Mevsim sonbahar ve ağaçların yaprakları renk renk bu mevsimde. Ben de renklerin bu güzelliğine yerinde şahit olmak için kamp yapmak istedim, haftasonu tatilini fırsat bilerek. Hazırlığımı yapıp yola çıktım ve çoğunlukla kamp yaptığım yer olan Akdağ Köyü'ne (Erzurum) gittim.

Hava rüzgarlı ve kapalı olduğu için kamp yaptığım alana gelen de yoktu piknik için. Her zamanki kamp yerim, söğüt ağacının dibine kurdum çadırımı. Yürüyüş yapmak ve biraz daha iyi tanımak için düştüm yola. Ateş yakmak için kuru dal parçaları da aradım yolda. Yürürken, ayağımın altında kayan bir taş, ayağımın burkulmasına sebep oldu. Belki olayın sıcaklığıyla yürüyebildiğim için de eve dönmemeye karar verdim. Bir şey olmaz diye düşündüm.

Dinlenmek için çadırıma döndüm. Rüzgar etraftaki tozu sanki çadırın iç katmanından üstüme yığıyordu. Erindiğimden ilkin çadırın yerini değişmedim. Üstümdeki toz katmanı artınca ve dibine çadırı kurduğum söğüt ağacından da gıcırtı sesleri gelince dal kırılır üstüme düşer diye çadırı daha uygun alana taşıdım.

Hava soğudu akşam, su kaynattım ve erişte yaptım yemek için. Yanımda getirdiğim kitaplardan okudum. Gece uykum gelmedi. Belki burkulan bileğim şiştiği için. Üşüdüm biraz da. Ertesi gün Dumlu deresinin kenarında tavuk sote yaptım ve havadan görüntüler alarak faaliyetimi tamamladım.