Kapat
Üye Girişi
Motovento
Reklam Alanı
Motomax
Reklam Alanı

yeniden yollarda...

    Motovento
    REKLAM ALANI
  1. #1

    Üyelik
    22 Nisan 2008
    YENİDEN YOLLARDA
    Uzun zamandan beri ilk kez yollardaydım bugün motosikletle.Aydınla birlikte sahil yolu,boğaz,Bebek,Sarıyer ve nihayetinde Kilyos.Kadir`i de unutmadan eklemeliyim.Üç motorcu,üç motor, üç yeminli olmasa da hızlı fişek…
    Sıradan, sıkıcı ve büyük bölümü yatakta geçmesi muhtemel bir izin günümdü bugün.Ne bir gün önce Galatasaray`ın şampiyon olması ne de bu şampiyonluk coşkusunu Ali Sami Yen stadında yaşamış olmam geceden çok yorgun olduğum gerçeğini değiştirmeyecek gibi görünüyordu.Öğlene doğru uyandım.Kendimi o kadar da yorgun hissetmiyordum aslında.Biraz zorlasam kendimi kalkıp kahvaltı bile yapabilirdim.Ama uyku her zamanki gibi tatlı…Akşam işe gidecek olmam gerçeği (ya da bahanesi desek daha doğru olur) gözkapaklarımı daha da ağırlaştırıp beni yatağa doğru çekiyordu.Günlerden Pazar ve havanın güzel olması da pek bişey ifade etmiyordu benim için.İşte tüm bu düşünceler kafamdan geçerken ve gözlerim yavaş yavaş tekrar kapanıp kendimi uykunun şefkatli kollarına bırakırken başucumda çalan telefonla irkildim.İstenmeyen bir durumdu benim için…Uykuda çalan telefon…Ne kadar da sinir bozucu…Telefon çalar,ekrana bakılır,sessiz tuşuna basılır,yerine bırakılır.İşte normal prosedür.Ama bugün değil…
    Arayan Aydındı..Fazla çaldırmadı telefonu.Gece çalıştığımı bildiği için cevapsız çağrı bıraktı herzamanki gibi...Bir anda heyecanlandım. Hava güzel,günlerden Pazar…Aydınla konuşmamız geldi aklıma.Bir haftasonu hava güzel olunca motorla gezecektik…Hemen aradım Aydını.Uyuyor musun diye sordu önce,” Hayır” yanıtını alınca sözleştik.Yataktan fırladığım gibi üzerimi giyindim.Mont, kot pantolon, sweat-shirt(svit türkçesi olur)spor ayakkabılar işte hazırım...Peki ya kahvaltı?Vakit kaybedemezdim kahvaltıyla...Nasıl olsa birşeyler atıştırılabilir.Zaman değerliydi artık.Bir an önce yola koyulmalıydım.Koşarak çıktım evden doğru arabaya...İstikamet Gayrettepe…Arabaya benzin almak gerek...İş -ev arası gitgellerinden fırsat bulamamış olmalıyım.En yakın benzin istasyonuna uğruyorum.Pompacıyla konuşmalar kısa ve net.”50 ytl 95 oktan”...Kasada gördüğüm poğaçalar sevindiriyor beni.Bir poğaça, küçük bir kutu portakal suyu.İşte sana kahvaltı…
    Aydın kapıda karşıladı beni.Bir yandan muhabbet ederken bir yandan da yukarı çıktık merdivenlerden.Çalışma odası gayet şirin, mutfağı bile var.Kadir de orada ,daha 10 gün önce tanışmıştık.Aydın diğer odadan kaskları getirdi.Dolaptan da motorların anahtarını alıp aşağı garaja indik.Daha önce Aydınla konuşurken cbf 150`den bahsetmişti.İkimizde cbf 150`lere bineceğiz sanıyordum.Ama Aydın R 1200 gs gibi muhteşem bir motor varken cbf 150`yi tercih etmedi tabii doğal olarak.Kadir de 1200cülerden…Ben de atladım cbf `ye, ne yapalım nihayetinde iki teker...Üç motor yola koyulduk.
    Gayrettepe`nin dik yokuşuyla yolculuk başladı.Bir taraftan aynaları ayarlamaya çalışırken bir taraftan da İstanbul trafiği beni düşündürüyordu.Yeterli eğitim ve tecrübemin olduğunu düşünmeme rağmen motosikletle ilk defa yoğun İstanbul trafiğine çıkıyordum.Tedirginliği çabuk attım ve akan trafiğe karışıverdik bir anda.Aydın ve Kadir`in tecrübeleri de kendime olan güvenimi arttırmıştı açıkçası.Önde Aydın, arkasında ben,en arkada Kadir, Barbaros Bulvarı`ndan müthiş bir boğaz manzarası eşliğinde aşağıya süzüldük.Belirli bir planımız yoktu aslında.Boğazda bir çay içeriz demişti Aydın yola koyulmadan...Gerisi Allah kerim!
    Hava güzel ,günlerden de Pazar olunca boğaz yolunda trafik evlere şenlik.İkitekerin avantajıyla yoğun trafikte yavaş da olsa ilerliyoruz.Cbf 150 trafikte çok avantajlı.Her boşluğa girebiliyor.Oldukça seri bir motor,bir anda hızlanabiliyor.Yol boş olduğunda ise Bmw alıyor sazı eline.Aydın`ın gazı açmasıyla kükreyen 1200 gs ne kadar güçlü bir motor olduğunu gösteriyor.Sahilyolundan Baltalimanı`na ulaşıyoruz.Polisevi`nde bir çay molasını hak ettik.Motorları denize sıfır parkedip bahçede çayları yudumlarken bir taraftan da manzaranın büyüsüne kapılıyoruz.Çaylar Kadir`den…
    Bmw`lerin ortasında parketmiş cbf, iki aslan arasında duran kedi yavrusunu andırıyordu.Ne kadar cüssesi küçük de olsa, o da bir iki teker... Hem zaten önemli olan boyu değil işleviJ
    Tedirginliği çabuk atlattım.İlk mola verdiğimiz ana kadar hiçbir problem olmadı yoğun trafikte.Motorla uyumluyduk diyebilirim.Sanırım bunda “ybr” ile geçen günlerimin payı büyük, ee ne de olsa ilk göz ağrısı kolay unutulmaz. Çok fazla teknik konuya girdiğimin farkındayım ancak ybr ile cbf 150 yi karşılastırmadan geçmek istemiyorum.ybr bana biraz daha kullanıcı dostu gibi göründü.cbf 150 nin motor hacmi her ne kadar daha büyük olsa da kullanım açısından ybr nin yerini tutmuyor kanaatimce.Ayrıca çok daha narin bir yapısı var gibi geldi bana.Yamaha tam anlamıyla taş gibi bir motor (ybr =yamaha brillant ride) yapmış diyebiliriz kısaca.Bu kadar teknik bilgi yeter sanırım kendimi bir anda motosiklet dergilerine test yazıları yazan yazarlar gibi hissettim.
    Baltalimanı`ndan sonra yolda çok daha rahattım.Hatta ara sıra gazı iyice açıp Aydın`ı solluyor,araçların arasından kıvrak manevralarla süzülüp gidiyordum.Sahilyolundan Sarıyer meydanına kadar devam ettik,tabii kaskların önü açık olmalıydı boğaz havasını alabilmek için. Tertemiz ve tuz kokulu havayı içime çektikçe daha bir seviyordum motosikleti.Çünkü özgür olmak demekti motosiklet.Rüzgar suratıma çarptıkça bir taraftan gülümsüyor bir taraftan çok sevdiğim arkadaşım Aydın`a içimden dualar ediyordum böyle bir güne vesile olduğu için.Sarıyer`den Kilyos sapağına döndüğümüzde yolun en zevkli kısmı da başlamış oldu.İnişli çıkışlı virajlar, yemyeşil tepeler, içinden geçilen köyler,yol kenarında inekler, atlar, koyunlar ve bana köyümü hatırlatan tezek kokusu…Beton binalar arasında sıkışıp kalmış,stres,trafik kalabalık ve sürekli bir koşuşturmacadan ibaret hale gelmiş yaşantımıza böyle tezek kokulu bir ara vermek ne kadar da iyi geldi…
    Kilyosa vardığımızda artık karadenizi görebiliyorduk.Polis okulunun bulunduğu tepeye kadar devam ettik.Karadeniz ayaklarımızın altındaydı artık.Açıkta demirlemiş birçok gemi karadenizin dalgalarına rağmen kıpırdamadan bizleri selamlıyorlardı.Polis okulundan içeriye girip sahile hakim bir yerde motorlardan indik.Bizler demir atlardan inmiştik inmesine ama kumsalda atla gezinti yapanlar, dörtnala yarışanlar bize nispet yapar gibiydi.Aydın ve ben kumsala inmeye karar verdik,Kadir ise bir taraftan yolda topladığı erikleri yiyor,bir taraftan da manzaranın tadını çıkarıyordu.Kumsalda kısa bir yürüyüşten sonra sırada bir dost ziyareti vardı.Polis okulunda çalışan ve yine polis okulunun lojmanlarında oturan bir dostumuzla da görüştük aynı zamanda.Motorlarla geldiğimizi görünce oldukça şaşırdı.Yoğun ısrarlarına rağmen çok fazla kalamadık, kalamazdık...Lakin akşam gidilmesi gereken bir iş ve geri dönülmesi gereken bir İstanbul bizi bekliyordu.
    Tekrar motorlarımıza bindik ve yola koyulduk.Fakat bir farkla, hatta 1000 cc kadar bir farkla…Kadirle motorları değiştik...Evet 1200 cc lik Bmw simdi benim altımdaydı. Bir motor bu kadar mı dengeli ve güçlü olur...Gaza dokunmamla şaha kalkan bu canavar, bazen kükremeye hazır bir aslan gibi ,bazen de binicisini üzerinden atmaya çalışan ancak dizginleri çektiğimde hemen uysallaşıp itaat eden , binicisinin sözünden çıkmayan sadık bir kır at gibiydi…Eee cbf 150 den sonra böyle bir motora binince kendimi bu denli sirkte hissetmem gayet normal sanırım. Dönüş yolunda virajlar daha bir zevkliydi artık.Elimin altında daha fazla güç daha iri bir cüsse vardı.Bazen bu 1200 lük canavarı zaptetmek çok da kolay olmuyordu hani.Hatta biraz hızlı girdiğim bir virajda çizgiyi kaçırıp dışa doğru savrulmaktan son anda kurtuldum.Çok ciddi bir tehlike değildi en azından hatamın farkındaydım.Dönüş yolunda Belgrat Ormanı`nın içinden geçip kıvrıla kıvrıla Sarıyer-İstinye yoluna çıktık.Ana yola çıkışta durup tekrar motorları değiştik Kadirle.çünkü Levent`te trafiğin oldukça yoğun olabileceğini tahmin ediyorduk ve öyle de oldu. Yoğun trafikte sürekli dur kalklarda Bmw ile boğuşmak için sanırım biraz daha tecrübeye ihtiyacım var.Boyumun 171 cm.olması da, R 1200 gs gibi yüksek bir motor için biraz daha tecrübeyi gerekli kılıyordu. Aslında bütün bunlardan daha çok motorun emanet olması asıl sebep...Bmw den sonra cbf bisiklet gibi geldi ilk bindiğimde.Daha dar bir gidon,daha uysal, sakin,ama daha kıvrak…Levent`in kalabalık trafiğinde bir kurye bıçkınlığında ilerledik…Aralardan, beklemeden, trafikte takılmadan,kahrolmadan…Gayrettepe`ye ulaştığımızda yokuşla başlayan yolculuğumuz yine bir yokuşla ancak bu sefer aşağıya doğru dik bir inişle sona erdi.Garaja girerken zafer kazanmış savaşçılar gibi yorgun ama mutluyduk. Aydın`a bir kez daha teşekkür edip Kadirle de vedalaştıktan sonra yanlarınlan ayrılıp arabama bindim.Arabaya biner binmez, o ana kadar hissettiğim özgürlük duygusu birden yerini esaret hissine bıraktı.Metalden duvarlarla çevrilmiş,hayattan izole bir şekilde eve doğru yola koyuldum.
    Eve vardığımda yüzümde hafif bir gülümseme,bedenimde ise tatlı bir yorgunluk vardı. Bedenim yorgun ama ruhum dinlenmişti. Gözlerim pencereden gökyüzüne doğru kayıyor, bakışlarım göğün maviliğinde kayboluyordu. Yeniden özgürce rüzgara karışacağım günü beklemeye başlamıştım bile...





    12.05.2008


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #2

    Üyelik
    11 Temmuz 2007
    Şehir
    Ankara
    Motosikleti
    gönüller bir olsun da..
    araba hakkında söylediklerinize katılıyorum. cidden çok boğucu geliyor bazen..


    REKLAM ALANI

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)