Bende onu yazacaktım...İki kişi asker değil hurdacı imiş.... Herkes yanlış biliyor ve asker zannediyor sanırım...Mustafa ÖZEN adlı üyeden alıntı
Baştan ikinci resim Çanakkale savaşlarııda değil İzmir havalimanı inşaatında çekilmiştir. Resimdeki uzun boylu şahsın oğlu basında açıklama yaptı.
Eyong bırak flimi dizi biz elimizdeki eserlere sahip çıkamıyoruz. Dün akşam haberlerde izledim; Avusturalya'da ki anıtları gösterdiler adamlar çanakkaledeki yenilgilerine ragmen hem şehitleri hemde savaşta kulalndıkları mühimmatlarla dolu bir müze yapmışlar ve bunlara dokunmak mümkün degil neyse geldiler bizim Çanakkale'ye ; bogazdaki topları atmışlar bir köşeye hatta dengesizin birisi( kusura bakma) topun içinde balık kızatmışBu arada böyle bütük bir destanı film yapıp ülkemize kazandır(a)mayan türk sinema sektörünede (bilerek küçük yazdım) iki kelime ile yazıklar olsun.
Ulan ABD kazanamadığı savaşları bile film edip ortaya şaheserler çıkarıyor biziklerde tık yok.
.
Allah bizi bu güzel atalarımızın şuuru ile şuurlandırmayı nasib etsin..
Çanakkale Deniz Savaşlarında ; şehit olan yüzbinlerce şehidimizin hatırı sayılır bi çoğunluğunun da , şuan ki tabirimizle Üniversite öğrencisi olduğunu duymuştum yani hatırı sayılır bi beyin gücümüzüde malesef bu savaşta yitirmişiz; bizi derinden sarsmasına rağmen düşmanın vatanımıza girememesi ve bu muhteşem savunma ile Dünya ya nam salan TÜRK ASKERİ: Size onurunuza neler yapılsa , neler söylense vs.vs. hiçbirşey ama hiçbirşey yaptıklarınızın tırnağı kadar kıymet ifade etmeyecektir ama bize emanet olarak bıraktığınız bu toprakları ,bu emaneti en iyi şekilde ,sizin şuurunuzla muhafaza edebilirsek ne mutlu bizlere
atam şehitlerimiz ruhlarınız şad olsun bize bıraktığınız bu miras lağıyıyla korumaya çalışıyoruzzz önce yüce allah ve sizler olmasaydınız bu eşsiz cumhuriyet var olmıyacaktı o göğüs ğöğüse çarpışmalarınız savaşlarınız aç suzus verdiğiniz ölüm kalım mücadelesi olmasaydı şuanda o ulu bayrağın altına değilde başka bi bayrağın gölgesinde yaşıyo olcaktık şu unutmasınki hayinler daha biz ve bizim gibiler oldukça bu savaşımız bu mücadelemiz bitmez hainler bize zara verdiğini düşünürken sadece büyük ulus türkiye için antreman değerinde bizi uğraştırdıklarını anlıcaklar yıkılmadık yıkılmıcaz NE MUTLU TÜRKÜM.....NE MUTLU ATATÜRKÜN YOLUNU İZLİYORUZ VE NE MUTLU HAİNLARİ BÖLÜCÜLERİ SAVAŞMA KUDRETİMİZ VARRRRR
ne güzel yorumlamış üstad...
Allah bizleri de ecdadımız gibi imanı ile yaşamayı azmi ile başarmayı nasib eylesin...
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
resımlerı gorunce olanları dusununce tuylerım dıken dıken oluo gozlerım doluo hey allahım keske orda savasma hatta olme sansını banada verseydın....ama sımdı donup olanlara bakıorum memleketın her kosesı yabancıların elınde peşkeş cekılmıs ve cekılmeye devam etmekte bızı yonetenler yarınlarını kurtarmak ıcın benlıklerınde vazgecmekte.....yazık yazık bole seylerı aklım almıoyor benlıgım kabul etmıyor...
allah ganı ganı rahmet eğlesın ruhları şaad olsun....
Çanakkale savaşı kazanıldı. Ama aslıl savaş ondan sonra başladı. Önemi çok büyük eğer Çnakkalede düşman kazansaysaydı şimid bu ülkede Türk bayrağı sallanıyor olmayacaktı. Harpten sonra Mustafa Kemal İstanbulda demir almış ingiliz gemilerini görür bu sanırım bir çok kişi mücadeleden vaz geçmek anlamına gelirdi o büyük savaştan sonra bunu görmek kolay bir şey olmasa gerek. Ama kendisinde yıkım olmadığı gibi kararlığınıda artırır ve o tarihi sözlerinden birini daha söyler "Geldikleri gibi giderler".
Eklediğin için sağol.ne güzel yorumlamış üstad...
Allah bizleri de ecdadımız gibi imanı ile yaşamayı azmi ile başarmayı nasib eylesin...
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
Üstad Mehmet Akif Ersoy - o dönemde- Çanakkale'ye gitmediği halde savaşın haleti ruhiyesini ne güzel de tasvir etmiş!
By ihsanhakan
Her Türk gencinin şükran duygularını sunması gerekenler,aziz ruhları şad mekanları cennet olsun,nur içinde yatsınlar
Kendi arsivimden bir kareyi paylasayim ben de
http://salemtheservant.deviantart.co...kkale-46700629
Ruhları şad olsun.
Zaten mekanları için bir şey söylemeye gerek yok.
Canlarını feda ederek bizlere bugünkü Türkiye Cumhuriyetini hediye ettiler.
Onlar vatan için canlarını feda ederken padişah kendi konumunu kurtarmak için vatanın neresini yabancılara satacağının pazarlığı içindeydi.
Hatta bu pazarlık bizim binlerce şehit vererek sokmadığımız düşman gemilerinin marmarada demirlemesine sebep olmuştu.
Bu millet Atatürk gibi evlatlarını bağrından çıkarabilmeyi başarmış ve bu suretle hakettiği bağımsızlığı koruyabilmiş bir millettir.
Bu gün ise topraklarımız yabancılara ihale usulüyle satılmaktadır.
Global ekonomi ve benzeri kılıflarla yapılan bu eylemlere acaba orada canlarını feda eden şehitlerimiz ne derdi? sorusu geldi aklıma..
***************
Boşuboşuna mı öldünüz siz????
Analarınızı da alıp gitsemiydiniz keşke!!!
Ya da ölen KELLELER misiniz?
Yoksa bizim geçmişimiz, sahip çıkmamız gereken değerlermisiniz?
Biz kıymetinizi bileceğiz.
Kanımızın son damlasına kadar.....
Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)
