halk arasında hakkında bir çok yanlış kanı olan bir meslek grubu olan noterlik vazifesini yürüten kimselere verilen ünvan. bu yanlış kanıların çoğu, noterliklerin diğer devlet dairelerine göre bazı farkları olmalarından kaynaklanıyor. mesela daha küçük bir ofiste olmaları ve nispeten esnaf gibi çalışmaları yüzünden vatandaş, bir vergi dairesinden ya da tapu kadastro memurluğundan ayırıyor. vergi dairesinde bir işlem için çok yüksek bir meblağ talep edildiğinde, bu yüksek meblağın sorumlusu olarak doğrudan devlet gösterilirken, noterliklerde doğrudan noterler tepki görüyor. ee peki işin aslı nedir?
öncelikle noterler adalet yüksek okulu mezun olmazlar. noter olabilmek için ilk şart hukuk fakültesi mezunu olmaktır. staj şartı ise sürekli değişmekte olduğu için son durumu bilemedim ancak avukat ya da hakim olmak gibi bir zorunlulukları yoktur. bütün noterlerin daha önceden avukat ya da hakim olmalarının tek sebebi, fakülteden sonra derhal noter olamadıklarında yapacak başka işleri olmamasıdır. hemen noter olamazlar çünkü sıra vardır. peki bu sıra nedir? sıraya nasıl girilir?
öncelikle yeni mezunlar noterlik belgesi alırlar. bir sınav söz konusu değildir ancak sicil numarası için yine de gereklidir. bu belgeyi alınca en düşük sınıf* noter olmaya hak kazanırlar mezunlar. daha sonra sıra beklemeye başlarlar. her isteyen, her istediği yere noterlik açamadığı için ya yeni bir noterliğin açılmasını ya da mevcut noterliklerden birinin boşa çıkmasını beklerler. uzun da bir süre beklerler (şu anda en azından 7-8 sene beklendiğini tahmin ediyorum. bu yüzden de arada avukatlık, hakimlik yaparlar). tayin olabilecekleri noterliklere başvururlar ve en nihayetinde bir tanesine atanırlar. noter tayinleri nasıl olur? torpil işler mi?
işlemez. bir noter, atanmak istediği boş bir noterlik için başvuruda bulunur ve başvuru süresi sona erdiğinde, başvuranlar arasında en kıdemli noter o noterliğe atanır. eğer başvuranlar arasında daha önce noterlik yapmış olan yoksa, noterlik belgesi en eski olan atanır. bir noter, bir noterlikte işe başladıktan sonra tayininden önce en az iki sene çalışmak durumundadır. bu sayede hakkaniyet sağlanır. hiç bir noter araya nüfuzlu birini sokarak istediği notere tayin olamaz ve en kıdemli noterler, hem gelir anlamında, hem de lokasyon anlamında en iyi noterlikleri seçmiş olur. peki noterliklerin iyisi kötüsü mü olur?
hem de nasıl. eğer bir meslek grubunda gelir uçurumu varsa, o da noterliktir tahminimce. en yüksek gayrisafi gelire sahip noterlik, en düşük gayrisafi gelire sahip noterliğin 1000 katı kadar kazanıyor olması lazım**. yıllık 2400 lira geliri olan noterlikler var. bu da noterin cebinden üste para vermesi demektir. bunun yapılmasının tek sebebi, o yeni noterlerin belli bir süre daha başka noterliklere tayin olarak daha fazla para kazanacak olmalarıdır, bunu bilmeleridir. peki ne kadar fazla kazanacaklar? notere verdiğim 100 lira iki mühür, bir imza için çok değil mi?
hem öyledir, hem değildir. bir işlem sonrasında noterliğe verilen ücretin hepsi noterin cebine girmez. öncelikle devlet kendi payını alır. işin cinsine göre bir çok vergi vardır. bu vergilerden bazıları işin yapılmasından hemen sonra, bazıları da yılın belli bir dönemlerinde devlete vergi olarak verilir. her işlem için oranı değişse de, verdiğiniz paranın çok büyük bir oranı devlete vergi olarak gitmektedir. çok büyük bir orandan kasıt, %70'lere kadar varan vergilerdir. değerli kağıt, harç ve damga vergisi bunların üçüdür. zaten bir noter işleminde en yüksek meblağı doğrudan devletin kasasına giden bu üçlü tutar genelde. (değerli kağıt hakkında (bkz: #12295153) ) bunlardan sonra daha kdv vs var daha devlete ödenecek. ondan sonra bir de ortak hesap vardır ancak bu konu burada anlatmak için biraz uzundur. ee ama hala bir dolu para var geriye kalan?
tabii ki var. daha o ofisin kirası (sadece ofisin değil, ofislerin en az 2-3 katı olan ve ofise yakın olması gereken arşivlerin de kirası) ödenecek; memurlara maaş verilecek; kırtasiye alınacak; ofis malzemesi alınacak; bilgisayar alınacak; tamirciye para verilecek; elektrik, su, telefon vb faturalar ödenecek. kısacası o ofisin bütün giderleri noter gayrisafi gelirinden karşılayacak (sanılanın aksine devlet ne maaş, ne bina, ne de kırtasiye, hiç bir şey vermemektedir noterlere). bütün bu giderler çıktıktan sonra geriye kalandan da gelir vergisi verilecek. bu gelir vergisi katlanarak arttığı için sabit bir oranı yoktur ama %30'lara, %40'lara çıktığı görülmüştür. en son gelir vergisi de verildikten sonra noterin cebine biraz para kalır. peki ne kadar kalır?
açıkçası, değişir. bazı noterlikler zarara geçer sürekli olarak. gerçekten. ayda 200-300 lira geliri olan noterlikler var. kira vs verildikten sonra üste para kalmak bir yana, noterin cepten para harcaması gerekir. bu noterlerin tek amacı, bir an önce daha iyi bir noterliğe gitmektir. oradan da daha iyi bir notere. böylelikle daha iyi bir gelire sahip olurlar. en üst seviyeye gelmiş noterler ise zengin denecek para kazanır. istanbul'daki ya da büyük şehirlerdeki bazı* noterlerin kazandıkları miktar dudak uçuklatabilir bazılarımız için. mesela ayda 100.000 ytl kazanan noter var mıdır? sanırım bir ya da iki tane vardır. ayda 50.000 ytl kazanan çok vardır. "istanbul'da olup da 10.000 lira kazanmayan noter yoktur" dersek çok yanılmış olmayız. ee ne güzel! iş yapmadan para kazanmak böyle birşey olsa gerek, değil mi?
değil, gerçekten değil. öncelikle bu iş bir risk işi. bunu iki anlamda söylüyorum. öncelikle hukuk mezunu biri hemen noter olamadığı için, başka bir mesleğe yöneliyor. 7-8 sene sonra, belki de daha da sonra, yani 30-35 yaşlarındayken türkiye'nin daha önce hiç duymamış olduğu bir ilçesine gidiyor, hem de zarar etme pahasına ve en az iki sene kalması gerekiyor! üstüne üstlük, iki sene sonra gideceği noterlikte de çok iyi bir gelir elde etmesi mümkün değil. kara geçecektir tahminen ama iyi bir gelir elde edemeyecektir. bu dönemde noterlerin ailelerinin para desteğinde bulunması gerekir çoğunlukla. bu da bir nevi bu mesleğe sermaye yatırmak demektir. yani ilerleyen yıllarda bu parasız geçen, hatta üste para verilen yılların meyvesi alınacaktır. bir diğer risk ise, noterlerin çok büyük yükümlülükler altına girecek olmasıdır*. noter onaylı belgelerin asılları kadar saygı gördüğünü düşündüğümüzde ve bu işin adam akıllı yapılması gerekliliğini düşündüğümüzde bu işin değeri anlaşılır. neden bunu dedim? eğer noterler az para kazansalardı, rüşvet karşılığı sahtecilik gibi bazı şeyler onlara daha çekici gelecekti ve sahtecilik alıp başını yürüyecekti. noterlerin bu tür suistimallerden, hem de türkiye'de, uzak durmalarının sebebi yeterince para kazanmalarıdır. eğer az kazansalardı hepsinin görevlerini kötüye kullanacaklarını söylemiyorum ama illa ki bir tane kansız çıkacaktır. benzer bir şekilde, diğer meslekler arasında gereğince kazanmayanların da böyle suistimallerde bulunduklarını ima etmiyorum. noterler, benzer meslek gruplarına göre çok kazanıyor olabilirler, bu haksızlık gibi gelebilir ilk başta ancak bu noterlerin çok kazandığı anlamına gelmez, diğer mesleklerdekiler az kazanmaktadır*.
peki bir soru daha? noterler ne iş yapar? noterlikte ne iş yapılır?
noterlik kanunu, madde 1: noterlik bir kamu hizmetidir. noterler, hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirir ve kanunlarla verilen başka görevleri yaparlar.
noterlik kanunu, madde 60: noterlerin görevleri:
1. yapılması kanunla başka bir makam, merci veya şahsa verilmemiş olan her nevi hukuki işlemleri düzenlemek,
2. kanunlarda resmi olarak yapılmaları emredilen ve mercileri belirtilmemiş olan bütün hukuki işlemleri bu kanun hükümlerine göre yapmak,.. *
özellikle 60. maddenin bu ilk iki fıkrası çok ilginç. kanun koyucu, koyduğu kanunlarda tanımlanmamış işler ya da yetkiler olduğunu söyleyerek, bunların hepsini noterlere yıkmış.
peki başka neler söylenebilir? mesela noterlik, işlemlerin yapıldığı dairenin ve mesleğin adıdır. noter ise o dairenin başındaki kişidir. memur mudur? değildir. ssk'lıdır. memur değilse nedir? noterdir. çok kurcalamayın. o kadarını ben de bilmiyorum. noterlikte çalışan diğer kişilere ise katip denir. birisi de başkatiptir. başkatibin imza yetkisi vardır, hatta noter atamaları esnasında da vekaleten noter olurlar. bu katipleri noter kendisi seçer, maaşlarını da kendi verir zaten. seçerken devlet karışmaz, şart falan öne sürmez. peki bir devlet görevlisi olarak yeri neresidir? tam olarak belli değildir ancak küçük şehirlerde nüfus müdürü ya da benzeri daire müdürleri ile aynı protokol sıralamasındadır. resmi bayramlarda çelenk falan koyması gerekir. adalet bakanlığına bağlıdır. noter olmayan yerlerde adliye katipleri bu işi yürütür. izin almaları gerektiğinde, cumhuriyet savcılığına başvururlar ancak usulden bir başvurudur bu. izin almak istediklerinde kimse bir noteri durduramaz. istedikleri gibi izin alır ve giderler. izin alırken ne kadar izin aldıklarını belirtmezler. ne kadar izin kullandıklarını izinden döndüklerinde söylerler. her sene 40 günlük izinleri vardır ve bir senenin izni, bir sonra gelen seneye aktarılabilir. yani pratikte her sene 80 güne yakın izni olur noterin. aslında bütün gün boyunca noterliğe uğramayan bir notere nerede olduğunu kimse sormaz ancak noterlikte işlerin düzgün yürümesi için orada bulunması gerektiğini bilir noter. büyük şehirlerde trafik nedeniyle sabah erken gitmeyebilirler, akşam erken çıkabilirler