Sabahleyin çayımı sobada demleyip içtikten sonra doğduğum köye veda ediyorum (inşallah yaza kadar). Köyüme geldiğim yolu değil de eskiden kullanılan araç yolunu kullandım yürüyüşümde. 6 yaşımdayken dayımla gitmiştim bu yoldan ilkin. Daha sonra babannemle. Dedemle de geçidin arka yüzünden ot taşımışlığım oldu katırla. Köyler bu mevsimde boş olduğu için yabaniler olur diye kurusıkı ateşlediğim oldu bir kaç kere. Dronla "Kız Kardeşler" filminin çekildiği mahalleyi görüntüledim. Eski patika yollardan geçtim, minicik akan eski çeşmelerin suyundan içtim. Geçtiğim yollarda hafızam canlandı, geçmişimi "hey gidi günler hey" diyerek hatırladım. Ne çabuk geçti 40 yılım, hayatım da böyle sona erecek göz açıp kapayıncaya kadar. Acıktığım yerde, bizim köylülerce bilinen "oluklar" mevkiinde çeşme başında doyurdum karnımı. Çay yaptım minik ocağımda. Süzgecim olmamasına rağmen çayın lezzeti muhteşemdi. Biraz da geç kalarak vardım arabımın yanına. Oradan da anneanemlerin evine...