3 Eylül 2006 Pazar
Yücel(Sives)'le kısa bir off-road gezi yapmayı düşünerek her zamanki benzincide sabah 10:00 da buluştuk.
Onun daha önce tek başına deneyip sonuna kadar gitmediği orman yollarını deneyeceğiz önce.
Bu yolların bir çoğunun bir yere bağlanmayıp bir süre sonra son bulduğunu bile bile araştırmamıza başlıyoruz.
Doyran Barajı'nı aştıktan sonra ilk orman yoluna giriyoruz.
Birkaç tane çıkmaz yoldan sonra sonunda aşağılardan gelen suya ulaşan yolu buluyoruz.
Ama biraz bozuk bir yol..
Bozuk ama aşılmaz değil..
Dereye vardığımızda uğraşımıza değdiğini görüyoruz.
Motorlarımızın sudaki yansıması tablo gibi olmuş.
Silves tehlikeyi göze alıyor ve çürük tahta köprüye çıkıp kendi yansımasının da tablo gibi olup olmadığını kontrol ediyor..
Motorlarımızı karşıya geçirip yolun devamında bizi nelerin beklediğini görmek için sabırsızlanıyoruz.
Önce bozuk bir yolda ilerliyoruz sonra yol bitiyor ve meyva ağaçlarının arasında ilerlemeye çalışıyoruz..
... ama bir yere kadar ..
Biraz ileride bir hendek var.
Geçmeyi denemeden önce ileride bizi neyin beklediğini keşfe çıkıyoruz.
Bahçe bir tel örgü ile bitiyor.
Devamındaki bahçeye geçmenin bir yolunu arıyoruz ama bulamıyoruz.
Bir bağ evi var ama etrafta kimsecikler yok.
Bir tane nar koparıp , geriye dönüp motorlarımızı arıyoruz..
Öyle sık ve bakımsız bir bahçe ki bir süre motorları bıraktığımız yeri bulamıyoruz.
Sonunda kızılcık ağacının altında dinlenen KaTırıM'a ve arkadaşı Kırmızı Sıpa'ya ulaşıyoruz.
Geldiğimiz yolu geri dönüp başka bir orman yoluna dalıyoruz..
Bu yol daha kolay bir yol ve hava da çok keyifli.
Geçen gün yağan yağmurdan sonra biraz olsun serinledi buralar.
Bir kaç fotoğraf çekip manzaranın keyfini çıkarıyoruz.
Daha ileride bir düzlüğe çıkıyoruz..
Burada biraz gaz açıp eğleniyoruz..
Düzlüğün sonunda mutluluğumuz yüzümüze yansımış..
Silves kaskını çıkarmayarak mutluluğunu gizliyor..
Yolun devamında yine orman başlıyor..
Çıkmaz yollarda bir bağlantı bulmaya çalışıyoruz.
Bağlantı bulamasak da güzel görüntüler buluyoruz.
Plakam ne zaman bu hale geldi hiç bilmiyorum.
Yollar biter ama off-road devam eder..
Off-road da bitermiş ...
O zaman biz de yola döneriz ..
Silves uçurum dibinde..
Uçurum dibi manzaraları..
harduro uçurum dibi keyfinde..
Bu tabelayı görüntülemek bu güne kısmetmiş.
Her seferinde durmaya üşenmiştim.
Bu sefer durduk.
... ama anlamını çözemedik.
Çevrede hiçbir yerleşim yok. Ne bir bağevi ne de portakal..
Burası mıcır deposuymuş eskiden.
Bu kayaları kırıp kırıp , mıcır yapıp , burada depolamışlar.
"Bu yol nereye kadar gider?" sorusunun cevabını "Mıcıra gider." olarak aldıktan sora tekrar asfalta dönüyoruz.
Bu tabeladan 100m ileride bir başka tabelada "Rakım 940" yazıyordu. Gülmekten geberdim..
Benden bile genç bir ağaç.
Bu da yıldırım düşmüş bir ağaç.
Kış geliyor , yakında bu ağaç bir şöminede yakacak olmadan bir hatıra fotoğrafı çekelim dedik.
Saklıkent'te bir mola.
Molada bir şaklaban..
Bir ton şaklabanlıkla bizi güldürdükten sonra KaTırıM'ın gölgesinde dinlenmeye çekiliyor.
Nasıl güzel bir yaratıktır bu yahu...
15-20 dakikalık bir çay molasından sonra gözümüzü zirveye dikiyoruz.
Bir süre sonra kar yüzünden oraya çıkmamız mümkün olmayacak.
Bu belki de son şansımız.
Tübitak Gözlem Evi'nin kapısında bizi bir mahlukat karşılıyor.
Adı "Beyza".
Motosikletlerimizi içeri almıyorlar ama bizim girmemize izin veriyorlar.
Aslında kimseyi almıyorlarmış.
Kimliğimizi bırakıp , hiçbir binaya girmemeye söz vererek içeri girip yukarıya tırmanmaya başlıyoruz
Gözlem evlerindeki bilim adamları ve diğer çalışanlar bu binada kalıyorlar.
Arkadaki gözlem evleri soldan sırasıyla Rus , Hollanda ve Amerika yapımı.
Dönüşümlü olarak Tübitak'la paylaşıyorlar.
Bu zirve , gözlem konumu olarak dünyada üçüncü sıradaymış.
Rakım 2557
Saklıkent'e kuş bakışı..
Aşağıda giriş kapısı.
İçeride "Beyza" , dışarıda KaTırıM ve Kırmızı Sıpa .
Geldiğimiz yolda "Telesiyej" .
Dönüşte orada fotoğraf çekeceğiz.
Ayrılmadan "Beyza" ile biraz oynaşıyoruz.
Zirvede Son Tango
..ve Telesiyej fotoğrafları...
Biraz yorulduk mu ne...
Hazır kimse yokken...
Telesiyej , Saklıkent'ten buraya kaYakçıları taşıyor kaYak mevsiminde.
Saklıkent , dünyanın denize en yakın kaYak merkezi.
KaTırıM'ın gözünden ...
Zirveye yakın güzellikler..
Saklıkent'e iniş..
Saklıkent'i geçip Sinan Su Değirmeni yoluna sapıyoruz..
Yol kenarındaki meyvaların tadına bakmadan geçilmez..
Değirmende durmayıp devam ediyoruz ve Geyik Bayırı yoluna çıkıyoruz.
Yol kenarındaki Kireç taşı mağaralarında bir kaç fotoğraf ile bugünkü gezimiz burada sona eriyor..
Herkese mutlu geziler...