Kaç yıl oldu bilmiyorum..
Motosiklet dünyasında öğrendigim ve değişmez tek gerçek olarak kabul ettiğim bir his var.
Korku hissi.
Öğrendim ki modeli eskiyen bir motosiklet ile birlikte tecrübe kazanırmış insan.
Öğrendim ki aslında kazanılan her tecrübenin mimarı içimizde ki korku hissiymiş.
Düşünebilme yeteneğimizin kalbimizle paralel bağlantı kurmamız sonucu olan bu his bizleri en çok koruyan güvenlik ekipmanıymış.
Anladım ki bu his beni en güvenli koruma ekipmanlarından bile daha iyi koruyormuş.
Üzerimdeki bütün güvenlik ekipmanlarımı seçmeme yardımcı olan.
Böylesine radikal bi kararda bana yol gösterici klavuzluk eden ve beni hayatta tutan tek gerçekmiş korku.
Hangi marka kask kullandığın önemsizmiş aslında.
Veya ne derisi mont giydiğinin bi önemi yokmuş. Anladım ki bunlar beni bir yere korurmuş.
Hayatın her alanında karşıma çıkan her radikal kararda daha sağlıklı düşünmemi sağlayan.
Atacağım her adımdan sonra bir adım ilerisini görebilme yeteneğimi içimdeki korku hissi sayesinde kazandım.
Bir çoğumuzun kabul etmediği, düşünce sistemine ve cesaret olgusuna göre değişen bünyelerin aksine, cesaret olgusunu denilen hissi tuvalet kagıdı niyetine kullanıp, bilinç altıma yerleşen ve bu korku hissinin üstüne çıkartamadığım toplumda zaman zaman ön yargıyla yaklaşılan düşünce sistemini çöpe atıyorum motosiklet üzerindeyken...
Evet.. Ben motosiklet'ten korkuyorum.
*Yanlış kask seçiminin kaza anında beni korumayacağını biliyorum.
*Böbreklerimin 30 derece sıcakta bile rüzgara karşı savunmasız olduğunu biliyorum. Belliğimi takıyorum.
*Rüzgardan dolayı uyuşan ellerimin zamanla hassasiyetini kaybetmesinden korkuyorum. Bu yüzden eldivenlerimi takıyorum.
*Deri montun tekstil montlara göre sürtünmeye daha dayanıklı olduğunu biliyorum. En sıcak havalarda bile deri montumu giyiyorum. Sende giy. Bırak dalga geçsinden. Kırmızı karanfil kabul etmekten iyidir.
*En müsait şeritlerde beş dakika önce geçen aracın içinden yere atılmış yumuşak bir ciklet'in bile hayatıma mal olmasından korkuyorum. Beynimin beş saniye gitmediği yere motorumu götürmüyorum.
*En güzel çam kokularının vizörümün havalandırma kanallarından girdiği orman yollarında yere düşen tek bir yaprağın bile jilet gibi kaygan olmasından korkuyorum. Yaprakların üzerinden geçmiyorum.
*Islak zeminden geçtikten sonra lastiklerimin kuru zeminde en az elli tur sonra kuruyacağını biliyorum. Ve geçen bu zaman içerisinde virajlarda yatmaktan korkuyorum. Virajlarda yatmıyorum.
*Yol üzerindeki beyaz şeritlerin normal bir zeminden altı kat daha kaygan olmasından korkuyorum. Çizgi üzerinden gitmiyorum.
*Trafigin gerektirdiği yüksek hızlarda giderken yan çantalarım yüzünden önümdeki otobüsün rüzgarından dolayı türbülansa girebileceğimi biliyorum. Otobüslerden köşe bucak kaçıyorum.
*Güneşli bir havadan çıkıp aniden köprü altı girişlerimde gözlerime oluşan karartıdan korkuyorum. Vizörümü kaldırıyorum.
*Bakımsız zincirin kopması halinde gideceğim yere motorumun benden önce gitmesinden korkuyorum. Bakımlarımı aksatmıyorum.
*Gece seyir halinde rekleftörlü yelegim olmadan görünebilirliğimin azaldığını biliyorum. Yelegimi mutlaka giyiyorum.
*Motoruma binmeden önce mutlaka aynaya bakıyorum. Eğer gülümsüyorsam yola çıkıyorum. Keyfim yokken motora binmekten korkuyorum.
*Üç saatten fazla motosiklet üzerinde kalmıyorum. Çünkü bu süreden sonra kafamın kaskın içine sığmayacak kadar şişeceğini biliyorum.
*Viraja girmeden mutlaka viraj içini tarıyorum. Yirmi metre sonra önüme ne çıkacağını bilmiyorum.
*Gece seyahatlerinde far ampülümün vibrasyondan dolayı patlama riski olmasından korkuyorum. Her zaman yanımda yedek far ampülü bulunduruyorum.
Zihnimize rehabilite edilen ve olmazsa olmaz dediğimiz eylemleri aslında hepimiz içimizdeki korku hissi sayesinde yapıyoruz.
Bu eylemleri yapmamıza neden olan tek gerçek içimizdeki korku hissidir.
Korkularınıza meydan okumayın. Kesinlikle cesur olmayın..
Motosiklet'ten korkun.. Hayatta kalırsınız..
Sinan AKSU