Blog yazılarımıza ve daha fazlasına buradan ulaşabilirsiniz.

İtalya gezimizin videosu:



17.06.2017 Cumartesi

La Spezia

Genova'dan yola çıkıp La Spezia' ya doğru giderken upuzun bir otobandan geçiyorsunuz. Göz alabilğine bir tarafta koca dağlar, bir tarafta ise denizin eşsiz mavisi gözlerinizi alıyor. Intercomda müziğimizi açıp, bu keyifli yolculuğun tadını bir güzel çıkardık diyebilirim. Genova yerine bence La Spezia da kalabilirsiniz. Otel rezervasyonları büyük tur şirketleri tarafından aylar öncesi tamamlanıyor o nedenle biz orada yer bulamamıştık. La Spezia'ya trene binip, Cinque Terre'ye gitmek için gittik aslında. Bu kartpostallara konu olan 5 köyün girişinde yer alan en büyük yerleşim yeri burası.

Tren garının hemen karşısında motor otoparkları bulunuyor, Motorunuzu buraya parkedip, gönül rahatlığı ile köyleri gezmeye gidebilirsiniz. İtalya'da her yerde olduğu gibi burası da ücretsiz bir otopark. İstasyondan tüm gün boyunca kullanılan bir bilet alarak tüm köyleri gezebilirsiniz. Biletinizi atmayın, yanınızda taşımayı ihmal etmeyin. Kontrol yapılıyor.


Cinque Terre

Yine Ligurya bölgesinde yer alan 5 köyden oluşan bir bölge Cinque Terre. Kelime olarak da “cinque” İtalyanca’da “beş”, “terre” ise “toprak” anlamına geliyor. Motorla La Spezia ya geldikten sonra istasyondan trene binip bu 5 köyü tek biletle gezebiliyorsunuz. O kadar kalabalıktı ki, hava çok sıcak olmasına rağmen akın akın insanlar 5 küçük, sevimli köyü gezmek için gelmişti. Neden bu kadar turistik derseniz, bence mimari yapısı, yemekleri ve denizi insanları buraya çekmek icin yeterli 3 sebep. Bir tarafta uçurumun kenarına kurulan rengarenk kartpostallardan fırlamış küçük küçük köyler, diğer tarafta göz alabildiğince uzanan kocaman üzüm bağları.. İnsan buralarda dünyadan kopup, başka hayallere dalıyor. Bir kere daha İtalyanların geçmişine nasıl sahip çıkıp, bu köylerine gözü gibi bakıp, koruduklarına şahit olduk. Sadece daha az kalabalık bir mevsimde gelsek daha keyifli olabilirdi. Biraz curcuna içinde gezimizi tamamlayabildik. Buraya en az bir gün ayırmak gerekiyor.

5 köy birbirine tren yoluyla bağlı olduğu gibi kara yoluyla da bağlı. Arabayla ulaşımın trene göre daha zor olduğu söyleniyor. Otoparklar köylerin içinde değil baya yukarıda bulunuyormuş. Parkedip, köy merkezine inmeniz zaman alıyormuş. Tren istasyonları ise her köyün içinde bulunuyor. Treking yapanlar yürüyerek bir köyden diğer köye küçük patika yolları kullanarak geçebiliyor. Köyler arasındaki patika yollar arasında en meşhuru olan Via del Amore yani Aşk Yolu Manorala dan başlayıp Riomaggorie’da bitiyor. Eminim doğayla başbaşa, bir tarafınızda deniz, bir tarafınızda üzüm bağlarının o eşsiz görüntüsü içinde yürüyüş yapmak bambaşka bir deneyimdir. Sadece treking ve yüzme için düzenlenen özel turlar bulunuyor. La Spezia' dan tekne ile de 4 köye ulaşım bulunuyor. Havanın çok sıcak olması nedeniyle trenle yolculuk yapmayı tercih ettik. Trenler çok sık gidip geliyor ama yine de zamanlarını kontrol etmek lazım. Dönüşte yaşanılan bir sorun nedeniyle istasyonda yaklaşık 30 dk bekledik. Bu arada eğer yazın gidiyorsanız mutlaka mayonuz üzerinizde olsun. İnsanlar mayoları ve havlularıyla her köyde inip denize girip, eşsiz koyların tadını çıkarıyorlardı. Biz tabi ki altımızda yazlık motor pantolonu olduğu için sadece denizin kokusu ve eşsiz manzaralarla yetindik.

İlk durağımız:

Riomaggiore :La spezia' ya en yakın ve büyük bir ana caddeye sahip olan bir köy. Trenden iner inmez sizi pembe, kırmızı, sarı pastel renklere boyanmış yeşik panjurlu evler karşılıyor. Çok eğlenceli fakat kalabalık bir köydü.









Manarola:Cinque Terre' nin incisi en fotojenik köy diyebiliriz. Küçücük olmasına rağmen akın akın insan ağırlıyor, Rengarenk evlerin, daracık sokakların bulunduğu bu köyde çok sevimli kafeler bulunuyor. Buranın ünlü restoranı Trattoria Dal Billy’den yer ayırtmazsanız yaz aylarında yer bulmanız neredeyse imkansız. Favori köyümüz buydu.















Monteresso Al Mare: Harika bir kumsala sahip olan,en büyük olan köy. Deniz tatili için en çok tercih edilen yer diyebiliriz. Konaklama için çok fazla alternatif bulunuyordu. Sahilde denize sıfır bir restoranda yediğimiz soğuk, bol limonlu balığı ve mozerallalı salatanın tadını hala unutamadım.






Vernazza:Sahildeki kafeleri ile en canlı olan bir köydü. Eğlence odaklıysanız bu popüler köyü tercih edebilirsiniz.






Corniglia:Doğa ile içiçe, deniz kenarında olmayan, yamaca konuçlanmış tepede kalan bu köye gitmedik. Hem ulaşım olarak çok rahat değildi hem de bu köy yerine diğer köylerde daha çok zaman geçirmeyi tercih ettik.


Lucca

İtalya'nın kuzeyinde Toskana bölgesinde yer alan bir yer Lucca. İtalya'da etrafı surlarla çevrili olan tek şehir. Düşman saldırılarından ve şehre giriş çıkışların kontrol altında tutulması için yapılmış bu surlar. Günümüze kadar hiç yıkılmadan korunmuş. Surların üzerinde yemyeşil çimlendirilmiş bir yürüyüş alanı da bulunuyor. Eski kenti surların üzerinden yürüyerek keşfetmek bambaşka bir duygu. Kendi halinde tüm ihtişamını hala koruyan keşfedilmemiş, büyülü bir yer Lucca.



Şehir merkezine motorlu taşıtların girmesi yasak. Motorunuzu surların yanına kadar gelip parkedebilirsiniz. Otelimiz çok yakın olduğu için otelin otoparkına parketmeyi tercih etmiştik. Yürüyerek gezilebilinecek sevimli bir yer burası.



Şehrin en meşhur olan kulesi ise Torre Guinigi. Ortaçağdan kalan bu kulenin tepesinde meşe ağaçları bulunuyor.



Şayet akşam yemeği yiyecekseniz ya da yerel şaraplarını tatmak istiyorsanız en meşhur olan Piazza Anfiteatro meydanını tercih edebilirsiniz. Toskana denilince akla hemen şarap ve zeytinyağı geliyor. Hepsi gerçekten lezzetli. Motor ile seyahat etmesek alacaktık fakat yerimiz olmadığı için ikisini de alamadık. Çember şeklinde dizilmiş evlerin altında bulunan restoranların her biri birbirinden güzel. Meydana 4 giriş bulunuyor. Akşamları müzik yapan ekiplerde var. Keyifli zaman geçirebileceğiniz bir meydan.

Meydanda oturup akşam yemeğimizi yiyip, birşeyler içtikten sonra Lucca'nın ara sokaklarında kendimizi kaybettik. Ortaçağ'dan fırlayan bu yer insanı gerçekten büyülüyor.

San Martino Katedrali'de görülmeye değer.





Madame Butterfly gibi bir çok opera eserinin bestecisi olan Pucci’nin doğduğu kent burası.

Lucca Toskana bölgesinde yer alsa da bir Floransa ya da Sienna kadar turistik bir yer değil. Çok kalabalık olmaması burayı daha da güzel kılıyor. O nedenle buraya yolunuz düşerse uğramadan geçmeyin. Sokaklarında kaybolun, meydanlarının tadını çıkarın.

Bu sevimli şehirde çok fazla otel bulunmuyor. Genelde Bed&Breakfast'lar bulunuyor. O nedenle gitmeden önce mutlaka rezervasyon yaptırın.

Otel bilgisi: B&B Villa Anna