"Nazan Kayran'ın satırlarını okurken, bir kez daha umutsuzluğa kapıldım.. Neyiz biz, neler oluyoruz, nereye gidiyoruz?..
Bu ülke yaşanır olmaktan çıkıyor mu?.. Bu ülke dağ başı mı oluyor?. .Bu ülke insanının sahibi, güvencesi, dayanağı yok mu?..
Nedir?.. Nedir?.. Nedir?..
Olay aslında basit görünüyor.. Ama altında öyle derin manalar var ki..
Nazan, bir pazar sabahı (16.12) sabah ona doğru, Sıraselviler Caddesi'ne giriyor arabasıyla.. Tam Taksim.. Hani İstanbul'un taksim olduğu göbeği, merkezi.. En kalabalık, en turistik yeri.. Bir taksi gelip çarpıyor Nazan'a.. "Başıma ilk defa böyle bir şey geliyor. Hem acemilik, hem bilgisizlikten, zaten dolu trafiği tıkamamak için arabamı 1-2 metre kenara çekip indim ki, bana vuran taksici kaçıp gitmiş bile.."
Şaşkın şaşkın etrafına bakarken, elinde cep telefonuyla bir turist gelmiş yanına.. "Olayı gördüm. Taksinin plakası telefonumda kayıtlı (34 TAE 70). Size yardım edeyim" diye.. Ora Taksim meydanı.. Düşünün.. Orada park etmiş 10-15 taksi var. Şoförlerin çoğu da dışarda, ayakta.. "Hepsi yüzlerinde ayni, ama yorum yapmak istemediğim ifade ile bana bakıyorlar. Etrafta yüzlerce Türk var, umursamaz geçip gidiyor ve bir yabancı, bu ülkeyle ve insanlarıyla zerre alakası olmayan bir turist elinde çektiği fotoğrafla yardımıma koşuyor.."
Hemen orda bir ekip arabası var. Alanın trafiğinde görevli.. Aslında olaya kendiliklerinden müdahale etmeleri gerek. Çünkü onun için ordalar.. Taksim'de sigara yakıp, gelen geçene bakmak, bir de anons edilir, bir devlet büyüğü gelirse ona yol açmak için değil..
Nazan onlara koşuyor hemen.. Görevli ekip arabasındakiler "Bizim görevimiz değil" diyorlar.. "Siz 155'i arayın.."
Trafik polisi ordayken 155'i aramak niye?..
Arıyor Nazan 155'i.. Orası, yardım değil akıl verme merkezi.. Vatandaşta akıl yok ya..
"Siz Beyoğlu Karakolu'na başvurun" diyor, 155 sesi..
Üşenmiyor.. Karakola gidiyor Nazan, artık daha fazla meşgul etmek, yormak istemediği turiste teşekkür ederek.. Karakoldaki polis, bir yazı okuyor ona.. "Bu konuda karakolun zabıt tutma hakkının olmadığını, doğrudan savcılığa başvurulması gerektiğini" anlatıyor yazı.. Savcılığa dilekçe verip, dava açılmasını isteyecekmiş.
"Lanet" diyor Nazan ve çıkıyor gidiyor..
Karakoldan.. Türkiye'den değil!..
****
Şimdi İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'a soruyorum..
"Polis ne işe yarar?.. Trafik polisi ne işe yarar?.. Görevli trafik ekipleri ne işe yarar?.. 155 ne işe yarar?.. Karakollar niçin vardır, ordaki polisler ne işe yarar?.. Ben bu kentte kime güvenerek yaşayacağım?.. Bir saldırıya maruz kaldığımda kime gideceğim?.. Saldırıya maruz kalmamı kim önleyecek?.."
Celalettin Cerrah'a bir daha çok açık yürekle soruyorum. Ayni açık yürekle cevaplasın..
"Bu taksi, sizin aracınıza çarpsaydı, ekipteki, 155'teki ve karakoldaki polisler size de sadece akıl öğretmekle yetinip, başlarından savabilirler miydi?.. O zaman sizin sıradan vatandaş Nazan'dan farkınız nedir?.."
Orada sıra sıra duran ve vatandaşa vurup kaçan meslektaşlarıyla adeta gurur duyan taksicilere sorum yok..
Gözlerinin önünde işlenen suça umursamaz seyirci kalan ve kıllarını kıpırdatmadan çekip giden yüzlerce Türk vatandaşına da sorum yok..
Benim sorum herkese..
Bu ülke hâlâ yaşanmaya değer mi?.. İnsanlarıyla.. Kurumlarıyla.."
Yukarıdaki yazı Hıncal ULUÇ"un 25 aralık salı günkü köşesinden aynen alınmıştır.
Sormuşya sayın Uluç hemen söyliyim değil sayın Emniyet müdürümüzün arabasına koruma arabasına dahi çarpsanız hatta bırakın çarpmayı koruma arabası size gelip çarpsa şöle oluyo Sayın emniyet müdürümüz geçen sene bir buluşmadan toplu halde dönen bir grup motorcu arkadaşımızı geçerken koruma arabası Savaş (XXL) in motorunu sıkıştırıp hafifçe çarpıyo ve arkadaşımız düşüyor. Buna mütakip sayın emniyet müdürümüzün Konvoyu duruyor Ve sayın Celalettin Cerrah bunların burada ne işi var gerekeni yapın emrini veriyor..
Motorcuların trafikte ne işi var??? Bir grup adi serseri !!! bu motorculardan bi kaç tanesini taksim meydanında sallandıracaksın ki akıllansınlar..
Efendim devam edelim olayı anlatmaya .. koruma aracı eskortluk edip bizim grubu en yakın trafik kontrol noktasına kadar götürüyor.. Bizimkilerde arkasından burada yapılan kontrolde yanılmıyosam 4 veya 5 arkadaşımız ehliyetsizliklen işlem görüp motorları bağlanıyor..İşte burası çok önemli bu arkadaşlar ertesi sabah açıyolar başlığı veryansın ediyolar.. Arada bir kaç kendini bilmez işi küfüre kadar götürüyor. Yani haklı iken haksız duruma düşürüyorlar kendilerini..Oysa orada koruma aracının motorcuyu sıkıştırması ve düşürmesi olayı var malesef bu güme gidiyor..
Kendi koruma aracı suçluyken bile Şahin olan sayın Emniyet Müdürümüzü vatandaşın haklarına karşı sağduyuya davet etmek dışında elimizden gelen hiç bir şey yok.
Geçen sene bir proje ile İstanbul trafiğine çözüm arandığında ; aslında çözümün çokta zor olmadığını yapılan araştırmalarda Trafikte seyreden araçların %56 sının tek kişi (Şoför) %24 ünün 2 kişi (Şoför+1) Geri kalan % 20nin ise 1 den fazla yolcu + Yük taşıdığı tespit edilmiş. Motorların %95 gibi bir oranı 2 kişilik yani Sürücü+1 buda demek oluyorki %56 +%24 = %80 aracın yaptığını bir motor rahatlıkla yapar +10 aracın park ettiği yere 50 motor rahatlıkla park eder.
Sorun ne ? .... Trafik + buna bağlı park yeri değilmi ..Çözüm olamazmı bu teklifimiz..
İşte bu çözümü gerekli mercilere Mail yoluyla yolladık.. Sağolsunlar hemen ÖTV ve har(a)çları arttırıp gereken ilk adımı attılar
Devlete düşen ne motor kullanmayı özendirmek . Otoyolları, köprüleri motorlara ücretsiz hale getireceksin.. Bunu yaparken motor eğitimi, ve koruma ekipmanları konusunda acımasız olacaksın ki ocaklar sönmesin . Motorun bir serseri binek aracı değil çözüm olduğunun farkına varıp bu yolda hesaplanmış ileriye dönük minumum sorun yaratacak adımlar atacaksın.
Bu arada mevcut motorcu profilimiz nedir?
Biz eğitim diye yırtındıkça bakıyorum hala "İbrede en son hangi hızı gördünüz" , "X marka motor tek teker yaparmı" , "Motoru nasıl şaha kaldırabilirim " , "vufffff diye giden motordan almak istiyorum" , "Eksozdan memnun değilim motordan motor sesi geliyor oysa ben tank sesi gelsin istiyorum" "Eksozun neresini delersem daha performanslı gider" gibi her kelimesinden cehalet akan başlıkları sıklıkla görür olduk...Ben biraz abartsamda balıklar 3 aşağı 5 yukarı aynı mahiyette
Toplum malesef bu tip motorcuları baz alarak bizlere bakıyor.. Elbet bizde ülkemizden yeni yarışçılar çıksın istiyoruz .. Dünya motorsporları listesinde üstlerde TÜRK Bayraklarını görmek bizimde gözlerimizi yaşartıyor..ama yerinde yapılırsa .. evet malesef pistlere grip antreman yapmak nerde ise imkansız.ama bu otobanda 300 km/h yapmaya bir mazeretmi.....
İşte devlet bu işe el atarsa hem çok büyük bir problemini çok ucuza çözer (Yeni yollar, otobanlar, tüp geçitler yapmak bunları devamlı faal halde tutmak ve bakım yapmak dediğimiz otoban ve geçiş ücretlerinin motorlardan alınmaması ile gidecek parada çok daha büyüktür) sorunu çözülen vatandaş memnun olur , memnun olan vatandaş sandıkta bunu belli eder.
Olurmu acep ne dersiniz???