Sehirler bir garip, hem geri, hem medeni. Afrika desen değil, Avrupa desen hiç değil. Asya’nın ortası, çekik gözlü insanlarin kıtası…

Hava sert, doğa sert, insanlar sert, hayvanlar en sert. Sabahla öğlen arası, medeniyetten iyice uzaklaştık. Süratimiz yüksek sayılır. Giysimiz korunaklı, yollar virajlı. Sicaklık 3 derece civarında, yol kenarlarında yer yer kar, sırtımda ter var çünkü fazlasiyla stres var. Bir kamyondan yola sızmış yağ, buz, olası tehlikeler. En pisi köpekler, dağdan, tepeden inen aç köpekler. Yokuşlar, inişler , sürü halinde köpekler, gereksiz hızlanmamıza sebep olan salyalı itler.

Süratimiz yüksek, risk katsayımız dolayısıyla yüksek. Otoban değil burası, karayonga geçidi. Hayvanlar kadar insanları da tehlikeli. Durmaktansa ölümü göze almak gerekli. Eko yapıyor dağlardan egzos sesi.
MP3’ün sesi açık, en sevdiğim şarkılar kulağımda, öyle şarkılar ki, hayatı değil, ölümü isteten şarkılar, işte bir tanesi;
Yalnızlar Rıhtımından;
"İçim boş, yalnızım, yalnızlık tutuyor kan gibi, nereye baksam ölüm gibi susar yalnızlar rıhtımı"
Düşünüyorum, düşünüyorum, bir an irkiliyorum, ölümden hiç korkmuyorum, gazı biraz daha açıyorum.

Suiza Karol