Spontane gelişti herşey...(Çok seviyorum aniden gelişen ve uygulanan programları. Detay yok, hesap yok.)
Akşam geç bir saatte Elif arayıp Bahadır'ın krize girdiğini ve yardım etmemiz gerektiğini haber verdi. Tek başına zaptedemiyormuş. (Nasıl zaptetsin kızcaaz) Kriz sebebini tahmin edersiniz. Uzun zaman motosiklete binememekten kaynaklanan motokaşıntı sendromu.
Üstelik ''asfalt kesmezzz...Bırakın beni, araziye çıkacağım'' şeklinde naralar atıyormuş.
Aklıma karşı dağ geldi. Geldi de, o yollarda çok tecrübemiz yok. ''Anlaşıldı'' deyip Ümit'ten yardım istedim. Karşı dağı karış karış bildiğini biliyorum.
Yol soralım derken rehberliğe döktüm işi. Sağolsun kırmadı ve geç saatte plan program yapıldı. Hepsi iki telefonun ucunda.
(Bahadır, bisiklet turundan ettin beni. Borçlandın...)
Sabahın erken bir saati.
''Pazar pazar erken kalkmak neyin nesidir !'' tarzı düşünceler içerisinde, daha da sabahın köründe demleyip, sırt çantama koyduğum termostaki çayı alarak Cıbıf'ın yanına indim.
Cıbıf ? Benim Böcük'e (CBF 150) Filiz'den duyup hoşuma gittiği için koyduğum isim. (Filiz'cim, telif hakkı neyse öderiz.)
Niyetim, Böcük Cıbıf'ın arazide ve şehir dışında ne denli performans sergileyeceğini görmek. (Şehiriçi performansı şüphesiz çok iyi.)
Soluğu, arkadaşlarımla buluşacağım yerde aldım. Çanta ağzına kadar nevale dolmuş. Kahvaltı ve öğle yemeği arazide yenecek.
Buraları yoklayacağız. Yani geçmeye çalışacağız. Niyetimiz dağı aşıp Arsuz tarafına inmek.
İlk gelen Erhan.
Sonra Taner,
Filiz-Hasan,
Ve Elif-Bahadır. (Bahadır'ı biraz sakinleşmiş gördüm. Bu iyi.)
Takım tamam.
Erhan, niyetlendiği Cıbıf hakkında fikir sahibi olmak istiyor.
Kısa bir hoşbeşten sonra eksiklerimizi tamamlayıp,
Düştük yola...
Serinyol'dan girip tepelere doğru gideceğiz. Tepelerde biryerlerde İskenderun'dan Ümit, Savaş ve Çiğdem'le buluşacağız.
Sardık yukarılara.
Sardık ta, içimizden bir ses yanlış yolda olduğumuzu söyleyip duruyor. Neyse ki yol kenarında birileri var. (Ne harita ne navigasyon. En sağlamı yöre insanı.)
İçimizdeki ses haklı çıktı.
Dönün geri...
Soldan gidecekmiştik...
...Te, solda da bir sağ bir sol var.
Gene yöre insanı imdadımıza yetişiyor. (Sağdan)
Kömür Çukuru Köyü'ne gideceğiz. (İnşallah başka sapak yoktur.)
Fotograflara çok yansıtamasam da, yol boyu hertaraf güzelliklerle dolu.
Huşu içinde yol alıyoruz.
Yolumuz da iyi.
Bu arada karlı bölgelerle aynı seviyeye çıktık.
Ümit'le ve arkadaşlarıyla buluşacağımız yer burası olmalı sanırımsa.
Her yerde kar var,
Kalbim senin bu gece
Belki gelirsin sen
Bakarken pencereden...
-Al sana al sana...
-Aaah, vuruldum...
-Ama kalkarsam...
Ümit gelmek üzeredir,
Derken geldi.
Ümit'im, kaç aydır görüşemiyorduk. Kısmet bu dağ başınaymış. Ayrıca bizi kırmadığın için teşekkürler.
Kısa bir fikir alışverişi.
Bu arada Ümit'in ikinci motosikletiyle Savaş ve Çiğdem geliyor.
Bakmayın Scooter gibi göründüğüne. Ümit bu motosikletle daha önce tek başına Trans Toros yaptı. Hortumlarında Enduro yağı var.
Tanışıyoruz.
Asıl Enduro şu sağda görünendir bence.
Erhan nasıl da gıpta ile bakıyor..!
Geldik zurnanın zırt dediği yere. Ümit kısa bir keşif yürüyüşü yapacak.
Geldi...
''Ben NX'le geçebilirim'' dedi. (Ne demek istedi ki ? KMX'le mi gelseydim acaba ?)
Yapacak birşey yok. Deneyeceğiz.
Aman Baho...
Arazi arazi diye tutturursun ha..!
Vıcık vıcık yahu...Acayip yapışıyor bi de...
İlk etap tamam.
Tamam dediysek eh işte. Öyle tamam. Gene vıcıklık devam ediyor.
İte kalka devam ediyoruz.
Şu kısacık yer dillerimizin dışarı çıkmasına yetti. Hadi çay içip poğaça yiyelim.
Yani acıktık. Kahvaltı edelim.
Elif'in bulduğu yer iyi.
At iiinnn...
(Ümit kime attı bilmiyorum.)
Hımmm...Kahvaltıdan sonra böyle devam edeceğiz. Yani etmeye çalışacağız.
Kara hasretiz ya...
Globe Scout'lar aynı zamanda masa, sandalye olma özelliklerine sahip.
Kar üzerinde ince belli ile çay...
Var mı daha keyiflisi..!
Yanında da sıcak poğaça ve gevrek simit.
Bu keyif Bey'de yok.
Globe Scout aynı anda iki işi yapmaz. Ya masa olur, ya sandalye.
Masa olmayı seçti.
Karnımız doydu.
Haaydi eller havayaaa...
(Bahadır, arkada dursaydın be ya..)
Gitmeden göle son bir bakış.
Evet, göl. Eskiden Amik Gölü idi. Şimdilerde Amik Ovası diyorlar ama doğa dengesinden vazgeçemiyor. Her fırsatta gölünü yeniden oluşturmaya çalışıyor.
Keşke tekrar oluşabilse...
Haydiyin arkadaşlar. Şu karlı tepeyi aşmaya çalışalım.
Öndekine çok yaklaşmamak lazım.
Çıktıkça çetinleşiyor.
Ufaktan yardımlaşmalar başladı.
Avcılarla karşılaştık. Gülüyorlar halimize. ''Siz de bizim gibi delisiniz'' diyorlar ve daha ileriye gidemeyeceğimizi, hiç zorlamamamız gerektiğini söylüyorlar. İleride kar oldukça fazlaymış.
İnadımız inat. Devam.
Ben mi ? Gelişlerini çektiğime göre yukarıdayım. Ayıp söylemesi, benim CBF 150'm var...
Aman diyim Elif...
Enduro ruhlu Scooter canavar maşallah.
Canavar dediysek...
Ha gayret arkadaşlar. Tepeye üç-beş km. kaldı...
İğneyle kuyu kazmak gibi.
-Naapalım be yahu ?
Çıkışta görüntülediğim son motosikleti dikiz aynamdan görüyorum.
Ve ben dönderiyorum Cıbıf'ı. (Ah KMX ah...)
Evet döneceğiz. Olmayacak.
Geri çekilin...
Baho'yu zor ikna ettik dönsün diye. Tutturmuş, ''ben giderim'' diyor...
Buyurun tekrar vıcıklığa. (Kar daha mı iyiydi ne ?)
Halimem yandan durumları.
Taner'im iki gözüm, çamurluğu çamur doldurdu.
Yanlış anlamış. Adı çamurluk ama, çamurluğa çamur doldurulmaz. Dolarsa yürümez.
kitlendi kaldı işte.
Neyse, biraz temizlendi.
Devam.
Asfalttan ayrıldığımız noktaya döndük.
Çoban amcamla tanıştık, hoşbeş ettik beklerken.
Helal Cıbıf'a.
Çok gözümü doldurdu. Sınıfı geçti valla.
Kim demiş DL Enduro değildir diye..!
Yukarıdaki cehennem terletti. Fazlalıklar çıkmaya başladı.
Eve nasıl gireceğiz bakalım. (Çiçekçi bulmam lazım.)
Bahadır'ım, Bir TCX'in zamanı gelmiş.
Gurur tablosu. (Yeni yeni teskin oluyor. Krizden çıktı.)
Diğer ekip göründü.
Hadi suyumuzu dolduralım. Halis kar suyu.
Banyo yap demedik Ümit'im...
Kömürçukuru Köyü'ne yollanıyoruz. Dağı başka türlü geçemeyeceğiz.
Köydeyiz.
Yöre halkı büyük ilgi gösteriyor.
Gözlerim bir ara bandoyu aradı ama, herhalde köyün bando takımı yok.
Maşallah...
Hatıra fotosu.
Köy kahvesi çok dolu. Dışarıya çay istiyoruz.
Çaycımız da çok şık maşallah.
Dede'm...Allah uzun ömür versin.
Kısa çay molasından sonra devam ediyoruz. Önümüzde Belen var.
Erhan'ım...