Tasavvuf: motosikleti sadece cismen değil manen ve varoluş ilkeleri içinde algılayıp, yaşamı motosikletle açıklama çalışmalarının tümü
Sufi: Bu açıklamaları rehber edinip, yaşamını motosiklet üzerinde, bir lokma bir hırka şeklinde sürdüren kişi
Tasavvuf: motosikleti sadece cismen değil manen ve varoluş ilkeleri içinde algılayıp, yaşamı motosikletle açıklama çalışmalarının tümü
Sufi: Bu açıklamaları rehber edinip, yaşamını motosiklet üzerinde, bir lokma bir hırka şeklinde sürdüren kişi
rutticim iyi düşünmüş ve yazmışsın....
Gerçekler acıdır/Metehandro acıtır//Pinokyo/BMX/Star103/Cobra105/Dt125/İnnova125/Lıberty200/Ybr125/CBF150/PCX/Activa/Inazuma/NC700S/750S/750 X/750SDCT
(1992/2020) Köftestar&Pandastar&Banstar
Mevlana'dan sufi bir şiir:
Oraya gitme demedim mi sana?
Seni yalnız ben bilirim demedim mi?
Demedim mi bu yoksuluk yurdunda
Hayat çeşmesi Ben'im
Demedim mi?
Bir gün alıp başını gitsen
Yüzbin yıllık yola gitsen
Dönüp varacağın yer
Ben'im
Demedim mi?
Süpermiş rutti. Sen burala daha fazla takıl. Başka var mı?
metehan ben acayip bir güvenlik duvarının arkasındayım. Buraya resim koymak için 25 takla atmam lazım. Bir buluşmada bakarsın motora
tasavvuf dine bir sürü hurafe ve bidat katıp islamı özünden uzaklaştırma işidir
beni öldürmeyen herşey beni güçlendirir
cihan,
pes doğrusu,
tamam o dediğin işler yapılyor da, tasavvufla hiç alakası yok. Hatta belki de tam tersi geçerlidir.
Sevgili Cihan,
İslamiyet her kültürde farklı algınanır, tıpkı diğer dinlerde olduğu gibi. Her kültür din'i alır kendi birikimleriyle yoğurur ve ortaya o kültüre özgü bir din yorumu ortaya çıkar. Sonuçta İslamiyet dediğimiz, bir yaşam kültürüdür; gündelik yaşamımızı, komşularımızla, ailemizle, diğer insanlarla olan ilişkilerimizi düzenler. Yani nasıl yaşamamız gerektiğini anlatır, bunun için gerekli kuralları ortaya koyar. İşte bu nedenledir ki Türkiye'deki İslami yaşamla İran'daki, Suudi Arabistan'daki, Malezya'daki islami yaşam biçimi farklıdır. Tasavvufun ve sufiliğin Araplarda pek görülmemesi, ancak İrani ve Türki topluluklarda sıklıkla görülmesi bu nedenledir. Arap islamcılığında da Sabiilik etkisi yoğundur. Hatırlarsan Peygamberimiz, islamiyet öncesinde Sabii ve Hanif olarak tanımlanıyordu; yani Hz. İbrahim'in dininden. Aynı İslamiyette olduğu gibi namaz, oruç ve hac vardı. Hac yeri gene aynıydı: Hz.İbrahimin yaptığı söylenen Ehl-i Beyt, yani Kabe... Tasavvufun kökeni ise Horasan kökenli din bilginleridir; hatırlanmalı: Horasan Orta Asyadan batıya göç eden Türk boylarının toplanma ve dağılma noktasıdır... Bu nedenle dine hurafe katmaktan çok, katı çöl kurallarına göre düzenlenmemiş Arabi İslam gündelik yaşantısına, Türki ve sevecen , aynı zamanda hoş görülü bir yorum getirmiştir diyebiliriz... Tasavvuf sanıldığının aksine kapanmaktan çok açılmaktan ve bilgi ile sevgiyi harmanlamaktan yanadır diye düşünüyorum. Bence bu konuda biraz daha araştırma yapmalısın; çok hoşuna gideceğinden ve kendinden birşeyler bulacağından eminim....
herkesin fikrine saygım var fakat ,konu dısı bile olsa sitede din tartışması biraz gereksiz gibime geliyo arkadaşlar.
Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz
M.Kemal ATATÜRK
Tartışmıyoruz dostum, bilgilerimizi paylaşıyoruz: biz kim din'i tartışmak kim..
"Yaşamın sırlarını bileydin,
Ölümün sırlarını da çözerdin.
Bugün aklın var birşey bildiğin yok,
Yarın akılsız neyi bileceksin?
Bu dünyadan başka dünya yok, arama.
Senden benden başka düşünen yok, arama.
Vazgeç ötelerden, yorma kendini.
O var sandığın şey yok mu, o yok, arama.
Kimi dinde imanda buldu yolu,
Kimi akıl, bilim yolunu tuttu.
Derken bir ses geldi karanlıklardan;
"Gafiller, doğru yol ne odur ne bu"...
Hep arar dururdum dünyaya geleli,
Alın yazısını, cenneti, cehennemi.
Hocam kesti attı sağlam bilgisiyle;
"Alın yazısı, cennet, cehennem sende" dedi.
Biz aşka tapanlarız, Müslüman değil,
Cılız karıncalarız, Süleyman değil.
Biz eskiler giyen benzi soluklarız,
Pazarda sırma satan bezirgan değil.
Ben kendiliğimden var değilim bu varlığımla,
Kendim çıkmış değilim elbet bu karanlık yola.
Bir başka varlıktan gelmiş bendeki varlık.
Ben dediğin kim ola, nerede, ne zaman var ola?
Güneşi balçıkla sıvamak elimde değil,
Erdiğim sırları söylemek elimde değil.
Aklım düşüncenin derin denizlerinden,
Bir inci çıkardı ki, delmek elimde değil.
Yetmişiki millet, bir o kadar da din.
Tek kaygısı seni sevmek benim milletimin.
Kafirlik, Müslümanlık neymiş, sevap, günah ne?
Maksat sensin, araya dolambaçlar girmesin.
Dün özledim de seni coştum birden bire,
Çıktım, senin yerin dedikleri göklere.
Bir ses yükseldi ta yukardan, yıldızlardan;
"Gafil" dedi, "Bizde sandığın Tanrı sende".
Yunus Emre
dini forumda sandım kendimi. gayb alemine mi gittin motorla honda kardeş
hondacbr1100xx kardeş artık ülkemizde öyle bir hale geldikki haramdan helalden tasavvuftan yani kısacası dini bişeyden bahsettikmi hemen tepki çekiyor. yok sen imam mısın yok bilmem ne misin deniyor. sanki bu ülkenin geçmişi müslüman bir milletten gelmiyor. aslımızı inkarı anlayabilmiş değilim.
Hayat, hâyâl..
Annecim! Hortlak!!
Geçen cumartesi akşamı akdaşın evinde toplandık, bir abimiz ney ve tamburi cemil beyin eserlerinden oluşan bir ziyafet verdi.
Tasavvuf konusunda fetva verecek kadar bilgim olmasa da, tasavvuf musikisini bu ülkede yetişen her insanın en azından neyin, tamburun, kanunun sesini tanıyabilecek kadar dinlemesini ve müzik diye bize dayatılan popüler kültür saçmalığını idrak etmesini dilerim.
Not: Hortladığını biliyorum sazan değilim.
[COLOR="Blue"]Ne Kadar Yükseğe Çıkarsan, O kadar Yüksekten Düşersin. [/COLOR]
Tasavvuf her ne kadar dini temellide olsa açılımında özünde sevgi vardır ama yeri gerçekten burası değil...
Tasavvufun Tarifleri
Olanlar şeyhi İbrahim Efendi (k.s.)’nin halifelerinden olan Kütahya’lı Sunullah Gaybi Hazretleri tasavvufu : “Nefyi vücud ile ahlakı hamide ve evsafı cemile sahibi olmaktır.” şeklinde tanımlar.
Mevlana Celalettin Rumi hazretleri Mesnevi Şerifi’nde : Tasavvuf nedir diye bir uluya sordular: “Gam ve keder zamanında ferah bulmaktır.” ifadesini kullandı.
Şeyh Ebu Muhammed El Ceriri Hazretleri : “Her türlü iyi ahlak ile ahlaklanıp her nevi kötü ahlaktan uzaklaşmaktır.” demiştir.
Cüneyd Bağdadi Hazretleri tasavvufu,” Hakkın seni sende ifna edip kendisiyle ihya etmesidir.” ifadesiyle tarif etmiştir.
Diğer bazı ünlü sufilere ait tasavvuf tarifleri aşağıda verilmektedir .
( Bu tarifler Dr. Mustafa Kara’nın “ Tasavvuf ve Tarikatler Tarihi” adlı eserinden alınmıştır. )
Reveym b Ahmed Bağdadi : Kendini Allah’ın murad ettiği şey üzerine bırakıvermen, O’nun İradesine mutlak olarak teslim olmandır. Üç esas üzerine kurulmuştur. Fakr; Allah’a muhtac olma esasına yapışmak, bezl, isar ve cömertliği gerçekleştirerek bunu kendi vasfı haline getirmek, Allah’a teslim olarak itiraz ve ihtiyarı terk etmektir. Canını bağışlamaktır. Bunu yapamadınsa sufilerin hezeyanlarıyla hiç uğraşma.
Ebu Bekir Şibli : Karşılıklı dostluk ve sevgidir. Hiçbir kaygı duymadan Allah ile beraber olmaktır. Yakıcı bir ateştir. Duyu organlarını zaptetmek ve ruhun üfleyişlerine kulak vermektir. Tasavvuf şirkdir, ortaklıktır. Çünkü tasavvuf kalbi masivadan muhafaza etmektir. Halbuki masiva diye bir şey yoktur.
Amr b. Osman Mekki : Kulun her vakitte, o vakit içinde yapılması en uygun olan amel ve ibadetle meşgul olmasıdır.
Ebu Said Miheni : Vasıtasız olarak kalbin Hakk ile kaim olmasıdır.
Cafer Huldi : Şerefli bir ahlaka doğru yükselmek, kötü ahlaktan yüz çevirmektir.
Ebu Bekir Kettani : Ahlaktır. Seni ahlaken geliştiren tasavvuf, kalp safası yönünden de geliştirmiş olur.
Tasavvufun en önce kim tarafından söylendiği belirlenemeyen diğer tarifleri :
Cömertliktir, zariflik ve temizliktir.
Uyanık ve muteyakkız olmaktır.
Kirlerden temizlenmek, kinlerden kurtulmaktır.
Şehvet ve arzuyu terk etmektir.
Mütevazi olmak, yedirmek, içirmek, ikramda bulunmaktır.
Bilmektir. Sadakattir, cömertliktir, ahlaktır.
Hakk ile muvafakat, halk ile gülüşmektir.
Cömertlik ve vefadır.
Tasavvuf, incinmemek ve incitmemektir.
Tasavvuf gönül bilgisidir.
Tasavvuf hikmetleşmektir.
Tasavvuf sevmeyi ve sevilmeyi öğrenmektir.
Tasavvuf zıtları birleştirmektir.
Bütün bu tanımlar, Muhammed Nuru’nun pınarından sulanan Hak dostlarının gönül bahçelerinin çiçekleridir. Farklı gibi görünseler de aslında bu tariflerin hepsi aynı manayı ifade eder. Fark yalnızca tasavvuf ehlinin mizac ve meşrebinden ileri gelir. Bütün bu tanımlar, rengini, ahengini O’ndan almıştır. O ki tasavvuf ehlinin piri Hazreti Muhammed (s.a.v.)’dir. Bu sözler batmayan güneşin ışık huzmeleridir. Sahibi Cenabı Hak’dır. Her velinin tasavvuf tanımı doğrudur. Çünkü bunlar, tasavvufu yaşayan ve hissedenlerin gönül alemlerinden harf kalıplarına bürünmüş, satırlara dökülmüş tariflerdir.
Bu tarifleri gördükten sonra, sonuç olarak tasavvuf hakkında şunları söylemek mümkündür :
İnsan; görünen, bilinen suretin dışında öz varlığı itibariyle bütün mahlukatın en şereflisidir. İnsanın kendinde gizli bir hakikat vardır. Bu hakikat onda daima bir tatminsizlik meydana getirir. Ne servet, ne saman, ne mevki, ne makam, ne şan ne de şöhret ona huzur vermez. Huzuru bulmak ve sükunete erişmek isteyen insan büyük bir arayışın içine girer. İşte tasavvuf eğitimi ihtiyacı bu noktada ortaya çıkar.
Tasavvuf yolunda olmak ve bu yola girmek isteyen kişiler başkalarının yazdığı kitapları okumakla sadece tasavvuf hakkında bilgi edinebilirler. Ancak tasavvuf eğitimi için bu tür bilgiler yeterli olmaz. Çünkü tasavvuf kulluk yoludur. Aczimizi itiraf etmemiz gerekir. Bu konuda kamil bir veli şöyle söylemektedir: “Tasavvuf öğrencisi eğitiminin başlangıcında şu iki ilmi öğrenmek zorundadır. Birincisi acz ilmi ikincisi sükut ilmi.” Kişi aslında varlığın Allah’a ait olduğunu Allah dışında bir varlık davasında bulunmanın vehim olduğunu kavramalıdır. Tasavvuf eğitiminde öğrenci bu kavrayış noktasına gelebilmek için sükut etmeli, susmalı ve dinlemelidir. Acz ilmi, sükut ilmi kavranmaya başladığında hakikat kapısı da aralanmaya başlar.
noluyoz yaf,ben sadece tasarruf ederim kendi çapımda,burası motor sitesi beyleeeeeeeerrrrr,lütfen dışarı sarkmayalım,herşeye saygı duyarım hıristiyanlığa bile ama herkes kendi uslubunu kullanmalı burası bunun yeri değil dostlar bana deselerki motormu hızmı ben motor derim buda bunu gibi bişey öyle alıgılamak zorunda kalıyorum
SUZUKİM, ud\'um buz gibi bira ile doğanın keyfini yaşarım.
Rahatsız ettiysem kusuruma bakmayın...
Her konunun konusuldugu yerde böyle konuların da konusulması konusunda sakınca oldugunu sanmıyorum aslında.
Birde arkadasımız bu konuda cevap alamamıs onun bu merakını gidermek anlamında kucuk bir bilgi vermek istedim.
ammsav adlı üyeden alıntı
Bilgi veren her türlü yazıyı rahatsız olmadan okuyoruz ama MoTor arkadaşın yazdığı şekilde yazıları okumak bana rahatsızlık veriyor. Arkadaş ellerine sağlık üşenmemiş soruyu soran arkadaşa ayrıntılı yazmış. 20 bini geçmiş üye sayısıyla burasıda büyük bir aile ve 5 parmağın 5 inin bir olmadığını herkes biliyor. Moderatorler ve Admin kilitlemiyorsa yada silmiyorsa kalan üyelerede okumak yada beğenmiyorsa da (ki gereksiz ve aptalca bulduğum konular oluyor)bu topiği ziyaret etmemek düşer diye düşünüyorum. Ben kendi adıma böyle yapıyorum. Fikrime katılan katılmayan herkese selam ve sevgiler...
Uçurumları sevenlerin kanatları, rüzgarı sevenlerin ise motoru olmalıdır...
Kesinlikle katılıyorum ...Mr.Wish adlı üyeden alıntı
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)