Kapat
Üye Girişi
Motovento
Reklam Alanı
Motomax
Reklam Alanı

Maine seyahati...

    Motovento
    REKLAM ALANI
  1. #1
    Donald_Duck - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Mayıs 2003
    Şehir
    New York, ABD
    Motosikleti
    BMW R1150GS Adventure
    Maine e seyahat...1. Kısım...

    6 Eylül Pazartesi gününün ABD de “Labor Day” tatili olması dolayısı ile bir hafta işten izin almaya ve şidiye değin bir türlü fırsat bulup ta gidemediğimiz Maine eyaletine bir seyahat planlamaya karar vermiştik. Üstelik işin içinde burada üyesi olduğum Adventure Rider grubunun New Hempshire da düzenlediği kamp ve gezi de vardı, ve zaten ona katılmak üzere Cuma günü de yola çıkma zorunluluğu doğunca iki planı birleştiriverdik.

    Tamamen kamplı bir gezi olacağından 7of 9 ı istihab haddi sınırlarında yükledikten sonra tam teçhizat Pazar sabahı yola koyulduk... Floridayı kasıp kavurmakta olan kasırga kuzeye dogru yola çıkmıştı, yağmur ve kötü hava şartlarının er geç bizi yakalayacağını tahmin ediyordum.



    Hava oldukça kapalı ve nemliydi, üstelik tatil dolayısıyla şehirden kaçış ve ağır trafik vardı pek zevkli bşr olmayacağa benziyordu... Birazdan trafık tıkanıklıkları da başgösterince 95 no lu Freeway fikrinden vazgeçip zaten bayıldığım yol olan Merrit Parkway a daldım.





    Harıtadaki ok yönümüzü ve sarı boyadığım yol da rotamızı gösteriyor. 15 no lu yol bahsettiğim “Merrit Parkway”. İşte bir iki resim bu yoldan...









    1895 te ABD de toplam –yazı ile “dört”- otomobil varken bu sayı 1900 yılında 8000 e çıkıyor ve hızla artmaya devam edıyor. Tabii bunu kaldıracak alt yapı yok ortada, yollar yetmez oluyor. Trafiğin en yoğun olduğu yer New York civarı...burada 1907 de ilk “parkway” (Pky) inşaatı başlıyor. Bronx River Pky. Daha sonra kongre üyesi Schuyler Merritt önderliğinde dünyanın ilk otoyolu olan “Merritt Pky” in temeli atılıyor.




    O zamanlarda bütün yollar şehir ve kasaba merkezlerinden geçerken bu ilk “otoyol” yada Almanca tabiri ile “autobahn” tamamen şehir-yerleşim merkezi dışından geçen ilk uzun yol oluyor. İlk başlarda çok garipsenmış haliyle (şimdi bize çok doğal geliyor ama düşünsenize yerleşim bölgelerinden geçmeyen ilk yolun ne kadar garip bir şey olduğunu) ama sonra herkes alışmış ve bütün dünyaca benimsenmiş, heryerde inşa edilir hale gelmiş otoyollar.

    Şu anda Merritt Pky eski rotası üstünde, sadece ticari olmayan otomobil ve motosikletler açık yaklaşık 130km lik, 20.yy ın ilk dönem köprü ve viyadükleriyle süslü, tamamen ağaç örtüsü altında nefis bir yol.





    Alt yapısı tabii ki zamane kamyonlarının yüküne ve alt geçitlerin-köprülerin yüksekliği devrin yine aynı araçların yüksekliğine uygun değil. Tam bize göre yani... 

    Fotograflarda ahşap bariyerler dikkat ettinizmi? Onlar da dünyanın ilk otoyol bariyerleri. Hala korunuyor, eskidikçe yine ahşap olarak onarılıyor...

    Merritt Pky bittikten sonra da yol Boston istikametinde aşağı yukarı aynı karakterde devam ediyor...Bu köprülerin hepsi bir sanat eseri aslında...


    Daha sonra ara yollara (CR - Country Roads deniliyor) vurduk, daha yeşillik, daha çok viraj, daha çok eğlence...ve tabii daha çok zaman...



    Portsmouth, NH (New Hempshire) a vardığımızda artık hava kararmak üzereydi...şu gördüğünüz “Diner” tabir edilen karakteristik Amerikan lokantalarından birine girdik.



    Bunlardan bütün ABD de görmek mümkün. Bir zamanların mobil restoranları bunlar. Bir yerden biryere ilk zamanlarda atlarla, daha sonraları traktör vb. muhtelif çekicilerle tasınırlarmış. Artık hareketli değiller. Çoğu müzelik...

    İşte bir başkası, Portsmouth da. 1900 yapımı. Gilley’s.



    Artık yerine sabitlenmiş ama 1900-1940 arası atla çekilerek şehirde gezermiş. 1940 dan itibaren sadece şehir meydanına çekilmeye başlanmış ve o günden itibaren her gün trafik cezası alarak Guiness rekorlar kitabına dünyanın en çok trafik ceza makbuzu alan aracı olarak girmiş. Enteresan memleket...

    Bendeniz, şefle beraber...Adama vegetaryen sandöviç yaptırdımya, ölsem de gam yemem...



    Haritada Portsmouth u görüyorsunuz...ilk gece orada kaldık.



    Size Portsmouth dan bir kaç resim...







    Yarın sabah Maine e gireceğiz, bakalım bizi neler bekliyor orada...

    Arkası var...


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #2
    leto - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    01 Mart 2004
    Şehir
    istanbul
    Motosikleti
    Var ama markasını yazmak istemiyor artık.....
    süper gerçekten ya yol hele çok güzeldi bittim... dd yazılarının devamını diliyorum yarında okuyacağım tabi yazarsan gittiğin yerler geçtiğin yollar süper gerçekten.
    Tanrı motor kullansaydı racing kullanırdı...

  3. #3

    Üyelik
    28 Temmuz 2004
    Şehir
    ˜zmir
    Motosikleti
    motor sporlari, muzik
    allah bize de boyle gezmeyi gormeyi nasip eder insallah..
    [url=http://www.steppenwolf.com/lyr/brntbwld.html]
    born to be wild[/url]
    :::mtnet4

  4. #4
    Donald_Duck - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Mayıs 2003
    Şehir
    New York, ABD
    Motosikleti
    BMW R1150GS Adventure

    Maine seyahati...2.kısım.

    Maine seyahati...2.kısım.

    Ertesi gün toparlanıp Portsmouth u gezmeye çıktık. Burada artık fotograflar konuşacak. Burası enfes bir sahil kasabası ve liman şehri. Alttaki haritada sarıyla boyadığım rotayı takiben yoldayız...evler “New England” ve “Cape Cod” tarzı mimaride. Ortalık yosun, iyot ve tatil kokuyor.

    İşte harita...




    Işte sonu gelmeyen yat limanlarından biri...






    Newcastle a giderken yol...



    Altta Newcastle evleri...









    Ve yine Potsmouth a dönüş.



    Köprüaltı balıkçı lokantası, Pier II.




    Bu da o köprünün üstü.



    Ve işte nihayet Maine eyaleti sınırındayız. İş köprüyü geçmeye kaldı...hele bir açılsın. J




    Ve geçiyoruz...İşte Maine den ilk işaret... “Maine...Vacationland” ! Tamam işte doğru yerdeyiz




    Yarın köprünün öte yakası...

  5. #5
    Donald_Duck - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Mayıs 2003
    Şehir
    New York, ABD
    Motosikleti
    BMW R1150GS Adventure
    Maine seyahati, kısım 3...

    (daha çok fotograflı versiyon için lütfen Maine 3. bölüm linkine bakın...)

    Bu arada Maine nin nerede olduğu soruldu, yanıt olarak şu haritayı koymak istiyorum. ABD nin en Kuzeydoğusundaki eyaleti.



    Bu alttaki haritada ise bu günkü konumuzun rotası...Portsmouth dan Freeport a kadar uzanacağız.



    Yolda Portland dan geçeceğiz, ama bu Portland çimentosu ile meşhur batıdaki Oregon Portland değil haliyle. Yine de Maine in en büyük yerleşimi.

    Köprüyü geçip gaz kolunu kıvırdıkça yavaş yavaş bir masal ülkesine giriyor gibi oluyorsunuz. Yerleşimler, sahiller, plajlar, hele evler...şiir gibi bir yer burası.










    Sonra plajlar, plajlar...millerce plajlar ve plaj evleri...tatil havası içinize işliyor. Gittikçe daha yavaş sürdüğünüzü, akşam olacak da yol bitecek diye endişelenmeye başladığınızı farkediyorsunuz.











    Ve plajlar ve güzelliklerden yarı sarhoş ve iyice acıkmış vazıyette “Kennebunkport” diye bir sahil kasabasına geliyoruz.



    Sahilde şirin bir restorana atıyoruz kapağı...

    Altta bendeniz ve suratımda “Lan dünyanın hiçbir yerinde kuratulamayacakmıyım ben bu plastik sandalyelerden” ifadesi... Cins adamım vesselam...Bir taraftan da hala bu sandalyalerin dünyayı istilayı planlamış kötü uzaylılar tarafından aklımızın ermeyeceği meş’um bir planın parçası olarak konuşlandırıldığını düşünmeye devam ediyorum, o da başka...



    Restorandan bir iki görüntü...”Cezir zamanı”ndayız. Sular alabidiğine çekilmiş...





    Köprüyü geçip şehirde kısa bir yürüyüş ...Deyzinin yediği inanılmaz miktarda deniz mahsulünün hazmedilmesi için bu şart. J Ben de restoran sahibi hanımın teklifi üzerine kendi yaptığı “black berry cake” (bir tür böğürtlenli pasta) yı fazla kaçırınca başka çare kalmadı. Ayrıca gidonda uyuyakalmak da olası... J








    Evet acı ama gerçek...Maine de kask mecburiyeti yok...Kimisi takmıyor.















    Bu pastanın üstüne bir kapuçino ?





    Kuş yuvası lazımmıydı? Bu yukarda resmini gördükleriniz ömrümde gördüğüm en güzel insan yapımı kuş yuvaları...Allahtan motorda taşıyacak yer yok, otomobilsiz seyahatin bir diğer faydalı tarafı da eviniz bir süre sonra işe yaramaz binlerce ıvır zıvır la dolmuyor... J

    Kenny..herneyse..port şehrinden çıkmak çok zor. İnsan ilk şoku atlattıktan sonra iki tepki veriyor... “Hadi canım burası bir masal dekoru, birazdan biri gelir bilet keser...tüyelim! “ yada “Buralarda iş imkanları nedir acaba...evler de pek hesaplıymış..” yani bu “masal-o-manyetik” etkiden bir an için kurtulup kendinizi motora atıp kaçtınız kaçtınız...yoksa “burada incik boncuk satan bir dükkan da ben açıversem ne olur şu köşeciğe sanki” diye düşüncelerle hiç bir yere gidememe tehlikeniz oldukça yüksek.

    Oysa ki biz yılmaz gezginler ve kaşifler olarak misyonumuzu unutmamalı...turist olmanın dayanılmaz hafifliği içinde kuzeye, daha da kuzeye yola devam etmeliydik. Hedef Portland dı değil mi?











    Portlanda girmek için kısa bir otoyol geçişi var, buradan oldukça modern ve büyük bir şehir olduğu görünüyor...Eh bu tür şehirlere karnımız tok ve daha da yolumuz uzun diye şeyle bir kenarından girip çıktım, Portland a fazla yüz vermedim...



    İlginizi çekerse şu linkten bir bakın... http://www.ci.portland.me.us/
    Güzel şehir.



    Yukarda bahsettiğim gibi bu günkü rota sonunda Freeport diye küçük bir şehre ulaşmayı planlıyorduk. Bunun esas amacı ünlü (veya ABD de ünlü diyelim) LLBean fabrikasının burada olması ve dev fabrika satış mağazasıydı. Bu firma spor giyim ve kuşam (outdoor) üretip katalogdan satış yapar, ürünleri benim tercih ettiğim şeylerdir hep. http://www.llbean.com dan bir bakarsınız.

    Halen elimizde bulunan uyku tulumlarımız çok ilkel, ve dünyanın yerini kaplıyor...onlardan kurtulup modern sıkıştırılabilir ve hafif tulumlardan almak istiyoruz..ve bu gece bunlar kampta çok işimize yarayacak...Deniz kenarı kamplar geceleri hayli soğuk olabiliyor...

    Yahu olamaz...bu memleketteki fabrika satış mağazasının güzelliğine bakın...










    Ve LLBean i de buluyoruz. Kapıya devasa bir bot koymuşlar. Bu bot LLB inin patenti ve bütün ABD de çok sevilen kullanılan bir tür. Ucuz, su geçirmez, sıcak tutar...herkesin bir çift LLB çizmesi vardır diyebilirim..özellikle kırsal kesimde.



    Botun boyunu merak ediyorsanız bizimkiyle mukayese edin...



    Evet uyku tulumu meselesini de kolayca hallettikten sonra dooğru kampa. Hava kararıyor, zilliyi kıracağız, yakacak odun bulunacak, mangalda mısır kızartılacak, takım yıldızlar ve saman yolu izlenecek bir sürü iş... J








    Evet ateşi yaktığımda hava karamış akşam soğuğu basmıştı artık...Ağzımız kulaklarımızda derin bir uykuya hazırlandık...





    Arkası başka zaman...

  6. #6
    Donald_Duck - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Mayıs 2003
    Şehir
    New York, ABD
    Motosikleti
    BMW R1150GS Adventure
    Maine seyahati...kısım dört

    İşte ertesi sabah kampımızdan bir görüntü.

    Umduğumuzun aksine hiç rutubet olmadı ve yeni tulumlar da son derece konforluydu
    doğrusu.



    Kamptan bir
    başka manzara. Daha güneş yükselmeden orman...

    Ben bizi uyandıran kuşlara küfrederken...




    Ve yine yoldayız.
    Bugün amacım Bar Harbor (Yöre aksanıyla “ Baa-Haa-Bah”) a ulaşmak,

    ve ertesi gün ünlü Acadia National Parkını gezmek.




    İşte harita da burada...Sahilin dantel gibi işlemeli olduğunu görüyorsunuz. Sahil yolu da bir okadar zevkli...




    Bu resmi denız mahsülü meraklısı dostlarıma atfen koyuyorum, biliyorsunuz benim hayvanlarla aram iyidir, onları yemiyorum...




    Her köşe başında ıstakoz ve bilumum deniz mahsulü servisi yapan restoran görmek mümkün.

    Resimde şezlongda güneşlenirken görülen hayvancağız başına geleceklerin farkında değil tabii ki...



    Bu yukarda gördüğünüz Maine de en çok rastanan ev türü. Oldukça karakteristik.

    Benzerleri Connecticut a kadar uzanıyor ama en çok burada var. Fazla resmini çekmemişiz
    bu evlerin nedense.





    Ve çok güzel bir kasabaya, Camden a geliyoruz. Camden dünya güzeli bir liman şehri.






    İşte “7of 9” martı sesleri arasında sahilde dinleniyor...


    O da nesi...arkada oldukça yüksekçe bir tepe var. Oraya
    çıkılırmı? Yanıt “evet” olunca dooğru tepeye...




    İşte o tepeden Camden limanı. Onlarca yat demirlemiş...bir o kadarı da ufuk çizgisini süsleyen binlerce ada arasında kaybolmuş gitmiş...



    Bendeniz,
    fotograf çekmekle meşgulken...





    Yol bazen sürprizlerle dolu olabiliyor...aslında her viraj başka bir sürpriz gizlemiyormu?

    Bunun için motosiklete binmiyormuyuz?



    Buyrun bakalım, önümüzde ne olduğunu dünyada tahmin edemeyeceğim bir
    otomobil gidiyor...



    Bu bir klasik BMW, üstelik Alman plakalı.

    Bir tane daha, az ilerde durmuş manzara seyrediyorlar...Neler oluyor?

    Duruyoruz biz de haliyle...malüm, öbür tarafta sorarlar adama...



    Ve Heinz ve eşiyle tanışıyoruz. Almanyadan 60 vintage BMW ile gelmiş bir grup ABD seyahatindeler.

    BMW üzerine Deyzi beni çekiştirmeye başlayana kadar konuşuyoruz...

    Bir saat sonra bir benzincide tesdüfen bu “elmas” la karşılaşıyorum.

    Adını duyduğum ama kendisini görmek her ölümlüye nasip olmayan bir “Veritas” bu.



    Almanya 2.Dünya Savaşını kaybedince BMW da kapatılıyor ve personel de zaten savaşta oraya buraya

    dağılıyor.

    Ancak birkaç BMW mühendis, işçi ve ustası bir araya gelip bir atölye kurarak
    çalışmaya başlıyor ve el yapımı Veritas (Lat. “Gerçek” ) yarış otomobilleri doğuyor.

    1945-1953 arasında sadece 100 adet üretilmiş.

    Veritas yarış otomobilleri pistlere hakim oluyor, sonra bu ekiptekiler olduğu gibi BMW bünyesine
    katılıyorlar.




    Veritas 1940 a kadar üretilen meşhur 328 BMW nun bayrağını düşürmeyen, savaş sonrası BMW ekibine teslim eden otomobil.

    BMW 328 mi? Yüzyılın otomobili seçilen 25 modelin içinde...
    Bir bakın bakalım beğenecekmisiniz...






    Ardından bu BMW grubu ile sıkça karşılaşarak, kimi beraber sürerek Bar Harbor a
    ulaşıyoruz.

    Burası bir çeşit Bodrum gibi, canlı hareketli bir yer.

    Kalabalıktan uzak bir köşeye-kampa çekilmektense şehrin göbeğinde bir otele
    yerleşelim diyoruz. Sıcak duş ve temiz blucin T-sörtgibisi varmı azizim, o kadar yolculuktan
    sonra ilaç gibi geliyor, başlıyoruz kaldırımları aşındırmaya...



    Burayamı yerleşsem? İyi de ne iş yaparız burada? Elalem ne yapıyorsa onu! Hadi ya! Niye olmasın?

    İyi de kem var küm var...

    Seyahatimizin amacı tabii ki yerleşecek yeni yerler aramak değil ama...damarlarımızdaki asil göçebelik bizi rahat bırakmıyor.

    Ben Manhattana bayılıyorum oysa ki...Gel gör ki Bar Harbor bir alem...























    İşte öyle öyle geceyarısını ettik o gün. Ne kadar abur cubur varsa yedik, içtik, dondurmalar vs...

    Yine de Bar Harbor tamamlamayı başka bir geziye bırakıp otelimize çekildik.

    Zaten gezdiğim hiçbir yerden “buraya bir daha gelip adam gibi kalmamız lazım” duygusu olmaksızın ayrıldığımı
    hatırlamıyorum.

    Sanırım gözlerim açık gideceğim

    Yarın Acadia National Parkını ziyaret edeceğiz... Cadillac dağına çıkacağız... program yüklü. Uyumak lazım...


    Acadia Park feneri...



    Sevinmeyin daha bitmedi...

  7. #7
    Admin Erhan Erdil - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    14 Nisan 2003
    Şehir
    İstanbul
    Motosikleti
    MT-09 Tracer
    Evet acı ama gerçek...Maine de kask mecburiyeti yok...Kimisi takmıyor.
    Amerikada niye her eyelette farkı kanunlar var ?

    Sevinmeyin daha bitmedi...
    Sayenizde Amerikayı geziyoruz

  8. #8
    Donald_Duck - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Mayıs 2003
    Şehir
    New York, ABD
    Motosikleti
    BMW R1150GS Adventure
    Alıntı Skullhunter adlı üyeden alıntı
    Evet acı ama gerçek...Maine de kask mecburiyeti yok...Kimisi takmıyor.
    Amerikada niye her eyelette farkı kanunlar var ?

    Sevinmeyin daha bitmedi...
    Sayenizde Amerikayı geziyoruz
    Her eyalet "state" aslinda ayri bir devlet, kendi kanun yapicilari var, parlamentosu var vs. Bildigim kadariyla 50 eyaletten 45 inde kask mecburi.

  9. #9
    Rain - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    05 Temmuz 2004
    Şehir
    Tekirda§
    Abi naptın sen yaa gitmiş kadar olduk bide okurken yakalndık fırça yedik şeften
    ışınlandık falla :scatter:
    Cikolota disLeriMizi.. Hayat DusleRimizi curutuyoR...

  10. #10
    Donald_Duck - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Mayıs 2003
    Şehir
    New York, ABD
    Motosikleti
    BMW R1150GS Adventure
    Maine Seyahati V... Acadia National Park ve içerlere doğru....


    Sabahın köründe koyulduk yine yola...malüm yolumuz uzun, ve görülesi yerler silsilesi tahminlerimizi aşıyor...Doğru Acadia National parkına.

    Ve fakat, bin ekşili köfte !...hava sisli puslu... Doğru dürüst resim çekme hayallerimiz ve manzara seyri suya düşüyor, neyse...

    Dönmek yok, bulduğumuzla idare edeceğiz artık, kısmet. (Ing. kismet )



    Rotayı kısaltmak zorunda kalıyorum bugün, yoksa Cuma günkü Advrider meetingine yatişemeyeceğiz bu gidişle...

    Amacım Kanada sınırına kadar uzanmaktı, heyhat, belki gelecek sefere... yada “muhakkak” gelecek sefere

    Bugünkü plan Acadia dan sonra yine Acadia nın uzantısı olan Kuzeydeki burunları dolaşıp içerlere sürmek,

    biraz da denizden uzakta Maine hayatı nasıl gidiyor, bir görmek...



    İşte Acadia parkı ve rotamızın başlangıcı...Amaç parkta bir tur atmak, “Cadillac Mountain” a çıkıp neyin nesiymiş anlamak,

    oradan “Winter Harbour” tarafına geçip kısa bir ziyarette bulunup içerlere doğru yavaş yavaş dönüş yolculuğuna geçmek.

    Acadia Parkı ile ilgili geniş ve pek faideli malümat için http://www.nps.gov/acad/ linki şayan-ı tavsiyedir...















    Parkın yolları nefis, azami hız 40-15 mph arası (60 – 25 kmh) değişiyor, ve tek yönlü.

    Harika manzara terasları ile süslü ancak sisten hiçbirşey görmek mümkün değil. Görüş mesafesi 200 – 800 m arası gidip geliyor.



    Parkta ilk günlerinden kalma bir malikhane...Avrupadan gelip, akıllarında ne kaldıysa aynını yapmışlar sanırım...



    Eagle Lake, parktaki birkaç gölden biri 1 x 5 km

    büyüklüğünde...


    Buradan sonra resimleri seçip elemektense küçültüp daha çok resim koyayım dedim.

    Ekrana azıcık daha yakından bakın, ve buyrun zirveye çıkan nefis yola...







    Ve zirve...Vakit olsaydıda on kere inip çıksaydım...





    Cadillac Dağı, 466m ile ABD nin Atlas Okyanusu sahilindeki en yüksek noktası. Evet ahım şahım bir “dağ” denemez, bir tepe belki ama özelliği deniz kıyısında olması ve yüzyıllardır denizcilere yol göstermesi. Gün doğuşunda çıkarsanız bütün Amerikada o günün ilk ışıklarını gören siz oluyorsunuz...bu da numarası


    Cadillac hikayesi de şöyle; efendim 1600 ün sonlarında XIV. Lui adına bu bölge “Antoine de la Mothe Cadillac” adlı bir Fransızın elinde bulunuyor. Daha sonra Fransızların çekilmesiyle Antoine Detroite göç ediyor ve bu bölgeyi kalkındırıyor. Detroit in kurucusu olarak bilinen bu zatın adına hürmeten GM ünlü markasına onun adını veriyor...

    Neredeeeen nereye

    İşte tepenin görünüşü, tabiiki sisten dolayı herhangi bir manzara yok maalesef.



    O savaş yeri görüntüsü veren bariyerler ziyaretçiler otlara, yosunlara, likenlere basmasın dıye yapılmış.

    Bölge ciddi doğa koruması altında. Parkta bol miktrda yabanıl yaşam sürüyor...

    Geyik, ayı, tavşan, porsuk, sincap, böcekler, kuşlar, motosikletli Türkler...aklınıza ne gelirse.

    Acadia parkının üstünde olduğu yarımada aslında bir ada olarak adlandırılmış,

    “Desert Island” deniyor, işte bu Cadillac tepesinin tamamen çıplak olmasından dolayı.

    Neyse, oraya çıktığımızı belgeleyecek trofeyi de aldıktan sonra...yani gerekli rozet temin edilip şapkama iliştirildikten sonra, yine yola koyulduk.



    Bu resimde puslar arasından görünen yerleşim Bar Harbor...











    Ve daha sonra okyanus kıyısını saat 6 istikametinde bırakıp karanın içlerine dogu yola koyulduk. Sayahatin bu kısmı ile ilgili fazla anlatacağım bir şey yok.

    Sahilde çok vakit harcadığımız için içerlerde fazla oyalanacak vakit kalmamıştı ve hava da gittikçe ağırlaşıyordu.

    Hız limitlerini biraz zorlamak ve malum, iyice karanlığa kalmadan kamp yerine varmak lazım.



    Tabii böyle hanımlar yolumuzu kesmeye devam etmezse... Uç dört yol inşaatıyla karşılaşıp epey bekleştik.

    Yollar kış bastırmadan hazır olmalı...eh bize de beklemek düşüyor.



    Maine in iç kısımları ardarda tepeler, göller, nehirler ve ormanlarla kaplı. Arada küçük yerleşimler, çiftlikler var.





    Ve kampımıza varıyoruz. Bu gece yağmur fena bastıracak, o yüzden çadır kurmak yerine bir kabin kiralamaya karar verdik.




    İşte bu gece kalacağımız “log cabin” denilen kütüklerden yapılma küçük bir kulübe. İçerde bir ranza ve bir iki kişilik büyük yatak, masa sandalye filan var.



    Yerleşiyoruz ve kampta bir kaç resim çekelim istiyorum...hala ışık var ve çok güzel bir yer






    Sonra akşam eriyor, sular kararıyor...Yağmur öncesi sessizliği ile kabinemize gidiyoruz...


    Motoru kabinin önüne getirip beklenilen fırtınada devrilmesin diye bağlıyorum... Ateşimizi de yakıyoruz...



    Halı gibi çimlere uzanıyorum ama gökyüzü zifiri karanlık...

    Yapılacak seyler listesine bir göz atıyorum...Bomboş...Yaşasın tatil

    Uykunun galip gelmesini beklemekten başka yapacak bir sey yok artık...



    Devam edecek

    Daha cok resimli versiyon icin : MCWorlDD

  11. #11

    Üyelik
    04 Haziran 2004
    Motosikleti
    Mondial, M 150 Vulture
    DD Çok güzel olmuş bu , ilk defa bu kadar ayrıntıı bir görüntü izliyorum. Amma neden hiç bir amerikalı yollarda değil? Sadece bir gezgin gurubu yakaladınız?

  12. #12
    Donald_Duck - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Mayıs 2003
    Şehir
    New York, ABD
    Motosikleti
    BMW R1150GS Adventure
    Darkfriairs, Genellikle insanlar isinde gucunde, eh bizde is ssatinda geziyoruz...ondan olsa gerek.

    O gezgin grubu da Alman zaten...Almanyadan arabalari gemiye yukleyip getirmis geziyorlar...

    Tesekkurler.

  13. #13
    Donald_Duck - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Mayıs 2003
    Şehir
    New York, ABD
    Motosikleti
    BMW R1150GS Adventure
    Maine Seyahatnamesi Kisim 6

    Bütün gece yagdi yagdi yagdi....Sabah dinmisti artik. Dedim
    “gökyüzünde bulut kalmamistir herhalde”...ne gezer. Kalin bulut tabakalari altinda, soguk bir yolculuga basladik. Daha yarim saat geçmemisti ki insafsiz bir saganak yagisin içine daldik. Bir süre idare ettim ama göz gözü görmez hale gelince bir benzinciye attik kapagi.

    Koca bir bardak sicak kakao ve görüs açilincaya kadar metazori

    bekleyis...



    Iste biraz dindi, disari çiktik...ve harita.



    Bu sabah, Persembe, Skowegan dan yola çikiyoruz, yagmurdan dolayi bir sürü görülecek yeri geride birakip *ama yine de arayollardan sürerek* New Hampshire a girip haritada “Fryeburg” olarak görülen sehir yakinlarindaki “Conway” e variyor ve orada kaliyoruz. Ertesi gün, ki onu da altta bulacaksiniz, oradan yola çikip
    ”White Mountains National Park” dan söyle bir dolasip Girngonun “middle of nowhere” (Türkçesi seytanin kiri yada Allahin dagi olabilir)dedigi, GPS imde kayitli koordinatlarla bulacagim Adventure-Rider kamp sahasina bulabilirsek variyoruz...



    Bu günkü yol manzaralari bunlardan ibaret. Resimlerin çogu lens islandigi için berbat vaziyette bulanik



    Aksama dogru Conway civarinda nihayet yagmmur-sagnak

    diniyor ve hava açmaya basliyor.



    Hepi topu 500km yolu 9 saatte yaptik o gün. Ve eni konu yorucu oldu. Hiç çadir havasinda olmadigimdan kapagi Holiday Inn e attik. Banyoyu sicak suyla doldurdum...

    Ertesi sabah yagmurdan eser kalmamisti...derhal derdest olup yola döküldük. Iste gündüz gözüyle Conway.





    Conway, White Mountains bölgesine bisiklet, kano, kayak, snowboard, dagcilik vb. bazilyon doga sporu yapmak için memleketin herbir yerinden gelenleri agirlayan bir merkez.

    Diger bir ünlü sehir de Laconia dir bu yakinlardaki. Bu geçtigimiz ilkbaharda buraya gelmis ve motosikletle bu bölgenin en yüksek dagi olan Washington dagina çikmistik. Iste o günlerde meshur Laconia motosiklet rallisi vardi ve bölgeye dörtyüz bin motosiklet gelmisti. Görülecek seydi dogrusu.

    http://www.laconiamcweek.com/

    http://www.nhliving.com/events/motor...ek/index.shtml

    linklerinden bir bakin.

    Conway in disina çikar çikmaz kendinizi tabiatin içinde buluyorsunuz...



    Echolake... Yanki gölü. Nefis bir yer. Küçücük bir göl, tam karsida sarp kayaliklar. Ne söyleseniz size tekrarliyor...



    Deyzi gölün sirlarini çözmeye çalisiyor sanirim...





    Yukardaki resimde son derece güçlü rüzgarlarla mücadele ediyorum aslinda. Yaklasik 2 saat süren White Mountain geçisi.

    Alttaki resimde ise dag basinda bir tren istasyonu görüyorsunuz...



    Bu son derece enteresan bir trenin istasyonu...



    Tren sadece Washington daginin zirvesine turistik sefer düzenlemek amaci ile yapilmis. Ana istim tankinin açisindan çiktigi yokusun nasil birsey oldugunu anliyorsunuz degil mi

    Lokomotifin ilginç bir çekis sistemi var, “cog” deniliyor..
    Raylarin ortasindaki merdiven gibi tirtillara giren bir disliyi çeviriyor buhar makinesi ve tekerleklerde kayma tehlikesi olmadan tirmaniyor.

    Su alttaki gravürde daha iyi görünüyor...



    Ilginizi çektiyse daha çok bilgi için



    http://www.mountwashington.com/cog/index.html#intro

    Linkine bakarsiniz...Orada özellikle demiryolu isçilerinin raylar arasinda kalasla kayarak dagdan asagiya 2’ 45” dakikada inislerini okumalisiniz.
    Birkaç ölüm ve yaralanmadan sonra yasaklanmis tabii, kalasla inis yarislari...

    White Mountains...çiçeklerle kapli.
    Bu yil Haziranda bu dag grubunun en yüksek tepesi,
    o yukardaki trenin de çiktigi Mt. Washington a çikmistik zaten.
    O yüzden tekrar kalkismadik...

    Alttaki resim o günden kalma...
    Hava zirvede 4°C, rüzgar hizi 90km/h, asagida ise 22 °C ve yaprak kimildamiyordu.



    Bu zirve bütün ABD de ortalam hava durumunun en kötü oldugu nokta.

    Neyse yola devam ediyor ve “Litleton” a ulasiyoruz.
    Açliktan gözüm kararmis ama yine de klasik bir “diner” i kaçirmiyorum, parkediyoruz önüne...



    Litleton, adi üstünde küçük bir sehir ama sürprizlerle dolu...






    Karnimizi doyurup rüzgarin yolaçtigi aptalligi üstümüzden attiktan sonra daglardan asagi koyveriyoruz artik...Hedef kamp!





    Birkaç mil mecburi freeway seyahatinden sonra yine ara yollara kavusuyoruz.



    Pek okunmuyor ama o tabelada “Moose Crossing” uyarisi var.
    Bütün Maine ve bu bölgeler aslinda moose geyiginin ana yurdu.
    Sürücüler için büyük tehlike moose (mugs diye okunuyor).
    Motosikletçi için moose a çarpmak ölüm demek...

    Bak sekil 1 ?



    Bu tür uyari tabelasi gördügünüzde hemen yavaslamak gerekiyor, çünkü bu tabelalar gerçek kazalar sonundaki istatistiklere göre konuyor. Bu hayvanlar da genellikle ayni yerden yollari geçtigi için bir moose la karsilasma sansiniz yüksek.

    Neyse, böyle bir olayla karsilasmaksizin ama GPS ve toprak

    yollarda 8-10 mil kadar ter içinde kalarak (Içinizde tam yüklü ve yolculu bir K1200RS i islak toprak yolda kullanan oldumu ? ...o halimden anlayacaktir... ) Adventure Rider grubundan Cromag in düzenledigi “CC04” *Cromag Campout 2004* kampa ulastik. “7 of 9” i parkettim.



    Yine hava kararmak üzereyken begendigimiz bir köseye çadirimizi da kurduk...



    Sonra arkadaslarla sohbete gittik. Biz geldigimizde yaklasik 40 motosiklet gelmisti...o gece bu sayi 55 e, ertesi sabah 73 e çikti. Sanirim en az 60 i R1150GS, gerisi karisik olmak üzere 1200-650 GS ler, 1 Goldwing, 2 H-D, 1 Duc, ve 1 V-Storm.



    Iki yorgun GS




    Bu kirmizi kiyafetli olan da Kanada dan geldi. Ilk kez karsilasiyoruz. V-Storm burada baska dünyadan gelmis gibi ilgi topluyor.



    V strorm un kokpiti. Uzay mekigini aratmayacak elektronik... Roadbook, 2 GPS, uydu radyosu, telsiz...



    Yarin daha çok kamping ve eve dönüs...

    ------------

    Daha çok fotografli versiyon için Maine VI linkini tiklayiverin...

  14. #14
    Donald_Duck - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Mayıs 2003
    Şehir
    New York, ABD
    Motosikleti
    BMW R1150GS Adventure
    Son bolum bayilerde...

    http://donald.hypermart.net/MCRide/Main04/Maine7.htm

    yarin kismetse burada...kusura bakmayin.

  15. #15
    Donald_Duck - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    20 Mayıs 2003
    Şehir
    New York, ABD
    Motosikleti
    BMW R1150GS Adventure

    2004 Maine hatirati kisim VII...

    2004 Maine hatirati kisim VII...

    “Ates günü”

    Kampimizi kurup çene çalmaya giristik eski ve yeni dostlarla...kimisi hala gelmeye devam ediyordu...


    Bu DoctorIt motorunun arkasina “Cromag or Bust” yazmis, yani “ne bahasina olursa olsun kampa ulasacagim” anlaminda bir laf.

    Uzaktaki mavi ceketli benim iyi bir arkadasim Tribeless.

    O gün 600 mil sürüp geldiler. Ortada görülen çali çirpi agaç vs. yigini ise “bonfire” için hazirlanmis...

    Bu da bir dostum, “Nachtflug” un motor dekorasyonu. Yeni bitirdigi turdan toplaldigi çikartmalar...



    Kamp partisinin merkezi olan alan... Bahçe söminesinin arkasindan bir poz,


    Bu da önünden...O kütüklerin çapi 15-20cm, yaydiklari sicaklik nefis...


    Önünde yayilip bira ve sohbet harika ama o ates yarin basima hiç aklima gelmeyen bir is açacak ki sormayin...





    Yemek hazirlikari...ev sahibesi ve hindilerin pistigi kazanlar...




    Altta da et!...
    Benim gibi bir vegetaryen için dehset manzaralari... Allahtan benim için sebzeli lazanya yapmislardi



    Iste bu olayin kahramanlari Cromag ve kiz arkadasi GSGirl...


    Iste bu da meshur “bonfire” o gün çekilen uydu fotograflarindan görünmüs ve küresel isinmaya katkisi bulunmustur saniyorum...



    Ön plandaki Cromag...


    Üstteki resimde arkadaki insanlara bakip olayin ölçegini tahmin edebilirsiniz...

    Ve yine tahmin edersiniz o gece oldukça geç yattik...sebebi çadirin yerini bulamamak gibi yorumlar istemiyorum ona göre...

    Aslinda sabah uyandigimda “ben kimim burada ne isim var” sorularina yanit bulmak için bir süre oyalandigimi hatirliyorum.

    Bu günkü “GS Tour” a katilacak olan grup erkenden yatmisti...

    Sabahin köründe bizim gibi cadde motorcularini ayaga dikti yaklasik 60tane R1150GS ve birkaç KTM. Buna terör derler...







    Neyse onlar gittiler kamp bize kaldi. Bu alttaki fotograflar onlarin o günkü maceralarindan...







    Canim yollar çuvala girdi sanki...peh...

    Kendime not...”git bir GS al”

    Neyse...bahsetmeyi unuttugum bir aksilik vardi o sabah. Deyzi fena halde hastalanmisti, tabii ki gida zehirlenmesi
    Çok ciddi degildi Allahtan, üstelik benim gözlerimde de garip bir yanma vardi, sanki sabun kaçmis gibi...

    Deyziyi yatirdim, ben de makineyi alip kampta yürüyüse çiktim.







    Ormanin serinligi ve yüzüme çarptigim soguk dere suyu gözümdeki yanmaya iyi gelince jeton düstü...

    Evvelki gece atesin önünde çok fazla kalmistim ve isi isinlari ayni kaynak isigi gibi gözümü “almis”ti.

    Islak mendille soguk kompres yapip ben de bir süre yatmak zorunda kaldim...

    Ögleye dogru ikimiz de iyiydik...Günlerden Cumartesi ve eve dönüs için 500mil ~ 800km yolumuz var. Bir haftadir yollardayiz, Pazartesi is günü...hmmm...

    O gece kampta kalmayip yola koyulmayi ve gece yari yolda bir yerde kalarak Pazar ögleden sonra Manhattan a varmaya karar verdik.

    Kampta kalanlarla vedalasip yola koyulduk...



    Eee ne demisler “Türke durmak yarasmaz Türk önde Türk ileri !”...



    Allahtan hava nefis....Vermont a girer girmez su benim diner lardan birini görüp hemen daliyoruz...açliktan ölüyorum..



    Diner in içinden, aynada biz...




    Diner da bir de Würlitzer jukebox var. Hemen bir 25 kurus atip Dean Martin den birseyler seçtim...
    Fotografta görülen her masadaki plak seçme istasyonu. Gerçek bir Amerikan klasigi...



    Sonra yaklasik 400km yapip bir yol kenari motelde yattik, yine soguk kompres yapmak zorunda kaldim gözüme...

    Sabah uyandigimizda sis basmisti ve yola koyulduk. Istikamet ev !



    Ögleye dogru sis dagildi...meshur Rte 22 den dogruca güneye inmeye basladik...



    Glass Lake,



    Route 22,



    Ve Manhattan in kanyonlari...vadileri, gayzerleri...

    57. Cadde




    Cadillac Mountain a parmak isirttiracak daglari...



    Ve böylece bu maceranin da sonuna gelmis bulunuyoruz, 1493mil ~ 2400km yi birakmisiz geride hiç farkinda olmadan...


    Maine...rüyalarimi süsleyecek bir süre.

    Güzeldi, çok güzeldi. Defalarca gidilecek, bir ömür geçirilebilecek kadar...


    Reşat “Donald Duck” Arbaş


    -------------------

    Daha çok resimli versiyon için Maine 7 "son" linkine bakabilirsiniz.

  16. #16
    Rain - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    05 Temmuz 2004
    Şehir
    Tekirda§
    ughT okurken yorulduk yaff belgeseL gibi işin zor falla hem gez hem yaz hem tatil oha felan oldum yaniii...
    Cikolota disLeriMizi.. Hayat DusleRimizi curutuyoR...

  17. #17
    söztürk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Aralık 2009
    gezi eski fakat ben yeni gördüm
    bize uzak yollarda olsa güzel yerler memleketim kadar olmasada :D


    REKLAM ALANI

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)

Bu Konudaki Etiketler