İzninizle birazda nostaljiye dalıp gençliğimizin yıllarındaki yaşamdan bahsetmek istiyorum. 1967 yılı, lise bire geçmişim. Motora başlamak üzereyim. İstanbulda doğru dürüst tek yol Londra asfaltı o da Topkapıda başlayıp Çobançeşmede bitiyordu. İstanbul da trafik sorunu yoktu çünkü pek araç yoktu. Otobüsler zamanında hiç gelmezlerdi. Sur içi bölgedeki treleybüslerin ikide bir boynuzları attığından bazen yürümek daha hızlı oluyordu. Caddeler boştu, şehir dört mevsimi bütünüyle yaşıyordu. İstanbulun sonbaharlarını en çok severdim. Kırmızı, sarı yere dökülmüş yaprakların rüzgarla uçuşmasını seyretmek ne kadar da güzeldi. Kebabçı, köfteci, ızgara, duman yoktu. Tek hatırladığım olumsuzluk Taksim meydanına kamp kuran sahte seyyar fotoğrafçıların insanları kandırmasıydı. Bizler yeni yetmeler olarak ortalarda dolaşır olmuştuk. Bakırköy sahilleri yeşillikler içinde çay bahçeleri ile akşamları toplanma yeriydi. Sonra da yazlık sinemalara giderdik ama sanki balo gibi herkes ne kadar iyi giyinirdi, medeniydi ve güzeldi. Hele kışın Bakırköyün yeni sineması sosyetenin toplanma yeriydi. Mahallemizin ablalarını sizleri annelerinize babalarınıza söyleyeceğiz diye ne kadar kızdırırdık. Bazen bu yüzden mahallemizin abilerinden hızlı koşmamız gerekirdi. Herhalde o sebeple bende, o günlerden kalan, hızlı olmak zorunda olduğum hissi doğmuş olmalı. Moğollar, Haramiler, Mavi Çocuklar, Durul Gence vs gibi pop ve rock yapan yerli müzisyenler vardı. Tabi yabancı parçaları da takip ederdik. O günlerden hatırladığım Bakırköylü Cem baba(Karaca)...ruhu şad olsun ve hit parçasını, Cavit Berkay ve Moğollar grubuna da en derin saygılarımla...Buraya eklemek istiyorum
http://video.mynet.com/bayw/Cem-Kara...slari/1069635/
Alpaslan Kuzucan