Kapat
Üye Girişi
Motovento
Reklam Alanı
Motomax
Reklam Alanı

Benim Motosiklet Hikayem

    Motovento
    REKLAM ALANI
  1. #1

    Üyelik
    03 Ağustos 2015
    Şehir
    istanbul
    Motosikleti
    Bajaj Avenger Street 150
    Teknolojinin ve sosyal medyanın kölesi olan, sosyallik adı altında asosyal olan insanlardan değildim, televizyon ile de aram pek yoktu, kendimi bazı kitaplarda buluyordum. Daha doğrusu hayallerimi….
    O yüzden olsa gerek belli bir dönemi kitaplara gömülüp geçirmem. Ama hayatta en kötü hissiyatın, ortak hobilere sahip olmadığım arkadaş çevresine sahip olduğumu anladığımda duyduğum boşluk olacağını bilemezdim.

    Kitap okuyan arkadaşlar edinmek için bir kitap kulübüne katılıp; zamanımı, hatta hayatımın aşkını heba ettiğimi anladığımda iş işten geçmişti. Anladım ki her okuyan bir olmuyordu, aynı satırlar her bünyede farklı reaksiyonlar veriyordu. İstediğimi bulamamıştım ama tam olarak ne aradığımı anlamıştım. Aradığım ortak payda da buluşmak ama daha da önemlisi içten dostluklardı. Aynı anda aynı duyguyu az çok yaşayabileceğim dostlardı, içten, samimi, yardımlaşmayı seven, hayattan tat alabilen. Yalnızdım ve her geçen gün yalnızlığım artıyordu. İyice kendi kabuğuma kapanıp sosyopat olmaktan korkuyordum ve önlem almalıydım.

    Daha sonra abim motosiklet aldı… O çok sessiz biridir, kolay kolay arkadaş edinme gereksinimi duymaz, yetinebilen biri olmasına rağmen kolaylıkla birkaç kişiyle tanıştığına; umursamaz olmasına rağmen yardımlaştığına tanıdık olduğumda gözlerim parladı.
    Aradığım payda motosiklet olabilir mi diye sordum kendime. Olamazdı, hatta olmamalıydı. Bisiklete binmeyi bile ortaokul çağlarında öğrenmiş biriydim ve motosiklet tehlikeliydi ve tabi ki pahalı. Pahalıydı çünkü neredeyse kazancımın tamamı kitaplara gidiyordu. Hem kimse olmasa bile ben kitaplarla mutluydum.

    Mutluluğumun bozulması riskine giremezdim ama merakımdan içim içimi yiyordu. İçimde çığ gibi büyüyen o soruyla mücadele ediyordum. Ben de riske girmeden birkaç kitap siparişi verdim, tabi ki motosikletler hakkında…
    Kitaplar kötü anıların ardından motosikletleriyle hayata tutunan ve daha da önemlisi hayattan tat almaya başladıklarını anlatan kişilerin hikayelerinden oluşuyordu. Hatta bu kişiler ilk defa hayattan bu kadar tat aldıklarını dile getiriyorlardı. Okumalarım internetten araştırmalara döndü. Bahsettikleri bir şey vardı; rüzgarın teninize değmesi….

    Belki de bu yüzdendi, üstü açık araba merakı. Bu duygu çok önemliydi, denemeliydim. O anlattırdıkları hissiyatı yaşayabilecek miydim? Bana yaşadığım kişiliğimi bulma ikilemini yada mutsuzluklarımı unutturabilecek miydi? Acılarımı dindirecek miydi?

    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    O aralar aklımdaki motosiklet düşüncesi yerini aşka bıraktı. Çünkü aşık olmuştum ve hayat çok güzeldi, aradığım motosiklet değildi. Aradığımın aşk olduğunu anlamıştım ve çok mutluydum. Ayrılığımıza kadar her şey çok güzel ve çok anlamlıydı, artık ayrılık acısı eklenmişti, sanki yeterince derdim yoktu.

    Tekrardan motosiklet hikayeleri geldi aklıma; hayata motosikletleriyle tutunan asi insanlar topluluğu… Onlar asiydi çünkü tüm güvenlik tedbirlerine karşı başkaldırış içindeydiler. Yağmurda arabalarına hızlı koşan insanların aksine, yağmurun tadının çıkması gerektiğini söyleyen ve yağmurda bile motosiklet kullanan kişilerdi. Bende acılarımı o şekilde unutabilirdim. Ama çok pahalıydı..

    Aşkla geçen iki yıl boyunca epey de borçlanmıştım, riske girmemeli ve yapamayacağım bir şey için para harcamamalıydım. Ama deneyecektim. Ne de olsa abimin motoru vardı, dener kararımı verirdim.
    Hayatta hiçbir zaman planlarımıza uyamadığımızı unutmuştum, abim motosikletini bana vermemişti. Motosikletiyle arasında farklı bir duygu vardı. Adam motoruna aşık gibiydi resmen, bu delilikti.. Ama inatçıydım ve motosiklet kullanmayı deneyecektim.

    Gittim ve hemen 125cclik küçük bir motosiklet satın aldım. Tek sıkıntım ehliyetimin yoktu ve motosiklet kullanmayı bilmiyordum. Ama hali hazırda araba ehliyeti almıştım ve yasaya göre sadece direksiyon dersinden geçerek motosiklet ehliyetine sahip olabilirdim.
    Araştırmalarımın sonucunda ekipmanın önemli olduğuna karar verdim, eee malum epey düşüp kalkacaktım. İşin en acı yanı düşmekten çok korkuyordum, canı tatlı biriydim ve ilk kazada bu hobiye elveda edebilirdim. Araştırma yaptığım süre boyunca bu şekilde deneyip bırakan ve beni vazgeçirmeye çalışan epey kişinin hikayesini dinlemiştim. Ekipman almaya başladığımda başlangıç motosikletlerinin çok ucuz olduğunu ama buna kıyasla ekipmanların fazlasıyla pahalı olduğunu öğrenmiştim. Motora harcadığım para kadar ekipmana para harcamıştım ve bu harcamalar beni daha motosiklete binmeden korkutmaya başlamıştı.



    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    Kendimi tutamamış olmamdan mı, yoksa direksiyon dersine hazırlık olsun diye mi hala bilemiyorum ama ehliyetsiz olmama aldırış etmeden kapalı alanda birkaç turun ardından kararımı vermiştim. Ben bu alete binecektim.

    Ehliyet sınavını geçmem hiçte zor olmadı, pratik yapmak epey işime yaramıştı. Şimdi sırada gerçek dünyaya açılmak vardı ama gördüm ki o iş epey zordu. Trafikte hatırı sayılır kadar korku yaşadığım günlerdi, şimdi düşündükçe gülsem de, o günler korkudan titrediğimi unutamıyorum.

    Motosiklet çok keyifliydi; rüzgarı hissetmek, kıvrak bir araca sahip olmak ve en önemlisi motorcuların hepsiyle saniyeler içinde tanışmak ve bir şeyler paylaşmak. Motor kullanan arkadaşlarla hep birlikte bir yerlere gitmek görsel olarak çok güzel görünüyor olmalıydı. Çünkü çok keyif verici, çok gururlandırıcı ve çok motive ediciydi…

    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    Merhaba ben İrfan,

    Maalesef İstanbul’da yaşıyorum. Maalesef diyorum çünkü trafik ve birçok sorunsalla yaşamaya alıştırıyorlar bizi. 2015 Mart ayında bir çılgınlık yaptım ve motosiklet aldım. Bana göre çılgınlıktı, çünkü; trafikte diğer kullanıcılar yüzünden tehlike arz ediyordu.

    Motosikletime bindiğim an sanki dünyayı kurtarabilecek güce sahip olduğumu düşünüyorum. Çünkü gitmek istediğim yere daha çabuk gidiyorum, bana ihtiyacı olan arkadaşımın yanında o an olabiliyorum, istediğim saatte toplu taşıma ya da trafiği düşünmeden hareket edebiliyorum. Sadece dünyayı kurtarıyorum duygusu bile motosiklet binmeye yetmez diyorsanız:

    2015’in Ramazan Bayramı tatilinde yaptığım bir olayı anlatmak isterim. Daha pek tecrübem olmamasına rağmen; evden ekmek almaya diye çıkıp 2500 km boyunca ege sahillerini 6 gün gezdim. Arkadaşlarım bunu büyük bir çılgınlık olarak görse de bu o kadar büyük bir şey değildi. Çünkü ben bir motosiklet kullanıcı olmuştum ve hikaye daha yeni başlıyordu.

    Bu bana fikir verdi ve Kurban Bayramında 11 günlük gezi yaptım. Daha hazırlıklı ve daha bilinçliydi, gidilecek yerleri biliyordum. Mavi bir atım, mavi bir çadırım vardı bana yeterdi. Ne diyordu şair ‘’Mavi huydur bende’’ maviyi seviyordum bende.. Nazım Hikmet gibi özgürlük diyemiyordum belki maviye ama adını koyamadığım bir çağrışımı vardı bende. Kazım Koyuncu gibi denizle bağdaştıramıyordum da ama ben hayatımda Maviyi bekliyordum. O gün bayide görünce anladım, o zaman anladım motosikletin deniz gibi sonsuzluk hissini, rüzgar gibi özgürlük hissini… Vermiş olduğu mutluluğu ve hissettiklerimi anlatmak çok zor.

    Motosikletim ve onunla yaşadıklarım; yüzmek gibi, uçmak gibi. Denize girmeyen birine tarif etmekte zorlanacağınız gibi.. Hani filmlerde istediği zaman belli bir yere bağlı kalmadan seyahat eden kahramanlar gibi; trafiğe ve ulaşıma bağlı kalmadan gezmek hoşuma gitti. Otobanda şehirler arası yolculuk yaparken motosiklet sürücülerinin beraber yolculuk etmeleri hoşuma gitti. Durduğum zaman yardım etmek isteyen diğer motorcuları görünce hoşuma gitti.

    Ama daha önemlisi var benim için.. Hiçbir neden yokken birbirimize selam verebiliyorduk, motosiklet sürücüleri olarak. Birbirimizin kornasından rahatsız olmuyorduk, toplumsal olaylar için beraber sürüyorduk. Sürüyorduk ve sürdükçe büyüyorduk. Hem ruhen hem de bedenen.
    Bir üst geçidin üzerinde bir Şehidimizin adını gördüğümüzde asker selamı vererek geçiyorduk. Ölüme meydan okuyorduk, bilinenin aksine.. Yaşadığımızı hissetmek için rüzgarı hissederek gidiyorduk.. Bedenimiz gibi kıvrak hareketlerinden ötürü tercih ettik belki motosikleti, arabanın içinde dünyadan uzaklaşmak yerine dünyada yaşamayı ve eğlenmeyi seçtik ve gördük ki motosiklet kullanırken yaşamaktan keyif aldık.
    Sizleri de bu yaşama bekliyoruz, sizlerde bizim gibi farklı bir dünya arıyorsanız uzaklara bakmanıza gerek yok, bizlerin gözündeki mutluluğa dikkat edin ve bize katılın.

    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    Gabriel García Márquez'in ‘’Yüz Yıllık Yalnızlık’’ adlı kitabını okudunuz mu?
    Çok ilginçtir..
    Yazar kitap hakkında 16 sene düşündüğünü ve 2 senede yazdığını, yazarken de gerçek dışı hiçbir şey yazmadığını söylüyor. Ama 1982 de Nobel Edebiyat ödülünü alan bu eserde;
    Aynı isimlere sahip karakterler, kısır döngüler, bitmeyen yağmurlar, uykusuzluk hastalığı, Tanrı'nın fotoğrafını çekmeye çalışan bir karakter gibi ilginç olaylar mevcut.
    Kitabı okuyup beğenen bir arkadaşımıza kitabın nasıl olduğunu ve beğenip beğenmediğini sordum. ''Yalnızlık çeken bir adamın düşünce tarzı ve psikolojisinin dışa vurumu ve benzetmeler halinde anlatılmış biçimi olan güzel bir kitap. O yıllarda yalnızlık çekme ihtimali çoktu, şimdi öyle mi, alıyorsun bir motosiklet ve kocaman bir ailen oluyor. Yolda görenler duruyor, yanına geliyor... Neden motosiklet diyenlere bu yüzden yetmez mi diye cevap veriyorum'' dedi.

    Doğru söylüyordu, aradığımı bulmuş kocaman bir arkadaş çevresine sahip olmuştum ve her geçen gün büyümeye devam ediyorduk. Hayatımdaki boşluğu doldurmuş, yaşamdan tat almaya başlamıştım. Sırf motosiklete binebilmek için bir yerlere gidiyor gittiğim yerlerde yeni arkadaşlar ediniyordum.

    Motosikletim küçüktü ama hayata bakışım büyümüştü. O kadar farklılaşmıştım ki; eski sevgilim geri döndü ve motosikleti O’da çok sevdi. Devamlı bir yerlere gidiyorduk.
    Ama sevincim çok sürmedi, tekrar gitti. Ama bu sefer üzülmedim, beni yalnız bırakmayan birçok arkadaşım vardı, daha da önemlisi benim demir bir atım vardı. Evet, attı o, duyguları ve hisleri olan, beni anlayan ve duygularıma göre bana yol arkadaşlığı eden. Ama artık atımla vedalaşmam gerekiyordu. Çünkü; mavi atım, ilk aşkımı eski sevgilimle aldatmıştım. Bu ilişki yıpranmıştı, bunu mavi atıma yapmamalıydım. O yüzden daha sağlam bir ilişkiye başlayacak ve yeni aşkımı hiçbir kadınla aldatmayacaktım. Beni terk etmeyecek olana daha çok bağlanacaktım..


    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX


    Bu arada büyük motorlara nasıl binildiği merakı bende hat safhalara ulaştı, malum onlar büyük olduğu için daha zor olmalıydılar. Bu merakım boyunca bana ‘’büyük motor daha dengelidir, hem senin boyun uzun daha rahat edersin’’ motorcu abilerimde oldu, ‘’büyük motora binmek zordur, küçük motor hata affeder ama büyük cc öyle değil’’ diyen arkadaşlar da oldu.

    Ama en çok boyuna güvenme daha acemisin diyenlere bozuldum. Onlar cesaret edemiyordu ama ben 1000kmlik deneyimden sonra iki defa yalnız başıma ege turu yapmıştım, anılarımda tecrübelerimde gün geçtikçe artıyordu, öğrenecek çok şeyim olduğunu ve daha yolun başında olduğumu biliyordum tabi ki de ama ben 30000 kilometre yolu arkamda bırakmıştım ve beş bin kilometrelik insanları dinlemeyecektim.

    Araştırmalarım sonucunda karar verdim, yüksek bir motosiklet alacaktım. Boyuma uygun olmalıydı, önceki motorumdaki gibi bu motor sana çok küçük gibilerinden sözler duymak istemiyordum, küçük cc olabilirdi ama yüksek olacaktı. Hem daha önce gittiğim ege turlarında zorlandığım bozuk zeminlerde zorlanmayacak hem de bir dahakine daha zorlu yollardan geçerek köyler ziyaret edecektim. Enduro almaya param yetmeyecekti belki ama bir şehir içi kros motosikleti alabilirdim.

    Evet, evet kros motosiklet alacaktım. Böylece yüksek motorlara alışacaktım. Belki günün birinde imkanlarım el verirdi de büyük bir enduro motosiklet alıp bütün ülkeyi gezerdim, o güne kadar tecrübe edinmeliydim.
    Araştırmalarım hızla devam ediyordu, araştırdıkça yeni bilgiler ediniyor, yeni bilgiler edindikçe yeni konular hakkında merakım oluşuyordu ve devamlı araştıracak bir konu buluyordum. Hem kitap okuyor hem motosikletten uzak kalmıyordum. En güzeli de sırt çantamda kitabımı atıp şehrin istediğim yerinde okuyabiliyordum.

    Bırakın şehri; İstanbul, Tekirdağ, Çanakkale, Balıkesir, İzmir, Aydın, Muğla, Fethiye ve Antalya’da kitap okuyordum. Daha da güzeli okuduğum kitapları oralarda bırakıyordum, tabi içlerine notlar yazarak. Malum kitap tutkumdu, motosiklet aşkım, ben kendime tutkulu bir aşk yapmıştım.. Kitap sahibini bulsun diye, kitap okuyanlar motosiklet kullansın diye, daha da önemlisi serseri olmadığımız anlaşılsın diye kitaplarımı motosikletimle birleştiriyordum. Malum bizlere serseri gözüyle bakılıyordu.

    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    Tartışma sonuçlarına çin malı motosikletler eklenmişti, ömürleri kısa ve japon yada alman muadilleri kadar kaliteli olmayışları. Moralim bozulmuştu, çünkü bütçem onlara yetiyordu, işte o an yeni bir araştırma konusu çıkmıştı. Neyse ki bu sefer pek uzun sürmedi ve uzun kilometreler binenler buldum. Kararımı verdim ve çin malı bir kros motosiklet alacaktım, hem bütçeme uygun olacaktı, hem zorlu yol koşullarına bir nebzede olsa göğüs gerecektim, hem de çin malı motosikletlere de güzel bakıldığında güzel sonuçlar çıkacağını ispat edecektim.
    Şehirde oturuyordum, belki araba kullanıcılarına göre pek zorlu koşullarla karşılaşmama imkan yoktu ama bilmedikleri bir şey vardı onların… Onlar camdan kafeslerinin içinde, dört adet tekerlerinin üstünde ve güvenli direklerinin arasında gerçek dünyadan uzaktalardı ve maalesef yollarımız o kadar güvenli ve o kadar güzel değildi.



    Kros motorumu ilk aldığım gün dün gibi aklımda, epey yüksekteydim ve tedirgindim, sanki o yükseklikten düşmek daha çok canımı yakacaktı, bacaklarım titriyordu ama bu duygu çok farklıydı çok güzeldi.

    Malum her motosiklet kullanıcısı gibi fark edilmediğimizi öğrenmeye başladım, beni görmedikleri için çarpan araç sürücüleri olmuştu. Savunmaları içler acısıydı, GÖRMEDİM diyorlardı.. Nasıl ya, nasıl görmezlerdi, motosikletleri görmeyen kişiler inşallah bebek arabalarını da görmezden gelmezlerdi. Ama şuan daha yüksekteydim, bu sefer görünürlüğümün arttığına inanıyordum. Motorumu sürerken herkes bana bakıyor ve durduğumda büyük cc motosiklet olduğunu düşünüyorlardı.

    Motorumu kullandıkça mutluluğum artıyordu, asıl aşk şimdi başlamıştı. Kızacaksınız ama şehir içinde bile oldukça engel olduğunu o engelleri aşmaya başladığımda anladım. Kızacaksınız diyorum, çünkü kaldırımlara çıkmaya ve kaldırımlardan atlamaya başlayarak ulaşımımı hızlandırdım, tabi ki yayalar yokken. Park etmek için yüksek yerlere kolay çıkabiliyor, kimsenin park edemedikleri yerlere park edebiliyordum. Merdivenlerden inerek, etrafından dolaşma zahmetinde kalmıyordum. Motorum kros motor olduğu için pek aksesuarı yoktu, malum arazide kullanma isteyen olursa düştüğünde pek zarar görmeyecek şekilde tasarlanmıştı. Bu yüzden motorum inceydi ve trafik sıkıştığında aralardan geçmem çok kolay oluyordu. Böylece sıcak günlerde trafik bana korkutucu gelmiyordu.

    Malum üzerimde kask, mont, eldiven, pantolon ve bot gibi bir çok koruyucu giysi vardı; bu giysiler mevsimine uygun alındığında bile sizleri durduğunuzda çok rahatsız ediyor. Motosiklet üzerinde hareket halindeyken veya (ALLAH KORUSUN) o hızlarda sizleri kazalardan koruyacak şekillerde tasarlanan bu kıyafetler; durduğunuz da büyük külfet oluyorlardı. Terlemek, konuşmakta zorlanmak ve kıyafetlerin ağırlığından yorulmak; bunlar bir motorcunun devamlı mücadele etmek zorunda olduğu tatlı nüanslardır ama ben ince motorumla bu sorunu en aza indirgemiştim. Hafif bir hızla ilerlesem bile rüzgarında yardımıyla kıyafetlerim olsa bile serinlik içerisinde yoluma devam edebiliyordum. Rüzgar her anlamda benim yanımdaydı; gerek özgür hissettirmek için, gerekse beni serinletmek için.

    Kros motosiklet tercih ettiğim için büyük dua ettiğim bir anım oluştu sonrasında. Yeni bir ege turu yapmıştım, dönüşte Balıkesir’de kampta olan motosiklet kulübümüze uğrayacaktım. Atılan konum, teknolojinin gazabına uğramıştı, beni Kapıdağ Yarımadası’nda Erdek mevkiinde bulunan Kirazlı Manastırı’na çıkaracaktı. Gittikçe bozulan yol şartları beni zorladıkça; arkadaşlarıma yaklaştığımı sanıyor ve dayan diyordum kendime. Ne zamanki yol bitti ve ben dağda patikada ilerlemeye başladım o zaman bir korku aldı beni, beni kovalayan köpekler, karşılaştığım domuz, birkaç düşüş….. Tabi en önemlisi bütün bunlar epey ıssız bir alanda ve gecenin tam ortasında (gece yarısında) gerçekleşince korkum tavan yaptı. İşte o zaman kros motosikletlere keşke depo şamandırası koysalardı diye düşündüğüm andı. Motorum düşmeye dayanıklı olsun diye epey özellikten yoksundu, depomda benzini ölçen bir düzenek bile yoktu, epeydir yoldaydım ve tahminlerime göre yakıtım bitebilirdi. Korkup kulüp arkadaşlarımı aramış olsam da, onlar beni kurtarmaya gelirken ben korkudan bir çırpıda merkezi bir alana ulaşmıştım.

    Bir çırpıda dediğime bakmayın sakın; yaklaşık iki saatlik bir sürüş oldu, asfaltı yok, çukuru bol, köpekler tarafından kovalamacalı, karanlıktan korkmacalı… Sığındığım köy kahvesinde oturanlar şaşırdığında kendi durumumun farkına vardım. Üstüm başım, hatta tüm motosikletim kum kaplıydı. Dedim ki kendi kendime, bu motosikletlerin komandosuymuş, engel tanımaz, seni yarı yolda bırakmaz. Seni her durumda idare eder.
    İşte o zaman anladım; son zamanlarda popüler olan enduro/kros merakını. Bu motorlardan birine sahipseniz eğer; korkacak bir şeyiniz yoktu, bir ömrü beraberce paylaşabileceğiniz hayat arkadaşınızdı o. Yağmur çamur sizi korkutmazdı, dağ patika bana mısın demezdi, gidemeyeceğiniz yol yada aşamayacağınız engel yoktu. Kros bir tutku bir amaç değildi, bir yoldaştı. Farklı olma hırsı değildi, hız tutkusu hiç yoktu, sadece başarabileceğini bilmenin güveni, başarmanın azmi ve çabasıydı. Hayatın ta kendisiydi…

    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    "Neden mi cross motorsiklete biniyorum o zaman dinleyin.
    Bir yarış motoru kadar hızlı değil ya da bir chopper kadar rahat. Gerçek bir cross hayatta kalman icin diğer motorların aksine iyi durabilmeyi değil, iyi gaz verebilmeyi ve onunla bütün olman gerektiğini öğretir, hatta seni buna zorlar. Bir cross; sahibini yarı yolda bırakmayacak kadar dayanıklıdır. Sahibiyle bir bütündür, hiç bir ihtiyacına hayır demeyecek kadar yeteneklidir. Yağmurda, çamurda, soğukta, sıcakta, tozda, toprakta, yokuşların ne kadar dik olursa olsun, inişlerin uçurum dahi olsa; tüm gücünü ve her vidasını sahibine feda edecek kadar özgür ruhlu bir motosiklettir. Seni öldürmeye çalışacak kadar hızlı gitmez ama kimsenin arkasında da bırakmaz her zaman en kestirme yolları bulur.
    Senin nereye gittiğini umursamaz. Asla ben gelemem demez, bazen bir sahil kenarına gidersin; kayalıklar da bile sırtını yaslayabileceğin bir dayanak olur. Ormanın derinliklerinde bile seni koruyan bir motosiklettir, sevdiğin kişiyle birlikte asfalttan beton yığınlarından uzaklaşabileceğin tek motosiklettir. Sevdiğin kişiyle birlikte yalnız kalmak istediğin zaman seni gözünün kestirdiği her yere götürebilir, aşk dostudur. Canın sıkkınsa fazlasıyla hırçın bir motosiklet olabilir, hatta seni o kadar korkutur ki sıkıntın geçer ve eğlenmeye başlarsın otomatik olarak ya da sakin takılmak istersen sana ayak uydurmak için kendini dizginlemeye çalışır.

    Binmekten asla sıkılmazsın hatta satmak bile içinden gelmez. Binip gidebilmek için diğer motorlar gibi nazikçe anahtarını çevirip marş düğmesine basman yetmez. İlk emrini ve hamleyi senden bekler ilk hareketi sen vermedikçe çalışmaz, cross motor bir attan farksızdır, hatta sahibinden başkası bile nerdeyse çalıştırıp basıp gidemez. Çünkü huyludur sahibinin dilinden anlar sadece.
    Özgürlüğün ta kendisidir ve en iyi arkadaşımdır. Bu yüzden hiç bir ortam için ya da başka bir şey için tarzımı değiştiremem. Hangi tarz motora binersem bineyim ben crosscuyum..."

    Demişti Ankara’dan Yasin (Öztaş) Abi ve bu şekilde başlamıştım bende. İyi ki de başlamışım; Yasin Abi gibi, Mehmet Sonkaya gibi dostlar edindim kendime. Motosikletin arkadaşlıkları başka demiştim ya; kros motorun ki bambaşkaymış anladım, tattım, yaşadım.

    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    Tabi ben kros kullandıkça daha serseri oldum. En azından çevremin gözünde..
    Artık dağ bayır çıkan, hafta sonlarında dinlenmek yerine; korkmadan ıssız yerlerde çadır kuran bir adamdır. Kim bilir oralarda ne bok yiyordum. Sonuçta motosiklet kullanan bir serseri olarak görenler vardı bizleri ve ne yaparsak yapalım; ön yargıları kırmak çok zordu.
    Bir gün Vespa kullanan bir kız gördüm, pembe Vespa ile tatlı tatlı ilerliyordu ve içinde iki kişinin bulunduğu bir araç tacize başlamıştı. Böyle olmamalı diye düşündüm, kız bariyerlere kadar yanaşmış ve hatta yavaşlamıştı. Ama araç takibi bırakmıyor, yanından ayrılmıyordu, bazen yavaşlıyor, bazende hızlanarak tacize devam ediyordu.

    O günü hiç unutmayacaktım. Kız düşecek gibiydi ve müdahale etmeliydim. Ettim, arabadan inenler muhtemelen ehliyeti bile olmayan gençlerdi ve eğlenmek istiyorlardı. Sinirlenmiştim, çünkü böyle eğlence olamazdı, birinin hayatı eğlenmek uğruna tehlikeye atılamazdı. Kendimi tutamadım.
    Unutmamamı sağlayacak olan neden yaşandığında şok olmuştum. Kız bana teşekkür etmişti, çok korktuğunu dile getirmiş ve aynadan beni görünce yardım etmem için dua etmişti. Ama olay esnasında arkamızda duran ikinci bir araba vardı; kızın babası acemiliği atlatması için pratik yaptırmak amacıyla takipteymiş. Amcam araç inince söylediği ilk söz ‘’Bak sana motorcular serseri demiştim, bence motora binmemelisin’’ olmuştu.

    Kızını koruduğum için serseri olmuştum. Evet, belki beni bağırırken görmüştü ama bir can vardı ortada. Ne olursa olsun dedim orada, nasıl tepki görürsem göreyim; ben doğru bildiğimi yada doğru olanı yapmaktan vazgeçmeyecektim. Sahip oldukları ön yargı elbet kırılacak, elbet gerçeği göreceklerdi.

    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    Motosiklet kullananlar serseri değildir!!!
    Motosiklet kullanıcılarının %1'i serseridir.
    Bu ikisi arasındaki farkı unutmayın; çünkü araç kullanıcılarının da yüzde biri serseridir. O serseri diye baktığınız motorcular var ya; onlarda bir baba, bir anne, kimisi doktor, kimisi kızınızın en sevdiği dayısı, kimisi oğlunuza özgüven aşılayan öğretmeni.

    Anlayacağınız onlarda insan!!!
    Hani sevmediğiniz için trafikte sıkıştırdığınız o motorcu var ya; o da sizin gibi ölümlü... Hani arabanızla kaldırıma vurduğunuzda ya da biri size çarptığında panik, heyecan ve korku yaşıyorsunuz ya; işte o motorcular bu duyguları sizden daha yoğun yaşıyorlar. Çünkü onları koruyan dört adet güvenlik direkleri yok.

    Ama duygularını daha yoğun yaşadıkları için bu adamlar duygusal oluyorlar.. Daha çok kızdıklarına şahit olduğunuzda yargılamayın; çünkü daha çok sevdiklerinde takdir etmiyorsunuz. Unutmayın ki o motoru kullananlardan biri belki de gelecekte sizin çocuğunuz olacak; o yüzden lütfen MOTOSİKLERİ FARK EDİN, hataları olduğunda affedin..
    Motosiklet kullanıcıları sizleri gerçekten çok seviyor. Özellikle kendilerine iyi davranan araç sürücülerini unutmuyor ve her fırsatta yaptığınız güzellikleri birbirlerine anlatıyorlar..

    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    Bizler aslında gerçekten çok duygusal insanlardık. Motosikletlerimize bu kadar bağlanmamızın nedeni de buydu aslında. Onlar bizim demir atlarımızdı ve atlar asil hayvanlardı, farklı bir ilgi gerekliydi. Demir atları bile bu kadar seven kişiler olarak çevremize daha duyarlı insanlar haline geliyorduk haliyle.

    Herkes ile tecrübelerimizi paylaşıyor ve yaşadığımız olayları anlatıyorduk. Amacımız motosiklet kullanıcılarının ya da kullanmak isteyenlerin bu kültürü benimsemeleri ve yaptıkları hareketlerin tüm camiaya mal edildiğini fark etmesiydi. Başka motorcu arkadaşlarımızın bizim yüzümüzden fişlenmesini ya da sıkıştırılmasını istemiyorsak, biz başkalarının davranışları yüzünden serseri diye adlandırılmak istemiyorsak; hareketlerimize dikkat etmeli ve yapıcı olmalıydık.

    Tabi bu olaylar dile geldikçe, ya da oğlu motosiklet kullanmaya başladıkça; annelerinde farkındalıkları artıyor, algıda seçicilikleri başlıyordu. Artık motosikletlileri fark eden annem; kazaları, haberleri ve olayları daha çok takip eder olmuştu. Haliyle daha çok korkar olmuştu. Motosiklete binmemi istemiyordu. Malum babamda bir motosiklet kazası yapmış ve uzun süre zar zor hareket etmişti.
    Babamsa yaptığı kazaya rağmen tamamen destekleyiciydi. Kendisi bana güveniyor muydu, yoksa yaptığı kaza sonrasında annem tarafından yasaklanan sürüşlerinin özlemi içerisinde miydi bilemiyorum ama desteği hoşuma gidiyordu. Dağ gibi adamdır babam, bugüne kadar beni hiçbir şeye zorlamadı, benden hiçbir beklentisi olmadı. Belki de o yüzdendir hayatımı korkmadan yaşayabilmem.
    Çok kitap okumuşluğu yoktur belki ama ‘’Doğmamış Çocuğa Mektup’’ adlı kitaptaki tavsiyeyi yazan baba olma ihtimali üzerine her bahse girerim. Teşekkürler baba, korkma anne..

    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    Birçok babanın korkusu oğlunun motosiklete binmesidir. Ölümden ve başka her türlü tehlikeli durumun çocuklarının başına gelmesinden korkarlar. Benim senin başına gelmesinden en çok korktuğum şey ise hayatın zevklerini almadan yaşayan bir eğreltiotu olmandır. Eğer yapmak istediğin şey orada duruyorsa ve aranızda bir tehlike dikilmişse, senin yapman gereken o tehlikeyi bertaraf edip, istediğin şeye ulaşmaktır. İşte bunu yapamazsan hayatın ancak bir eğrelti otununki kadar heyecanlı olabilir.

    Motosiklete bin oğlum, ama dikkat et, motosiklet tehlikelidir. O tehlikenin üzerine aptal gibi gitme. Unutma Sun Tzu der ki; "Kötü komutanlar önce savaşa girer, sonra nasıl kazanacağını düşünürler; iyi komutanlar önce nasıl kazanacağını bulmadan savaşa girmezler." Önce viraja girip de sonra nasıl çıkacağını düşünen aptallardan olma. Tehlikeleri en küçüğüne kadar bertaraf et. Hep tam koruma kullan, bakımsız motorla yola çıkma, alkollü ya da yorgun binme, kafan bozukken taksi tut, bilmediğin yolda risk alma, diğer araç sürücülerinden köşe bucak kaç.
    Tehlikeleri nasıl dibine kadar bertaraf edeceğini bilemiyorsan sakın motosiklete binme, çünkü o zaman bu işi beceremezsin demektir. Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet aşktır. Sadece kızlardan bahsetmiyorum, motosiklet macerası yaşam aşkıyla doludur. Güneşi batıracağın yeri bilmek, üzerinde yaşadığın toprakları karışı karışına gezmek, her yaş ve meslekten insanla yolunu paylaşmak ve bindiğin makinenin üzerinde sanki çığlık atarmış gibi kopup gitmek, hayatı dibine kadar yaşamak, ancak bu araçla mümkündür. Motosiklet macerasının içinde yaşam aşkı olmayan insanların tek yaptığı ise teknik detayları birbirlerine anlatarak kocaman, yararlı ama sıkıcı bir ansiklopediyi yaşayıp gitmektir. Aşkın ucunu bırakma, heyecanlı ve renkli ol, sıkıcı olma. Sıkıcı olacaksan arabaya binip, hafta sonları futbol, akşamları ana haber seyrederek yaşayabilirsin, motosiklete ihtiyacın yok.

    Günü yakalamayı bil oğlum, motosiklet senin yaşama enstrümanındır. Kızlardan bahsetmiyorum dediysem, o kadar da demedim tabi. Hani bazen pembe bir Vespa üzerinde pembe kaskla kuğu gibi giden pembe pantolonlu bir kız görürsün ya? Git yanaş, merhaba de ona. Seni terslerse, kıza efendi gibi bir selam çakıp gazla bana gel, ensene bir tane patlatayım, sonra bira içmeye gideriz. Hayatı böyle yaşayacaksın işte, öküz gibi, ödlek gibi değil. Hem efendiliğini bozmayacaksın, hem de çılgınlığını koruyacaksın. Ha hoşlandığın bir kız mı buldun? At motorunun arkasına, Datça’ya götür onu, Knidos’un sularıyla yıka. Can Yücel’in en sevdiğin şiirlerini okurken batan güneşi izlet ona, Türkbükü’nde yıldızları ört üstüne uyusun. Sonra bu macera için bana teşekkür edeceksin.

    Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet isyandır. İnsanlık tarihi popüler kültürler ve onlara tepkiyle gelişen kültlerle doludur. Rock tarihi, 68 kuşağı, Avrupa bohemleri, Beatnick’ler hep aynı heyecanla tutuştular. Bugün bu ateş bir miktar sönmüş görünse de sen buna aldanma. İnsanoğlunun doğasında isyan vardır ve motosiklet bunun dışa vuruluş şekillerinin en güzellerinden biridir. Motosiklet bir ulaşım aracı değildir, bir isyan aracıdır, bunu kafandan çıkarma. Hayatın rutinlerine dikkat et oğlum. Efendi ol ama içindeki serseriyi korumayı bil, akşam eve gelince takım elbiseni çıkarıp deri montunu giy. Her zaman kravatın olabilir ama hiç yuların olmasın, her zaman bir patronun olabilir ama hiç efendin olmasın. Eğer seni zincirliyorlarsa o patronu, arkadaşı ya da sevgiliyi dehleyip, kravatı çöz, kol saatini fırlatıp at, gemileri yakmayı bil. Hayatımda tanımaktan keyif aldığım insanların neredeyse hepsi, günü geldiğinde hayatında radikal değişiklikler yaparken gözünü kırpmamış insanlardır. Ve bu insanların neredeyse hepsi motorcudur.

    Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet dostluktur. Bir motosiklet grubuna mutlaka gir. O Motosiklet grubunun içerisindeki bir kavgaya ise asla girme. Unutma ki insanın olduğu yerde sevgi de vardır, kavga da vardır. Toplumdan soyut yaşama, yolu paylaş. Ama kimliğini de kaybetme, yolunu şaşırma. Toplumun içinde dur, ama tek başına ayakta dur, sonuçta yol yalnız senin yolundur unutma. Herkesle konuştuğun gibi, her tip motora da bin, tutucu olma.

    "Chopper gitmiyor, dönmüyor" diyenleri takma, altındaki V motorun ritmiyle dans etmeden isyanın ruhunu anlayamazsın. Sıkı bir enduroyla; off-road yapmadan doğaya fazla kavuşamazsın. İbrende bir kez olsun 200’leri görmeden de adrenalin seni ilk defa içki içmiş 15 yaşındaki kız gibi sarhoş eder durur. Herkesi dinle ama hiç kimseye kulak asma. Motosiklet türlerinin her biri farklı amaçlarla üretilmiştir, birini seçeceksen seç, ama hepsiyle barışık ol, hiçbirinin fanatiği olma.

    Doğmamış bir çocuğa mektup adlı kitaptan alıntıdır.

    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    İşin büyüsüne o kadar kapılmıştım ki; bir kamera edindim, hani şu kaska takılanlardan. Hatıralar biriktirecektim. Kitaptaki yazı çok hoşuma gitmişti ve bazı tarzları denemeye de karar vermiştim. Kesinlikle denemeden tarzımı oluşturmayacaktım.

    Gerçi ülkemiz yaşam şartlarında; istek ve ihtiyaçlarımızın önünde büyük bir engel vardı. Para, yani kazanç. Maalesef alım gücümüz ihtiyaç ve isteklerimizin önüne geçiyor ve bizler alım gücümüzün uyduğu seçimler arasında karar kılmak zorunda kalıyorduk.

    Chopper oldum olası dikkatimi çekiyordu. Malum 80lerde doğan ve 90larda çocukluğunu yaşayan her birey gibi Amerikan filmlerini izliyorduk ve o dönem Amerika her zaman ki gibi kendi kültürünü ön plana çıkartma çabasındaydı. Yani esas oğlanlar ve kahramanlar genelde chopper motosiklerlere biniyordu. Asiydiler, sırtlarına çantalarını alıp, bazen almadan motosikletlerine atlayıp çölleri aşıyor ve dünyayı geziyorlardı. Gangsterler, çeteler, suç örgütleri binmiş olsa bile; bizler oradaki özgürlüğü ve bağı görüyorduk sadece. Bu da çok hoşumuza gidiyordu.

    Chopper; kesmekten geliyordu, yani kişiye özel motosiklet. Tarhan Telli’ye tabi de ödeme yapacak güce sahip değildim, onu bırakın kendime cruiser alıp üstünde oynama yapacak durumda bile değildim. Ne o kadar deneyim ve bilgiye sahiptim, ne de paraya.. Zaten amacım şu an denemek değil miydi? Sadece deneyecektim, tarzım oluştuğunda, kararım bu doğrultuda olursa ve imkanlarım el verirse; zaten o zaman bir chopper alabilirdim. Her genç gibi bir Harley Davidson hayali kuruyordum tabiki de. Ama şimdilik sadece hayaldi, hayal kalacaktı.
    İmkanlar doğrultusunda bırakın amerikanı, japon bile hayaldi. Çin malları vardı ve onların bir üstü saydığımız Kore yada Hint malları.. Kendime tabi ki de kısa sürede bir tane edindim.

    Ama söylemek isterim ki; kros motosikletimin ilk günkü heyecanını yakalamadım ilk kullanımda. Alçak bir motosikletti ve kendimi güvende hissetmem gerekiyordu ama aksine ağırlığı ve hantallığı beni biraz korkutmuştu. Bana göre yere haddinden fazla yakındı. Atlayamıyor, zıplayamıyordum. Çamur, kum gibi zeminler korkulu rüyam olmuştu. Ama vazgeçmeyecek ve denemeye devam edecektim. Zaten imkanlarım doğrultusunda değişim yapmam olanaksızdı.

    Cruiser tarzınının hakkını yemek istemiyorum, tabi ki de artı yönleri vardı. Bir kere çok rahattı; yarış motorlarında ayaklar sürüş pozisyonunda epey gerideydi, krosta tam dik şekilde altınızda, cruiser motosikletlerde ise tam önünüzde. Sanki evde koltukta oturur ve televizyon izler gibiydiniz, ayaklarınızı karşıya uzatmış ve rahat şekilde sürüyordunuz. Daha çok dikkat çekiyordu. Şahsına münhasır bir tarz, bir oluşumdu.

    Maalesef kullanıcıların bir çoğu; benim gibi 90ların Amerikan filmlerini izlemiş ve etkisinde kalmış gibiydi. Adeta serseri olma çabası içerisindeydiler, bir boş vermişlik vardı, umursamaz takılmaya ve sert olmaya çalışıyorlardı. Plansızdılar, zaten plan da yapamayacak gibiydiler. Bu motorların aksesuarları çok pahalıydı, o da yetmezmiş gibi ne kadar aksesuar alsanız da eşyalarınızı bu motosikletlere yüklemek zordu. Göze hitap etmiyordu, bir yanlışlık var bu işte der gibi bağırıyordu sanki. Gördüğüm arkadaşlar zaten hep yapılarda konaklamalı gezileri tercih ediyorlardı.

    Dedim ya zaten alçaktı ve ilk motorumda yaşadığım ‘’Bu motor sana küçük’’ sözleri duymaya başlamıştım. Vaz geçmiyor ve sürmeye devam ediyordum. İlk motorumla başladığım eğitim serüvenim de devam ediyordu. İmkanlar el verdiğince eğitimlere gidiyordum.



    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    Cruiser motosikletin de avantajları vardı; öncelikle gerçekten serseri imajı çiziyor gibiydi ve bu sayede araç kullanıcılarının büyük çoğunluğu size yaklaşmıyordu. Güvenli sürüşün tadını çıkartıyordunuz. Çok rahat olduğu için uzun süreli kullanıma imkan tanıyordu, gerçi o hızda uzun süre kullanım olmasa herhalde hiçbir yere gidemezdik, malum pek hızlı gitmiyorlar..

    Ama yine unutulmayacak bir anım oldu, her motorum bana unutamayacağım anılar biriktiriyordu. Motosiklet Muhabbeti oluşumu başlayalı epey olmuştu ama gidişat kötüydü, hatta vahim bile denilebilirdi. Aynı motoru kullanmamızdan ötürü Özgür ile tanıştık. Özgür ile bir ekip olarak yola devam etme kararı aldık ve güzel şeyler olmaya başladı. En azından bizi mutlu eden uğraşlar edindik.
    Bir hikaye içerisindeydim ve hikayem gittikçe unutulmaz hatırlar eşliğinde ilerliyor, bana çocuklarıma anlatabileceğim anılar biriktiriyordu. Sırf fotoğraf çekmek yada yeni yerler görmek için Özgür ile sürüşlerimiz oldu.

    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    (yazmaya devam ediyorum)
    espresso ve Berkec. bunu beğendiler.


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #2
    Keoma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    08 Aralık 2014
    Motosikleti
    Mt-125, R25 Ve Tekrar R25,Dominar 400,Mt-125 Abs
    Okuyan bir arkadaş özetlerse sevinirim
    OğuzÖztürk bunu beğendi.

  3. #3

    Üyelik
    24 Eylül 2016
    Şehir
    Kocaeli
    Motosikleti
    WR125R
    Okumaya kalktım ama in in bitmeyince dedim ne kadar gidiyor acaba , in in bitiremedim. Hocam kitap yazsarsınız bu kadar hikayeyle , burada harcamayın kendinizi.

  4. #4

    Üyelik
    03 Mayıs 2017
    İnci sözlükteki hikayeler gibi. Rez alayım bir ara okurum.

  5. #5

    Üyelik
    10 Temmuz 2017
    Dostum her bir satırı dikkatle okudum.Normal.şartlarda okumayı pek sevmem ama garip sürükleyici bir yazı. Abartmiyorum bence kitap yaz varsa becerin.

  6. #6
    kadango - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    08 Nisan 2009
    Şehir
    Karşıyaka
    Motosikleti
    Fazer 8 - MT-07
    Durumumuz yoktu...

  7. #7
    whitedeamon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    15 Eylül 2013
    Şehir
    Dünya
    Motosikleti
    MTT Y2K
    Her boşluk keşke bu şekilde bir tutkuya dönüşüp dolabilse.

  8. #8
    scorpions_59 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    08 Eylül 2009
    Şehir
    tekirdağ
    Motosikleti
    racer 200_discovery150_cbf 150_cbr 250_
    Mükemmel.
    Birkaç sefer tüylerim diken diken oldu.
    Kitap gibi yazmışsin.

    Helal olsun.

    Bir solukta okudum onuda yazayım.

  9. #9
    MeNGuC - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    30 Mart 2011
    Şehir
    Dünya
    Motosikleti
    KYMCO SÜPER 8 Kara Şimşek :)
    O okuma şerefine erişen arkadaş lar bi özet geçeydi iyiydi
    CENNET UCUZ DEĞİL CEHENNEM LÜZUMSUZ DEĞİLDİR..

  10. #10
    Mersin İl Temsilcisi yürekçe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    02 Ağustos 2006
    Şehir
    Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam
    Motosikleti
    Cân ile hem cahan, dehr ile hem zaman
    yazım sanatıyla ilgilenen birisi olarak dahi azcık sıkıldım okurken.
    sürekli olarak aynı şeyleri tekrarlayıp, kendini inandırmaya çalışmak gibi olmuş..
    daha net ve kısa..
    malum, herkesin okuma yönü sizinki kadar kondisyonlu değil..

    ancak şunu da bence çok iyi biliyorsunuz; 1000km tecrübeyle yaptığınız uzun yolu kazasız belasız tamamlamış olmanız tamamen şans..
    bu, yanlış özendirici bir haması hareket olmuş.

  11. #11

    Üyelik
    22 Eylül 2016
    Motosikleti
    .
    Okumak istedim ama yarıya kadar ilerleyebildim.Boş vaktimde mutlaka okurum ama saat geç oldu.

    Forumda kitap kurtları bölümü var hobiler başlığında.Tavsiye edebileceğiniz kitapları orada da paylaşabilirsiniz.

  12. #12

    Üyelik
    14 Temmuz 2017
    Motorlar hakkında çok şey bildiğiniz belli. Fakat yazınızda bilginizden ziyade kalbinizi, hislerinizi konuşturmuşsunuz. Yazınız, forumdaki büyük bir boşluğu doldurur nitelikte. Devamını heyecanla bekliyorum.

    Teşekkürler.

  13. #13
    Forumdan Uzaklaştırıldı
    Üyelik
    31 Temmuz 2012
    Alıntı Keoma adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Okuyan bir arkadaş özetlerse sevinirim
    Hahahahahahaa

  14. #14
    SuleymanE - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    21 Mart 2015
    Şehir
    Bursa
    Motosikleti
    Yamaha Tracer 900 / Xpulse 200 4v
    Alıntı Keoma adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Okuyan bir arkadaş özetlerse sevinirim
    Senin için kabaca özetleyeyim, (özet isteyenler beri gelsin hele)

    Arkadaş asosyal. Kitap okumayı seviyor. Arkadaşı yok. Kız arkadaş bulunca seviniyor, terk edilince üzülüyor x1 (her normal insan evladı gibi).

    Kendini boşlukta hissetmiş. Abisinin motoru varmış oda boşluğu motorla doldursam mı demiş? Bu arada arkadaş dar gelirli lüks motor almaya da gücü yok.

    Kız arkadaş bulunca seviniyor, terk edilince üzülüyor x2

    Bir şekilde motosiklet alıyor çok mutlu oluyor. (motor bu boru mu? adrenalin & endorfin salgılatır, mutlu eder elbette)

    Yine kız arkadaş buluyor seviniyor, terk ediliyor üzülüyor x3 (bunu nedense çok tekrarlamış, bende tekrarlayayım dedim, hikayenin önemli bir unsuru demek ki )

    Motorla geziler yapıyor çok mutlu oluyor.

    Eski kız arkadaşıyla barışıyor seviniyor, terk edilince bu sefer çok üzülmüyor x4 (eeee, artık motoru var, herkes gider motor kalır diyor)

    Motoru sayesinde arkadaş da buluyor (kız arkadaş değil bu seferki normal arkadaş )

    Onunla geziler yapacakmış bol bol.

    Daha da yazacağım diyerek bitirmiş... The End.


    En kaba haliyle özeti bu diyebilirim. Haaa ben bunu anlarım, başkası "solan gülün yapraklarının dükülmesi gibi yitip giden bir aşkın yaşamdan çaldığı yılların hikayesi" anlar, o ayrı.

    Herkesin hayatına kimse karışamaz diyerek sözlerimi bitiriyorum
    kefkes, pea, khaledome ve 1 diğerleri bunu beğendiler..

  15. #15
    kefkes - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    12 Temmuz 2015
    Durumu olmayanlar için SüleymanE' nin özeti süper.

    Hepsini okudum-hizli okumasaydim okumazdim galiba;


    Yalnızlık hissini ve hayat amacını sorgularken motosikletle tanışıp çok seven ve sonrasinda bir donem kendinden başka insan ruhunu dahi motosikletinden uzak tutmak isteyip ona kişilik yükleyecek kadar motosikletını seven arkadaşin motosiklet tarzlarıyla ilgili düşüncelerini de içeren yolunun paylaşımı, yolu bitmemiş..


    Bence alıntılar olmasa daha güzel olur, ayrica dağınık buldum, fakat paylaşman güzel..

  16. #16
    Keoma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    08 Aralık 2014
    Motosikleti
    Mt-125, R25 Ve Tekrar R25,Dominar 400,Mt-125 Abs
    Alıntı SuleymanE adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Senin için kabaca özetleyeyim, (özet isteyenler beri gelsin hele)

    Arkadaş asosyal. Kitap okumayı seviyor. Arkadaşı yok. Kız arkadaş bulunca seviniyor, terk edilince üzülüyor x1 (her normal insan evladı gibi).

    Kendini boşlukta hissetmiş. Abisinin motoru varmış oda boşluğu motorla doldursam mı demiş? Bu arada arkadaş dar gelirli lüks motor almaya da gücü yok.

    Kız arkadaş bulunca seviniyor, terk edilince üzülüyor x2

    Bir şekilde motosiklet alıyor çok mutlu oluyor. (motor bu boru mu? adrenalin & endorfin salgılatır, mutlu eder elbette)

    Yine kız arkadaş buluyor seviniyor, terk ediliyor üzülüyor x3 (bunu nedense çok tekrarlamış, bende tekrarlayayım dedim, hikayenin önemli bir unsuru demek ki )

    Motorla geziler yapıyor çok mutlu oluyor.

    Eski kız arkadaşıyla barışıyor seviniyor, terk edilince bu sefer çok üzülmüyor x4 (eeee, artık motoru var, herkes gider motor kalır diyor)

    Motoru sayesinde arkadaş da buluyor (kız arkadaş değil bu seferki normal arkadaş )

    Onunla geziler yapacakmış bol bol.

    Daha da yazacağım diyerek bitirmiş... The End.


    En kaba haliyle özeti bu diyebilirim. Haaa ben bunu anlarım, başkası "solan gülün yapraklarının dükülmesi gibi yitip giden bir aşkın yaşamdan çaldığı yılların hikayesi" anlar, o ayrı.

    Herkesin hayatına kimse karışamaz diyerek sözlerimi bitiriyorum
    Allahrazı olsun kardeş

  17. #17
    uzay gemisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    10 Ocak 2017
    Şehir
    İstanblue
    Motosikleti
    09
    vallahi durumumuz yoktu okuyamadik bune arkadaşım eline sağlık

  18. #18
    espresso - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Kasım 2016
    Şehir
    Trakya
    Motosikleti
    Yamaha x max 250 ABS
    1 dakikalık bir videoyu bile ileri alarak can sıkıntısıyla izlemeye çalışan ben bir solukta okudum.

    Okuyun, okumak iyidir.

    Devamını bekliyorum.


    REKLAM ALANI

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)