1- Saatin kaç olduğunu sorarken bileğini işaret
edenler (Ben, saatimin nerede olduğunu biliyorum,
şapşal. Peki seninki nerede? Tuvaletin nerede olduğunu
sorarken de apış arasını mı işaret edeceksin?)
2- Uzaktan kumandayı aramak için dakikalarca tüm odayı
dolaşıp da, kanalı TV'nin üzerindeki düğmeden
değiştirmeyi akıl edemeyenler.
3- "Aradığını hep en son baktığın yerde bulursun"
diyenler (Tabii ki aradığımı bulduktan sonra niçin
aramaya devam edeyim? İlk baktığım yerde de bulsam, o
yer, teorik ve pratik olarak aramanın yapıldığı en son
yer olur.)
4- Bir film izlerken, "bak bak, şunu gördün mü?" diye
soranlar. (Hayır, sinema biletine bir servet sayılacak
parayı, yalnızca oturup tavanı seyretmek için verdim.)
5- "Bir şey sorabilir miyim?" diye söze başlayanlar.
(Çarşambatesi kahverengili miydi?)
6- "Yeni ve geliştirilmiş formül" ilan ettikleri
reklamlar. (Eğer yeni ise, yani daha önce varolmayan
bir şey ise nasıl "geliştirilebilir"; yok, eğer
varolandan geliştirilen bir şey ise nasıl "yeni"
olabilir?)
7- "Yaşam kısa" diyenler. (Herkesin, hayatı boyunca
yaptığı en uzun şey yaşamaktır, yaşamaktan daha uzun
ne yapabilir, kim yapabilir?)
8- Otobüs durağında beklerken, "Otobüs daha gelmedi
mi?" diye soranlar. (Yok, geldi ama ben otobüs
seyretmeyi seven bir cins öküzüm, onun için
seyretmekle yetindim.)
9- Kapıdan girdiğimde "Hah, sen geldin mi?" diye
soranlar. (Hayır, gelmedim, yalnızca nasıl gelinir
diye deneme yapıyordum, sonra geleceğim. Ben yokum
aslında. Sen de yoksun ve sadece bir yanlışlık eseri
var gibi görünüyorsun.)
10- Kapı çalındığında "Kim o?" sorusuna, "Ben" diye
yanıt verenler. (Dünyada tamamen ve kesinlikle tıpatıp
aynı yanıtı verebilecek 6 milyar insan olduğuna
göre... Belki de bu gereksiz "kim o?" sorusunu tamamen
kullanımdan kaldırmak gerekir. Ya da yeni motifler
denemeli, mesela "Sen" veya "Onlar" gibi.)
11- Bana "Kedi gibi dört ayağının üstüne düştün" diye
sözde iltifat edenler. (Ben dört ayaklı sınıfından
değilim, sen kendine bak iki ayaklı mantar.)
12- "Anan seni bugünler için mi doğurdu?" diye
soranlar. (Hayır, hem beni anam doğurmadı, hem de
doğuran başka günler için doğurmuştu ama takvim
karıştı, bugüne rast geldim.)
13- "İnsanoğlu çiğ süt emmiş" diye bilgiçlik
taslayanlar. (Pişmiş süt emdirebilen analar vardı da
biz mi emmedik? Önce sütü pişirip de mi ananın göğsüne
dolduracaktık yoksa önce sütü mü doldurup sonra anayı
pişirecektik?)
14- "Yer yer sağanak ve gök gürültülü sağanak yağış"
tanımı. (Türkiye tarihinde, hiçbir zaman "yer yer
sağanak" yağış olmamıştır, kesinlikle, her zaman "...
ve gök gürültülü sağanak" yağış olmuştur. Ya yağmurlar
gök gürültüsüz yağmayı bilmiyorlar, ya da doğada saf,
sade, katışıksız olarak "sağanak" yağış bulunmuyor.)
15- Olumsuz haberler için gazetelerde manşet olarak
kullanılan "Korkunç kaza", "Vahşi saldırı", "Alçakça
cinayet" gibi anlamsız başlıklar. (Eğlenceli kaza,
sevimli saldırı, takdir edilecek cinayet gibi
kavramları hiç duymamış olmam benim cahilliğimi mi
gösteriyor acaba?)