Bu koskoca şehirde büyük bir uğultunun içinde yaşıyoruz. Kornalar, insan haykırışları, ambulansların acıklı sirenleri…
Etrafımızda yükselenler beton yığını değil; umutsuzluk, mutsuzluk, aşksızlık, terk edilmişlik ve koskoca bir yalnızlık… İsteye isteye , bile bile lades diyerek sanal bir dünyanın kollarına esir ettik kendimizi.. kimimiz evden, kimimiz işyerinden, kimimiz cepten, kimimiz cafeden bağlandık bu dünyaya.. Ve hayatımızda her şey basitleşti. Bir arkadaşım geçen gün dediki; “ne olacak ki gitsem İstanbul’dan, bir PC bir klavye heryerde bulunur” işte bu kadar basitti hayat, sanalda yaşanıyordu ve ona her yerden bağlanılabiliyordu.
Her duygumuzu buraya hapsettik; arkadaşlıklarımızı, dostluklarımızı, sevdalarımızı…
Hayatı basitleştirmek uğruna doğayı da kirlettik.. Şimdi doğada bizden intikam alıyor; eline ne geçirirse insanlığımıza dair kirletip yok ediyor.
Gözlemliyorum insanları; bakıyorum her şey yüzeysel.. unuttuk çünkü derinden yaşamayı hayatı.. Bazı arkadaşlarım ki buna bu sitede rastgeldiğim bir yazıdan şahidim acı verdiği için aşkı hayatından çıkarmaya çalışıyor.. Oysa acıdan geçmeyen her şey biraz eksiktir.. bunu unutuyor…
Kendimizden gidiyor hep kendimizden….
17 Haziran 2008
delipoyraz