beypazarı’ndaki havuç gibi daha standart bir çalışma yapsalarmış.
http://i61.tinypic.com/511ulf.jpg
Seki-Elmalı yolu arasında kayalıklardaki keçileri fotoğraflamak güzel olacaktı. Ancak motorların sesinden ürküp kaçtıkları için görmekle yetindik.
http://i61.tinypic.com/2lxi3r4.jpg
http://i61.tinypic.com/2s9qdz7.jpg
http://i58.tinypic.com/x44qa0.jpg
Keçileri fotoğraflamak amacıyla durduğumuzda asfaltın ne kadar çok erimiş olduğu dikkatimizi çekti.
http://i61.tinypic.com/2e4zsdi.jpg
Asfalt ne kadar kaygan diye kontrol etmek için çizmelerimizi güzelce zifte buladık. Tekrar motora bindiğimizde vites değiştirmek için ayağımızı kaldırmaya çalıştığımızda çizmelerimizin pege yapıştığını fark ettik. Çizme tabanını temizlemek amacıyla Zafer’in yol kenarında durduğunu gördüm. Motordan inmesiyle birlikte bu kez motorun paaat diye aniden sola düştüğünü gördüm.
http://i60.tinypic.com/2zs5yki.jpg
Motor düşerken Zafer’in sağ bacağına doğru düştüğünü ve kötü bir biçimde zarar verdiğini düşündüm. Ancak her hangi bir sorun yoktu. Yokuş aşağı durup vites boştayken kontağı kapatıp motordan inince motor ayaklığı kapatıp sola yatmış. Sürekli düşüyor efenim durduramıyoruz. :queen: Bu sefer Zafer’in canı biraz sıkılsa da motoru kaldırıp biraz soluklandıktan sonra virajlı ve keyifli yolculuğumuza devam ettik.
http://i59.tinypic.com/x23yic.jpg
http://i62.tinypic.com/3583wxe.jpg
http://i57.tinypic.com/28lsviu.jpg
Bu esnada Murat da Ankara’dan sabah erkenden yola çıkıp Faselis’e varmış. Denize girip antik kenti gezmiş ve Çıralı ile Olimpos’ta kalacak yer aramıştı. Bize Acar Pansiyon’dan yer ayarlayıp beklemeye koyulmuştu.
http://i57.tinypic.com/dy388p.jpg
Bizim tesise varmamız gece saat 10’u buldu. Murat ile biraz sohbet edip ertesi gün yola çıkmak üzere odalarımıza çekildik. Bu arada tesis ucuz ama konforsuzdu. Murat’ı bilmiyoruz da biz tekrar uğramayı planlamıyoruz.
YEDİNCİ SÜRÜŞ GÜNÜ
Geceyi bunaltıcı bir sıcakla geçirdik. Kaldığımız yeri sevmediğimiz gibi bunaltan sıcaklık da pek hoşumuza gitmedi. Sabah kahvaltısını yaptıktan sonra Ölüdeniz’e doğru yola çıktık. Rota aşağıdaki gibi gerçekleşti.
http://i58.tinypic.com/w8p6dw.jpg
http://i59.tinypic.com/2n6ae1k.jpg
Kumluca yakınlarında ilerlerken ters yönlü bir şekilde duran Zafer’in motorunu gördüm (hayret bu sefer devrilmemişti :mrgreen: ), bir de yola düşen mavi bir eşya. Meğer Murat’ın çadırıymış. İlk olarak aklıma gelen Murat’ın başına bir şey geldiğiydi. Neyse ki çadırını motorundan düşürmüş ve farkına varmayarak sürmeye devam etmiş. Zafer çadırı motoruna yüklerken karşı yönden Murat geldi. Ona da bir araba sürücüsü bir şey düşürdüğünü anlatmaya çalışmış ve Murat da geri dönmüş. “Çadır buldum kimindir sahibi yoksa benimdir” diyerek çadıra bir süreliğine el koymuş olduk.
http://i61.tinypic.com/1z17ipe.jpg
Finike-Kaş arası yollar muhteşem. Dağ kenarından kıvrılan yolların yanı başında duran denizin eşliğinde sürmek daha önce hiç tatmadığımız harika ve biraz da ürkütücü bir duygu. İnsanı hipnotize eden bir viraj silsilesi var, Gymkhana parkurunda sürmekle eşdeğer. Arada sırada sürpriz bir biçimde viraj içerisinde çarpan rüzgar insanı afallatsa da hiç problem değil. Bu yolda yeniden, yeniden, yeniden sürmeli.
http://i62.tinypic.com/s3lz4j.jpg
http://i59.tinypic.com/117e5up.jpg
Yol kenarında yer alan Kaputaş Plajı’nı seyretmekle yetindik. Denize girme isteğimizi Patara plajına saklamıştık.
http://i59.tinypic.com/w0p5pd.jpg
http://i57.tinypic.com/212euqx.jpg
http://i60.tinypic.com/dg0zex.jpg
http://i58.tinypic.com/zxpfut.jpg
Kaş’a yaklaşırken manzara insanı daha da büyülüyor. Kaş için de aynı şey söylenebilir. Yabancı turistlerin akınına uğramamış, biraz da olsa sakinliğini ve samimiyetini korumuş şirin bir yer.
http://i61.tinypic.com/hu2g5j.jpg
http://i58.tinypic.com/2vifu35.jpg
http://i60.tinypic.com/14cfybc.jpg
http://i62.tinypic.com/35jcq50.jpg
http://i59.tinypic.com/2yjzor8.jpg
http://i61.tinypic.com/2j6a1pf.jpg
http://i58.tinypic.com/2mxpysk.jpg
http://i59.tinypic.com/b51r1g.jpg
Yemek molamızı Kaş merkezde yer alan Bi Lokma adlı restoranda verdik. Ege restoranlarının en özel ve güzel yanı, çeşit çeşit zeytinyağlıların bir arada sunulduğu zeytinyağlı tabağı olsa gerek. Lezzetine doyum olmuyor. Burada da menüde görünce hemen sipariş ettik. Ben çok beğendim, ancak Zafer’in beğenmediği birkaç çeşit oldu. Yemeğin üzerine içtiğimiz Türk kahvesi de çok iyi geldi. Özetle restoranın tasarımı, yemekleri ve manzarası çok güzel.
http://i61.tinypic.com/mjr6g8.jpg
http://i59.tinypic.com/hsjfko.jpg
http://i59.tinypic.com/fcp2fk.jpg
http://i62.tinypic.com/ehxlye.jpg
http://i61.tinypic.com/iny8sn.jpg
http://i59.tinypic.com/mab28z.jpg
Yol üzerindeki Patara Antik Kenti’ni geçtikten sonra Patara plajında denize girdik. Bölgedeki kumsalların en uzunu ve güzeliymiş. Kumsalının güzelliğine diyecek sözümüz yok. Ancak denizini beğenmedik. Denizden karaya bakınca da bir güzellik yok. Deniz kaplumbağalarının yumurta bıraktıkları yerlerden biri olduğu için de koruma altındaymış. Madem koruma alanı bırak denize kimse girmesin, bu alan da sadece kaplumbağaların olsun. Burada denize girilmeyince bir şey kaybetmez kimse herhalde.
http://i61.tinypic.com/2z5umur.jpg
http://i57.tinypic.com/24gn49s.jpg
http://i60.tinypic.com/i5aux4.jpg
http://i57.tinypic.com/nqck8i.jpg
Kısa bir deniz molasından sonra Ölüdeniz’e hava kararmadan vardık. Kalacağımız oteli bulmak biraz zaman aldı. Birkaç oteli gezdikten sonra Fethiye’nin Ovacık semtinde yer alan Hotel Cappadoccia adlı otele yerleştik. Ertesi gün için ise motor sürmeye bir gün ara vererek motorlar bizi otelin avlusunda beklerken tekne turuna katılmayı planladık.
http://i62.tinypic.com/zn21km.jpg
Sabah Ölüdeniz’e inip teknede yerimizi aldık. İlk olarak Kelebekler Vadisi’ne gittik. Vadide şelalenin olduğu yere doğru yürüyüş yaptık ancak kayalık ve kaygan taşlardan oluşan bir bölge olması nedeniyle kendimizi daha fazla zorlamadan geri döndük. Yapılaşmaya kapalı olan bu vadide kamp alanları oluşturulmuştu. Kelebeklere de hiç rastlamadık. Teknelerin geldiği saatlerde insanların akına uğrayan bu yerde kelebeklerin görülmesi imkansız gibi duruyor. Belki akşam saatlerinden itibaren sadece çadırlarda yer alan az sayıda insanın olduğu daha sessiz bir ortamda görmek mümkün olabilir.
http://i61.tinypic.com/2aewd2o.jpg
Denizde vakit geçirdikten sonra St. Nicholas Adası’nda durakladık. St. Nicholas Adası’ndan görkemli manzarayı seyretmek çok keyifli.
http://i58.tinypic.com/s4uhps.jpg
http://i61.tinypic.com/25txpxh.jpg
http://i62.tinypic.com/2euobxy.jpg
http://i59.tinypic.com/106lero.jpg
Birkaç koyda daha mola verdikten sonra gün batmadan sahile döndük. Sahil kenarında yer alan bir kafede bir şeyler yedikten sonra yamaç paraşütü yapanları seyrettik. Biz de çok heveslendik ancak fiyatların uçuk olmasından ve biraz da korkudan bu seferlik es geçtik. Murat ise bu heyecanı daha önce zaten tatmıştı.
http://i59.tinypic.com/jv66qh.jpg
http://i57.tinypic.com/212bo0w.jpg
Akşam olunca Fethiye tarafına giden dolmuşlara binerek sahilde vakit geçirdik.
http://i59.tinypic.com/2ufydjs.jpg
http://i61.tinypic.com/5zfywk.jpg
Ölüdeniz ve çevresi yabancı turiste uyum sağlamak için midir bilinmez ruhsuz bir yer gibi geldi bize. Biraz da şehir havasını yansıttığı için pek sevmedik.
Otelden bahsedecek olursak; Sivaslı bir ailenin işlettiği bir tesis. Tesisi işletenler sıcakkanlı ve samimi. Odalarda şampuan, duş jeli olmadığı için temin edip edemeyeceklerini sorduğumuzda kendi şampuanlarını ve duş jellerini paylaşacak kadar samimiler. Motorları uygun bir yere park etmek için de yardımcı oldular. Ancak otelcilik anlayışları eve yatılı misafir kabul etmekten öte değil. Kahvaltıları hiç iyi değil. Sanırım yaz kış burada kalmaya karar vermişler, boş durmamak için de çalışalım diyerek evlerini otel gibi tasarlamışlar. Fethiye’ye bir daha gelsem, her ne kadar samimi olsalar da profesyonel bir hizmet sunmadıkları için başka bir yere gitmeyi tercih ederim. Üstelik fiyatları da bu hizmete göre hiç makul değil. Ertesi gün Datça’ya doğru yol alacaktık.
https://www.youtube.com/watch?v=rWGPjMWj1kw&list=PLgtKoGJSRR0lncZvBCiSGoYRAtUpSbwTr (https://www.youtube.com/watch?v=rWGPjMWj1kw&list=PLgtKoGJSRR0lncZvBCiSGoYRAtUpSbwTr)
12-30 Temmuz 2014 Yıllık İzin Seyahatimiz
Bu seneki [2014] yıllık iznimizi motosiklet sürüşüne ayırmak, daha önce sürmediğimiz yollarda motosiklet kullanmak istedik. Genel olarak tek yön bir rota izlemeyi planlamıştık ama Murat arkadaşımızın da bize katılmak istemesiyle tarihleri denkleştirip aile ziyaretleriyle senkronize etmeye çalışınca biraz zikzaklı bir genel rota oluştu:
Ankara’dan Güzelçamlı oradan İzmir Manisa, ardından Finike, Fethiye ve yeniden Güzelçamlı sonrasında Ankara’ya dönüş. Hangi yollardan gideceğimize karar verirken ART MotoAkademi eğitmenlerinden Haluk Hızlan’ın yayınlamış olduğu MotorYolları haritasına bakarak karar vermeye çalıştık. Haritaya şu linkten ulaşılabilir:
http://www.artmotoakademi.com/dosyalar/motoryollari.jpg
Aslında Motosikletin Hac Yolu diye anılan Amasra Sinop güzergahına gitmek istiyorduk ama ramazan ayında Karadeniz bölgesinin mübarek Ramazan ayında oruç tutmayan, şeytan icadıyla gezen kefereye karşı hoşgörüsünün biraz sınırlı olabildiğine dair birkaç vaka duyduktan sonra onu başka bir zamana erteleyip Güney Ege – Batı Akdeniz’in yolunu tuttuk. Toplamda 12 gün sürüş yapıp 3800 km yol yapmış olduk. Geçtiğimiz yerlerden bu gezi için açtığımız facebook albümümüzde fotoğraflar paylaşıp yer bildirimlerinde bulunduğumuzda insanlar "Şunu da yapın, şuraya da uğrayın, şunu da görün." dedilerse de bizim motor sürmekten pek başka bir şey yapmaya fırsatımız olmadı. Yine olsa yine öyle yaparız. ;)
Seyahat boyunca otellerimizi booking.com’dan aradık. Önce oradaki fiyatları alıp daha sonra telefonla fiyat sorduk. Genellikle booking’den daha uygun fiyatlar söylediler. Yalnız bir iki otel booking fiyatından daha pahalı fiyatlar verdi ve o otellerden hoşlanmadık. Yemek yiyeceğimiz yerler için ise şu adresteki dosyadan faydalandık:
http://d.yimg.com/kq/groups/11396145/1710683341/name/SATICININ%20LezzetDuraklari.xls
Seyahate iki motor, iki motorcu başladık.
Serap “eneee (http://www.motosiklet.net/forum/members/eneee-127367.html)”
KTM 200 Duke (2013)
Tecrübe: 10 000 km
ART Puan: 57
Zafer “zaferce (http://www.motosiklet.net/forum/members/zaferce-98979.html)”
Suzuki V-Strom DL650 (2010)
Tecrübe: 35 000 km
ART Puan: 46
BİRİNCİ SÜRÜŞ GÜNÜ
Rotayı ayarlarken bir günlük maksimum sürüşü bizim için tehlikeli olacak boyutlara taşımamak için Google Maps’in hesapladığı süreyi göz önüne aldık. Önceki günübirlik sürüşlerimizden biliyorduk ki Google’un 8 saat olarak hesapladığı sürüş bizim için bir tam günlük sürüş oluyor ve daha fazlasını yapmak bizi yoruyordu. Tabii bu 8 saatlik sürüşü de biz molalar, yemekler ve oraya buraya hayran hayran bakmak suretiyle 11 saatte tamamlıyorduk. Dolayısıyla bu sınırı pek aşmamaya çalıştık.
Bu kriterlere göre planımızın ilk sürüş günü Ankara – Burdur olacaktı. Hesapladığımız rota şöyleydi:
http://i58.tinypic.com/2w2r8rk.jpg
Yolun Afyon’a kadar olan kısmının düz ve sıkıcı olacağının farkındaydık zira çıplak bir motosikletle seyahat eden Serap için uzun süre rüzgara karşı 110 km/s gibi hızlarda gitmek hayli konforsuz oluyordu. Ancak geri kalan bölümün daha güzel ve zevkli olmasını ümit ediyorduk. Özellikle Eğirdir Gölü kenarından geçtiğimiz bölümler hakikaten de öyleydi. Eğirdir Gölü’nün doğu yakasından bir önceki gezimizde geçmiştik. Bu sefer de batı yakasını gördük. Güzeldi.
Adettendir, yola çıkarken motorun km’sini bir not ettik. Gerçi KTM’nin km’sini not etmeyi unuttuk ama olsun.
KTM’nin 35 litrelik beyaz ve LED ışıklı bir top case’i ve makyaj çantası boyutlarında bir depo üstü çantası mevcut. Depo üstü hayli güzel iş görüyor bu arada. V-Strom’da ise 52 litrelik bir top case ve 20 litrelik bir depo üstü çanta mevcut. Ek olarak bir el çantasını da strap ve örümcek vasıtasıyla yolcu selesine bağladık. Arabayla, bir haftadan daha uzun çıktığımız gezilerde Serap genellikle kocaman bir valiz ve bir sürü eşya alır yanımıza. Ama motor gezisi gereğince minimum eşyadan maksimum fayda sağlayacak biçimde yükleme yapmaya çalıştık.
http://i60.tinypic.com/t71mb5.jpg
Şoförler Federasyonu’nun dinlenme tesisine gelmeden hemen önce bir Opet’te tesis vardı. Oradaki kısa molamızda yediğimiz menemen çok güzeldi. Hava sıcaktı ve motorları bulduğumuz gölgelere park etmeye çalıştık.
http://i62.tinypic.com/2eq7zep.jpg
Sıcaktan ayaklar pişince her fırsatta çizmeleri çıkardık.
http://i57.tinypic.com/2mdgevp.jpg
Afyon’a yaklaştığımızda şehir içine veya Özdilek tarafına gitmeden Şuhut istikametine döndük. Yalnız hal böyle olunca açık bir yemek mekanı bulup da karnımızı doyurmak için biraz bakınmamız gerekti. Genel olarak lezzet durağı peşinde gezen motorcular olduğumuzdan aslında pek yapmadığımız bir şeyi yapıp açık bulduğumuz ilk yere daldık ve karnımızı doyurduk. (GEMOK’a da buradan selam çakalım.)
http://i60.tinypic.com/o5c507.jpg
Yolun bundan sonrasında daha şenlikli bir sürüş oldu. Uzun düzlüklerden sonra Bozdurmuş Beli’nin ilk keskin virajları her ikimizi de gafil avladı. Hatta Serap daha sonra bu viraj içinde “Hayırlısıyla bi’ döneydik.” dediğini anlatır.
http://i58.tinypic.com/1h5ggk.jpg
Eğirdir Gölü kıyısını çok sevdik. Yeniden sürmek isteyeceğimiz bir yol oldu o bölümler.
http://i57.tinypic.com/2gso37a.jpg
http://i60.tinypic.com/23k5jwx.jpg
http://i57.tinypic.com/hv6via.jpg
Eğirdir’in içine girmeden hemen önce Isparta yoluna saptık. Ardından Isparta’yı Burdur’a bağlayan eski, gidiş-geliş yol üzerinden Burdur’a vardık. Otelimiz Özeren Grand’dan hayli memnun kaldık. Otelin önüne motorları yaklaştırıp birbirlerine iki kilitle bağladık. Kilitlerden birisi tırt ama diğeri top of the line dedikleri türden pahalı bir kilit. Malum V-Strom’un kaskosu yok, parayı kilide gömdük.
http://i62.tinypic.com/2075cib.jpg
Burdur Otogarı’nın Esenboğa havalimanına benzerliği bizi şaşırttı ama kalacak yer arama derdine düşmüş olduğumuz bir anda yanından geçip gittik ve fotoğraflamadık. Ayrıca herkesin Burdur şiş yememizi tavsiye ettiği Özsarı Ramazan sebebiyle kapalıydı. Bu nedenle Özsarı'nın arka sokağında bir başka yerde yedik ve beğenmedik. Kısa bir akşam yürüyüşü yaptığımızda Burdur’un eski evlerini görme imkanı bulduk. Ayrıca ne kadar çok nargileci var orada öyle yahu.
İlk gün sürüşü böyleydi.
İKİNCİ SÜRÜŞ GÜNÜ
Burdur’da güzel bir sabaha uyandık. Otelin çatı katından göl manzarası eşliğinde kahvaltımızı yaptık. Burdur Gölü, denizin geri çekilmesiyle oluşmuş tuzlu bir göl. Gölün su seviyesi çeşitli nedenlerle yıldan yıla azaldığı için tuzluluk oranı giderek artmış. Dolayısıyla canlılık çeşitliliği de çok çok az. Tabiatın can çekişmesi çok üzücü.
http://i62.tinypic.com/radsmo.jpg
http://i58.tinypic.com/6iqoau.jpg
Yola çıktık ve Salda Gölü’nün nefis manzarası bizi karşıladı. Suyu en derin ve en berrak olan gölümüzmüş.
http://i60.tinypic.com/2co2ypx.jpg
http://i57.tinypic.com/2cduyxi.jpg
Göl kenarında birkaç tesis görünce manzarasının en güzel olacağını tahmin ettiğimiz, gölden yüksekte olan Sultanpınarı Tesisi’nde durduk. Hem bir dinlenme tesisi hem de üç odalı şirin bir pansiyon. Kafa dinlemek için güzel bir yer.
http://i57.tinypic.com/mubeix.jpg
http://i59.tinypic.com/25su1rq.jpg
Serinhisar-Tavas-Kale üzerinden Muğla’ya doğru devam ettik. Sıcaklık kendini daha da çok hissettirmeye başladı. Kale’den sonra yolun tamamı mıcırla kaplanmıştı. Mıcırın olmadığı bölümlerde de asfalt çok erimişti. Yer yer yol çalışması da vardı. Yol çalışmaları bittiğinde; virajlı, bol kıvrımlı olan bu yolun tadı çıkarılabilir. Yol boyunca mola verebileceğimiz bir yer aradık, Karabörtlenli yol ayrımında çay içen iki motorcuyu görünce biz de durduk. Bir kamyonet, bir semaver, bir mısır kaynatma tenceresinden ibaret mütevazi bir dinlenme tesisi.
http://i57.tinypic.com/1537348.jpg
http://i60.tinypic.com/10e55au.jpg
Karşılaştığımız motorcular, kısa bir sohbetin ardından Karabörtlenli’ye doğru devam ettiler. Tesis işletmecisi enteresan bir hayatı olmuş hoşsohbet bir adamdı. Marmaris’te barmenlik yapmış, şimdilerdeyse köyüne yürüme mesafesinde bulunan bu yol ayrımındaki mekanını işletiyor. Biraz sohbetin ardından kendi üretimi bal, zeytinyağı satmak istedi. Motorlarda yerimiz olmadığını söyleyince bir sonraki gelişimizi arabayla yapmamızı istedi.
Ege topraklarına girer girmez yollarda pek çok yerel kadın motorcular gördük. Fistanları başörtüleriyle güzel bir görüntü oluşturuyorlardı. Oralarda küçük motorlar iyi iş görüyor gibi. Barkın Bayoğlu’nun aslında büyükşehirler için söylediği gibi “motosiklet alternatif değil, tek seçenek.”
Muğla’nın içine girmeden Muğla’yı geçtikten sonra Yatağan yol ayrımında durup yolun geri kalanında nereden gideceğimize karar verdik. İki alternatifimiz vardı. Birisi Bafa Gölü kenarından Söke, diğeri ise daha uzun olan yoldu: Bozdoğan-Yenipazar-Koçarlı üzerinden Söke. Mikado Pidecisi’ne gidip tahinli pide yeme isteğimiz bizi ikinci alternatife yöneltti. Bu nedenle varacağımız yere gecenin 11’inde varmış olsak da bu kararımızdan gayet memnunduk.
Yatağan yol ayrımından Bozdoğan’a kadar olan kısım dağlık, manzaralı ve virajlıydı. Yani çok güzeldi. Asfalt burada da erimişti. Ağaçları enteresan görünüyordu.
http://i58.tinypic.com/2lvi612.jpg
Yolun bu bölümlerinde selam verdiğimiz yerel motorcular selamımızı almayınca buralarda pek adet değil herhalde diye düşünüp selam vermemeye başladık. Karşıdan gelen ve gülümseyerek motosiklet kullanan amcaya da haliyle selam vermemiş olduk.
Mikado Pidecisi’ne vardık. Ramazan nedeniyle kapalı olmadığını görünce çok sevindik. Siparişimizi verdik ve pide ustasını izlemeye koyulduk.
http://i57.tinypic.com/15p3m7c.jpg
http://i59.tinypic.com/2ykj2pj.jpg
Bozdoğan yolunda karşıdan motorla gelen amca meğer Mikado çalışanıymış. Bizi de o yolda görünce Mikado’ya gittiğimizi anlamış. Biz selamını almamışız. Bu nedenle bize şaka yollu sitem edip gücendiğini söyledi. Amcanın gönlünü alıp pidelerimizi yedikten sonra Yenipazar’ın yolunu tuttuk. Yenipazar çarşısındaki bir kahvede Türk Kahvesi içip yemek sonrası çöken ağırlığı ve sıcağın etkisini hafifletmeye çalıştık. Esasen pide yemek için Yenipazar’daki Sümer Pide Salonu da en az Mikado kadar iyi olabilir.
http://i59.tinypic.com/10nxhy1.jpg
Yenipazar-Koçarlı arasındaki leylek yuvalarını gördük.
http://i62.tinypic.com/dqpxtf.jpg
Yenipazar-Koçarlı arası yol dağlık olmamasına rağmen virajlı, dar ve keyifliydi. Bir yol ayrımına geldiğimizde nereden gideceğimizi kestirebilmek için durduk. O esnada yanımıza gelen arabanın sürücüsü bize yolu tarif etti. Teyit etmek için “Ana yola çıkıp sola doğru bir kilometre ilerledikten sonra sağdaki tali yola gireceğiz.” dedik ve adam onayladı. Yola koyulduk, havalı havalı arabayı sollayıp geçtik. Yolun ilerisinde bir virajın öncesinde 70 tabelası vardı. Ancak o viraj ne arabalar ne de motorlar için 70 ile dönülebilecek bir yer değildi. Muhtemelen 30 tabelası yerine yanlışlıkla 70 tabelası kondurulmuştu. Bu hususa dikkat çekmek için Zafer bu virajın çıkışında ileride sağda beni bekliyordu. Yanına gitmemi işaret etti. Ben de yanına doğru ilerlerken Zafer’in motorunun sağa
doğru yatmaya başladığını gördüm. Öncelikle düşmekten kurtulabileceğini düşündüm, motoru dengelemeye çalışmakla uğraşıyordu. Fakat motor biraz daha sağa ağır basıp Gökhan’ın da dediği gibi “doğal denge halini” buldu. Zafer dönerek iki takla atıp tarlaya doğru yuvarlandı. Motordan indim, Zafer’de herhangi bir hasar yoktu. Az önce yol tarifi aldığımız araba sürücüsü yanımıza gelip “Hayırdır ana yola çıkamamışsınız.” dedi. Kahkahalar eşliğinde motoru düzeltip yolumuza devam ettik.
http://i60.tinypic.com/301q7ir.jpg
Koçarlı’da bir mola verdikten sonra Bağarası üzerinden Güzelçamlı’ya vardık. Motorlarımızı yine pahalı kilidimize emanet ettik.
http://i62.tinypic.com/5mab05.jpg
http://i60.tinypic.com/dy6fbc.jpg
İkinci sürüş günümüzde şöyle bir rota takip etmiş olduk:
http://i57.tinypic.com/2z90hz9.jpg
Burada Zafer’in ailesinde birkaç gün kaldık. Motorlarımızı yıkadık, Zafer’in yaptığı köfteleri yedik, Zafer’in yeğeni Arya ile vakit geçirdik. Biraz da denizin tadını çıkardık.
http://i59.tinypic.com/jj698z.jpg
http://i57.tinypic.com/34qr9qt.jpg
http://i58.tinypic.com/1251jzm.jpg
http://i62.tinypic.com/2l8gac.jpg
ÜÇÜNCÜ SÜRÜŞ GÜNÜ
Birkaç günlük istirahatten sonra aşağıdaki rota ile seyahatimize devam etmeyi planladık.
http://i60.tinypic.com/9kw139.jpg
Bu rota Zafer’i epey heyecanlandırmış olacak ki geceden kaskların temizliğini yapıp hazır etti.
http://i57.tinypic.com/16jeq9v.jpg
Kuşadası-Seferihisar üzerinden Karaburun’a doğru yol aldık. Arada da Sığacık’a uğradık. Buradaki Kahve Diyarı’ndan hiç memnun kalmadık. Tost siparişimizin gelmesi yarım saatten fazla zaman aldı. Bu gecikmenin sebebi Sığacık’ın Yavaş Şehir (http://mehmetbilgehanmerki.blogspot.com.tr/2013/07/turkiyenin-ilk-yavas-sehrinde-bir.html) olma özelliğinden kaynaklanıyor olsa gerek diye düşündük.
http://i61.tinypic.com/2ebbvac.jpg
http://i59.tinypic.com/2n1xeua.jpg
http://i58.tinypic.com/fw372v.jpg
Biraz dinlendikten sonra haritada Karaburun’a sahilden veya köylerden bağlanan yol aradık. Bulamayınca Seferihisar-Urla yoluna çıkıp oradan bir ara yol ile Mordoğan tarafına bağlandık.
http://i61.tinypic.com/166bosy.jpg
http://i57.tinypic.com/4qsv2b.jpg
http://i57.tinypic.com/24g6btv.jpg
Ana yolun bittiği yer olan Balıklıova’ya kadar hem asfalt hem de virajlar oldukça güzel. Ancak sonrasında zemin bozuluyor, yol daralıyor. Yolun güzel manzarası da kalmıyor. Yolun kenarında duraklanabilecek yerler de yok. Bu nedenlerle Mordoğan-Karaburun arası umut ettiğimiz kadar zevkli değildi. KTM de zeminden pek hoşlanmadı. Karaburun’a vardık. Motorlarımızı gölgelik bir alana park ettik. Deniz kenarında ilk gördüğümüz lokantaya, İsmail’in Yeri’ne oturduk. Balık ve mezeler lezzetliydi. Etraftaki kediler de nasiplerini aldılar. Açıkçası nasiplerini almak için biraz girişken davrandılar.
http://i57.tinypic.com/213is89.jpg
http://i57.tinypic.com/hsw7z8.jpg
http://i58.tinypic.com/qn0mc1.jpg
Zafer Karaburun’da içki içemediği için çok üzüldü. Hatta İzmir’e gitmek yerine hemen karşımızda duran pansiyonda konaklamayı önerdi. Ama ben kabul etmedim. Yollar beni çağırıyordu. :cherry: Daha sonra buraya konaklamalı bir ziyaret yapma fikriyle Karaburun’dan ayrıldık. Yarımadanın etrafını dolaşarak Küçükbahçe üzerinden tekrar Balıklıova’ya geldik. Bu bölüm Balıklıova-Karaburun arasından daha zevkliydi, viraja doyduk.
http://i60.tinypic.com/zn4h2r.jpg
http://i61.tinypic.com/dde050.jpg
http://i61.tinypic.com/2wrnr80.jpg
http://i62.tinypic.com/5fkyur.jpg[IMG]
[IMG]http://i58.tinypic.com/2wfv3gz.jpg
http://i57.tinypic.com/hsuaop.jpg
Planımız feribot ile Üçkuyular’dan Bostanlı’ya geçmekti. Feribot iskelesine geldiğimizde 50 dakika sonra kalkacağını söylediler. Ne yapsak diye düşünürken arkamızdan gelen motorcu ile Altınyol üzerinden Karşıyaka’ya gitmeye karar verdik. Yolu bilmediğimiz için arkadaşı takip ettik. Alaybey’e kadar bize yolu gösterdi. Kendisine teşekkür edip yollarımızı ayırdık.
Bize yolu gösteren arkadaşımızı takip ettiğimiz esnada eğitimsiz bir sürücünün ne kadar çok yanlış alışkanlıklara sahip olduğunu, aldığı risklerin farkında olmayarak sürdüğünü gözlemle imkanı bulduk. Hatta bir ara takip etmeyi bırakıp arkadaşı geçmeyi düşündük zira kırmızı ışıklarda arabaların arasına girmiyor, ışıklardan kalkışta arabaların arasında kalıyor, sürekli en sağ şeritten gidiyor, park etmiş arabaların kapı açma mesafelerine dikkat etmiyor, bazen gitmesi gerekenden daha yavaş bazen de nedensizce hızlı gidiyordu. Keşke her motosiklet sürücüsü eğitim alsa.
O geceyi Karşıyaka’da kardeşimin evinde geçirdik. Ertesi sabah keyifli bir kahvaltının ardından öğleden sonra yola çıkacağımız dördüncü sürüş günü bizi bekliyordu.
http://i58.tinypic.com/30mpyrd.jpg
DÖRDÜNCÜ SÜRÜŞ GÜNÜ
Dördüncü gün sürüşümüz kısaydı. Karşıyaka’dan kardeşime ödünç kıyafet ayarladık. Zafer’in artçısı olarak bize katıldı. Öncelikle Alaybey Limanına yakın bir motorcu dükkanından zincir spreyi aldık. Aslında zincir spreylerimizin bu kadar çabuk bitmesi beklenmez ama nedense biz bol bol kullandık.
http://i61.tinypic.com/15494pe.jpg
Manisa Spil Dağı’na çıkıp indikten sonra Manisa’daki abimlerde hafta sonunu geçirdik. Sürüşümüz aşağıdaki şekilde gerçekleşti.
http://i62.tinypic.com/2gtw9rp.jpg
İzmir-Manisa arasında trafik kontrolüne takıldık. Aslında Zafer’ler takıldı. Ben de onlar durunca durdum. Hâlbuki polisler beni görmemişti. Yine de evraklarımı kendi ellerimle verdim. :cherry:
http://i58.tinypic.com/jku79s.jpg
http://i62.tinypic.com/23rkgup.jpg
Daha önce Manisa’ya defalarca gelmeme rağmen Spil Dağı’na çıkmak aklıma gelmemişti. Motosiklet hayatımıza girince okuduklarımızdan Spil Dağı yolunun güzel olduğunu öğrendik ve gitmeye karar verdik. Bu yola bayıldık. Çıkması da inmesi de çok zevkliydi. Manzara da mükemmeldi. Spil Dağı’na yeni bir tesis kurulmakta olduğu için biz gittiğimizde Atalanı diye adlandırılan tabiat parkının olduğu bölgede her yer inşaat halindeydi. Muhtemelen önümüzdeki yıllarda çok daha fazla sayıda ziyaretçiyi ağırlayacak gibi görünüyor. Ancak park içerisindeki betonlaşmanın artması ve ziyaretçi sayısının ileride çoğalması vahşi hayvanların doğal yaşam alanlarını kısıtlayacak. Normalde su içmeye gelen vahşi atlar görülebilmekteymiş. Bu ileride pek de mümkün olmayacak gibi duruyor.
http://i59.tinypic.com/2e0lant.jpg
http://i61.tinypic.com/1zg48m.jpg
http://i59.tinypic.com/whfmhe.jpg
http://i60.tinypic.com/rsttae.jpg
http://i59.tinypic.com/261c61k.jpg
http://i61.tinypic.com/1e7wud.jpg
http://i58.tinypic.com/ay3rle.jpg
http://i57.tinypic.com/dp7ryw.jpg
http://i59.tinypic.com/4uywsi.jpg
Sonraki sürüş gününün rotasını çalıştık.
http://i61.tinypic.com/20teyz8.jpg
Abimlerde güzel ve eğlenceli vakit geçirdik. Sıcaktan bunalınca sitenin havuzunda serinledik. Motorlar da yanı başımızda olunca içimiz rahat etti.
http://i59.tinypic.com/55i98j.jpg
http://i57.tinypic.com/rtqb1k.jpg
Yeğenim Kerem satranç dersleri alıyor. Zafer de daha önce birkaç kez satranç oynamış. Bir maç yapmalarını istedik. Zafer önce kuralları gözden geçirdi.
http://i62.tinypic.com/hwbqr9.jpg
Ardından maç başladı.
http://i60.tinypic.com/w1fgol.jpg
Çok geçmeden Kerem'in galibiyetiyle maç son buldu.
http://i60.tinypic.com/uom6h.jpg
Hazır abimlerdeyken onların da Zeitgeist belgeselinin birinci bölümünü izlemelerini sağladık. Bu belgeselin üç bölümünü de bizce herkes izlemeli. İnsanın dünyaya bakışını değiştiriyor.
http://www.youtube.com/watch?v=BRkyY23mgVc
http://i58.tinypic.com/2qlriw0.jpg
Bir sonraki sürüşümüz arabayla yakınından defalarca geçip de görmediğimiz Pamukkale istikametine olacaktı.
BEŞİNCİ SÜRÜŞ GÜNÜ
Manisa’dan Pamukkale’ye aşağıdaki rotayı izledik.
http://i58.tinypic.com/2q8d7o3.jpg
Yol üzerinde Allahdiyen adlı bir köyden geçtik. Köyün yokuşları öylesi dikmiş ki çıkmaya çalışanlara Allah Allah dedirtirmiş. Allahdedirten olarak anılan bu köyün adı zaman içinde şimdiki halini almış.
http://i58.tinypic.com/339sqaw.jpg
http://i60.tinypic.com/14kgltl.jpg
Bu köyde açılan bir alabalık tesisi adını köyün adıyla aynı yapınca ortaya şöyle bir tabela çıkmış.
http://i61.tinypic.com/vgjzw0.jpg
Özellikle Beydağ-Gölcük-Ödemiş arasındaki yollar çok güzeldi.
http://i62.tinypic.com/v7477s.jpg
http://i62.tinypic.com/f42o76.jpg
Ödemiş’e vardığımızda Köfteci Hurşit’e gidecektik. Ancak burası da Ramazan nedeniyle kapalıydı. Opet çalışanları bize Ulus Lokantası’nı tavsiye ettiler. Orası da gayet tatminkardı. Lokantada sergilenen yemekler arasında, içinde karışık kızartma bulunan kocaman bir tepsi de vardı.
İnsanlar bu kızartmayı üzerine sarımsaklı yoğurt ilave ettirip ana yemek olarak yiyorlardı. Ben ilk defa orada gördüm. Oysa Ege'de yaygınmış. Ödemiş köfte ise bildiğimiz köfte işte.
http://i62.tinypic.com/m7z9e.jpg
Yol üzerinde Hacıaliler Köyü'nün kahvesine de uğradık. Kocaman bir ağacın gölgesindeki bahçede Sarıkız sodalarımızı içip serinledik. Bu bölgenin insanları çok sıcakkanlı. Kahveye oturup çizmelerimizi çıkardığımızda amcanın biri bize "hoşgeldin" deyip istersek çeşmede ayaklarımızı yıkayıp rahatlayabileceğimizi söyledi. İç Anadolu bölgesinde genellikle insanlar konuşkan olmuyor, insanın suratına iki metre mesafeden öööylece bakıyor da bir çift laf etmiyor. Hele Konya Kulu'da bir benzincide gölgede soluklanmamıza bile izin vermemişlerdi. Aynı ülke topraklarında insanların böylesi farklılaşması ilginç doğrusu. Ayrıca Ramazan'da insanların tehdit edilmeden kahvede bir şeyler içebilmesi de sevdiğimiz bir özellik.
http://i59.tinypic.com/2zp89k2.jpg
http://i62.tinypic.com/6xxhyo.jpg
http://i58.tinypic.com/5efu4g.jpg
Pamukkale’ye gün batımında vardık. Otelimizi seçip apar topar yerleştik. Hal-Tur Otel yetkilisi bizi arabayla Pamukkale’nin yukarıdaki girişine bıraktı. Biz de aşağıya travertenlerin içinden kolayca indik. Otel yetkilisi bunu bize önermeseydi o akşam Pamukkale’yi gezemeyecektik zira kapanma saati çok yaklaşmıştı. Otelden ve personelden çok memnun kaldık. Motorlarımızı otelin iç avlusuna almayı önerdiler. Böylece içimiz daha rahat etti. Kaldığımız oda küçük ama kullanışlı tasarlanmıştı. Türkiye’deki otellerin çoğunda rastlanan odaya sinmiş sigara kokusu yoktu. Bir de odada komodine entegre radyo vardı ki sesinin nereden geldiğini bulamasak da mükemmel bir tonu vardı insana keyif veren.
http://i61.tinypic.com/qwyb2a.jpg
http://i60.tinypic.com/33cn2qe.jpg
http://i60.tinypic.com/119uon6.jpg
Pamukkale’ye gelince: Sandığımızdan daha büyükmüş. Travertenlerden ayrıca Hierapolis Antik Kenti ve bir de müze varmış. Gezmek için en azından yarım gün ayrılması gerekir. Böylesi ilginç bir yeri bu yaşımıza kadar görmemiş olmak bizi utandırdı. Hele Nazilli’de büyümüş ve burayı ancak gören Zafer’in durumu daha da vahim. Bu yaşta da olsa iyi ki görmüşüz çünkü suyu git gide azalıyormuş. Su yetmediği için akan suyun önüne setler konularak travertenlerin suyla az da olsa dolması yapay olarak sağlanıyor. Zaten eski resimleri ile şimdiki görüntüsü de birbirini tutmuyor. Yakın zamanda küresel ısınma sebebiyle bu doğa harikasından da geriye yalnızca resimleri kalacak gibi görünüyor. Bir sonraki gün Murat ile Olympos’ta buluşacaktık. Bu nedenle vakit geç olmadan dinlenmeye çekildik.
ALTINCI SÜRÜŞ GÜNÜ
Altıncı gün sürüşü aşağıdaki şekilde gerçekleşti.
http://i57.tinypic.com/dfg6ty.jpg
Kahvaltının ardından, benimle çok ilgilenen Zeynep’in sorularına cevap verdikten sonra Pamukkale’ye bakan otelimizin otoparkından ayrıldık.
http://i61.tinypic.com/21mf6fr.jpg
http://i59.tinypic.com/2dio8ys.jpg
Yola çıkarken KTM’nin zincirinin biraz gevşek olduğunu gördük ve Denizli’de bir motorcuya uğrayıp zinciri gerdirdik. Daha sonra fazla germiş olduklarını fark edip başka bir motorcuda tekrar gevşettik.
http://i57.tinypic.com/ffb9tc.jpg
http://i57.tinypic.com/efm34k.jpg
Sonrasında keyifli yolculuğumuz başladı. Acıpayam’dan sonra, özellikle Seki-Elmalı-Finike yolları mükemmeldi.
http://i61.tinypic.com/2hnqgq0.jpg
http://i57.tinypic.com/20ho9iq.jpg
http://i57.tinypic.com/20ht5hk.jpg
Seki’ye girişte bir benzin istasyonunda kısa bir mola verdik. İstasyonun yakınındaki kavşakta yer alan elma tutan el heykeli dikkatimizi çekti. Betondan fışkıran bir zombi eli görüntüsü biraz ürkütücü aslında. Keşke Ayaş’taki domates, Beypazarı’ndaki havuç gibi daha standart bir çalışma yapsalarmış.
http://i61.tinypic.com/511ulf.jpg
Seki-Elmalı yolu arasında kayalıklardaki keçileri fotoğraflamak güzel olacaktı. Ancak motorların sesinden ürküp kaçtıkları için görmekle yetindik.
http://i61.tinypic.com/2lxi3r4.jpg
http://i61.tinypic.com/2s9qdz7.jpg
http://i58.tinypic.com/x44qa0.jpg
Keçileri fotoğraflamak amacıyla durduğumuzda asfaltın ne kadar çok erimiş olduğu dikkatimizi çekti.
http://i61.tinypic.com/2e4zsdi.jpg
Asfalt ne kadar kaygan diye kontrol etmek için çizmelerimizi güzelce zifte buladık. Tekrar motora bindiğimizde vites değiştirmek için ayağımızı kaldırmaya çalıştığımızda çizmelerimizin pege yapıştığını fark ettik. Çizme tabanını temizlemek amacıyla Zafer’in yol kenarında durduğunu gördüm. Motordan inmesiyle birlikte bu kez motorun paaat diye aniden sola düştüğünü gördüm.
http://i60.tinypic.com/2zs5yki.jpg
Motor düşerken Zafer’in sağ bacağına doğru düştüğünü ve kötü bir biçimde zarar verdiğini düşündüm. Ancak her hangi bir sorun yoktu. Yokuş aşağı durup vites boştayken kontağı kapatıp motordan inince motor ayaklığı kapatıp sola yatmış. Sürekli düşüyor efenim durduramıyoruz. :queen: Bu sefer Zafer’in canı biraz sıkılsa da motoru kaldırıp biraz soluklandıktan sonra virajlı ve keyifli yolculuğumuza devam ettik.
http://i59.tinypic.com/x23yic.jpg
http://i62.tinypic.com/3583wxe.jpg
http://i57.tinypic.com/28lsviu.jpg
Bu esnada Murat da Ankara’dan sabah erkenden yola çıkıp Faselis’e varmış. Denize girip antik kenti gezmiş ve Çıralı ile Olimpos’ta kalacak yer aramıştı. Bize Acar Pansiyon’dan yer ayarlayıp beklemeye koyulmuştu.
http://i57.tinypic.com/dy388p.jpg
Bizim tesise varmamız gece saat 10’u buldu. Murat ile biraz sohbet edip ertesi gün yola çıkmak üzere odalarımıza çekildik. Bu arada tesis ucuz ama konforsuzdu. Murat’ı bilmiyoruz da biz tekrar uğramayı planlamıyoruz.
YEDİNCİ SÜRÜŞ GÜNÜ
Geceyi bunaltıcı bir sıcakla geçirdik. Kaldığımız yeri sevmediğimiz gibi bunaltan sıcaklık da pek hoşumuza gitmedi. Sabah kahvaltısını yaptıktan sonra Ölüdeniz’e doğru yola çıktık. Rota aşağıdaki gibi gerçekleşti.
http://i58.tinypic.com/w8p6dw.jpg
http://i59.tinypic.com/2n6ae1k.jpg
Kumluca yakınlarında ilerlerken ters yönlü bir şekilde duran Zafer’in motorunu gördüm (hayret bu sefer devrilmemişti :mrgreen: ), bir de yola düşen mavi bir eşya. Meğer Murat’ın çadırıymış. İlk olarak aklıma gelen Murat’ın başına bir şey geldiğiydi. Neyse ki çadırını motorundan düşürmüş ve farkına varmayarak sürmeye devam etmiş. Zafer çadırı motoruna yüklerken karşı yönden Murat geldi. Ona da bir araba sürücüsü bir şey düşürdüğünü anlatmaya çalışmış ve Murat da geri dönmüş. “Çadır buldum kimindir sahibi yoksa benimdir” diyerek çadıra bir süreliğine el koymuş olduk.
http://i61.tinypic.com/1z17ipe.jpg
Finike-Kaş arası yollar muhteşem. Dağ kenarından kıvrılan yolların yanı başında duran denizin eşliğinde sürmek daha önce hiç tatmadığımız harika ve biraz da ürkütücü bir duygu. İnsanı hipnotize eden bir viraj silsilesi var, Gymkhana parkurunda sürmekle eşdeğer. Arada sırada sürpriz bir biçimde viraj içerisinde çarpan rüzgar insanı afallatsa da hiç problem değil. Bu yolda yeniden, yeniden, yeniden sürmeli.
http://i62.tinypic.com/s3lz4j.jpg
http://i59.tinypic.com/117e5up.jpg
Yol kenarında yer alan Kaputaş Plajı’nı seyretmekle yetindik. Denize girme isteğimizi Patara plajına saklamıştık.
http://i59.tinypic.com/w0p5pd.jpg
http://i57.tinypic.com/212euqx.jpg
http://i60.tinypic.com/dg0zex.jpg
http://i58.tinypic.com/zxpfut.jpg
Kaş’a yaklaşırken manzara insanı daha da büyülüyor. Kaş için de aynı şey söylenebilir. Yabancı turistlerin akınına uğramamış, biraz da olsa sakinliğini ve samimiyetini korumuş şirin bir yer.
http://i61.tinypic.com/hu2g5j.jpg
http://i58.tinypic.com/2vifu35.jpg
http://i60.tinypic.com/14cfybc.jpg
http://i62.tinypic.com/35jcq50.jpg
http://i59.tinypic.com/2yjzor8.jpg
http://i61.tinypic.com/2j6a1pf.jpg
http://i58.tinypic.com/2mxpysk.jpg
http://i59.tinypic.com/b51r1g.jpg
Yemek molamızı Kaş merkezde yer alan Bi Lokma adlı restoranda verdik. Ege restoranlarının en özel ve güzel yanı, çeşit çeşit zeytinyağlıların bir arada sunulduğu zeytinyağlı tabağı olsa gerek. Lezzetine doyum olmuyor. Burada da menüde görünce hemen sipariş ettik. Ben çok beğendim, ancak Zafer’in beğenmediği birkaç çeşit oldu. Yemeğin üzerine içtiğimiz Türk kahvesi de çok iyi geldi. Özetle restoranın tasarımı, yemekleri ve manzarası çok güzel.
http://i61.tinypic.com/mjr6g8.jpg
http://i59.tinypic.com/hsjfko.jpg
http://i59.tinypic.com/fcp2fk.jpg
http://i62.tinypic.com/ehxlye.jpg
http://i61.tinypic.com/iny8sn.jpg
http://i59.tinypic.com/mab28z.jpg
Yol üzerindeki Patara Antik Kenti’ni geçtikten sonra Patara plajında denize girdik. Bölgedeki kumsalların en uzunu ve güzeliymiş. Kumsalının güzelliğine diyecek sözümüz yok. Ancak denizini beğenmedik. Denizden karaya bakınca da bir güzellik yok. Deniz kaplumbağalarının yumurta bıraktıkları yerlerden biri olduğu için de koruma altındaymış. Madem koruma alanı bırak denize kimse girmesin, bu alan da sadece kaplumbağaların olsun. Burada denize girilmeyince bir şey kaybetmez kimse herhalde.
http://i61.tinypic.com/2z5umur.jpg
http://i57.tinypic.com/24gn49s.jpg
http://i60.tinypic.com/i5aux4.jpg
http://i57.tinypic.com/nqck8i.jpg
Kısa bir deniz molasından sonra Ölüdeniz’e hava kararmadan vardık. Kalacağımız oteli bulmak biraz zaman aldı. Birkaç oteli gezdikten sonra Fethiye’nin Ovacık semtinde yer alan Hotel Cappadoccia adlı otele yerleştik. Ertesi gün için ise motor sürmeye bir gün ara vererek motorlar bizi otelin avlusunda beklerken tekne turuna katılmayı planladık.
http://i62.tinypic.com/zn21km.jpg
Sabah Ölüdeniz’e inip teknede yerimizi aldık. İlk olarak Kelebekler Vadisi’ne gittik. Vadide şelalenin olduğu yere doğru yürüyüş yaptık ancak kayalık ve kaygan taşlardan oluşan bir bölge olması nedeniyle kendimizi daha fazla zorlamadan geri döndük. Yapılaşmaya kapalı olan bu vadide kamp alanları oluşturulmuştu. Kelebeklere de hiç rastlamadık. Teknelerin geldiği saatlerde insanların akına uğrayan bu yerde kelebeklerin görülmesi imkansız gibi duruyor. Belki akşam saatlerinden itibaren sadece çadırlarda yer alan az sayıda insanın olduğu daha sessiz bir ortamda görmek mümkün olabilir.
http://i61.tinypic.com/2aewd2o.jpg
Denizde vakit geçirdikten sonra St. Nicholas Adası’nda durakladık. St. Nicholas Adası’ndan görkemli manzarayı seyretmek çok keyifli.
http://i58.tinypic.com/s4uhps.jpg
http://i61.tinypic.com/25txpxh.jpg
http://i62.tinypic.com/2euobxy.jpg
http://i59.tinypic.com/106lero.jpg
Birkaç koyda daha mola verdikten sonra gün batmadan sahile döndük. Sahil kenarında yer alan bir kafede bir şeyler yedikten sonra yamaç paraşütü yapanları seyrettik. Biz de çok heveslendik ancak fiyatların uçuk olmasından ve biraz da korkudan bu seferlik es geçtik. Murat ise bu heyecanı daha önce zaten tatmıştı.
http://i59.tinypic.com/jv66qh.jpg
http://i57.tinypic.com/212bo0w.jpg
Akşam olunca Fethiye tarafına giden dolmuşlara binerek sahilde vakit geçirdik.
http://i59.tinypic.com/2ufydjs.jpg
http://i61.tinypic.com/5zfywk.jpg
Ölüdeniz ve çevresi yabancı turiste uyum sağlamak için midir bilinmez ruhsuz bir yer gibi geldi bize. Biraz da şehir havasını yansıttığı için pek sevmedik.
Otelden bahsedecek olursak; Sivaslı bir ailenin işlettiği bir tesis. Tesisi işletenler sıcakkanlı ve samimi. Odalarda şampuan, duş jeli olmadığı için temin edip edemeyeceklerini sorduğumuzda kendi şampuanlarını ve duş jellerini paylaşacak kadar samimiler. Motorları uygun bir yere park etmek için de yardımcı oldular. Ancak otelcilik anlayışları eve yatılı misafir kabul etmekten öte değil. Kahvaltıları hiç iyi değil. Sanırım yaz kış burada kalmaya karar vermişler, boş durmamak için de çalışalım diyerek evlerini otel gibi tasarlamışlar. Fethiye’ye bir daha gelsem, her ne kadar samimi olsalar da profesyonel bir hizmet sunmadıkları için başka bir yere gitmeyi tercih ederim. Üstelik fiyatları da bu hizmete göre hiç makul değil. Ertesi gün Datça’ya doğru yol alacaktık.