bindik bir alamete gediyoz kıyamete (beykoz-şile)

**pikatel34** · 07 Kasım 2015, 14:18

kış gelmeden motorla son veda turları kapsamında haftada bir gün kendimi yollara vurmaya çalışıyorum.aklımda pek bir rota yoktu aslında.önce hasanpaşadaki devamlı alışveriş yaptığım motosuperstore a gidip şu ürünü alıyorum
http://www.motosuperstore.net/Begere...a,PR-2123.html
rüzgarı kesmede başarılı

beykoza dogru çıktım.polonezkoye daha önce gitme fırsatım olmamıştı.tabelayı görünce saptım oraya ve yolculuk başladı

öncelikle gün sonunda yaptığım rota

https://goo.gl/maps/79sgRPUq6Cu

bu da bizim ufaklık,mütevazi garajından çıkarttım

yola çıkmadan önce km sayacı,saatimiz 13.45 cuma namazından sonra yola koyuluyorum

otobandan direkt kavacık a gidiyorum,polonezkoy tabelasından saptım

görele koyunde otobus duragında bi soluklanıp,telefonumu kontrol ettim

astfalt güzel ve temiz,yolun iki yanı orman,huzur dolu ve mis gibi toprak kokuyor

tabelaları takip edip polonezkoye varıyorum

polonezkoy 19. yy da polonyalıların kurdugu bir yerleşim birimi

köyün içinde durmuyorum sağlı sollu güzel restoranlar ve küçük oteller var,yol daha cazip geliyor,devam ediyorum

yola devam ediyorum ama nereye gittiğim konusunda en ufak bir fikrim yok,pis bir gururum olduğum için de kimseye yol sormam

yol nihayet bitiyor,karşıma bu tabela çıktı

düz devam ediyorum,ilerde kamyon yogunluğu artıyor,yol bozuluyor ve karşıma çıkan manzara

3. boğaz köprüsü ve kuzey marmara otoyolu kapsamında yapılan bir viyadük.bu sessiz yerler de yakında motor viziltilariyla dolup taşacak bir kaç seneye.istanbul için de yapılması gereken bir proje,umarım faydalı olur

hiç aklımda olmamasına ragmen tabelalar aklımı çeldi,şileye dogru devam etme kararı aldım

deminki viyadugun tepeden gorunumu

bu da bendeniz

üstümde ekipman olarak nolan n64 kask,3 katlı richa airstream mont,altımda ise termal içlik,sıradan bir kot pantalon ve dizlik var.eldiven olarak yazlık eldiven vardı üşüyünce sıradan bir deri eldiven giydim.

istanbulun henuz betonlaşmamış bölgeleri

ne yazık ki bir aksiyon kameram yok henüz,sürekli de durup eldivenimi çıkarıp fotograf çekmeye üşendim

ama gectiğim mahahalleler sıradan bir anadolu köyü gibi,sokaklarda tek tük yaşlı insanlar,sessizlik ve huzur.motorla geçince mahalleden bir garipsenmiyor değilsiniz

arada bir köşelerde durup kaskımı çıkarıp soluklanıyorum

sahilkoye varıyorum.adı üstünde kdz sahilinde şileye yakın bir köy

genis bir kumsalı var,yazın ana-baba günüdür kesin buralar ama şimdi bir deli ben varım.ve gezimin favori fotografı

küheylan mağrur ve yorgun

sahilkoyden çıkıp bir kaç köyden daha geçip en son sofulardan şile otabanına çıkıyorsunuz ve şileye 4-5 km kalmış oluyor.sırtımda bir ağrı başlıyor bu motordan ziyade benim sırt rahatsızlığımdan kaynaklı uzun süre yaslanmadan oturunca sırtım agrıyor birazda tembellikten tabi

şileye giriyorum saatim 16.13ü gösteriyor,yorgunluk ve açlık bastırdı bir şile fenerinin fotografını çektim

limana da indim gerçi ama eldiveni çıkarmaya üşendim

yemek yenilecek bir yer aramaya başladım.dönerci orhan diye bir lokanta bir yer buldum.orada karnımı doyurdum,çayımı içtim

akşamın da çökmesiyle hava soğudu,dönüşte de otabandan gideceğimi düşünürek,lokantadaki abilerden gazete aldım.montum iyiydi ama ön cam olmadığı için rüzgarı direkt göğsüm karşılıyordu.göğsüme bir gazete koydum,bacaklarım da üşüdüğü için pantalonun da içine koydum.gazete iyi izole ediyor soğuğu

17.00 e doğru çıkıyorum şileden.ibre dibe doğru yaklaşıyordu.şile totalda benzin aldım.15 liraya doldu.bir 5 liralık da depoda varmıs,depo küçük malum bizim ufaklığın

otoban sakindi ta ki ömerliye kadar.bizim cellat hafriyat kamyonları burda döküm yaptığı için dönüste tam gaz birbirleriyle yarışa yarışa gidiyorlar.onlarla cebelleşmek biraz zor oldu bizim ufaklıkla

yolda da bir kaç gs li abiyle karşılaşıyorum,sağolsun yanımdan vınn dıye geçiyorlar selam vermeden

çekmeköyde istanbul trafigi karşılıyor sagolsun beni.aralardan derelerden gidip nihayet evime varıyorum
.günün sonunda km sayacım ve saatim 18.15 i gösteriyor

güzel bir yolculuktu.istanbulun gürültüsünden kaçıp kendinizi doğaya bırakmak,o ıssız yollarla başbaşa kalmak,gerçek bir terapi.okuduğunuz için teşekkür ederim ...[COLOR="Silver"]