Kapat
Üye Girişi
Motovento
Reklam Alanı
Motomax
Reklam Alanı
1. sayfa 12311 ... SonuncuSonuncu

[Sinop - MT]

    Motovento
    REKLAM ALANI
  1. #1
    mostwanted_57 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    03 Ocak 2006
    Şehir
    İst./Bostancı
    Motosikleti
    Yamaha Xmax 250 ABS


    Sinop'lular listesi

    1- Mostwanted_57 Özgür
    2- sansür Murat Tunç ceza_sago_ayben@hotmail.com
    3- Ertuğrul_Öz (Namıdiğer Akira) Ertuğrul Öz >> Ertuğrul arkadaşımız vefat etmiştir....
    4- G-Strider Teoman Alsan teocharger@hotmail.com
    5- necdet necati-7@hotmail.com >> Necdet abimiz vefat etmiştir....
    6- ICMAN
    7- TYP-R soyleyenumit@hotmail.com
    8- ÜsKüDaRLı hakantekiner@hotmail.com
    9- EMREUZESEN EMREUZESEN@hotmail.com
    10-CaDDe_BoSTaN onurolgun@hotmail.com
    11-feritsolak feritsolak@hotmail.com
    12-yeliz
    13-bathu bathu_ii57@hotmail.com
    14-NearMiss
    15-xrider
    16-kemaL57
    17-ARBETUS Barış Çelik
    18-SeRHaT_57
    19-tanrinin_kirbaci57 atilla_sen@hotmail.com
    20-hizli_hayalet_57 hayalet_sevgilim_57@hotmail.com
    21-Kac_kisiynen0057
    22-muvattali Yener
    23-dj_phoneixx_57
    24-u_baydur Uğur BAYDUR - Honda CBR 125R REPSOL - u_baydur@hotmail.com

    25-yigiterdal
    26-excavator_zx6
    27-shadow_57
    28-@ykut_57
    29-CaDDe_BoSTaN
    30-Creature57
    31-By_DosT
    32-.....
    33-.....




    GEZİLER

    [MT - Sinop] İnceburun Gezisi / Türkiyenin En Kuzeyi
    Sinop & Samsun Mt Buluşmasi 12-08-07
    ÇaMuRuN AZİZLİĞİ
    ...garip... bunu beğendi.


    REKLAM ALANI
    Oktay Motor CF Moto Polaris Mondial
    Motomax
  2. #2
    Seni unutmayacağız
    Nur içinde yat
    Ertuğrul_Öz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    09 Ocak 2006
    Şehir
    Samsun
    Motosikleti
    Dışı büyük içi küçük sarı şey
    Benide yaz bakalım.

    Şu an tam Samsun Sinop sınırı üzerindeyim. Ne Samsun'da ne Sinop'ta. Hem Samsun'da hem Sinop'ta.

    Yazın Görüşelim
    [COLOR="Blue"]Ne Kadar Yükseğe Çıkarsan, O kadar Yüksekten Düşersin. [/COLOR]

  3. #3
    G-Strider - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Temmuz 2005
    Şehir
    Istanbul
    Motosikleti
    Yamaha XMax 250 ABS
    Eeee ben de anne tarafından Sinopluyum

    Erfelek'ten

    Bu arada mostwanted ve Akira ile motosiklet zevklerimiz baya baya uyuşuyor demek ki nedeni buymuş
    Bir gün bir Suzuki G-Strider ile...
    Suzuki G-Strider Motosiklet.Net Konu Başlığı >> http://www.motosiklet.net/forum/showthread.php?t=3228

  4. #4
    Seni unutmayacağız
    Nur içinde yat
    necdet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    30 Mart 2006
    Şehir
    İST.MECİDİYEKÖY/VE ÖĞÜMCE
    Motosikleti
    honda cbr1100xx süperblackbird
    beni yazmasan olmaz fazla gidemedim ama dikmen çukurcaalanlıyım

  5. #5
    mostwanted_57 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    03 Ocak 2006
    Şehir
    İst./Bostancı
    Motosikleti
    Yamaha Xmax 250 ABS
    yazdım Akira, G-Strider ve necdet

    evet başka varmı

  6. #6
    Seni unutmayacağız
    Nur içinde yat
    Ertuğrul_Öz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    09 Ocak 2006
    Şehir
    Samsun
    Motosikleti
    Dışı büyük içi küçük sarı şey
    Alıntı G-Strider adlı üyeden alıntı
    Eeee ben de anne tarafından Sinopluyum

    Bu arada mostwanted ve Akira ile motosiklet zevklerimiz baya baya uyuşuyor demek ki nedeni buymuş



    Alıntı necdet adlı üyeden alıntı
    beni yazmasan olmaz fazla gidemedim ama dikmen çukurcaalanlıyım
    Waay buraladan arkadaşlarda varmış.

    Az önce Dikmen'e gittik (içine girmedik ne yazıkki). Dönüşte Çamgölündeydik (eski adı Malgölü) Mükemmel bir manzara vardı.
    [COLOR="Blue"]Ne Kadar Yükseğe Çıkarsan, O kadar Yüksekten Düşersin. [/COLOR]

  7. #7
    mostwanted_57 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    03 Ocak 2006
    Şehir
    İst./Bostancı
    Motosikleti
    Yamaha Xmax 250 ABS
    böyle olmuyo ama. isim, msn adresi falanda yazalım.

    benim adım Özgür

    msn: mostwanted57@hotmail.com

  8. #8
    Seni unutmayacağız
    Nur içinde yat
    Ertuğrul_Öz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    09 Ocak 2006
    Şehir
    Samsun
    Motosikleti
    Dışı büyük içi küçük sarı şey
    Ertuğrul Öz

    Msn işinden hiç anlamadığım için ne yazıkki veremiyeceğim
    [COLOR="Blue"]Ne Kadar Yükseğe Çıkarsan, O kadar Yüksekten Düşersin. [/COLOR]

  9. #9
    G-Strider - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Temmuz 2005
    Şehir
    Istanbul
    Motosikleti
    Yamaha XMax 250 ABS
    Teoman Alsan
    teocharger@hotmail.com
    msn'e pek girmem...
    Bir gün bir Suzuki G-Strider ile...
    Suzuki G-Strider Motosiklet.Net Konu Başlığı >> http://www.motosiklet.net/forum/showthread.php?t=3228

  10. #10
    ICMAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Mayıs 2006
    Şehir
    KÖRFEZ
    Motosikleti
    SUZUKİ İNAZUMA
    Bende varım hemşehrilerim. Benide kabul edin.
    Yeni üyeyim hem.Selamlar Balıkesir-Edremit teyim.
    --MOTOSİKLETSİZ OLMUYOR YAV--

  11. #11
    TYP-R - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    02 Ekim 2005
    Şehir
    Çavuşbaşı-Beykoz/İstanbul
    Motosikleti
    SES150 Dylan(2008)
    Sinop gerze'liyim
    soyleyenumit@hotmail.com
    Motosiklet Kullanmak Bir Düşünme Yoludur....!
    0Rh+

  12. #12
    mostwanted_57 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    03 Ocak 2006
    Şehir
    İst./Bostancı
    Motosikleti
    Yamaha Xmax 250 ABS
    resimler için http://www.sinop.gov.tr adresine bakabilirsiniz.



    Lütfen buraya girip Sinop'ta nükleer santrale hayır diyelim!!!

    http://www.sinopbizim.org

  13. #13
    G-Strider - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    07 Temmuz 2005
    Şehir
    Istanbul
    Motosikleti
    Yamaha XMax 250 ABS
    Sinop'a gitsem bu yaz...
    Bir gün bir Suzuki G-Strider ile...
    Suzuki G-Strider Motosiklet.Net Konu Başlığı >> http://www.motosiklet.net/forum/showthread.php?t=3228

  14. #14
    EMREUZESEN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    21 Mayıs 2006
    selam arkadaşlar sinop merkezde olan arkadaşım varsa beni büyük ihtimal tanır. suziki gsxr750 im vardı. radarda çalışıyordum. tabi her askerin olduğu gibi tayin gördüm geçen sene. kazasız günler dileklerimle...

  15. #15
    mostwanted_57 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    03 Ocak 2006
    Şehir
    İst./Bostancı
    Motosikleti
    Yamaha Xmax 250 ABS
    Tarihi Sinop ceza evinden fotoğraflar


























  16. #16
    mostwanted_57 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    03 Ocak 2006
    Şehir
    İst./Bostancı
    Motosikleti
    Yamaha Xmax 250 ABS
    Sinop Şehri

    Sinop Şehri, Anadolu 'nun kuzey yönde uç noktası olan İnce Burun 'a doğu yönde bağlanan Boztepe Burnu berzahında bir kale-şehir olarak kurulmuş ve tarih boyunca doğu yönde gelişmiştir. Tarih boyunca kale dışına pek taşmayan şehir bir liman kenti özelliği taşır. Berzahın kuzey doğusundaki dış liman fırtınalara açık olduğu ve denizcilik bakımından kullanışlı sayılmadığı halde, Antikçağ 'da daha çok bu limanın kullanıldığı bilinir. Zamanla kum dolan ve kullanılamaz hale gelen bu limanı berzanın güney-doğusundaki iç limana aynı dönemde bir kanal bağlardı. Bu kanal, Selçuklular döneminde kapatılmıştır.

    Yarımadanın güney yönündeki içliman ise rüzgarlara kapalı konumuyla ve sakin deniziyle güney Karadeniz 'in en önemli limanıydı. Bu özellikleri yüzünden "Akdeniz" ismini almıştır. Tarih boyunca işlek bir liman yaşantısı ve tersane faaliyeti bu limanda gerçekleşmiştir. XIX. Yüzyıla kadar tamamen ayakta duran surlardan ise günümüze büyük bir kısmı kalmıştır ve yıkıntılarından rekonstrüksiyonu yapılabilir. Şehrin gelişimi sürekli olarak doğu yönde, Boztepe Burnuna doğru olurken, kuzeydeki Akliman ve Anadolu yönünde bir kaç azınlık yerleşmesinden başka bir yerleşim olmamıştır. Doğudaki yarımada ise gittikçe sarplaşmakta, Hıdırlık tepesinde 187 metre yüksekliğe ulaşmakta ve nihayet deniz yönünde dik yarlar ile kuşatılmaktadır. Bu durumda şehrin deniz yönünden ve berzahtan zaptedilmesi imkansız olmaktadır.

    Antik çağdan beri parlak ve yoğun bir ticari ve kültürel yaşantıya sahip olan Sinop, bu niteliğini Bizans, Selçuklu, Candaroğlu ve Osmanlı yönetimlerinde de sürdürmüş, ayrıca kale ve tersanesi ile bölgenin en önemli askeri üslerinden biri olmuştur. Bu durumunu Sinop Baskını 'ndan sonra kaybetmeye başlayan kent, sur dışına güneydoğu yönde azınlık yerleşmeleri ile batıya doğru ise yönetim ve eğitim gibi kamu hizmetleri yerleşmesiyle çıkmıştır. Ulaşım şebekesi olarak Antikçağ 'dan beri geometrik yapısını koruyan Sinop 'un ulaşım omurgasını, Boyabat yolu ile bu yolun şehir içindeki devamı olan Sakarya, Cumhuriyet ve Fatih caddeleri oluşturur. Bu eksendeki en önemli dikey bağlantı, Valilik ve Belediye önünden geçen Gazi Caddesidir.

    Şehir yerleşiminde, Yeni Mahalle yüksek gelirli memurların, Camikebir Mahallesi zengin tüccar, serbest meslek sahibi ve esnaf ailelerinin, Gelincik Mahallesi ise taşradan yeni gelmiş olanların yerleştikleri alanlardır. Batıda Gelincik, Kuzeydoğuda İncedayı ve Kefevi, doğuda Ada Mahalleri düşük gelirli grupların yerleşim yerleridir.




    Sinop adı nereden geliyor

    Sinop adının ilk kez nereden türediği ve son biçimini nasıl aldığı üzerinde çok şeyler söylenmiş, değişik görüşler ileri sürülmüştür. Bu söylenti ve yazılı yorumlar zamanla çoğalmış, birkaç harf değişikliği ile birbirine benzer sözcükler ortaya çıkmıştır.

    Bu adlar kitaplara, dergilere ve gazetelere geçmiş, halk dilinde de konuşulduğuna göre buraya alacağız. Şimdi bunların bazılarını sıralayalım:

    1. Sinope Irmak Tanrısı Osopos'un güzeller güzeli kızıymış. Rivayete göre mutlu bir hayatı varmış. Birgün Tanrılar Tanrısı Zeus kendisini görmüş ve o anda aşık oluvermiş. Zeus bu, gönlünü kaptırdığını elde etmek için yapmadığı üçkağıtçılık yokmuş . Ama Sinope, Zeus'un bile başını döndürecek bir güzellikteymiş. Eli ayağı, dili dudağı dolaşmış Tanrılar Tanrısının, Sinope'ye aşkına karşılık her istediğini yapacağını söylemiş. Korku içindeki genç kız, kendisine dokunmamasını, kız oğlan kız almak istediğini söylemiş heybetli Zeus'a. Tanrılar Tanrısı, sözüne sadık kalmış ve Sinope'yi alıp en sevdiği yerlerden olan Karadeniz'in cennete benzeyen yemyeşil kıyılarına bırakmış. (Yani bugün Sinop ilimizin bulunduğu yere)

    2. Sinop'un ilk kez Hititçe Sinova adı ile anıldığını Hitit kaynaklarından öğreniyoruz.

    3. Prof. Yusuf Kemal Tengirşenk'in eşi Nazlı Tengirşenk, Sinop Halkevi yayınlarından Dıranaz dergisinde "American Journal of Phylology" adli, David M. Robinson'ın yapıtından çevirilerinde, Sinop adinin Asurların ay ilâhı olan "Sin"den geldiğini bildirmektedir.

    4. Bazı kaynaklar Sinop adının ilk söylenişini Sinavur olarak ileri sürmektedir.

    5. M.Ö. 200 yıllarında yaşayan Skymnos, şiirlerinde Sinop adının Sinope adlı bir Amazon kraliçesinin adından geldiğini dile getirir.

    6. Suyun göğsü anlamında Farsça (Sine-i âb) dan Sınap şekline çevrilmiş ve böyle konuşulmuş deniliyor.

    Yukarıda belirtilen yazılı ya da sözlü görüşlere bakılırsa Sinop adında başta (S) harfi ortaktır. İkinci sırada ortak harf (I) seslisidir. Yalnız birinde (E) seslisi vardır. Üçüncü harf (N) hepsinde yine ortaktır. Diyebiriz ki; öteden beri Sinop adında bu (S=I=N) harfleri bugünkü şekli ile yerlerini korumaktadır. Hemen hepsinde (S-I-N) harflerinin sonunda çeşitli ekler görüyoruz.



    Sinop'un kronolojisi

    Sinop, Anadolu'nun kuzey yönünde uç noktası olan İnce Burun- Boztepe Burnu berzahında Kale-Şehir olarak kurulmuş doğal bir liman durumundadır. Tarih boyunca kale dışına pek taşmayan şehrin dış limanı fırtınalara açık olduğu halde, iç limanı rüzgârlarca kapalı konumuyla ve sakin deniziyle Güney Karadeniz'in en önemli limanıydı.

    Tarih boyunca bu iç limanda, işlek bir ticaret ve tersane faaliyetleri yürütülmüştür. Sinop, Anadolu ile Kırım Yarımadası arasında deniz ticaretinde önemli bir rol oynamıştır. Kırım Yarımadası ile Sinop Yarımadası arasındaki mesafe açık ve müsait havalarda tam ortada bulunduğu zaman her iki tarafı da görebilme imkanı sağlar. Denizciler karayı kaybetmeden karşıdan karşıya Karadeniz'i geçebilirler. (Denizde görülen uzaklık, 144.4 Km.dir. Kırım- Sinop arası 280 Km.dir).

    Antikçağdan beri parlak ve yoğun bir ticari ve Kültürel yaşantıya sahip olan Sinop, bu niteliğini Bizans, Selçuklu, Candaroğlu ve Osmanlı yönetimlerinde de sürdürmüş, ayrıca kale ve tersanesiyle bölgenin en önemli askeri üslerinden biri olmuştur. Bu durumunu Sinop Baskını'ndan (Ruslar tarafından 1853'te) sonra kaybetmeye başlamıştır.









    Antikçağ'da Sinop

    Sinop Adı, Antikçağ'da Paphlagonia olarak adlandırılan bölgenin kuzey ucunda Sinop'un saptanabilen en eski adı "Sinope" dir. Bu kelimedeki "Sin" kökü ile Asur-Anadolu ilişkisi, Sinope ile de Yunan ırmak tanrısı Asopos 'un su perisi kızlarından Sinope kastedilmiştir ki bu da ismin kökenini İyonya'nın bölgedeki kolonizasyonuna bağlamaktadır.

    Bir başka fikir de Amazon Kraliçesi Sinova 'dır ki bu mitin de nereden geldiği belli değildir. Yalnız bu kavmin Anadolulu olduğu inancı vardır. Grek etimolojisine yabancı olan Sin ya da Sind sözcüklerine Yunanistan'ın dışında, Pontus, Doğu Anadolu, İran ve Hindistan 'da rastlanmaktadır. Bu da Sinope adının yerli Anadolu dillerinden gelmiş olabileceğini göstermektedir. Strabon ise kentin kurucusu olarak Arganotlar'dan Teselya'lı Otolikos 'u göstermekte ve onun kenti ele geçirerek bir Yunan kolonisi kurduğunu yazmaktadır. Kentin ele geçirilmesi, kolonileştirmeden önce kentte yerli bir halkın yaşadığını ortaya koymaktadır.

    Sinop'un tarih öncesi hakkında ilk bilgiler, 1951-1954 yılları arasında, şehir merkezine 14 Km. mesafede yer alan Demirciköy Kocagözhöyük 'te, Türk Tarih Kurumu adına Ekrem AKURGAL, Afif ERZEN ve Münster Üniversitesinden Ludwıg Budde tarafından yürütülen kazılarda ele geçen arkeolojik malzemelere dayanmaktadır. 1980 'li yılların sonuna kadar Sinop 'un tarih öncesi denildiğinde ilk akla gelen ilk Tunç Çağdan malzeme veren Demirciköy Kocagözhöyük olup bununla sınırlı kalmaktaydı. Ancak Müze Müdürlüğü 'nün 1987 yılında başlattığı ve 1988-1989 ve 1990 yıllarında da devam eden yüzey araştırmaları Sinop 'un tarih öncesi bilinmeyen yönlerini önemli ölçüde aydınlatmıştır. Anadolu 'nun en kuzey noktası olarak bilinen İnce Burun 'daki fenerin batı kesimlerinde kıyını hemen yamaçlarında ele geçen, kesici, yan kazıyıcı, omurgalı kazıyıcı ve yonga parçaları diye adlandırılan taş aletler Üst Paleolitik çağa (M.Ö. 30.000-10.000) tarihlenmektedir. Müze Müdürlüğünce yürütülen yüzey araştırmasında 44 adet höyük tespit edilmiştir.

    Bu höyüklerde ele geçen malzeme incelendiğinde, özellikle sahil şeridine yakın nehir ağızlarında ve nehir vadileri boyunca Kalkolitik Çağ 'dan (M.Ö. 5.500-3200) itibaren yerleşildiğini ve Tunç Çağı boyunca (M.Ö. 3200-1200) yoğun iskana tabi oldukları görülmektedir.

    Sinop Bölgesi yüzey araştırmasında ele geçen buluntular genel olarak Erken Kalkolitik Çağ 'dan Geç Frig Dönemine kadar tarihlendirilmektedir. Ancak yüzey buluntularına göre tam tarihi süreklilik sağlanamamaktadır. En büyük boşluk Orta Tunç Çağı ile Geç Frig Çağı arasındadır. Araştırma öncesine kadar bilinmeyen Orta Tunç dönemine ait buluntular Gerze Köşk Höyük, Tıngıroğlu Höyük, Emiryayla Maltepe Höyük, Sarımsak Maltepe Höyük, Yaykın Karakumru Tepe 'de ele geçmiştir. Ancak bölgede Hitit İmparatorluk Çağı 'na ait tarihlendirilebilecek hiçbir buluntuya rastlanamamıştır. Samsun sahil bölgesinde de Hitit İmparatorluk dönemi malzemesine rastlanamamıştır.

    Yapılan yüzey araştırması, bölgede M.Ö. XVIII. Yüzyıl ile M.Ö. VIII. Yüzyıl arasında yerleşim izine rastlanmadığını bu dönemin Sinop için karanlık bir dönem olduğunu ortaya koymuştur. Hitit metinlerinde adı geçen GAŞKA kavimlerinin bölgede yaşayıp yaşamadıklarını gösteren arkeolojik bir bölge henüz saptanabilmiş değildir. Araştırmanın ortaya koyduğu bir gerçekte Sinop 'da İlk Tunç yerleşimlerinin büyük bir yangın sonucunda terkedildiği ve bu dönemden itibaren M.Ö. 8. Yüzyıla kadar karanlık bir dönemin başladığıdır.

    İ.Ö. VIII. Yüzyılda bölge Miletos başta olmak üzere İonia 'lıların kolonizasyonuna sahne olmuştur. Bu kolonizasyonun sadece Ege dünyasında artan nüfusu dağıtıp toprak kazanmak olmadığını öncelikle ticari ve ekonomik köşebaşlarının elde tutulmasının hedeflendiği anlaşılır. Özellikle Sinop 'taki İon kolonizasyonu, Fırat Vadisi ve Mezopotamya 'ya giden tarihsel yolların başlangıç noktasını tutmak için yapılmıştır. Söz konusu kolonizasyon için ileri sürülen iki ayrı başlangıç tarihinin aydınlatılması da ayrı bir problemdir. Bunlar İ.Ö. 756 ve 636 yıllarıdır. Bu iki tarih arasında çapı belirsiz kalan bir Kimmer istilası vardır. 756'da Trapezus, Kerasus ve Kotyora gibi kolonilerin Sinop'a bağlı olarak kuruldukları düşünülürse, bu tarihten önce Sinop'da bir İon kolonizasyonunun açıkça başladığını kabul etmek gerekir.

    Sinop ve civarına yayılan bu Lidya-Kimmer hakimiyetinden sonra Sinop için kesinleşen en önemli olay, 630 yıllarında yapılan ikinci kolonizasyondur. 630 tarihi ile Lidya devletinin Pers kralı Kyrus tarafından 546'da yıkılmasına kadar süren dönem Sinop için yine karanlık kalmaktadır. Perslerin kıyı şehirlerini nasıl idare ettikleri kesin olarak bilinmese de otonom yapılarını korudukları sanılan bu şehirler, Perslerin atadıkları Tiranlar sayesinde imparatorluğa vergi ödüyor olmalılar. İmparator I. Darieios 'un örgütlenme sistemine göre Sinop bu dönemde Kapadokya satraplığı sınırları içinde daha sonraki bir düzenleme ile de Pontus Kapadokyası denilen kuzey Kapadokya sınırları içinde sayıldı. V. Yüzyıl içlerinde Persler ve güçlü Perikles Atina'sı arasında çekişme konusu olan kıyı kolonileri ile Sinop'da sonunda Perikles yönetimine bağlandı. Bu dönemde parlak ve sikke çeşitliliğinden demokratik bir Grek yönetimine kavuştuğu anlaşılan kent, bu durumunu Euxene'nin Grek şehirlerini Perslere bırakan Antalcidas anlaşmasına kadar korumuştur.

    İ.Ö. 350 yılından sonra Kapadokya satrabı olarak tüm Anadolu'yu Persler'den koparmak isteyen ve bir Kapadokya krallığı yaratmayı amaçlayan Datames, Sinop üzerine de yürümüştür.

    Makedonya kralı İskender'in Persleri 334 ve 332 de yenmesinden sonra özgürlüğünü kazanacağını uman Sinope, İskender'in bürokrasisinin sert yönetimi altında ezilmiş ve Pers sarayına elçi heyeti göndermiştir. Ancak karşılarına Daarieios yerine İskender çıkmıştır. 5. Teminata bağlı ve güç elde edilen bir serbestlikten sonra Sinope Diadok'ların idaresinde demokratik yapısını sürdürmüştür. Bu dönemde Eumenes'in denetimine giren ve bir otorite boşluğuna düşen yöre, Perslerin eski Kiostiranın torunu Mithridates'in başlattığı Pontus Krallığı döneminde başlıbaşına bir parlak çağın merkezi oldu.

    Hellenleşmiş bir Pers kültürü karakterini taşıyan Pontus krallığının geleneği Anadolu hegemonyasını güçlenen Roma karşısında kendine bağlamak amacını taşıyordu.

    183 yılında ani bir baskınla Sinope'yi elde eden Pharnakes, kente bağlı kolonilerden Cerasus yakınlarında Pharnace adlı yeni bir Pont kolonisi de kurmuştur. Daha sonra devletin güvenliğini sağlamak için IV. Mithridates merkezi Amasya'dan Sinope'ye nakletmiştir. Tarihe Mithridates Eupator olarak geçen ve "Büyük" ünvanıyla anılan Pontus krallığının son yöneticisi, döneminde başkent Sinope, tarihte en yüksek ve ihtişamlı çağını yaşamıştır. Sinope'de doğan ve şehrin çifte limanını genişleten, surlarla çeviren, stao, agora, gymnasium ve muhteşem bir sarayla şehri donatan Mithridates'in kişiliği, Sinop ve Anadolu Hellenizminin bir sembolü olmuştur.

    Pontus hakimiyetinin Roma egemenliği tarafından yıkılmasından sonra Roma'lı kumandan Pompeius'tan itibaren Bithinia ve Pontus eyaletine bağlanan Sinope-Lex Pompeia da belirtildiği gibi birçok eşitlikler kazandı. Bu dönemde kentin ayrı bir tarihinden bahsedilemez. Sinop artık Roma tarihinin içinde anılır. Roma İmparatoru Trajan döneminde Bithinia ve Pontus eyaletinin Senato'dan alınıp İmparatorun yetki alanına bağlanması, Sinop'un sosyal gelişimine yeni ufuklar açmış ve şehre aynı imparatorun ismiyle anılan bir su kemeri yapılmıştır. İ.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma İdaresine geçen Sinope, Bizans döneminde de giderek azalan bir önemle bölgenin ticari, kültürel ve askeri merkezi olmaya devam etti.

    Devamı gelecek...

  17. #17
    mostwanted_57 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    03 Ocak 2006
    Şehir
    İst./Bostancı
    Motosikleti
    Yamaha Xmax 250 ABS
    Ertuğrul_Öz, haziran sonunda Sinop'a geliyorum. Senin hyosungu bir tur verirsin artık

  18. #18
    CaDDe_BoSTaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    04 Temmuz 2006
    Şehir
    iSTaNBuL
    Motosikleti
    Gilera Runner 180 Sp
    Beni unutmayın bende sinopluyum,yeni üyeyim;scooterım var keeway focus 125 hepınıze saygılar...

  19. #19
    mostwanted_57 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    03 Ocak 2006
    Şehir
    İst./Bostancı
    Motosikleti
    Yamaha Xmax 250 ABS
    Alıntı CaDDe_BoSTaN adlı üyeden alıntı
    Beni unutmayın bende sinopluyum,yeni üyeyim;scooterım var keeway focus 125 hepınıze saygılar...
    ekledim arkadaşım


    Alıntı mostwanted_57 adlı üyeden alıntı
    Ertuğrul_Öz, haziran sonunda Sinop'a geliyorum. Senin hyosungu bir tur verirsin artık

  20. #20
    mostwanted_57 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik
    03 Ocak 2006
    Şehir
    İst./Bostancı
    Motosikleti
    Yamaha Xmax 250 ABS
    evet. devam ediyoruz...


    Türk idaresi öncesi dönem

    M.Ö. 1000 Yıllarında Sinop

    MÖ. 756 yılında Milet'ten ayrılan ve kendilerine yeni bir şehir kurmak isteyen göçmenler buraya gelerek bugünkü Sinop'un ilk temelini atmışlar ve bu şehre Sinope adını vermişlerdir. "Efsaneye göre tanrıça Sinope ırmak tanrısının kızıdır. Zeus Sinope'ye aşık olur. Her dilediğini yerine getireceğine söz verir. Sinope kızlığına dokunmamasını ister. Tanrı yemine bağlı kalarak onu kız bırakır. Bugünkü Sinop'un olduğu yere gelir."

    Daha sonra MÖ. 630 yılında ikinci bir koloni (sömürge, göçmen topluluğu ya da bu topluluğun yerleştiği yer) grubu Sinop'a yerleşmiştir. Şehrin surlarının büyük bir olasılıkla kolonize (koloniler halinde yaşanan) devirlerde yapıldığı tahmin edilmektedir.

    7. yy başlarında Sinop, Anadolu'ya kuzeyden gelen Kimmerlerin, 6. yy ortalarında İran'dan gelen Perslerin istilasına uğramıştır.



    Helenistik Dönem

    MÖ. 4. yüzyılın birinci yarısında Paflagonya'lılar bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. MÖ. 332 yılında Büyük İskender'in Anadolu'ya girişini fırsat bilen 1. Ariarathes Kapadokya'da bağımsızlığını ilan ederek, Sinop'u da hakimiyetine almış. MÖ. 302 yılında Mitridat Ktistes Paflagonya'da dağınık halde bulunan prenslikleri bir araya getirerek kuvvetli bir devlet (bağımsız bir ülke ile onun yönetiminden oluşan varlık) kurmuştur. Daha sonra ll. Mitridat ve onun oğlu Farnak Sinop'a hakim olmuş. MÖ. 169 yılında devletin başına Mitridat Flapeton geçmiştir. Mitridat Flapaton Sinop'u bayındır (gelişip güzelleşmesi için üzerinde çalışılmış, alt yapıya sahip) hale sokmuş, başkentini Amasya'dan Sinop'a getirmiştir.

    Sinop'un parlak dönemi Mitridat Fatpator zamanında olmuştur. Bütün Karadeniz'i hakimiyeti altına alan Mitirdat Romalıları'da Anadolu'dan atarak büyük bir imparatorluk kurmuş, ancak Başkenti Sinop'tan Bergama'ya taşımıştır.

    Helenistik dönem Sinop'un en parlak zamanı olup, bu dönemde kültüre büyük önem verilmiştir.



    Romalılar Dönemi

    MÖ. 70 yılında Roma İmparatorluğu işgal ettiği bu toprakları yeniden tanzim etmiş. Pontus Krallığını Kızılırmak'tan itibaren ikiye bölerek, doğu parçasının idaresini yerli sülalelere vermiş, batı parçasını ise doğrudan doğruya devletin eyaleti haline getirmiştir.

    Sinop'un Roma idaresine geçmesi tarihte önemli bir dönüm noktasıdır. Bilhassa (her şeyden önce, başta) Cesar zamanında şehre maddi yardımlardan başka, yeni Roma kolonileri gönderilmiş ve genişleyip büyümesi sağlanmıştır.



    Bizans Devri

    Bizans devri konusunda Sinop için bilgiler yok denecek kadar azdır. Genç Pliny'nin Trajan'a yazdığı bir mektuptan Sinop'ta çok sayıda Hıristiyan'ın yaşadığı anlaşılmaktadır. İdari olarak Armeniakon ve Pontus themalarında dinsel olarak da Hellenpotos metropolitliğine bağlı olarak gösterilen Sinop'ta günümüzde harabeleri bulunan Balatlar Manastır Kilisesi'nin VI. Yüzyılda yapıldığı sanılır. Bizans devrinde gittikçe askeri bir yapı kazanan Sinop'un kale içine çekildiği ve tarih boyunca gelişmiş bulunan ticaret ve kültürünün dinsel bazı olaylar nedeniyle gerilediği sanılmaktadır. Justinianos zamanında Sinop'un kaleler, su yolları, köprüler ve kiliselerle geliştirildiği fakat kısa süre sonra ortaya çıkan Arap istilalarının bu gelişmeyi durdurduğu anlaşılır.

    İkonoklasm devrinde Sinop'un dinsel ve sivil yapılarının tahrip edildiği, Karadeniz'de gelen Varegler'in Sinop'u yıktıkları da bilinir.

    İstanbul'un Latinler istila edilmesinden sonra I. Andronikos'un torunları büyük Komnenoslu Aleksios ve David idaresinde Karadeniz'in güneydoğu kıyısında Trabzon Rum Devleti kurulmuştu. Buradan David, sahil boyunca ilerleyerek Sinop'u işgal etti ve sonunda Paplagonya ve Karadeniz Ereğlisi'ni de hakimiyeti altına aldı. Bizans ağırlık merkezinin bu dönemde Anadolu'ya kayması eski Bizans-Selçuklu çekişmesini keskinleştirmişti. Bu durum Selçuklular'ın Karadeniz'de bir limana sahip olmalarına engel oluyordu.

    Sinop ve çevresi 1214 yılında Selçuklu hakimiyetine geçtikten sonra Hıristiyan kültür yaşamı yoğun bir şekilde sürdü. Osmanlılar zamanında şehrin surları dışında batıda Akliman, doğuda Hıdırlık yamaçlarında yoğunlaşan Hıristiyan Ortodoks Rum ve az sayıda Ermeni yerleşimi vardır. Osmanlı kayıtlarında bunların kilise ve vakıflarına ait sayısız kaynak vardır.





    Türk idaresi dönemi

    Sinop'un Fethi ve Selçuklular Dönemi

    Türklerin Anadolu'ya girdikten sonra ilgilendikleri yerler arasında Paflagonya ve Sinop civarı da vardır. 1085 yılında Süleymanşah'ın komutanlarından Karatekin'in Sinop'u Bizanslılardan aldığından bahsedilir. Ertesi yıl Bizanslılar, Sinop'u kurtarmak için Konstantin Dalassenos komutasında bir donanma gönderdiler. Bu sırada İzmir Bey'i Çaka'nın Bizans topraklarına karşı giriştiği saldırılar sırasında Bizanslı komutan Nikephoros'un yenilgiye uğraması Bizanslıları zor durumda bıraktığından Konstantin Dalassenos'u geri çağırdılar. Pekar bu sırada Bizanslıların Sinop'a tekrar sahip çıkmaları Büyük Selçuklular ile Anadolu Selçukluları arasındaki siyasi çekişmeler yüzünden olmuştur.

    1176 Miryokephalon zaferinden sonra Türklerin Bizanslıları Anadolu'nun büyük bir kısmından atabildikleri anlaşılmaktadır. İbn-î Bibi'deki kayıtlardan anlaşıldığına göre Paflagonya bölgesinin fatihleri, başarılarına karşılık olarak Selçuklu Sultanları tarafından ikta olarak verilen Kastamonu yöresinin sahipleri ve Bizanslılara karşı yürütülen mücadelenin lideri olan Çoban ailesidir. Güçlü bir yönetimle Selçuklular'ın sonuna kadar Kastamonu ve civarını elinde tutan bu aile ile Sinop'un birkaç kez Türkler tarafından fethedilmesi arasında ilişkiler vardır.

    Sinop'un Bizans yönetiminde bulunduğu sıralarda Kırım'a gitmek isteyen Selçuklu tacirleri burada gemiye binmek suretiyle Sinop Limanı'ndan faydalanıyorlardı. IV. Haçlı Seferi sırasında Haçlılar, 1204 de İstanbul'u ele geçirip bir Latin Devleti kurunca İmparatorun damadı Theodoros Lascaris'in kurduğu İznik Bizans Devleti ve yine Komnenos hanedanından Aleksios ve David Komnenos kardeşlerin Trabzon'da kurdukları Trabzon Rum Devleti oluştu. Bu üçe bölünmüş Bizans mirası karşısında Anadolu'yu Selçuklu Devleti ikinci planda bir kara devleti haline geliyordu. Oysa Anadolu Selçuklularının Kırım ticaretini geliştirebilmeleri ve Karadeniz'de Hıristiyan güçlerine karşı koyabilmeleri için Sinop gibi ticari ve askeri bir limana ihtiyaçları vardı. Bu sırada David Komnenos, kıyı şeridi boyunca ilerleyerek Sinop ve Ereğli'yi aldı. İznik devleti ile çatışmaya girdi. Bu durumda Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev ile anlaşan Laskarisler, David Komnenos'u geri çekilmeye zorladılar. Fakat kendi güvenliklerini düşünen Selçuklular, Karadeniz'de üçüncü bir güç olarak ortaya çıkmak isteyince gözlerini ilk olarak Sinop'a diktiler. Kardeşiyle olan taht kavgasını halleden I. İzzeddin Keykavus, o sırada Trabzon Rum İmparatoru I. Aleksios Komnenos'un Canik tekfuru Kir Aleksi tarafından idare edilen ve yöre halkına çeşitli zulüm ve yağmalar yapan bu valinin idaresindeki Sinop'a yürüdü.

    Şehrin zaptının zor olduğu bilindiğinden muhasaraya ve ablukaya karar verildi ve sultan, vilayet beylerini savaşa çağırdı. Olaydan habersiz olan Kir Aleksi bu sırada Sinop dışında avlanıyordu. Ordudan çıkarılan bir müfrezenin Kir Aleksi'yi yakalayıp sultanın önüne çıkartması olayları hızla geliştirdi.

    Kalenin önüne getirilen tekfura karşılık şehrin teslim edilmeyeceğini söyleyen Sinop'luların daha sonra fikirlerini değiştirerek şehri kansız olarak Selçuklulara bırakmaları bir sürpriz olmuştur. Bu olaydan sonra yapılan anlaşmayla Aleksi yıllık vergiye bağlandı ve adamlarıyla birlikte Canik'e gönderildi. (1214) Şehirde kalmak isteyenler serbest bırakıldı. Şehir tekrar düzenlendi, Kiliseler Camiye çevrildi. Bir medrese yapıldı, kale tamir edildi, tapu defterleri düzenlendi. Şehre Çepni oymaklarından boylar yerleştirildi. Sultan sefere katılan beylerden Simre Valisi Bedrüddin Ebu Bekir'i Sinop Valisi ve komutanı olarak bıraktıktan sonra Sivas'a döndü. İbn Said el Magribi, Sinop Limanı'nda Konya Sultanına ait donanmanın bulunduğunu, çam ormanlarıyla kaplı Kastamonu ve Amasya dağlarından kesilen kerestenin su yolu ile Sinop Darüs Sın'a'sında (tersane) gemi inşaası için nakledildiğini belirtir. Kısa sürede oluşturulan bu donanma ile fethin ardından Soğdak seferi yapılır. Soğdak ve civarına Ruslar egemen olmuşlardı. Ruslar bu bölgede Selçuklu korumasını kabul etmişlerdi. Soğdak'a bir Türk Garnizonu yerleştirilerek camii yapıldı.(1225) Sinop'tan yapılan bu sefer Sinop'un üs olarak o dönemdeki gücünü gösterir.



    Pervaneoğulları Dönemi

    1243 Kösedağı yenilgisinden sonra Moğol kontrolüne giren ve hızla zayıflayan Anadolu Selçuklu hakimiyetinin bu durumu karşısında Trabzon Rumlarının Sinop'u 1259'da tekrar işgal ettikleri anlaşılmaktadır. Moğollara karşı izlediği bağlılık politikası sayesinde devlete hakim olan Pervane Müinüddin Süleyman 1259'dan beri Trabzon Rum yönetiminin elinde bulunan Sinop'un geri alınması isteğini yasallaştırmıştır. Bu durumda kısa sürede Selçuklular'ın eline düşen şehirde kilise olarak kullanılmakta olan Cami-i Kebir tekrar camiye dönüştürüldü. Pervane olayı kutlamak için bunun yanına bir medrese yaptırdı. Şehrin düşmesi 1262 yılının yaz aylarına rastlar. Pervaneoğulları yönetiminde Karamanoğulları 1276'da Konya üzerine yürüdükleri zaman Rumlar, yine fırsat bilerek asker ve silah dolu gemilerle Sinop'a hücum edince sahil kumanda Tayboğa liderliğindeki Çepni oymakları saldırıyı püskürtmüşlerdir. Selçuklu Devleti'nin sonlarına doğru ise Kırım'da bulunan II. İzzeddin Keykavus'un oğlu Rükneddin Geyûmers'in bir ara Sinop valisi olarak görünmesi, Pervaneoğulları hakimiyetinin bir beylik kuvvetinde olmadığını düşündürür. Pervane'nin idamından sonra Sinop'ta bulunan oğlu Muinüddün Mehmed, yöreye hakim olmuş 1297 yılında ölümüne kadar çevresine zalim davranmıştır. Mehmed'in ölümünden sonra yerine Müinüdden Süleyman Pervane'nin diğer oğlu Ali'nin oğlu Mühezzübiddin Mesud geçmiştir.

    Mesud zamanındaki en önemli olay Sinop'ta Cenevizlilerin bir konsolosluklarının açılmış olmasıdır. Bu sırada bir Ceneviz donanmasının Sinop'a baskın yaparak Mesud'u kaçırması ve fidye karşılığında serbest bırakması Cenevizliler ve Türkler arasında Karadeniz ticareti konusunda rekabet yaşandığını gösterir. Bu devirde Anadolu'dan geçmesi gereken ticaret yolunun boğazlara aktarılması Sinop ve Samsun Limanlarının ticaretine büyük zarar vermiştir ve Gazi Çelebi'nin XIV. Yüzyılın başlarında Cenevizlilere karşı korsanlığa girişmesinin başlıca nedeni olmuştur. Gazi Çelebi'nin babası Mesud'un son Selçuklu Sultanı mı? Yoksa Pervaneoğlu Mesud mu olduğu fikri tartışma konusu olmakla birlikte bu kişinin Pervaneoğlu olduğu kabul edilmiştir.

    Gazi Çelebi'nin erkek evladı olmadığından ölümünde kızı bir süre babasının yönetimini ele almış, hatta bu yüzden Sinop'a bir ara "hatun ili" denmiştir. O sırada Kastamonu'da Candaroğlu Süleyman Trabzon Rumlarının şehri işgal edeceği gerekçesiyle Sinop'u Candaroğlu beyliğine katmıştır. (1323) Buraya vali olarak oğlu I. İbrahim Bey'i göndermiştir.


    Pervaneoğulları Beyliği

    Anadolu Selçuklulari'nin dagilmasi sirasinda Sinop'ta Pervâne Muineddin Süleyman'in oglu Mehmet tarafindan kurulan beyligin adidir.

    Sinop, 1214'te Trabzon Rum Imparatorlugu'ndan alinmis önemli bir deniz üssü ve ticaret iskelesi idi. Anadolu Selçuklulari'nin iç karisikliklari sirasinda Trabzon Rum Imparatoru tarafindan geri alinmis ve kendi topraklarina dahil edilmistir (1259). Pervâne, Ilhanli hükümdari Abaka Han'dan izin alarak Sinop'u ele geçirmek için faaliyete giristi. Yaklasik bir yil karadan denizden kusattigi sehri 1266'da zaptetti. Böylece Selçuklular'in Karadeniz'deki ticaret kapisi olan Sinop, Muineddin Süleyman'a ikta olarak verilmis ve yine onun istegi üzerine kendisine temlik edilmistir.

    Sinop'un fethi ve Pervane'ye temlik edilmesi, Sultan Rükneddin Kiliç Arslan ile onun arasinin açilmasina sebep oldu. 1266'da Selçuklu sultaninin Pervane'nin Mogollar tarafindan tahrikiyle öldürülmesinden sonra, Selçuklu Devleti'nin idaresinde Pervane'ye ortak kalmadi. Selçuklu Devleti'nde nâibu's-sultan olan Pervâne, devamli bir sekilde merkezde bulundugundan bizzat Sinop'ta ikamet edememekteydi. Bu sebeple oglu Muinüddin Mehmed'i malikanesi olan Sinop'a gönderdi. Pervane Süleyman, 1277'de Ilhanli hükümdari Abaka Han tarafindan öldürülünce oglu Mehmed istiklâlini ilan ederek Sinop'ta Pervaneogullari adi ile kisa süre devam den beyligi kurmus oldu.

    Muinüddin Mehmed yaklasik yirmi yil beyligin idaresini elinde tuttu.

    Muinüddin Mehmed, Mogollar ile iyi geçinmek zorunda kaldi ve onlarin verdigi devlet islerinde görev yapti. Bu sirada halki agir vergilerle ezen Mehmet Bey, Mogollar'a karsi bir hareketin hazirliklari içindeyken hastalanarak öldü. Bundan sonra beyligin idaresi Pervane Süleyman'in torunu Mühezzibüddin Mesud tarafindan yürütüldü. Mesud Bey, Mogollar'la iyi iliskilerde bulunarak herhangi bir tehlikenin gelmesini önledi. Ayrica devletin sinirlarini genisleterek Bafra ve Samsun'u ele geçirdi. Mesud Bey, Sinop'ta ticarî koloni bulunduran Cenevizliler tarafindan ticarî bir anlasmazlik sebebiyle ani bir baskinla esir edilerek Ceneviz müstemlekesi olan Kefe'ye götürüldü. Ancak çok agir bir fidye ödemek suretiyle tekrar Sinop'a döndü (1298). Bundan iki sene sonra vefat eden Mesud Bey'in yerine oglu Gazi Çelebi, Sinop emiri oldu (1300). Donanmaya önem veren Gazi Çelebi, önce Trabzon Rum Imparatoru ile anlasarak Kirim ve Kefe taraflarina sefer düzenledi ve bir Ceneviz donanmasini Kefe yakinlarinda maglup etti (1313). Daha sonra da Trabzon'a karsi hücuma geçti (1319). Cenevizliler'in 1322'de Sinop'a karsi giristikleri saldiriyi basariyla püskürttü. Gazi Çelebi'nin erkek evladi olmadigi için Kastamonu beyi olan Candaroglu Süleyman Pasa'nin hakimiyetini tanidi. 1322'de vefati üzerine bir ara kizi Sinop'ta beylik etmis ve bu sebeple Sinop'a Hatuneli adi da verilmistir. Daha sonra Candaroglu Süleyman Pasa tarafindan ilhak edildi. Böylece Pervaneogullari Beyligi, Candarogullari Beyligi'nin topraklarina katildi.

    Sinop'ta Pervane Süeyman tarafindan 666 (1267-1268)da yaptirilan Ulu Cami en önemli mabedler arasindadir. Yine Pervane Süleyman Medresesi ve Pervane türbesi, Pervaneogullari Beyligi devrinden kalma mimarî eserlerdir.



    Candaroğlu-İsfendiyaroğulları Beyliği Dönemi

    Sinop'un Osmanlılara kadar tarihi tamamen Candaroğlu Beyliği'nin gelişimi içinde kaldığından bu beyliğin tarihine ve olaylarına bakmak gerekir. Selçuklu hanedanının taht kavgalarına karşı İlhanlı hükümdarı Geyhatu'nun Anadolu'ya gönderdiği yardımcı kuvvetler arasında Şemseddin Yaman Candar komutasında bir kuvvetin olduğu ve mücadeledeki hizmetine karşılık olarak Geyhatu tarafından kendisine Osmanlı tahrir defterlerinde Eflagunlu şeklinde geçen Eflani'nin verilmiş olduğu kaydedilmektedir. Ölümünden sonra oğlu Süleyman Bey Eflani'de beyliğin başına geçmiş, Kastamonu ve Safranbolu'yu alarak hakimiyetini genişletmiştir. Bu arada beyliğin merkezini Kastamonu'ya nakletmiştir.

    1323 yılında Sinop'u da topraklarına katan Süleyman Bey şehrin yönetimini oğlu İbrahim Bey'e vermiştir. Sinop'un alınmasıyla Candaroğlu Beyliği Karadeniz'de Ceneviz ticaretine rakip olarak çıkmıştır. 1341'de Süleyman Bey'in yerine tahta oturan oğlu I. İbrahim Bey hakkında eldeki tek belge, h.742/1341 tarihli Sinop'ta kendisi tarafından yaptırılan camiinin kitabesidir. İbrahim Bey zamanında Candaroğlu donanması düşmanlara karşı gelebilecek güçtedir. İbrahim Bey'den sonra iktidara Yakub Bey'in geçtiği hakkında bilgiler varsa da kaynaklar açık bir bilgi vermezler.

    H.747/1346-1361 tarihleri arasında hüküm sürdüğü sanılan Adil Bey'in beylikte kaldığı süre kesinlik kazanmamıştır. Venediklilerin iki müşavirle ve oniki üyeli meclis yardımıyla bir konsolos tarafından idare edilen ticaret kolonisinin de ilk faaliyetleri bu tarihlere rastlar. Adil Bey'den sonra yerine "kötürüm" sıfatıyla tanınan oğlu Celaleddin Beyazit Bey geçmiştir.

    H.787/1385 yılında ölen Kötürüm Beyazıt yerine İsfendiyar Bey geçti. Bu dönemden sonra Candaroğlu Beyliği hanedanı Kastamonu ve Sinop'ta ayrı ayrı hüküm süren beyler olarak ikiye ayrılmıştır. Sinop'ta hükümdarlık yapan beyler İsfendiyar Bey'den geldikleri için hanedanın Sinop koluna "İsfendiyaroğulları" denmiştir. Yıldırım Beyazıt döneminde Osmanlılara karşı Karamanoğulları'nın kurduğu ittifaka Kötürüm Beyazıt'ın oğlu Süleyman Bey de katılmıştır. Bunun üzerine Yıldırım Beyazıt Kastamonu'da hüküm süren Süleyman Bey'in üzerine yürüdü ve H.794/1392 yılında yapılan savaşta Süleyman Bey yenildi. Bu sırada Yıldırım Beyazıt Sinop'u da kuşatmış ancak alamamıştır. Süleyman Bey'in ölümünden sonra Sinop'tan ibaret olan Candaroğlu topraklarına İsfendiyar Bey hükümdar oldu. Yıldırım Beyazıt'ın 1402'de Ankara yenilgisinden sonra Candaroğulları'nın eski topraklarının yanı sıra Kastamonu, Çankırı ve Kalecik de Timur tarafından İsfendiyaroğlu yönetimine bırakıldı. I. Mehmet Devri'nde İsfendiyar Bey'in oğlu Kasım, Kastamonu ve çevresinin kendisine verilmesi için Osmanlı Padişahının yardımını istedi. İsfendiyar Bey Sinop'a çekilerek topraklarını Osmanlılara bıraktı. I. Mehmet, bu toprakların yönetimini Kasım Bey'e verdi. II. Murat ise 1425 yılında İsfendiyar Bey'in oğulları ile kız kardeşlerini evlendirerek İsfendiyaroğlu mirası üzerinde kuvvetli haklar elde etti. Bu sırada İbrahim Bey ile Selçuk Hatun, Kasım Bey ile de Sultan Hatun evlenmişlerdir.

    Mezar kitabesine göre H. 842/1439 yılında ölen İsfendiyar Bey'in yerine II. İbrahim Bey geçti. H.847/1443 yılına kadar tahtta kalan İbrahim Bey mezar kitabesine göre Sinop'ta ölmüştür. Yerine geçen oğlu İsmail Bey İstanbul'un Osmanlılar tarafından muharasına ordu ile katılmak zorunda kalmıştır.

    Özellikle ipek yolu üzerinde bulunan İsfendiyaroğulları ülkesini ele geçirmek ve böylece batı seferiyle uğraşırken tüm kuzey Anadolu'daki beylik ve devletleri fethetmek isteyen Fatih Sultan Mehmet'in ilk hedefi Sinop oldu. Fatih Sultan Mehmet Kastamonu'ya gelerek ordugahını kurdu ve Mahmut Paşa'yı Sinop'a gönderdi. Bu sırada donanma da Sinop Limanı'na girdi. Sinop karadan ve denizden kuşatıldı. Mahmut Paşa İsmail Bey'e bir mektup göndererek kaleyi teslim ettiği takdirde kendisine Anadolu'da istediği yerin yurtluk olarak verileceğini bildirdi. Teklifi kabul eden İsmail Bey 1461 Mayıs ayında şehri Osmanlılara teslim etti. Daha sonra İsmail Bey'in Anadolu'da kalması mahsurlu görülerek Filibe'de dirlik verildi. İsmail Bey burada 1479 yılında öldü.

    Candaroğlu Beyliği döneminden önemli bir belge, 1331-32 kışında I. Süleyman Bey'in hükümdarlığı sırasında büyük İslam seyyahı İbn-i Batutan'ın şehre geldiğinde aldığı gözlemlerdir. Burası kalabalık bir şehir olup, savunma bakımından iyi imkanlara sahiptir. Şehrin doğu tarafı hariç her tarafı denizle çevrilidir. Şehrin tek kapısı vardır o da doğudadır. Belde hakiminin izni olmadan kimse oradan içeri giremez. En çok üzüm ve incir yetişir. Sinop Camii en güzel camilerinden biridir. Sinop Candaroğlu idaresinde iken şehri gören Clavijo ve Pero Tafur'un verdikleri bilgiler genel mahiyette kalır.



    Osmanlı Dönemi

    Sinop'un fethi ile İsfendiyar tersanesi de Osmanlılar'a geçti ve burası Gelibolu ile devletin başlıca üslerinden biri oldu. İdari bakımdan Kastamonu sancağına bağlanan Sinop, Kırım ve Karadeniz'e yapılan seferlerde üs hizmetini gördü. Osmanlı yönetiminde Sinop, XVI. Yüzyılda Celali ve Suhte ayaklanmaları sırasında zorluklarla karşılaştı. 1614'de Kazaklar Sinop'a saldırdı. Karadeniz muhafızı İbrahim Paşa baskınla Kazaklar'ı bozguna uğrattı. Sinop'a yönelik kazak saldırıları ancak IV. Murat döneminde durdurulabildi.

    XVIII. Yüzyıl sonlarında Rusların Kırım'ı işgalleri sırasında Sinop'ta tersanenin yoğun olarak gemi yapımında çalıştığını Osmanlı arşivlerinden öğrenmekteyiz. II. Mahmut devrinin ilk yıllarında tüm imparatorlukta olduğu gibi ayanların güçlenmesi nedeniyle ortaya çıkan isyanları devleti güçlükle önlediği anlaşılır. 1827 - 1828 Osmanlı-Rus savaşlarında Sinop kalesine asker gönderilmiş, Sinop ayanı Kavizade Hüseyin Bey kale muhafızı olarak atanmıştır. 1853 yılında Rus donanması tarafından yapılan Sinop baskını Osmanlı Devleti ve müttefikleri ile Rusya arasında Kırım savaşının başlamasına neden olmuş, bu da Sinop'un gelişmesinde dönüm noktası olmuştur. Sinop baskını nedeniyle gerçekleşen Kırım savaşı sonrasında Sinop sancağına Kafkaslardan muhacir geldiği de bilinir. Bu savaştan sonra imzalanan Paris Anlaşmasına göre tarafsız bölge haline getirilen Karadeniz'de Osmanlı Devleti ve Rusya ne tersane ne de donanma bulundurmayacaklardı. İki devlette kıyılarda güvenliğin korunması gerekli olduğundan savaş gemilerinin sayısını aralarında özel bir anlaşmayla kararlaştıracaklardı. Bu anlaşmadan sonra Sinop'ta ufak çapta da olsa tersane faaliyetinin olduğu anlaşılmaktadır.

    Bu baskından ve savaştan sonra askeri bir tersane şehri olmaktan çıkan Sinop, II. Abdülhamit döneminde suçluların alıkonulduğu iç kaledeki hapishanesiyle ünlenmiştir. 93 Harbi sırasında Sinop Limanı'nın tahkim edildiği ve gece girişinin yasaklandığı bilinir.

    Osmanlı Dönemi'nde Sinop'ta Nüfus ve Ekonomik Yaşam

    Şehrin Osmanlı sistemi içinde asıl önemi ticari ve askeri gemi yapımından ve kerestecilikten ileri gelmiştir. XVII. Yüzyıl ortalarında Sinop'un kale içinde ve dışında 24 mahallesi vardı. Hıristiyan mahalleleri deniz kıyısında bulunurdu. Bir bölümü kale onarımıyla görevli olduklarından haraç vermezdi. 1582 de 3000-5000 arasında olduğu tahmin edilen kent nüfusu, 1783 de 15000 e kadar yükselmiştir.

    Sinop kentinin ekonomik açıdan tarih boyunca ve özellikle XII. Yüzyılda zayıf olmasının başlıca nedeni bir liman kenti olan Sinop'un arkasındaki yüksek dağ sıralarının karayolu ulaşımını engellemesi olmuştur. Kereste üretimi de orman tahribatı nedeniyle Ayancık'a kaymıştır. Ayrıca şehri tümüyle harap eden büyük yangınların şehrin gelişimini engellediği görülmüştür. Bu yangınlar içinde 1917 ve 1946 yangınları önemlidir.





    Millî mücadele ve Cumhuriyet dönemi


    Milli Mücadele Dönemi

    Ülkemizin dört bir taraftan işgali ve azınlıkların zararlı çalışmalarından Sinop da nasibini almıştır. Samsun merkezi ayrılıkçı Rum Müdafaa-i Meşrufa Cemiyeti'nin Sinop'ta bir şubesi vardı. Bağımsız bir Rum Pontus Devleti kurmayı amaçlayan ayrılıkçı çeteler, zaman zaman Sinop yörelerine de sarkıyor, Müslüman köyleri basıyor halkı yıldırmaya çalışıyordu. Üçüncü Ordu Müfettişliği'ne ve Anadolu'da Milli Mücadeleyi başlatma görevine atanan Mustafa Kemal, 18 Mayıs 1919 günü Sinop Limanı'na uğramış, Sinop Askerlik Şubesi Başkanı'nı gemiye çağırıp, gerekli emirleri vermiş ve kara yolunun uygun olmadığını öğrenip, hiç gemiden inmeden, Samsun'a hareket etmiştir.

    Eylül 1919'da şehirdeki küçük İngiliz birliği, Sinop Mutasarrıfı Mutasarrıfı Mazhar Tevfik Bey'i tutuklamak ve Hükümet Konağı'na İngiliz Bayrağı asmak istemişlerse de, halkın sert tepkisi üzerine bundan vazgeçmek zorunda kalmışlardır.

    Sinop ve yöresindeki Milli Cemiyetler'in (Müdafaa-i Hukuk) örgütlenmesi Mazhar Tevfik Bey'in yeniden güç kazanmasından sonra hızla gelişti. Sivas Kongresi'nde alınan karar uygulanınca, Sinop ve nahiyelerinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin bir çok şubesi açıldı. Meclis-i Mebusanda da Sinop'u Rıza Nur Bey ve Miralay Zeki Bey temsil etmişlerdir.

    Sinop İstiklal Savaşı'na da bütün gücüyle katılmıştır. Sinop sancağının Ayancık-Boyabat ve merkez ilçeleri İstiklal Harbinde en çok şehit veren bölgelerden kabul edilir ve bu yüzden askeri belgelerde bu savaş takdirle anılır.

    23 Nisan 1920'de toplanan Birinci dönem T.B.M.M.'ne Sinop adına şu Millet vekilleri seçilmiştir: Şerif (Arkan) Bey, Abdullah (Karabina) Bey, Hakkı Hami (Ulukan) Bey, Rıza Namık (Uras) Bey, Şevket (Peker) Bey, İstanbul Meclis-i Mebusanı'nda Sinop Mebusu olan Rıza Nur Bey'de, Meclis-i Mebusan'ın kapatılmasından sonra Ankara'ya gelerek Büyük Millet Meclisi'nin çalışmalarına katıldı. Meclisin ilk geçici başkanlığını da en yaşlı üye sıfatıyla Sinop Mebusu Şerif Bey yürütmüştür.



    Cumhuriyet Dönemi

    Cumhuriyet'in ilanından sonra yapılan idari düzenlemede sancakların kaldırılması ile il oldu. Sinop, Cumhuriyet çağında da bir gelişme göstermiştir. Sinop ili, dar alan, az nüfusu, tabiat, turistik ve tarihi zenginlikleri ile değerini korumaktadır.

    Merkez, Ayancık ve Boyabat ilçelerine, 1920'de Gerze, 1955'te Durağan, 1957'de Türkeli, 1961'de Erfelek ve yakın geçmişte de Saraydüzü ve Dikmen eklenerek ilçe sayısı 9'a çıkmıştır. (Merkezle birlikte)

    Cumhuriyet dönemi Sinop tarihinin en önemli olaylarından biri de Mustafa Kemal Atatürk'ün 15 Eylül 1928'de şehre gelmeleri ve harf inkılabıyla ilgili ilk işareti ve dersi burada vermeleridir.


    REKLAM ALANI
1. sayfa 12311 ... SonuncuSonuncu

Konu içerisindeki kullanıcılar

Şu an bu konu içerisinde 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 misafir)

Bu Konudaki Etiketler