Amanın ne güzel konu
O kadar duygu var ki ifade edemediğim bu hususta...
Mamasını satayım, samimi duygu mu kaldı ki ifade edeyim...
Aklıma Tarık Bin Ziyad'ın gemileri yakması geldi.
Genetik denilen şey günümüzün bilimsel mitolojisi.
Sebebi bilinmeyen her şeyin genetik bir açıklaması vardır heralde kolycılığına
tembelliğimizin suçunu da genlerimize atarak bir kez daha kaçıyoruz.
Başarımın çok büyük oranda genlerimden kaynaklandığını ispatlasalar intihar etmek isterdim.
İntihar etmeden önce de bildiğim inandığım her şeye küfür ederdim...
Başarısızlığımın da aynen genlerimden kaynaklandığını ispatlasalar isyan ederdim.
Zaten şu genleri oldum olası sevmedim.
Bizim bu işleri yapamama sebebimiz muhtemelen çok faktörlüdür
ama birazcık tüketici zihniyetin kafamıza kazınması olsa gerek.
Goldwing olmadan avrupa turu yapılamaz R1200GS olmadan asya turuna çıkılmaz vb...
Elin gavuru sırf heyecan olsun diye daha önce yaptıkları gezileri daha basit motorlarla tekrar yapıyor.
Bizim apaçi motoru kurye motoru diye hakir görme gafletine düştüğümüz motorlarla ekvatoru bilmem kaç kez dönecek yol yapıyor.
Bir de heyecan dediğimiz şey bitmiş sanki bizde.
Merak kalmamış.
Keşfetmenin vermiş olduğu hazzı hissedemez olmuşuz.
Keşfetmek için Isaac Newton dayının yaptığı gibi suyun daha derinlerine inmeye korkar olmuşuz biz.
Hatta korkularımızı bastırmak için suya girenlere hor gözle bakmışız.
İnançlarımızı, görüşlerimizi bize ufuk açsın basacağımız bir zemin olsun diye değil
karşımıza küfür edecek bir grup yerleştirmek, onlarla didişerek ömrün bir daha gelmeyecek vaktini beyhude yaşamayı seçmişiz biz.
Ufuk açması gereken yaklaşımları bile at gözlüğü yapıp gözümüze takmışız.
Aklın yolu bir demişiz
En sövesim gelen sözdür
Aklın yolu birmiş
.....
Böyle diye diye diğer yollara 5 duyumuzu kapatmışız biz...
Eğitimin adını ders çalışmak olarak koymuşuz.
Oysa unutmuşuz ki böyle yapa yapa cehaletten arındırılmış sıpalar sürüsü ve eşşekleri yetiştirmişiz.
Ders çalışmasına engel olmasın diye ne spor yaptırmışız ne müzik eğitimi verdirmişiz.
Hatta kitap okumak yerine iki test daha çözdürülmüşüz.
Eleştirel yaklaşmayı be*c*e*re*c*ek kapasite gelişmemiş tabi.
Test kitabında 12. testin 23. sorusu E şıkkı....
Yanlışsa bile yanlış olduğuna hoca karar verir sen değil...
Sonra
A yazarının X kitabını okuyunca "şöyle" ci B yazarının Y kitabını okuyunca "böyle" ci olmuşuz (yaftalanmışız)
sonra yaftalara biz de inanmışız.
Bir bakmışız Şöyleciler Böyleciler diye kanlı bıçaklı olmuşuz
Son durumda şöyle böyle ortaya karışık acayip bir şey olmuşuz.
Çocukken anne bu ne sorusunu soran çocuğa Cıızzzzz demişiz
ya da kaka ya da aaaa çok ayıp...
Merak etme hakkı olmadığını öğretmişiz çocuğa.
Merak edilen şeylerin sonu kaka gibi göstermişiz
Merak edemez olmuş çocukceğiz.
Genlerimize kaka atmaya gerek yok...
Mesele;
bizim birbirimizi yemekten
diğerine üstünlük kurma hevesinden vazgeçmememizden
başkasının kusurlarını aramaktan bıkmamamızdan kaynaklanıyor gibi...
Korkağız biraz da. Merak etmekten kendimizi eleştirmekten korkuyoruz.
Allah'a duam gemilerimizi yakıp kalbimizin son atışına yaklaştığımız her anı en güzel şekilde değerlendireceğimiz gün çok uzakta olmasın....
Bilmiyorum alakasız şeyler yazmış olabilirim ama yazasım geldi...
doğdukları yerde ölenler: http://www.youtube.com/watch?v=moBNk9AMnJw
bu sistem insanları borçlandırıp kendisine ve gösterişli dünyasına hapsediyo malesef.
Herkes 1200gs ile dünya turuna çıkmak ister.Motosiklete ilgili olupta buna hayır diyebilcek kimseyi tanımıyorum ben.
Hepimiz Ewan McGregor ve Charley Boorman ın Long Way Round ve Long Way Down belgesellerini ağzımızdan salyalar akarak izledik belkide.
Tabiki bir çoğumuz böyle bir imkana sahip değil ama amaç nedir? şaşalı bir motosikletle bazen çadırda kalıp bazen 5yıldızlı otellerde konaklayarak dünyayı dolaşmakmı? yoksa ne olursa olsun dünyayı dolaşmakmı?
Eğer 2.sini seçebiliyosanız ki ben bunu seçemiyorum.Çokda fazla uzak değilsiniz hayallerinizden aslında ama içinizdeki kal diyen kısım ağır basıyor.
Bu ülkede 5yıl kadar çalışıp para biriktirin ve sonrasında vize pasaport çıkartıp otostop çekerek yada toplu taşıma araçlarını kullanarak bi çok ülke dolaşabilirsiniz.Ama konu o 5yıl çalışmayla bir kaç ülke değilde dünyayı dolaşabilme imkanına sahip olmaksa işte o konuda hiç adalet yok.
https://www.youtube.com/alifeyizoglu
Zaman zaman düşünüyorum, 1.000 lira bütçeyle en fazla ne kadar uzağa gidip en fazla ne kadar kalabilirim diye.
Zaman zaman düşünüyorum, bir mobilet alıp Gaziantep'e gidip dönmek mümkün müdür diye.
Zaman zaman düşünüyorum, CBF150'yle Türkiye'nin her sınırını gezip, 8.000km yapıp dönmek için kaç gün gerekir, kaça malolur diye.
Zaman zaman düşünüyorum, Fazer'i almayıp CBF150'yle devam etseydim CBF kaç kilometreye gelirdi diye.
Zaman zaman düşünüyorum, mühim olan altındaki motorun beygir gücü mü, yoksa senin ruhun mu diye.
Zaman zaman düşünüyorum, neden Fazer'ımla evden en fazla 350km uzaklaşmışken, CBF'le 800km uzaklaşabilmiştim diye.
Çok düşünüyorum.
Temel bir ağacın dibine uzanmış yatıyor
Dursun, bu halini görünce tembelliğine kızar, yanına gidip çıkışır
-Ula niye yan gelip yataysun?
-Napayim?
-İş bul, çaliş
-Çalişupta ne yapacağum?
-İsteduğuni alursun
-İsteduğumi alacağum da ne olacak?
-Rahata erersun
-Rahata ereceğum da ne olacak?
-Yan gelip yatarsun
-Ula avanak! zate yan gelup yatayrum, niye uğraşayim?
Bu konuya abone oluyor ve ilk baharda konuyu tekrar hortlatmak istiyorum ki ben(biz) Türkler çabuk unuturuz. Bu konunun gazıyla en az bir 1000 km yapmak istiyorum
Akilzsizlar hirsizlarin en zararlilaridir: Zamaninizi ve nesenizi çalarlar.
Cumartesi çalışanlarda var arkadaşlar. Biz ne yapalım. Şimdi evlenicez pazar günü başka ihtiyaçları gidericez. Çok farklı Avrupalıyla hayatı yaşayışımız. 14-15 yaşında çocuğuna ne yaparsan yap artık diyen milletler bunlar. Bi de bize bakın. Onun eğitimi, onun arabası, onun evi, onun evliliği onun tatili, ölene kadar sorumluluk duygusuyla yaşamak durumundayız. Sırf çocuğum var diye motordan vazgeçen bir sürü insan tanıyorum. Çok farklıyız çoookk.
iyi demişsin.
genetik konusunu ortaya atan benim,
fikir işte, üzerine düşünüp değerlendiriyoruz.
dediğim şuydu; genetik bir takım yatkınlıklar dolaylı olarak hayatımıza şekil verip milletlerarası farklılıkların oluşmasında etken olabilir.
yani bizde gezi kültürüne sahip olmama geni vardır şeklinde dümdüz anlaşılmasın.
sprinter(kısa mesafe koşucu) olunmaz sprinter doğulur derler ya, şu ya da bu sebeple sprinter olamayan adam yanlışda mıdır ya da eksik midir? iyi balık tutar, elleri hünerlidir.
intihar meselesi de mübalağalı bir bakış açısı olmuş.
elimizde olmayan pek çok temel faktör vardır hayatımızı şekilllendiren.
tipimiz, ailemiz, zenginliğimiz, memleketimiz....
bunu kabul etmek gerek.
genleride aile mirası olarak kabul edebilirsin.
ataköyde aileden kalan daireyi satıp iş kurup başarılı olmak tamam da aileden gelen ticari kabiliyetle başarılı olmak neden kaka?
tüm insanlık aynı yerden aynı şekilde başlar ve öyle yaşar dersen yalan olur.
takipteyim merkez.
---------- Mesajlar birleştirildi - 11:14 ---------- bir önceki mesaj zamanı 11:04 ----------
ek:
genetik konusu abartılacak bir konu değil.
"bizim genlerimiz böyle, yapacak bişey yok" manasıyla da atmadım ortaya.
hayat biçimlerinin farklılıklarında mutlak doğru yoktur elbette.
avrupa adamıyla farkımızı da bu minvalde değerlendirmek gerek.
o'nu methedip idealleştirirken kendimizi nereye koyacağız? bunun eleştirisini hassas yapmak lazım.
"laubalilikten hoşlanmam, ciddiyeti severim, disipline hayranım!.."
bu işin genle ilgisi var mı yok mu?
illa haklı çıkacaksın dimi bilader
gavurların bu konuda rahat olmaları yaşam biçimleri mi yoksa genetik yapıları mı?
dur seni haklı çıkarayım, ahanda ispatı:
şöyle fransaya doğru uzanalım, fransa da yaşayan bir Türk ailesine konuk olalım
code name coq emmi
acep motor yüzünden yingeden kaç posta papara yiyor günde, soralım kendisine
bu yüzden motora binip dilediğince gezemiyor muymuş neymiş
demekki çevresel faktörler de bir yere kadarmış
yok yiğenim haklı olma meselesi değil, niye kendi gerçeklerimize şiddetle sırt çevirip evropalıyı yüceltiyoruz hep?
biz fazla değişik sevmiyoruz arkadaş, bireysel özgürlüklerimiz daha dar alanlarda. aileyle birlikte var olan bir tarzımız var.
yani ideal olan malı mülkü satıp savıp moğolistana pisikletle gitmek mi?
bence ideal kendini akıntıya salıvermeyen medeni ve ne yaptığının farkında olan bireylerin oluşturduğu toplum.
gezermiş gezmezmiş kendi bilir.
coq gılibikse avrupa naapsın
"laubalilikten hoşlanmam, ciddiyeti severim, disipline hayranım!.."
"laubalilikten hoşlanmam, ciddiyeti severim, disipline hayranım!.."
Illa bulastiracaksiniz beni dimi!!!
Bu gezme konusunda yazacaktim biseyler ama düsündûm dûsündüm bir fikir bulamadim.
Yazilanlari okurken, aklima yillar önce yengenize,iki sokak ötede oturan arkadasa gidiyorum diye evden çikip,kendimi yüzlerce km uzakta buldugum günler geldi.
Fakat çocuklar olduktan sonra bu tür çilginliklar da sona erdi.
Bu gezme-tozma isinin biraz sorumluluklarla da alakasi var.
Bizler uzerine çesitli sorumluluklar yüklenip,bireysel ve özgûrce hiç bir sey yapmamiza izin verilmeden büyütülüyoruz.
Belli bir düzeyden sonra ise baskalari için yasamaya basliyoruz.
Disariya öyle bir baglaniyoruz ki,bazen insiyatif almaya kalkistigimiz da ise hemen sorumluluklarimiz hatirlatiliyor.
Bir de Türkiye'de hayat zor arkadas.
Iste örnek verilmis,
babadan kalan evi satip,ticarette degerlendirip para kazanan takdir edilir, ama evi satip,mogolistan yollarinda parayi yiyen adami dövmek için siz bile siraya girersiniz.
Bunun gibi seyler.
Daha dökülürüm aslinda ama,
üsüyorum reiz......
Küçük hırsız el feneri, büyük hırsız deniz feneri kullanır.
Ancak her ikisininde çalışması için ampul gerekir.(Cosinus)
Genetik bence hiç değilde, yüzyıllardır süre gelen kültür denir ona bence. Yaşam kültürümüz bu. Biz çocuksuz evlilik düşünemiyoruz. Onlar evlilik değil, birlikte yaşamak + 1 köpekle mutlu oluyorlar. E sorumluluk yok napıcak gezecek adam.
Çocuk yapan da yaşamlarına karışmıyor. Direk özgürlük çocuk yaşta elinize veriliyor zaten. Bizse şunu yapma ayıp, bunu etme günah. Motora hala onay yok bana ama zorla yapıyorum ben mesela.Yaşımın avantajını kullanarak o da. Sınırları zorlamış halimiz bile yine sınırlar içinde...
THM koromuzun şefi hep kültür genlerinden bahseder.
Ticarette başarılı olan bir ailenin çocuğu ailesini taklit ederek öğrenir bu yöntemi.
Ayna nöron denilen bir zıkkım var.
Herkes taklit ede ede öğreniyor. İşte ben biyolojik genlere değilde kültürel genlere inanıyorum bu gen hususunda.
İkisininde sağlam bilimsel kanıtları yok.
İşte bu durumda bilimsel çalışma yapana kadar herkes inanmak istediğine inanıyor.
Kuvvetmira ağabey ben genler konusuna bu yüzden takıldım
niyetim seni değil genel algıyı eleştirmekti.(genel algı içindeysen yazdıklarımı üstüne alabilirsin )
Elbette zeka ve bilmem ne faktörleri genlerden etkilenir ama şu da var ki
İnsanın gösterdiği çaba genlerine de çevresel faktörlerine de meydan okuyabilecek kadar önemli her konuda.
Biz çaba kısmısına odaklanmak yerine; elin gavurunun yapmış olduğu araştırmaları, gavur malı diye saygı göstermeden nasıl istersek öyle yorumluyoruz.
Biraz tıbbi olacak ama adamlar bilmem ne kanser tedavisinde gelecek vaadetmesi ihtimali umudunun hafif bir gölgesine sahip bir buluş yapıyor
Televizyonlarda kansere tedavi bulundu deniliyor.
Yani esasında demek istediğim kocakarı gibiyiz biraz.
Dedikoduyu seviyoruz. Duyduklarımıza biraz da tuz biber ekip servis tabağında sunuyoruz.
Öteki de yanına kek ekliyor bir "gün" havasında tartışma yapıyoruz
Lafı uzattım
diyorum ki bir gerçeği bile sırf kendi fikrimize inancımıza hizmet etsin diye eğip bükebiliyoruz.
Haa şu da var;
Bir insan iyi yaşamak için mutlaka gemileri yakmak zorunda mı?
Bence o da doğru değil.
Gemiler bir şeyler yolunda gitmiyorsa yakılmalı.
Madem motosiklet sitesinde laflıyoruz o zaman motosiklet ile ilgili konuşalım.
Ben bu seyyah adamlara saygı duyuyorum gıpta ediyorum. Ömrünü gezmeye adayanlar gibi değil ama birazcık ben de gezmeliyim diyorum.
Ama şu var ki bence hiçbir gezi hiçbir motosiklet hiç bir heyecan
Sıcacık bir evde seni seven bir eş ve mutluluk kaynağı çocuklar kadar değerli olamaz.
Çocuğumun büyüyüşünü seyredemeyeceksem değil Asyayı dünyayı 10 kez beleş dolaş deseler Cık derim
Varsın bunun adı yaşam olmasın...
Ben imkanım varken ömrümü yollara vermiyor ve vaktimi kendim için değerli olan şeylere harcıyorsam
kimsenin bana "sen yaşamayı bilmiyorsun bre melun" deme hakkı yoktur.
M. Gazi Yaşargil'i kanlı canlı dinleme şansım olmuştu. Adam günde 18 saat çalıştığını söylemişti.
Bu adam yaşamayı bilmiyor mu hakim bey?
Sen bu adam yaşamayı bilmiyor diyorsan, "öteki" sana sen bu hayatta bir baltaya sap olamadın anca dolaşıyorsun derse ona cevap verme emi.
Rezil eder seni eğer ağzı senden iyi laf yapıyorsa.
Bu konuyu sevdim çünkü insanlara acaba istediğim hayatımı yaşıyorum diye sordurtuyor.
İşte eğer Cık diyorsa
Gırtlağına kadar dolmuşsa
Cebeli Tarık boğazını aşmalı
Endülüs toprağına bastığı zaman
Gemileri yakmalı insan.
İçinde itiraz eden seslere demeli ki
Artık gemiler yandı...
Aynen katiliyorum.
Madem açildi pandoranin kutusu dôkülelim biraz.
Olayin bir de gezeceksin de ne olacak kismi var.
Saçma geldi degilmi?
O zaman elin adami niye geziyor sorusuna da bir cevap aramali.
Insani gezmeye sevkeden birden çok etken var.
Mesela adam gezmeyi sever.
Yerinde duramaz, zipirdir,ordan oraya dolasir durur.
Bu adamin hangi milletten oldugunun karakterini etkileyen bir durumu yoktur.
Bir de merak konusu vardir.
Yani bir yeri merak edersin.
Bence asil mesele burdan basliyor.
Ornegin beni gezmeye gôtüren en ônemli unsur budur.
Okudugum bir roman, bir hikaye,bir tarih anekdotu beni olayin geçtigi yere gôtürur.
Ya da isiniz,mesleginiz de etken olabilir.
Basit bir örnek olsun diye yaziyorum.
Bir çogunuz eyfel kulesini merak eder.
Firsatini buluncada gider, görür, hatta çikar etrafi seyreder.
sonra döner orada çekildigi fotolari anilari paylasir.
Ben kuleye ilk gittigimde dikmeleri kirisleri birbirine nasil baglamislar,gerilimi, statigi,agirligi ne sekilde hesaplamislar,baglanti demirlerini kaynaklami yoksa civata kullanarak mi yapmislar gibi bir sürü detaya takilmistim.
Kapidaki gôrevliye ilk sordugum soru ayaklarin yerin kaç metre altina indigiydi.
O sirada yanimdaki ayni gôrevliye bilet fiyatlarini soruyordu.
Yani bunun gibi bir suru cinsligim vardir.
Bakiniz forumda bir arkadasimiz bir suredir Iran gezisini yaziyor ama gezdigi yerler hakkinda Iran halkinin yuzde doksaninin bilmedigi seyleri biliyor.
Belli ki o bildiklerini bir de dünya gôzüyle gôrmek istemis.
Bende de o merak vardir ve beni çeken de budur.
Bir baskasi da farkli nedenlere sahiptir.
Ummet abi vardi forumda.
Altinda küçücük bir scooter Türkiye'de dolanir dururdu.
Yok Mersin'de sunla beraberdik,yok urfada sunla kebap yedik diye anlatir dururdu.
Yazdiklarinin ve gezmelerinin kimseye bir faydasi yoktu.
Ama onun olayi buydu.
Yolda olmak.
Kafam dagildi..
Konuyu Doktora destek çikacak biseylerle pekistirecektim ve motosiklete bagliyacaktim ama kafa kafa degilki?
Ben uzun zamandir gezmek amaçli motosiklet almiyorum.
Bilenleriniz var, motosikletle isim pistlerde.
Bu nedenle plaka ruhsat bile çikartmiyorum motosikletlerime.
Bazen ise gidip gelmeye veya saga sola kullandigim kûçük bir scooter bulunduruyorum.
Gezmeye kullandigim motosikletlerin plakasi falan varsa, muhtemelen ikinci el almisimdir.
Yani demek istedigim motosikletim var diye illa gezmek gibi bir kaidem yok.
Ama motosikletle gezmiyorum diye, gezmeyi sevmedigim gibi bir durumda yok.
Ha isin asli zamaninda çok gezdim.
hemde motosikletle.
10bin km uzerinde yaptigim,en az 3 yolculugum var.
2-3binlikleri saymiyorum bile.
Belki de bu nedenle heves etmiyorum ama sonuç itibariyle bugün hissettiklerim bunlar.
Ailemi yanima alip çocuklarimla Italya senin, amerika benim,gezmek daha eglenceli ve beni daha çok mutlu ediyor.
Konuyu açan arkadasa da haksizlik etmemek için, su anekdotu da aktarmak isterim.
Belki benim bu kadar sallamamazligim, istedigim zaman gidebilecegimi bilmekten kaynaklaniyor.
Küçük hırsız el feneri, büyük hırsız deniz feneri kullanır.
Ancak her ikisininde çalışması için ampul gerekir.(Cosinus)
yukarıda çok güzel ifadeler var motosiklet kullanımı ve özgürlük hakkında
ben motosikleti büyük şehir trafiginden kurtulmak ve istedigim yere özgürce gidebilmek-ruhum daraldıgı zaman üzerine atlayıp sıkıntılardan kaçmak için kullanıyorum ve her zaman söylerim motosiklet'i icat edenlere teşekkürler.
aslında büyük şehir'in trafik sorunu biz araçsürücülerini biraz fazla sıkmakta,yoksa bir Artvin'de olsam belki bu derece trafikten sıkılmaz belki Velspit (bisiklet)kullanırdım veya otomobil.
gezmek olayı zaten başlı başına başka bir istek..
her zaman görmedigim farklı yerleri görmek isterim..
buna bütçem müsait oldugunda vaktim müsait olmuyor-vaktim müsait oldugunda bütçede sıkıntı oluyor sonuçta 4 kişilik çekirdek aileyiz ev geçindirmek başlıca bir iş büyük şehirde yaşayınca x2 oluyor.
Aile olunca işin boyutu degişiyor çünkü tek başınıza gezdiginizde evdeki diger bireylerde motosikleti sevdigi için onlarda motosiklet ile gezmek istiyor;bu gezme işine okul saatleri hafta izni müsait oldugu zamanlara sıgdırmak gerekiyor her zamanda istendigi gibi olmuyor tabiki,O zaman çözüm onları topluca otomobile atıp gezdirmek oluyor sonuç.
bekar olan arkadaşlar için durum biraz daha degişik-boşuna dememişler bekar'a karı boşamak kolay diye (ama onlarında kız arkadaşları var işleri zor )
aslında konuyu evli ve özgürlügü sıkıntılı bireyler diye ele almak daha degişik olurdu.
ben evliyim ama anlayışlı bir eşe sahip oldugum için sıkıntı arz etmiyor,gönlüm istediginde istedigim yere gitmekteyim (isterse mırın kırın etsin ) motoru boşarım
birey istedikçe her sorunun üzerinden gelir bir şekilde,yeterki gönülden istesin
beni yalnız bırakın motosiklet'imle çıkıyorum şimdi İstanbul'un trafiginden uzak yerlere .....
Hızlı bir Rider olmak için hızlı bir motor yetmez! o hızı yapabilecek (g..) yürek te lazım.. GHOST RİDER
Bizim sorunlarımız farklı onların sorunları farklı bizde askere gitmeyene kız vermıyorlar .Onlar da ise gezgin olmayana kız vermıyorlar .Bunları bır cok fılm sahnesınde de görmüşüzdür .Zaten film sahnelerıde gercek hayattan alıntılardır adam okulunu bıtırıyor master yapıyor ardından kendıni gelıştırmek için hayatın içine atıyor başarmanın kendısıne ktacağı artıları düşünüyor .İşte en bilinen örnek ybr ile dünya turu dahada acayibi tek başına tekne ile okyonusu gecmek gıbı bır cok zorluklara atıyorlar kendılerını sanki gereksnım gıbı dedımya bızde askere gıdene adam dıye bakıyorlar.Zaten askerden sonrada bızdekıler genelde ayvayı yiyor malesef gerci şimdi askerlıkte taksıtle oldu ya bakalım bu durumda nasıl karşılanacak gercı bu benzetmem işin espirisi ama bı anlamada da gerceği yani askerlikten başka bır maceramız malesef yok gecmişimizde
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)