PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Motosiklete Giriş / Reşat Arbaş



Uğur
11 Şubat 2015, 19:56
“Uzun süredir motosiklete yeni başlayan, başlayacak olanlardan gelen sorular ve bu konudaki kapsamlı bilgiye ulaşımın son derece kısıtlı olması beni düşündürüyor, uzuyordu. Sonunda bu konuya el atmaya kara verdim ve “Motosiklete Giriş” başlıklı bir yazı döşenmeye karar verdim. Beğenmeniz ve ise yaraması umuduyla…

Yeni motorculara… Bir süredir “Motosiklet Teorisi” adi altında derlediğim bir yazı dizisi sürdürdüğümü biliyorsunuz. Bu dizinin amacı yeni başlayanları bu dünyanın teorisi, felsefesi ve boyutlarıyla tanıştırmak olduğu gibi tecrübeli, bilgili motosiklet sürücülerini de pratik dünyanın dışındaki evrene taşımaktı. Biliyorsunuz dizi sürüyor, karşılıklı yazışmalar ve bilgi alış verisi ile daha da zenginleşip serpiliyor… Ancak bu arada motorla yeni tanışanlar, heveslenenler, hiç motora binmemiş ve bu maceraya atılmak isteyenler de var aramızda. Sayıları azımsanmayacak boyutta ve aslında teori yazılarına oldukça da ilgi gösteriyorlar.

Dolayısı ile yeni bir konuya girmem gerekiyor ki oldukça çetrefilli, “Motosiklete Giriş” diyorum buna. Burada bu ise nasıl başlamak lazım, neler yapılmalı, antrenman teknikleri konularına sadece kısaca değineceğim ve yeni başlayanların özellikle “Motosiklet Teorisi”nin yayınlanmış bütün bölümlerini okumalarını, anlamalarını, anlaşılmayan şeyleri sormalarını ve devamını takip etmelerini isteyeceğim.

Nasıl başlanır? Motosiklet bir gün ansızın insanin kanına giriverir ve kendinizi gelip gecen motorlara bakarken, dergilerde resimlerini karıştırırken, TV de yarışlarını izlerken bulursunuz… Bu sihirli ani hiç bir zaman hatırlayamazsınız, hatırladığınız anda daha eski bir ani canlanacaktır zihninizde motosiklet aşkı ile ilgili.

Bu aşka mağlup düştünüz ve artık bir motosiklete atlayıp kanatsız bir uçuşa geçme, yuvadan, kafesten çıkma arzusu ile yanıp tutuşuyorsanız pek iflah etme şansınız yoktur. İllaki bu dünyaya düşeceksiniz. Bizlerde elinizden tutmaya çalışacağız dilimiz döndükçe. “Biz” diyorum çünkü yeni motorcuların elinden tutmak tüm motosiklet camiasına düsen bir görev.

Önce bazı kavramlar üstünde duracağım ki birincisi bunun bir “Spor” olduğudur. Yani hiç bilmeden sahaya çıkıp tenis, beysbol oynayabilir misiniz? Kurallarını incelemeden, felsefesini bilmeden yağlı güreş, Aikido, ya da Judo minderine çıkabilir misiniz? Tabii ki hayır. Bu sporun en egzantrik tarafı bir sahası, minderi olmayışı ve olayın spor bilinciyle uzaktan yakından ilgisi olmayan diğer insanlar arasında geçmesidir ki biz bu ortama “trafik” diyoruz.

İkincisi öğrenme eğrisinin gösterdiği dalgalanmalardır. Başlangıçta çok zor gibi gelir, sonra çok kolaylaşıverir birden, sonra zorlaşır ve böyle bir zikzak gider ta ki düz bir çizgiye ulasana kadar. Ve hiç bitmez. Bugün en usta sürücüler bile hala bir taraftan motosiklet kullanmasını öğreniyor, hiç şüpheniz olmasın. Ve bu sizi korkutmasın, bu sporun en güzel tarafıdır.

Üçüncüsü, motosiklet sürüşünün bir “mücadele” olusudur. Fizik kurallarıyla, kendi vücut ve zihninizin sınırlarıyla, öğrenme ve motor kabiliyetinizle(*), makineyle, tüm anlamıyla cevre ile ve doğa koşullarıyla mücadele.

(*) “Motor kabiliyeti” insan psikolojisi ve tip ta kullanılan bir tabir. Sahip olduğunuz bilgiyi mekanik bir düzeneğe uygulayabilme yeteneğinizdir. Paten, Uçak, Bisiklet, Kayak, Otomobil vb. Araçları kullanabilmek için bu “ham” yeteneğe sahip olmanız ve usanmadan tekrarlayıp geliştirmeniz gerekir.

Dördüncüsü ise “genç” ve fiziksel-mental olarak tam sağlıklı olmanız gerekliliğidir. Gençlik göreli bir kavram doğal olarak, ben 25 yaşında ihtiyarlar ve 75 yaşında gençler tanıyorum. Motosiklete başlamak için asgari yaş sınırı diye bir şey yoktur.

Başlamadan önce gerekli olan şeylere gelelim.

Bisiklete binmesini bilmeniz gerekiyor… Otomobil kullanmasını da bilmeniz gerekiyor.Bu yalnızca benim kanaatim değil tabii, ABD de ve batılı birçok ülkede ciddi motosiklet okullarının hiçbirine bisiklete binmeyi bilmeyeni ve otomobil ehliyeti olmayanı almazlar.

Bisiklet motosikletin anası, otomobil de babasıdır. Ailesi ile iyi bir dostluk kurmadan kızları (ya da oğulları) ile nişanlanmayı aklınızdan bile geçirmeyin.

Bununla birlikte şunu da bilin ki motosiklet “motorlu bisiklet” değil “iki tekerlekli otomobil”dir. Yani bisiklet VE otomobil kullanmasını bilmek bu şeytan icadını kullanabilmeniz için yeterli değildir, tamamen yeni bir dünya ile karşı karşıyasınız.

O zaman sıra geldi bir motosiklet seçmeye…

“Motosiklet Teorisi” dizisini okumakta iseniz, bu isin mekaniği hakkında epey bilgi sahibi olmuşsunuzdur. Motosiklet, kendi başına ayakta duramayan, eksik bir makinedir. Onun tamamlayıcı parçası sizsiniz. İkiniz ortak tek bir makine oluşturursunuz. Otomobil tecrübesinden tamamen farklıdır. Otomobildeki sesini bile duymadığınız, çok meraklı değilseniz nerede nasıl çalıştığından haberiniz olmayan makine burada bacaklarınızın arasındadır. İçi ağzına kadar benzin dolu bir tank dizleriniz arasında, ön tekerleğe bağlı tamamen ortada bir mekanizma ellerinizdedir. Bir yandan vites değiştirmek, arka ve ön freni zamanında ve uygun basınçta kullanmak, bir yandan da maalesef dümdüz ufuktan ufka uzanan yollar henüz inşa edilmediği için sağa sola dönmek zorundasınız.

İste mücadele daha burada, mental düzeyde baslar. Daha başka mücadeleye ihtiyacınız var mı? Cevabiniz “evet” ise hemen gidip 250cc üstünde kocaman gösterişli bir motor secin… Hele “ölüme meydan okuma” gibi bir merakınız varda pahalı bir intihar planlıyorsanız 600cc den başlayan “super sport” bir motosiklet sizin için biçilmiş kaftandır.

Bunları sizi ürkütmek için özellikle yazıyorum, su katılmadık gerçekler.

İlk seçeceğimiz motosiklet her şeyden önce hafif olmalıdır, kıvrak olmalıdır.

Boyu posu size uygun olmalıdır. Bunları nasıl anlayabiliriz; şöyle. Motora oturun,

Hop bir dakika bir dakika… Motora nasıl oturulacağını anlatmadım ki, değil mi? Anlatayım…

Motor yan destekte olmalıdır… Orta destekte ise, bilen birine söyleyin indirsin. Motorun sol yanına yanaşın, uzanıp elciklerden tutun ve sağ elcikteki levyeyi (ön fren) dört parmağınızla sıkın. Şimdi dikkat, özellikle motor biraz yüksekse motora sağ bacak atılarak Malkaçoğlu gibi binilmez. Seleyi varsa yan çantaları, arka stop lambasını filan çizebilir, hatta kırabilirsiniz. Şöyle ki, sağ ayağınızın topuğu kıçınıza değecek gibi dizinizi bükün. Şimdi “Dizinizle” binin. Ayaklarınızı yere basın, motor düz bir yerde tabii ve freni bırakın… İstediğiniz kadar sırıtabilirsiniz.

Bindiniz… Her iki ayağınızın tabanı yere tam basıyor mu? Basmıyorsa aynen inin… Basıyorsa iyi… (şimdi motorun vitesi boşta olsun-tabii ki motor çalışmıyor) ayaklarınızın topuğunu yerden kaldırmadan dizlerinizi açarak (yerden güç alıp dizlerle iterek) motoru yavaşça geriye itin. Bacaklarınız dümdüz ileri uzanmış, ayak topuklarınız yerde olsun. Şimdi yine dizlerinizi kırarak motoru öne çekip başlangıç pozisyonuna gelin. Bu hareketi dört beş defa tekrarlayın… Kollarınızdan güç almadan, ıkınıp sıkılmadan rahatça yapabiliyorsanız mesele yok. Boyu size uygun ve yeterince hafif demektir. Birden fazla motor varsa hepsinde deneyin, hangisinde en kolay yapabiliyorsanız o sizin motorunuz olmaya aday adayıdır… :)

Gelelim motorun hacmine, gücüne…50cc den başlamak üzere bütün motosikletler (scooter’ler de dâhil olmak üzere) size trafikte yetecek güç ve hızı sağlayacak yetenektedir. O yüzden aman 50HP den aşağı olmasın, bu 25 öbürü 35 o zaman 35 HP alalım filan gibi bir kaygıya kapılmayın. Bu kaygı yarının problemidir ve yarın sizden 10,000 km uzaktadır. Kaba bir ölçütle, alacağınız motosiklet 250 cc. den büyük olmamalıdır. Bununla beraber 125 ya da 250cc. “başlangıç motosikleti” değildir, tüm omur boyu zevkle kullanabileceğiniz, her isinizi görebilecek bir makinedir.

Scooter (örneğin Vespa) da bir motosiklettir, üstelik otomatik vitesli ve kullanması öğrenmesi en kolay, en ucuz makinelerden biridir. Günlük kullanımınıza uygun olabileceğini düşünüyorsanız, hiç endişelenmeden bir scooter edinip motor dünyasına kestirmeden girmeniz mümkündür.

Scooter yolunu seçmediğimizi varsayıp devam ediyoruz…

Sıra motosikletin tipine geldi… Burada konfor ve hâkimiyet bir numaralı tercih kıstasıdır. Dedik ya hani motosiklet sürüşü bir mücadeledir diye, siz motosikletin bir parçası olacaksınız diye; işte hâkim olabilmeniz için, bir parçası olabilmeniz için önce doğru dürüst bir oturma pozisyonunuz olması lazım.

Motorda temel olarak üç oturma tarzı ve bu tarzlara göre birkaç ana model vardır. (Örnek olarak verdiğim modeller başlangıç için değil, motorun tipi hakkında bilginiz olsun diyedir)

1) Ayaklarınız oturduğunuz yerin gerisinde;

Ağırlık : Ellerde ve selede.

Amaç : Kısa süreli gezi, sportif, aktif sürüş tarzı, surat yarışları.

Kategori : Sport, super sport, racing, drag

Örnek : BMW R1100S, Yamaha YZF-R6, Honda CBR600RR

2) Ayaklarınız oturduğunuz yerin altında;

Amaç : Orta-Uzun süreli gezi, konfor, sportif geziler, mukavemet yarışları.

Ağırlık : Ellerde, selede ve basamaklarda.

Kategori : Turing, sport-turing, dual-sport = dual-purpose = enduro, Kros, Motard, Cadde, Standart, Gezi

Örnek : BMW K1200RS, R1150R-RT; Yamaha TDM850, TT600; Kawasaki KLR 650, Honda Goldwing, Nighthawk, KTM serisi endurolar.

3) Ayaklarınız oturduğunuz yerin önünde;

Ağırlık : Selede.

Amaç : Orta-kısa mesafe gezi

Kategori : Gezi, Cruiser, Chopper

Örnek : Harley-Davidson, Indian, Yamaha Roadstar-RoyaStar, Kawasaki Vulcan, BMW R1200C

Tabii ki bu amaç / kategori tanımları genel kullanım-dizayn ölçütlerine göredir. Bir racing motorla dünya turu yapabilir, bir Harley Davidson’la kıvrımlı bir yolda bütün sport bike’çıları utandırabilirsiniz. Ama bu istisnalar yinede bizim sıralamamızı değiştirmez.

Gördüğünüz gibi bu tarzların içinde başlangıç motorundan beklediğimiz özellik sadece 2 numaralı tipte, “Ayaklarınız oturduğunuz yerin altında” tipinde mevcut. Çünkü bu tiplerde ağırlığınız uç kontrol noktasına dağılıyor, fiyat olarak en ulaşılabilir ve amaç olarak bizim hedefimize nisan almış vaziyetteler.

Demek bir enduro ya da standart/cadde turu motor seçeceğiz, 250cc den büyük olmayacak, ayaklarımız yere basacak, tarif ettiğim deneyi yapıp başarılı ve konforlu hissedeceksiniz kendinizi… İşte aday motor.

Diğer istediğimiz özellik hesaplı olması. Yani iyi bir ikinci el, ya da kesenizi zorlamayacak bir sıfır motor olacak bu. Garanti süresi dolmamış bir ikinci el, size en az bir-iki sezon hiçbir mekanik sorun çıkarması söz konusu olmayacak bir kullanılmış motor idealdir.

Burada değinmek istediğim bir başka motor daha var ki o da kros motorudur. O da 2. tarza giriyor. Ancak bu motorları üzerlerinde ışık, sinyal, korna vb. teçhizat olmadığından ve lastikleri asfaltta son derece az tutunduğundan normal trafikte kullanamazsınız. Muhakkak arazide kullanmanız, bir taşıyıcı ile parkura gidip gelmeniz, özel tekniklerini bir hocadan öğrenmeniz gerekir. Biraz meşakkatli bir yol ve genel motosiklet meraklısına tavsiye etmiyorum. Ama motosiklet öğrenmek ve ilerde rahat etmek için bir numaralı yol olduğunu da bilin. Özellikle otomobil tecrübesi olmayan yaşça gençler için bulunmaz bir spor, harika bir eğlencedir.

Pekâlâ, bir motor edindik ve parkura çıkmak için heyecanlanmaya başladık… Daha durun bakalım motosikletin en önemli parçalarını daha almadık…

Sıra giyim kuşamda…

Tam kapalı bir kask, çizme ve eldivenler motosikletin parçasıdır. Bunlarsız motora binmeyi aklınızdan geçirmeyin.

Daha gerisi var tabii kulaklık, ceket, pantolon, böbrek koruyucu vs.vs. ama temel kuşam bu ucudur. Tam kapalı bir kask, motosiklet çizmesi veya bilekleri de koruyan iyi bir bot ve eldivenler size başlangıç antrenmanları için yeterlidir.

Sigortaya sıra geldi… En azından mecburi trafik sigortası yaptıracaksınız. Bunsuz motora dokunmayın bile. Sıfır aldıysanız, tam teşekkülü kazık bir sigorta motorun bir parçası olarak edinilecek… Motorun fiyatını düşünürken bunu da göz önüne almalısınız.

Her şeyinizle hazırsanız sıra binmeye geldi demektir. Bu is için en sağlam yol bulabiliyorsanız bir eğitim kursuna yazılmak, kapalı pistte tüm incelikleri bir hoca nezaretinde öğrenmek ve ehliyet almaktır. Bu imkân yoksa bir bilen arkadaşınız size başlangıçta yardımcı olacak çaresiz. Kendi motorunuzla veya kendi motoruyla.

Bir kurs bulamadığınızı ve ikinci şıkka mahkûm kaldığınızı varsayıyorum.

“Kocadan Hoca Olmaz” Donald sözünü unutmayın… :) Eş dost panik ve endişe içinde size neye nereden başlayacağınızı anlatmakta güçlük çekecektir muhtemelen. Çünkü bilmek ve öğretmek arasındaki fark gece ve gündüz gibidir. Kısa sürede sinirler bozulabilir… İşte o yüzden su aşağıdaki “Temel Donald Kursu”nu hazırladım… Aynen takip etmenizde büyük fayda görüyorum… :)

Yolunuz açık olsun… :)

Reşat Arbaş

Kaynak;
http://www.a2teker.com/yazar-25-motosiklete_giris.html

eraksoy
11 Şubat 2015, 20:20
Sıkıldım okuyamadım. Ameğiniz için teşekkürler.

COQ
11 Şubat 2015, 20:26
Uğurcum
Seni ara sıra MT forumlarına da bekleriz.
:)
http://www.motosiklet.net/forum/donald-duck/6376-motosiklete-giris.html

Uğur
11 Şubat 2015, 20:29
Uğurcum
Seni ara sıra MT forumlarına da bekleriz.
:)
http://www.motosiklet.net/forum/donald-duck/6376-motosiklete-giris.html

Abi yazı güncellenmiş versiyon,daha kısa. :)

COQ
11 Şubat 2015, 22:15
Abi yazı güncellenmiş versiyon,daha kısa. :)
İyi ki kısa.
Aldığın ilk mesaj
"Sıkıldım okuyamadım"
:)

EagleRider
12 Şubat 2015, 10:04
Güzel bir kitaptır Motosiklet Teorisi. Bunun dışında Honda Türkiye'nin çıkarttığı Motosiklete Dair kitabını tavsiye ederim. Motosiklete fazlasıyla teknik yaklaşan bir kitap. Basımı yok fakat e-book olarak satın alınabilir.

http://www.dr.com.tr/kitap/motosiklete-dair/kolektif/hobi/spor-ve-sporcular/spor/urunno=0000000407723

karacabeg
12 Şubat 2015, 10:25
paylaşım için teşekkürler faydalı bir yazı

YouSuffer
12 Şubat 2015, 10:40
Durumumu yoktu okuyamadık kardeş:santa:

Pekbipicadam
12 Şubat 2015, 12:26
Gayet güzel bir yazı olmuş , ilk başlayacak arkadaşlara faydası olur aşağıdaki kısmıda çok beğendim :thumleft: eline sağlık.

“Motosiklet Teorisi” dizisini okumakta iseniz, bu isin mekaniği hakkında epey bilgi sahibi olmuşsunuzdur. Motosiklet, kendi başına ayakta duramayan, eksik bir makinedir. Onun tamamlayıcı parçası sizsiniz. İkiniz ortak tek bir makine oluşturursunuz. Otomobil tecrübesinden tamamen farklıdır. Otomobildeki sesini bile duymadığınız, çok meraklı değilseniz nerede nasıl çalıştığından haberiniz olmayan makine burada bacaklarınızın arasındadır. İçi ağzına kadar benzin dolu bir tank dizleriniz arasında, ön tekerleğe bağlı tamamen ortada bir mekanizma ellerinizdedir. Bir yandan vites değiştirmek, arka ve ön freni zamanında ve uygun basınçta kullanmak, bir yandan da maalesef dümdüz ufuktan ufka uzanan yollar henüz inşa edilmediği için sağa sola dönmek zorundasınız.

pnongrata
12 Şubat 2015, 12:41
a2 teker sitesinden haberdar ettiğiniz için teşekkürler

sdirer
12 Şubat 2015, 12:52
sıkılan okumadan bırakır gider, okuyabilen okur.
kafa karıştırmadan yazan kaç kaynak var ortalıkta?
bulmuşuz bunuyoruz.
ellerine, emeğine sağlık Volkan Bey, teşekkür ederim. :)