Kapat
Üye Girişi
Motovento
Reklam Alanı
Motomax
Reklam Alanı
37. sayfa BirinciBirinci ... 27353637383947 ... SonuncuSonuncu

[MT] Sinema Kulübü

    Motovento
    REKLAM ALANI
  1. #721
    The Dude - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Ocak 2008
    Şehir
    Khalkedon
    Motosikleti
    sym joymax
    at eternity's gate



    willem dafoe , sanırım filmde en çok konuşulması gereken karakter, loving Vincent sonrası Vincent hakkında biraz okuyunca, rolünün hakkını verdiğine kanaat getiriyorum. özel olarak takip ettiğim bir oyuncu değil, yine de bir filmde gördüğümde sevindiğim kişilerden bir tanesidir.
    nihayet kendisinin hakkını veren bir filme denk gelmiş ve olması gereken olmuş.
    hayali bir karakter de olsa rahip (mads mikelsen) ile olan sahneler inanılmaz güzel olmuş.
    kıvamı durgun, yoğun, açıkçası biraz fazla neşeli bir film, duygusal uçlar daha ser belirtilebilirdi.




    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #722

    Üyelik
    07 Ekim 2014
    Şehir
    Gebze
    Motosiklet filmleri için konu açmıştım burada da paylaşayım izlemeyen varsa izlenmesi tavsiyedir.

    Che Guevara'nın gençliğinde motosikletle Güney Amerika seyahati yaptığı "Diarios de Motocicleta",

    Nanni Moretti'nin bir bölümünde Roma sokaklarını Vespa'sı ile turladığı "Caro Diario",

    Çeşitli motosiklet tutkunlarının neden motosiklete tutulduklarını anlatan belgesel "Why we ride",

    Kanser olduğunu ve az bir ömrü kaldığını öğrenen bir adamın her şeyi arkasında bırakarak bir motosiklet turuna çıkmasını anlatan "One Week",

    Yaşlı bir adamın uzun yıllar küs kaldığı hasta kardeşini görebilmek için çim biçme makinesiyle yaptığı uzun yolculuğu anlatan, motosiklet filmi
    sayılmaz aslında ama güzel bir yol filmi, "The Straight Story" herkesin izlemesini tavsiye ettiğim filmlerdir.

  3. #723
    The Dude - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Ocak 2008
    Şehir
    Khalkedon
    Motosikleti
    sym joymax
    bird box filmini seyrettim,
    pek bana hitap eden bir film değil,
    oyuncu seçimi oldukça yanlış,
    diyaloglar daha derin ve duruma uygun olabilirdi,
    hangi filmdi hatırlamıyorum, aşağı yukarı şöyle bir diyalog vardı;
    - yaratık filmindeki yaratıktan çok korkuyorum.
    - yaratık korkutucu bir karakter.
    -o değil öbüründen (öbürü dediği ripley karakteri)

    burada da sandra bullock benzer duygular uyandırıyor.
    film güzeldir ya da değildir, bilemiyorum, pek bana hitap etmedi.

    araya biraz alt metin arayışı yapacağımız diyaloglar serpiştirilseymiş belki daha etkili olabilirdi.

    the zero theorem



    kaçıncı kez seyrettiğimi hatırlamıyorum, muhtemelen daha önce de yazmışımdır.

    sıfır teorisi isimli, evrenin bir amacının olmadığı ve yaşamın anlamsız olduğunu iddia eden teoriyi kanıtlaması için üstün yetenekli ve fakat o kadar da toplumdan izole bir bilgisayar operatörünün maceraları diyebiliriz.

    atmosferi punk ağırlıklı ve inanılmaz derecede renkli, buna karşın anlattığı hikaye ve ana karakter o kadar karanlık.
    diyalogları çok güzel, çok hoş göndermeler ve güçlü bir alt metin barındırıyor.
    bunlara rağmen imdb puanı 6,1.
    sanırım izleyiciler filmde hayatın anlamını bulacaklarını sanmışlar.

    qohen karakterinin yaşadığı bina tarihi ile verdiği bilgiyi içeren espri inanılmaz güzel geldi bana.
    her zamanki gibi yavaş akan kısmen de olsa erotizm barındıran oldukça güzel bir film.




    in order of dissaparence (2014)

    liam neeson'ın yeni bir filmi çıkmış, cold pursuit.
    2014 yapımı Kraftidioten filminin holivud yorumu ve yeni nesil Charles bronson tiplemesi olan liam neeson'dan fazla haz etmediğimden dolayı orijinalini seyretmek istedim.
    beklemediğim ölçüde güzel bir film,
    oldukça karlı, oğlunun öldürülmesinin intikamını alan "yılın vatandaşı" seçilmiş bir karakterin kısmen fantastik, çoğunca ülke propagandası olan ve bundan hoşnut kaldığım bir film çıktı karşıma.
    soğuk iklim ve refah, Norveç hapishaneleri ve medeniyetlerinin şu anki durumu üzerine olan diyaloglar çok hoş.
    İskandinav sinemasının tadını veriyor. film noir olarak nitelemek daha doğru sanki.

    arctic



    beklentileri yüksek tutmayınca ve mads mikelsen hatırına seyredilebilecek bir film,
    emsalleri karşısında oldukça güçsüz kalmış.
    sanırım alışık olduğumuz üzere aksiyonun fazla olmaması filmi biraz yavan kılıyor.
    can't be worried about that shit. life goes on man.

  4. #724
    The Dude - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Ocak 2008
    Şehir
    Khalkedon
    Motosikleti
    sym joymax
    green book



    bu kadar klişe üzerine kurulu bir filmin damakta böyle bir tat bırakmasının ana sebeplerinden en önemlisinin filmdeki harika oyunculuk yeteneği olduğunu söyleyerek başlamak gerekiyor.

    ırkçılık teması üzerine inşa edilmiş bir film olmasına rağmen, konuyu o kadar "smooth" anlatıyor ki beğenmemek mümkün değil.
    tony lip karakteri ağır abi olarak tanıtılmaya çalışılmış olsa da seçtiği hayatın bu olmadığını anlamak uzun sürmüyor.
    aşırı iştahlı ve işhaı ile arası oldukça iyi olan tony hakkında ilk etapta verilen "ırkçı" bakış açısının kültürünün zorunluluğu olduğunu düşünüyorum.
    o nasıl bir yemek yemektir, ne iğrenç bir beslenme kültürü olan kişisin sen.

    tony'nin değişiminden ziyade doktorun değişimi beklediğimden yumuşak oldu.
    aristokrat bir kişilik sergilemesine rağmen yeterince aristokrat olamayacağı ten rengi bu değişimi daha rahat kılıyor. (sanırım)

    her ne kadar yol filmi olarak nitelense de bu yorumlara çok katılamayacağım, zira yol sadece karakterlerin diyalogları için kullanılıyor.
    tony karakterinin ait olduğunu sınıfın bu kadar cilalanması gerekmiyordu. doktor karakterinin dönem için oldukça fazla olduğu da aşikar.

    bittiğinde bıraktığı gülümsemenin temel sebeplerinden bir tanesinin de konunun çok fazla kurguya maruz kalmadan verilmesi.
    orijinal karakterler;



    bıraktığı tat olarak three billboards outside ebbing missouri ile kıyaslayabilirim.
    emeği geçenleri tebrik eder teşekkürlerimi iletirim.
    COQ bunu beğendi.
    can't be worried about that shit. life goes on man.

  5. #725
    The Dude - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Ocak 2008
    Şehir
    Khalkedon
    Motosikleti
    sym joymax
    The Wailing (Gok-seong - feryat ya da ağıt)





    izleme ortamı müsait olduğundan güzel bir korku-gerilim seyretme amacı ile karşısına oturduğum, ardından "n'oluyo lan?" dediğim, daha doğrusu çakılırken yanlış darbe alıp da başını eğmiş çivi gibi kalkmakta biraz zorlandığım bir film oldu.

    dilleri, dillerinin tonlaması, mimikleri ve hareket tarzlarından hoşlandığım uzakdoğu filmlerine oldukça güzel bir örnek,
    yönetmenin kullanmakta epey hüner sergilediği oldukça güzel bir doğanın içerisinde olan köyün, köye musallat olan bir iblisin ve bunların ortasındaki bir polis memurunun hikayesini anlatıyor.

    filmi ilginç kılan ise senaryo içerisinde kimin ne olduğu konusunda kesin ayrımlara gidilmesini engelleyen bir yapı oluşturulması yatıyor.
    filmdeki ilginç detaylar kesin yargıya varmanızı engelleyerek soru işaretleri doğuruyor.
    bir çok filmde eksikliğini hissettiğimiz göndermeler ve alt metinler fazlasıyla mevcut.
    filmin coğrafyasının asıl inanç kimliğini oluşturan şamanların yanı sıra her yere sirayet etme zorunluluğu bulunana Hıristiyan din adamları da mevcut.

    seyretmek isteyen olur diye spoiler vermemeye gayret ediyorum.

    filmin yönetmeni ve yazarı Hong-jin Na isimli bir kişi,
    kendisinin yellow sea isimli filmini de seyretmişim, elimde olan the chaser filmini de en yakın zamanda seyretmeyi planlıyorum.

    tavsiye ederim.
    can't be worried about that shit. life goes on man.

  6. #726
    splender - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Temmuz 2014
    Şehir
    İst / Ispartakule
    Motosikleti
    YAMAHA YZF R25
    Geç kalmış olabilirim ama eğer hala duymadıysanız ya da ilginizi çekmedi ise kısa bir süreliğine Chernobyl'e şans vermenizi tavsiye ederim.

    Hbo tarafından mini seri olarak başlatılan ve son zamanlarda izlediğim en baba dizilerden birisi 2. bölümüyle birlikte hakkıyla sahip oldu.

    Dizi de aradığınız ne varsa bunda o yok Tamamen salt bir gerçeklik, inanılmaz güzel oyunculuklar, konu zaten Çernobil faciasını işliyor oda muazzam bir hikaye... Her anlamda beni inanılmaz bağladı, kesinlikle bir şans tanıyın derim.

    Şuraya linkini bıraktım.

    http://www.hbo.com/chernobyl

  7. #727
    The Dude - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Ocak 2008
    Şehir
    Khalkedon
    Motosikleti
    sym joymax
    splender,
    şöyle bir iki sezonu bitsin ondan sonra olabilir,
    zira beklemek gövde gösterisi zamanın.

    game of thrones çılgınlığından sonra daha durgun bir şeyler güzel olur.

    elimde "my name is earl" duruyor,
    bir ara onu elden geçirmek istiyorum. arada güzel oluyor.


    Chugyeogja - The Chaser



    rüşvet yemekten polislikten atılmış bir pezevengin -hakaret olarak değil, elemanın işi bu-, kendisine çalışan kızlardan bazılarının ortadan kaybolmasıyla başlayan hikaye, sıradan bir polis hikayesi olacak diye beklerken altından çok farklı anlatım çıktı.

    Uzakdoğu sinemasının kurgu konusundaki başarısına, gişe amaçlı eğlence filmlerinin sıradanlaştırdığı bakış açısına getirdiği yeniliğe en büyük kanıt bazı filmlerin sinema endüstrisi tarafından daha yumuşak hale getirilerek yorumlanması örnek verilebilir.

    filme dönersek, olay örgüsü zaman zaman tahmin edebileceğimiz gibi gitse de oldukça güzel manevralarla ters köşe olmasa da izleyiciyi yakalamayı başarabiliyor.

    polis teşkilatına biraz yakından bakıldığında esasında bizim kolluk kuvvetlerimize oldukça benzerlik gösteriyor.

    tavsiye ederim.

    Beoning - Burning - Şüphe



    uzun zamandır seyrettiğim en güzel film.
    filmden sonra yönetmenin kendi filmi hakkındaki bir iki mülakatına baktım, eleman mükemmele yakın iş çıkarmış.
    soldaki delikanlının (lee) cadde üzerinde eski mahallesinden ortadaki kızı (haemi) görmesi ile başlıyor, bu hanım kızımız afrikaya gezmeye giderken kedisi ile ilgilenmesini istiyor. dönüşte de sağdaki elemanla (ben) geliyor.

    bir anlamda aşkımızın meyvesi olan lee, kamu görevlisine saldıran babasının gurur ve prensipleri ile, ailesini terk etmiş annesi arasında bir yerlerde yaşamaya çalışıyor. haemi'ye sığ bakış açısı ile günümüz ilişkileri konusunda oldukça güzel detaylar veriyor.

    haemi, filmin başında güzelleşmek için estetik yaptırdığını belirtiyor ve sonrasında lee ile çocukken yaşadığı bir diyaloğu ve bu diyaloğun hayatı üzerindeki etkilerini görüyoruz. esas olarak bağımsız olma kurgusu içerisindeki derin kuyunun ve kadının toplumladki yerinin örneğini oluşturuyor.

    ben ise dünya nimetlerinden fazlasıyla yararlanan, bu bolluk içerisinde ise amaç konusunda problem yaşayan bir karakter.

    film içerisindeki metaforlar (ben ile haeminin metafor ile ilgili diyaloğu da güzel), seyirciyi de şüpheye çeken ipuçları mükemmele yakın olarak yerleştirilmiş.

    uzaklara bakmalı filmler kategorisinde bile iki buçuk saat uzun bir süre,
    şahsen tekrar seyretmek için sabırsızlandığım,
    gele olarak ise pek tavsiye edemeyeceğim bir film.
    can't be worried about that shit. life goes on man.

  8. #728
    SuleymanE - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    21 Mart 2015
    Şehir
    Bursa
    Motosikleti
    Yamaha Tracer 900 / Xpulse 200 4v
    MÜSLÜM BABA



    Normalde yerli yapım filmlerden beklentim çok düşük olur. Ya cıvık komedi, yada vıcık vıcık işlenmiş bayat aşk filmleri oluyor.

    İlginçtir ki "Müslüm Baba" klişenin dışına çıkmayı başarmış. Beklentimin üzerinde kaliteli bir film ortaya çıkmış.
    Ayrıca oyunculuklarda baya iyi.

    Biraz iddialı olacak ama; "Yerli yapım Bohemian Rhapsody" bile diyebilirim. Aslında iki filmin konu olarak bir benzerliği yok. Ama hem "Müslüm" hemde "Bohemian Rhapsody" farklı coğrafyalarda doğmuş farklı kültürlerde yetişmiş iki büyük yetenekli sanatçıyı anlattığı için bu benzetmeyi yapmayı uygun gördüm diyelim

    Ben filmi beğendim, cıvık türk komedilerinden veya vıcık vıcık aşk-ihanet filmlerinden olmayan güzel ve özgün bir yapım olmuş.

    Sesi açın ve efkarlı notalara kendinizi bırakın

  9. #729
    The Dude - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Ocak 2008
    Şehir
    Khalkedon
    Motosikleti
    sym joymax
    Manbiki Kazoku - Shoplifters - Arakçılar



    - japon burdan birlikte kurtulabiliriz
    - güçlerimizi birlestirerek burdan kacabiliriz
    - seni sectim cunku sen farklisin, japonsun bi kere akillisin
    - guclerimizi?
    - birlestirmek?
    - birlestirerek
    - uzatmayalim ben arif
    - bende mehmet, zeytinburnu çocuğuyum, kazlıçeşmede deri atölyesinde çalışıyorum
    - deri montmu, yoksa ayakkabi uzerinemi?


    goranın efsanevi repliklerinden bir tanesi ile giriş yapmanın uygun olduğunu düşündüm, zira kafamızdaki japon imgesini güzel anlatır.

    mesafelerin uzak olmasından dolayı, sadece teknolojik başarıları, atom bombalarının hedefi olmuş tek ülke olmasının getirdiği acının paylaşımı, kültürlerine sıkı sıkıya bağlı olmalarından dolayı sempati beslediğimiz ulus, öyleler mi?

    arakçılar, çekim konusunda seyirciyi ortasına alan ve onlardan biri gibi yapan bir yapıya sahip, olayların etrafınızda geliştiği illüzyonunu oldukça güzel biçimde hissettiriyor.

    aile, büyükanne, eş, kız kardeş, bir çocuktan oluşmakta.
    sonrasında bir evin balkonunda buldukları(?) bir çocuk da aileye dahil oluyor. çocuğun fiziksel olarak şiddete uğramış olması ve sonrasında ailesinin şiddete aşırı yatkın olmaları, çocuğu kendilerine saklamalarına sebep oluyor.

    ilk etapta ailenin günlük hayatı üzerine yoğunlaşarak, aksiyondan uzak, birbirleri ile olan bağlarını anlatıyor.
    ailenin inanılmaz derecede pozitif bakış açısı, kendi içlerindeki mutlulukları, birbirlerine karşı duydukları sevgiyi gördükçe "ne olabilir ki?" sorusuna kendinize soruyorsunuz.

    bu durum ilerleyen dakikalarda, özellikle filmin sonuna doğru hiç beklenmedik sürprizler ile gördüğümüzün esasında ne olduğunu anlamamıza, daha doğrusu kafamızın karışmasına sebep oluyor.

    baba karakteri, çocukları hırsızlık için kullanmaktadır, bunun için kendince ahlaki kriterleri vardır.
    anne karakteri, tam olarak bir anne olduğunu film içerisindeki çeşitli sahnelerde sevgisi ile kanıtlıyor.
    büyükanne ise başlı başına bir fenomen, inanılmaz derece sezgi ve akıl dolu, bilgeliğini aki ile olan diyaloglarından anlayabiliyoruz.

    film başlı başına bir sefalet öyküsü, bu öykünün içerisinde ayrıca, yaşlı nüfusun problemleri -japonyada oldukça büyük bir problem-, sosyal statü, toplumsal yapı, aile içi şiddet, sevginin kaynağı ve aile kavramı gibi konulara oldukça sert girişler yapıyor.
    market sahibinin "bunu kardeşine yaptırtma" demesi shota'nın ahlak sistemi üzerinde oldukça derinlemesine etki bırakıyor.

    sakin tarzı, uzun süresi genel izleyiciye pek hitap etmese de, özellikle kimin ne olduğunu anlamaya başladığımız andan itibaren, o zamana kadar durgun geçen filmin esasında hiç de durgun olmadığını anlamamızı sağlıyor.

    oyuncuları ayakta alkışlamak lazım, sanırım ancak bu kadar olabilirdi.
    can't be worried about that shit. life goes on man.

  10. #730
    The Dude - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Ocak 2008
    Şehir
    Khalkedon
    Motosikleti
    sym joymax
    Hwanghae - The Yellow Sea - Ölüm Denizi






    haritadan da anlaşılacağı üzere çin - kuzey kore - güney kore ile sınırları olan deniz, filmde bir anlamda şeytan üçgeni gibi bir yer, buradaki şeytanın ise büyük oyuncular olduğunu söylemeye gerek yok.
    kısa mesafeler arasındaki refah farkı ve refah sahiplerinin tutumu bilindik. benzer davranış biçimlerini ve hayat koşullarını ülkemizde de görmek gayet mümkün.

    filmin yönetmeni Hong-jin Na (the chaser - the wailing)
    2 saat 30 dakikalık ile her ne kadar göz korkutucu bir süresi olsa da ikinci bölümden itibaren pek hissetmiyoruz.

    ağır bir drama beklerken, tropik bir fırtınanın ansızın ortaya çıkışı gibi aksiyonun dalgaları üzerinde gezinmeye başlıyoruz. bir nevi uzay-zaman kırılması yaşatan aksiyon, zagor tipli baltalıların ve şef bıçaklarının şölenine dönüşüyor.

    ülke sınırlarının (dolayısı ile refahın, sarı denizin özelinde ise sistemin) insanlar üzerindeki etkisi çin ve güney kore mafyalarında kendisini inanılmaz bir alçakgönüllülük ile gösteriyor. iki mafya liderinin para kazanma yöntemleri, hayat tarzları madalyonun iki yüzünü en çıplak biçimi ile önümüze getiriyor.

    esas oğlan, çinde yaşamaktadır, eşini güney köreye çalışması için göndermiştir. bundan dolayı epey borçlanmıştır, borcunu çalışarak ödemesi pek mümkün görünmemektedir, kumar ve alkol bağımlısıdır. cangılda (jungle - orman) hayatta kalabilecek kadar serttir.
    filmin başında anlattığı kuduz köpek hikayesi ise cangılın ne demek olduğunun iyi bir betimlemesidir.

    her ne kadar aksiyon tavan yapmış olsa da dram, daha doğrusu çıplak gerçek tarafının ağır bastığını düşündüğüm bir film.

    türünde ise iyi sayılabilecek bir film.
    karnına bıçak saplanan kişinin aniden ölmediğini görüyoruz.

    Ajeossi - The Man From Nowhere - Mazisi olmayan adam





    öncelikle imdb puanı biraz yanıltıcı.
    bir nevi kuzey körenin leon'u diyebiliriz. bir rehinci dükkanını işleten genconun yakınlık gösterdiği kız çocuğu için Cüneyt arkın kesilmesini (yeminimi bozdum ulan!!) seyrediyoruz.

    sarı deniz filmindeki toplumsal sistem eleştirisini burada da görmek mümkün, aksiyon ise dozajında, en azından ateşli silah kullanıyorlar.

    uzak doğu mafyalarını çok tanımasak da ünlerini hak ettikleri konusunda şüphem yok.

    beklediğim kadar iyi çıkmadı. kötü bir film olduğu anlamına gelmiyor. öncesinde seyrettiğim filmlerin kalitesinden dolayı iyi olmasına rağmen yeterince iyi gelmedi.
    daha iyi, iyiyi kötü yapıyor.

    Captive State - istila Altında



    uzaylılar gelmişlerdir, işgal etmişlerdir, üstündürler, doğal kaynakları sömürmektedirler, bunun için de yine insan işbirlikçileri kullanmaktadırlar.
    şehirlerde üsleri vardır, buralar yasak bölgelerdir.

    tam anlamı ile tahakküm ve direniş sanatları filmi, john goodman'dan mütevellit duygularla mütehassis arzular ile seyir ettiğim film, beklentilerimi çoğunca karşıladı.

    karşısında ne olur ise olsun, insanın nasıl boyun eğdiğini ve eğmediğini anlatan güzel bir film.
    yavaş ilerliyor. yavaş bitiyor.

  11. #731
    The Dude - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Ocak 2008
    Şehir
    Khalkedon
    Motosikleti
    sym joymax
    hazır Uzakdoğu sineması ile gidiyorken ritmi bozmak istemediğimden ;


    Dalkomhan insaeng - a bittersweet life - acı tatlı hayat (2005)



    Bir öğrenci, esen rüzgardaki birkaç dala baktı, ustasına sordu...

    "Dallar mı hareket ediyor usta, yoksa hareket eden rüzgar mı?" Öğrencisinin nereyi gösterdiğine bile bakmayan usta gülümsedi ve cevap verdi.

    "Hareket eden ne dallar ne de rüzgar..."

    "Hareket eden kalbin ve aklındır."


    filmin konusuna kısaca bakarsak;
    patronunun genç metresi konusunda verdiği emri yerine getirmeyen bir ağır abinin, bu davranışının sonuçları üzerine aksiyonu dozajında bir film.



    filmin konusu bir çok konuyu iç içe işliyor, ilki;
    bu insanların kültürü bizimkinden oldukça farklı, değişik bir saygı ve biat anlayışları var. konu da mafya olunca onulmaz ve sorgulanamaz biat anlayışı ve gelenekçilik filmin paradoksunu oluşturuyor.

    - kız arkadaşın var mı?
    - hayır, efendim.
    - hiç aşık oldun mu?
    - hayır, efendim.
    - bu yüzden bu görev için seni seçtim.


    patron genç metresinin kendisini genç birisi ile aldattığından şüphelenmektedir. esas oğlan bu ilişkinin varlığını ve var ise gereğini yerine getirmekle mükelleftir.

    esas oğlan, bir mafya kabadayısı nasıl olmalı ise öyledir. sert, tavizsiz, geleneklere bağlı, gözünü budaktan esirgemeyen, ben değil biz diyen, inançlı ve kendisini "ailesine" adamıştır. kendisinin sevgi konusunda oldukça fakir olduğu aşikar, zevkleri konusunda ise sadece kahveye şeker atmasından hoşlanmadım, tatlı konusunda mutabıkız. sevgiyi, tadı alınabilen bir duygu olarak nitelersek, zalim olarak niteleyebileceğimiz esas oğlanın sevginin tadını aldığındaki davranışı ve inandıklarına yüz çevirmesi makul olarak kabul edilebilir.

    fakat "aile babası" bunu kabul edecek yapıda değildir. esas oğlan ile aralarındaki diyaloglarda da bir itiraf aramasına rağmen bulamaması, kendi gençliğini gördüğü esas oğlana bu kadar sert davranmasının ardında gelenek kadar esas oğlanın bunu kabul etmemesi de yatmaktadır. içinde sevgi olandan zalim çıkmıyor, aileye de zalim lazımdır.

    esas oğlanın ait olduğu mafya ailesinden başka bir şeyi olmaması durumu daha da dramatik hale getiriyor.

    filmin içerisindeki oldukça ilginç karakterler var.
    aksiyonu dozajında verilmiş, gelenek ile birey arasındaki çarpışma oldukça güzel anlatılmış, zalim olan esas oğlanın zalimlik tarifi ise mükemmele yakındır.

    sarı denize nazaran drama yönü oldukça ağır, izleyiciyi sıkmayan, süresi uzun olsa da bunu hissettirmeyen, kaliteli yapım.
    açıkçası imdb puanı ederinden daha az, bunu da ana akım sinema tekellerinden farklı bir coğrafyada yapılmış olmasına bağlıyorum. açıkta bırakılmış karakterler de güzel tatlar bırakıyor.




    belirtmeden de geçemeyeceğim, erkek dünyasında nerede bir sıkıntı çıkıyor ise altında hep bir kadın problemi yatıyor.

  12. #732
    oldcockroach - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    24 Haziran 2018
    Şehir
    Muğla
    Motosikleti
    2014 HONDA CBR 125R


    The Current War

    İşte gösterim sonrası kavga edilmeye değer bir film :D Şakası bir yana çok merak ediyorum bu filmi.
    The Dude bunu beğendi.

  13. #733

    Üyelik
    11 Eylül 2012
    Şehir
    Türkiye
    Motosikleti
    Yamaha X-Max 250
    Dalkomhan insaeng - a bittersweet life - acı tatlı hayat (2005)
    Padişah sefere çıkacakmış da, çok sevdiği karısını kime bırakacağını bilememiş, sonra erleri çıplak sıraya dizip önlerine bir trompet koymuş, güzel hatunları da sıraya dizmiş. Hepsinden tık - tık sesleri geliyor, birisinden hiç ses gelmemiş. "Tamam demiş, seni seçtim" Gönül rahatlığıyla gitmiş, dönüşte bakıyor ki hatun hamile ? Meğersem asker trompeti delmiş, ondan ses çıkmazmış.
    The Dude bunu beğendi.

  14. #734
    The Dude - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Ocak 2008
    Şehir
    Khalkedon
    Motosikleti
    sym joymax
    Alıntı drtayfun adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Dalkomhan insaeng - a bittersweet life - acı tatlı hayat (2005)
    Padişah sefere çıkacakmış da, çok sevdiği karısını kime bırakacağını bilememiş, sonra erleri çıplak sıraya dizip önlerine bir trompet koymuş, güzel hatunları da sıraya dizmiş. Hepsinden tık - tık sesleri geliyor, birisinden hiç ses gelmemiş. "Tamam demiş, seni seçtim" Gönül rahatlığıyla gitmiş, dönüşte bakıyor ki hatun hamile ? Meğersem asker trompeti delmiş, ondan ses çıkmazmış.
    tam olarak öyle değil doktor.
    daha ziyadesiyle kendi dünyasında ona buna işkence ederek, döverek, öldürerek mutlu ve mesut yaşayan esas oğlanımızın, muhtemelen hayatında fazla tanımadığı sevgi duygusu ile tanışması neticesinde biat ve şiddet kültürü ile yaşadığı iç çatışmanın özgün dışavurumu olarak tanımlamak biraz daha yerinde olur.


    Chinjeolhan Geumjassi - Sympaty For Lady Vengeance - İntikam Meleği



    film, bir çocuğu kaçırıp öldürdüğü için 13 yıl hapiste kalan esas kadının hapishaneden çıkış sahnesi ile başlıyor.
    seyrettiğim en güzel girişlerden bir tanesi olduğunu söylemem gerekiyor. zira filmin ilerleyen bölümlerinde meleğimizin ne kadar "alacası içinde fesat" olduğunu anlıyoruz.



    görüleceği üzere esas kadınımız güzel, aşırı güzel, şüphesiz gönül kimi severse O'dur güzeli ...

    film ilerledikçe hanım kızımızın ne olduğu, neden öyle olduğu konularında yavaş yavaş fikir sahibi olmaya başlıyoruz. işin sempatik kısmı ise burada başlıyor.
    (sempati -duygudaşlık -, karşımızdaki kişinin duygu ve düşüncelerini hiç sorgulamadan, haklı olup olmadığına bakmaksızın aynı duygu ve düşüncede olmak, ona katılmaktır. ileri seviyesi fanatizm)

    film içerisinde erkeklerden nefret eden ve bunu sanatsal olarak ifade edenlerin yanı sıra ruh eşini bulmuş bir çift suçlu ile de karşılaşıyoruz, (özellikle "witch" karakteri) bu ince dokunuşlar filmi feminist çizgiden çekerek cinsiyetler arası bir hale getiriyor.

    esas kadının intikamı için hazırlanışı, planı için gerekli kişileri biriktirmesi, planını uygulamaya koyması güzel anlatılmış. (Hristiyan din adamının konumu da sağlam gönderme olmuş)

    filmin en can alıcı noktalarından bir tanesi Vivaldi'den paganini'ye uzanan film müzikleri ve müziklerin kullanımı, soundtrack albümünü bir yerlerden bulmanızı tavsiye ederim.

    özellikle final sahnesine yaklaşırken intikamın üleştirilmesi, toplumun medeni hukuk karşısında aldığı tutum ve diyalogları oldukça yerinde olmuş.

    şiddeti dozajında oldukça etkileyici bir film.

    bir kaç film daha ekleyeceğim, sonra.
    can't be worried about that shit. life goes on man.

  15. #735
    The Dude - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Ocak 2008
    Şehir
    Khalkedon
    Motosikleti
    sym joymax
    Ang-ma-reul bo-at-da - i saw the devil - şeytanı gördüm



    afişin üst tarafında görünen Min-sik Choi son seyrettiğim filmlerde oldukça sık yer alıyor. filmimizde de kötü adam olarak karşımıza çıkıyor.

    şiddet dozajı yüksek bir intikam filmi olması yanı sıra insanın medeniyet ile ilkellik arasındaki çizgisinin ne kadar ince olduğunu da hatırlatıyor.

    Kôkaku Kidôtai - ghost in the Shell - kabuktaki hayalet (1995)



    gelecekte insanlar makineleşmiş ve çeşitli eklentiler ile daha zeki, güçlü, hızlı olmuşlardır.
    bağlanabildikleri bir ağ bulunmaktadır.
    sayborg kadın polis ve ortağı kukla oynatıcısı isimli bir bilgisayar korsanının peşine takılırlar.

    sağlam felsefi diyalogları olan bir aksiyon olarak niteleyebiliriz.
    matrix'den önceki matrix diyebiliriz. matrix kadar dine gömülmemiş bir animasyon.

    izlenilmesini, izlenilmiş ise tekrar izlenilmesini tavsiye ederim.
    can't be worried about that shit. life goes on man.

  16. #736
    oldcockroach - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    24 Haziran 2018
    Şehir
    Muğla
    Motosikleti
    2014 HONDA CBR 125R
    Alıntı The Dude adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Ang-ma-reul bo-at-da - i saw the devil - şeytanı gördüm

    https://pics.filmaffinity.com/angmar...0453-large.jpg

    afişin üst tarafında görünen Min-sik Choi son seyrettiğim filmlerde oldukça sık yer alıyor. filmimizde de kötü adam olarak karşımıza çıkıyor.

    şiddet dozajı yüksek bir intikam filmi olması yanı sıra insanın medeniyet ile ilkellik arasındaki çizgisinin ne kadar ince olduğunu da hatırlatıyor.

    Kôkaku Kidôtai - ghost in the Shell - kabuktaki hayalet (1995)

    https://images-na.ssl-images-amazon....8L._SY445_.jpg

    gelecekte insanlar makineleşmiş ve çeşitli eklentiler ile daha zeki, güçlü, hızlı olmuşlardır.
    bağlanabildikleri bir ağ bulunmaktadır.
    sayborg kadın polis ve ortağı kukla oynatıcısı isimli bir bilgisayar korsanının peşine takılırlar.

    sağlam felsefi diyalogları olan bir aksiyon olarak niteleyebiliriz.
    matrix'den önceki matrix diyebiliriz. matrix kadar dine gömülmemiş bir animasyon.

    izlenilmesini, izlenilmiş ise tekrar izlenilmesini tavsiye ederim.
    Ghost in shell tek bir filmden bağımsız anime dizi ve film lerden oluşuyor sırası ile izlenirse daha iyi olur.
    The Dude bunu beğendi.

  17. #737
    arndiol - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    17 Nisan 2018
    Alıntı The Dude adlı üyeden alıntı Mesajı göster
    Ang-ma-reul bo-at-da - i saw the devil - şeytanı gördüm

    https://pics.filmaffinity.com/angmar...0453-large.jpg

    afişin üst tarafında görünen Min-sik Choi son seyrettiğim filmlerde oldukça sık yer alıyor. filmimizde de kötü adam olarak karşımıza çıkıyor.

    şiddet dozajı yüksek bir intikam filmi olması yanı sıra insanın medeniyet ile ilkellik arasındaki çizgisinin ne kadar ince olduğunu da hatırlatıyor.

    Kôkaku Kidôtai - ghost in the Shell - kabuktaki hayalet (1995)

    https://images-na.ssl-images-amazon....8L._SY445_.jpg

    gelecekte insanlar makineleşmiş ve çeşitli eklentiler ile daha zeki, güçlü, hızlı olmuşlardır.
    bağlanabildikleri bir ağ bulunmaktadır.
    sayborg kadın polis ve ortağı kukla oynatıcısı isimli bir bilgisayar korsanının peşine takılırlar.

    sağlam felsefi diyalogları olan bir aksiyon olarak niteleyebiliriz.
    matrix'den önceki matrix diyebiliriz. matrix kadar dine gömülmemiş bir animasyon.

    izlenilmesini, izlenilmiş ise tekrar izlenilmesini tavsiye ederim.
    filmi cıktıgında kahrolmustum.

    Dizisi cidden güzel idi; ancak animenin hem filmi var hem dizisi ve karakter revizyonları nedeniyle ilk izlemeye basladıgındaki tadı sonlara doğru alamıyorsun.

    ancak DeathNote'dan sonra sevdıgım animedir.
    The Dude bunu beğendi.
    Anger clouds judgement and it makes us do things that we end up regretting. Things we can never take back.

  18. #738
    Motosiklet Eğitmeni COQ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    27 Ocak 2008
    Şehir
    France
    Motosikleti
    Honda
    Ben de diyorum ulem ben bu filmi seyrettim anime ne alaka?
    Animesine de bakacaz artık.
    Filmi de fena değildi aslında ya da konusu ilginç gelmiş olabilir bana.
    The Dude bunu beğendi.

  19. #739
    The Dude - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Ocak 2008
    Şehir
    Khalkedon
    Motosikleti
    sym joymax
    dün akşam da ikinci film ghost in the Shell: innocence filmini ağzı açık ayran budalası gibi seyrettim, (kafamda güzeldi, zaten ayık kafa ile seyredilecek şeyler değil bunlar)
    bir çok sahnesini başa alıp diyalogları tekrar tekrar okudum.
    (hele bir loop sahnesi var, öyle ekrana bakakaldım)
    en komik tarafı da baştan aşağıya felsefeye batmış filmin içerisinde "felsefeyi bırak" diyaloğunun olması. (arada Descartes bile geçiyor)

    ilk filmin İngilizce versiyonu vardı elimde,
    ilkin buna üzüldüm ama sonrasında iyi olduğuna kanaat getirdim,
    zira altyazı epeyce yetersizmiş.



    'bırak adam yalnız yürüsün, bırak günah işlesin, bırak arzuları olsun, ormandaki filler gibi’ buda

    dediğiniz gibi kendi sırasına saygı göstererek izlemeye çalışacağım.
    can't be worried about that shit. life goes on man.

  20. #740
    freewill - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    18 Mayıs 2011
    Şehir
    Aydın
    Motosikleti
    Suzuki Burgman 400 Youtube: Sucuk Ekmek MotoVlog
    Shazam 4\10

    Büyük beklentiler büyük hayal kırıkları. O kadar sıkıcı bir o kadar klişe konusu. Atv de çıksa izlenmez


    REKLAM ALANI
37. sayfa BirinciBirinci ... 27353637383947 ... SonuncuSonuncu

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)

Bu Konudaki Etiketler