Arkadaşlar, biliyorsunuz bu sene yarışlara girmek istememin nedeni pist deneyimi kazanmaktı. Orada yarışan, derece alamayan, en kötü motor süren kişiler bile bu işte büyük çabalar ve emekler gösteriyorlar. Şartları, imkansızlıkları, diğer ülkelerde çok güzel olan, bizdeki ile uzaktan yakından ilgisi olmayan organizasyonları kimse bu işin içindeki insanlar kadar iyi bilemez. Bize destek olan arkadaşlar çok daha iyi anladı Türkiye gibi bir ülkede bu tür bir iş yapmanın ne demek olduğunu. Bu şartlarda yarışırken hayatta kalabilmek bile büyük mesele. Bu haftasonu takım arkadaşım olan Özgür Gerçel'in sıralama turlarında sol ayak bileği üç yerinden kırıldı. Ayağının üstüne düşmedi, ayağı motor altında kalmadı. Sırtüstü sürüklenirken toprak alandaki bir kaya ayağının altına çarptı. Normal bir pistte yüksek süratte bile düşseniz hiçbir şey olmadan ayağa kalkıp eğer motorunuz yürür durumdaysa yarışa devam edebilirsiniz. İzmit pistinde düşerseniz ölme şansınız bile var.
Dünyanın hiçbir yerinde bırakın yarış günü, yarış saati bile değişmez. Cumartesi akşamı eve dönmek zorundaydım. Yarış akşamüstü 16:00'da olduğundan sabah çok erken kalkmadım. Hasan ile konuştuk ve yarışın sabah 11.00'e alındığını söyledi. Apar topar evden çıktık, otobanda 160-170 km/h süratin altını görmeden ve stres içinde yarım saatte Körfez pistine geldik. Yarışa 20 dakika vardı... Bu şartlar altında yarışmak, hayatta kalmak, hatta derece almak çok büyük başarı bence. Oradaki insanlar kolay bir iş yapmıyor.
Pistin onarılacağını söyleyip 5.ayak yarışını 3 hafta ertelediler. Pist bırakın adam edilmeyi, eskisinden çok daha beter durumdaydı. Aşağıdaki resimlere bakın, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir pist var mı çok merak ediyorum. Viraj içinde bu yamaya motor yatık durumda girdiğiniz an düşmeme şansınız yok. İşte arkadaşlar, ülkemizdeki en çok yarış yapılan biricik pistimiz ne halde kendi gözlerinizle görün...