Çadırlı gezi malzememizi yüklenip yola çıktık erkenden..
Yolda subaşında çok samimi karşılandık..
Fotoğraf makinemi yalanmaktan zor kurtardım..
Dostumuz sıcaklarla nasıl başa çıkılacağını iyi biliyor..
Biz de ilk yolumuzu kesen dereden serinlemek için yararlanıyoruz.
Ben çevreyi görüntülerken..
Yücel "Koş Nezih , şu dutlara bak" diye sesleniyor..
Baktım..
Hatta yemeye çalıştım..
Çok lezzetli ama bir o kadar da zahmetliydi yemesi..
Daha sonra yolumuza çıkan çocuklarla oynadık biraz..
Yeni yollar denerken bir barikatla karşılaştık.
Ardında da bir katır..
Barikatı aşıp eski haline getirdik..
Katır önde biz arkada dere yatağına kadar indik..
Daha sonra yolumuzu bir elma ağacı kesti..
"Olmak ya da olmamak."
Aşağıdan gelen suyun çağrısına uyup , bir patikadan ulaşmaya çalıştık..
İyi de yaptık..
Bu derede yüzülmez ama kafa sokulmaz diye bir tabela göremedik..
Soğuk su bizi canladırıyor..
Şelale de maşallah "Şarıl şarıl."
Aynı dere tekrar yolumuza çıkıyor..
Sonunda öğle yemeği için en güzel yeri buluyoruz..
Su çok soğuk olduğu için sadece girip çıkıyoruz..
... ve yemek için ateş yakıyoruz..
Yemek ve keyif zamanı..
Yemek sonrası , çantaları tekrar yükleyip yola çıkma zamanı..
İşte günün ağacı..
Bu yaşlı ağacın içi ev gibi oyulmuş ama hala yemyeşil , capcanlı..
Burasını otel gibi kullanan here türlü yaratığın ...
Motosikletlerimize bir tuhaf baktığını hissediyoruz..
Yücel'le ikimiz ağacın içine fotoğraflar çekerken yaşam sürüyor..
Bu muhteşem ağacın daha çook uzun yıllar yaşamasını umut ediyoruz..
Sıcaktan bayılmak üzereyken bir vaha ile karşılaşıyoruz..
Yücel çoktan akıntıya bırakmış kendini..
Harduro durur mu? ... Durmaz...
Bu dereyi takip ederek Kumluca ve Mavişehir yolundan Olimpos'a gidip
Ada Pansiyon'da çadır kurmaya karar veriyoruz.
Hem de ne zamandır göremediğimiz arkadaşımız Ada Pansiyon'un sahibi Mehmet'i (OlymposMehmet) de göreceğiz.
Yolda elma molası..
Olimpos Ada Pansiyon'da güneş batmadan ay ile selamlaşıyoruz..
Gece çok keyifli bir sohbet ortamında bir de "Haydut" ile tanışıyorum..
60 günlük bir Golden Retriever ..
Sabah günün ilk ışıkları ile çadırımın kapısını aralıyorum..
Çok güzel bir sabah yine..
Kahvaltı ederken Haydut'un yeni arkadaşı ile oynaşmasını izliyoruz..
.. ve Haydut'un sahibi Tuana .
Çadırlarımızı ve çantalarımız topladık.
Yeniden dağlara çıkmaya hazırız..
Beycik yolundan Tahtalı Dağı'na gitmeye niyetleniyoruz..
Vites kolu yine sıyırıyor , iyice sıkıştırsak da alien vida başı biraz bozulmaya başladığı için
yolda bize sıkıntı yaşatacağını düşünüp Tahtalı'yı bir başka güne bırakıp , Kemer'e
MotoAslanko'ya uğrayıp vites kolu için yardım almaya karar veriyoruz..
Biz vites kolunu sağlamlamaya çalışırken etrafımda dakikalarca tur atıp
sürekli biryerlerime konan kelebeği sonunda görüntülemeyi başarıyorum.
Ona Şans Kelebeği adını veriyorum..
Aslanko yoktu ama yardımcıları bizi yolda bırakmayacak bir çözüm buluyorlar.
Yeniden yola çıkıp Kuzdere'den orman yollarına dalıyoruz..
Off-road olmadan keyfi çıkmaz bu işin..
İşte yine öğle yemeği zamanı..
Ben ateş için ocak hazırlarken Yücel hızını alamayıp hazır çantaları indirmişken biraz tepiniyor engebeli arazide..
Ateş kıvamına gelirken yemek hazırlığı..
Yemek yüzümüze gülücük koyuyor o an..
Gölgesiyle öğle yemeğimizin keyfini artıran bu yaşlı ağaca da teşekkürlerimizi sunuyoruz..
Bugün ne şanslı ama yemekten sonra devam ettiğimiz bu sürprizlerle dolu yolda
20 dakika sonra su içmek için durduğumuzda..
O da ne..???
Daha önceden buraya soğuması için bırakılan 3 tane karpuz buluyoruz..
Çöl ortasında vaha gibi..
Hemen bir tanesini kesip yumuluyoruz..
Buz gibi soğuk karpuzun verdiği enerji bize off-road olarak dönüyor..
Motosiklet kardeşliği...
Çiçek-böcek kardeşliği..
.. ve günün son zirvesinden son fotoğraflar...
Gezileriniz mutlu olsun..