Telefon gecenin ikisinde çalınca “işte” dedim, “belalı bir haber geliyor”. Denemişimdir, o saatte kimse -hayra- aramaz. Benim tedirginliğime karşın Faramarz her zamanki soğukkanlılığı ile telefonu açıp, konuşmaya başladı. Sesi ifadesizdi, ama kaşlarının giderek çatılması ciddi bir durumun varlığını gösteriyordu.

Telefon gecenin ikisinde çalınca “işte” dedim, “belalı bir haber geliyor”. Denemişimdir, o saatte kimse -hayra- aramaz. Benim tedirginliğime karşın Faramarz her zamanki soğukkanlılığı ile telefonu açıp, konuşmaya başladı. Sesi ifadesizdi, ama kaşlarının giderek çatılması ciddi bir durumun varlığını gösteriyordu.
Telefonu kapatmasıyla sordum:
- Ne oldu?
- Bir ihbar aldık.
Çevreci olarak tanındığımız için arada bir vatandaşlar arar, dert yanarlar.
- Yine mi doğa katliamı haberi?
Faramarz düşünceli yanıtladı: “Tam değil” dedi, “ama bir yardım çığlığı olabilir”. O gece uzun uzun düşünüp, dergimizin gelecek sayısı için yaptığımız planları değiştirme kararı aldık; çünkü bu kez tehlikede olan benzersiz beldelerden biri olan Yeşilvadi’ydi; dert yanılan taraf ise devlet!

Bu kez önde gelen sponsorlarımızdan Shell adına, iki ve dört zamanlı motor yağı Advance’i tanıtmak için yollardayız Motosiklet Dünyası’ndakiler. Hedefimiz, otobanın açılmasıyla gözden düşen eski Şile yolunun en büyüleyici bölümü olan Yeşilvadi. Güzelliği zaten adından belli.

Sürekli okuyucularımız bu yolu ne denli sevdiğimizi; artık kullanılmadığı için millete ne kadar bozulduğumuzu bilirler. Arabacılar, yaz sıcağında hücre hapsinde olduklarından yolu kısa kesmek için 150 basıp “şıp” diye Şileye gitmek ister. Normaldir belki bu. Ama doğa içinde uçma olanağına sahip motorcular neden aynısını yapar, işte bunu çözemeyiz. Oysa otoyolda, doyasıya gazladıktan sonra, Üvezli levhasından sağa dönünce, haritada “manzaralı yol” diye tanınan bir doğa parçasının içine düşer insan. Uçma “ihtiyacı” bir anda sıfırlanır. En başarılı sanatçıların -ama ressam messam benzeri, gazino şarkıcısı olmayan garip sanatçıların- sergisi kadar hayran olunası panaroma başlar. Tüm unutulanlar gibi, gittikçe çökmekte, köhnemektedir ne yazık ki. Hele Üvezli köprüsünün başındaki şirin gözlemecileri ve köprüyü bir geçin… eskisinden bile “aklaziyan” bir güzelliğe bürünür her yan. İnanın ki bu güzergahın en hoş bölümü ise Yeşilvadi köyü ve çevresidir.

Mayıs ayının ortalarındaki o günde de, uzun süredir ayrı kaldığımız bir sevgiliymişcesine kucaklaştık eski Şile yolu ile. Çılgınca renk üretmiş yeşili bağrımıza bastık yeniden. Güzellik aynıydı ama farklı olan 30 kadar göçer Mardin’linin yol üzerine konaklayarak mangal kömürü imal etmesiydi. Onların değimi ile “gece gündüz çalışarak mangal kömürü yakıyorlar”. Dağdan aldıkları odunları önce parçalıyor, ardından basbayağı yakarak kömür imal ediyor ve kilosu 350 bin liraya satıyorlar. İnanılmaz bir duman var çevrede. Nasıl yaşadıklarını soruyoruz bu ciğer yakıcı kokuda; çıkan dumanın sağlığa yararlı olduğu yanıtını alıyoruz! 1988’de Osmaniye’de “yakmışlar”, ardından Antalya’da; bir ara kira evinde oturmuşlar ama sonra göçerliğe geri dönmüşler. Bölgede de ne kadar kalacakları, sonra nereye gidecekleri belli değil. Çevre halkı -belki de “statükosuz” yaşamları nedeniyle- onları roman sanıyor.Öyle ilginç bir mekan ki, Deli Yürek dizisinin bir bölümü bu doğal platoda çekilmiş. Yolunuz düşerse uğrayın.

Biz ise onlarla fazla zaman yitirmeden aldığımız haberi doğrulamak için Yeşilvadiye vardık; söyleştik o çevrenin dertli insanlarıyla. Böylece anladık ki bizi geceyarısı arayan kişi doğru bilgi vermişti; belde -acımasız tanrılarca bir gecede batırılan kıta Atlantis kadar- “batmaya” adaydı.

Yeşilvadi'yi yok edecek proje, Melen suyunun boru hattıyla bu güzel bölgeye doldurulup dinlendirilmesi, ardından İstanbul’a yönlendirilmesi çerçevesinde. Ankara’da kağıt üzerinde hazır, ama para sıkıntısı nedeni ile geciktirilmiş. Proje gerçekleşince Yeşilvadi, Üvezli ve Avcıkoru tüm ağaç dokusu ile birlikte sular altında kalacak; baraj havuzuna zeminlik yapacak! Yerli halk doğal olarak çok üzgün. Batma akıbetinden kurtulabilmek için suyun -boru hattı kurulu olan- Darlık barajına akıtılıp dinlendirilmesi, ya da İstanbul’a dek su borusu yapılması benzeri düşünceler atıyorlar ortaya. Projeyi durdurmak için epey faaliyetleri de var; örneğin eski enerji bakanı Cumhur Ersümer ile ilişki içindeymişler. Onlara göre Ersümer “onlardan yanaymış”. Ama istifa edince herşey başa dönmüş. Altı yıl önce ise Unicef gelerek projenin önlenmesi için protesto gösterisi yapmış.

İstanbul’un su sıkıntısı belli. Bu nedenle projenin mimarları belki de kendi açılarından haklılar. Bu kentin bir zamanlar -değim yerindeyse manyakça- artmış olan nüfusuna su yetiştirmeye; çözümsüzlük içinde çözüm üretmeye uğraşıyor yani. Uzun yoldan çamur içinde eve döndüğümüzde musluktan çıkan “tısss” ile karşılaşınca nezaket sözlerimizin(!) hedefi politikacılar olmuyor mu? Unicef için de söylemesi kolay. Acaba hiç dökme suyla yıkanmak zorunda kalan bir üyeleri var mı? Öte yandan -belki de Yaratıcı tanrının kendinden bir parça olan- o bölgenin mutlak ölümü nasıl aldırmazlıkla karşılanır? İyisi mi bir hafta sonu gidin Yeşilvadiye, bireysel incelemenizi yapın. Sonra acıkınca yol boyunca uzanan et mangalcılara takılın. Gecelemek isterseniz Yeşilvadiye girerken soldaki gözlemeci “Çerkes’in Yeri”ne makul fiyatlarla çadırınızı atın, akşam yemeğinde kaşarlı-kıymalı gözlemelerden yiyin… geceleyin ise, çadırınızın önüne uzanıp yeşilin sesini dinleyin. Belki de duyduklarınızdan etkilenir, temiz yaşama kkınızdan bile -feragat edip-Yeşilvadinin boğulmaması gerektiği sonucuna varır, politikacılara bir faks atıverirsiniz.

Ve son olarak yol arkadaşların selamlar: Chopper’cı Kadir Emanet ve Tolga… orman dostu kimyacı Behiç… Samsun’dan “E6 canavarı” race’ci Mehmet… Yolunuz açık olsun “gidenler”.


Motosiklet Dünyası Dergisi 60. sayı
Sayfa: 36,37,38
Tarih: 01/06/2001 Metin: Elvin Azar
Fotoğraf: Faramarz Azar
Sponsor: Shell